Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/201 E. 2022/35 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/201
KARAR NO : 2022/35

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2017
KARAR TARİHİ : 20/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 24.11.2006 tarihli eser sözleşmesine göre davalının 6 adet 650 tonluk sıcak pres ve 3 adet 650 tonluk soğuk presin imalatı ve teslimini yüklendiğini, müvekkilinin bu işlere karşılık toplam 1.500.000,00 TL bedel ödeyeceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin gerekli ödemeler fazlasıyla yapılmış olmasına rağmen davalının teslim süresine uymadığı gibi eksik ürün teslim ettiğini, son teslim tarihi olan 30.06.2007 tarihinde dahi imalat ve teslimatın büyük bir kısmını gerçekleştirmediğini, davalının … 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında müvekkiline karşı dava açtığını ve müvekkilince de sözleşmenin aynen ifası ve gecikme tazminatının tahsili talebiyle karşı dava açıldığını, yapılan yargılama neticesinde davalı tarafça açılan esas davanın reddedildiğini ve kararın temyiz incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiğini, böylece haksız olanın ve temerrüde düşenin davalı şirket olduğu ve 24.11.2006 tarihli sözleşmenin halen ayakta olduğunun sabit hale geldiğini, karşı davanın ise müvekkili tarafından atiye bırakıldığını, davalı şirketle yapılan sözlü görüşmelerden bir netice alınamadığını ve … 14. Noterliğinin …tarihli ihtarnamesinin keşide edilerek sözleşme gereği teslimi gereken henüz teslim edilmeyen 3 adet sıcak, 2 adet soğuk olmak üzere toplam 5 adet presin imalatı ve teslimi için davalıya 30 günlük ek süre verildiğinin bildirildiğini, davalı tarafından … 1. Noterliğinin… tarihli cevabi ihtarnamesinin gönderilerek bu talebe olumsuz yanıt verildiğini belirterek 24.11.2006 tarihli sözleşmenin aynen ifasına, davalı tarafça aynen ifa edilemeyeceğinin beyan edilmesi halinde veya mahkemece bu yönde bir kanaate varılması halinde imal ve teslim edilmeyen preslerin tüm bedeli davalıya ait olmak üzere başka bir imalatçı tarafından imal edilmesine, iki imalat arasındaki farkın ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline, müvekkili tarafından davalıya yapılan fazla ödemenin ödendiği tarihten itibaren faiziyle iadesine ve ifanın gecikmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı her türlü menfi-müspet-munzam zarar, kar kaybı ve tazminatın son teslim tarihi olan 30.06.2007 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalından tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 08.12.2017 tarihli dilekçesiyle harca esas değer olarak gösterilen 100.000,00 TL yönünden hangi talep için ne miktar istediğini açıklamış ve gecikme tazminatı için şimdilik 25.000,00 TL, müspet zarar için 39.800,000 TL, fazla yapılan ödeme nedeniyle 25.000,00 TL, kar kaybı için 10.000,00 TL, menfi zarar nedeniyle 100,00 TL, munzam zarar içinde 100,00 TL istediği yönünde açıklayıcı beyanda bulunmuş, daha sonra davacı vekilince 25.01.2018 tarihli dilekçeyle, dava konusu yapılan aynen ifa yönünden harca esas alınacak değere ilişkin açıklama yapılmış ve sözleşme bedelinin 1.500.000,00 TL olduğu, müvekkilince davalıya 900.000,00 TL ödeme yapıldığı, aradaki fark olan 600.000,00 TL’nin aynen ifaya ilişkin talep yönünden harca esas değer olduğunun belirtildiği anlaşılmış ve 600.000,00 TL’lik kısım bakımından peşin harcı ikmal ederek 0502.2018 tarihli makbuzu dosyaya ibraz etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin HMK. 119. maddesindeki zorunlu unsurları içermediği, talep sonucunun açık bir şekilde yazılmadığını, talep edilen tazminatların hangisi için ne miktar istendiği yazılmadan fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının hukuken olanaksız olduğunu, belirsiz alacak davası açılamayacağını, açılan bu davanın kısmi dava olarak kabul gerektiğini, davacı tarafından önceden açılan dava açılmamış sayılması durumuna düştüğü için dava haklarının zamanaşımına uğradığını, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, bunun dışında davanın esas yönünden de haksız olduğunu savunmuştur.
Mahkememizin 27.06.2019 tarihli duruşma ara kararı ile tarafların iddia ve savunmaları, sunulan deliller, tüm dosya kapsamı ve tarafların ticari defter ve kayıtları birlikte incelenmek suretiyle dendiği sırada davacı şirketin Ankara’da kurulu olduğu bildirildiğinden … Asliye ticaret Mahkemesine talimat yazılarak davaya konu edilen ve taraflar arasındaki sözleşme konusu soğuk ve sıcak preslerin (davacıya teslim edilmiş olanların) mahallinde görülmek suretiyle hali hazırda teslim edilenler ve edilmeyenler arasında bir bağlantının başka bir deyişle anılan makinelerin biri olmadan diğerinin kullanılamayacak olup olmadığının belirlenmesi ayrıca tarafların iddia ve savunması, sunulan deliller ile davacı şirket kayıtları da tetkik edilerek taraflar arasındaki sözleşme çerçevesinde oluşan cari hesap ilişkisinin incelenerek yapılan ödemelerin ve davacının teslim aldığı ürünlerin belirlenip davacı tarafın davalı taraftan istenebilir tazminat alacağının olup olmadığı, davacı tarafından aynen ifa ve gecikme tazminin istendiği dikkate alınarak davalı tarafın da savunması da gözetilmesi suretiyle mahkemece resen tayin edilecek makine mühendisi bilirkişi ve mali müşavir bilirkişiden oluşacak heyetten keşfen inceleme yapılarak rapor alınmasına karar verildiği, … 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Talimat sayılı dosyasında bilirkişiler … ve … tarafından sunulan 06/11/2018 tarihli bilirkişi kurul raporunda özetle, Davalı taraftan temin edilen 1 adet soğuk pres ile 3 adet sıcak pres yerinde montajı yapılmış ve çalışır durumda olduğu ve imalatta kullanıldığı, soğuk ve sıcak Presler birbirinden bağımsız olarak çalıştığı, biri olmadan diğerinin de kullanılabileceği, davacının ticari defterlerine göre, davalıya sözleşme konusu Presler için 344.700 TL ödeme yapıldığı, davalı tarafından da davacıya 3 adet sıcak ve 1 adet soğuk presin teslim edildiği, davacıya teslimi gerçekleşen pres bedelinin 344.700 TL olduğu, davacının davalıdan alacağını bulunmadığı, dosya kapsamında bulunan ödeme makbuzları incelendiğinde, sözleşme konusu preslerin bedeline ilişkin davacı tarafından davalı şirkete 900.000 TL ödendiği, davalının teslim ettiği pres bedeli 344.700 TL nin mahsubu neticesinde, davacının davalı şirkete (900.000 — 344.700 ) 555.300 TL fazla ödeme yaptığının anlaşıldığı, davacının ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda hesaplanan tazminat miktarının 2.883.064,50 TL olduğu yönünde görüş ve kanat belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 30.01.2020 tarihli duruşma ara kararı ile tarafların iddia ve savunması, daha önce kesinleşmiş olan Kapatılan … 38. ATM’nin … E. Sayılı dava dosyası, mahkememizce … Asliye Ticaret Mahkemesine yazılan talimat sonucu anılan raporda makinaların mevcut durumunun tespiti ve davacı tarafın defterlerinin incelenmesine ilişkin tespitler birlikte değerlendirilerek ayrıca bu kere davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü ve ayrıca 22.01.2018 tarihli dilekçesinde açıklık getirdiği talepleri ve bunun dışında 08.12.2017 tarihli dilekçesindeki taleplerinin kabul edilebilir olup olmadığı, davalı tarafın da savunmasının değerlendirilip davacının davalıdan istenebilir alacağı olup olmadığı (aynen ifa talebinden başka talepleri de olduğundan) varsa miktarının ne olduğu konusunda resen seçilecek 2 kişilik bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme yapılarak rapor alınmasına karar verildiği, bilirkişiler … ve … tarafından sunulan 22.02.2021 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle, Davalı şirket defterleri üzerinde yapılan incelemede, davacı tarafın davalı taraftan 31.12.2008 tarihi itibariyle 193.758,00 TL alacaklı olduğu, davacın fazla ödemeye ilişkin talebinin bu miktar kapsamında değerlendirilebileceği, taraflar arasındaki sözleşmenin halen yürürlükte olduğu yönünde kabulden hareketle değerlendirmede bulunulacak olduğunda, eser sözleşmesinde, yüklenicinin edimini zamanında yerine getirmemesi diğer bir deyişle temerrüdü üzerine, alacaklının/iş sahibinin, genel hükümlerde düzenlenen aynen ifa ve gecikme tazminatı talebinde bulunabileceği, bilindiği üzere, teslim tarihinin kararlaştırıldığı durumlarda, teslim tarihinin Roma Hukukundan gelen tarih ihsan yerine ihtar eder ilkesi de gözetildiğinde- geçmesiyle ihtara gerek kalmadan temerrüdün oluşacağı, bu durumda sözleşmedeki “…. İkinci 2 adet sıcak pres ve 1 adet soğuk presin teslim tarihi 31 Mayıs 2007’dir. Üçüncü 2 adet sıcak pres ve 1 adet soğuk presin teslim tarihi 30 Haziran 2007’dir.” hükümden anlaşılacağı üzere, teslimin yapılması kararlaştırılmış tarihlerde teslimin yapılmaması nedeniyle temerrüdün oluşmuş olacağı, temerrüdün ilk ve doğal sonucunun TBK md.118 (Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.) gereğince, alacaklının borçludan aynen ifayla birlikte gecikme tazminatı talebinde bulunma hakkı olduğu, genel olarak ifade etmek gerekirse; alacaklının dilerse müspet zarar ve sözleşmeden dönmeyle birlikte menfi zarar seçeneklerinden de birini seçme hakkının bulunduğu, TBK md.125 f.2 ve f.3 uyarınca, “Alacaklının, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebileceği veya sözleşmeden dönüp menfi zararını “isteyebileceği, ifa ve gecikme tazminatı isteyebilmek için ek süre verilmesine gerek olmadığı, ancak bu imkan dışında diğer iki imkan olan; borcun ifasından vazgeçip, ifa etmeme sebebiyle tazminat isteme imkanından ve sözleşmeden dönüp menfi zararın giderilmesi imkanından yararlanmak için ek süre verilmesinin gerektiği, süre sonunda alacaklının hangi (seçimlik) hakkı/imkanı kullandığını bildirmesinin gerektiği, kanunun alacaklı için hangi yolu seçtiğini hemen/derhal bildirmesinin şart kılmasının nedenin, borçlu aleyhine spekülasyon yapılmasını önlemek olduğu, alacaklının hangi yolu seçtiğine ilişkin beyanın her zaman açık olmadığı, öğretide de belirtildiği üzere, anlamında tereddüde düşülen durumlarda yoruma ihtiyaç duyulacağı, bu meyanda “sözleşmeden dönülerek olumlu (müspet) zararın istenmesi”, müspet, menfi bütün zararların tazmininin istenmesi” şeklindeki ifadelerin yoruma muhtaç ifadeler olduğu, bu gibi durumlarda, alacaklının sözleşmeden dönerek olumsuz zararının tazminini mi yoksa ifadan vazgeçerek olumlu zararının tazminini mi istediğinin anlaşılmadığı, bu tür tereddüt uyandıran durumlara ilişkin yorumda bulunurken bazı yardımcı yorum ilkelerinden yararlanabileceği; alacaklın ifaya olan çıkar kaybını istemesi durumunda sözleşmeden dönme ifadesini kullanmış olsa da, ifadan vazgeçerek olumlu/müspet zararının tazminini seçtiğinin kabul edileceği, buna karşın beyandan alacaklının en çok önemi verdiği hususun, yerine getirdiği kendi ediminin tamamen iadesi olduğu anlaşılıyorsa, sözleşmeden döndüğünün kabul edilerek, olumlu zararının tazminine yönelik talebinin dikkate alınmayacağı, somut olayda davacının, davalının 30 Mayıs 2007 ve 30 Haziran 2007 tarihlerinde gerçekleştirilmesi gerekirken teslimleri gerçekleştirmemesi üzerine temerrüde düşmesi karşısında, öncelikle, ilave iki haktan seçimlik haklardan yararlanmanın Ön şartı olan ek süre verilmesi yoluna gitmediği ve müspet zarar talebinde bulunmadığı gibi ve yine sözleşmeden dönme yolunu da tercih etmeyip menfi zararını da istemediği, dolayısıyla davacının süre verme şartına bağlı olmayan aynen ifa ve gecikme tazminatı istediğinin anlaşıldığı; davacının 23.01.2017 tarihli ihtarnamesiyle ise, aynen ifa talebinin yinelenmesiyle birlikte davalıya son kez süre verildiği ve bu süre içinde de ifanın gerçekleştirilmemesi durumunda sözleşmeden dönülerek tüm müspet, menfi ve munzam zararlarının talep edileceği yönünde bir beyanda bulunduğunun görüldüğü, beyanın bu yönüyle açık olmadığı diğer bir deyişle alacaklının sözleşmeden dönerek olumsuz zararının tazminini mi yoksa ifadan vazgeçerek olumlu zararının tazminini mi istediğinin anlaşılmadığı, bu tür tereddüt Uyandıran durumlara ilişkin yorumda bulunurken bazı yardımcı yorum ilkelerinden yararlanabileceği; alacaklının ifaya olan çıkar kaybını istemesi durumunda sözleşmeden dönme ifadesini kullanmış olsa da, ifadan vazgeçerek olumlu/müspet zararının tazminini seçtiğinin kabul edilebileceği, bu meyanda ve dosya münderacatı kapsamında nihai takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere, davacının 23.01.2017 tarihli ihtarnamesindeki beyanıyla kastetmek istediğinin, aynı zamanda gerek ilmi gerekse kazai içtihatlarda bir tür olumlu zarar olarak tanımlanan- gecikme tazminatı talebi kapsamında da karşılanabilecek olumlu zarar kalemlerini istemek olduğu yönünde bir değerlendirme yapılabileceği, davacının dava dilekçesinde aynen ifa talebinde bulunduğu ve ayrıca zararlarının giderilmesi taleplerinde bulunduğu, ara kararda dikkat çekildiği üzere, davacının 22.01.2018 tarihli dilekçesinde bu taleplerine açıklık getirmeye yönelik beyanlarda bulunduğu, eğer taraflar arasındaki sözleşmenin, uzun bir süre karşılıklı taleplerde bulunulmadığı da dikkate alınarak, Yargıtay kararlarında da ifade edilen fiilen fesih edildiği şeklindeki yaklaşım kabul görmeyip, sözleşmenin halen yürürlükte olduğu yaklaşımı benimsenecek olduğunda, aynen ifayla birlikte istenebilecek gecikme tazminatının gecikmenin gerçekleştiği andan istenebilir olduğu, hatta teslim tarihinin varlığından bahisle teslim tarihinin geçmesiyle talep edilebileceği, gecikme tazminatının olumlu zararı karşılamaya yönelik bir talep olduğu, bu kapsamda davacı tarafından ispatı halinde kar kaybının da karşılanacağı, ne var ki menfi zarar talebinin sözleşmeden dönmeye bağlı bir talep olmasından bahisle gecikme tazminatının talep edildiği bir durumda talep edilmesinin isabetli olmadığı, keza munzam zararın (aşkın zarar/TBK md.122) da para borçlarında söz konusu olduğundan bahisle somut olayda ve talepteyse para borcunun değil teslim borcunun varlığı nedeniyle- bu zarar talebinin somut olaya uygun düşen bir talep olmadığı, her ne kadar, nihai takdiri sayın Mahkemeye ait olmak üzere, zamanaşımı süresi içinde alacaklının sözleşmenin yapılmasından ve teslim tarihinin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen talepte bulunması