Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/578 E. 2023/241 K. 28.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/578 Esas
KARAR NO : 2023/241 Karar

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/10/2020
KARAR TARİHİ : 28/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinden özetle: Müvekkili şirketin dava dışı alıcı firma olan …’dan aldığı gömlek siparişini hazırlamak amacıyla davalı şirketten birim fiyatı 2,70 Euro’dan 1481,10 metre boyalı (sarı renk) fantezi kumaş almak için iletişime geçtiğini, davalı şirket tarafından ellerinde istenilen asıl ürün olan sarı renk kumaş olmadığı için aynı nitelik ve kalitede kumaşın siyah renginden 5 metre numune gönderildiğini, bu kumaş üzerinde yapılan kontrollerde herhangi bir sorun çıkmadığını ve gömlek dikilerek alıcı firmaya gönderildiğini, alıcı firmanın onay vermesi üzerine davalı şirkete sarı renk kumaş için sipariş verildiğini, sarı renkli kumaşın dikim aşamasında gömleklerin düğme kısmında dikiş yerlerinde açılma yapmakta olduğunun görüldüğünü, bu nedenle üründe gizli ayıp ortaya çıktığını ve davalıya 25.02.2019 tarihinde bildirildiğini, 03.05.2019 tarihinde … 16. Sulh Hukuk Mahkemesinin …D. İş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını ve gizli ayıp olduğunun belirlendiğini, müvekkili şirket tarafından 20.02.2019 tarihinde davalı şirkete 4.164,34 Euro karşılığı olarak 25.013,52 TL ödeme yapılmış olduğunu, … 59. Noterliğinin …tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile mal bedeli iadesinin talep edildiğini, alacağın tahsili amacıyla … 3. İcra Müdürlüğü’ nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı itirazı üzerine takibin durduğunu, açıklanan nedenlerle; davalı borçlu itirazının iptali ile takibin devamına, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesin e karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinden özetle: Davacı tarafça … 16. Sulh Hukuk Mahkemesi …D. İş sayılı dosyasında yapılan tespit raporuna itiraz sunulduğunu, davacı tarafın ihtarnamesine karşı … 10. Noterliğinin … tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile cevap verildiğini, sarı kumaştan ilk olarak 500 metre üretilerek davacı tarafa gönderildiğini, davacı şirketin 500 metre imalat kumaşına “okey” vermesi üzerine üretime başlandığını ve peşin ödemenin yapılması ile sevkiyat sağlandığını, kumaşın bir kısmında üst üste birkaç kat olarak dikiş yapılacak ise şirketin dikiş kayması hususunda da kontrol yapması gerektiğini bilmesi gerektiğini, müvekkilinin uygulayacağı apre derecesini bu hususların belirleyeceğini, sorumluluğun yanlış tarafa yüklenmeye çalışıldığını, açıklanan nedenlerle; davanın reddine, davacının %20 oranında tazminat ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana bırakılmasını talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
1-) … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası
2-) … 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D.iş dosyası
3-) 24/05/2022 tarihli bilirkişi heyet raporu
4-) 07/02/2023 tarihli bilirkişi heyet raporu
5-) Tüm dosya kapsamı
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, SABİT GÖRÜLEN VAKIALAR, ÇIKARILAN SONUÇ VE HUKUKÎ SEBEPLER:
Davacının davası itirazın iptali davasıdır.
Dosyaya celp edilen … 3. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacı tarafından davalı aleyhine gizli ayıp nedeniyle ödenen fatura bedelinin iadesine yönelik ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından takibe süresi içinde itiraz edilmesi sebebiyle takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında, davalının davacıya kumaş satması konusunda anlaşma yapıldığı, kumaşın davacıya teslim edildiği ve kumaş bedelinin davacı tarafından davalıya ödendiği hususunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafından davacıya teslim edilen kumaşların ayıplı olup olmadığı, varsa ayıbın gizli olup olmadığı, ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı hususlarına ilişkindir.
Davacının delil olarak dayandığı … 16. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik İş sayılı dosyası ilgili Mahkemeden celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Celp edilen belgelerin incelenmesinde, davacının ayıplı olduğunu ileri sürdüğü kumaşların davalı tarafından tanzim edilen 20.02.2019 tanzim tarihli fatura ile davacıya teslim edildiği, davacı tarafından davalıya yapılan ayıp ihbarının … 50. Noterliği’nin … tarih ve … Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile yapıldığı anlaşılmıştır.
