Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/284 E. 2022/571 K. 10.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/284 Esas
KARAR NO : 2022/571

DAVA : İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/05/2019
KARAR TARİHİ : 10/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalının, müvekkilinden almış olduğu borç para karşılığında kendisine 30/05/2012 keşide tarihli 30/07/2012 vadeli 6.000,00-TL lik miktarı havi bir adet bono düzenleyerek verdiğini, davalı tarafın ödeme yapacağı vaadiyle müvekkilini sürekli oyalayıp bononun zamanaşımına sebebiyet verdiğini, davalı tarafın söz konusu bonoya dayanılarak aleyhinde yapılan … 25.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ilamsız icra takibine de borcunun olmadığından bahisle haksız olarak süresi içinde itiraz ettiğini ve takibin durmasını sağladığını, bu nedenlerle borçlunun … 25.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı ilamsız icra takibine yaptığı itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesine, öncelikle taraflar arasındaki temel ilişkiye, bu olmadığı takdirde T.T.K. 732 maddesi gereğince sebepsiz zenginleşmeye dayanarak dava konusu bono bedeli 6.000,00-TL lik miktarın vade tarihi olan 30/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yıllık ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, davalının %20 oranında icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından tanzim edilen davaya konu senedin zamanaşımına uğradığının tartışmasız olduğunu, alacaklının müvekkili keşideciye karşı senetten doğan alacak hakkını üç yıl içinde kullanmadığından müvekkili borçluya karşı müracaat hakkını yitirmiş olduğunu, genel haciz yolu dahi olsa müvekkiline karşı talepte bulunma hakkının bulunmadığını, zira dava konusu senedin vadesinin 30/07/2012 olduğundan alacağın zamanaşımına uğradığını, zamanaşımına uğramış senedin borç ikrarı içeren bir belge olmadığı gibi delil başlangıcı niteliğinde de olmadığını, davacı ile müvekkili arasında temel ilişki olduğunu iddia eden davacının bu iddiasını yazılı delil ile ispatlamak zorunda olduğunu, davacı TTK 732. maddesi hükümlerine göre davanın sebepsiz zenginleşme davası olarak görülmesini talep etmiş ise de bu talebinin bu davanın konusu olmadığını, bu talebine karşı ayrı bir dava açması gerektiğini ve ayrıca bu talebinin de zamanaşımı söz konusu olduğu için reddedilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davacının haksız davasının reddine, haksız alacak talebinde bulunan davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiklerini bildirmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, İİK 67. maddesinde düzenlenen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, … 25. İcra Müdürlüğünün,,, E.Sayılı takip dosyasından 6.000,00 TL tutarındaki asıl alacağına yönelik davalı borçlunun yapmış olduğu itirazın iptali talebinin yerinde olup olmadığı, dava konusu takip dayanağı senet yönünden davalının davacıya herhangi bir borcunun olup olmadığı ve %20′ den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilip edilemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
… 25. İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyasının incelenmesinde; icra dosyasından takip borçlusu aleyhine 6.000,00 TL asıl alacak, 2.456,30 TL işlemiş faiz, 1,80 TL komisyon, 150,00 TL protesto masrafı olmak üzere toplam 8.608,10 TL tutarındaki alacağına yönelik ilamsız ödeme emri gönderildiği, takip borçlusunun süresi içinde borca itirazı üzerine takibin durduğu anlaşıldı.
Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanun’un 5/3. maddesinde “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır.
Nitekim vurgulanan bu ilkeler, ecrimisil davalarının temyiz incelemesine bakan Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 01.03.2016 gün ve E:2016/968, K:2016/2426 ile Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 12.09.2018 gün ve E:2018/9046, K:2018/15609 ve 05/03/2019 gün ve E:2018/3121, K:2019/2289 sayılı ilamlarında da istikrarlı olarak benimsenmiştir.
Diğer taraftan, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Yukarıda değinilen hususlar çerçevesinde somut olaya bakıldığında; eldeki dava, kıymetli evrak vasfı bulunmayan senette yazılı bedelin tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
Emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/1058 Esas 2019/6703 Karar sayılı
“Taraflar arasında görülen davada … 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/06/2017 tarih ve… E- … K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 07/12/2017 tarih ve 2017/655 E- 2017/837 K. sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.10.2019 günü hazır bulunan davacı vekili … ile asil davalı … ile vekili … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ve diğer iki kardeşi ile birlikte dava dışı anonim şirketin ortakları olduklarını, 2005 yılı ve sonrasında taraflar arasında ihtilaf çıkması üzerine müvekkilinin, şirketteki %25 hissesinin %10’unu kardeşi …’a sattığını, davalı …’ın müvekkilinden 1.000.000,00 Euro borç talep etmesi üzerine müvekkilinin davalıya 935.500 Euro’yu verdiğini, karşılığında 233.500 Euro bedelli bir adet ve 58.500 Euro bedelli 12 adet senet aldığını, davalının aldığı borcu ödemediğini, müvekkili 233.500 Euro bedelli senet için … 2. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, davalının borca itiraz ettiğini, diğer senetler yönünden ise … 4. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, davalının bu takibe de itiraz ettiğini, takibe konu senetlerin davalının kızı … tarafından doldurulduğunu, bu sebeple itirazında haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı, şirketteki %25 hissesinin %10 hissesini şirketin diğer ortağı …’a sattığını, kalan %15 hissenin müvekkili ve … tarafından yarı oranında satın alınması konusunda anlaşmaya varıldığını, …’ın hisse alımından vazgeçmesi üzerine müvekkilinin de hisse alımından vazgeçtiğini, davaya konu senetlerin hisse bedeline istinaden düzenlenerek davacıya verildiğini, aslında müvekkilinin senetleri imzaladığından dahi haberinin bulunmadığını, yapılan icra takibi sonucu, doldurduğu senetlerin imha edilmediğini ve halen davacının elinde olduğunu öğrendiğini, davaya konu senetlerin tanzim tarihlerinin bulunmadığını, bu sebeple kambiyo vasfında olmadıklarını, davacının iddia ettiği gibi, davacı şirkete borç para vermiş olsaydı müvekkilinin senetleri şirket adına imzalaması gerektiğini, bu durumda müvekkilinin şahsi teminat vermesinin söz konusu olmayacağını, davacının iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davacının verilen kesin sürede tanık bildirmediği ve tanık dinletme talebinde bulunmadığı, davalı tarafından bildirilen ve dinlenen tanık beyanları ile yetinilmesini beyan ettiği, davacının temel ilişkiye dayanarak davalıya borç para verdiğini iddia ettiğine göre ispat yükünün davacı alacaklı da olduğu, bu konuda delil sunmadığı, dinlenen davalı tanıklarının ise davacının davalıya borç verdiği yönünde davacının iddialarını doğrular mahiyette olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, dava ve takip dayanağı senetlerin tanzim tarihi içermediğinden TTK’nın 77. maddesi uyarınca bono vasfında olmayıp, borç ikrarı içeren adi senet niteliğinde olduğu, davalı tarafın bu belgeleri hükümden düşürecek bir belge sunmadığı gibi ödeme savunmasında da bulunmadığı, davacının yazılı belge ile ispat ettiği bir alacağa karşı tanık beyanlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, dava dilekçesinde yemin deliline de dayanılmadığından mahkemenin, yemin delilini hatırlatma yükümlülüğünün de bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin ispat yükünde yanılgıya düşerek davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesi ile davacının istinaf sebepleri haklı bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, işin esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda .. 4. İcra Müdürlüğünün … E sayılı ilamsız icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, İİK 67/2. maddesi uyarınca, likit alacağa yönelik haksız itiraz nedeniyle takdiren %20 oranında hesaplanan 394.524,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
(1) Dava, 12 adet senede istinaden davalı aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6103 sayılı Kanun’un 2/1-b maddesinde; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce gerçekleşmiş hukuki fiillerin, bağlayıcılıkları ve hukuki sonuçları itibarıyla gerçekleştikleri tarihte yürürlükte bulunan kanuna tâbi olacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dolayısıyla, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde düzenlenmiş olan senetlerin, bono vasfını taşıyıp taşımadığı, 6762 sayılı TTK’nın 688/6. maddesine göre belirlenecektir. Takibe dayanak senetlerin, tanzim tarihi olmadığından, ödeme tarihi (vade tarihi) nazara alındığında, uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 688/6. maddesine göre kambiyo senedi vasfını taşıyabilmesi için, “tanzim edildiği gün” unsurunu ihtiva etmesi gereklidir. Takibe dayanak senetlerde tanzim tarihi belirtilmediğinden, anılan belge kambiyo senedi vasfı taşımayıp adi senet hükmündedir.
Yine dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra, 23/10/2012 tarihinde açılmış olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
Somut olayda, tacir sıfatını haiz olmayan kardeşler arasında düzenlenen senetlerin kambiyo senedi vasfı bulunmayıp, senetler adi senet hükmündedir. Bu itibarla mahkemece davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” ilamında belirtildiği üzere kambiyo vasfı bulunmayan senetten kaynaklanan ve davacı tarafın tacir fakat davacı vekilinin de 6 nolu celsedeki beyanlarından davaya konu zamanaşımına uğramış kambiyo vasfı bulunmayan adi senedin davacının ticari işletmesi ile ilgili olmadığını, tacir olmayan davalı yana borç olarak verilmesi karşılığından davalıdan alındığı, davalının 03.01.2022 tarihli dilekçesi ile kendisinin tacir olmadığı vergi mükellefi olmadığı ve herhangi bir odaya da kayıtlı olmadığını bildirdiği anlaşılmakla, davacının ticari işletmesi ile de ilgili olmayan uyuşmazlıkla ilgili davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu 6102 sayılı TTK 4. Maddesinden anlaşılmaktadır. Davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-)Davacı tarafın, kambiyo vasfı bulunmayan senette yazılı bedelin tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin davaya bakma görevinin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDE olduğu anlaşılmakla ,mahkememizin görevsizliği ile; 6100 sayılı kanunun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca,
2-)Davanın dava şartı noksanlığı-görev yönünden USULDEN REDDİNE,
3-)Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
4-)Mahkememiz kararına karşı istinaf yoluna başvurulmaksızın kesinleşir ise; … 22. Asliye Hukuk Mahkemesi ile Mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı ortaya çıkacağından görevli mahkemenin tayini – merci tayini yönünden dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE,
5-)HMK 331/2. maddesi uyarınca, harç, masraf ve vekalet ücretinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
dair davacı vekilinin yüzüne karşı, mahkememiz gerekçeli kararının HMK 345 maddesi gereğince taraf vekillerine tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek ve istinaf başvuru ve karar harcı ile istinaf gider avansının tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenebilmesi için tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 10/06/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır