Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/354 E. 2019/777 K. 07.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/322
KARAR NO : 2019/730

DAVA : Genel Kurul Kararının Butlanı – İptali
DAVA TARİHİ : 10/04/2018
KARAR TARİHİ : 26/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının Butlanı – İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirkette %40 oranında pay sahibi olduğunu, 02/02/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısına kadar şirketin diğer ortağının da %60 oranında pay sahibi olup, aynı zamanda şirketi tek imzayla temsile yetkili müdür olan … olduğunu, müvekkilinin mümessillik hizmeti verdiği … menşeli şirketin …Tic. A.Ş. İsimli bir şirket olduğunu ve davalı şirketle aynı adreste faaliyet göstermekteyken müvekkilince gönderilen ihtarnamelerden sonra sırf başka adreste faaliyet gösteriyormuş izlenimi vermek için adres değişikliğine gittiğini, davalı şirketle aynı pazarda faaliyet gösteren ve rekabet içinde olan … A.Ş.’nin davalı şirketi ekonomik olarak işlevsiz bırakmak amacıyla davalı şirketin yetkili müdürü …’ı kendi bünyesinde çalıştırmaya başladığını, adı geçenin … şirketi bünyesinde danışmanlık faaliyeti gösterdiğini ve bu şirketin kuruluşu ile davalı şirketin müşteri portföyünü ve çalışanlarını… A.Ş’ye devrini bizzat organize ettiğini, daha sonra 29/10/2017 tarihinde davalının mümessillik faaliyeti gösterdiği … menşeli … şirketi tarafından davalıya fesih ihbarı gönderilerek aralarında hizmet tedarik sözleşmesinin 01/01/2018 tarihi itibariyle feshedileceğinin bildirildiğini, aynı şekilde … menşeli …’nin de … Ürünlerinin satışına ilişkin acentalık sözleşmesinin de aynı tarihte feshedileceğinin bildirildiği, bunun üzerine davalı şirketin tüm çalışlarının, müşterilerinin …AŞ.’ye kaydığını ve davalı şirketin ofisi ile bilgisayar ve telefonlarının da bu şirket tarafından kullanıldığını, şirketin müdürü … tarafından 02/02/2018 tarihinde yapılacak genel kurul toplantısına davetin yapıldığını ve bu toplantıda alınan tüm kararlara müvekkilince ret oyu kullanılarak muhalefet şerhinin tutanağa geçirtildiğini, bu genel kurulun 2 nolu maddesinde, davalı şirkette 180,000 hisseye sahip olan …’a ait hissenin 9.000,00 TL’lik kısmının … 48. Noterliğinin … tarihli şirket pay devri sözleşmesine istinaden …’a devrinin onaylanması, 3 nolu maddesinde şirketin müdürü …’ın müdürlük görevinden kendi isteğiyle ayrılması ve yerine kardeşi …’ın süresiz olarak atanması, 4 maddesinde de şirket müdürü …’ın ibrasına karar verildiğini, hisse devrinin onaylanmasına ilişkin 2 nolu kararın kesin hükümsüz olduğunu, zira hissesini devreden şirket ortağı …’ın devre konu olan bu payı daha önceden … 48. Noterliğinin … tarihli hisse devir sözleşmesi ile oğlu … ‘a devretmiş olduğunu, ancak genel kurulda onaylanan işlemin bu hisselerin kardeşi …’a devrine ilişkin sözleşme olup, daha önceki sözleşmeyle payı oğluna devretmiş olduğundan artık devrettiği bir payın yeniden devri söz konusu olamayacağından bu işlemin kesin hükümsüz olduğunu, 3 nolu kararında şirketi tek başına temsile yetkili müdürün, müdürlükten kendi isteğiyle ayrılarak yeni müdür atanmasına ilişkin kararının da yasaya ve ana sözleşmeye aykırı nitelikte olduğunu, 4 nolu kararında müdürün ibrasına ilişkin olup, davalı şirketin müşteri portföyünü, ticari sırlarını ve çalışanlarını başka bir şirkete kaydıran bir müdürün ibrasının kabul edilemeyeceğini, bunun dışında ortak müdür …’ın kendi ibrasında oy kullanamayacağını, bu nedenle kararın kesin hükümsüz niteliğinde bulunduğunu belirterek davalı şirketin 02/02/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 2 ve 3 nolu kararlarının kesin hükümsüzlüğünün tespiti, olmadığı takdirde iptaline ve 4 nolu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şirket ortaklarından …’ın paylarını daha önceden oğlu …’a devredildiğini, bu nedenle adı geçenin paylar üzerinde tasarruf yetkisinin kalmamasına rağmen bu payların yeniden kardeşine devrine ilişkin sözleşmenin geçersiz olduğu ileri sürülmüş ise de, daha önceden payların …’a devrine ilişkin işlemin 05/01/2018 tarihli LTD şirketi pay devri sözleşmesi fesihnamesi ile sona erdirildiğini, buna göre ortak …’ın payları üzerindeki hak ve yetkilerinin herhangi bir sınırlama olmaksızın devam ettiğini, dolayısıyla genel kurul onayına sunulan pay devrine ilişkin sözleşmenin kanunun aradığı tüm şartları taşıdığını, şirket ortağı ve müdürü …’ın müdürlük görevinden kendi iradesiyle ayrılıp bu göreve …’ın getirilmesinin hukuka aykırı olmadığını, zira pay devri neticesinde ortak sıfatına haiz olan …’ın genel kurulda şirketin müdürü olarak atanmasına engel bir durumun söz konusu olmadığını, ibraya ilişkin maddenin de ana sözleşmeye uygun olduğunu belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davalı şirketin sicil dosyası, dava konusu 02/02/2018 tarihli genel kurul toplantı tutanağı ve hazirun cetveli ile dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiş, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile pay defteri ve tüm dosya üzerinde inceleme yapılarak uzman bilirkişilerden rapor ve ek rapor alınmış, tüm deliller toplanmıştır.
Dosyada mevcut bulunan ve uzman bilirkişilerce düzenlenen 22/04/2019 tarihli raporda özetle; “davalı şirketin ortaklarından …’ın hissesinin 9,000,00 TL’lik kısmının …’a devrinin onaylanmasına ilişkin 2 nolu kararın butlanı sebebine rastlanmadığı gibi kanuna, ana sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık tespit edilmediği, genel kurulun 3 nolu maddesinde …’ın müdür olarak tayinine ilişkin kararın butlanı için bir sebep olmadığı gibi iptal koşulunun da oluşmadığı, ancak …’ın ibra edilmesine ilişkin 4 nolu kararda ibra edilenin oy yasağına aykırı olarak oy kullandığı ve bu oyların karara etkili olduğu tespit edildiğinden iptali koşullarının gerçekleştiği” açıklanmıştır.
Davacı vekilinin rapora karşı itirazlarının değerlendirilmesi için alınan 29/07/2019 tarihli ek raporda da; “…’ın sahibi olduğu 3,600 adet (180.000,00 TL) hissenin birbirinden bağımsız olduğunu, bu hisselerden birine veya daha fazlasını ya da hepsini 3. Kişiye devredebileceği, hisselerin sadece bir kısmını başkalarına devretmesine ilişkin ana sözleşmede özel bir hüküm bulunmasına gerek bulunmadığı, zira TTK 583.maddesinin bu konuda açık hüküm içerdiği ve doğrudan uygulanabileceği, daha önceden 2016 yılında …’ın şirketteki 240.000,00 TL’lik hissesinin sadece 60.000,00 TL’Lik kısmını davacıya devretmiş olduğunun anlaşıldığı, limited şirketlerde pay devrinin TTK 590.maddesinde düzenlendiği ve şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğu ve devrin bu onayla geçerlilik kazanacağı, dava konusu genel kurul toplantısında önce …’a yapılan pay devrinin onaylandığı ve kabul edildiği ve buna ilişkin 2 nolu kararın batıl ya da iptal edilebilir sayılmasına ilişkin bir nedenin olmadığı, aynı şekilde …’ın müdür olarak seçilmesine ilişkin kararında butlanı veya iptali sebebinin olmayıp, sadece ibraya ilişkin 4 nolu kararın iptal koşulunun oluştuğu, kök rapordaki açıklamaları değiştirecek herhangi bir nedenin bulunmadığı” ifade edilmiştir.
Mahkememizce dosya kapsamıyla uyumlu, gerekçeli ve denetime olanaklı bulunan ve birbirini teyit eder nitelikte olan kök ve ek rapordaki açıklamalara itibar edilmiştir.
Davalı şirket, limited şirket olup, TTK 622.maddesi uyarınca, limited şirketlerde de, anonim şirket genel kurul kararı butlanına ve iptaline ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla uygulanması gerekmektedir.
Dava, TTK 445 ve 447.maddelerine dayalı olarak açılan genel kurul kararının butlanı veya olmadığı takdirde iptaline ilişkindir.
Davalı şirketin sicilde kayıtlı olduğu adresin, mahkememizin yargı yetkisinde olması nedeniyle iş bu davaya bakma konusunda mahkememizin kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
TTK 447.maddesinde genel kurul kararlarının kesin hükümsüzlüğü/ butlanı müessesi düzenlenmiştir. Genel hükümler çerçevesinde yokluğa ilişkin TTK’da özel bir düzenleme olmasa da yokluk müessesinin anlam ve sonuçlarının genel kurul kararlarında da uygulanabilir nitelikte olduğu kabul edilmelidir.
Genel kurul kararlarının geçerli olabilmesi için gerekli olan şartlar kanunda düzenlenmiştir. Bir genel kurul kararı kanundaki hükümlere ve bu hükümler kapsamında düzenlenen ana sözleşmedeki düzenlemeye yahut iyi niyet kurallarına aykırı olması halinde sakat hale gelecektir.
Bu sakatlık halleri, yokluk, butlan veya iptal edilebilirlik şeklinde ortaya çıkabilir.
Yokluk, bir hukuki işlemin doğabilmesi için kurucu nitelikteki emredici hükümlere aykırı olması ve işlemin kurucu unsurlarında eksikliğin bulunması halinde gündeme gelecektir. Yok sayılan bir işlem şekli olarak dahi oluşmamıştır. Yokluğun tespiti her zaman başka bir deyişle belli bir süreye bağlı olmaksızın herkes tarafından ileri sürülebilir nitelikte olup, esasen hukuk aleminde zaten var olmayan bir işlemin, bu durumunun tespiti söz konusu olup, yokluk kararları sadece açıklayıcı nitelikteki kararlardır.
Genel kurul kararlarının varlığı bakımından iki esaslı unsurun olmasının zorunlu olduğu, bunlardan ilkinin, toplantı yapılması, ikincisinin ise yeterli iradeye beyanıyla karar alınmasıdır. Bu iki unsurdan birinin eksik olması halinde genel kurul kararı hiç doğmamış olarak kabul edilmelidir.
Butlan ise, 6102 sayılı TTK 447.maddesinde ele alınmış ve genel kurul kararlarının butlanı anılan maddede düzenlenmiştir. Buna göre pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikte haklarını sınırlandıran yahut ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarının kanunen izin verilen derecedeki sınırlandırmayı aşan ve şirketin temel yapısını bozan ya da sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların batıl olacağı kabul edilmektedir. Bir işlem, emredici hükümlere başka bir deyişle geçerlilik şartlarına aykırı ise batıldır. Butlan, söz konusu işlemin, konusu bakımından emredici hükümlere aykırı olması durumudur. Bir işlemin konusu, kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı yahut imkansız ise o işlemin batıl olduğu kabul edilmelidir ve yaptırımı, kesin hükümsüzlük olarak karşımıza çıkmaktadır. Yokluk ve butlanın neticesi veya yaptırımı aynı olup, sadece sebepleri bakımından farklılık arz ettiği kabul edilmektedir. Nitekim, bu açıklamalar Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/11-1048 E 2014/430 K sayılı 02/04/2014 tarihli kararında da açıkça vurgulanmıştır.
Genel kurul kararlarının iptali ise, TTK 445. ve 446. Maddelerinde düzenlenmiştir. TTK 445. Maddesine göre, kanuna veya ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olan kararlar iptal edilebilir niteliktedir. Genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava açma şartları ise, TTK 446.maddesinde yer almaktadır. Buna göre TTK 446.maddesi çerçevesinde genel kurul toplantısında hazır bulunup karara olumsuz oy veren ve muhalefetini tutanağa geçiren pay sahibi dava açabilecektir. Dava açma süresi, karar tarihinden itibaren 3 ay olup, bu süre mahkemece resen dikkate alınması gereken hak düşürücü süredir.
Davacı taraf, davalı şirketin 02/02/2018 tarihli genel kurulunda alınan 2 ve 3 nolu kararının butlanının tespiti olmadığı takdirde iptali ile 4 nolu kararının yoklukla malul olduğunun tespitini talep etmektedir.
Butlan ve yokluk talebi için yasada herhangi bir süre öngörülmemiş ise de, iptal davası için öngörülen 3 aylık yasal hak düşürücü süre içinde bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Zira genel kurul tarihi 02/02/2018 olup, dava tarihi 10/04/2018’dir.
Davacı taraf, davalı şirkette pay sahibidir. Genel kurul toplantısında dava konusu kararlar bakımından olumsuz oy kullanmış ve muhalefetini tutanağa geçirtmiştir. Buna göre iptal davası açma koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davalı şirketin 02/02/2018 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında, şirketin ortakları … ile davacının vekaleten temsil edildikleri görülmektedir. Şirketin sermaye miktarının 300.000,00 TL olup, bunun 80.000,00 TL’sinin dava dışı …’a, 120.000,00 TL’sinin de davacıya ait olduğu ve genel kurulda alınan kararların TTK 620.maddesinde belirtildiği şekilde toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğuyla alındığı, buna göre toplantı nisabı ve karar nisabının kanunun amir hükmüne (aşağıdaki açıklanacağı şekilde 4 nolu karar dışında) uygun olduğu, ana sözleşmede de, bu kararlar bakımından daha ağır bir nisabın öngörülmediği anlaşılmaktadır.
Dava konusu genel kurulun 2.nolu maddesinde ” … 48. Noterliğinden … tarih .. Yevmiye ile tasdikli limited şirket pay devir sözleşmesine istinaden 180,000,00 TL’lik hisseye sahip olan …’ın hissesini 9,000,00 TL’lik kısmını dışarıdan … Adresinde ikamet eden … Kimlik numaralı …’a devretmiştir. …
Yapılan oylamada pay devri … adına vekaleten temsilcisinin kabul, (davacı) … adına temsilcisi … Ret oyuna karşın oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Yapılan devrin şirket pay defterine işlenmesine … ” şeklinde olduğu görülmektedir.
Davacı taraf, söz konusu hisse devrinin geçersiz olduğunu, zira devre konu payların daha önce hissesini devreden ortak tarafından oğlu …’a devredilmekle hisseler üzerinde tasarruf hakkının ortadan kalktığı, buna göre üzerinde hiçbir tasarruf hakkı olmamasına rağmen aynı payların kardeşi …’a devrine ilişkin kararın da batıl olduğunu ileri sürmüştür.
Limited şirketlerde pay devri TTK 595.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde de ” … Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler, yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri ………koşulları da belirtilir.
Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur… ” denilmiştir. Buna göre limited şirkette pay sahibinin payını devretmesiyle birlikte devir, ortaklar kurulu kararıyla hüküm ifade edecektir. Genel kurulun, devre onayından önce pay devrinin gerçekleştiği kabul edilemez.
Dava dışı ortak … ile … arasındaki hisse devri sözleşmesinin iptali yönünden … 48. Noterliğinin … tarih, … yevmiye nolu işlemiyle limited şirket pay devri sözleşmesi fesihnamesinin akdedildiği ve bu fesihnamede, davalı şirketteki payların devrine ilişkin taraflar arasında yapılan 24/10/2017 tarihli sözleşmeyi feshettiklerini beyan ettikleri anlaşılmıştır. Gerçekten de 24/10/2017 tarihinde adı geçenler arasında pay devir sözleşmesi yapılmış ise de, bu sözleşmenin 05/01/2018 tarihinde feshedildiği anlaşıldığı gibi devre ilişkin sözleşmenin onaylanması yönünden herhangi bir karar alınmadığı ve pay defterine de işlenmediği anlaşıldığından şirketin ortağı … ile … arasında yapılan yasaya uygun kabul edilebilir bir pay devir sözleşmesinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Buna göre hissesini devreden …’ın hissesinin 9.000,00 TL’lik kısmını …’a devrine ilişkin sözleşmenin yasal koşulları taşıdığı gibi bu devrin genel kurulda onaylanmasına ilişkin 2 nolu kararında geçersiz yahut batıl olduğundan söz edilemeyeceği, aynı zamanda iptal koşullarının da oluşmadığı kabul edilmiş, davacının aksi yöndeki iddialarına itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Ayrıca davacı taraf, şirketin ana sözleşmesinde 6102 sayılı TTK’na uyum amacıyla herhangi bir değişiklik yapılmadığı, eski TTK zamanında limited ortaklıklarda bir ortak- bir pay hesabının geçerli olduğu, yeni kanunda ise bir ortağın birden fazla sermaye payına sahip olması kuralının getirildiğini, buna göre davalı şirketteki her bir payın oy hakkının hesaplanması bağlamında 25,00 TL’lik kısımlara bölünmesine ilişkin esas sözleşme hükmünün, payın bölündüğü anlamına gelmeyeceği, bu nedenle şirket ortağı …’ın paylarının bir kısmını herhangi bir 3. Kişiye devredemeyeceğini ileri sürmüştür.
TTK 583. maddesinde, esas sermaye payı düzenlenmiş olup, şirket sözleşmesinde esas sermaye paylarının itibari değerlerinin en az 25,00 TL olarak belirlenebileceği, ancak şirketin durumunun iyileştirilmesi amacıyla bu değerin altına inilebileceği, esas sermaye paylarının değerlerinin 25,00 TL veya bunun katları olması gerektiği, bir esas sermaye payının vereceği oyun, 618.madde uyarınca itibari değere göre hesaplanması, esas sermaye payının bölünmesi anlamına gelmeyeceği aynı hükmün, bir hakkın veya yükümlülüğün itibari değere göre belirlendiği durumlarda da geçerli olduğu, bir ortağın birden fazla esas sermaye payına sahip olabileceği açıklanmıştır. Hissesini devreden …’ın, kuruluşta 80 hissesi bulunmakla beraber devam eden yıllar içinde devir ve sermaye artırımları yapıldığı anlaşılmaktadır. 2016 yılında adı geçen ortağın şirketteki 240.000,00 TL’lik hissesinin 60.000,00 TL hissesini aynı bedelle limited şirket pay devri sözleşmesi ile şirket ortaklarından olan davacıya devrettiği görülmektedir. Bu devrin sicil gazetesinin 10/06/2016 tarihli nüshasında ilan edildiği anlaşılmıştır. Bu devirden sonra …’ın 180.000,00 TL karşılığı 3.600 adet hissesinin olduğu tespit edilmektedir. Dolayısıyla dava konusu genel kurulun yapıldığı 02/02/2018 tarihi itibariyle şirketin 300.000,00 TL’lik sermayesine tekabül eden toplam 600.000 hissesinin bulunduğu, bunun 3.600 adet hissesinin …’a 2.400 adetin de davacıya ait olduğu anlaşılmıştır. 02/02/2018 tarihli genel kurul toplantısında hissesine devreden …’ın 180.000,00 TL’lik 3.600 adet hissesinden 9.000,00 TL’ye karşılık gelen 180 adet kısmını …’a devretmesi oylanmıştır. Hissesini devreden …’ın sahip olduğu 3,600 adet hissenin birbirinden bağımsız olup, birini yahut bir kısmını ya da tamamını 3.kişiye devretmesi mümkün olduğu gibi bu konuda şirket esas sözleşmesinde özel bir düzenleme olmasına da gerek olmadığı zira TTK 583. maddesinin, bu konuda açık bir düzenleme içerdiği anlaşılmakla, davacının bu konudaki iddiası da yerinde görülmemiştir.
Dava konusu genel kurulun 3 nolu maddesinde, “mevcut şirket müdürü … Kimlik numaralı … müdürlük görevinden kendi isteğiyle ayrılmıştır.
Yapılan oylamada, …’ın müdürlük görevinden istifası, …’ın vekaleten temsilci … Kabul, davacı adına vekaleten temsilci … Ret oyuna karşı oy çokluğu ile kabul edilmiştir.
Şirket müdürlüğü için … … Kimlik numaralı … … adına aday gösterilmiştir. Diğer ortak Nataila …. Temsilen … Tarafından … aday gösterilmiştir. Yapılan yoklamada …’ın süresiz olarak yeni müdür olarak atanması .. Kabul, … Ret oyuna karşın, oy çokluğu ile kabul edilmiştir. …Şirketin müdürü …’ın her hususta ve en geniş manada şirket ünvanı veya kaşesi altına atacağı imza ile münferiden temsil ve ilzam etmesine oy çokluğu” ile karar verildiği görülmektedir.
