Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/154 E. 2022/24 K. 14.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/154 Esas
KARAR NO:2022/24

DAVA:Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/03/2019
KARAR TARİHİ:14/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı banka tarafından ….İcra Müdürlüğünün … E.sayılı dosyası ile girişilen icra takibinde, takip dayanağı olarak içeriği belli de olmayan kredi ilişkisi ileri sürülerek davacı da borçlular arasında gösterildiğini,takip dayanağı genel kredi sözleşmesi incelendiğinde davacının isim ve imzası bulunmadığından adı geçen kredi sözleşmesinin davacıyı bağlayıcı niteliği bulunmadığını, arabuluculuk müracaatından da sonuç alınamamış ve anlaşma sağlanamamış olması nedeniyle iş bu davanın açılma zorunluğu doğduğunu,, yukarda arz edilen nedenle, davacının … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasından davalıya borçlu bulunmadığının tespiti ile takibin davacı yönünden iptaline, alacağın %20’sinden az olmamak üzere haksızlık tazminatı ile yargı gideri ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesinini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın müşterilerinden … Sanayi ve Tic. Ltd. Şti’ne Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden ticari krediler kullandırıldığını, davacı … ise iş bu sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine hesaplar kat edilerek; Davacı/borçluya … 2. Noterliği’nin 21.06.2018 tarih … yevmiye numaralı ihtarnameleri ile borçlarının ödenmesi ihtar edildiğini,İhtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine Müvekkili Banka tarafından muaccel olan alacağının tahsili amacıyla …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile genel haciz yolu ile takip başlatıldığını, davacı borçlu yönünden icra takibi 23.11.2018 tarihinde kesinleştiğini, Dosyaya 11.04.2019 tarihli dilekçe ekinde sundukları Genel Kredi Sözleşmeleri aslı incelendiğinde davacının isim ve imzasının mevcut olduğu, taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmeleri delil anlaşması niteliğinde olup, müvekkili Bankanın defter ve kayıtlarının kesin delil olacağı davacı borçlular tarafından kabul edildiğini, buna göre, Müvekkili Bankanın defter ve kayıtları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile alacağın mevcudiyetinin sabit olduğunu, davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu ticari kredi borcundan dolayı davalı bankaya borçlu bulunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu borç nedeniyle, davacının davalı bankaya borçlu bulunup bulunmadığı hususundan kaynaklanmaktadır.
…. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; icra dosyasından davacı …’nin de aralarında bulunduğu takip borçluları aleyhine toplam 44.447,61 TL’lik kredi alacağından kaynaklı ilamsız takipsiz ödeme emri gönderildiği sonrasında huzurdaki menfi tespit davasının açıldığı anlaşıldı.
Mahkememizce deliller toplanıp dosya üzerinde bankacı bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılmış olup, bankacı bilirkişi tarafından hazırlanan 19/03/2020 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; Davalı bankanın takip tarihi itibarı ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile,¸
33.405,37 TL alacaklı olduğunun hesaplandığı, Borç tamamen öndeninceye kadar 25.237,27 TL asıl alacaklar üzerinden %50 oranında temerrüt faizi istenebileceği, bilirkişi raporunda da tablolarda görüldüğü üzere davacının imzasının bulunduğu 11.07.2012 tarihli sözleşmenin yürürlükte olduğu tarihte dava dışı asıl borçluya çek karneleri teslim edildiği ve bu çek karnelerinden 30831 seri nolu çekin deposu talep edildiği, dolayısıyla bilirkişi raporundaki Yargıtay kararları doğrultusunda davacının sorumlu olduğu, yine bilirkişi raporundaki tablolarda görüldüğü üzere davacının imzasının bulunmadığı takibe konu banka alacağı 21.04.2017 tarihinden sonra davalı banka tarafından dava dışı asıl borçluya 14.02.2018 tarihinde kullandırılan 12 ay vadeli 41.300,00 TL’lık kredinin ödenmemesi üzerine oluştuğu kanaatinin bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin bilirkişi kök raporuna karşı itiraz ve beyanları doğrultusunda aynı bankacı bilirkişiden alınan 18/05/2021 tarihli ek raporda özetle; davalı bankanın takip tarihi itibarı ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 33.405,37 TL alacaklı olduğunun hesaplandığı, borç tamamen öndeninceye kadar 25.237,27 TL asıl alacaklar üzerinden %50 oranında temerrüt faizi istenebileceği, bilirkişi ek raporundaki tablolarda görüldüğü üzere davacının imzasının bulunduğu 11.07.2012 tarihli sözleşmenin yürürlükte olduğu tarihte dava dışı asıl borçluya çek karneleri teslim edildiği ve bu çek karnelerinden 30831 seri nolu çekin deposu talep edildiği, bilirkişi raporundaki tablolarda görüldüğü üzere davacının imzasının bulunmadığı takibe konu banka alacağı 21.04.2017 tarihinden sonra davalı banka tarafından dava dışı asıl borçluya 14.02.2018 tarihinde kullandırılan 12 ay vadeli 41.300,00 TL lık kredinin ödenmemesi üzerine oluştuğu, davanın menfi tespit davası olması nedeniyle dava tarihine kadar yapılan faiz hesabı neticesinde davalı bankanın davacıdan dava tarihi itibarı ile 4.731,99+ 3.995,90 TL takip tarihi itibarı ile işlemiş faiz=8.727,89 TL, 236,60 TL+199,80 TL takip tarihi itibarı ile BSMV = 436,40 TL, davalı banka kredi alacağına ilişkin, davacının ….İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itiraz nedeniyle davalı bankanın davacıdan 07.11.2018 takip tarihi itibarı ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile 25.237.27 TL asıl alacak, 8.727,89 TL işlemiş faizi, 436,40 TL BSMV, 1.787,20 TL masraf, 485,00 TL ihtiyati haciz masrafı,100,20 TL haciz harç masrafı olmak üzere 36.773,96 TL alacaklı olduğu, fazla talebinin yerinde olmadığı, davacının 1.600.00 TL lık çek depo talebinden sorumlu olduğu, 25.237,27 TL asıl alacağa dava tarihinden itibaren yıllık % 50 oranında temerrüt faizi ve bu faizin %5 BSMV’nin davalıdan istenebileceği kanaati bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamında, alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında yapılan hesaplamalar denetime elverişli olduğundan yapılan hesaplamalar hükme esas alınmış olup davacı takip borçlusu kefilin takibe konu borçtan sorumluluğuna ilişkin hukuki değerlendirmede; Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacak nedeniyle, davacı müteselsil kefilin davalı bankaya borçlu bulunup bulunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.
T.C. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 14/05/2020 ve 2018/1838 Esas, 2020/540 Karar sayılı ilamında da ayrıntılı olarak belirtildiği üzere;
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 4.7.2001 gün ve E:2001/19-534, K:2001/583 sayılı ilamı).
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez (11.06.1969 gün ve 1969/4-6 sayılı YİBK’nın Gerekçesi).
Somut olayda, davalı banka ile dava dışı kredi asıl borçlusu arasında iki adet kredi sözleşmesi bulunduğu; davacı kefilin, 11/07/2012 tarihli 300.000,00 TL limitli kredi sözleşmesine kefil olduğu ancak 21/04/2017 tarihli 1.000.000,00 TL limitli kredi sözleşmesine kefil olmadığı bilirkişi incelemesi sonucu tespit edilmiş olup dosyada mübrez sözleşmeler incelendiğinde de sonradan akdedilen GKS’de davacının imzasının bulunmadığı sabittir.
Davaya konu takip dayanağı alacak da (çek sorumluluk depo bedeli haricinde) davalının kefil olmadığı 21/04/2017 tarihli 1.000.000,00 TL limitli kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davalı banka, davacının kefaletinin bulunduğu 11/07/2012 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklandığına ilişkin herhangi bir belge sunmamıştır. Dava dışı asıl borçlunun borcunun (çek sorumluluk depo bedeli haricinde) davalının kefil olmadığı 21/04/2017 tarihli 1.000.000,00 TL limitli kredi sözleşmesi ile kullandırılan krediden kaynaklandığı, davacının kefil olduğu 11/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesi ile asıl borçluya kullandırılan krediden (çek sorumluluk depo bedeli haricinde) kaynaklanmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre; davalı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan ve davacının kefil olduğu 11/07/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan (çek sorumluluk depo bedeli haricinde) takibe konu herhangi bir talebin bulunmadığı, Bu kredi sözleşmesinden sonra davalı banka ile asıl borçlu arasında 21/04/2017 tarihinde yeni bir kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının bu yeni imzalanan kredi sözleşmesinde kefaleti bulunmamaktadır. Söz konusu bu yeni kredi sözleşmesinde taraflar arasında imzalanan ilk kredi sözleşmesinin devamı niteliğinde olduğuna veya ilk kredi sözleşmesi ile bağlantı olduğuna dair bir ibare de bulunmamaktadır. Davacının kefil olduğu kredi sözleşmesine göre asıl borçluya kullandırılan (çek sorumluluk depo bedeli haricinde) bir krediden kaynaklı takibe konu edilen borcu bulunmadığından ve kefaletin feriliği ilkesi gereğince kefilin sorumluluğu için geçerli bir asıl borcun bulunması gerektiğinden davacının kefil olarak imzası bulunmayan ikinci kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulmasına imkan bulunmamaktadır. Yargıtay kararları da bu yöndedir. (Yargıtay 19 HD’nin 2016/7245 E., 2017/1368 K.; 2013/17995 E., 2014/641 K.; 2012/12599 E., 2012/19084 K. sayılı kararları)
Kötüniyet tazminatı İİK 67/2 maddesinde düzenlenmiştir. İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir. Alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir. Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.06.1980 tarihli ve 1979/9-82 E., 1980/2073 K.; 10.04.2002 tarihli ve 2002/19-282 E., 2002/299 K.; 27.04.2005 tarihli ve 2005/19-286 E., 2005/268 K., 21.10.2015 tarihli ve 2013/19-2415 E., 2015/2335 K., 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Kötü niyet kavramının, somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerekmesi itibariyle, açıklanan bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında GKS’lerin imzalandığı, bu GKS’ler kapsamında asıl borçluya kredi kullandırıldığı, bu GKS’lerden 11.07.2012 tarihli olanı davacı müteselsil kefil olarak imzalamıştır. Davacı kefilin imzasının bulunduğu 11/07/2012 tarihli sözleşmenin yürürlükte olduğu tarihte dava dışı asıl borçluya çek karneleri teslim edildiği ve bu çek karnelerinden 30831 seri nolu çekin deposu talebinin yerinde olduğu, bir diğer uyuşmazlık asıl borçlunun daha sonra davalı banka ile imzaladığı diğer GKS’den kullandırılan kredi dolayısı ile oluşan borcun kefalet kapsamında olup olmadığından çıkmaktadır. Buna göre olayın özelliğinden davalı bankanın takipte kötü niyetli olduğu anlaşılamamaktadır. Davacı da davalının takipte kötü niyetli olduğunu ispatlayamamıştır. Bu nedenle şartları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekmiş olup davacının davasının kısmen kabulü ile davacının …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takip tarihi itibarıyla 27.378,10-TL asıl alacak, 12.473,44- TL işlemiş faiz, 623,67-TL BSMV, 485,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti ve 100,20-TL ihtiyati haciz harcı olmak üzere toplam 42.660,00-TL yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin 1.787,20-TL ihtarname masrafı nakdi alacağı ve gayri nakdi 1 adet çek yaprağı sorumluluk bedeli olan 1600,00-TL’nin depo edilmesi talebine ilişkin borçlu olunmadığı tespiti talebi yönünden taleplerinin reddine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine davalının tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-)Davacının, davasının KISMEN KABULÜ ile davacının …. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında takip tarihi itibarıyla 27.378,10-TL asıl alacak, 12.473,44- TL işlemiş faiz, 623,67-TL BSMV, 485,00-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti ve 100,20-TL ihtiyati haciz harcı olmak üzere toplam 42.660,00-TL yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-)Fazlaya ilişkin 1.787,20-TL ihtarname masrafı nakdi alacağı ve gayri nakdi 1 adet çek yaprağı sorumluluk bedeli olan 1600,00-TL’nin depo edilmesi talebine ilişkin borçlu olunmadığı tespiti talebi yönünden taleplerinin reddine,
3-)Davacının kötüniyet tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine,
4-)Davalının tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine,
5-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen nakdi alacak miktarı üzerinden hesaplanan 2.914,10 TL nispi karar harcının peşin yatırılan 759,06 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 2.155,04 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-)Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen nakdi alacak miktarı üzerinden hesaplanan 6.345,80 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-)Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen nakdi alacak miktarı üzerinden hesaplanan 1.787,20 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-)Davacı tarafından yapılan toplam 1.569,00 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 1.505,89 TL yargılama gideri, 759,06 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı toplamı 2.300,85 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, mahkememiz gerekçeli kararının HMK 345 maddesi gereğince davalı yana tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek ve istinaf başvurma ve karar harçları ile istinaf gider avansının tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenebilmesi için davalı tarafın istinaf yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere, davacı yönünden ise reddedilen miktar yönünden kesin nitelikte verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 14/01/2022

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 759,06 TL
Karar Harcı : 2.914,10 TL
Noksan Harç : 2.155,04 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 1.700,00TL
Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 00,00 TL
Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 1.500,00 TL
Posta Giderleri : 69,00 TL