hakkın kullanımı gibi gözükse de, zarara uğrayanın /alacaklı konumunda bulunan kişinin tazminat taleplerinde iki önemli sınırlamanın varlığına dikkat çekilmesinin gerektiği, bunlardan birinin dürüstlük kuralına uygun hareket etme/hakkın kötüye kullanılması yasağına uygun davranma olduğu diğerinin de tazminatın hesaplanmasında daha doğru bir deyişle tazminatta tenkis/indirim sebebi olarak karşılaşılan müterafik kusur/zararı artırmama külfeti olduğu, somut olaya bu açıdan bakıldığında, davacının kendisine teslim edilmeyen makineleri makul bir sürenin ötesinde bekleyip, işletmesinin ekonomik geleceğini salt bu makinelerin teslimine bağlamasının, bırakmasının ticari hayatın olağan akışıyla ve basiretli tacir olma gereğiyle bağdaşmayacağı, davacının makinelerin teslim edilmesini bu kadar süre beklemesi yerine bu makineleri veya muadillerini başka yerden tedarik/temin edip bu masrafları zarar kalemi olarak davalıdan isteyebileceği düşünülebilecekken makinelerin teslimini on yıl gibi bir süre beklemesinin yukarıda anılan ilkelerle bağdaşmadığının düşünüldüğü, … 1. Asliye Ticaret Mahkemesine sunulmak üzere … . Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde hazırlanmış olan) 06.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda sunulan bilirkişi raporunda da davalının teslim ettiği makineler dışında başka makinelerin de tespit edilmiş olduğu ve davacının üretim faaliyetine devam ettiği, davacının kendisine teslim edilmeyen makineler nedeniyle üretim kapasitesinin hangi sürede, ne ölçüde, ne kadar düştüğünün, ne kadar etkilendiğinin ispat edilemediği, 06.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda her ne kadar 2012- 2017 tarihlerine ilişkin her bir makinenin üretime katkısına ilişkin bir değerlendirme ve ortalama katkı hesaplanmış olsa da, teslim edilmeyen makineler teslim edilmiş olsaydı onların bu kadar üretim yapacağı noktasında bir değerlendirme yapılmış olsa da, nihai takdiri sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davacının başka yerden tedarik etmiş olduğu makinelerle üretim yaptığı da dikkate alınacak olduğunda, daha önce de belirtildiği üzere teslim edilmeyen makinelerin makul bir süre içinde başka yerden tedarikinin/tesliminin mümkün olduğu dolayısıyla teslim edilmeyen makineler nedeniyle 2012-2017 yılları arasındaki kazanç kaybını teslim edilmeyen mallara bağlamanın ticari hayatın olağan akışına ve basiretli tacir olmanın gereğine uygun olmadığı kanaatinin oluştuğu, diğer bir anlatımla, makinelerin teslim edilmesi gereken 2007 yılından dava tarihine kadar uğradığı kazanç kaybını istemiş olmasının, zararı artırmama külfetine aykırılık oluşturduğu, davacının makineleri başka yerden en erken ne kadar sürede tedarik edebiliyorsa bu kadarlık süre kadar kazanç kaybı talebinde bulunabileceği şeklinde bir değerlendirme yapılabileceği, bu yaklaşım doğrultusunda davacın somut olay bakımından Kazanç kaybı talebi bakımından, son teslim tarihi olan 30 Haziran 2007 tarihinden —örnek kabilinden belirtmek gerekirse- örneğin altı aylık veya bir yıllık süre için, makinelerin temin edilebileceği süre kadarki zaman dilimindeki kar kaybını isteyebileceği sonucuna varılabileceği, ki gerek taraflar arasındaki sözleşmede makinelerin teslimi için belirlenen sürenin yaklaşık 7 ay olduğu görüldüğünde- örnek kabilinden belirttiğimiz altı aylık veya bir yıllık sürenin uygun olduğu sonucuna da varılabileceği, davacı tarafın bu makinelerin temini için örneğin kiralama yoluna gitmiş olsaydı bu kira masraflarını da talep edebilecekken bu yola da gitmediği, dolayısıyla davacının bu tarih (önceki bilirkişi raporundaki 2012-2017) aralıklarından çok önce de muadil makineleri tedarik etme imkanının olduğu, ne var ki nihai takdirin sayın Mahkemede olduğu, yine bu bağlamda ve TBK md.50 meyanında, “Uğranılan zararın miktarının tam olarak ispat edilememesi durumunda hakimin, olayların olağan akşını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyeceği” yönünde bir değerlendirme yapılıp yapılmayacağının nihai takdirinin Mahkemeye ait olduğu yönünde görüş ve kanat belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 08.04.2021 tarihli duruşma ara kararı ile sözleşmede kararlaştırılan bedelin götürü bedel olup olmadığı da değerlendirilerek davacının ödeme yaptığı tarih dikkate alınarak sözleşme bedelinin bir kısmının ödendiği, buna karşılık eserin bir kısmının davacıya teslim edildiği hususları gözönünde bulundurularak davacının ödeme yaptığı tutarla orantılı olarak aynen ifa talebinde bulunup bulunamayacağı, davacının ödeme yapmadığı kısımla ilgili aynen ifa talebinde bulunup bulunamayacağı, davacının aynen ifa talebinde bulunabileceğinin kabulü halinde sözleşmede yer alan hangi makinelerin teslimini talep edebileceği dosyaya yansıyan deliller çerçevesinde davacının talep edebileceği gecikme tazminatının hesaplanması için dosyanın önceki bilirkişilere tevdine karar verildiği ve bilirkişiler … ve … tarafından sunulan 19.10.2021 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda özetle, Sözleşmedeki bedelin ilmi ve kazai içtihatlar dikkate alınarak yapılan değerlendirmede götürü bedel olarak nitelendirilebileceği, davacının sözleşme bedelinin bir kısmını ödediği ve eserin bir kısmının davacıya teslim edildiği, eser sözleşmesinde götürü bedelin kararlaştırılmış olduğu durumlarda yüklenici tarafından meydana getirilen kısım kadar ücrete hak kazanılacağı yönündeki kararlar dikkate alınacak olduğunda, davacının ödeme yaptığı tutarla orantılı olarak aynen ifa talebinde bulunabileceği, götürü bedelli sözleşmelerde, işin gerçekleşme oranının ödenecek bedelin tespitinde dikkate alınacağı, yapılan işle orantılı olarak bedelin belirlenmesi neticesinde fazla ödeme yapıldığının tespiti halinde raporun II. inceleme ve değerlendirme başlığı altında örnek kabilinden yer verilen kararlarda da dikkat çekildiği üzere- bunun iade edileceği, 06.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere sözleşme konusu makinelerden tamamının teslim edilmediği, sözleşme konusu 9 adet makineden 1 adet soğuk pres ile 3 adet sıcak presin teslim edilmiş olduğu, gecikme tazminatının teslime konu pres makinelerin geç teslim edilmesi veya hiç teslim edilmemesi nedeniyle preslerin modelleri, çalışma şekilleri ve üretim kapasiteleri v.b. etkenlerin de dikkate alınması suretiyle hesaplanması gerekmekte olup, bilirkişi heyetimizde teknik bilirkişi (mühendis, sektör uzmanı) olmaması nedeniyle bu hususta bir tespit yapılamamış olmakla beraber, 06.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafın uğradığı zarar tutarı 2.883.064,50 TL olarak tespit edildiği, davacı da uğradığı zarara ilişkin “06.11.2019 tarihli bilirkişi raporunda yapılan hesaplama yaklaşımı; hem kesinleşen hükme, hem somut durumda preslerin çalışma esasına, hem de preslerin üretim ve çalışma kapasitesi kriterlerine uygun olarak yapılmıştır….müvekkil şirketin zararının dolayısıyla tazminat miktarının 2.883.064,50 TL olduğu yönündeki tespit yerindedir.” şeklindeki ifadelerle uğradığı zararın bu miktara tekabül ettiği meyanında beyanda bulunduğu, gecikme tazminatının miktarına veya belirlenmesine ilişkin olarak kök rapordaki bendindeki değerlendirmelerimiz hususundaki nihai takdirin sayın Mahkemede olduğu, davacı tarafın davalı taraftan alacaklı olduğu tutarının takdiri ve değerlendirmesi mahkemeye ait olmak üzere; … 38. ATM’nin … Esas sayılı dosyasında davacı taraf ticari defterleri dikkate alınmak suretiyle 555.300,00 TL olarak tespit edildiği, davalı taraf ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede ise 193.758,00 TL olarak tespit edildiği, davacı ve davalı tarafların ticari defterlerinin birbirlerini doğrulamadığı, mahkeme tarafından davalı tarafın temerrüde düşmüş olduğuna karar verilmesi halinde temerrüt faizi tutarının; (ihtimalli olarak) davacının 31 Mayıs 2012 tarih, 09650 yevmiye nolu ihtarnamesinde fazla ödemelerin iadesine yönelik ihtarda bulunmuştur. Nihai takdiri Mahkemeye ait olmak üzere, bu ihtarname dikkate alınacak olup fazla ödemeye ilişkin temerrüt faizi hesaplanmak gerekirse; … 38. ATM’nin … Esas sayılı dosyasında davacı taraf ticari defterleri dikkate alınmak suretiyle 555.300,00 TL olarak tespit edilen alacak tutarı üzerinden; 469.015,51 TL temerrüt faizi, davalı taraf ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede 193.758,00 TL olarak tespit edilen alacak tutarı üzerinden; 163.651,19 TL temerrüt faizi hesaplandığı yönünde görüş ve kanaat belirtildiği anlaşılmıştır.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, borçlunun temerrüdü nedeniyle eser sözleşmesinin aynen ifası, gecikme tazminatı, müspet ve menfi zarar, kâr kaybı, munzam zarar ve fazla yapılan ödemenin tahsili istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 123. maddesinde ”Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.” hükmü ile karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde, diğer tarafın borcun ifa edilmesi için süre verebileceğini açıkça düzenlemiş olup, diğer taraf, temerrüde düşen tarafa verdiği uygun süre içinde ifa yerine getirilmediği takdirde, 125. maddedeki seçimlik hakları kullanabilir. 123. maddede öngörülen uygun süreyi temerrüde düşen borçluya vermeyen taraf, TBK 125. maddede öngörülen seçimlik hakları kullanamayacaktır. TBK 124. maddede ise, süre verilmesini gerektirmeyen durumlar tadadi olarak sayılmış olup, temerrüde düşmüş borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa veya borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa veya borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa, diğer taraf temerrüde düşen tarafa süre vermesine gerek olmaksızın, doğrudan, TBK 125. ve devamı maddelerdeki seçimlik hakları kullanabilir.
Taraflar arasında 24.11.2006 tarihli eser sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmede “… 2 -FİYAT VE ÖDEME ŞEKLİ – iki adet sıcak pres ve bir adet soğuk presin 500.000,00 YTL’dir.
(Beşyüzbinyenitürklirasıdır) -Altı adet sıcak pres ve üç adet soğuk presin toplam tutarı 1.500.000,00 YTL’dir. (Birmilyonbeşyüzbinyenitürklirasıdır) -Bu fiyatlara Katma Değer Vergisi dahil değildir.