Davalının bildirdiği tanık …, talimat mahkemesi aracılığı ile alınan yeminli beyanında özetle, taraflar arasında yapılan anlaşma sonucunda davacıya dava konusu kumaşların teslim edildiğini, teslimden yaklaşık 1 ay sonra davacının kumaşların dikim yerinde açılma olduğuna dair şikayette bulunulduğunu, bunun üzerine davacının iş yerine gittiğini, kumaşların hepsinin kesili ve dikilmiş vaziyette olduğunu gördüğünü beyan etmiştir. teslim edilen
Uyuşmazlığa ilişkin alınan teksitl mühendisi …ve mali müşavir bilirkişi …. tarafından tanzim edilen 24.05.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle, tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı şirket tarafından tanzim edilen faturaya ilişkin olarak davacı tarafından iade faturası tanzim edilmediği, tarfaf şirketlerin ticari defterlerinde birbirlerinden borç alacak kaydının bulunmadığı bildirilmiş, ayrıca dosyaya celp edilen delil tespiti dosyası içinde mevcut fotoğraflar nazara alınarak, kumaşlardaki ayıbın gizli ayıp olduğu kanaatine varıldığı bildirilmiştir.
Mahkememizce, mali müşavir bilirkişisinin tespitine itibar edilmekle beraber, tekstil mühendisi bilirkişisinin ayıbın gizli olduğuna dair tespitine, kumaşlar üzerinde fiili inceleme yapılmaması nedeniyle itibar edilmemiş, alınan raporun hükme elverişli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Daha önce dosyaya rapor sunmamış, yerinde inceleme yetkisi verilen tekstil mühendisi bilirkişisi ve mali müşavir bilirkişisinden oluşan bilirkişi heyetince tanzim edilen 07.02.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle,3 tarafların ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, birbirlerinde borçlu olduklarına dair bir kayıt bulunmadığı, teknik yönden yapılan incelemede ise, yerinde inceleme neticesinde davacı deposunda iş bu dava konusu sarı renk kumaşa ait kesilmiş ancak henüz
dikilmemiş parçalar görüldüğünü, kumaşın çözgü ipliklerinin düz filament Poliamid çözgü ipliklerinden oluştuğu, kumaşın elle esnetildiğinde dahi atkı ipliklerinin, çözgü iplikleri üzerinde kayarak kumaşın açıldığı ve ürün üzerinde kolayca delikler oluşabildiği, dava konusu kumaşlarda görülen hatanın “Dokuma Kumaşlarda Doku Kayması” olarak tarif edilen hatadan kaynaklandığını,dokuma kumaşlarda doku kayması hatasının iplik özellikleri ya da örgü çeşidi nedeniyle gevşek yapılı ve kaygan yüzeyli dokunmuş kumaşlarda zorlanmalar neticesi doku yapısının bölgesel olarak yer değiştirerek bozulması olduğunu, bu hatanın, özellikle düz yapay elyaf filametlerinden ve sentetik elyaflardan oluşan kumaşlarda görüldüğünü, bu olayın kullanım sırasında zorlanmalar ile ortaya çıktığını, özel apre maddelerinin aplike edilmesiyle önlenebileceğini, kumaşta doku kayması oluşup oluşmayacağı elle çekilerek kontrol edilebileceğini, dava konusu sarı kumaşta görülen doku kayması hatasının; kumaşın çözgü ipliğinin düz filament sentetik Poliamid ipliği olmasından ve kumaşın dokusunun seyrek bir örgü tipi olan “1/3 Dimi Örgü” olmasından dolayı, atkı ipliğinin kolayca çözgü iplikleri
üzerinden kayması nedeni ile oluştuğu ve bu hata kullanım sırasında ki zorlanmalar ile (örneğin çok katlı kumaşların ön düğme patında dikilmesi gibi) ortaya çıkabileceğinden gizli ayıp kapsamında olduğu ve ürünlerin dikim aşamasında meydana geldiği bildirilmiştir.
Teknik bilirkişi tarafından davaya konu kumaşın ayıplı olduğu hususundaki tespitine Mahkememizce itibar edilmekle beraber, söz konusu ayıp ve hatanın kumaşın elle esnetildiğinde veya çekildiğinde dahi kolaylıkla ortaya çıkabileceğinin bildirilmesi karşısında, ayıbın gizli ayıp olduğu yönünden görüşe Mahkememizce itibar edilmemiş, Mahkememizce de kabul edilen ayıbın gizli olmadığı vicdan ve kanaatine varılmıştır.
Tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklandığı hususu tartışmasızdır.
Tarafların tacir olup, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle olaya dava tarihi itibariyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Bununla birlikte satım sözleşmesinde malın ayıplı olması halinde özel hükümler öngörülmüştür (TTK m. 23/1, a-c). Dolayısıyla tacirler arası satım sözleşmelerine Türk Borçlar Kanunu hükümleri ile birlikte TTK m. 23/1, a-c hükmü de uygulanacaktır.
Bu noktada uyuşmazlığın temelini oluşturan “ayıp ve ayıba karşı tekeffül” kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Satıcının ayıptan sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219-231. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp kavramının tanımı kanunda tam olarak bulunmamakla birlikte, ayıptan sorumluluk halleri bu maddelerde hüküm altına alınmıştır. Ayıp kavramı hakkındaki genel tanım, sözleşme gereği edimin taşıması gereken nitelik ile mevcut nitelik arasındaki fark şeklindedir.
TBK. m. 219’da sözleşmeye aykırılık halinde iki ayrı durum mevcuttur. Bunların ilki, satıcının alıcıya birtakım nitelikler bildirmesi ve bu niteliklerin söz konusu şeyde bulunmamasıdır. İkincisi ise sözleşme konusu şeyden beklenen faydayı azaltan veya ortadan kaldıran durumların mevcut olmasıdır. Buna dürüstlük kuralı çerçevesinde karar verilmektedir. Alıcının beklediği faydanın dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada objektif değer baz alınır.
Satıcının ayıptan sorumluluğunun doğması için aranan şartlar:
a) Ortada bir ayıp bulunmalıdır
Ayıp; maddi, ekonomik veya hukuki olabilir. Satılanın yırtık, bozuk, kırık, lekeli olması gibi haller maddi ayıp teşkil eder. Hukuki ayıp ise, satılanın değerini ve ondan beklenen faydaları etkileyen eksikliklerdir. Satıcının bildirimi yoksa fakat eşyanın niteliği gereği, eşyadan beklenen bir fayda varsa, dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenen bu faydanın sağlanamaması durumunda ayıptan bahsedilebilir.
b) Satılandaki ayıp önemli olmalıdır.
Ayıp sonucunda, söz konusu şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli şekilde azalması veya tamamen ortadan kalkması gereklidir. Bu gibi durumlarda, satılan şeydeki ayıp önem kazanmış olur. Önemsiz ayıplardan dolayı satıcı sorumlu tutulamaz.
c) Alıcı malın ayıplı olduğunu bilmiyor olmalıdır.
Bu konu, TBK. m. 222’de düzenlenmiştir. Buna göre, “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse olur.” Böylece alıcı, sözleşmenin kurulması esnasında ayıpları biliyorsa, bunları kabul etmiş sayılır ve satıcı ayıptan sorumlu olmaz. Ancak bunların gerçekleşebilmesi için, alıcının sözleşmeden önce, satın aldığı şeyi gözden geçirme imkânını bulabilmesi gereklidir . Burada gözden geçirmeden kasıt, olağan bir muayenedir.
Alıcının satın aldığı şeyde, dikkatli özeni gösterseydi fark edebileceği ayıplardan da satıcı sorumlu değildir. Alıcının, malın ayıplı olduğunu bilmiyor olması gerekmektedir. Gizli ayıplarda, alıcının malın ayıplı olduğunu bilmesi mümkün değildir. Olağan gözden geçirme, malın alınırken kabaca gözden geçirilmesidir. İlk bakışta görülebilecek olan ayıplar mevcutsa, satıcının ayrıca bunu üstlenmesine gerek yoktur. Bu gibi durumlarda, sorumluluk aranmaz.
d) Ayıptan sorumluluk sözleşme ile kaldırılmıyor olmalıdır
e) Alıcı ayıbı kabul etmemiş olmalıdır
f) Alıcı ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmek için kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş olmalıdır
Alıcıya kanunen yüklenen külfetler, satılanı gözden geçirme ve varlığı iddia edilen ayıpları satıcıya bildirme külfetleridir. Alıcı, satın aldığı malı gözden geçirmek ve herhangi bir ayıp halinde de bunu satıcıya bildirmek zorundadır . Bu zorunluluklar TBK. m. 223’te düzenlenmiştir. TBK. 223’e göre, “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.” Burada kesin bir süre belirlenmemiştir, ancak alıcı ayıbı en kısa sürede bildirmekle yükümlüdür.
