Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/155 E. 2022/656 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/155
KARAR NO : 2022/656

DAVA : Alacak ve Tazminat (Şirket Yöneticisinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/03/2019
KARAR TARİHİ : 30/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Şirket Yöneticisinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde “Müvekkil …, Dubai ticari ve Türkiye’de gayrimenkul yatırımları olan bir Suudi Arabistan vatandaşıdır. Diğer müvekkil … ise, turizm firması sahibi olup, çoğunlukla Arap ülkelerinden müşterilerini Türkiye’ye getirmektedir. 2- 2017 yılı sonlarında müvekkilin … Derneğinden… adlı tanıdığı, … adında bir hemşerilerinin gayrimenkul satışı ve yatırım aracılığı yaptığını, müvekkilin yabancı çevresi geniş olduğu için tanışmak istediğini söylemiştir. Müvekkil … da bir hemşerisine yardımcı olacağı düşüncesiyle iyiniyetli olarak bu şahsa randevu vermiştir. Bir süre sonra davalı … müvekkilin işyerine gelmiş ve portföyünde birçok yatırım projesi ve satılık gayrimenkuller bulunduğunu, iş ve bürokrasi çevrelerinde birçok üst düzey tanıdığının bulunduğunu söyleyerek, müvekkilden Türkiye’de yatırım yapmayı düşünen müşterilerini kendisine yönlendirmesini rica etmiştir. Müvekkil bu görüşmeden sonra 7-8 müşterisini davalıya yönlendirmiş ise de bir türlü davalının vaat ettiği işler gerçekleşmemiştir. Zaman içerisinde müvekkilin iş yerine gidip gelmeye başlayan davalı, Ekim 2018 ayında müvekkile gelerek … projesinin içinde bulunan ve… gruba ait “…” adlı cafe restorandın satılık olduğunu, piyasa fiyatı iki buçuk milyon Amerikan dolarının üzerinde olmasına rağmen kendisinin “…”ın sahibi olan … şirketinin sahibi …, yönetim kurulu başkanı … ve genel müdürü … bey ile arkadaş olduğunu, kendisine piyasa fiyatının çok altında 1.250.000,00-USD+KDV şeklinde çok cazip bir fiyat verildiğini burayı müvekkil ve bulacağı bir ortak ile birlikte almayı teklif etmiştir. Müvekkil … da bu teklifi diğer müvekkil … açmıştır. Bay … işletmeyi görmeden karar veremeyeceğini söyleyince davalı müvekkilleri …’a göndererek işletmeyi görmelerini sağlamıştır. Ardından ofisinde bir toplantı düzenleyen …; bu işletmenin %35 oranında karlılığının bulunduğunu ve “…”ın sahibi olan … şirketinin sahibi … ’ in arkadaşı olduğunu, eşi olan diğer davalı …’ i tanıdığını, kendisine “… Hanım adına şirket kur, onun üzerine burayı al” diyerek eşinin adına kurulacak şirkete burayı satmayı vaat ettiğini anlatmıştır. Ziyaretten sonra taraflar bu işletmeyi satın almak üzere bir şirket kurmak, sermaye taahhüt paylarının %50 …, %25 …, %25 … olması konusunda anlaşmışlardır. Bu anlaşma doğrultusunda … A.Ş kurulmuş ve davalıların istek ve ısrarı üzerine … tek başına imzaya yetkili yönetim kurulu başkanı olarak seçilmiştir. (1. ek- ticaret sicil kayıtları) Şirket kuruluşunun öncesinde, davalı …, bu projenin avansı 100.000USD(yüz bin Amerikan dolarının) kendisine ait olduğunu beyan ettiği …Tic. A.Ş’ ye ödenmesini talep etmiştir. Müvekkil … de iş bozulmasın diye davalının bildirdiği …Tic. A.Ş hesabına bu parayı havale etmiştir.(2.ek- dekont) Yine davalı …, işletmenin yeni kurulan … A.Ş. adına alınacağı için peşinat gerektiğini bu nedenle …’ nin devir bedelinin yarısını göndermesini istemiştir. Müvekkil bu talep üzerine de 20.11.2018 tarihinde … A.Ş’ nin hesabına 649.980,00-USD (altı yüz kırk dokuz bin dokuz yüz seksen Amerikan doları) göndermiştir. (3.ek- dekont) … en kısa işletmeyi devralacağını kendisinden haber beklenmesini söylemiştir. Müvekkiller devir işlemlerinin tamamlanmasını, sözleşmelerin imzalanmasını beklerken, davalı …, müvekkil …’yı arayarak gönderilen paranın yetmediğini …’ nin 250.000,00USD daha göndermesini talep etmiştir. Müvekkil …, işleri için …’da bulunduğunu dönünce konuyu müzakere edeceklerini söylemiş ise de davalı ısrarcı olmuş, bunun üzerine Bay … kendisine işletmenin devri ile ilgili olarak satıcılarla yapılmış bir ön protokol ve makbuz gönderilmesi şartıyla ancak 100- 150.000,00 USD gönderebileceğini söylemiştir. Ancak kendisinden yazılı sözleşme istenen davalı müvekkilleri oyalama yoluna gitmiştir. Bay …, parayı …’deki hesaplarından gönderdiği için …’deki bankanın paranın neye karşılık gönderildiğinin belgelenmesini istediğini, bu nedenle bir an önce sözleşme ve makbuzların kendisine ulaştırılmasını istemesine rağmen, davalı … bir türlü tarafları sözleşme için bir araya getirmemiştir. Bunun üzerine müvekkiller boş yere oyalandıklarını, bu işten vaz geçtiklerini gönderilen paraların iade edilmesini talep etmişlerdir. Davalı … bir miktar kaparo ödediklerini kendi hissesine düşen ödemeyi temin etmek için kredi başvurusu yaptığını, kredinin birkaç güne ödeneceğini krediyi alınca sözleşmeyi imzalayacağını ve yapacağı ödeme ile birlikte tüm makbuzları ulaştıracağını söylemiştir. Ancak aradan haftalar geçmesine rağmen sözleşmenin imzalanmaması üzerine bunun yeni bir oyalama taktiği olduğu anlaşılmıştır. Bu arada müvekkiller çevreden yaptıkları araştırmada, …’daki …’ın aylar önce başka şahıslara satılmış olduğunu öğrenince durumu davalı …’tan sormuşlardır. Davalı “şirketin alt kademelerindekiler yöneticilerin bana verdikleri sözden haberleri olmadığı için bu satış olmuş, orasının yerine …’deki …’ı alalım” diyerek müvekkillere teklifte bulunmuştur. Müvekkiller bir taraftan paralarını kurtarabilmek diğer taraftan da gerçekten iş yapabilmek, …’deki bankanın Bay … ’den paranın neye karşılık gönderildiğinin belgelenmesi isteğini karşılamak için bu teklife onay vermişlerdir. Davalı yine tutarsız sözlerle oyalama cihetine gidince müvekkiller …’ın sahipleri ile kendileri doğrudan görüşmek istemişlerdir. Davalı … önce paniklemiş, randevusuz görüşülemeyeceğini söylemiş, daha sonra da müvekkil …’ya Whatsapp`tan elle yazılmış ve ödeyen kısmı kapalı bir makbuz resmi göndererek 1.180.000 TL kaparo ödedim siz görüşmeye giderseniz iş bozulur.” Diyerek müvekkilleri engellemiştir. (4. Ek davalının whatsapptan gönderdiği fotoğraf) ancak yine oylamalara girişince müvekkiller …`ın sahipleri ile görüşme konusunda ısrarcı olmuşlardır. Bunun üzerine davalı …, “o zaman ben bu ortaklıktan çekiliyorum, eşim de şirket ortaklığından ayrılacak, ben … işletmesinin sizin adınıza başlattığım devir işlemlerini tamamlayacağım, sizin ödediğiniz paranın 220.000,00-USD’sini iş geliştirme ücreti olarak istiyorum” şeklinde mukabelede bulunmuş, müvekkiller de paralarını kurtarmak için davalıyla anlaşma yoluna gitmek istediklerinde, … 185.000,00-USD’ın altına inmeyeceğini söylemiştir. Davalı … istediği ücretin şahsına ait olduğunu kesinti oluşmaması için elden ödenmesini istediğini ve daha önce banka üzerinden …Tic. A.Ş. adına gönderilen avansı iade edeceğini yine … Tic. A.Ş. adına gönderilen paraların ise şirket hesaplarında bulunduğunu kendisine istediği ücretin ödenmesi halinde eşi diğer davalı …`in şirket hisselerini iade edeceğini söyleyerek bu konuda bir protokol hazırlamıştır. Müvekkillerde davalının istediği şekilde protokol imzaladığı sırada elden kendisine 185.000,00- USD ödemişlerdir. Protokol her iki davalı ve müvekkiller tarafından imzalanmıştır. (5. Ek protokol) protokolün imzalanmasından sonra davalı … de …Tic. A.Ş. adına gönderilen 100.000,00 USD avansın karşılığı olarak 540.000 TL`yi müvekkil …`nin hesabına iade etmiştir. Ödenen son paraya rağmen yine gelişme olmayınca müvekkiller, …’ın sahiplerinden kendileri randevu alarak görüşmeye gitmişlerdir. …’ın sahipleri kısa bir süre önce davalı … ile bir ön görüşme yaptıklarını, davalının …’ı kendi adına almak istediğini, 1.180.000 TL kaparo verdiğini sonrasında bakiyeyi ödemediğini, müvekkillerden hiç bahsetmediğini, müvekkilleri tanımadıklarını beyan etmişlerdir. Müvekkiller davalılarla yaşadıkları süreci anlatıp, davalı …’ in burayı % franchise ücreti karşılığı ve kira sözleşmesi müvekkil şirket adına olacak şekilde müvekkiller adına aldığını, 1.180.000TL kaparoyu, kendilerinin adına verdiğini anlatınca …ìn sahiplerinden … müvekkillere herkese verdikleri şartlarla franchise verebileceklerini ücretin %20 kira sözleşmesinin ise kendi şirketleri adına olacağını söylemiştir. Ortaya çıkan bu durum ve şartlar davalı … Tarafından müvekkillere vaad edilenden çok farklı olunca da anlaşma sağlanamamıştır. Bu arada davalı … kendi üzerine bulunan … Tic. A.Ş. hisselerini müvekkillere devrettikten sonra şirket hesaplarında yapılan incelemede şirket hesabında sadece 1.150.000 TL bulunduğu, müvekkil …’ nin de 20.11.2018 tarihinde …A.Ş.`nin hesabına gönderdiği 649.980,00- USD(altı yüz kırk dokuz bin dokuz yüz seksen Amerikan doları)`nın aynı gün davalı …’ in vekalet verdiği kocası davalı … tarafından, yine …` in sahibi bulunduğu …Tic. A.Ş hesaplarına aktarıldığı taraflar arasında yapılan protokolden sonra ise sadece 1.150.000TL’sinin iade edildiği kalanının davalıların uhdesinde kaldığı anlaşılmıştır. (6. ek dekontlar) Müvekkiller, durumu görüşmek için davalı … ile görüşmek istemiş ise de bu şahıs görüşecek bir şeyinin bulunmadığını, kendisinin rahatsız edilmemesini, bakan, vali, emniyet yetkilisi gibi hatırlı tanıdıklarının bulunduğunu, kendilerini pişman edeceğini söyleyerek müvekkilleri terslemiştir. Davalıların müvekkiller aleyhine haksız olarak edindikleri meblağlar ve müvekkillerin maddi ve manevi zararları Davalı …, şirket yetkilisi olarak ticaret nedeniyle sıyanetine bırakılan … A.Ş.’nin hesabında bulunan 649.980,00-USD(altı yüz kırk dokuz bin dokuz yüz seksen Amerikan doları)’nı vekalet verdiği eşi diğer davalı … aracılığıyla yine …’ in sahibi bulunduğu …A.Ş hesaplarına aktartmıştır. Bu paranın sadece 1.150.000 TL (217.000 USD)’sj sonradan şirkete iade edilmiş ise de 430.000,00 USD’ si davalıların uhdesinde kalmıştır? Bu bakiyeden … için ödendiği söylenen 1.180.000TL(221.000USD) kaparonun müvekkillere iade edilmesi varsayımı ile indirim yapılsa dahi müvekkil şirkete ait 210.000,00-USD kayıp durumdadır?) … sahipleri tarafından müvekkillere 1.180.000 TL iade edilmez ise ki -bugüne kadar iade edilememiştir- 440.000,00-USD’nin müvekkile şirkete ödenmesi gerekmektedir. Şirket kasasında bu para mevcut olmayıp, davalılar tarafından kendi uhdelerine aktarılmıştır. Davalı … ve vekalet verdiği eşi diğer davalı …, haksız eylem ile uhdelerine geçirdikleri şirkete ait bu meblağı TBK m. 49 ve 69 uyarınca iade etmek zorundadır. Ancak bu aşamada … için ödendiği söylenen 1.180.000TL(225.000USD) kaparonun müvekkillere iade edilmesi varsayımı ile ödenmediği takdirde bu meblağı ayrıca talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 210.000,00-USD’nin davalılardan tahsilini talep etmekteyiz. Davalı …`in önce …`daki … adli işletmeyi devralmayı vaat ederek burasının gerçekte başka şahıslara devredildiğinin ortaya çıkması üzerine …`ı müvekkiller adına almayı vaadederek iş geliştirme faaliyeti karşılığı olarak 185.000,00-USD almış ancak …`ın sahipleri davalı …`in … kendi adına almak istediğini müvekkillerden hiç bahsetmediğini müvekkilleri tanımadıklarını beyan etmişlerdir. Böylede davalı … müvekkilleri aldatarak 185.000,00-USD`lerini uhdesine geçirmiştir. Davalı … bu parayı … müvekkiller adına alma vaadi ile almış, ancak vaat ettiği işi yapmamıştır. Dolayısıyla haklı bir sebep olmaksızın müvekkiller aleyhine 185.000,00-USD zenginleşmiştir. Davalı “…, bu parayı …’ı müvekkiller adına alma vaadi ile almış, ancak vaat ettiği işi yapmamıştır. Dolayısıyla haklı bir sebep olmaksızın müvekkiller aleyhine 185.000,00-USD zenginleşmiştir. Dolayısıyla haksız ve hileli bir şekilde müvekkillerden alınan bu meblağın iadesini talep etmekteyiz. Davalı … baştan beri gerçeğe aykırı bir şekilde kendisine önemli iş adamı proje satıcısı taşınmaz maliki olduğu izlenimi vererek gerçekte sahibi yetkili hatta ilgili dahi olmadığı…’daki … adli işletmeyi devralmayı vaat ederek müvekkilleri aylarca oyalamış, sonrasında aynı taktik ile … için müvekkilleri aylarca oyalamıştır. Her iki müvekkil de işlerini güçlerini bırakmış davalının hayali vaatlerine kanarak devralacakları işletme için hazırlık yapmıştır. Özellikle müvekkil … defalarca Türkiye’ye gelmiş, ulaşım ve konaklama masrafları yapmıştır. Yine müvekkil, davalının vaadi nedeniyle gönderdiği paraların başka iş ve yatırımlarda değerlendirilmesinden kaynaklanan gelirden mahrum kalmıştır. Müvekkiller güven, iyi niyet ve düşüncelerle, davalının her isteğini yerine getirmiş, ancak işin sonunda dolandırıldıkları ve güvenlerinin kötüye kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Keza müvekkil …, Türkiye’ye yatırım olarak transfer ettiği paranın dolandırılması nedeniyle Dubai’de banka ve yetkili makamlar nezdinde itibar kaybına uğramıştır. Tüm bu nedenlerle müvekkillerden …’ ın oluşan maddi zararı 50.000TL ve …’ nin oluşan ‘ zararı 200.000TL’nin üzerinde olup ileride hesaplandığında arttırılmak kaydıyla her bir müvekkil için ayrı ayrı şimdilik 1.000’erTL maddi tazminat talep etmekteyiz. İhtiyati Haciz Talebimiz, …, şirket yetkilisi olarak …A.Ş’ nin hesabında bulunan 649.980,00-USD (altı yüz kırk dokuz bin dokuz yüz seksen Amerikan doları)’nı vekalet verdiği eşi … aracılığıyla yine … ’in sahibi bulunduğu …A.