TTK 616. maddesi uyarınca limited şirketlerde müdürlerin, genel kurul tarafından atanması gerekir. Ancak TTK 623. maddesi gereğince de, en azından bir ortağın şirketi yönetim ve temsil hakkının bulunması zorunludur. Somut olayda …’a yapılan pay devri onaylanarak kabul edilmiş ve daha sonra da pay sahibi olan …’ın müdür olarak seçilmesine karar verilmiştir. Öncesinde şirket müdürü olan …’ın müdürlük görevinden istifa ettiği, istifanın, tek taraflı irade beyanıyla gerçekleştirilebilen, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan ve karşı tarafa ulaşmakla sonuç doğuran bir irade açıklaması olduğu açık olmakla birlikte istifanın genel kurulda da oy çokluğuyla kabul edildiği anlaşılmış ve davalı şirketi pay sahibi olan …’ın temsil ve ilzam edeceği, müdürlük görevini yerine getireceğine ilişkin 3 nolu bu kararın tüm geçerlilik unsurlarını içinde barındıran batıl olarak kabul edilmesini gerektiren herhangi bir neden bulunmadığı, kanuna ve ana sözleşmeye uygun olup, dürüstlük kurallarına da aykırılık teşkil etmediği açık olduğundan iptal koşulunun da olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu genel kurulun 4 nolu kararında ise; “müdürlük görevinden ayrılan …’ın görev yaptığı döneme ilişkin faaliyetlerinden dolayı ibrası oylanmıştır. Yapılan oylamada müdür … adına vekaleten … Temsilcinin kabul, davacı adına vekaleten temsilcisi … Ret oyuna karşılık oy çokluğu ile kabul edilmiştir” denildiği görülmektedir.
TTK 619.maddesi uyarınca limited şirketlerde şirket yönetimine katılmış olanların müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda oy kullanmaları mümkün değildir. İbraya ilişkin bu kararda müdür …’ın şirketteki müdürlük görevi sırasındaki faaliyetleri nedeniyle ibra edildiği ve adı geçen müdürün bu kararın oylamasında oydan yoksun olup oy kullanamayacak olmasına rağmen kabul oyu vererek oy çokluğuyla alınan kararın kabul edilmesine sebebiyet verdiği görülmektedir. TTK 446. maddesinde, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin yahut temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanması ve bu durumun genel kurul kararı alınmasında etkili olması halinde iptal sebebi olacağı belirtilmiştir. Başka bir deyişle şirket ortağı ve müdürü …’ın kendi ibrasına ilişkin kararda oy kullanması ve ayrıca bu oyun kullanılmamış olması durumunda kararın neticesinin değişecek nitelikte bulunması halinde kararın TTK 446.maddesi gereğince iptali gerekir. Toplam 300.000,00 TL’lik sermayenin 180.000,00 TL sermaye karşılığı 3.600 adet hissesine sahip olan ortak müdürün temsilcisinin, kabul oyuyla müdürün ibra edildiği, davacı olan diğer ortağın 120,000,00 TL sermaye karşılığı 2.400 adet hisseye sahip olduğu ve ibrada ret oyu kullandığı, kararın sadece müdür olan ortağın çoğunluk hissesiyle oy çokluğuyla alındığı, adı geçenin ibrada oy kullanmaması durumunda ibra edilemeyeceğinin açık olması karşısında oydan yoksun olmasına rağmen oy kullanmasının kararın neticesine doğrudan etki ettiği açıkça tespit edildiğinden bu kararın kanuna aykırılık koşulunun oluştuğu kanaatine varıldığından TTK 446. maddesi çerçevesinde iptali gerektiği kabul edilmiştir.
Her ne kadar davacı tarafından 4 nolu kararın yoklukla malul olduğu ileri sürülerek bu yönde talepte bulunulmuş ise de; oy kullanma hakkına sahip olunmamasına rağmen oy kullanılması ve bunun, alınan kararın neticesine etki etmesi durumunun TTK 446.maddesinde iptal nedeni olarak kabul edildiği ve yerleşik Yargıtay uygulamalarının da, kanundaki bu düzenlemeye paralel olarak müdürün ibrasında oy yasağına aykırı davranılması ve halin karara etki etmesi durumunda iptal edilebilirlik koşulunun oluştuğu yönünde bulunduğu, yokluk yaptırımın uygulanamayacağı anlaşılmakla, 4 nolu kararın iptaline, yukarıda açıklanan nedenlerle 2 ve 3 nolu kararın butlanın tespiti olmadığı takdirde iptali istemine ilişkin reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
Dava konusu 02.02.2018 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan 4 nolu kararın İPTALİNE,
2 ve 3 nolu kararın kesin hükümsüzlüğünün tespiti veya iptali isteminin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 44,40 TL maktu karar harcının, peşin yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 8,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 4.889,90 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 1.629,96 TL yargılama gideri ile 35,90 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı toplamı 1.701,76 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan toplam 100,00 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 66,66 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.26/09/2019

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KATİP …
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 35,90 TL
Karar Harcı : 44,40 TL
Noksan Harç : 8,50 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 4.895,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 100,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 4.670,00 TL
Posta Giderleri : 319,90 TL