Tacirler arası ticari satımlarda, satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değilse, alıcı teslimden itibaren 8 gün, diğer hallerde ise 2 gün içinde satılanın gözden geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu hüküm 6102 Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. TTK. m. 23/1.c’ye göre, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Bu durumda, TBK. m. 223 burada da uygulama alanı bulacaktır. TBK. m. 225’e göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Aynı hüküm, satıcılığı meslek edinmiş kişiler için de geçerlidir.
Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Bir sözleşmede ayıbın şartları mevcut ise ve alıcı da kendisinden beklenen külfetleri yerine getirmişse, bu durumda alıcı TBK. m. 227’de kendisine tanınan haklardan birini kullanabilir. Bu haklar;
-Sözleşmeden dönme, bedelde indirim talebi, satılanın ücretsiz onarımı talebi, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebi (Kaynakça: ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 8. Baskı, Ankara, 2009- AVUZ, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel H, 9. Baskı, İstanbul, 2011)
Satım sözleşmesine konu makineler ile ham maddelerin teslimi ile ayıplı, hasarlı olup olmadığı ve ayıp ihbarının yasal sürede yapılıp yapılmadığını kimin kanıtlaması gerektiğini bulabilmek için hukukumuzda “ispat yükü”nün nasıl düzenlendiğine bakmak gerekmektedir.
İspat, bir olayın veya hukuksal durumun varlığı veya yokluğu hakkında hâkimde kanaat uyandırmak için girişilen, ispat yükü üzerinde olan tarafın deliller vasıtasıyla yürüttüğü inandırma faaliyetidir.
İddia ve savunmaya dayanak gösterilen ve mahkemenin karar vermesinde etkili olacak olgulardan hangisinin kim tarafından ispat edileceği hususu ispat yükü kavramıyla ilgilidir. İspat yükünün ne şekilde dağılacağına ilişkin genel kural 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguları ispatla yükümlüdür.”
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinin 1. fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmış; 2. fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre
“(1)İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”
İspat yükü üzerine düşen taraf ancak ispata “elverişli” deliller ile iddiasının haklılığını kanıtlayabilir. Kanun koyucu HMK’nın 200. maddesinde belli miktarın üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukukî işlemlerin senetle ispatını zorunlu kılmış ve bu miktar dâhilinde kalan bir alacağın takdiri delillerle ispatına imkân vermemiştir. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.09.2021 tarihli ve 2017/(19)11-936 E., 2021/1090 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
İspat yükü ilk önce kural olarak davacıya düşer; yani davacı davasını dayandırdığı olguları ispat etmelidir. Hâkimin kendisine ispat yükü düştüğünü bildirdiği taraf, uyuşmazlık konusu olguyu ispat edemezse davayı kaybeder. O taraf davacı ise davası reddedilir, davalı ise mahkûm edilir.
Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (kendisine ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini (hilafını) ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilmemiş (yani dava bakımından yok) sayılır.( İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/859 Esas 2022/1199 Karar)
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, dinlenen tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında kumaş satışına ilişkin varılan anlaşma neticesinde davalı tarafından davacıya teslim edilen kumaşların bedelinin davacı tarafından davalıya ödendiği ancak davaya konu kumaşların elle esnetildiğinde dahi atkı ipliklerinin, çözgü iplikleri üzerinde kayarak kumaşın açıldığı ve ürün üzerinde kolayca delikler oluşabildiği, bu haliyle kumaşların ayıplı olduğu, ancak davacının Mahkememizce basit muayene sonucu ortaya çıkacak ayıba ilişkin üzerine düşen ürün üzerinde inceleme yapmak veya yaptırmak yükümlülüğünü yerine getirmediği, ayıbın varlığını davalıya tesliminden yaklaşık 5 ay sonra ihtarname yolu ile haber verdiği, davacının ayıp ihbarnameden önce, eş deyişle süresi içinde davalıya ihbar ettiğine dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı bu haliyle, davacının dava konusu kumaşı ayıplı hali ile kabul etmiş olduğu kanaatine varılmakla, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacının davasının REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcının peşin yatırılan 317,60 TL harçtan mahsubu ile 137,70 bakiye TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davacı tarafından yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde davacıya iadesine,
Dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/03/2023

Katip
e-imza

Hakim
e-imza

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 317,60 TL
Karar Harcı : 179,90 TL
Bakiye Harç : 137,70 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 2.250,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 2.874,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Posta Giderleri : 268,30 TL