Ş hesaplarına aktartmıştır. Yine … iş geliştirme ücreti adı altında müvekkillerden 185.000,00-USD almış ve bu vaat ettiği işi yapmamıştır. Davalıların kötü niyetli oldukları barizdir. Keza …, kendi adına mal edinmemekte üzerindeki malları başkaları üzerine kaçırmaktadır. Davalıların eylemleri aynı zamanda TCK anlamında suç da oluşturmaktadır. Gerek verilen zararın büyüklüğü gerekse de dava açıldıktan sonra davalıların yapacakları kötü niyetli işlemlerle davayı sonuçsuz bırakmalarının söz konusu olması nedeniyle ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmekteyiz. Dava şartı olması ihtimaline binaen arabuluculuk başvurusu: 6325 Sayılı Kanun m. 11,15 ve 16 ve TTK m. 5/A uyarınca zorunlu dava şartı olma ihtimaline binaen dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusu yapılmış ve davalı taraf davet edilmiş ise de davalı taraf gönderdiği vekili aracılığıyla anlaşmayacağını beyan etmiştir. İşin niteliği ve aciliyeti, alacak ve zararın büyüklüğü, gerekse de dava açıldıktan sonra davalıların yapacakları kötü niyetli işlemlerle dava sonunda verilecek hükmü etkisiz bırakmalarının söz konusu olması nedeniyle ihtiyati tedbir niteliğinde ihtiyati haciz kararı verilerek davalıların 2.162.000,00- TL alacağı karşılayacak menkul, gayrimenkul malları ile hak ve alacaklarının haczine, tedbirin işin niteliği gereği teminatsız olmasına, Harca esas olmak üzere dava tarihindeki MB dolar kuru 1USD=5.47 TL üzerinden 1.148.700,00 TL olarak hesaplanan 210.000,00 USD’nin fiili ödeme günündeki kur üzerinden hesaplanacak Türk Parası karşılığının arabulucu başvurusu yapılan 21.02.2019 tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkili …A.Ş’ye ödenmesine, harca esas olmak üzere dava tarihindeki MB dolar kuru 1USD = 5.47TL üzerinden 1.011.950,00-TL olarak hesaplanan 185.000,00-USD’nin fili ödeme günündeki kur üzerinden hesaplanacak Türk Parası karşılığının arabulucu başvurusu yapılan 21.02.2019 tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkillerİ … ve … ‘ye ödenmesine, HMK m. 107 uyarınca hesaplandığında arttırılmak kaydıyla her bir müvekkil için ayrı ayrı şimdilik 1.000’er TL maddi tazminatın arabulucu başvurusu yapılan 21.02.2019 tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkiller … ve …’ya ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde” Dava dilekçesinde son derece karmaşık bir şekilde ifade edilmiş olan hususlar ve ileri sürülen iddialar tamamıyla hukuki ve fiili gerçeklere aykırı olup davacıların müvekkillerimden herhangi bir alacakları bulunmadığından davanın reddi gerekmektedir. Şöyle ki: taraflar arasında akdedilmiş olan sulh ve ibra protokolü kapsamında davacıların tamamı müvekkillerimi bütün alacakları yönünden ibra etmişlerdir. Dilekçemiz ekinde sunulu olan ve davacılar ile davalı müvekkillerim arasında akdedilmiş olan 04.01.2019 tarihli “SULH VE İBRA PROTOKOLÜ” başlıklı belgenin 4. Maddesinde açıkça yazılı olduğu üzere; dava dilekçelerinde iddia ettikleri maddi ve hukuki ilişkilerden kaynaklanan hususlara ilişkin olarak davacılar müvekkillerim … ve …’le sulh olduklarını ve hem asaleten, hem de vekaleten yürütmüş oldukları görevler nedeniyle müvekkillerimi ibra etiklerini, başkaca her hangi bir nam ve sıfatta kendilerinden talepleri olmayacağını kabul ve beyan etmişlerdir. (EK-1: Sulh ve İbra Protokolü) Davacılar da dava dilekçelerinde iş bu sulh ve ibra protokolüne delil olarak dayanmış olmakla, iş bu sözleşmenin hukuken geçerli bir sözleşme olduğunu ve sözleşmelerdeki imzaların da kendilerine ait olduğunu kabul etmiş bulunmaktadırlar. Malum olduğu üzere ibra sözleşmesi, tarafların aralarında mevcut olan bir borcu kısmen veya tamamen ortadan kaldırarak borçlunun borçtan kurtulmasına yönelik irade ortaya koydukları, iki taraflı bir hukuki işlemdir. İbra bir tasarruf işlemi olduğu için; mevcut borç ibra sözleşmesinin yapılmasıyla birlikte ortadan kalkar. Bu nedenle ve asla dava dilekçesi içeriğinde borcun sebebi olarak ileri sürülen, tamamen çarpıtılmış, asılsız iddiaları kabul etmek anlamına gelmemek kaydı ile ÖNCELİKLE 04.01.2019 tarihli sulh ve ibra sözleşmesi göz önüne alınarak davacıların, tüm alacakları için müvekkillerimi ibra etmiş olmaları nedeniyle huzurdaki davayı açma hakları olmadığından dolayı haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep ediyoruz. Dava dilekçesindeki iddiaların büyük kısmı gerçeklere aykırı olup taraflar arasındaki maddi ve hukuki vakıalar aşağıda izah edeceğimiz şekilde gelişmiştir. Davacı … ile davalı … yaklaşık 3 yıldan beri tanışmakta olup bu süreç içerisinde davacı … kendisinin Arap iş adamları ile bağlantılı olduğunu, bu kişilerin Türkiye’de yapmayı düşündükleri yatırımlar için kendisinin aracılık yaptığını, bazen ortak olarak kendisinin de yatırımlara iştirak ettiğini ifade ederek, çevresinin geniş olması nedeniyle müvekkilim …’den uygun ve karlı bir projeden haberdar olması halinde kendisi ile irtibata geçmesini rica etmiştir. 2018 yılının sonlarına doğru … ve … “…” olarak bilinen cafe-restoran zincirlerinin birinde şirket müdürü olan arkadaşlarının vasıtasıyla, Franchising usulü ile zincire dahil bazı restoranların işletme hakkının devredileceğini öğrenmeleri üzerine … bu durumu … ile paylaşmıştır. …’ ın, … adlı Suudi Arabistan vatandaşı olan bir kişinin konu ile ilgilendiğini söylemesi üzerine ilkin “…” restoranının işletme hakkının devralınması için ilgili kişilerle görüşmeler yapılmış, Franchising sözleşmesinin şartları üzerinde karşılıklı müzakereler yürütülmüş, müvekkil … şahsi ilişkilerini de kullanarak olabilecek en uygun fiyat ve şartlarda Franchising alınması için çaba sarf etmiş ve nihayetinde 1.500.000,00 USD üzerinde mutabık kalınmıştır. Davacılardan …, 1.500.000,00 USD lik franchising bedelinin … ‘niye yüksek geldiğini, bu şartlarda ancak %50 oranında işletmeye ortak olarak yatırım yapabileceğini söylediğini, geri kalan %50 için kendisi ile birlikte bir ortak daha olur ise işletmeyi devralabileceklerini ifade ederek müvekkil …’e ortaklık teklif etmiştir. Müvekkilim bu teklifi eşi … ile paylaşmış ve neticede “…” ın, franchising usulü işletmeciliği için … ‘nin %50, …’ ın %25 ve …’in %25 hisse ile ortağı ve …’in tek başına imza yetkilisi olduğu …A.Ş. unvanlı bir şirket 13.11.2018 tarihinde kurulmuştur. Şirket ortaklarından biri olan … 1.500.000,00 USD `lik franchising bedeli için kendi %50 ortaklık payına tekabül eden 750.000,00 USD ye mahsuben önce 05.11.2018 tarihinde iki parçalı olarak 75.000 USD + 25.000 USD = 100.000,00 USD` yi banka yoluyla transfer etmiştir. 05.11.2018 tarihinde henüz …A.Ş. nin resmi kuruluş işlemleri tamamlanmadığı ve haliyle şirket adına henüz bir banka hesabı da açılamadığı için bahse konu 100.000,00 USD …’in yetkilisi olduğu dava dışı “…TİC.A.Ş.” unvanlı başka bir şirket hesabına gönderilmiştir. Şartların gerekli kıldığı mecburiyet nedeniyle … A.Ş. nin banka hesabına yapılan iş bu havalenin dava dilekçesinde, sanki dolanlı veya yasa dışı bir amaçla kasten yaptırılmış olduğuna dair imada bulunulmuş olması anlaşılır gibi değildir. Kuruluş işlemi tamamlanıp, şirket adına banka hesabı açılmasından sonra 20.11.2018 tarihinde … bu kez 750.000 USD den geriye kalan 650.000,00 USD yi …A.Ş. nin banka hesabına transfer etmiştir. (Yasal kesintiler nedeniyle 649.980 USD olarak hesaba geçmiştir) Müvekkil … de, kendi %25 hissesine düşen tutarı (375.000,00 USD) hazır etmiş olmasına rağmen diğer ortak … her seferinde başka bir bahane üreterek 375.000,00 USD yi toparlayıp getiremediği için “…” ın Franchising hakkı bu arada başka bir gruba verilmiştir. Davacı … yüzünden “…” gibi kâr marjı, zincire dahil diğer restoranlara göre yüksek olan bir yatırımın kaçırılması nedeniyle müvekkil … bu kez “…” ın franchising hakkının …A.Ş. adına alınması için temaslarda bulunmaya başlamış ve adı geçen işletme için bu kez 1.100.000,00 USD franchising bedeli üzerinden şirket sahipleri ile mutabık kalınmıştır. Hatta … yüzünden bu restoranı da kaçırmamak için …tarafından gönderilmiş olan paranın içinden şirket yetkilisi …’in talimat ve yetkilendirmesi ile 29.11.2018 tarihinde “…” ın şirket müdürüne elden 1.180.000,00 TL. kaparo ödemesi yapılmıştır. (EK -2-3: Kaparo ödemesine ait 29.11.2019 tarihli makbuz ve … A.Ş. … Şubesi yetkilisinin … olduğunu gösteren İTO Bilgi Bankası çıktısı) Franchising sözleşmesi imzalanarak işlemin tamamlanması aşamasına gelinmiş olmasına rağmen … yine 1.100.000,00 USD üzerinden kendi %25 payına düşen meblağı (275.000 USD) bir türlü toparlayıp getirmemiş, hatta büyük ortak …’ den gerçeğe aykırı bir şekilde müvekkillerimi bahane ederek ilaveten 100.000- 150.000 USD daha para istemiş olduğunu müvekkillerim öğrenmiştir. Zaman içerisinde …’ ın …’ den …’ ın franchising bedelinin ilk projeye göre 400.000,00 USD daha az bir bedelle 1.100.000,00 USD ye düştüğünü gizleyip, bu şahıs tarafından başlangıçta ödenmiş olan 750.000,00 USD nin içinden kendi payına düşen tutarın büyük kısmını kapatmayı amaçladığı da müvekkillerim tarafından anlaşılmıştır. Bu gelişmeler karşısında …’ a olan güveni iyiden iyiye sarsılan ve bu niyetteki bir insanla ortak iş yapılamayacağını anlayan müvekkil …, … A.Ş. deki ortaklıktan çıkmaya karar vermiş ve 04.01.2019 tarihinde imzalanan hisse devir sözleşmesi ile sahip olduğu %25 hisseyi …’a 50.000,00 TL. üzerinden devretmiştir. İş bu hisse devir sözleşmesinin imzalandığı aynı gün bir araya gelmiş olan …, …, … ve … arasında, … tarafından gönderilmiş olan 750.000,00 USD için aşağıda izah edilen çerçevede hesap görülerek ibralaşılmıştır…. tarafından 05.11.2019 da dava dışı …A.ş. Hesabına gönderilmiş olan 100.000,00 USD (25.000 +75.000) Bu tutara karşılık 04.01.2019 da, ibra sözleşmesinin imzalanmasının hemen öncesinde …’nin şahsi banka hesabına 540.000,00 TL. gönderilmiş/iade edilmiştir. Bu durum davacıların da kabulünde olup esasen dava dilekçesinin netice-i talep kısmında 100.000,00 USD ye ilişkin olarak herhangi bir talep yer almamaktadır. (EK-4: Banka Dekontu)… tarafından 20.11.2019 da …A.ş.`nin banka hesabına ödenmiş olan 649.980,00 USD Bu tutara ilişkin olarak 1 USD = 5,12 TL olarak kabul edilmek suretiyle 649.908 USD = 3.327.528,00 TL. üzerinden hesap görülmesi hususunda taraflarca mutabık kalınmıştır. Bu çerçevede: 04.01.2019 tarihinde, ibra sözleşmesinin imzalanmasının hemen öncesinde davacılar tarafından da kabul edildiği üzere 1.150.000,00 TL. … A.Ş. nin banka hesabına iade edilmiş olup iş bu tutar 3.327.528,00 TL`nin içinden düşülmüştür. 29.11.2018 de ..’ın franchising hakkı için kaparo olarak verilmiş olan 1.180.000,00 TL. de 3.327.528,00 TL. içinden düşürülmüştür. Ki ibra sözleşmesinin akdedildiği 04.01.2019 tarihinde … için görüşmeler devam etmekte olduğu için ödenmiş olan kaparonun toplam tutardan indirilmesi gerektiği hususunda taraflar mutabık kalmışlardır. Esasen dava dilekçesinin neticesi talep kısmında davacıların bu tutara ilişkin bir iade talepleri de bulunamamaktadır. %25 hissenin devir bedeli olarak hisse devir sözleşmesi içeriğinde …’e ödeneceği kararlaştırılmış olan 50.000,00 TL. ile …’in “…” ve “…” ile ilgili iş geliştirme faaliyetleri nedeniyle kendisine ödenmesi gerektiğine karar verilen 185.000 USD ye tekbül eden 947.200,00 TL. olmak üzere toplam 997.200,00 TL. de 3.327.528,00 TL. içinden düşürülmüştür. Bu esaslar çerçevesinde davacılardan … tarafından ödenmiş olan 649.980,00 USD nin tamamı üzerinden (328,00 TL. gibi ufak bir farkla) yapılan hesaplama neticesinde müvekkillerimin davacılara iade etmesi gereken başkaca bir tutar kalmadığına karar verilerek kendileri 14.01.2019 tarihli sözleşme ile ibra edilmişlerdir. İzah edilen şekilde 649.980,00 USD lik hesap müvekkillerim tarafından kapatılmış olmakla … A.Ş.`nin veya …’ nin banka hesaplarına yapılan iadelerin de, …’in yetkilisi olduğu, dava dışı … A.Ş. nin hesabından yapılmış olmasının bir sakıncası da bulunmamaktadır. Bu nedenle dava dilekçesinde karmaşık bir anlatım ile…A.Ş. nin hesabından yapılan transferler nedeniyle davacıların sanki zarara uğratıldıkları gibi bir izlenim yaratılmaya çalışılması anlaşılır gibi değildir. Neticede hakları olan tutarlar için ilgili davacılara gerekli iadeler yapılmış olup, ortada mağdur olan herhangi bir kimse yoktur. 04.01.2019 Tarihli protokol imzalandığı anda müvekkil …’e elden 185.000,00 usd ödendiği yönündeki davacı iddiaları son derece kötü niyetli ve gerçek dışıdır: Davacılardan …tarafından gerek …A.Ş. Hesabına, gerekse … A.Ş. Hesabına gönderilmiş olan toplam 750.000,00 USD haricinde müvekkillerime, … veya … tarafından 185.000,00 USD tutarında ayrıca bir ödeme hiç bir şekilde yapılmamış, aksine iş bu 185.000,00 USD nin, yukarıda izah ettiğimiz gibi 649.908 USD nin içinden mahsup edilmek/düşülmek suretiyle müvekkillere ödenmiş olduğu farz ve kabul edilmiştir. Davacıların yaptığı gibi bunun aksini iddia etmek hayatın olağan akışına da aykırıdır. Zira hesaplara yapılan nakit iade ve ödenen kapora bedelinin düşümünden sonra dahi halen müvekkillerimden alacaklı kalmaya devam ediyor olmasına rağmen …’ nin müvekkillere üstüne bir de 185.000,00 USD tutarında ayrıca bir ödeme yaptığını iddia etmek gayri ciddi olduğu kadar hayatın olağan akışına da aykırıdır. Nitekim dava dilekçesinin olaylar kısmında, 10. Maddede müvekkil …’e itaf edilen ” …işletmesinin sizin adınıza başlattığım devir işlemlerini tamamlayacağım, sizin ödediğiniz paranın 220.000 USD sini iş geliştirme ücreti olarak istiyorum, şeklindeki beyanından da önceden ödenmiş olan paranın içinden bir kesinti yapılması hususunda ve bu niyet çerçevesinde taraflar arasında görüşmeler yapıldığı anlaşılmaktadır. Gerekirse ileride bu hususta güvenilir bir insan olarak bildiğimiz ve yalan söylemeyeceğine inandığımız “sadece”…’ ye yemin teklifinde de bulunabiliriz. Davalı … ibra sözleşmesinden sonraki süreçte de … için temaslarını sürdürmüş ve imza aşamasına gelinmiş olmasına rağmen davacılar tarafından ödenmesi gereken bedel ödenmediği gibi davacıların standart franchising sözleşmesinin şartları dışına çıkarak olmayacak taleplerde bulunmaları nedeniyle de görüşmeler akamete uğramıştır. 04.01.2019 tarihinde …’in şirketteki ortaklığının sona ermesi ve tarafların sulh olup ibralaşmaları sonrasında da müvekkillerden … esasen …’ın franchising hakkı ile en uygun bedel ve genel esaslar çerçevesinde anlaşmayı sağlayarak imzaların atılması safhasına kadar işi getirmiş olmasına rağmen … yine %50 ye çıkmış olan ortaklık payına isabet eden tutarı ödememek için bin bir bahane uydurarak imzadan kaçınmış, hatta müvekkil …’den kendisine borç vermesini talep etmiş ve neticede parayı denkleştiremediği için de imzalar bir türlü atılamamış olup bu noktaya gelinmesinde müvekkil …’in doğal olarak her hangi bir suçu bulunmamaktadır. Ekte sunulu olan ve 04.01.2019 tarihli ibra sözleşmesinin akdedilmesinden sonra 08.01.2019 tarihinde gerek …’ın yetkilisi … bey ile müvekkil arasındaki, gerekse de … ile müvekkil arasındaki Whatsapp yazışmalarından 08.01.2019 tarihi itibarıyla sözleşmenin imza için hazır olduğu, devir bedelinin en azından bir kısmının (4.000.000,00 TL.) sinin peşin ödenmesi kaydı ile imzaların atılacağı anlaşılmaktadır. (EK-5-6: Whatsap yazışmaları) Ancak … peşin olarak ödenmesi gereken tutarı bir türlü temin etmediği için görüşmeler akamete uğramış, sözleşme imzalanamamıştır. Dolayısı ile dava dilekçesinde iddia edilenin aksine müvekkil … hayali bir takım vaad ve projelere ile davacıları oyalamamıştır. Aksine … denen şahıs gerek müvekkillerimi, gerekse de davacılardan …’ yi oyalayarak, hatta bu kişiye devir bedeli hakkında gerçek dışı beyanlarda bulunarak (1.100.000,00 USD yerine devir bedelinin 1.500.000,00 USD olduğunu söyleyerek) kendi payı için ödemesi gereken tutarı bu şahsın parasından karşılayıp bedavaya getirmeyi amaçlamış, neticede hileli yollara saparak işin tamama ermesine engel olmuştur. Bunun haricinde müvekkil … kendisine franchising ile ilgili sözleşme örneğini ve şartlarını baştan itibaren iletmiş olmasına rağmen, imza aşamasına gelindikten sonra …’den habersiz yetkili kişilerle görüşüp Huqqabaz restoran zincirlerinin bütün şubeleri için uyguladıkları franchising sözleşmesinin standart koşularının dışında, olmayacak bazı şartlar ileri sürerek de ( En yakında açılacak yeni bir şube ile aradaki mesafenin, uygulanan standarttın neredeyse 3 katına çıkartılması, kardan alınacak hissenin standart uygulamanın yarısına çekilmek istenmesi gibi) imza aşamasına gelmiş sözleşme sürecini baltalamıştır. Bu husus dinleteceğimiz tanıklarımızın (özellikle … şirket müdürünün) ifadeleri ile de sübuta erecektir. İşletmecisine yılda en az 2.000.000,00 TL. para kazandıracak bir işletmenin imtiyaz haklarını piyasa şartlarına nazaran en uygun koşullarda alınmasını temin ederek imza atılması safhasına kadar işi getirmiş olmakla müvekkil …, kendi üzerine düşen yükümlülükleri fazlası ile yerine getirmiş olup akabinde davacılar tarafından, özellikler de … tarafından ödenmesi gereken franchising bedelinin ödenmemesi nedeniyle işin tamamlanmamış olmasında müvekkilin her hangi bir kusuru bulunmamaktadır. Bu nedenle asla kabul etmek anlamına gelmemek kaydı ile davacıların yaptıkları iddia ettikleri, soyut ve delili sunulmayan birtakım masrafları müvekkillerimden talep etmeleri de son derece haksız olup bu yöne ilişkin taleplerine de itiraz ediyoruz. Davacıların maddi tazminat talepleri için belirsiz alacak davası açma hakları da bulunmamaktadır. Dava konu olan maddi olayların cereyan ettiği süreçte davacıların yapmış olduğunu iddia ettikleri masrafların tutarı daha en başta, dava açılır iken kendileri tarafından bilinmekte ve belirlenebilecek mahiyette olmakla (Nitekim bu tutarın … için 50.000,00 TL. , … için 200.000,000 TL. olduğu dava dilekçesinde ifade edilmiştir) HMK 107 madde kapsamında bu talepler için belirsiz alacak davası açılamayacağından, hukuki yarar yokluğundan dolayı davacıların maddi tazminat taleplerine yönelik belirsiz alacak davasının reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davacılar vekili 19.02.2019 tarihli dilekçesi ile, davalılar hakkında, emniyeti suiistimal ve dolandırıcılık suçlaması ile … Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaatta bulunulmuş, davalılar hakkındaki suç duyurusu üzerine açılmış … soruşturma sayılı dosyada davalılar hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği ve verilen kararın itiraz üzerine kesinleştiği görülmüştür.
Dava dışı …A.Ş.nin sicil kaydı incelendiğinde, 03.04.2018 tarihinde 50.000TL. ile yolcu taşımacılığı ve seyahat acenteleri meslek grubunda , yurt içi yurt dışı turistik amaçlı geziler, turlar düzenlemek, konaklama , seyahat taşıma rehberlik hizmetleri, seyahat acenteleri kurma, kurulmuşlara ortak olma konularında faaliyet göstermek üzere kurulduğu, muştur. İTO’ya kayıt tarihinin 03.04.2018 olduğu ve şirket yönetim kurulu ve münferit yetkilisinin … olduğu tespit edilmiştir.
Davalılar tarafından sunulan “TUTANAKTIR” başlıklı belgede “ 29.11.2018 tarihinde 1.180.000TL…. devir işlemleri için kaparo olarak tarafımdan teslim alınmıştır. …imza ve …“ hususlarının yazılı olduğu, davacılar vekilinin de dava dilekçesinde aynı şekilde iddiada bulunduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin 12/12/2019 tarihli duruşmasının 2 nolu ara kararı gereği Tarafların iddia ve savunmaları, sunulan deliller, tarafların ticari defter ve kayıtları ile dava dışı …Şirketinin de ihtilaf konusu yıllara ilişkin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi suretiyle davacıların davalılardan istenebilir alacağı olup olmadığı, varsa miktarının ne olduğu tespiti için farklı konularda uzman mahkememizce resen seçilecek 2 kişilik bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme yapılarak rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişi …ve … tarafından sunulan 30/07/2020 tarihli raporda özetle, Davacı …Tic. A.Ş.’nin 2018-2019 yıllarına ait ticari defterleri,
1- Davacı şirketin ticari defterleri 6762 sayılı ETTK 66 6102 Sayılı Yeni Ticaret Kanunun 64- ve 213 sayılı V.U.K. ilgili hükümleri gereğince yasal ve usulünce tutulmuştur.
2- Ticari defterler TTK 69 ve 213 sayılı kanunun 216.md gereğince açılış tasdikleri süresinde yapılmıştır.
3- Ticari defterler VUK 228-226 md gereğince muhasebe usul ve tekniğine uygun tutulup kazıntı ve silintiye rastlanmamıştır.
4- ETTK 70/6 md. 72/3 fıkraları ve YTTK 64/3 fıkraları gereğince ticari defterler süresinde kapanış tasdikleri yapılmıştır.
5- Ticari defterler ve dayanağı belgeler yardımcı defterlerin birbirini teyit etmesi nedeni ile TTK 85 md ve HMK 222. maddesi gereğince delil niteliğine haiz olabileceği kanaati oluşmuştur.
Nihai takdir Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere,
1. Sözleşmenin birinci maddesinde … A.Ş.’ye franchise kaparo bedeli olarak verilen 1.180.000-TL’nin iş geliştirme kapsamında verildiği belirtilmekle, bu bedelin tarafların ortak biçimde erişmeye çalıştıkları amaca binaen verildiği açıklığa kavuşturulmaktadır.
2. Sözleşmenin ikinci maddesi gereğince, Davalı …, davacı …’a bir diğer davacı …A.Ş. nezdindeki hisselerini devretmeyi borçlanmıştır. Dosyaya mübrez belgeler kapsamında davalı … bu borcunu yerine getirdiği görülmektedir.
3. Sözleşmenin üçüncü maddesi gereğince, davacılar … ve …, davalılar … ile …’e 185.000 USD ödemiştir. 185.000 USD’nin elden verildiği yazmadığı ve başkaca bir ispat vasıtası ile tespit edilemediği için bu para elden mi verildi bu hususu tespit edememekteyiz.
Burada Sayın Mahkemenin takdirine göre durum değişecektir;
Elden verildiğinin kabul edilmesi halinde, 185.000 USD mükerrer ödenmiş olacaktır.
Elden verilmediğinin kabul edilmesi halinde ise tarafların arasında akdedilen protokol uyarınca davalıların uhdelerindeki parayı iade ederken 185.000 USD yi düşerek iade ettiği ve davacının bu hususta
a. Hesaplama; 1 USD 5,12 TL olarak baz alınırsa = 749.860,00 USD – (230.468,75 USD+224.609,38 USD+105.468,75) = 189.313,12 USD Davalının Borçlu olduğu ancak İbra Protokolü kapsamında bu borçtan 185.000 USD’nin düşüm yapılması sonrasında Davacının 4.313,12 USD alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
b. Hesaplama; Ödemelerde Ödeme Tarihindeki TCMB USD Alış Kuru Baz Alınırsa = 749.860,00 USD – (228.054,58 USD+212.616,48 USD +99.837,30 USD ) = 209.351,64 USD Davalının Borçlu olduğu ancak İbra Protokolü kapsamında bu borçtan 185.000 USD’nin düşüm yapılması sonrasında Davacının 24.351,64 USD alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Ancak sulh ve ibra sözleşmelerinin hukuki nitelikleri kapsamında, taraflar arasındaki sözleşmede davalıya verilen 185.000 USD ve Huqqabaz’a kaparo olarak verilen 1.180.000 TL dışında geri kalan bedelin iadesine ilişkin düzenleme olmadığı için Nihai takdir Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere, yukarıda “… Ödemelerini İadesi” başlıklı tablo dikkate alındığında, tarafların sulh anlaşmaları çerçevesinde yaptıkları işlemlerle birlikte, alacaklının sadece davacı … olduğu, 24.351,64-USD tutarındaki alacağından (bkz. Sulh ve İbra Protokolü m. 4 vasıtasıyla) fedakarlık ettiği kabul edilebilir.
4. Sözleşmenin dördüncü maddesinin hukuki niteliğinin ibra sözleşmesi mi yoksa sulh sözleşmesi mi olduğunun açıklığa kavuşturulması önem arz eder. Nitekim bu iki sözleşme farklı hüküm ve sonuçlara tabidir. Dördüncü madde ile “Sulh ve İbra Protokolü”nün geneli birlikte değerlendirildiğinde, dördüncü maddenin mahkeme dışı sulh sözleşmesi niteliğinde olduğu kanaatindeyiz .
Bu kanaate ulaşırken;
– Sözleşmenin geneli ve dördüncü madde birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmenin taraflarının çeşitli fedakarlıklarda bulunduğu,
– Tarafların “Sulh ve İbra Protokolü” ile sadece bir alacak hakkından ibra edilmesinin ötesinde karşılıklı fedakarlık yoluyla aralarındaki hukuki ilişkiyi yeni bir düzene koyma gayesi güttüğü,
– Tarafların ibra sözleşmesindeki gibi belirli bir alacaktan ziyade belirsiz nitelikte alacakları da çevreleyebilecek belirsiz bir hukuki ilişki yeni bir düzene kavuşturmak için sözleşme kurduğunu gözetmekteyiz.
c. NETİCE:
Takdir Sayın Mahkemenin olmak üzere, dava dosyası ve ekinde yer alan her türlü bilgi, belge, tüm deliller ve davacı tarafın ticari defterleri üzerinde yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde ve hukuki niteleme ve takdir Sayon Mahkemenin olmak üzere;
 Davacı şirketin 2018-2019 yılına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu,
 Davalı şirketin ticari defter ve belgelerini ibraz etmediği, dosya kapsamında yerinde inceleme talebinde bulunmadığı,
 Taraflar arasındaki hukuki ilişkilerin mahkeme dışı sulh sözleşmesi niteliğinde olan “Sulh ve İbra Protokolü” sebebiyle yeni bir hukuki düzene kavuştuğu,
 Sözleşmenin üçüncü maddesi gereğince, davacılar … ve …, davalılar … ile …’e 185.000 USD ödediği, sözleşmede 185.000 USD’nin elden verildiğinin yazmadığı, bu meblağın elden mi verildiğinin tespit edilemediği,
Burada Sayın Mahkemenin takdirine göre;
Elden verildiğinin kabul edilmesi halinde davacıların 185.000 USD mükerrer ödeme yapmış olacağı,
Elden verilmediğinin kabul edilmesi halinde ise ;
a. Hesaplama; 1 USD 5,12 TL olarak baz alınırsa = 749.860,00 USD – (230.468,75 USD+224.609,38 USD+105.468,75) = 189.313,12 USD Davalının Borçlu olduğu ancak İbra Protokolü kapsamında bu borçtan 185.000 USD’nin düşüm yapılması sonrasında Davacının 4.313,12 USD alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
b. Hesaplama; Ödemelerde Ödeme Tarihindeki TCMB USD Alış Kuru Baz Alınırsa = 749.860,00 USD – (228.054,58 USD+212.616,48 USD +99.837,30 USD ) = 209.351,64 USD Davalının Borçlu olduğu ancak İbra Protokolü kapsamında bu borçtan 185.000 USD’nin düşüm yapılması sonrasında Davacının 24.351,64 USD alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
c. Ancak sulh ve ibra sözleşmelerinin hukuki nitelikleri kapsamında, taraflar arasındaki sözleşmede davalıya verilen 185.000 USD ve …’a kaparo olarak verilen 1.180.000 TL dışında geri kalan bedelin iadesine ilişkin düzenleme olmadığı için Nihai takdir Sayın Mahkeme’ye ait olmak üzere, yukarıda “… Ödemelerini İadesi” başlıklı tablo dikkate alındığında, tarafların sulh anlaşmaları çerçevesinde yaptıkları işlemlerle birlikte, alacaklının sadece davacı … olduğu, 24.351,64-USD tutarındaki alacağından (bkz. Sulh ve İbra Protokolü m. 4 vasıtasıyla) fedakarlık ettiğinin kabul edilebileceği,” yönünde görüş ve tespitte bulunmuşlardır.
30/07/2020 tarihli bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığından dosyanın öncekilerden farklı bir YMM, ticaret hukuku konusunda uzman öğretim görevlisi bilirkişiye tevdine, her bir davacının dava tarihi itibariyle varsa alacak miktarının hesaplanması, sulh ve ibra protokolünün yalnız akit taraflar yönünden dikkate alınması suretiyle hesaplama yapılması istenilmiş ve bilirkişi …ve … tarafından sunulan 06/01/2021 tarihli raporda özetle, davacı… Tic. A.Ş.’nin defter ve belgeleri üzerinde yapılan incelemede; ticari defterlerin açılış tasdiklerinin süresinde yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” olması başlıklı 222/1 uyarınca eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrular nitelikte olduğu,
1) Davacı …’ın davalılarla parasal bir ilişkisinin olmadığı ve bu yönüyle bir alacağının bulunmadığı,
2) Davacı … …Tic. A.Ş. dışında davalılara bir ödeme yapmadığı sadece davalıların kontrolündeki dava dışı … A.Ş.’ye başlangıç aşamasında 24.940,00 USD ve 74.940,00 USD tutarlarını gönderdiği, sonrasında … Tic. A.Ş. tarafından 04.01.2019 tarihinde Davacı … …’ye bu tutarların karşılığı olarak 540.000,00 TL (99.837,30 USD) ödenmiş olduğu ve Davacı … …’nin davalılardan bir alacağının bulunmadığı,
3) Davacı … A.Ş. tarafından davalılara 20.11.2018 tarihinde 649.980,00 USD ödendiği, davalılar tarafından bu tutarın 228.054,58 TL’lik kısmının davacı adına kaparo olarak 29.11.2018 tarihinde verildiği, 04.01.2019 tarihinde 212.616,48 USD’nin banka hesabına gönderildiği, taraflar arasındaki 04.01.2019 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü”ne göre de 185.000,00 USD’nin iş geliştirme bedeli olarak davalıların olması gerektiği sonucuna varıldığından davalıların Davacı …Tic. A.Ş.’ye 24.308,94 USD bakiye borcunun kaldığı,
4) Davacılar tarafından 04.01.2019 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü”ne göre 185.000,00 USD’nin iş geliştirme bedeli olarak nakden davalılara ödenmiş olduğunun kabulü halinde davalıların Davacı …Tic. A.Ş.’ye 209.308,94 USD bakiye borcunun kaldığı ” yönünde görüşte bulunmuşlardır.
Davacılar vekilinin rapora itirazlarının değerlendirilmesi, ayrıca Kuveyttürk Bankasının dosyada mevcut 14.01.2020 tarihli müzekkere cevabı dikkate alınarak 04.01.2019 tarihli protokolde taraf olmayan davacı şirket hesabından çekildiği iddia edilen para nedeniyle şirket yetkililerinin sorumlu olup olmadığının TTK. 556 ve devamı maddeleri gereğince incelenip sorumluluk davası için gereken dava şartının bulunup bulunmadığı, bu yönde alınmış genel kurul kararı olup olmadığı hususlarının da değerlendirilerek davacı şirkete gönderilen paranın davalı … tarafından ne şekilde kullanıldığı ve şirket zararının bulunup bulunmadığı, varsa zarar miktarı konusunda ek rapor tanzim edilmesinin istenmesine karar verildiği ve bilirkişi …ve … tarafından sunulan13/07/2021 tarihli ek raporunda özetle,…1) Davacı …’ın davalılarla parasal bir ilişkisinin olmadığı ve bu yönüyle bir alacağının bulunmadığı,
2) Davacı … …’nin…Tic. A.Ş. dışında davalılara bir ödeme yapmadığı sadece davalıların kontrolündeki dava dışı …Tic. A.Ş.’ye başlangıç aşamasında 24.940,00 USD ve 74.940,00 USD tutarlarını gönderdiği, sonrasında … A.Ş. Tarafından 04.01.2019 tarihinde Davacı … …’ye bu tutarların karşılığı olarak 540.000,00 TL (99.837,30 USD) ödenmiş olduğu ve Davacı … …’nin davalılardan bir alacağının bulunmadığı,
3) Davacı …Tic. A.Ş. tarafından davalılara 20.11.2018 tarihinde 649.980,00 USD ödendiği, davalılar tarafından bu tutarın 228.054,58 TL’lik kısmının davacı adına kaparo olarak 29.11.2018 tarihinde verildiği, yani 1.180.000,00 TL’nin … tarafından kaparo olarak verilmiş olduğu, 04.01.2019 tarihinde 212.616,48 USD’nin banka hesabına gönderildiği, taraflar arasındaki 04.01.2019 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü”ne göre de 185.000,00 USD’nin iş geliştirme bedeli olarak nakden davalılara ödenmemiş olduğunun mahkeme tarafından kabul edilmesi ve de davalıların alması gerektiği sonucuna varılması halinde, davalıların Davacı … A.Ş.’ye 24.308,94 USD bakiye borcunun kaldığı,
4) 1.180.000,00 TL’nin … tarafından kaparo olarak verilmemiş olduğu ve de Davacılar tarafından 04.01.2019 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü”ne göre 185.000,00 USD’nin iş geliştirme bedeli olarak nakden davalılara ödenmemiş olduğunun mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde bu kez Davacı …Tic. A.Ş.’ye 252.363,52 USD (24.308,94 USD * 228.054,58 USD) bakiye borcunun kaldığı,
5) 1.180.000,00 TL’nin … tarafından kaparo – olarak verilmemiş olduğu ve de Davacılar tarafından 04.01.2019 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü”ne göre 185.000,00 USD’nin iş geliştirme bedeli olarak nakden davalılara ödenmiş olduğunun mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde bu kez Davacı … Tic. A.Ş.’ye 437.363,52 USD (24.308,94 USD + 228.054,58 USD+ 185.000,00 USD) bakiye borcunun kaldığı,
6) 1.180.000,00 TL’nin … tarafından kaparo olarak verilmiş olduğu ve de Davacılar tarafından 04.01.2019 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü”ne göre 185.000,00 USD’nin iş geliştirme bedeli olarak nakden davalılara ödenmiş olduğunun mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde bu kez Davacı …Tic. A.Ş.’ye 209.308,94 USD (24.308,94 USD * 185.000,00 USD) bakiye borcunun kaldığı,
7) 04.01.2019 tarihli Sulh ve İbra Protokolü başlıklı belgenin imza tarihinde davacıların …A.Ş. yönetim kurulu üyesi sıfatını taşıdıkları, dolayısıyla … A.Ş. adına imza yetkilerinin bulunduğu,
8) Davacıların taleplerinin kuruluştan doğan sorumluluğa ilişkin olmadığı, ayrıca Sulh ve İbra Protokolü başlıklı belgenin Borçlar Kanunu çerçevesinde bir sulh ve ibra sözleşmesi niteliğinde olduğu, Ticaret Kanunu çerçevesinde genel kurulda alınmış bir ibra kararı niteliğinde olmadığından TTK m.559 hükmünün uygulanma kabiliyeti bulunmadığı, bu hususun nihai takdir ve hukuki değerlendirmesinin Sayın Mahkemeye ait olduğu,
9) Dolandırıcılın iddiâsıyla buaçılmışın ceza soruşturması bulunduğu, dolandırıcılığa ilişkin iddiaların değerlendirilmesinin heyetimizin uzmanlık alanı dışında kaldığı, Yukarıdaki açıklamalarımız çerçevesinde, yapılan ek incelemede kök raporda vardığımız sonucu değiştirecek bir husus bulunmadığı …” şeklinde görüş ve kanaat bildirmişlerdir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, limited şirket müdürünün sorumluluğundan kaynaklı tazminat istemi ile aracılık hizmetinin sunulmamış olduğu iddiasına dayanılarak hizmet bedelinin iadesi ve uğranılan maddi zararların tahsili istemine ilişkindir.
… isimli işletmenin devri ve işletilmesi amacıyla 200.000,00 TL sermayeli …Tic. A.Ş isimli şirketin kurulduğu, davacı … …’nin %50, davacı …’ın %25 ve davalı … ‘in %25 sermaye payına sahip oldukları, davalılardan …`in ilk bir yıl için yönetim kurulu başkanı ve şirketi münferiden temsile yetkili olduğu, davalı …’in pay sahibi ve yönetici sıfatının bulunmadığı , … isimli işletmenin devri amacıyla davacı … …’nin …Tic. A.Ş. ‘ne 649.980,00 USD, dava dışı …A.Ş’ne 24.940,00 USD+ 74.940,00= 99.880 USD USD ödeme yaptığı , dava dışı …A.Ş. `nin hesabına …Tic. A.Ş hesaplarından çekilen 649.980 USD nin aktarıldığı böylece davacı … … tarafından doğrudan gönderilen 99.880 USD ile birlikte toplam 749.860 USD bedelin tamamının dava dışı …Tic. A.Ş. `nin hesabına geçtiği , 04.11.2019 tarihinde dava Dışı …Tic. A.Ş.`nin banka hesabından davacı … Tic. A.ş. hesabına 1.150.000,00 TL (212.616,48 USD) iade edildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
… Cumhuriyet Başsavcılığının …soruşturma sayılı dosyası , dava dilekçesi ve imzası inkar edilmeyen sulh ve ibra protokolü başlıklı belgeden; davalılardan …’in … isimli işletmenin devir işlemlerine esas olmak üzere davacı … A.Ş. adına 228.054,58 USD yi (1.180.000,00 TL) kaparo olarak verdiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, davacı … tarafından …AŞ’ye aktarılan 649.980,00 USD sermayeden kasada olan 1.150.000,00 TL (217.000,00 USD) ile … isimli işletme devri için davalı … tarafından işletme sahiplerine ödenen 1.180.000,00 TL (225.000,00 USD) dışında kalan 210.000,00 USD’nin şirket kasasında mevcut olmaması nedeniyle bu miktar paranın ve 185.000,00 USD aracılık ücretinin ve bu süreçte davacı gerçek kişilerin uğradığı maddi zararların şirketi münferiden temsile yetkili yönetim kurulu başkanı davalı …’den ve işletmenin devri için aracılık yapan davalı …’den tahsilinin talep edilip edilemeyeceği, taraflar arasında 04/01/2019 tarihinde akdedilen “Sulh ve İbra Protokolü” başlıklı sözleşmenin davacıların talepte bulunmasına engel olup olmayacağı hususlarında toplanmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen “SULH VE İBRA PROTOKOLÜ” başlıklı sözleşmede
” Bir tarafta …A.Ş. ortakları …, … adresinde mukim … ve … (T.C. …) ile diğer tarafta … (T.C. …), … Ticaret A.Ş. ve … A.Ş. yetkilisi … (T.C. …) aralarındaki hukuki ilişkiye yönelik olarak aşağıdaki hususlarda anlaşmışlardır.
1- … franchise zincirinin … yer alan işletmesinin franchise kullanım ve işletme haklarının …Ticaret A.Ş. tarafından alınması için, … Tic. A.Ş.’ye … tarafından 1.180.000 TL (BirMilyon YüzseksenBin Türk Lirası) tutarındaki para kaparo olarak verilmiştir. Bu …’in iş geliştirme kapsamında yaptığı bir işlemdir.
2- …, elinde bulundurduğu … A.Ş’ye ait %25 payını yine aynı şirketin ortaklarından …’a devredecektir,
3- Yapılacak bu işlemler ve devir karşılığında ayrıca yine bugüne kadar yapılmış olan iş geliştirme faaliyetleri karşılığında …Ticaret A.Ş. ortakları olan … ve…, … ve …’e sulh ve ibra protokolünün imza tarihinde geçerli olan kurdan KDV hariç net 185.000 USD (YüzSeksenBeşBin Amerikan Doları) vermiştir.
4- …ve …, bu sözleşmenin imzasıyla birlikte …’i hem aslen hem de vekâleten yürüttüğü görevlerle ilgili olarak, … A.Ş.’yi ve …’i hem aslen hem de vekâleten yürüttüğü görevler açısından, kendi hür iradeleri ile Sulh olmuş ve İbra etmiş olup başkaca herhangi bir nam ve sıfatta talepleri olmayacaktır.
5- İşbu protokolün içeriği … (T.C. …) tarafından …’ye tercüme edilmek suretiyle imza altına alınmıştır. ” hususları kararlaştırılmış ve davalılar imza inkarında bulunmamışlardır.
Protokolün imzalandığı tarihte, …, … ve …A.Ş.nin yönetim kurulu üyesi, … ise hem …Ticaret A.Ş. hem de …Ticaret A.Ş. yetkilisi konumundadır.
Limited şirket müdürlerinin sorumluluğu, 6102 sayılı TTK’nda anonim şirket sorumluluk hükümlerine atıf yapılarak düzenlenmiştir. TTK m. 644 fıkra 1 bent a hükmü açıkça, anonim şirketlere ilişkin sorumluluk hükümlerinin limited şirketlere de uygulanacağını, hüküm altına almıştır. Atıf yapılan anonim şirketlere ilişkin hukuki sorumluluk hükümleri, TTK’nın ikinci kitabının dördüncü kısmının sonunda, onbirinci bölümde m. 549 ilâ 561 arasında toplu olarak düzenlenmiş ve m. 549-555 de sorumluluk halleri altı başlık altında toplanmış bulunmaktadır. Sorumluluk hallerinin özel olarak sayıldığı başlıklarda, sorumluluğun konusu, sorumlular ve sorumluluk şartları ile sorumluluğun hukuki sonucu gösterilmiştir. Böylece, TTK m. 555 ilâ 561 de düzenlenen ve ortak hüküm niteliği taşıyan, şirketin zararına, müteselsil sorumluluğa, ibraya, zamanaşımına ve yetkili mahkemeye ilişkin hükümlerin de limited şirkette uygulanmasına imkan verilmiştir. Müdürlerin hukuki sorumluluğu esas itibariyle TTK’nun 553 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde organa özgü sorumluluğu, müdürlerin, yöneticilerin, tasfiye memurlarının sorumluluğu yanında, kurucuların sorumluluğunu da içerecek şekilde hüküm altına almıştır. Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır.
Yargılama sırasında davacılar vekili davalı … aleyhine sorumluluk davası açılmasına ilişkin genel kurul kararını ibraz etmiş olup dava şartına ilişkin eksiklik yargılama sırasında tamamlattırılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir.” şeklindeki düzenleme ile ibra, borcu tamamen veya kısmen ortadan kaldıran bir sebep olarak borcun sona erme hâlleri arasında sayılmıştır.
Sulh ve ibra protokolünde davacı gerçek kişilerin, davalıları 04/01/2019 tarihine kadar yürüttükleri görevlerle ilgili olarak açıkça ibra ettikleri anlaşıldığından davacı gerçek kişilerin davalılardan alacak ve tazminat talebinde bulunamayacağı kanaatine varılmış; davacılar … ve …’ın davasının her iki davalı yönünden de reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosya kapsamı ve bilirkişi raporlarından;1.180.000,00 TL( 228.054,58 USD) nin … tarafından kaparo olarak verilmiş olduğu , 04.01.2019 tarihli “Sulh ve İbra Protokolü”ne göre 185.000,00 USD iş geliştirme bedelinin davalıya ödenmiş olduğu, 212.616,48 USD nin de davalılar tarafından davacı şirkete iade edilmiş olduğu dikkate alındığında davacı şirket hesabında bulunması gereken 649.980,00 USD den 212.616,48 USD ve 228.054,58 USD nin düşülmesi halinde davacı şirket kasasında 209.308,94 USD bulunması gerektiği, davalı …’in şirketin yönetim kurulu başkanı ve münferiden temsile yetkili olması nedeni ile şirket kasasında bulunması gerekirken dava dışı şirket hesabına aktarıldığı tespit edilen 209.308,94 USD zarardan sorumlu olduğu anlaşılmakla davacı …’nin …’e yönelik davasının kısmen kabulü ile 209.308,94 USD’nin 08/03/2019 tarihinden itibaren devlet bankalarınca USD cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faizi ile birlikte (reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla) davalı …’den tahsili ile davacı şirkete verilmesine , fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş, davalı …’in davacı … A.Ş. de pay sahibi ve yönetici sıfatının bulunmadığı ,davacı şirketin davalı …’den talepte bulunamayacağı anlaşılmakla davacı şirketin bu davalıya yönelik davasının ise reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar … ve …’ın davasının REDDİNE,
-Davacı …’nin …’e yönelik davasının KISMEN KABULÜ İLE, 209.308,94 USD’nin 08/03/2019 tarihinden itibaren devlet bankalarınca USD cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faizi ile birlikte (reeskont faiz oranını geçmemek kaydıyla) davalı …’den tahsili ile davacı şirkete verilmesine,
-Davacı şirketin …’e yönelik davasının REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hükmolunan miktar üzerinden hesaplanan 78.026,47 TL nispi karar harcından peşin yatırılan 36.921,56 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 41.104,91 TL harcın davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından peşin yatırılan ve mahsup edilen 36.921,56 TL harcın davalı …’den tahsili ile davacı …ne verilmesine,
4-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 72.778,43 TL vekalet ücretinin davalı …’den tahsili ile davacı …’ne verilmesine,
5-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davacı …nin reddedilen tazminat talebi üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.771,25 TL vekalet ücretinin davacı …nden tahsili ile davalı … e verilmesine,
6-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden …nin reddedilen tazminat talebi üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 72.910,42 TL vekalet ücretinin davacı …nden tahsili ile davalı … verilmesine,
7-Davalılar … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden davacılar …ve …’ın reddedilen alacak talepleri üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 67.629,10 TL vekalet ücretinin bu davacılardan alınıp davalılar … ve …e verilmesine,
8-Davacılar …ve … tarafından yapılan yargılama giderlerinin bu davacılar üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı … tarafından yapılan toplam 11.000,00 TL bilirkişi ücreti, 290,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 11.290,20 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 5.982,63 TL yargılama giderinin davalı …’den tahsili ile davacı şirkete verilmesine, bakiye kısmın davacı şirket üzerinde bırakılmasına,
10-Arabuluculuk faaliyeti nedeni ile Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1320.00 TL arabulucu ücretinin davalı …’den tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/06/2022

BAŞKAN …
e-imza
ÜYE …
e-imza
ÜYE …
e-imza
KATİP …
e-imza