-Ödeme şekli: -Sözleşme tarihinde nakit olarak………..200.000,00 YTL -Sözleşme tarihinde Ocak 2007 çekleriyle..100.000,00 YTL -Sözleşme tarihinde Şubat 2007 çekleriyle..100.000,00 YTL
-Sözleşme tarihinde Mart 2007 çekleriyle….100.000,00 YTL -Sözleşme tarihinde Nisan 2007 çekleriyle..100.000,00 YTL -Aralık 2006 ile Nisan 2007 arasında teslim edilmek üzere Mayıs 2007, Haziran 2007 Temmuz 2007, Ağustos 2007, Eylül 2007, Ekim 2007 aylarına ait eşit miktarda çeklerle yani her ay için 150.000,00 YTL. -KDV, fatura tarihini takip eden ayın 25 inde nakit olarak ödenecektir.
3-TESLİM SÜRESİ VE TESLİM YERİ:
-Preslerin teslim tarihi şu şekildedir.
-İlk 2 adet sıcak pres ve 1 adet soğuk presin teslim tarihi 30 Nisan 2007 dir.
-İkinci 2 adet sıcak pres ve 1 adet soğuk presin teslim tarihi 31 mayıs 2007 dir.
-Üçüncü 2 adet sıcak pres ve 1 adet soğuk presin teslim tarihi 30 Haziran 2007 dir…” hususlarının kararlaştırıldığı, sözleşme kapsamında davacıya 4 adet pres makinesinin teslim edildiği, 5 adet pres makinesinin teslim edilmediği konusunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının 24/11/2006 tarihli sözleşme kapsamında ne kadar ödeme yaptığı, davacının TBK 125. Maddesinde sayılan ( 1-aynen ifa ve gecikme tazminatı isteme; 2- Sözleşmenin ifasından vazgeçilerek olumlu zararı isteme; 3- Sözleşmeyi feshederek olumsuz zararı isteme ) hangi seçimlik hakkı talep ettiği, aynen ifa ile birlikte teslimde gecikmeye rağmen fazla ödenen bedelin iadesini ve menfi zararlarının tahsilini istemesinin sözleşmenin feshi olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği, davacının aynen ifa ile birlikte hangi zarar kalemlerini talep edebileceği konularında toplanmıştır.
İş bu davada davacı seçimlik haklardan aynen ifa ve gecikme tazminatını talep etmiştir.
Dosya içine celpedilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen … 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas … Karar sayılı kararında; 24.11.2006 tarihli sözleşme kapsamında teslimi kararlaştırılan 6 adet sıcak pres ve 3 adet soğuk pres makinelerinin son teslim tarihinin 30.06.2007 olmasına rağmen, teslimlerin gecikmeli yapıldığı, 5 adet pres makinesinin ise hiç teslim edilmediği, davacı tarafından davalıya toplam 900.000,00 TL ödendiği, davalının eser tesliminde temerrüde düştüğü gerekçesiyle sözleşmenin feshi ve tazminat taleplerinin reddine karar verildiği görülmüştür.
Ödemezlik def’i, şartları gerçekleştiği takdirde, davalıya (borçluya), ifayı talep eden alacaklı (davacı) kendi edimini ifa veya ifasını önerinceye kadar ifadan kaçınma hakkı verir. Bu niteliği itibariyle ödemezlik def’i, hak sahibinin borçlandığı edimin ifasını geçici olarak erteleyici ve geciktirici bir rol oynar. Bunun doğurduğu en önemli sonuç ise, davalının ödemezlik def’ini kullanmak suretiyle ifa etmek zorunda bulunduğu borcun muaccel hale gelmesini önlemesidir. Keza ödemezlik def’ini ileri süren borçlu, borcu ifa etmemesine rağmen mütemerrit duruma düşmez. Çünkü, borçlunun borcu ifa etmemesi borca aykırı bir durum değildir. Böyle bir halde alacaklı, artık borçluya karşı TBK. M. 125’e göre aynen ifa ve gecikme tazminatına ilişkin davaları açamayacağı gibi, aynen ifadan vazgeçip müspet zararın tazmini davasını da açamaz. Aynı şekilde, davalının borcu muaccel durumda olsa bile, ödemezlik def’ini ileri sürdüğü anda muacceliyet ve temerrüt hali tekrar ortadan kalkar. Ancak, böyle bir sonucun doğması için davalının borçlu olduğu edimi ifaya hazır olması ve ödeme gücüne de sahip bulunması gerekir. Buna karşılık davalı, mütemerrit durumda bulunduğu sırada gerçekleşen temerrüdün sonuçlarından (örneğin gecikme zararı ve faizi vs. gibi) sorumludur. Borçlunun alacaklıya karşı ödemezlik def’ini ileri sürmesi, bir ihtar olarak nitelendirilemez. Alacaklıya yöneltilen ödemezlik def’i, alacaklının da temerrüdü sonucunu doğurmaz. Ödemezlik def’i dava dışında kullanılabileceği gibi, dava yoluyla da kullanılabilir. Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede aynı anda ifa zorunda olan alacaklı, borçludan borçlanmış olduğu edimin ifasını dava açmadan istediği takdirde, borçlu alacaklıya karşı ödemezlik def’ini tek taraflı, varması gerekli bir irade beyanıyla kullanır. Borçlunun, bu beyanda alacaklıya önde kendisinin ifada veya ifa önerisinde bulunmasını bildirmesi yeterlidir. Söz konusu irade beyanı, geçerliliği yönünden herhangi bir şekil koşuluna bağlı değildir. Alacaklının İfayı dava yoluyla istemesi halinde de ödemezlik def’inin, usul hukuku kurallarına göre davalı borçlu tarafından ileri sürülmesi gerekir. Hâkim, ödemezlik def’ini, her def’ide olduğu gibi, re’sen nazara alamaz. Ancak, davacı alacaklı, borçlu davalıdan ifayı kendi edimini ifa veya ifasını önermeden talep etmiş ve borçlu da ödemezlik def’ini ileri sürdükten sonra ifa davası açmışsa, daha önce kullanılmış bulunan ödemezlik def’i, dava şartını ortadan kaldırdığından, hâkimin bu durumu re’sen nazara alması gerekir. Ödemezlik def’inin kullanılmasının zamanaşımını kesici bir etkiye sahip olup olmadığı doktrinde tartışmalıdır. Bir fikre göre ödemezlik def’inin kullanılması, zamanaşımını keser. Gerçi ödemezlik def’i, TBK. M. 154/1-2’de sayılan def’ilerden esaslı surette ayrılmakla birlikte bunun zamanaşımını kesmesini önleyen bir hüküm de mevcut değildir. Bu itibarla biz de mahkemede dava yoluyla ileri sürülen ödemezlik def’inin zamanaşımını keseceği görüşündeyiz. Buna karşılık diğer bir fikre göre ise ödemezlik def’ini ileri sürmek tamamen alacaklının elinde olduğundan, o, bunu ileri sürmek suretiyle zamanaşımını kesemez. Kendisinden borçlandığı edimin ifası talep edilen davalı (borçlu), bilerek veya bilmeyerek ödemezlik def’ini ileri sürmeden ifada bulunmuşsa borçlu olmadığı bir şeyi yerine getirmiş olmadığından ifa ettiği şeyin iadesini isteyemez. Bu takdirde borçlu sözleşmenin diğer tarafından sadece karşı edimin ifasını talep edebilir. Ödemezlik def’inin şartlarını ispat yükü, davacı ve davalı arasında aşağıdaki şekilde paylaşılır. Alacaklı davacı, davalının ileri sürdüğü ödemezlik def’ine itiraz ederse, davalının ileri sürdüğü def’in iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmeye dayandığını ve söz konusu edimlerin değişim ilişkisi içinde bulunduğunu ispat etmesi gerekir. Bunun dışında taraflardan her biri özellikle davacı ileri sürdüğü hak ve talebin şartlarını ispat zorundadır. TBK. M. 97 yönünden ispat yükü ilke olarak davacıya düşer. Davacı davada bilhassa ödemezlik def’inin şartlarının mevcut olmadığını ispat zorundadır. Davacının ispat edeceği hususlar arasında her şeyden önce davalının borçlandığı edimin mevcut ve muaccel olduğunu kendisinin borçlandığı edimi gereği gibi ifa ettiğini veya ifasını teklif ettiğini, ifaya hazır olduğunu ispat etmesi gerekir. Davacı söz konusu hususları ispat edemezse, davalının ileri sürdüğü ödemezlik def’i kabul edilir ve açılmış olan dava reddedilir. Ancak, bu red sürekli değil, geçici niteliktedir. Davacı, iddiasını davalının öncelikle ifa yükümlülüğüne dayandırmaktaysa, bunu da ispat etmek zorundadır. Buna karşılık davacı, kendi borcunu gereği gibi ifa veya ifasını teklif ettiğini ispat ederse, davalının ileri sürdüğü ödemezlik def’i reddedilir ve hakim aynı anda ifaya veya davacı, borcunu daha önce ifa etmişse, sadece davalıyı borçlanmış olduğu edimi ifaya mahkûm eder.
… 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı kesinleşmiş kararından da anlaşıldığı üzere davalının 24.11.2006 tarihli eser sözleşmesi kapsamında belirtilen teslim sürelerine riayet etmeyerek teslim borcunda temerrüde düştüğü, davacı alacaklının sözleşmede belirtilen ödeme takvimine uygun hatta fazla şekilde 900.000,00 TL ödemesine rağmen davalının 5 adet pres makinesini teslim borcunu yerine getirmediği, davacının ödemezlik defi kapsamında bakiye 600.000 TL bedeli ödemekten – davalı tarafından ifa önerilinceye kadar- kaçınma hakkının bulunduğu, bununla birlikte davacının davalıdan aynen ifa ile birlikte gecikme tazminatı talep edebileceği ancak ödemezlik def’ini ileri sürmeden ödediği 555.300 TL nin iadesini ise aynen ifa ile birlikte talep edemeyeceği anlaşılmıştır. Davalı taraf her ne kadar davacının ticari defterlerinde 900.000 TL lik ödemenin kayıtlı olmadığını, davacının bu miktar ödeme yapmadığını iddia etmiş ise de davalının ikame ettiği … 38. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyada dava dilekçesinde ikrar ettiği ödeme miktarı nazara alınmış , aksi yönde tespitlere yer verilen bilirkişi raporuna -ödeme miktarı konusunda -itibar edilmemiştir.
