Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/97 E. 2019/793 K. 10.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/97
KARAR NO : 2019/793

DAVA : Sorumluluk/Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/01/2002
KARAR TARİHİ : 10/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan 2002/171 E. sayılı dava dosyasında davalı olan …’un yargılama sırasında vefat etmesi ve tüm mirasçılarının mirası reddetmesi nedeniyle artık terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiyesinin gerekeceği ve terekenin tasfiyesini yürüten mahkemece tereke tasfiye memurunun atanması sürecinin gündeme gelmesi nedeniyle 21/02/2019 tarihli celsede, vefat eden … terekesi hakkındaki davanın 2002/171 E sayılı dosyadan tefrikine karar verilerek yukarıdaki esasa kaydedilmiş olmakla,
Yapılan açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
D A V A /
Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde özetle; davalı … ile birlikte toplam 34 davalıya karşı … Bankası A.Ş’nin yönetim ve denetin kurulu üyeleri sıfatının bulunduğunu belirterek kanunun ve ana sözleşmenin kendilerine yükledikleri görevi yerine getirmeyip gerçeğe aykırı bilanço, kar-zarar cetveli düzenleyerek kanuna ve bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı davranışlar ve suç teşkil eden fiillerle aldıkları kararlar ve usulsüz kullandırdıkları kredile ile aktardıkları kaynaklar nedeniyle bankanın 09.07.2001 tarihli devir bilançosundaki 719.709.065,99 TL zararın TTK. 336. Ve 341. Maddeleri uyarınca 09.07.2001 tarihinden itibaren en yüksek banka kredi faizi üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istemiş ve dava dilekçesinin açıklamalar kısmında; … Bankası A.Ş’nin … tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 384 nolu BDDK kararı ile 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/2. Maddesi kapsamında alınması istenen tedbirleri almayan ve bu haliyle mevduat sahiplerinin haklarını ve mali sistemin güven ve istikrarını tehlikeye düşürdüğü gerekçesiyle temettü hariç ortaklık hakları ile denetim ve yönetiminin 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/3-4. Maddeleri uyarınca TMSF’ye devredilmesine karar verildiğini, hisselerin ve yönetimin Fona intikalinden sonra Fon Yönetim Kurulunun 10.07.2001 tarihli ve BDDK’nın kararı ile görevlendirilen yeni yönetim döneminde yapılan çalışmalar sonucunda teftiş kurulu raporları ve 17.01.2002 tarihli 2002/1 Sayılı Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen ”Mali Sorumluluk ve Tespit Raporu” ile ilgililerin sorumluluklarının belirlendiğini ve bankada 1995-1996-1997-1998-1999-2000-2001 yıllarında görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile ilgili olarak 25.12.2001 tarihli olağanüstü genel kurul ile 1998 ila 2000 yıllarına ait ibraların kaldırılmadığı gibi 09.07.2001 tarihine kadar görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyelerinin de ibra edilmediğini, TTK. 341. Maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu nedeniyle açılacak davalarda genel kurul kararı gerektiğini ve 25.12.2001 tarihli BDDK TMSF’nin yönetim kurulu kararına istinaden yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının yapıldığını, daha önceden bankaya mali durumun düzeltilmesi, gerekli tedbirlerin alınması ve risk doğurucu işlemlerden kaçınılarak zararın oluşması ve büyümesini engelleyici tedbirlerin alınması için BDDK tarafından gönderilen yazılarla defalarca uyarılarda bulunulduğunu, nihayetinde bankanın TMSF’ye devrine karar verildiğini belirterek 719.709.065,99 TL devir zararına neden olan işlemlerin başlıklar altında açıklanmasından sonra banka zararının … dahil olan 7 şirket ve … uzantısı olan Tekstil Yatırım Grubuna dahil 11 adet şirket ki toplam 18 adet … şirketi ve diğer krediler başlığı altında 45 adet, Açık Apel kredileri – hisse senedi rehni karşılığı kredi 62 adet, rehinli hisse senetleri bankaca satın alınarak kapatılmış firma kredileri nedeniyle 15 adet, … A.Ş’ye kullandırılan 1 adet, … Ltd. 1 adet olmak üzere … Grubuna dahil ve grup dışı toplam 142 şirkete kullandırılan usulsüz kredilerin geri dönmemesi nedeniyle uğranılan zarar olduğunu belirtmiş ve 719.709.065,99 TL zararın;
382.631.000,83 TL. (Eski TL: 382.631.000.000.000,83 TL) ile 60.480.769 USD zarardan davalı …’un sorumlu olduğunu açıklayarak davalının sorumluğu oranında TTK. 336-341. maddeleri uyarınca bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında davalının vefat etmesi ve tüm mirasçılarının mirası reddetmesi nedeniyle davayı terekenin tasfiyesini yürüten … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/16 Tereke sayılı dosyasında terekeyi temsilen tereke tasfiye memuru olarak atanan …’a yöneltmiştir.
S A V U N M A /
Davalı …’un vefat etmeden önce, vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … A.Ş. Yönetim Kurulunda 07/03/2000 ile 09/07/2001 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını,… Bankası A.Ş. nin özelde ihracatçı firma ve iş adamlarına destek amaçlı kurulmuş bir kredi kuruluşu olduğunu, bankanın yönetim kurulunda görev yaptığı dönemde ihracatçılar birliği başkanı olup bu nedenle yönetim kurulunda aktif rol almadığını, … A.Ş. nin BDDK nın 09/07/2001 tarihli kararıyla Bankalar Kanununun 14/3-4 maddesi uyarınca TMSF ye devredildiğini, daha sonra 26/12/2001 tarihli BDDK kararıyla tüm aktif ve pasifleriyle … A.Ş. bünyesinde birleştirildiğini, anılan bankanın yeminli murakıplarının 09/10/2001 tarihli R-5 R-4 sayılı raporlarına dayalı olarak huzurdaki bu davanın açıldığını, davanın zamanaşımına uğradığını, zira TTK 309. maddesinde 2 ve 5 yıllık sürenin öngörüldüğünü, bu sürenin davanın açıldığı tarih itibariyle dolduğunu, evvelki yıllara ilişkin Banka Genel Kurulunda alınan ibra kararlarının hükümsüz sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, davanın hukuki dayanağının bulunmadığını, bankanın hüküm muhasebesiyle bilançosunun kar-zarar hesabı, yılsonu finansal tablolarının bağımsız denetim kuruluşları tarafından denetlendiğini, müvekkilinin kusurunun olmadığını, TTK 336. maddesindeki şahsi sorumluluğa ilişkin koşulların bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Tereke tasfiye memuru …’a usulüne uygun tebligat yapılmış ve tasfiye memurunca herhangi bir savunmada bulunulmadığı anlaşılmıştır.
D E L İ L L E R /
BDDK ve TMSF tarafından verilen kararlar, bankanın sicil dosyası, genel kurul kararları, olağanüstü genel kurul toplantı tutanağı, devir bilançosu, bilançodaki zarar kalemlerine ilişkin belgeler ve murakıp raporları, banka kayıtları ve dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiş, uzman bilirkişiler vasıtasıyla TMSF nezdindeki kayıtlar ve dosya üzerinde inceleme yaptırılarak raporlar ve ek raporlar alınmış, tüm deliller toplanmıştır.
Huzurdaki bu davanın tefrik edildiği mahkememizin 2002/171 E sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporları aşağıda özetlenmiştir.
