Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/451 E. 2021/704 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/451
KARAR NO : 2021/704

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 28/08/2020
KARAR TARİHİ : 21/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı …nin 2016 yılında kurulan gıda ve lokantacılık alanında faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin sermayesinin 50.000,00 TL olup, davacı müvekkili …’ın 10.000,00 TL sermaye payı ile davalı şirketin %20 oranda, davacı müvekkili …’nın 15.000,00 TL sermaye payı ile %30 oranda pay sahibi ortağı olduklarını, dava dışı ortak Tufan Sezan’ın 25.000,00 TL sermaye payına sahip olup davalı şirketin %50 oranında ortağı olduğunu, dava dışı ortağın şirket müdürlüğü görevini ifa etmekte olup imza yetkisinin kendisinde olduğunu, davacı müvekkilleri dava dışı ortağın kötü yönetimine maruz kaldıklarını, dava dışı ortağın şirketin mali durumuna ilişkin yapmış olduğu faaliyetleri diğer ortaklardan gizlediğini, davalı şirketin ve davacı müvekkillerinin maddi yönden zarara uğramalarına sebep olduğunu, müvekkillerinin ortaklıktaki yegane amacının şirketin karlı bir şekilde yönetilmesi ve paylarına düşen kar payının kendilerine ödenmesi olduğunu, davalı şirketin iyi yönetilmediği fiili bir faaliyeti de bulunmadığını, bu nedenle arzu edilen kar payına ulaşması imkanı kalmadığını, taraflar arasındaki ihtilaflar nedeniyle ortaklık gayesinin gerçekleşmesinin imkansız hale geldiğini, dava dışı ortağa ulaşılamadığını, şirketin kurulduğu günden bu yana gerçek anlamda hiçbir zamanda faaliyete geçmediğini, davalı şirket ortaklığının fiili olarak devam etmediğini, ortakların fiili olarak birlikteliklerine son vermiş durumda olduklarını belirterek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirketin sicil kayıtları celp edilip incelenmiş, davacıların münferit yetkili olduğu anlaşılmakla davalı şirkete kayyım tayini cihetine gidilmiştir.
Davalı tarafa usulüne uygun olarak tebligat yapılmış ancak süresinde cevap dilekçesi sunulmadığı görülmüştür.
… Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı şirketin ana sözleşmesinin ve kuruluştan itibaren tüm kayıt ve kararlarının gönderilmesi sağlanmış, davalının bağlı bulunduğu vergi dairesine müzekkere yazılarak davalı şirketin 2018-2019 ve 2020 yıllarına ait kurumlar vergisi beyannamesi, KDV muhtasar beyannameleri ve BA-BS bildirimleri, davalı şirketin fiilen faal olup olmadığı ,güncel tarihli son yoklama tespit tutanağı, davalı şirketin depo, imalathane gibi işyerinin bulunup bulunmadığı, davalı şirketin toplam vergi borcu ve genel mükellefiyet bilgileri ile 2019-2020 yıllarına ait bilançolarının gönderilmesinin istenilmiş , bu belgelerin ve davalı şirketin aktif ve pasif mal varlığının tespiti için takbis kayıtlarının dosya içine alınması sağlanmıştır.
… Vergi Dairesinin … tarihli cevabi yazısında,… vergi kimlik numarasında kayıtlı …’ nin tarh dosyasının ve bilgisayar kayıtlarının tetkikinde, 21.06.2016 tarihinde Diğer Lokanta Ve Restoranların (İçkili Ve İçkisiz) Faaliyetleri (Garson Servisi Sunanlar İle Self Servis Sunanlar Dahil, İmalatçıların Ve Al Götür Tesislerin Faaliyetleri İle Seyyar Olanlar Hariç) olarak işe başladığı, 25.02.2021 tarihinde iş yeri adresinde yapılan yoklamada faal olmadığının tespit edildiği bildirilmiştir.
Dosyanın şirketler hukuku konusunda uzman bilirkişi ile YMM bilirkişiye tevdi edilerek davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için gereken koşulların oluşup oluşmadığı hususunda rapor tanzim edilmesi istenilmiş, Bilirkişiler … ve yeminli mali müşavir …tarafından sunulan 16.04.2021 tarihli raporda özetle; davalı şirkette temsil ve ilzama yetkili kişinin şirkette % 50 oranında ortak olan … olduğu, dava dosyasında bulunan Sicil Tasdiknamesine göre davalı şirketin merkez adresi olarak gösterilen “…” adresinde, davalı şirket müdürü …’in işletme temsilcisi olduğu … işletmesinin bulunduğu, 50.000,00 TL sermaye ile kurulan şirketin sermayesini kaybederek şirketin aktif toplamının 2017 yılında 4.773,29 TL, 2018 yılında 4.580,00 TL ve 2019 yılında 4.111,13 TL olduğu, şirketin toplam borcunun 2017 yılında 46.057,22 TL, 2018 yılında 47.720,49 TL ve 2019 yılında 48.361,31 TL olduğu, davalı şirketin 2017 yılı itibariyle (-) 41.283.,93 TL, 2018 yılı itibariyle (-) borça batık durumda olduğu, 2019 yılı itibariyle (-) 44.250,18 TL özkaynak büyüklüğü ile borca batık durumda olduğu, davalı şirketin 2017, 2018 ve 2019 yılları ticari faaliyetlerini zararla kapattığı, 2017 yılında 54,936,82 TL, 2018 yılında 1.856,56 TL ve 2019 yılında 1.109,69 TL dönem zararının oluştuğu, davalı şirketin 2019 yılı mali tablolarına göre rayiç değeri hesaplanacak herhangi bir maddi duran varlığının bulunmaması nedeniyle şirketin rayiç değer bilançosunun kaydi değer bilançosundan farklı olmayacağı, bu kapsamda kaydi değerlere göre borca batık durumda olan davalı şirketin rayiç değerlere göre hesaplanacak bilançoya göre de borca batık durumda olacağı, davalı şirketin borca batık olması nedeniyle davacı taraflar için ayrılma payının hesaplanmayacağı, … Vergi Dairesinin 02.03.2021 tarihli yazısı ile de davalı şirketin gayri faal olduğunun tespit edildiği, davalı şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesine karar verilmesi, davalı şirkete tasfiye memuru atanması ve davacıların tasfiye paylarının tahsiline karar verilmesi gerektiği, davalı şirketin feshi yerine davacı ortakların şirketten çıkarılmalarının duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm oluşturmayacağı yönünde görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemi ile çıkma payının tahsili istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanunu 636.maddesinde limited şirketlerin Sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları düzenlenmiş olup TTK.m.636/3 de “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir” hükmü getirilmiştir.
Ancak TTK.m.636 da nelerin haklı sebep sayılacağı gösterilmemiştir. Şahıs şirketlerinde olduğu gibi Limited Şirketlerde de ortakların aynı amacı gerçekleştirmek üzere müşterek gayret ve birbirlerine karşı güven ilişkisi içerisinde bulunmaları şirketin devamı için zorunludur. Şirketlerde olmazsa olmaz bu unsurların zedelenmesi, şirketin devamını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkânsız hale getirebilir. Ortaklar arasında özünde, aynı amaç için çalışma azminin olmaması şirketlerde güvensizliğe neden olacaktır. Böyle bir durumun varlığına rağmen, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak doğru değildir. Bu durumda ortağın şirketteki payını başkasına devrederek ayrılması düşünülebilirse de ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkânsız olduğu hallerde, ortağın kendisini, çekilmez bir hal alan ortaklık ilişkisinden, kurtarabilmesi amacıyla, haklı sebeple fesih hükümlerine yer verilmiştir. Haklı nedenin tanımı yasada yapılmamış ancak bazı hükümlerde örnek olarak haklı nedenlere değinilmiştir (TTK md. 245 a-d ). Bu nedenle haklı sebep her olayın özelliğine göre saptanır.
Haklı sebeple şirketin feshinin temelinde, dürüstlük kuralı ve kişilik haklarının korunması ilkeleri bulunduğundan, haklı sebebin mevcut olup olmadığı tespit edilirken dürüstlük kuralına ve kişilik haklarına aykırı bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir (Zeynep Mineliler, Yeni Türk Ticaret Kanunu’na GöreLimited Şirketterin Haklı Sebeple Feshi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: XVI, Y. 2012, S. 3, s. 109). Haklı sebeplerin şirketin feshini gerektirebilmesi için, artık bu sebeplere dayanılmasının davacı ortak veya ortaklar açısından açık bir şekilde imkânsız hale gelmesi ve şirketin devamını sağlayan unsurların ortadan kalkmış olması gerekmektedir.(Mineliler, s. 109)Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirilecek olursa: Davalı olarak gösterilen … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı bulunan … sermayesinin 50..000 TL olduğu, sermayenin 25 paya karşılık 25.000 TL…’a, 10 paya karşılık 10.000 TL …’a, 15 paya karşılık 15.000 TL…’ya ait olduğu,davalı şirketin ticari faaliyetlerinin fiilen son bulmuş olduğu, davalı şirketin merkez adresi olarak gösterilen “…” adresinde, davalı şirket müdürü …’in işletme temsilcisi olduğu … işletmesinin bulunduğu şirket ortaklarının şirketin faaliyetlerine devam etmesi ve ortaklığın sürdürülmesi yönünde iradelerinin olmadığı, şirket ortaklan arasında “ortak amacı gerçekleştirmek için birlikte çaba gösterme” (affectio socieatatis) unsurunun ortadan kalmış olduğu, şirketin kuruluş ve gayesini gerçekleştirmesine imkan kalmadığı, başarıya ulaşabilecek başka bir alternatif çözüm yolu da bulunmadığı anlaşılmakla şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmış ve davalı şirketin TTK. 636/3 maddesi kapsamında haklı sebeple fesih ve tasfiyesine , davalı şirket borca batık durumda olduğundan davacıların ayrılma/çıkma payı istemlerinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
… Ticaret Sicil Müdürlüğünün …sicil numarasına kayıtlı bulunan …’nin TTK. 636/3 maddesi kapsamında haklı sebeple FESİH VE TASFİYESİNE,
Davacıların ayrılma/çıkma payı istemlerinin REDDİNE,
Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere SMM …’un TTK. 643. maddesi yollamasıyla TTK. 536/3 maddesi uyarınca şirkete tasfiye memuru olarak atanmasına, bu hususta kendisine yetki verilmesine,
Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse arttırılıp eksiltilmek kaydıyla, tasfiye süreci sonuna kadar tasfiye memuruna aylık 2.500,00 TL ücret takdirine, ücretin ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına,
Kararın kesinleşmesi ve tasfiye memurunun aylık ücretlerinin depo edilmesi halinde tasfiye memuruna görevinin ve bu kararın tebliğine,
Tasfiye masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafça karşılanmasına,
Karar kesinleştiğinde durumun tescil ve ilanına, tescil masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere davacı tarafça karşılanmasına,
2-Tahsili gereken harç 59,30 TL olduğundan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL’nin davalıdan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafça yapılan posta ve tebligat masrafı 93,00 TL, bilirkişi masrafı olarak 5.000,00 TL, peşin harç 54,40 TL toplamı 5.147,40 TL yargılama giderinin takdiren davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.21/10/2021

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …

KARŞI OY :
2004 sayılı İİK m.179 ve 6102 sayılı TTK m.376/3 düzenlemesi ile sermaye şirketi olan anonim şirketin aktiflerinin muhtemel satış fiyatı itibariyle borçlarını karşılayacak durumda olmadığının ara bilanço ile yönetim organı veya tasfiye aşamasında tasfiye memuru tarafından tespiti halinde durumun iflas istemli olarak mahkemeye bildirilmesi gerektiği ve mahkemeninde şirketin bu şekilde borca batık durumda olduğunu tespit etmesi halinde önceden takip yapılmış olmasına hacet kalmaksızın şirketin iflasına karar verilmesi gerektiği öngörülerek borca batıklığın doğrudan bir iflas nedeni olduğu kabul edilmiştir. 6100 sayılı HMK m.382, fıkra 2, bent f-2 düzenlemesi ile de doğrudan iflasa yönelik davalar re’sen araştırma ilkesine tabi kılınmıştır.
Bu çerçevede somut olaya bakıldığında, davamız her ne kadar davalı anonim şirketinin feshi ve tasfiyesi istemli ise de 16/04/2021 tarihli bilirkişi raporu ile davalı anonim şirketin borca batık olduğu tespit edilmiş olduğundan mahkememizce re’sen araştırma ilkesi gereği yasa koyucu tarafından doğrudan iflas nedeni olarak öngörülmüş olan borca batıklık durumunun araştırılarak davalı şirketin borca batık olduğunun tespit edilmesi halinde şirketin iflasına karar verilmesi gerektiği halde re’sen araştırma ilkesine aykırı olarak bilirkişi raporu ile davalı şirketin borca batık olduğu yönündeki tespiti dikkate alınmaksızın davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi İİK m.179, TTK m.376/3 ve HMK m.382/2 düzenlemelerine aykırı olmak dışında işbu dava üzerinden verilen nihai kararla atanmış olan tasfiye memuru TTK m.542/1-c kapsamında şirketin borca batık olduğunu tespit edecek olduğunda tasfiye aşamasında bile borca batıklık durumunun iflas istemli olarak mahkemeye bildirmesi gerektiğinden ve bu bildirim üzerine asliye ticaret mahkemesi borca batıklık durumunun araştırmak suretiyle davalı şirketin iflasına karar vermesi gerekeceğinden ve mahkememizin muhalif kaldığım nihai kararı zımni olarak iflas sürecinin bu şekilde işlemesine neden olduğundan bu durum HMK m.30’da öngörülen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil etmek dışında şartları oluşan iflas kararının verilmesinde tüm alacaklıların ve hatta kamunun yararı bulunduğundan, borca batıklık durumu araştırılarak borca batık olduğunun tespiti halinde iflas kararı verilmesi gerektiği halde bu durum dikkate alınmadan davalı şirketin feshine karar verilmiş olunması alacaklıların, davalı şirketin ve kamunun aleyhine bir durum teşkil ettiğinden çoğunluk görüşüne muhalifim. 21/10/2021
ÜYE …