Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/528 E. 2019/658 K. 06.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/528 Esas
KARAR NO : 2019/658 Karar

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 09/08/2019
KARAR TARİHİ : 06/09/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… (Eski Esas…) – … (Eski Esas …) – …Esas, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …- … Esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilleri tarafından takip konusu borçların ödendiğini, davalının borç ödemesine rağmen müvekkillerini haciz ve muhafaza yapmakla tehdit ettiğini, anılan takip dosyalarına toplam 381.550,00 TL ödeme yapılarak borçların tamamen ödendiğini, bu nedenle müvekkillerinin anılan icra dosyalarından borçlu olmadığının tespiti ile takiplerin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ticari davalarda arabulucuğun dava şartı olduğunu, bu husus çözülmeden dava açılamayacağını, bu nedenle davanın reddine karar verilerek Avukatlık Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 2004 sayılı İİK m.72/3 kapsamında icra takibinden sonra açılmış itfa nedeniyle menfi tespit davasıdır.
06.12.2018 tarih ve 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen maddesinin “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak … dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklindeki hükmü ile konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak davalarında, davadan önce dava şartı niteliğinde arabulucuya başvurmak şartı getirilmiştir.
Uygulamada, bu şartın menfi tespit davalarında uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmakta ve bu kapsamda İstanbul BAM 14. HD. 22/03/2019 tarih ve 2019/521 Esas ve 2019/423 Karar sayılı kararı ile; ” Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; Davacının iş bu davadaki talebi, menfi tespit istemine ilişkindir. TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucu, yani neticei talep esas alınarak belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır.
Menfi tespit davaları bu kapsamda değerlendirilemez. Çünkü, menfi tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi yoktur. Yani, ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi bu nedenle usul ve yasaya aykırıdır.” şeklindeki gerekçe ile menfi tespit davalarının arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı yönünde karar verilmiştir. Nitekim davacı vekili de bu karara dayanarak işbu davanın arabuluculuk dava şartına tabi olmadığını beyan etmiştir.
Ancak mahkememizce yapılan değerlendirmede TTK m.5/a’da yer alan “…konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak …” şeklindeki ibarenin menfi tespit davalarını da kapsadığı yönündedir. Şayet hükümde “bir miktar paranın ödenmesi” değil de “bir miktar paranın tahsili” denmiş olsa idi arabuluculuk dava şartının menfi tespit davalarına da uygulanmaması gerekecek idi. Hükümde yer verilen “bir miktar paranın ödenmesi” fiili ödememe halini de kapsadığından “paranın ödenmesi” ibaresinin “paranın tahsili” olarak anlaşılması dil bilimi kuralları açısından da doğru değildir. Bu manada konusu bir miktar paranın ödenmesi olan itirazın iptali davası ile konusu bir miktar paranın ödenmemesi olan menfi tespit davasının konusu aynıdır.
Nitekim Yargıtay 19. HD. 16.06.2008 tarih 2008/4972 Esas ve 2008/6600 K. sayılı; “Karşı davacıların karşı davaya yönelik temyizine gelince, asıl davanın davacıları tarafından hesaplarından haksız yere kesinti yapıldığı gerekçesiyle alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı banka itiraz etmiş ve takip durmuştur. Bunun üzerine de davacılar itirazın iptali için İİK.’nun 67. maddesi hükmü uyarınca genel mahkemede itirazın iptali davası açmış olup, alacağın varlığı ve miktarı bu davada çözüme ulaştırılacaktır. Hal böyle olunca aynı alacak için karşı dava olarak menfi tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Hukuki yarar dava koşuludur. Mahkemece bu yön gözetilmeden karşı davada yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ” şeklinde kararı ile itirazın iptali davası ile menfi tespit davasının konusu ve taraflarının aynı olması nedeniyle itirazın iptali davası açılmış olduğu hallerde borçlunun ayrıca menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı kabul edilmektedir. Bu da esasen menfi tespit davasının bir miktar paranın ödenmemesine yönelik olduğunu göstermektedir. Bu nedenle menfi tespit davasının konusunun bir alacağın ödenmesi olmadığı iddia edilemez. Hal böyleyken itirazın iptali davasının dava şartı niteliğindeki arabuluculuğa tabi olduğunun kabul edilip menfi tespit davasının olmadığını söylemek ciddi bir çelişki olacaktır.
Bundan da önemlisi, açılmış olan bir menfi tespit davasında, dava devam ederken para ödendiğinde m.72/6 gereği menfi tespit davasının kendiliğinden bir eda (alacak) davası olan istirdat davasına dönüşecek olmasıdır. Bu yönü ile de her menfi tespit davası, istirdat davasına dönüşme ihtimali olan “bir miktar paranın ödenmesine” yönelik bir alacak davasıdır.
Tüm bu nedenlerden mahkememizce menfi tespit davalarının da dava şartı niteliğindeki arabuluculuğa tabi olduğu kabul edilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerden ve işbu davanın miktar ve değer itibariyle 6100 sayılı HMK m.316 v.d. maddelerindeki basit yargılama usulüne tabi olması ve bu davalarda aynı kanunun 320/1 maddesi kapsamında dosya üzerinden karar verilmesinin mümkün olması nedeniyle dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açıldığı anlaşıldığından davanın, usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf her ne kadar takibin durdurulması yönünde tedbir talep etmiş ise de İİK m.73/3 kapsamında takipten sonra açılan menfi tespit davalarında takibin durdurulması kararı verilemeyeceğinden taleple bağlılık ilkesi gereği tedbir talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Arabulucu dava şartı yokluğundan davanın usulden REDDİNE,
Tedbir talebinin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 44,40 TL harcının, peşin alınan 2.885,37 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.840,97 TL’nin kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacılara iadesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bıkarılmasına,
Davacılar tarafından yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi. 06/09/2019

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

Harç/Masraf Dökümü
Peşin Harç : 2.885,37 TL
Karar Harcı : 44,40 TL
Bakiye Harç : 2.840,97 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 662,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Posta Giderleri : 37,00 TL