Dosyada mevcut bulunan 03.10.2005 tarihli bilirkişi raporundaki çoğunluk görüşünde özetle; ”bilirkişiye verilen görevin ara kararda da belirtildiği üzere … A.Ş’nin 1998-1999 ve 2000 yılı hesap dönemlerine ilişkin mali tablolarının incelenmesi ve genel kabul görmüş denetim standartlarında öngörülen kapsamda iç kontrol ve muhasebe prosedürlerinin incelendiği, bu çerçevede bankanın kanunlara, bankacılık ilke ve teamüllerine aykırı yönetime hakim grup lehine ancak banka aleyhine oluşan taraflı yönetim ve uygulamalarla mali bünyesinin zayıflatıldığı ve taahhütlerini karşılayamaz hale geldiği, bu çerçevede bankalar yeminli murakıpları ve teftiş kurulu raporlarına göre huzurdaki bu davanın açıldığı, … Ltd.’nin vasıta olarak kullanılmasıyla uyulması zorunlu olan kredi sınırlarının dolanıldığı, … bankasına yapılan depolar nedeniyle aslında … A.Ş üzerinde bulunan risklerin banka bilançosunda gizlendiği, kredilerin önemli ölçüde reeskonta tabi tutularak kaydi devir yaratılmasına neden olunduğu, bu nedenle kar-zarar tablosundaki faiz gelirlerinin gerçeği yansıtmadığı, donuk alacak haline dönüşmüş bulunan firmaların, zamanında tahsil edilemeyen ana para ve faiz borçlarına karşın yasa çerçevesinde ilgili hesaplara aktarılmadığı ve karşılık ayrılmadığı, limit arttırımlarıyla kredilerin yenilendiği, canlı krediler içinde takip edildiği, bir kısım firmalarla protokol yapılıp banka alacağın uzun bir zamana yayıldığı ve mali tabloların gerçeği yansıtmasının engellendiği, bu hususun 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 13/1-a maddesi hükmüne göre çıkarılan banka kredilerinin muhasebeleştirilmesi, değerlendirilmesi ve kredi karşılıkları hakkındaki Bakanlar Kurulu kararına aykırı olduğu, neticeten … A.Ş’nin 1998-1999 ve 2000 yılı bilançolarında gösterilmeyen zararların yolsuz işlem ve kararlarından kaynaklandığı, gerçeğe aykırı bilanço tanzim edildiği, dolayısıyla davalıların bu yıllara ilişkin genel kurullardaki ibralarının TTK. 380. maddesi gereğince geçerli olmadığı” açıklanmış, ayrık görüşte ise; ”eksik ve hatalarla tanzim edilen çoğunluk görüşüne katılmanın mümkün olmadığı, zira genel kurullarda açık ibraların olduğunun tespit edildiği ve bu genel kurul kararlarının mahkeme kararıyla iptaline veya hükümsüzlüğüne karar verilmeden kendiliğinden hükümsüz veya geçersiz olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı ifade edilmiştir. Ayrık rapor düzenleyen bilirkişiden ek rapor alınması yoluna gidilmiş ve 11/05/2006 tarihli ek raporda özetle; 1998, 1999, 2000 yılları genel kurallarında alınan açık ibraların, bilançoya geçen ya da geçmeyen tüm işlemleri kapsadığı, bin netice kesin olduğu, haklarında süresinde iptal davası açılmayarak kesinleşmiş oldukları gibi, TTK 381.maddesi uyarınca kanunun emredici hükümlerine karşı dahi butlan davası açılamayacağı ve esasen devamlı devlet makamlarının kontrolünde bulunan ve bulundukları denetim raporları ile sabit olduğu ve bu raporlara rağmen, zamanında ilgili kamu makamlarınca hiçbir önlem alınmadığı öngörülerek, önceki ibra kararlarının butlanı açısından herhangi bir görüş bildirilemeyeceği” ifade edilmiştir.
Davacı bankanın bir kısım alacaklarının varlık yönetim şirketlerine temliki, … ile 2008 yılında protokolün akdedildiği, bir kısım tahsilatların yapıldığı ve alınan raporların hüküm kurmaya yeterli olmaması nedeniyle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak ikinci kez rapor alındığı, 10/04/2009 tarihli bu raporda ise; ”bankanın TMSF’ye devredildiği 09/07/2001 itibariyle, … firmalarına, … uzantısı olan tekstil yatırım firmalarına, diğer firmalara ve kullandırılan kredilerden kaynaklanan zararlar ile … A.Ş’nin sermaye artırımları ve halka arzında kullandırılan … Kredileri olarak nitelenen kredilerden kaynaklanan zararlar, … A.Ş. ve … A.Ş.’nin halka arzı işlemlerinden, … ve … A.Ş. hisse senetlerinin banka tarafından alım satımından kaynaklanan ve … Ltd.’den kullandırılan ancak daha sonra banka devredilen kredilerden ve daha sonra kredi olarak verilen, bloke edilen meblağların tahsil olunamayan gelirinden ve bloke edilen mevduatların geriye alınamamasından kaynaklanan zararlar ve bu zararın oluşumuna sebebiyet veren kararların alınmasında banka yönetim kurulunda üye olarak görev alan, alınan kararlarda etkisi bulunmadığı halde gerekli tedbirleri almayan ve durumu murakıplara bildirmeyen ve kendilerinden önceki yönetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarını aramamış olan yönetim kurulu üyelerinin devir tarihi itibariyle sorumlu oldukları açıklanarak her bir davalıdan TL ve USD bazında istenebilir zarar miktarı tablo halinde gösterilerek açıklanmıştır, birleşen 2004/36 E sayılı dosyasında da, dava konusu 18 firmaya kullandırılan Apel kredilerinden kaynaklanan zararın devir bilançosu tarihiyle 4.507.302,47 TL ve birleşen davanın açıldığı 13/01/2004 tarihi itibariyle 3.204.759,58 TL olduğu, bu kredilerin tespit tahsis ve kullandırımında yönetim kurulunda ve denetim kurulunda bulunan davalıların sorumluluğunun 3.204.759,58 TL miktarında bulunduğu, ancak birleşen davaya konu Apel kredileriyle ilgili olarak esas davada zarar ve sorumluluk miktarı belirlenirken bu kredilerinde dikkate alındığı, dolayısıyla ayrı bir sorumluluğa gidilmesi dahilde mükerrerlik yaratacağı” belirlenmiştir.
TMSF ile … arasında imzalanan 2008 tarihli protokolden sonra 2011 yılında, 2008 yılına imzalanan protokolün eki niteliğinde yeni bir protokol akdedilmesi, bir kısım tahsilatların olması nedeniyle mahkememizce üçüncü kez yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınma yoluna gidilmiştir. 05/05/2015 tarihli üçüncü raporda çoğunluk görüşünde; ”esas davaya konu kredi işlemleri, yargılaması devam eden 5 ayrı şahsi iflas ve mali sorumluluk davalarına konu kredi işlemlerinin tamamını kapsadığı, 4189 sayılı Bankalar Kanunun 14/7 ve 17/2 maddeleri uyarınca fona devredilen bankaların ortak ve yöneticileriyle ilgili olarak açılabilecek mali sorumluluk ve şahsi iflas davalarının farklı hukuki kıstaslara dayalı olduğu, bu ilke gözetilmeksizin davaların açıldığı, esas davada … firmalarına hem de 3. şahıs firmalarına tahsis edilen kredilerin dava konusu edildiği, … firmaları hakkında açılabilecek davaların 4189 sayılı yasanın 17/2 maddesi kapsamında şahsi sorumluluk davası olabileceği, bu grup firmalarıyla ilgili olarak TTK hükümleri kapsamında mali sorumluluk davasının açılamayacağı, bu doğrultuda … yer almayan 3. şahıs firmalarıyla ilgili olarak da Bankalar Kanunun 17/2 maddesine göre şahsi iflas davası açılmasının mümkün bulunmadığı, aksine TTK hükümlerine dayalı olarak mali sorumluluk davasının açılabileceği, somut olayda BDDK talimatları ile … A.Ş.’nin kredi verme yetkisinin ortadan kaldırıldığı, bu nedenle bankanın 13/06/2000 ve 28/11/2000 tarihli kamu talimatlarına aykırı karar ve işlemlerinin yetki dışı ve hukuka aykırı olduğu, buna göre BDDK’nın bu talimatlarına aykırı bir şekilde hissedarların oluşturduğu sermaye grubuna banka kaynaklarının aktarılmasına ilişkin karar ve işlemlerin hukuka uygun olmadığı, davalılar …, …, …, …, … ve …’ün görev tarihleri itibariyle kamu otoritesi BDDK talimatlarına aykırı kredi kullandırılması işlemlerinde fiillerinin bulunmaması nedeniyle fon alacağından sorumluluğun olmayacağı, davalılar … ve …ın BDDK’nın yazılı talimatlarına aykırı olduğu tespit edilen 30/11/2000, 06/02/2001, 15/02/2001 ve 28/06/2001 tarihli yönetim kurulu kararlarında imzaları olsa da, BDDK talimatlarıyla ilgili bilgilendirilmedikleri açık olduğundan bu davalılarında sorumluluğunun bulunmadığı, nitekim BDDK yazılı talimatlarına muhatap bankanın yönetim kurulu başkanı, vekili, genel müdürü veya murahhas üyelerinin konunun görüşülmesine ilişkin gerçekleştirdikleri münferit bir yönetim kurulu toplantısı veya aldıkları bir kararın bulunmadığı, BDDK talimatlarına aykırı olduğu tespit edilen ve yukarıda tarihleri belirtilen yönetim kurulu toplantısında imzaları bulunan dava dışı (haklarındaki dava tefrik edilen) …, …, … ve davalı …’in …firmalarına verilen kredilerden kaynaklanan zarardan sorumlu oldukları, grup dışı diğer firmalar ya da 3. şahıs firmalarına verilen kredilerin bir kısmında da davalı …’in sorumluluğunun bulunduğu ve hukuka aykırı olduğu belirlenen kararlara göre kullandırılan her bir krediden kaynaklanan sorumluluk miktarının tablo halinde gösterildiği ve davalı …’in de … firmalarından … A.Ş. ve … A.Ş. dışındaki diğer 16 kredi nedeniyle ve grup dışı şirketler olan … Ltd., …A.Ş, … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş kredilerinden sorumlu olduğu ve miktarının da ne olduğunu ifade edildiği, ancak … firmalarıyla akdedilen protokoller kapsamında senet ve gayrimenkullerin teminat olarak alındığı gibi nakti tahsilatlarında yapıldığı, ayrıca satılan gayrimenkullerin satış bedeli tahsilatlarının da bulunduğu, grup dışı olan diğer firmalar kredilerinden bir kısmının varlık yönetim şirketlerine alacak satışı kapsamında temlik edildiği, bir kısmının tasfiye ve tahsil edildiği, esasında temlik edilen kredilerden kaynaklanan zararın tazmini bakımından davacının aktif husumetinin kalmadığı, … ile TMSF arasında akdedilen 08/06/2011 tarihli revize protokolde grup borcunun 175-180 milyon USD olarak belirlendiği, fonun yaptığı tahsilatlar dışında 4189 sayılı Yasanın 15.maddesi çerçevesinde belirlediği kurum ve kuruluşlara hazırlattığı raporları da dikkate alarak teminatta bulunan diğer gayrimenkulleri de alacağına karşılık devralmaya yetkili olduğu, bu gayrimenkullerin alınan diğer teminatlarının borcu tasfiye gücünün bulunduğu, bu durumda esasında zararın oluşmuş sayılmayacağı ve bu davanın sürdürülmesi koşullarının mevcut bulunmadığı, protokolün 1.2.2. maddesinde davalıların protokol borcunun tamamı için müteselsil kefil olarak tanımlandığı ancak davalıların (haklarındaki davanın iş bu davadan yürütülüp tefrik kararı verilmeyen ve karar başlığında adı gösterilen davalılar) protokolde imzalarının bulunmadığı, protokol hükümlerinin halen uygulanmaya devam ettiği, imzası olanlar hakkında durdurma talep edildiği, protokolde taraf olmayan ve kendisine sorumluluk atfedilen davalı …’in sorumlu olabileceği, ancak gerçek zararın tespiti için protokole göre yapılacak tahsilat ve teminata alınan gayrimenkul satışlarının neticesinin beklenmesi gerektiği, zira tasfiye sürecinin halen devam ettiği, bunun dışında 1997 ile 2000 yılları faaliyet dönemlerinde görev yapan yönetim ve denetim kurulu üyesi olan davalıların ibrasına ilişkin genel kurul kararlarının kesinleştiği, davalı …’in 2001 yılı faaliyet döneminde de görev yaptığı ve bu döneme ilişkin alınmış bir ibra kararının olmadığı” açıklanmış, ayrık görüş sunan bankalar yeminli murakıbı … ve Prof. Dr. … tarafından yapılan açıklamada, çoğunluk görüşündeki; ”ibra ve varlık yönetim şirketlerine yapılan temliklerle davacının aktif husumetinin kalmadığı yönündeki tespit, ayrıca grup dışı firmalar için Bankalar Kanunu kapsamında şahsi sorumluluk davası açılamayacağına ilişkin tespitlere katılınmadığı, zira şartları varsa aynı zarardan dolayı 4389 sayılı Yasanın 17/2 (5411 sayılı Yasa 110.madde) maddesi kapsamında şahsen iflas davası açılabileceği veya eski TTK 336. maddesi ve 342.maddelerine dayalı olarak mali sorumluluk davasının da açılmasına engel bir yasa hükmünün olmadığı, 5411 sayılı Yasanın 133.maddesi çerçevesinde fonun, bankanın zararından sorumlu olduğunu tespit ettiği ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle zarar tazmini için tasfiyenin tamamlanmasını takip eden 5 yıl içinde dava açabileceği, dolayısıyla sorumlu olduğunu tespit ettiği yönetim kurulu üyeleri ya da denetçileri hakkında daha önceden banka genel kurulunda ibra kararı alınmasının neticeye bir etkisinin olamayacağı, dolayısıyla TMSF’nin ibranın iptalini tazminat davasıyla birlikte mahkemeden talep edebileceği, bankalar kanunun bu hükmünün fona tek taraflı olarak ibrayı iptal yetkisi verdiğinin kabulü gerektiği, fonun bir kısım alacaklarını varlık yönetime temlik etmesi nedeniyle bu zarar yönünden aktif husumetinin kalmadığı şeklindeki çoğunluk görüşünün yerinde bulunmadığı, zira varlık şirketlerine devredilenlerin fonun alacağı olup, devre konu alacağın miktarının zarar hesabında dikkate alınması gerektiği, yoksa fonun aktif husumetinin ya da taraf sıfatının kalmadığından bahsedilemeyeceği, dosya kapsamına göre sorumluluk atfedilen davalılardan istenebilir zararın hali hazırda tespitinin mümkün olmadığı, … ile TMSF arasında akdedilen protokol hükümlerinin halen uygulanmaya devam ettiği, bu nedenle protokolün sonuçlarının beklenmesi gerektiği, yukarıda açıklaması yapılan konularda çoğunluk görüşünün açıklamasına itibar edilmediği ancak kayıtlar üzerinde yapılan tetkiklerde, zararın gerçekleşmediğinin ayrıntılı bir şekilde ortaya konulduğu ve bu noktada bilirkişi heyetindeki çoğunluk tarafından yapılan tespitlerin yerinde olduğu ve aynen katıldıklarını” ifade ettikleri anlaşılmıştır.
TMSF ile … arasında akdedilen 2008 tarihli ve protokolün eki niteliğinde olan revize 2011 tarihli protokollerin çerçevesinde tahsilatların devam ettiği anlaşıldığından TMSF’ye yazı yazılarak yapılan tüm tahsilatların tarihleri ve miktarı ne olduğu sorulmuş ve gelen cevabi yazı içeriği ve davalıların ve TMSF’nin rapora karşı itirazlarının değerlendirilmesi için aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır.
10/12/2018 tarihli ek raporda özetle; ”kök raporda yapılan tüm açıklamaların aynen tekrar edildiği ve bu tespitleri değiştirecek bir hususun olmadığı ancak … protokol kapsamında tahsil edildiği belirtilen 155,51 milyon USD’nin yanı sıra kayıtlarda -1 TL- iz bedelle takip edilen 2 adet gayrimenkul ve fonun beyanına göre yaklaşık 7,5 milyon USD değer takdirinde bulunduğu gayrimenkulden oluşan rezerv teminatları olduğu gibi protokol kefillerinden tahsil edeceği yaklaşık 19 milyon USD senet alacağının olduğu, haklarında tefrik kararı verilmeyen ve davaları devam eden davalılardan …, …, …, …, … ve …’in (mahkememizin iş bu dosyasının tefrik edildiği 2002/171 E sayılı dosyasındaki davalılar) 13/06/200 ve 28/11/2000 tarihli BDDK talimatları öncesi karar ve işlemlerinden dolayı sorumluluklarının bulunmadığı, diğer davalılar …, … ve …’in (2002/171 E sayılı dosyasındaki davalılar) ve davalı …’un BDDK talimatlarına aykırı 30/11/2000,06/02/2001, 15/02/2001 ve 28/06/2001 tarihli yönetim kurulu kararlarında imzalarının bulunduğu, ancak … dışındaki …, … ve davalı …’un kamu otoritesi talimatları konusunda bilgilendirilmediklerinden dolayı sorumlu olmadıkları, davalı (2002/171 E sayılı dosyasındaki davalı) …’in sorumluluğun sona erip ermediği hususunun takdirinin mahkemeye ait olduğu” açıklanmıştır.
Mahkememizce üçüncü bilirkişi heyetince düzenlenen 05/05/2015 tarihli rapordaki teknik inceleme ve tespitlere ancak ibra, temlik ve TMSF’nin aktif husumetiyle ilgili olarak ayrık görüşteki açıklamalara ve kök raporu teyit eder nitelikte bulunan ek raporda, zararın bulunmadığı yönündeki tespitlere itibar edilmiştir.
Dava, 6762 sayılı TTK 336.maddesi ve devamı maddelerine göre açılan yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna ilişkindir.
İş bu davada, BDDK kararıyla TMSF’ye devredilen …. Bank A.Ş.’nin devir zararının sorumluluğuyla sınırlı olarak davalıdan tazmini istenmektedir.
Davalı zamanaşımı definde bulunmuştur.
Zarara neden olduğu iddia edilen yönetim kurulu karar tarihleri ve davanın açıldığı tarih dikkate alındığında, somut olayda 6762 sayılı TTK hükümlerine göre zamanaşımının değerlendirilmesi gerekmektedir.
6762 Sayılı TTK’nın 336 ve devamı maddelerinde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu düzenlenmiştir.
TTK. 342. maddesinde de müdürlerin sorumluluğu başlığını taşıyıp devam eden maddelerde müdürlerin tayini, azli, vazife süresi, vazifenin devredilmemesine ilişkin düzenlemeler yapılmış ve TTK. 346. maddesinde de müdürlerin sorumluluğunun TTK. 336. maddesinde yer alan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin düzenlemeye tabi olduğu ifade edilmiştir.
TTK. 341. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak davalard, dava açılmasına ilişkin genel kurul kararının bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Yönetim kurulu üyelerinin ve müdürlerin sorumluluğuna ilişkin açılacak tazminat davalarının tabi olduğu zamanaşımı süresi TTK. 309. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
TTK. 309/4. maddesinde, ”mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde zararı doğuran fiilin vukundan itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki fiil cezai müstelzim olup, ceza kanununa göre müddeti daha uzun zamanaşımına tabi bulunuyorsa tazminat davasına da o zamanaşımı uygulanır.” denilmiştir.
