Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/767 E. 2019/1123 K. 31.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/767 Esas
KARAR NO : 2019/1123 Karar

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 09/03/2015
KARAR TARİHİ : 31/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plakalı aracı ile 26/102014 tarihinde trafik kazası yaptığını ,müvekkilinin aracının davalı … tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olmasına rağmen davalı şirket tarafından hasarının ödenmediğini,müvekkilinin aracı kendi imkanları ile yaptırdığını,yapılan masrafın tahsili için … 9. İcra Dairesinin … E sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yaptıklarını ancak davalının yapılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ve takibin durduğunu beyan ederek haksız itirazın reddine,takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının kazanın meydana gelmesi esnasında alkollü olduğunu,alkollü olduğunun tespit edilmemesi için kaza mahallinden kaçtığını ve arkadaşı …’un kazayı ve suçu üstlenmesine sebep olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini ve davanın kazaya karışan diğer araç sürücüsüne ihbarını talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Mahkememizin 23/12/2015 tarih, 2015/258 Esas ve 2015/788 Karar sayılı kararı ile; “Tüm dosya kapsamından;Dava davacıya ait olup davalı … şirketine kasko poliçesi ile sigortkalı bulunan … plakalı aracın 26/10/2014 tarihinde yapmış bulunduğu trafik kazası nedeniyle araçta meydana gelmiş bulunan 43.500,00 TL hasar tutarının davalıdan tahsiline ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık meydana gelmiş bulunan kaza sırasında kazayı alkolün etkisi altında yapıp yapmadığı hususundadır. Bilirkişi raporunda araçta meydana gelmiş hasarın sigorta teminatı dışında olduğu yönünde görüş bildirmiş,bilirkişi raporunda dava sırasında davacının alkollü olduğuna ilişkin bir muayene veya tespit tutanağı bulunmamakla birlikte kazadan önce evindeki yemeğin alkollü olması, kaza yaptıktan sonra yaralılar bulunduğu ve bu nedenle de ambulans çağrıldığı halde yaralıları bırakarak kaza yerinden taksi çağırarak uzaklaşması,araç içerisinde bulunan 10 yaşındaki çocuğunun korkması ve paniklemesi nedeniyle kaza nedeniyle uzaklaştığını bildirmekle beraber bu tedavinin gelen ambulansta yapılması imkanının olması ve çocuğunun tedavisine ilişkin hiçbir belge sunmaması,kazayı yapanın davacı olduğu halde bun arkadaşının üstlenmesi ve daha sonra gerçeği söylemesi,kazadan hemen sonra davacının polislerce telefonla arandığı halde telefonu kapatarak buna imkan vermemesi,bunun üzerine ekip otosu ile şahsın evine gidilmesi ve site güvenlikçisi ile birlite yapılan aramada evde kapıyı açanın olmaması bu yüzden de ifadesinin alınmasına imkan vermemesi nedenleriyle sigortalı davacının kusurunun kasıt derecesinde olduğu,bunun da gerçekleşen riziko arasında bağlantı olmasından dolayı davalı sigortacının tazminat ödeme borcunun ortadan kalktığı sonucuna varmıştır.Her ne kadar davacı davalının sigorta şirketi olduğu ve bilirkişinin emekli olmadan önce sigorta şirketinden emekli olması nedeniyle tarafsız rapor düzenleyemeyeceğini (taraf sigorta şirketlerinden emekli olup olmadığını bilmediğini) belirmiş ise de taraf sigorta şirketlerininden emekli olduğuna ilişkin bir iddiasının olmadığı sırf sigorta şirketinden emekli olmasının tarafsızlığını etkileyici olarak değerlendirilemeyeceği zira davanın konusu itibariyle sigortacı bir bilirkişinin rapor düzenlemesinin yerinde olduğu kanaatiyle yeni bir bilirkişi talebi yerinde görülmemiştir.Zira davacı olay yerinden ayrılmada zaruret halinin değerlendirilmediğini beyan etmiş ise de bu husus yeniden rapor alınmasını gerektirir nitelikte olmadığı gibi raporda bu hususa da değinilmiş olup davacının olay yerinden ayrılmasının haklı bir nedeni olmadığına ilişkin görüş bildirilmiştir. Davacının olay yerini terkine ilişkin beyanları tamamen hayatın olağanakışına aykırı,inandırıcılıktan uzak ve soyut iddia niteliğindedir.Şayet iddia ettiği gibi kızının korkması nedeniyle olay yerinden ayrılmış olsa idi bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde belirttiği daha önceki beyanlarında hiç bahsetmediği üzere kızını bir arkadaşının evine götürdükten sonra olay yerine dönerek veya karakola giderek beyanda bulunması gerekirdi. Kaza tarihinden iki gün sonra karakola gitmesi ve karakolu aradığı ve polislerin şifahi olarak 2 gün sonra gelmelerini söylemesi üzerine 2 gün sonra karakola gittiği yönündeki beyanı telefonuna ulaşılamama nedeni olarak da şarjının bitmesini gerekçe olarak göstermesi inandırıcılıktan çok uzaktır. Davacının bekar olup kazadan önce davacının evinde olan ve alkol kullanıldığı belirtilen ve sadece erkeklerin olduğu bir yemek ortamında 10 yaşındaki kızının da olması ve yemekten sonra birlikte evden ayrılarak(nereye gidildiğinin de belirtilmediği) hususu da düşündürücüdür. Kaza tespit tutanağında araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerinden ayrılan kişi olabileceğinden şüphelenildiğibelirtilmiş,bunun üzerine davacıya ulaşılmaya çalışılmış ancak 2 gün boyunca ulaşılamamıştır. Açıklanan nedenler davacının kaza sırasında alkollü olduğu yönünde karine oluşturmaktadır. Aksi de davacı tarafından ispat edilememiştir.Beyanları soyut,inandırıcılıktan oldukça uzak ve hayatın olağan akışına aykırıdır. Alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamındaki mahkememizin görüşü davacının kazadan sonra olay yerini terketmesinin kaza sırasında alkollü olması (davacının olay yerini terk etmesi nedeniyle rapor alınamamıştır) sebebine bağlı olduğu bu durumun da sigortacının tazminat ödeme borcunu ortadan kaldırdığı dolayısıyla davalının itirazında haklı olduğu kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyiz kanun yoluna başvurması neticesinde Yargıtay 17. HD’nin 13/06/2019 tarih, 2016/17099 Esas ve 2019/7474 Karar sayılı kararı ile mahkememiz kararının; “Taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı kasko sigorta sözleşmesine aykırılıktır.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır.
Davalı şirket ile davacı arasındaki ilişki, 6502 sayılı Kanunun 3/1 maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmakta olup dava tarihi 09.03.2015’tir.
Bu nedenle davacının açtığı tazminat davasında Tüketici Mahkemesinin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” şeklindeki gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası mahkememizin 2019/767 Esas sayılı dosyası üzerinden kayıt gören davanın 31/12/2019 tarihli duruşmasında verilen ara kararı ile usul ve esas bakımından yasaya uygun bulunan Yargıtay 17. HD’nin 13/06/2019 tarih, 2016/17099 Esas ve 2019/7474 Karar sayılı kararına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda işbu dava bakımından mahkememiz görevli olmadığından görev – dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli … Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Görev dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli … Tüketici Mahkemesi’ne GÖNDERİLMESİNE,
HMK m.331/2 uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin görevli mahkeme tarafından DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı, TEMYİZ bozması neticesinde görevli mahkeme belirlenmiş olduğundan KESİN olarak verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 31/12/2019

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza