Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/49 E. 2023/35 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/49 Esas
KARAR NO : 2023/35

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/01/2020
KARAR TARİHİ : 27/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
(1) Davacı Tarafın İddialarının Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkili şirket aleyhine … 3. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, 22/11/2012 tarihli cari hesap alacağına dayalı takipteki borcun müvekkili tarafından ödenmiş olduğunu, … İcra Müdürlüğünün … Talimat sayılı dosyası ile müvekkili adresinde haciz işlemi gerçekleştirildiğini, 28/02/2013 tarihinde düzenlenen haciz tutanağında müvekkilinin borcu olmadığını ve elinde makbuzları olduğunu beyan ettiğini, 31/08/2012 tarih 7.080,00 TL bedelli ve 04/04/2012 tarih 6.000,00 TL bedelli tahsilat makbuzları ile davalıya ödeme yapılmış olduğunu, açıklanan nedenlerle müvekkili aleyhine … 3. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin yargılama sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasına ve haczedilen malların taraflarına iade edilmesine, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
(2) Davalı Tarafın Savunmalarının Özeti: davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ticari defter kayıtlarında davacının takip tarihi itibariyle 13.084,55 TL borcu bulunduğunu, şirketin çalışanları arasında “…” adında bir kişi bulunmadığını, davacı tarafından borcun ödendiğine ilişkin numarasız tahsilat makbuzlarının dosyaya sunulmuş olduğunu, makbuzlarda … ve … isimli şahısların imzaları bulunduğunu, bu kişilerden …’nın en son 19/09/2011 ile 30/09/2012 tarihleri arasında müvekkili şirkette SGK’lı olarak çalıştığını, daha öncesinde de 01/06/2001 – 09/03/2011 tarihleri arasında çalışması bulunduğunu, müvekkili şirkete böyle bir tahsilat ulaşmadığını, davacının borcunun devam ettiğini, makbuzlardaki imzanın kendisine ait olup olmadığının sorulabilmesi için …’nın tanık olarak dinlenmesinin talep edildiğini, açıklanan nedenlerle davadan 19/10/2020 tarihinde haberdar olunması nedeni ile beyan ve itirazların süresinde verildiğinin tespiti, müvekkili şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması, davacı delilleri arasında bulunan makbuzlarda imzası bulunan Burhak Avcı’nın tanık olarak mahkemede dinlenmesine karar verilmesi, davanın reddini mahkeme masraf ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını beyan etmiştir.
(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
1-… 3. İcra Dairesinin… Esas sayılı takip dosyası.
2-… Vergi Dairesinden celbedilen davacıya ait 2012-2013 yılları BA-BS formları.
3-… Vergi Dairesinden celbedilen davalıya ait 2012-2013 yılları BA-BS formları.
4-Talimat bilirkişi raporu ve mahkememizce alınan bilirkişi raporu.
5-Tüm dosya kapsamı.
(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, SABİT GÖRÜLEN VAKIALAR, ÇIKARILAN SONUÇ VE HUKUKÎ SEBEPLER:
Davacının davası, davalının cari hesap alacağına dayanan ilamsız icra takibine karşı menfi tespit davasıdır.
Davacı vekili, dava dilekçesinde icra takibine dayanak alacağın davalıya ödendiğini ileri sürmüştür.
… Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat ile mali müşavir bilirkişisi vasıtası ile davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmış, bilirkişi raporunu dosyaya sunmuştur.
Dosyaya sunulan 05.05.2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, açışıl ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığı, ticari defter kayıtlarına göre davacının davalıya 13.084,55 TL borçlu göründüğü bildirilmiştir.
Tarafların bağlı oldukları vergi dairelerinden BA BS formları celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Davacı tarafından ödeme savunmasına dayanak olarak ibraz edilen tahsilat makbuzlarında imzası bulunan …’ın, celp edilen SGK kayıtlarına göre davalının sigortalı çalışanları arasında yer almadığı anlaşılmıştır.
Davalının ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda mali müşavir bilirkişi tarafından tanzim edilen 29.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda davacının dayandığı ödeme makbuzlarının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
İtirazın iptali davası; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve 2017/19-824 E., 2019/885 K.; 25.11.2020 tarihli ve 2017/(19)11-894 E., 2020/942 K. sayılı kararlarında da değinilmiştir.
Dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan; ispat külfeti normal bir alacak davasındaki ile aynıdır. Ancak her iki dava ispat yöntemleri ve hukukî sonuçları bakımından farklılıklar göstermektedir. Bu bağlamda belirtmek gerekirse; HMK’nın 190. maddesi gereğince ispat yükü, kanunda özel düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukukî sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu genel kuralın dışında bazı hâllerde ispat yükü yer değiştirerek davalı tarafa geçer. Bu hâllerden birisi davalının ödeme savunmasında bulunmasıdır. Davacı ya da davalı iddiasını ya da savunmasını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; davanın kabulü hâlinde takibin devamı hükmünü de içerecektir.
Bu açıklamalar göstermektedir ki itirazın iptali davası; icra takibine sıkı sıkıya bağlı, itiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bir davadır. Davanın takibe bağlılığı alacağın miktarı bakımından söz konusu olduğu gibi alacağın kaynağı bakımından da geçerlidir.
Eldeki davada, uyuşmazlığın her iki tarafı tacir olup, uyuşmazlık konusu iş her iki tarafın da  ticarî işletmesi ile ilgilidir. Bu nedenle fatura ve faturaların delil olma niteliği üzerinde de durmakta yarar vardır.
Bir satım ilişkisinde davacı taraf sattığı malın miktarını ve alıcıya teslimini, davalı taraf ise yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde ispat etmek zorundadır.
Tek başına fatura düzenlenmesi akdi ilişkinin varlığını ispat etmeye yeterli değilse de, satıcı tarafından gönderilen faturanın alıcı tarafından  ticarî defterlerine kaydedilmesi durumunda, alıcı ile satıcı arasındaki akdi ilişkinin var olduğu kabul edilebilir. Ancak, eğer fatura, alıcının  ticarî  defterlerinde kayıtlı değilse, satıcı alacak iddiasını diğer delillerle ispat etmelidir.
Davanın açıldığı tarihte ve yargılama sırasında yürürlükte bulunan HMK’nın “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesi;
“ (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.”
şeklindedir.
7251 sayılı Kanunu’nun 23. maddesi ile yapılan değişiklik ile 6100 sayılı Kanun’un 222. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi” ibaresi “diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir;
“Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz.”
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada, tarafların kabulünde olan ticari ilişki nedeniyle cari alacağın tahsili için davalı tarafından başlatılan icra takibine karşı davacı taraf, borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun dava ve icra takibi tarihinde yürürlükte bulunan 222/3. maddesine göre, usulüne uygun tutulan ticarî defter kayıtlarının sahibi lehine delil olabilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticarî defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir.
Davacının iddiası, borcun kaynağını oluşturan olgunun (satım akdinin) ve bundan doğan borcun varlığının kabulünü içermekle birlikte, bu borcun ödendiği yönündedir. Bu hâlde davacı taraf borcu ödediğine ilişkin savunmasını kanıtlamakla yükümlüdür. Başka bir deyişle, somut olayda ispat külfeti davacıya aittir. Ayrıca, davalı, dava ve takip konusu cari alacağı ticarî defterlerine kaydederek mal ve hizmetlerin kendisine teslim edildiğini kabul etmiştir. Davalı şirket, davacının bu kabul beyanı nedeniyle alacağının varlığını kanıtlama yükümlülüğünden kurtulmuş; buna karşılık davacı, borcu ödediğini kanıtlamakla yükümlü hâle gelmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/(19)11-990 Esas 2022/1568 Karar)
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı davalı tarafından başlatılan ilamsız icra takibine konu alacağın ödendiği iddiasını usulüne uygun ispatlayamadığından davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle
Davacının davasının REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcının, peşin yatırılan 54,40 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 125,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, tahsilat ve gereği için Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünce ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 27/01/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 54,40 TL
Karar Harcı : 179,90 TL
Noksan Harç : 125,50 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 1.950,00 TL
Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL
Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 1.700,00 TL
Posta Giderleri : 168,50 TL