Bu düzenleme çerçevesinde bankanın zararı ve sorumluları öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve her hal ve durumda zararı doğuran fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde bu davayı açması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
… 8. Ağır Ceza Mahkemesinin … E sayılı dosyasında ve bu dosyayla birleşen davalarda … Bank A.Ş.’nin zararı nedeniyle ceza davasının görüldüğü, dolayısıyla iş bu davadaki zaman aşımı süresinin anılan ceza davasında uygulanacak zamanaşımı süresi olması gerektiği, zira isnat edilen suçların niteliği gözetildiğinde daha uzun bir zamanaşımının öngörüldüğü açık olduğu bir yana, esasında huzurdaki bu davanın, TTK 309.maddesinde belirtilen 2 yıllık süre aşılmadan açıldığı tespit edilmiştir. Nitekim TMSF’nin 10/07/2001 tarihli kararına dayalı olarak bu davanın açıldığı ve 25/12/2001 tarihli kararı ve ayrıca aynı tarihte yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında, 09/07/2001 tarihine kadar görev yapan yönetim kurulu üyeleri ve denetim kurulu üyeleri hakkında zararın tazmini için dava açılması yönünde karar alındığı, buna göre TTK 341.maddesinde ifadesini bulan, ”sorumluluk davası açılması için genel kurul kararı olması gerektiği” şartının oluştuğu ve banka zararının devirden sonra yapılan denetleme ve incelemeler sonucunda tespit edildiği ve Banka Teftiş Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 17/01/2002 tarihli raporla zararın öğrenildiğinin kabulü gerektiği ve davanın 25/01/2002 tarihinde, süresi içinde açıldığı anlaşıldığından zamanaşımı definin yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
Davalı tarafından 2000 yıllındaki faaliyet dönemlerinde görevleri nedeniyle gerçekleştirdiği eylem ve işlemden ibra edildiğini, başka bir deyişle bu yıla ilişkin olarak yapılan banka genel kurullarında açık ibranın bulunduğunu, bu nedenle huzurdaki bu davanın dinlenemeyeceğini savunulmuştur.
Dava TTK 336. ve devamı maddelerine dayalı olarak açılmış ise de; … Bank A.Ş.’nin BDDK kararıyla TMSF’ye devri nedeniyle oluşan zarar dava konusu edildiğinden, Bankalar Kanunun bu konuya ilişkin hükümlerinin ele alınması gerekmektedir.
4389 sayılı Bankalar Kanunun 14/7-3 maddesinde ve 2005 yılında yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 133.maddesinde TMSF’nin ibraları tek taraflı iptal etme yetkisine ilişkin düzenleme bulunmaktadır.
4389 sayılı Bankalar Kanunun 4743 sayılı yasa ile değişik 14/7-3 bendinde ” Hisseleri kısmen veya tamamen fona ait olan bir bankanın hisselerinin 3. kişilere devir veya intikali halinde banka tarafından bankanın eski ortakları, yöneticileri ve denetçileri hakkında açılmış olan dava ve takiplere Fon tarafından kanuni halef sıfatıyla kaldığı yerden devam olunur. Bu davalar ve takipler sonucunda hüküm olunan tutarlar fona ait olur. Bu bankaların başka bir bankaya devredilmesi veya başka bir bankayla birleşmesi, hisselerinin üçüncü kişilere devredilmesi veya tasfiyelerine karar verilmesi halinde, bu işlemlerin tamamlanmasının takip edin 2 yıl içinde, bankanın sorumlulukları tespit edilen yönetim kurulu eski üyeleri ile eski denetçileri aleyhine, varsa ibralarının iptali ve işlemleri nedeniyle verdikleri zararın Fon adına tazmini istemiyle Fon tarafından tazmini istemiyle, Fon tarafından 6762 sayılı TTK hükümlerine istinaden dava açılabilir.” denilmiş,
2005 yılında yürürlüğe giren 5411 sayılı Yasanın 133/1.maddesinde de ” ……. bankanın sorumlulukları tespit edilen ortakları, yönetim kurulu eski üyeleri ve denetçileri aleyhine varsa ibralarının iptali ve işlemlerdi nedeniyle verdikleri zararın tazmini için tasfiyenin tamamlanmasını müteakip 5 yıl içinde Fon tarafından dava açılabilir. ” şeklinde düzenleme yapılmış, aynı maddenin 2. fıkrasında da, 43989 sayılı yasanın 14/7-3 maddesindeki düzenlenme tekrar edilerek, 2 yıllık süre 5 yıl olarak belirtilmiş ve ek olarak, varsa ibraların iptali ve işlemleri nedeniyle verilen zararın Fon adına tazmini istemiyle dava açıldığında, dava açılmasına dair Fon kurulu kararının dava şartı olarak aranan genel kurulu kararı yerine geçeceği ifade edilmiştir. Bu düzenlemelere göre Fona devredilen bir bankanın yönetici ve denetçilerinin zararlandırıcı işlemlerinin tespit edilmesi halinde zarara neden olan eylemleriyle ilgili ibra kararları olmasına rağmen zararın tazmini içeren sorumluluk davası açılmasına cevaz verildiği, ibra kararlarının bu davanın açılmasına engel teşkil etmediği kabul edilmelidir. Nitekim bu husus Yargıtay’ın yerleşik olan kararlarında da açıkça ifade edilmiştir. 4389 sayılı yasanın 14/7-3 maddesi ve 5411 sayılı Yasanın 133. maddesi dikkate alındığında davalıların bu yöndeki savunmalarına itibar edilmesi mümkün görülmemiş ve bu konuda dosyada mevcut bulunan ve mahkememizce itibar edilen 05/05/2015 tarihli rapordaki ayrık görüş benimsenmiştir.
Zarara neden olduğu iddia edilen bir kısım kredilerin varlık yönetim şirketlerine temlik edilmesinin, temlik eden TMSF’nin davacılık sıfatını ortadan kaldırmasının mümkün bulunmadığı, ancak bu temlik nedeniyle elde edilen bedelin varsa zarardan tenzili ile gerçek zararın tespitinde dikkate alınabileceği kabul edilmiş ve bilirkişi raporunda aksi yöndeki çoğunluk görüşü yerinde görülmemiştir.
Davacı TMSF tarafından huzurdaki bu davada, … Bank A.Ş.’nin Fona devrine esas … Grubu ve grup dışı 142 adet firmaya kullandırılan krediden doğan zarar istenmiştir.
Mahkememizin 2003/1163 E. sayılı dosyasında, yine esas davaya konu … Grubuna dahil firmalara kullandırılan kredilerden sonra akdedilen protokollerden kaynaklanan zarar nedeniyle şahsi iflas isteminin ileri sürüldüğü, 2016/791 K. sayılı 10/11/2016 tarihli kararla, davalılar …, … ve … hakkındaki davanın durdurulmasına, davalılar …, …, …, …, … ve … hakkındaki davanın reddine, davalı … hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 14.684,341,72 TL miktarındaki zarar yönünden adı geçenin şahsen iflasına karar verildiği ve kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 2008/670 Esasında kayıtlı olan şahsi sorumluluk davasında da, ıslah dilekçesiyle, yine huzurdaki bu davaya konu edilmiş olan … A,Ş.’ye kullandırılan usulsüz krediden kaynaklanan zararın istendiği, anılan davada ıslaha konu edilen miktarın huzurdaki bu davanın konusunu oluşturduğu, 2016/742 K sayılı 20/10/2016 tarihli kararla, davanın reddedildiği ve ıslaha konu zarar yönünden de talebin usulden reddine karar verildiği ve bu kararında henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 2009/851 Esas (Eski Esası 2003/1136) sayılı dava dosyasında da yine esas davaya konu edilen dört ayrı firmaya verilen kredi nedeniyle uğranılan zarar yönünden açılan şahsi iflas davası olduğu, mahkememizce yapılan yargılama sonunda 2017/1032 K sayılı 30/11/2017 tarihli kararla davanın reddedildiği ve kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince temyiz istemi reddedilerek kararın onandığı, ancak henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 2002/93 E sayılı dosyasında da … Grubu firmalarıyla ve bir kısım grup dışı firmalara kullandırılan kredilerden kaynaklanan zararlar nedeniyle şahsi iflas istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama sonunda 21/02/2019 tarih ve 2019/143 K sayılı kararla davanın reddine karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 2003/800 E sayılı dosyasında da yine esas davaya konu olan 18 firmaya kullandırılan … kredilerinden kaynaklanan zarar nedeniyle dava açıldığı, davalıların şahsi iflasının istendiği, yapılan yargılama sonucunda 2019/144 K. sayılı, 21/02/2019 tarihinde davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
… Bank A.Ş.’nin BDDK’nın 09/07/2001 tarihli kararıyla 4389 sayılı Bankalar Kanunun 14/2 maddesi uyarınca alınması gereken tedbirlerin alınmayıp, bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek derecede banka hissedarlarının oluşturduğu sermaye gruplarına bankanın kaynaklarının aktarılması, zararın öz kaynakları aşması ve mevduat sahiplerinin mali haklarının ve mali sistemin istikrarını tehlikeye düşürmesi nedeniyle aynı yasanın 14/3-4.maddeleri uyarınca TMSF’ye devrine karar verilmiştir.
Bankanın TMSF’ye devrinden önce Hazine Müsteşarlığı ve sonrasında BDDK tarafından mali durumun düzeltilmesi ve gerekli tedbirlerin alınarak risk doğuracak işlemlerden kaçınılması, zararın oluşmasının ve büyümesini önleyici tedbirlerin alınması konularında bankaya muhtelif yazıların gönderildiği anlaşılmıştır.
BDDK’nın 13/06/2000 tarihli yazısıyla, ”kredi tahsislerinde tekstil sektörü başta olmak üzere sektörel bazda yoğunlaşmaların önlenmesi …….. donuklaşan kredilerin tahsili için gerekli girişimlerde bulunulması, … Grubuna dahil firmalara kesinlikle kredi kullandırılmaması, mevcut risklerin tasfiye edilmesi ……….., … Bank … Ltd’ye yapılan depoların ivedilikle tasfiye edilmesi, …. yeni şube açılmaması hususlarında, 31/12/2000 tarihine kadar gerekli önlemlerin alınmasını” istediği, banka tarafından 25/09/2000 tarihli yazıyla bu talimata cevap verildiği ve BDDK’nın talimatları doğrultusunda alınacak ve alınması planlanan önlemlerin açıklandığı anlaşılmıştır.
Bu uyarı yazılarına rağmen bankaca talimata aykırı işlemlere devam edilmesi nedeniyle bu kez BDDK tarafından 28/11/2000 tarihli yazının gönderilerek, ”13/06/2000 tarihli talimatta belirtilen talimatların tekrarlanması nedeniyle Bankalar Kanunundaki diğer tedbirlerin uygulanmasına mahal bırakılmasızın mali bünyenin iyileştirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği hususu belirtilerek yeniden 15 günlük süre verildiği” anlaşılmıştır.
BDDK tarafından, bankaya, 13/06/2000 ve 28/11/2000 tarihli tedbirlerin alınması konusunda yazılar gönderilip talimat verilmesine rağmen, banka yönetiminin 30/11/2000, 06/02/2001, 15/02/2001 ve 28/06/2001 tarihli yönetim kurulu kararlarını almak suretiyle bankalar yasası kapsamında BDDK tarafından gönderilen talimatlara aykırı davrandığı tespit edilmiştir.
BDDK talimatından sonra alınan 30/11/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararında, … (… A.Ş.) ile yapılan mutabakat çerçevesinde, şirketin mülkiyetinde bulunan gayrimenkulün bir kısmının bankaya birinci derecede 80.000.000 TL’lik ipotek verilmesi ve ipoteğin, … A.Ş., …, …A.Ş, … A.ş., … A.Ş., … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş., … A.Ş, … A.Ş. , … A.Ş., … A.Ş., ‘nin bankadan kullandığı ve kullanacağı tüm krediler olan 155.000.000 USD, ayrıca doğmuş ve doğacak borçlarının asaleten ve kefaletten kaynaklanan borçlarının teminatını oluşturacağı ve … A.Ş.nin bu boçlara müteselsil kefil olacağı kararlaştırılmış ve bu Yönetim Kurulu kararı kapsamında da … Grubu firmalarıyla 01/12/2000 tarihinde protokol yapılmıştır. Bu protokolde, ipotek tesisine karar verilen taşınmazın ayrıca üzerinde ipotek tesis edilecek ya da edilmeyecek tüm taşınmazların üçüncü şahıslara satışı veya kiralanması durumunda, söz konusu bedellerin 4.000.000 USD’ye ulaşıncaya kadar %65’lik kısmının … A.Ş.’ye, geri kalan %35’lik kısmının da bankaya ödeneceği, 4.000.000 USD’nin … A.Ş. tarafından tahsil edilmesinden sonra %5’lik kısmının … A.Ş.’ye ve geri kalan %95’lik kısmının da protokoldeki borçlara mahsuben bankaya ödenmesine karar verildiği, bankayla kredi borçlusu … Grubu firmaları ile 05/02/2001 tarihinde … A.Ş.’nin de kefil olduğu yeni bir sözleşmenin yapıldığı ve bunun 06/02/2001 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla onaylandığı anlaşılmıştır. Bu karar kapsamında, … Grubu firmalarıyla akdedilen 01/12/2000 tarihli protokol hükümlerini de içerdiği, ayrıca kredi borçlarına ilave olarak … A.Ş.’ye 30/11/2000 tarihli kararla kullandırılan kredilerin ve diğer firmalara tahsis edilip kullandırılan kredilerin faiziyle birlikte toplam borca ilavesine, ayrıca İstanbul İli, Kartal İlçesinde kayıtlı gayrimenkuller üzerinde 5.000.000,00 TL, … A.Ş.’nin maliki olduğu gayrimenkul üzerinde 5.000.000,00 TL’lik ipotek kurulmasına ve 9.600.000,00 TL bedelli … A.Ş. B-Tipi hisse senetleri üzerine serbest dereceden istifade kaydıyla ikinci dereceden 3.000.000,00 TL ve 215.556,00 TL nominal değerli … Tic. A.Ş. hisseleri üzerinde rehin tesis edilmesinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Banka Yönetim Kurulunun 15/02/2001 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla, … A.Ş.’nin maliki olduğu ve bankaya ipotek edilen gayrimenkul üzerindeki ipoteğin fek edilerek, protokolde belirtilen firmaların kredilerinin teminatı olarak, … A.Ş. iştiraki olan ve … A.Ş. tarafından yaptırılan ve proje değeri en olumsuz koşullarda 81.000.000 USD, en iyi koşullarda 282.000.000 USD olan … Bölgesinin maliki, … A.Ş.’nin %35 hissesi üzerine, birinci derecede rehin tesis edilmesi ve … A.Ş.’nin hesaplarında … A.Ş. firmalarının kredilerinin teminatı ya da banka sermaye artırımında kullanılmak üzere blokoja alınan 3.945.000 TL içinde 3.000.000 TL’nin … A.Ş. talimatlarına istinaden en geç 30 gün içinde tekrar blokeye alınması şartıyla serbest bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
28/06/2001 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla, …., … A.Ş, … A.Ş., … A.Ş., … Şirketlerine toplam 59.269.094 USD ve 5.870.894 … kredi tahsis edilerek kullandırıldığı, bu kararla, kredi borçlularının kredi limitlerinin yeniden belirlenerek ek teminat olarak da … A.Ş.’nin sahip olduğu gayrimenkul üzerine ikinci derece ipotek tesis edilerek ve 2.216.000,00 TL nominal bedelli … A.Ş. hisse senetlerinin rehnedilmesinin kararlaştırıldığı saptanmıştır.
Bu dört ayrı yönetim kurulu kararları ile, daha önceden … Grubu firmalarına/ tahsis edilen kredilerin tarafları, vadeleri, tutarları, para birimi, faiz oranı ve teminatlarının değiştirildiği, ayrıca ek teminatlar alınarak yeni kefaletler öngörüldüğü ve yeni firmalara kredi tahsisi yapılarak, dolayısıyla bu kredilerin yeni kredi niteliğinde bulunup BDDK’nın talimatı öncesinde … firmalarına kullandırılan krediler arasındaki illiyet bağının ortadan kalktığı, talimata aykırı bir şekilde kredi tahsis ve işlemlerinin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Banka yönetim kurulunun 30/11/2000, 06/02/2001, 15/02/2001 ve 28//06/2001 tarihli kararları ile … firmalarından olan …Ticaret A.Ş., … A.Ş., … Dış Tic. A.Ş., … A.Ş., … A.Ş, … A.Ş., … A.Ş, … A.Ş. … A.Ş, … , … A.Ş,. … A.Ş, … A.Ş, … AŞ. … A.Ş. … A.Ş. …, … A.Ş., … Ltd. Şti.’den oluşan 19 ayrı grup firmasına kullandırılan kredilerin yasaya aykırı olduğu tespit edilmiştir.
Davalı … ile dava dışı ( 2002/171 E. sayılı dosyasındaki davalılar …, …, …) ve dava dışı (…, …, …, …, (haklarındaki dava tefrik edilerek durdurma kararı verilen) yukarıda belirtilen 4 ayrı yönetim kurulu kararında imzalarının bulunduğu anlaşılmıştır.
BDDK talimatlarına aykırı şekilde kredilerin kullandırılmasına esas Yönetim Kurulu kararlarında davalı …’un ve 2002/171 E. sayılı dosyasında davalı olan … ve …’ın imzaları olsa da, BDDK talimatlarıyla ilgili bilgilerinin olmadığı, bu konuda bilgilendirilmedikleri, BDDK talimatlarına muhatap olan banka yönetim kurulu başkanı, genel müdürü veya murahhas azaların konunun görüşülmesine ilişkin gerçekleştirdikleri münferit bir yönetim kurulu toplantısı veya aldıkları bir kararın bulunmadığı, BDDK’nın talimatından sonra bankanın olağanüstü genel kurul toplantısına çağrı yapılması suretiyle ortaklarca görüşülerek alınacak tedbirler konusunda bir karar verilmesinin gerektiği, ancak bu gereğin yerine getirilmemiş olduğu, ayrıca bu hususun görüşülmesine ilişkin yönetim kurulu tarafından yapılan münferit bir toplantının da olmadığı, nitekim hizmet veya vekalet akdi kapsamında görev yapan ücretli yönetim kurulu üyelerinin banka sermaye artırımı konusunda ya da grup kredilerinin tasfiyesi konusunda BDDK’ya doğrudan görüş bildirmiş olmalarının beklenemeyeceği, bu tür kararların bankacılık mevzuatı ve teamülleri çerçevesinde sadece banka hakim ortakları, dolaylı ortakları veya imtiyazlı pay sahibi ortakları veya sadece ortaklar tarafından alınabilecek ve BDDK’ya görüş bildirilecek hususlardan olduğunun mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda açıkça ifade edildiği, bu durumda davalı …’un BDDK talimatlarından haberdar olmaması, bu konuda bilgisinin bulunmaması nedeniyle sorumluluğunun olmadığı kabul edilmiştir. Aksi durumda başka bir deyişle, banka yönetim kurulu üyelerinin ağırlaştırılmış özen yükümlülüğü olduğu,bilgilendirici herhangi bir toplantı yapılmamış olması kanuna aykırı zararlandırıcı işlemlerinden sorumluluklarını ortadan kaldırmayacağı kabul edildiğinde dahi aşağıda açıklanacağı üzere zarar unsurunun ortadan kalkması nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu usulsüz krediler, … firmaları dışında diğer firmalar ya da üçüncü şahıs firmalarına verilen kredileri de kapsamaktadır.
Dosyada mevcut bulunan raporda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere, … dahil olmayan üçüncü şahıs firmalarına verilen kredilerin kanuna aykırı olanlarının …, … Ltd., …, … Şti., … Ltd.Şti, … Ltd. Şti, … A.Ş., … Ltd. Şti-.. Ltd, Şti, … Ltd. Şti., … A.Ş. … A.Ş., … Tic. A.Ş., … A.Ş. , … Ltd. Şti., … A.Ş. , … A.Ş., … A.Ş.’ye verilen krediler olduğu anlaşılmıştır.
Bu kredilerden … A.Ş. , … A.Ş. … Ltd. Şti., …. A.Ş., … A.Ş, …. Ltd. Şti., … A.Ş, … .A.Ş, … A.Ş.’ye tahsis edilen kredi ve kredinin teminatı olarak … A.Ş. hisse senetlerinin rehnedilmesi ile kredi tahsisi risk ve teminat dengesinin kurulduğu, bu anlamda yasaya aykırı bir işlemin olmadığı, kanuna aykırılığın, bu kararların icrası sırasında kredinin ek teminatı olan rehinli hisse senetlerinin borsa rayici üzerinde bir bedelle satın alınarak borca mahsup edilmesi nedeniyle gerçekleştiği nitekim zararın da bu işlemden kaynaklandığı saptanmıştır.
… A.Ş.’ye kredi tahsisine ilişkin yönetim kurulu kararının bulunmadığı, bu kredinin dava dışı … tarafından verilen onayla kullandırıldığı, kaldı ki anılan tarih itibariyle davalının banka yönetim kurulu üyesi olmadığı,
… A.Ş.’ye 21/09/1999 tarihli kararla kredi tahsis edildiği, bu kararın alındığı tarih itibariyle davalı …’un banka yönetim kurulu üyesi olmadığı, yönetim kurulunun 07/07/2000 tarihli kararıyla teminata alınan hisse senetlerinin borsaya ipotek edilmeyen A tipi hisse senetleriyle değiştirilmesi nedeniyle bu yönetim kurulu kararına istinaden zararın doğduğu ve anılan kararda davalının imzasının bulunmadığı,
… A.Ş.’ye, 1997 tarihli, … A.Ş.’ye 1999 tarihli, … A.Ş.’ye 1999 tarihli, … Ltd. Şti’ye de 1999 tarihli Yönetim Kurulu kararlarıyla kredi kullandırıldığı, bu tarihler itibariyle davalının yönetim kurulu üyesi olmadığı, anılan kararlarda imzasının bulunmadığı, davalı …’un imzasının da bulunduğu 29/08/2000 tarihli yönetim kurulu kararında, … Ltd. Şti’ye kullandırılan kredinin teminata alınan hisse senetlerinin banka tarafından satın alınarak borca mahsubuna denildiği, … Ticaret A.Ş., … A.Ş., … A.Ş.’ye kullandırılan kredilerin tasfiyesine yönelik 13/10/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararlarının bulunduğu ve kararlarında teminattaki hisse senetlerinin satın alınıp firmaların borcuna mahsup edilmesine ilişkin olduğu ve 13/10/2000 tarihli kararda davalı …’un imzasının bulunduğu,
… Ltd. Şti’ye 1999 tarihli Yönetim Kurulu kararıyla kredi tahsisi yapıldığı tarih itibariyle davalı …’in banka yönetim kurulu üyesi olmadığı, ancak 23/10/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararında imzasının bulunup, hisse senetlerinin satın alınarak firmanın borcundan mahsup edilmesi yönünde karar alındığı,
… A.Ş.’ye ve … A.Ş.’ye 1999 tarihli Yönetim Kurulu kararlarıyla kredi kullandırıldığı, bu tarih itibariyle davalının yönetim kurulu üyesi olmadığı, kredi karşılığı teminata alınan hisse senetlerinin satın alınarak borca mahsup edilmesi yönünde 27/10/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararların da ise imzasının olduğu,
Bu firmalara kredi tahsis edilmesine ilişkin Yönetim Kurulu kararlarında hukuka aykırılığın olmadığı gibi zaten kredi tahsisine ilişkin işlemlerde davalının bir dahlinin bulunmadığı, zira anılan tarih itibariyle banka yönetim kurulu üyesi olmayıp, 07/03/2000 ile 22/06/2001 tarihleri arasında banka yönetim kurulu üyeliği görevini ifa ettiği, hisse senetlerinin satın alınarak borca mahsup edilmesine ilişkin alınan 13/10/2000, 23/10/2010 tarihli ve 27/10/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararlarında da hukuka aykırılığın bulunmadığı,
27/10/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararında davalı …’un imzası bulunsa da, hisse senetlerinin banka tarafından satın alınarak borca mahsup edilmesi yönündeki bu yönetim kurulu kararlarında da, bankacılık mevzuatına veya yasa aykırılığın olmadığı, ancak satın alma işlemi icra edilirken hukuka aykırılığın gündeme geldiği, nitekim hisse senetlerinin borsa rayici üzerindeki bir değerle satın alınması sonucunda bankanın zarara uğratıldığı, anılan kararların icrasını gerçekleştiren ve o dönemde banka Genel Müdürü olan dava dışı …’in sorumluluğunun bulunduğu,
… A.Ş.’ye verilen kredi karşılığı alınan hisse senetlerinin banka tarafından satın alınarak firmanın borcuna mahsup edilmesine ilişkin Yönetim Kurulu kararının 27/10/2000 tarihli olmasına rağmen hisse senetlerinin paraya çevrilme işleminin bu karardan önce 18/10/2000 tarihinde satın alındığı, bu hususun dahi Yönetim Kurulu kararlarını uygulayan banka Genel müdürü, yönetim kurulu üyesi …’in eylem ve işlemi nedeniyle banka zararının doğduğunun kabulü gerektiği, davalı …’un zararlandırıcı bir eylem ya da işlemlerinin olmadığı, dolayısıyla sorumluluğunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
Bunların dışında grup dışı firmalardan olan … Grubuna kullandırılan kredilerden sonra akdedilen protokoller nedeniyle uğranılan zararın mahkememizin 2003/1163 E sayılı dosyasında şahsi iflas dosyasına konu edildiği anlaşılmıştır. Huzurdaki bu dava da ise, … Grubuna verilen usulsüz krediden kaynaklanan zararın tazmini istenmektedir. Bu gruba kullandırılan kredi tahsislerine ilişkin yönetim kurulu kararlarının 1997-1998 tarihli olduğu ve davalının banka yönetim kurulu üyesi olmadığı, dolayısıyla anılan kararlarda imzasının bulunmadığı, aynı şekilde grup dışı … Dış Tic. Ltd. Şti., …, … Ltd. Şti., … Ltd. Şti., … kredilerin kullandırıldığı tarih itibariyle davalının görevde olmadığı,
… A.Ş.’ye kullandırılan kredilere dayanak 1997-1998 ve 2000 tarihli yönetim kurulu kararları olduğu, verilen kredilerin ve alınan teminatların dengeli bulunduğu, risk ve kredi dengesinin kredi açıldığı tarihte sağlandığı, davalının hukuka aykırı olan somut bir fiillerinin bulunmadığı, 27/07/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararında dava dışı … ve … ile davalı …’un imzasının bulunduğu, bu karar çerçevesinde 03/08/2000 tarihinde protokol akdedildiği, bu protokole göre … A.Ş.’ye borcunun kapatılması ve ipotek ruhsat işlemlerinin tamamlanması için ek kredi kullandırıldığı, ayrıca bir kısım faiz alacaklarının iptal edildiği, zararın protokolün icrasını gerçekleştiren ve protokolü akdeden banka genel müdürünün ve kredi pazarlamadan sorumlu üye banka genel müdürünün yasaya aykırı işlemlerinden kaynaklandığı, ancak kredi zararının varlık yönetim şirketine temlik edildiği, temlikten elde edilen gelirin tenzili ile bakiye 4.126.797 USD zarardan davalının sorumlu tutulmasına neden olacak herhangi bir eyleminin olmadığı,
… Ltd. Şti’ye kredi kullandırılmasına ilişkin kararlarda hukuka aykırılığın bulunmadığı, sadece 29/08/2000 tarihli Yönetim Kurulu kararı kapsamında akdedilen 03/08/2000 tarihli protokolle şirketin toplam borcun içinde yer alan faiz reeskontlarının iptal edilerek kredi borcunun daha aza indirildiği, bu kararda dava dışı … ve … ile davalı …’un imzalarının bulunduğu, ancak TMSF ile firma arasında akdedilen protokol çerçevesinde kredi borçlarının tamamen ödenerek tasfiye edildiği, bu nedenle kararda imzası bulunan davalının sorumlu tutulmasını gerektiren bir zarar olmadığı, ayrıca iptal edilen faiz reeskontları nedeniyle oluşan zararlarında iş bu davaya konu edilmediği,
… Ltd. Şti’ye 21/09/1999 tarihli kararla kredi tahsis edildiği ve bu tarih itibariyle davalının banka yönetim kurulu üyesi olmadığı, bu kredinin … A.Ş.’nin sermaye artırımında kullanıldığı, ancak bankanın ayrıca … A.Ş.nin yönetiminde bulunan dava dışı … ve …’ın bilgisi dahilinde yapıldığı, adı geçenlerin bu eylemden sorumluluğunun bulunduğu, davalının sorumluluğuna neden olacak herhangi bir işlem ve eyleminin olmadığı kabul edilmiştir.
Yapılan bu açıklamalara göre özetle, … firmaları olan … Tic. A.Ş, … Tic. A.Ş, … Dış. Tic. A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, …, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, …, … A.Ş, … Ltd.’ye BDDK talimatından sonra alınan kararlar doğrultusunda yapılan işlemlerin yasaya aykırı olduğu,
Grup dışı başka bir deyişle üçüncü şahıs firmaları olan …, … Ltd. Şti., …, … A.Ş, …, … A.Ş, ve … Ltd. Şti’ne kullandırılan kredilerden kaynaklı zararın bulunduğu, ancak bu kredi tahsis kararları alındığı dönemde davalının banka yönetim kurulu üyesi olmadığı, … A.Ş, … Ltd.Şti, … Ltd. Şti’ye kullandırılan kredilerde imzasının olduğu,
Bunun dışında davaya konu edilen diğer kredi tahsislerinde bankacılık yasasına ve mevzuatına aykırı bir yönün olmadığı tespit edilmiştir.
… Ltd. Şti., … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş, … A.Ş ve … A.Ş’ye kredi tahsis işlemlerinde yasaya aykırı bir yön olmadığı gibi bu kredilerin kullandırıldığı tarih itibariyle davalının banka yönetim kurulu üyesi olmadığı, zararın kaynağının ise, kredi tahsisi ile birlikte kredi karşılığı rehnedilen … A.Ş hisselerinin borsa rayici üzerindeki bir bedelle satın alınarak kredi borcuna mahsup edilmesi işlemi olduğu anlaşılmıştır.
BDDK’nın bankaya gönderdiği talimatlardan sonra alınan Yönetim Kurulu kararlarıyla … firmalara kredi tahsis edilmesi nedeniyle mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda açıklandığı üzere,
TTK. 336. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen yönetici ve denetçilerin sorumluluğu eski BK. 41. maddesindeki haksız fiil sorumluluğunun bir türü olarak kabul edilmektedir. 818 Sayılı BK. 41. maddesi (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu 49. maddesi) gereğince haksız fiili sorumluluğunun doğabilmesi için hukuka aykırı bir eylemin, kusurun ve zararın olması gerektiği gibi meydana gelen zarar ile kusurlu olarak gerçekleştirilen hukuka aykırı eylem arasında doğrudan illiyet bağının bulunması zorunludur. Hukuka aykırı eylemle kusur olmakla birlikte eğer zarar yoksa veya ortadan kalkmış ise artık sorumluluktan bahsedilmesi mümkün olmayacaktır.
Zarar, sorumluluğun temel ve esaslı unsurudur. Zararın olmadığı veya oluşmakla birlikte ortadan kalktığı tespit edildiğinde artık sorumluluk olamaz. Zarardan sorumlu olanların birden fazla olması halinde dahi zararın tekliği ilkesi geçerli olduğundan sorumlulardan birinden tahsil edilmesi veya biri tarafından tazmin edilmesi halinde artık diğerlerinin de sorumluluğunun ortadan kalktığı veya kalkacağı kabul edilmelidir.
TMSF ile … firmaları arasında 31.03.2002 tarihli ön mutabakat yapılmış ve bu mutabakata … ve TMSF dışında alacaklı bankalarında dahil olduğu anlaşılmıştır. 25.01.2008 ve 08.06.2011 tarihli protokolleri ise … ile TMSF arasında akdedilen borç tasfiyesine ilişkin oldukları tespit edilmiştir. Her iki protokolde de banka yönetim kurulu üyesi ve denetçisi olanların bir kısmının imzasının bulunduğu, bir kısmının ise imzalarının olmadığı görülmüştür. Borç tasfiyesine ilişkin bu protokollerde … bağlı şirketlerin değer tespitlerinin yaptırılarak fonun belirleyeceği koşullar çerçevesinde dilediği şirketlerin hisselerinin kısmen ya da tamamen grubun borcuna karşılık devir alınabileceği, ya da 3. kişilere satılabileceği kararlaştırılmış ve bu çerçevede … A.Ş’nin %50 hissesine sahip olduğu … Merkezinin, … %100 hissesine sahip olduğu … vadisi Serbest Bölgesinin ve … Serbest Bölgesinin satışı ve pazarlanması konusunda çalışmalar yapılacağı konusunda anlaşma sağlanmıştır.
Protokolün 9.3. maddesinde fon tarafından açılan mali sorumluluk davalarının yer aldığı huzurdaki bu dava dosyası ile birlikte birleşen 2004/36 E. ve Mahkememizde görülen ve hali hazırda neticelenen diğer mali sorumluluk dosyalarının esas numaralarının belirtildiği ve protokol yürürlükte bulunduğu sürece protokolü imzalayan davalılar hakkında protokoldeki alacak kalemleri bakımından ihtiyati tedbirler baki kalmak kaydıyla davanın durdurulması için fon adına mahkemelerden talepte bulunulacağı, protokole konu alacakları kalemleri yönünden ve protokolde imzası bulunmayan davalılar hakkında ise tüm dava tutarı üzerinden mali sorumluluk davalarına devam edileceğinin belirtildiği, 9.4. maddesinde de fon tarafından açılan şahsi iflas davalarına ilişkin dosya numaralarının yer aldığı ve protokolde imzası bulunmayan kişiler yönünden davalara devam edileceği açıklanmış ve huzurdaki bu davada davalı olanlarca protokoller imzalanmamış olduğundan TMSF tarafından adı geçenler aleyhine açılan davalara devam edilmiştir.
… ile Fon arasında akdedilen protokollere göre davacı TMSF tarafından bir kısım davalılar hakkındaki davaların durdurulmasının istendiği ve borç tasfiyesine ilişkin bu protokollere göre tahsilatların devam ettiği, davanın açılmasından önce ve dava tarihten bugüne kadar tahsilat yapıldığı anlaşıldığından hali hazırda Fonun bir zararının bulunup bulunmadığının tespiti yönünden son bilirkişi raporunu düzenleyen heyetten ek rapor alınmıştır.
10.02.2018 tarihli bu raporda tahsilatlara ilişkin olarak TMSF’den gelen yazı cevabı, TMSF’nin 2016 yılı faaliyet raporu ve tüm kayıtlar değerlendirilerek neticeye ulaşılmıştır. TMSF’nin 07.02.2018 tarihli cevabi müzekkeresinde, … Ticari ve İktisadi Bütünlüğü 19.01.2016 tarihinde 80.000.000,00 USD tutarla ihale edilerek 10.000.000,00 USD peşinatın tahsil edildiği, ancak ihale sürecinin devam etmesi, vadeli satışlar olması ve henüz sıra cetvelinin kesinleşmemiş olması nedeniyle tahsilat tutarları içinde yer almadığı, … İşleticisi A.Ş’ye ait olan 46 adet taşınmaz üzerinde de Fon hacizlerinin olmasından dolayı satışlarının yapılmadığı, … firmalarından … A.Ş’nin fona devredildiği tarihten davanın açıldığı 11.01.2002 tarihine kadar 12.632,73 USD (16.786,37 TL) ve dava tarihinden sonra 51.406.380,23 USD (96.430.640,29 TL) olmak üzere toplam 51.419.012,96 USD (96.447.426,66 TL) tahsilat sağlandığı, … firmaları dışındaki 3. şahıs firmalarından ise … A.Ş’nin fona devredildiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 173.557,96 USD (271.302,19 TL) ve dava tarihinden sonra da 15.148.392 USD (22.376.399,95 TL) ki toplam 15.321.949,96 USD (22.647.702,15 TL) tahsilat sağlandığı, ayrıca bu firmalardan birinci alacak satış ihalesi ile … A.Ş’ye satılan firmalara ait satış sonrası tahsilatların adı geçen varlık yönetim şirketinden talep edildiği belirtilmiştir.
TMSF tarafından dosyaya ibraz edilen belgelere ve TMSF nezdindeki kayıtlara göre … Birliği firmalarında halen tahsilatların devam ettiği en son 13.02.2018 tarihinde tahsilatın yapıldığı ve toplam tahsilatların 15.448.766,91 USD karşılığı 237.075.457,16 TL olduğu, … dışındaki firmalardan ise davadan önce ve sonraki süreçte toplamda 64.636.423,15 TL tahsilatın yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacı ile … arasında akdedilen 2008 tarihli protokolde 206.870.91 USD olan riskin, 2011 tarihli protokolde revize edilerek 274.002.495 USD olarak tespit edildiği ve %35 oranında indirim uygulanması ile neticede yaklaşık 180.000.000 USD olarak belirlendiği, 31.01.2011 tarihinden libor +0,5 üzerinden hesaplanacak faiziyle birlikte 24 ay içinde ödenmesi, 24 ay içinde ödenmediği takdirde indirim oranının %30 uygulanarak aynı faiz oranıyla birlikte 36 ay içinde ödenmesi ve protokolün imzasını takip eden 60 gün içinde 250.000 USD’nin nakit olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır. Buna göre … protokole konu borç miktarının 180.000.000,00 USD olduğu anlaşılmaktadır. … sağlanan nakit tahsilatların TMSF’nin 2017 yılı Nisan-Haziran 2. üç aylık faaliyet raporunda 115.51 milyon USD olduğu ifade edilmiştir.
Davacı TMSF’nin 2016 yılı faaliyet raporunda ve 2016 yılı Temmuz-Eylül üç aylık faaliyet raporunda … -… Projesinin 80.000.000 USD bedelle … A.Ş’ye satıldığı ve ihale bedelinin tahsil edildiği, TMSF yararına ipotek tesis edilerek devir ve teslim anlaşmasının imzalandığı açıklanmıştır. Protokole göre bu satışın %50’sinin … grubuna ait olduğu gözönüne alındığında grubun borcuna mahsup edilecek tutarın 40.000.000 USD’ye tekabül ettiği tespit edilmektedir.
TMSF tarafından 5411 Sayılı Bankacılık yasası gereğince düzenlenen bu faaliyet raporlarında 30.06.2018 tarihi itibariyle fonun daha önceden yapılan 115.51 milyon USD nakit tahsilatı ve Basmane projesinin satışından … grubuna düşecek olan 40 milyon USD olmak üzere toplam 155.51 milyon USD olduğu görülmektedir.
TMSF kayıtlarında, bankalardan devralınan Binalar Hesabında … Bank A.Ş’nin … sahip olduğu arsanın yer aldığı ve bu arsanın 03.04.2004 tarihinde TMSF aktiflerine girdiği anlaşılmıştır. Bunun dışında … A.Ş ve … A.Ş gayrimenkullerinin de protokol çerçevesinde teminata alındığı ve henüz paraya çevrilmediği anlaşılmıştır.
Satışı yapılmayan bu taşınmazların rayiç değerinin tespitine ilişkin olarak TMSF tarafından dosyaya ibraz edilen 03.12.2010 tarihli ekspertiz raporunda, … Bölgede bulunan … ilçesinde bulunan taşınmazların değerlerinin 11.185.729,00 TL olduğu anlaşılmış ve bu miktarın 7.592.295,53 USD’ye tekabül ettiği tespit edilmiştir…. taşınmaz ile … A.Ş’ye ait taşınmazlara ilişkin herhangi bir değer tespiti yaptırılmadığı ve halen satışının gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır. Buna göre … arsa ve … A.Ş’ye ait taşınmazlar dışında değer tespiti yapılan … ilçesinde bulunan yaklaşık 7.500.000,00 USD değerinde bulunan gayrimenkullerden oluşan teminatlarının olduğu görülmektedir. Ayrıca protokole kefil olanlardan tahsil edilecek yaklaşık 19 milyon USD senetli alacağın olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda, zararın tespiti için … ile fon arasında akdedilen protokollere konu taşınmazların satışının veya paraya çevrilmesinin beklenmesi gerektiğine işaret edilmiş ve mahkememizce daha önceki aşamalarda tasfiye protokolünün neticesinin beklenmesi yönünde karar alınmış ise de, 10.12.2018 tarihli ek raporda yapılan tespitler ve buna göre gerçekleştirilen tahsilat ve halen teminatta bulunan veya bankaya ait olup da fona intikal eden taşınmazlar ve senetli alacakların olduğu, zarar unsurunun ortadan kalktığı ve davanın 25/01/2002 tarihinde açıldığı gözetildiğinde artık protokole göre tahsilatların yapılmasının beklenmesine gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça, banka zararının, davalı 382.631.000,83 TL ve 60.480.769 USD’den davalı …’un sorumlu olduğu ileri sürülmüştür.
Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere, … firmalarıyla Fon arasında akdedilen protokol kapsamında yapılan 155,51 milyon USD tahsilat ve halen Fon adına kayıtlı olan arsa ve Fon’un teminatında bulunan ve değeri yaklaşık 7,5 milyon USD olarak tespit edilen, henüz değer tespiti yapılmamış olan gayrimenkuller ile 19 milyon USD senet teminatları gözetildiğinde zarar unsurunun ortadan kalktığı kabul edilmiştir.
BDDK talimatlarına aykırı şekilde alınan 30/11/2000, 06/02/2001, 15/02/2001 ve 28/06/2001 tarihli kararlar doğrultusunda … firmalarına kredilerin kullandırıldığı, bu kararlarda davalı …’un imzasının bulunduğu anlaşılsa da, BDDK talimatlarından bilgilendirildiğine ilişkin herhangi bir delilin ibraz edilmediği, dolayısıyla bu talimatlardan haber olduğunun kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Banka yönetim kurulu üyelerinin ağırlaştırılmış özen yükümlülüğünün olduğu, dolayısıyla BDDK talimatlarından haberdar olunmadığı yönündeki tespitin kabul edilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılması durumunda dahi davalının herhangi bir sorumluluğunun olduğundan söz edilemeyeceği, zira yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere … ile TMSF arasında tasfiye protokollerinin yapıldığı, bu kapsamda yapılan tahsilatlar ile birlikte halen paraya çevrilmemiş gayrimenkullerin bulunduğu, buna göre artık zarar unsurunun ortadan kalktığı ve zarar olmaması halinde sorumluluğunda olamayacağı açık olduğundan davalı … terekesi hakkındaki davanın reddi gerektiği kabul edilmiştir.
… dışında firmalara kullandırılan kredilerden kaynaklanan zararın tazmini istemi yönünden de; adı geçen şirketlere 1997-1998-1999 yıllarında alınan yönetim kurulu kararlarıyla kredi tahsisi yapıldığı, anılan kararlarda davalının imzasının bulunmadığı, nitekim bankadaki görevine 07/03/2000 tarihinde başladığı, zaten zararın, kredi tahsisine ilişkin yönetim kurulu kararlarından kaynaklanmayıp, kredilerin teminatı olarak hisse senetlerinin borca mahsubuna ilişkin yönetim kurulu kararlarının icrası sırasında hisse senetlerinin borsa rayiç değerinin üzerinde satın alınarak borca mahsup edilmesinden kaynaklandığı tespit edilmiştir. 29/08/2000, 13/10/2000, 23/10/2000 ve 27/10/2000 tarihli yönetim kurulu kararlarının teminatta bulunan hisse senetlerinin paraya çevrilip borca mahsup edilmesine ilişkin olduğu belirlenmiştir. Bu kararlarda davalı …’un imzasının da bulunduğu görülmektedir. Ancak alınan bu yönetim kurulu kararlarının Bankacılık Yasasına ve Banka İç Mevzuatına aykırılık teşkil etmediği, zira teminatta bulunan hisse senetlerinin paraya çevrilerek borca mahsup edilmesinin yasaya aykırı olduğunun kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Zarar, hisse senetlerinin paraya çevrilerek borca mahsup edilmesine ilişkin yönetim kurulu kararlarından değil, bu kararın icrası sırasında rayiç değerin üzerinde satın alınması işleminden kaynaklandığı, anılan kararların icrasının dava dışı banka genel müdürü tarafından gerçekleştirildiği, dolayısıyla hukuka aykırı ve zararlandırıcı işlemin genel müdürün aldığı karar ve eylem nedeniyle ortaya çıktığı, davalı …’a herhangi bir sorumluluk atfedilemeyeceği, tüm bunların dışında genel müdürün bu eylemiyle ortaya çıkan zararında ortadan kalktığı sonucuna varıldığı, yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere TMSF’nin faaliyet raporlarında da belirtildiği şekilde yapılan tahsilatlar ve halen Fon nezdinde bulunan gayrimenkuller dikkate alındığında zararın bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Davacı harçtan muaf olmakla harç alınmasına yer olmadığına,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, davacı vekili Av. … ile feri müdahil ölü … mirasçıları vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 10/10/2019

BAŞKAN
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
KATİP
¸e-imzalıdır