Borçlanılan edimin gecikerek de olsa aynen ifası, bazı hallerde alacaklının gecikme yüzünden uğradığı zararı karşılamaya yetmez. Bu nedenle alacaklı, borçludan aynen ifa yanında gecikme dolayısıyla uğramış olduğu zararın tazminini de isteyebilir. Kanunda gecikmiş ifa ile birlikte gecikme tazminatının istenmesine engel bir hüküm yoktur. Buna karşılık alacaklı aynen ifaden vazgeçip yalnız gecikme tazminatını isteyemez. Alacaklının ifada gecikme dolayısıyla uğradığı zarara, gecikme zararı; bu zararın giderilmesi için ödenecek tazminata ise, gecikme tazminatı denir. Borçlunun gecikme tazminatından kurtulabilmesi için temerrüdün gerçekleşmesinde kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını ispat etmesi gerekir. Gecikme tazminatı şu şartların gerçekleşmesi halinde talep edilebilir. Bunlar; geç ifa (borçlunun temerrüdü), gecikmeden doğan zarar, geç ifa ile gecikme zararı arasında uygun illiyet bağı ve nihayet borçlunun kusurudur. Gecikme zararı, borçlunun borçlanılan edimi zamanında ifa etmesi halinde, alacaklının malvarlığının göstereceği durum ile söz konusu ifanın geç yapılmış olmasından dolayı hali hazırda arzettiği durum arasındaki farktır. İfası geciktirilen edimin taşıdığı değer, gecikme zararı içinde yer almaz. Zira edim geç de olsa ifa edildiği için, alacaklı bunu elde etmiş bulunmakta ve bu suretle malvarlığında iradesi dışında herhangi bir azalma meydana gelmemektedir. Aynı şekilde, edim yerine getirilmediği takdirde alacaklı edimin ifasını talep hakkına sahip bulunduğundan ve bu talep hakkı da onun malvarlığına dahil olduğundan, alacaklının malvarlığında bu halde de bir azalma meydana gelmemektedir. Buna karşılık temerrüt esnasında edimde meydana gelen değer kayıpları, gecikme zararı olarak nitelendirilebilir. Gecikme zararı, hukuki niteliği itibariyle müspet bir zarardır. Bu zarar, her şeyden önce ihtar ve diğer hukuki takip giderleri ile karşı edimi vaktinde teslim almak için yapılan hazırlık masraflarını (örneğin seyahat masrafları gibi) kapsar. Alacaklının geciken edim yerine kullanmak üzere kiralama veya satınalma suretiyle sağladığı şeyler (örneğin seyahat masrafları gibi) kapsar. Alacaklının geciken edim yerine kullanmak üzere kiralama veya satınalma suretiyle sağladığı şeyler (örneğin bir makinanın iş yerinin, otelin veya deponun kiralanması) için ödediği paralar da bu zarar içinde yer alır. Keza alacaklının, ifa edilecek şeyi bir başkasına devretmeyi veya onun işinde kullanmayı taahhüd etmesi halinde, geç ifa dolayısıyla kendisinin de ifada gecikmesi nedeniyle üçüncü kişilere ödemek zorunda kaldığı tazminat ve ceza koşulları da gecikme zararını oluşturur. Yukarıda sayılan zarar kalemleri, fiili zararı meydana getirir. Yoksun kalınan kâr da gecikme zararının diğer yönünü oluşturur. Gerçekten, alacaklının edim vaktinde ifa edilmiş olsaydı bunu tekrar satmak veya kiraya vermek ya da bir işte kullanmak suretiyle elde edeceği kazançtan (kârdan) geç ifa nedeniyle yoksun kalması da tazmini gereken zarar arasında yer alır. Nihayet alacaklının fiyat değişmelerinden, özellikle fiyat düşmelerinden doğan kayıpları da gecikmeden doğan zararın bir unsurunu teşkil eder. Gecikme zararının varlık ve miktarını ispat yükü, alacaklıya düşer.
Somut talep açısından davacının gecikme tazminatı kapsamında kalan kâr kaybı ve müspet zararını talep edebileceğinde kuşku bulunmamakla birlikte davacı, dava dilekçesinde teslim edilmeyen makineler nedeniyle nasıl zarara uğrandığı, makinelerin teslim edilmemesi sebebiyle ne kadarlık üretim kaybı yaşandığı veya makinelerin süresinde teslim edilmemesi sebebiyle hangi sipariş ve fırsatların kaçırıldığı konusunda iddiasını somutlaştırmadığı, gecikme nedeniyle oluşan zararı somutlaştırıp ispat edememiştir. Bu sebeple davacının gecikme tazminatı kapsamında kalan taleplerinin reddine, davacının aynen ifa talebinin kabulüne, ödemezlik defi ileri sürülmeden yapılan ödemelerin iadesi aynen ifa ile birlikte istenemeyeceğinden fazla yapılan ödemelerin iadesi isteminin reddine, borçlunun temerrüdü halinde aynen ifa ile gecikme tazminatı istenebileceği, davacı talebine konu menfi zararların aynen ifa ile birlikte istenemeyeceği, yine para borcu olmadığından davacının munzam zarar isteminin TBK 122/2 (BK 105/2) maddesi kapsamında kalmadığı anlaşılmakla munzam zarar isteminin de reddine karar vermek gerekmiş ve bu yöndeki bilirkişi raporuna itibar edilmemiş ve aynen ifa talebinin kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Taraflar arasında akdedilen 24.11.2006 tarihli sözleşmede özellikleri belirtilen 3 adet sıcak ve 2 adet soğuk presin davalı tarafından imali ve davacıya teslim edilmesine,
Taraflar arasında akdedilen 24.11.2006 tarihli sözleşmenin teknik özelliklerine ilişkin kısmının hükmün eki sayılmasına,
Davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan ve alınması gereken harç 40.986,00 TL olduğundan (peşin alınan 1.707,75 TL, tamamlama harcı 10.246,50 TL, ıslah harcı 46.764,42 TL) toplam 58.718,67 TL harçtan 40.986,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 17.732,67 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan ve mahsup edilen 40.986,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan bilirkişi masrafı 5.864,60- TL, keşif harcı 300,00 TL, talimat ve posta masrafı 256,40 TL olmak üzere toplam 6.421,00 TL yargılama giderinden kabul oranına göre 1.120,47 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bilirkişi masrafı 2.000,00 TL, posta masrafı 50,00 TL olmak üzere toplam 2.050,00 TL yargılama giderinin kabu-red oranına göre 1.692,28 TL’sinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 47.050,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 114.915,55 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili … ile e-duruşma talep eden davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/01/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …