Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/997 E. 2022/117 K. 11.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/997 Esas
KARAR NO : 2022/117

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/10/2018
KARAR TARİHİ : 11/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 27/06/2011 tarihinde davalı şirket acentesi olarak faaliyete başladığını, başlangıçta müvekkili acenteye … acenle kodu verildiğini, müvekkilini acenteliğin tesisinden itibaren davalı şirket nam ve hesabına poliçelerin tanziminde aracılık yaptığını ve acente komisyonları almaya hak kazandığını sözleşmenin feshi tarihi olan 20/12/2017 tarihine kadar müvekkilinin üretim yaparak davalı şirkete portföy kazandırdığını , davalı şirketin … 47. Noterliği’nin … Tarih ve … Yevmiye nolu Fesihnamesi ile sözleşmeyi üç ay sonra etkisini doğuracak şekilde tek taraflı olarak fesih ettiğini, müvekkiline bu fesihnamenin öncesi herhangi bir ihtar ya da ihbarda bulunulmadığını, fesih iyi niyet kurallarına uymadığı gibi gerekçesiz olarak tek yanlı ve ani yapılması nedeniyle haksız bir fesih olduğunu, davalı şirketin fesih gerekçesi sunmamış olması ve tek taraflı ani olarak fesih yapış olmasının müvekkilini ticari açıdan zor bir duruma soktuğunu , davacının yenilemesi gelen poliçeleri yenileyemeyerek zarara uğramış olduğunu, T.C. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Sigortacılık Müdürlüğü’ne gönderdiği … tarih ve … sayılı yazıdan da anlaşılacağı üzere: “Bu kapsamda prim üretim ölçüleri önceden belirlenmeksizin üretim yetersizliği veya bağlı bulunan sigorta şirketince belirlenen Tiziko kabul esaslarına uygun biçimde acentelere aracılık edilen sigorta sözleşmelerinden elde edilen prim gelirleri ile tazminat ödemeleri arasındaki dengesizlik nedeniyle portföyün verimli olmamasının gerekçe gösterilmesi gibi hallerin acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması kapsamında değerlendirilmesinin ve bu noktada acentenin tazminat hakkının düşmesinin hakkaniyete uygun olmayacağı “ yönünde bildirmiş olduğu ilke kararı da dikkate alındığında, davalı şirketin fesih sebebi olarak teknik zarar edilmesinin gösterilmesinin feshin haksız ve hukuksuz olduğunu gösterdiğini, feshin haksız olması dolayısıyla müvekkilin denkleştirme tazminatı istem hakkı doğduğunu, müvekkilinin acentelik süresi boyunca davalı şirkete yeni müşteriler kazandırmış davalı şirketi sigortalılara tanıtmış ve en iyi şekilde temsil etmiş olduğunu, ayrıca sektörde davalı sigorta şirketinin acente kanallarını kapatacağı ve direk satış yöntemi ile davalı şirketin acente kanalı kullanmadan poliçe tanzim edeceği yönünde duyumlar alındığını bu duyumların doğruluğu ve davalı şirketin son bir kaç ay içinde yüzlerce acente kanalını kapatmış olması göz önüne alındığında gerçeklik kazandığını, müvekkilin sözleşmesi ani ve haksız olarak sonlandırılması karşısında ticari açıdan ve müşterileri karşısında da zor durumda kaldığını ve iş kaybına uğradığını, acenteliğin haksız ve hukuksuz olarak feshi ve davalıya hatırı sayılır sayıda sigortalı kazandırmış olması sebebiyle müvekkilinin TTK 122 maddesi uyarınca denkleştirme tazminatı talep etme hakkı bulunduğunu, sonuç olarak, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00-TL’nin acenteliğin ani ve haksız feshinden dolayı denkleştirme tazminatının acenteliğin feshi tarihinden itibaren reeskont faizi masraf ve ücreti vekaletle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH/
Davacı vekili ıslah dilekçesinde özetle; bilirkişi tarafından verilen kök ve ek rapor uyarınca müvekkilinin davalıdan 19.256,00-TL’sı denkleştirme tazminatı alacağı oluştuğu hesaplanmış olup yeni dava değerini arttırmak zaruretinin hasıl olduğunu, görülmekte olan davada Müddeabihin değerin 9.256,00-TL daha artırılmasını talep ve beyan etmiştir.
Islah dilekçesinin davalıya usulüne uygun tebliği sağlanmıştır.
SAVUNMA/
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı acentenin, 25.07.2016 tarihli Acentelik Sözleşmesi ile müvekkilinin acentesi olarak tayin edildiğini ve tarafların hak ve yükümlülükleri adı geçen sözleşmelerde tek tek belirtildiğini, davacı acentenin, müvekkil şirket ile imzalanan sözleşmedeki şartlara ve talimatlara uymadığından, taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesinin … 47. Noterliği nin … tarih ve … yevmiye numaralı fesihnamesi ile feshedildiğini, davacı tarafın, iş bu dava ile Acentelik Sözleşmesinin haksız feshedildiğinin tespiti ile denkleştirme tazminatı talep ettiğini, ancak; acente davacının belirtmiş olduğu gibi haksız sebeple feshedilmemiş olduğundan bu davanın reddi gerektiğini, davacının iddia ettiği bir zarar var ise davacı bu zararı bilebilecek ve miktarını hesaplayabilecek durumda olduğunu, bu nedenle davacının belirsiz alacak davası açmasının da hukuka uygun ve sözleşmenin haksız feshine iddialarının geçerli olmadığını, müvekkil şirketin şirket uygulaması gereği almış olduğu karar neticesinde davacı yanın acentelik sözleşmesini 3 ay sonra etkisini doğurmak üzere feshettiğini. her ne kadar sözleşmenin haksız feshedildiği iddia edilmişse de müvekkilin kanunda belirtilen 3 aylık ihbar suresine uyarak ve haklı gerekçelerle sözleşmeyi feshettiğini, belirsiz süreli sözleşmelerin ihbar süresine uyularak tek taraflı feshedilmesinin mümkün olduğunu, taraflar tacir olup, her tacir ticari işletmesinin menfaatlerini gözetmek ve korumakla yükümlü olduğunu, bu doğrultuda davacı acentenin kusursuz olması sözleşmenin devamlılığı için yeterli olmadığını, ticari işin niteliği gereği davacı ve müvekkili şirket arasında verimli bir çalışma gerçekleştirmek için ber ticari işin niteliği gereği kazanç sağlama amacıyla çalışma esaslarını düzenleyen acentelik sözleşmesi imzalandığını, iki taraflı ticari işletmenin amacının karlılık ve kazanç olduğunu, taraflardan birinin sürekli zarar ediyor olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve bir tarafin sürekli zarar etmesine katlanmasının söz konusu olamayacağını, vekalet ilişkisinin devam ettiği son döneme bakıldığında, müvekkili şirketin acenteliğini yürüten davacının, kendisine verilen hedeflerin sürekli altında kaldığı davacı acentenin, müvekkil şirketin birlikte çatıştığı tüm profesyonel acentelerin yıl bazında büyüme oranlarına bakıldığında da ortalamaların sürekli altında kaldığını yine davacı acentenin kendisine verilen, kendisinin de kabul ettiği hedefleri gerçekleştirememesi nedeniyle karşılıklı is ilişkisinin devamı imkansız hale geldiğini, davacı acenteyle verimli bir çalışma yürütülemediğini, hedef gerçekleştirme oranları ve büyüme yüzdeleri karşılaştırıldığında, bu oranların müvekkil şirketin çalıştığı diğer acentelerin ortalamasının çok altında olması nedeniyle davacı acente müvekkil şirketin karlılık oranının sürekli düşmesine neden olduğunu, davacı acentenin münhasıran şirketlerinin acenteliğini yapmadığı taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinde acentenin aynı bölgede başka sigorla şirketlerinin acenteliğini yapabileceğine ilişkin hüküm mevcut olmadığını, davacı acentenin müvekkili şirket dışında da sigorta şirketleriyle de çalıştığını, sigortacılık işlerine devam ettiğini bu sebeple komisyon kaybının olmadığını, yapılan feshe rağimen acentenin hala farklı şirketlerin acenteliğini yapması da göz önüne alındığında sözleşme feshedilse de davacının çalışmasına devam edebileceği sigorla şirketler bulunduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeyi feshi ihbar süresine uyarak ve haklı gerekçelerle feshettiğini, ayrıca davacının sözleşmenin feshinden sonra önemli menfaat elde edilmesi ve acentenin ücret kaybına uğraması gerektiğini, davacının bu talebinin değerlendirilebilmesi için de öncelikle müşteri çevresi listesinin mahkemeye ibrazı gerektiğini, yine aynı şekilde sözleşmenin feshinden sonra müvekkili şirket tarafından kullanıldığı iddia edilen müşteri portföyünün de bildirmesi gerektiğini, denkleştirme talep eden acentenin, müvekkili şirketin sözleşmenin feshinden sonra acente sayesinde önemli menlaat elde ettiğini ve ücret kaybına uğradığını ispat etmek zorunda olduğunu, acentelerinin üretimlerinin tamamına yakınının trafik üretimi olduğunu, müşterilerin de fiyat odaklı oldukları için, acentenin şirkete sağlamış olduğu müşteri bulunmadığını, fesih tarihinden sonra herhangi bir poliçe üretimi olmadığını, müvekkili şirketin davacının portföyünden önemli bir menfaat elde etmediğini, ayrıca davacı hali hazırda münhasır bir acente olmadığından müvekkili şirketin sözleşmeyi feshetmesi sebebi ile ücret kaybına uğradığı da söylenemeyeceğini, hakkaniyet temeline dayandırılan denkleştirme talebinin, acentenin gayretleri ile kazandırdığı müşteri çevresi, müvekkilinin marka değerine katkılar, sözleşmenin nc şekilde sona erdiği ve bunun karşısında müvekkilin bu müşteri çevresinden menfaat elde etmeye devam elmesi gibi hususların her somut olayda değerlendirilerek belirlenebileceği, oysa müvekkili şirketçe acentenin feshin acentenin müvekkile karşı yükümlülüklerini ihlal etmiş olmasına dayandığı ve müvekkil şirketin fesihten sonra da acentenin müşteri çevresinden menfaat elde etmediğini. davacı acentenin portföy tazminatına hak kazanacağı düşünülse dahi bu tazminat miktarının TTK 122 deki esaslara göre belirlenmesi gerektiğini, öncelikle davacının 5 yıllık faaliyeti sonucu hak ettiklerinin bulunması ve bu ortalamanın fesih sonrası acentenin kaybetmiş olduğu portföy/müşteri oranına uyarlanması gerektiğini sigorta şirketinin bu fesih ile önemli bir menlaat elde attığı ve fesih nedeni acentenin portföyünün % 10’unu kaybettiği düşüldüğünde acenteye ödenmesi gerekecek denkleştirme tazminatının 40.000-TL’lik primin kaybettiği %10 portföye oranı olan 4.000-TL ile sınırlı olacağını, dava konusu olayda da bu hususların dikkatlice incelenmesini ve denkleştirme tazminatında acentenin sözleşme” sonrası müşterilerini kaybettiği ya da müvekkil şirketin davanın müşterilerden menfaat elde ettiğine dair hiçbir durum söz konusu olmadığını, bu durumun aksini gösterir hiçbir bilgi/belge de bulunmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, sigorta acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle denkleştirme (portföy/müşteri) tazminatı istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki ihtilaf, Acentelik sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve haksız ise davacının denkleştirme tazminatı talep koşullarının bulunup bulunmadığı ve var ise miktarına ilişkin bulunduğu görüldü.
Somut olayda, taraflar arasında ilk acentelik sözleşmesinin 27/06/2011 tarihinde akdedilmiş olduğu, taraflar arasındaki ilk sözleşme 6762 sayılı yasanın yürürlükte olduğu dönemde yapılmış olduğu sonrasında taraflar arasında 25.07.2016 tarihinde akdedilen son acentelik sözleşmesi de sözleşmenin yenilendiği ve sözleşmenin belirsiz süreli olduğu görülmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, mülga 6762 sayılı TTK’nın sigorta hükümlerinde açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, anılan Kanun’un 134. maddesinde muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye yahut yukarıdaki hallere göre onun yerine geçenlere verileceği hükme bağlanmıştır. Fesihten sonraki tazminat alacağı bu şekilde belirlenmiştir. Ayrıca, fesih tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve uyuşmazlığa uygulanması gereken 5684 sayılı Sigorta Kanunu’nun 23/16. maddesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebileceği, ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkının düşeceği düzenlenmiştir.
Fesih ve dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.’nın “Acentelik Sözleşmesinin Sona Ermesi-Sebepleri kenar başlığı altında yer alan 121/1. maddesinde; “Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.” hükmü, 122. Maddesinde ise; “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır.
Denkleştirme tazminatı açısından, 6102 sayılı TTK’ nın 122/1-c maddesi de göz önüne alınmak suretiyle 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’ nun 23/15-16. maddeleri kapsamında sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra davalı sigorta şirketinin, davacı acentenin faaliyeti sonucu önemli menfaatler elde edip etmediği ya da hakkaniyetin bunu gerektirip gerektirmediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Mahkememizce taraflarca sunulan tüm deliller celbedilmiş ve dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine başvurulması neticesinde; SMMM Bilirkişi … ve Sigorta Hukuku ve Nitelikli Hesaplama Uzmanı Bilirkişi … tarafından hazırlanan 08.02.2020 tarihli bilirkişi kök raporunda özetle; davalı Sigorta Şirketi tarafından 14.12.2017 tarihinde gerçekleştirilen feshin TTK.’nun 121/1 maddesi ve Acentelik Sözleşmesinin 22. Maddesi hükmüne uygun olarak, 3 ay önceden ihbarda bulunmak suretiyle yapıldığı, ancak acenteye verilen hedeflerin gerçekleştirilememesi, portföyün verimli olmaması gibi hallerin acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması kapsamında değerlendirilmeyeceği ve bu noktada acentenin tazminat hakkının düşmesinin hakkaniyete uygun olamayacağı ve bu hallerin gerekçe gösterilmek suretiyle acentenin denkleştirme talebinin yok sayılamayacağı, (TTK. Md./122/1- 4. Fıkra hükmüne göre)”’denkleştirme talebinden önceden vazgeçilemeyeceği , yapılan açıklamalar mevcut veriler ve sistem üzerinden elde edilen üretim sonuçları çerçevesinde; Davacı acentenin, denkleştirme talebi/portföy tazminatı istemine ilişkin TTK 122/1 maddesinin (a) fıkrasına göre acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra yenilenen poliçeler üzerinden davalı sigorta şirketinin (4 29) oranında kayda değer bir menfaat elde ettiğinin söylenebileceği ve TTK.122/1 (c) fıkrasında yer alan ”Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” hükmü de dikkate alınarak bu kapsamda hakkaniyet gereği davacı acentenin denkleştirme talebinde bulunabileceğini, davacının Portföy Tazminatı isteminin, Portföy Tazminatı tutarının 19.562-TL olarak hesaplandığı kanaati bildirilmiştir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine; SMMM Bilirkişi … ve Sigorta Hukuku ve Nitelikli Hesaplama Uzmanı Bilirkişi … tarafından hazırlanan 17.08.2020 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle; davalı itirazlarından ilki verimlilik ve hedef konularındaki tespitlerine ilişkin olduğunu, Davalı özetle bir acentenin taahhüt ettiği hedefleri uygun şekilde tutturması gerektiğini, verimli çalışmanın esas olduğunu, sürümü artırma ve belirli bir kotayı doldurma, satışlarda belirtilen oranlara ulaşma gibi unsurların gerekli olduğunu ifade etmekte olduğunu, sigortacılık sektörü ve teamülleri gereği acentelik sözleşmesinin haklı nedenle sona erdirilmesi için borçlu temerrüdü, kötü ifa, primlerin eksik ve geç intikali, iyiniyet ilkelerine aykırı davranış ve işlemlerin bulunması gerektiği, Sigorta sektörü bakımından, hedeflerin yerine tam olarak getirilememesinin tek başına haklı ve geçerli sebep olmayacağı kanaatinde olduklarını, mahkemece de tazminat hakkının oluştuğu yönünden kanaat oluşur ise karara dayanak olacak zarar ve tazminat tutarı konusunda bir değerlendirme yapılması gerektiği açık olduğunu, davalı vekili diğer itirazında ise özetle, TTK 122.maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli çıkar sağlamaya devam etmesi ve acente tarafından müşterilerinin sigorta şirketine kazandırılması ve bu nedenle acentenin müşterilerini kaybetmesi dikkat edilmesi gereken hususlar olup, bu hususların inceleneceği ek bilirkişi raporu alınması yönünde olduğunu, denkleştirme talebi, çıkış noktası müşteri çevresi olan kendine özgü bir karşılık talebi olduğunu, acentelik sözleşmesinin feshinden sonra devam eden 109 müşteriye ait 315 poliçeye ilişkin olarak acentenin uğradığı gelir komisyon kaybının 20.287,00-TL olduğunu, diğer bir ifadeyle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı, davacı acentenin yenileme sürecinde muhtemelen elde edeceği komisyon en az 20.287,00-TL olacağını, dolayısıyla davalı sigorta şirketinin, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acentenin portföyü üzerinden düzenlenen poliçeler üzerinden %29 oranında kayda değer bir menfaat elde ettiğinin söylenebileceği, bu bağlamda hakkaniyet gereği davacı acentenin, kök raporda hesaplandığı üzere en fazla (üst sınır olarak) 19.256 TL denkleştirme talebinde bulunabileceği sonuç ve kanaati bildirilmiştir.
Dosya kapsamındaki veriler dikkate alındığında davalı şirketin anlaşmazlık dönemine (2012-2017) ilişkin ticari defterlerinin TTK.’nun ilgili maddeleri çerçevesinde usulüne uygun olarak tasdik işlemlerinin yapıldığı tespit edilmiş olmakla, davacının ticari defterleri şirketin lehine delil niteliği taşımaktadır.
Dosyada mübrez Acentelik Sözleşmesinin Hükümleri incelendiğinde; acentelik sözleşmesinin uyuşmazlıkla ilgili hükümleri sözleşmenin 21. maddelerinde düzenlenmiş olup: şöyledir:“Sözleşmenin Feshi: Şirket ve acente belirsiz süreli olarak akdedilmiş bu sözleşmeyi üç ay önceden ihbarda bulunmak surctiyle her zaman, tck taraflı olarak ve hiçbir koşul aranmaksızın feshetmeye yetkilidir. Bu sözleşme acentenin sözleşme hükümlerine veya ilgili mevzuat ve tcamüllere uygun olarak Mapfre tarafından verilen karar direktif ve genelgelere uymaması halinde, önceden ihbara gerek kalmaksızın her zaman Mapfre tarafından feshedebilir.” şeklinde olduğu, Sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği hususunda dosyada mübrez ihtarname incelendiğinde; Taraflar arasında 27.06.2011 ve 25.07.2016 tarihli imzalanan acentelik sözleşmesi, davalı sigorta şirketi tarafından … 47.Noterliği tarafından … tarihi itibarıyla feshedilmiştir. Ayrıca … Sigorta A.Ş tarafından … 4.Noterliğinden verilen … tarih ve … Yevmiye numaralı Vekaletnamesi kapsamında ile verilen yetkilerde iptal edilmiştir. Acentelik sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkin TTK.’nun 121/1. maddesinde yer alan hükmü, “Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.” biçiminde düzenlenmiş olup: davalı sigorta şirketi tarafından gerçekleştirilen feshin acentelik sözleşmesinin 21. Maddesi ve TKK” anun 121/1 maddesinin ikinci cümlesindeki hükümlere dayanılarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı sigorta şirketi tarafından 02.04.2019 tarihinde gerçekleştirilen feshin gerekçesi: Davalı, Davacı/Acentenin, müvekkil şirket tarafından kendisine verilen hedefleri gerçekleştirememiş olması nedeniyle acentelik sözleşmesi haklı olarak feshettiğini belirtmiştir. Feshin gerekçesi, acentenin verilen prim hedeflerini gerçekleştirememiş olmasıdır. Bu hususta Sigorta Şirketleri, prim üretimi çok düşük ve/veya portföyü verimli olmayan acenteler ile ilişkilerini şirketin karlılığı açısından uzun süre sürdürmek istemeyebilir. Ancak bu gerekçe ile acentenin Denkleştirme /Tazminat talep etme hakkı yok sayılamaz. Bu konuda Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı” nın Türkiye Odalar Ve Borsalar Birliği (Sigortacılık Müdürlüğü)’ne hitaben gönderdiği … tarih ve … sayılı cevabi yazıda, acentelerin üretim yetersizliği sebebiyle acentenin tazminat talebinin düşmesine gerekçe olarak gösterilemeyeceği yönünde değerlendirmede bulunduğu görülmektedir. Öte yandan 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesinin 16. fıkrası ile: “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” hükmü getirilerek, pozitif bir düzenleme ile sigorta acentesinin portföy tazminatı kabul edilmiştir. Bu kanun hükmü ile acentenin tazminat talebinde bulunabileceğini, taraflar arasında düzenlemiş olan acentelik sözleşmesinin sonlandırması halinde hakkaniyet gereği tazminat talebinin söz konusu olabileceği kabul edilmiştir. Bu bağlamda davacı acentenin, Davalı sigorta şirketinden “portföy tazminatı” talebinde bulunması mümkündür. Ayrıca yukarıda madde hükmü açıklanan TTK.nun 122. maddesinde de acentenin “Denkleştirme Talebi” ile ilgili düzenlemeye yer verilmiş ve maddenin 4. fıkrasında “Denkleştirme Talebinden Önceden Vazgeçilemeyeceği” açıkça belirtilmiştir. Yani söz konusu tazminat hakkının acentelik sözleşmesi ile ortadan kalkmayacağı vurgulanmıştır. Gerçekten de; acentenin portföy hakkına ilişkin olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.04.1996 tarih ve 1996/2084 E, 1996/4544 K. sayılı acentenin portföy hakkının olduğunu kabul eden çok önemli ve ilkesel kararında: Sigorta acentesinin temyiz başvurusu neticesinde vermiş olduğu kararında; “Sözleşmesinin 25.maddesinin son fıkrasındaki tazminat talep edilmeyeceğine ilişkin şart ise BK’un 99/2. maddesi hükmü gereğince mahkemece dikkate alınmaması gerekir” ifadesine yer vererek, sözleşme ile portlöy hakkından feragati geçersiz kabul etmiştir.” (Bkz. Prof. Dr. Ünal Tekinalp: Türk Hukukunda acentenin “Portföy Akçası”)
Portföy tazminatı(Portföy Akçası), Acentelik sözleşmesinin sona ermesine rağmen, acentenin işletmeye bağladığı müşterilerin sağladıkları kazançtan doğan komisyonlarını, yani acente ücretini aynen talep etmesine imkân vermez. Fakat acentenin faaliyeti dolayısıyla işletmenin müşteri çevresini genişletmesi veya büyütmesi gerekçesiyle müvekkile sağlanan devamlı nitelikteki kazançtan münasip bir miktarının, bir sözleşme sonu akçesi olarak acenteye ödenmesi anlamını taşımaktadır.
Acentelik sözleşmesi süresinde acentenin emeği sonucu ortaya ekonomik değeri olan bir müşteri çevresi çıkar. Sözleşme döneminde acente ve müvekkilinin birlikte yararlandıkları bu değer sözleşmenin sona ermesi ile müvekkilde kalır. Acentenin ise bu çevreyle devam eden ticari ilişkilerden kaynaklanan ücret hakkı sona erer. Bu noktada ücret hakkı düzenlemesinin acente aleyhine yarattığı menfaat dengesizliğini gidermek için sözleşmenin sona ermesinden sonra bir denkleştirme talep hakkı tanınması hakkaniyetin icabı olarak görülmüştür.Denkleştirme talebi, çıkış noktası müşteri çevresi olan kendine özgü bir karşılık talebidir. Acentenin faaliyetiyle yarattığı ve sözleşme bitiminde müvekkile kalan pazarlanabilir ve ekonomik değeri olan müşteri çevresinin parasal karşılığıdır. Bir diğer ifadeyle; acentenin denkleştirme talebi, bir tazminat talebi veya herhangi bir yardım ya da destek talebi değil, acentenin acentelik sözleşmesi süresince kurduğu müşteri çevresinden sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sona artık yararlanamayacak olması nedeniyle uğradığı kayıp ile müvekkilin aynı müşteri çevresinden sözleşmenin sona ermesinden sonra da yararlanmaya devam etmesi nedeniyle elde ettiği kazancın denkleştirilmesi için öngörülen bir karşılıktır.
Talebinin Şartları : Denkleştirme talebinde öncelikli koşul, TTK. 122/1. maddesinin (a) fıkrasındaki “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa” hükmü noktasında toplanmakla birlikte “Denkleştirme Talebinin Hakkaniyete Uygun Olması Koşulunun” da sağlanmış olması gerekmektedir.
TTK’nun 122/3. maddesinde ise, acentanın denkleştirme talebinde bulunamayacağı haller; “Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı nedenlerle feshedilmişse, acente denkleştirme talebinde bulunamaz.” biçiminde hükme bağlanmıştır.
Genel olarak doktrinde, TTK’nın 122/1. maddesinin (a) fıkrasında ifade edilen “Önemli Menfaat Elde Etme” kavramı; müvekkilin müşterilerle gelecekte yapılacak ticari işlemler sonucunda somut olarak bir gelir elde etmesi anlamına gelmediği, müvekkilin söz konusu müşterilerle ticarı ilişki içine girme ve kazanç sağlama şansının olması yeterli görülmektedir.
Ancak TTK.’nun 122/1 maddesinin (a) ve (c) fikrasında belirtilen şartlar birlikte değerlendirildiğinde: müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona crmesinden sonra da önemli menfaatler elde edip etmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle sözleşmenin sona ermesinden sonra sigorta şirketinin, poliçe yenileme dönemi içerisinde acente portföyü üzerinden ne kadar poliçe ve/veya ne kadar net prim üretimini gerçekleştirildiğine ilişkin bilgi veya belgenin taraflarca veya taraflardan birisi tarafından ibraz edilmesi gerekmektedir.
TTK./madde 122’de yer alan hüküm şöyledir:
“II Denkleştirme istemi
Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.
Tazminat, acentenin son beş yıllık İzaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.
Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz, Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” şeklindedir.
Davacının, TTK’nın 122/2 maddesi uyarınca acentelik sözleşmesinden kaynaklanan portföy(Denkleştirme) tazminatı istemine ilişkin davada, davacı acente ile davalı şirket arasında 27/06/2011 ve 25/07/2016 tarihinde sigorta acenteliği sözleşmesi akdedildiği, davalı tarafça acenteye gönderilen … 47. Noterliği’nin … tarihli ihtarnamesi ile, acentelik sözleşmesinin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 3 ay sonunda feshedileceğinin bildirildiği ve sözleşmenin … 4. Noterliği’nin …tarih … yevmiye numaralı vekaletnamesi kapsamında verilen yetkilerin iptal edildiğinden, işbu davada davacı tarafça, feshin haksız olduğu iddia edilerek, TTK’nın 122/2 maddesi gereğince denkleştirme tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir.
Davalı tarafça, davacının gönderilen ihbarnamelere ve karşılıklı mutabakatlara aykırı olarak hedefleri gerçekleştirmediği, tüm uyarılara rağmen iyileşme sağlanamaması nedeniyle ticari ilişkinin devamında karlılık ve kazanç oluşmayacağı nedeniyle sözleşmenin feshedildiği, davacı acentenin müvekkili şirket dışında diğer sigorta şirketleri ile de çalıştığı, sigortacılık faaliyetine devam ettiği, davacı acente aracılığıyla gerçekleşen poliçelerin çok büyük bir bölümünün acentelik sözleşmesinin feshinden sonra müvekkili şirket nezdinde devam etmediği, dolayısıyla davalı şirket olarak davacı acentenin sağladığı müşteri çevresinden menfaat temin etmedikleri savunularak, davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davaya dayanak acentelik sözleşmesinin “Sözleşmenin Feshi” başlıklı 21. maddesinde; “Sözleşmenin Feshi: Şirket ve acente belirsiz süreli olarak akdedilmiş bu sözleşmeyi üç ay önceden ihbarda bulunmak surctiyle her zaman, tek taraflı olarak ve hiçbir koşul aranmaksızın feshetmeye yetkilidir. Bu sözleşme Acente” nin sözleşme hükümlerine veya ilgili mevzuat ve tcamüllere uygun olarak Mapfre tarafından verilen karar. direktif ve genelgelere uymaması halinde, önceden ihbara gerek kalmaksızın her zaman Mapfre tarafından feshedebilir.” şeklindeki hükümler ile feshin nasıl yapılacağı belirtilmiş, 21. Maddede de feshin sonuçları düzenlenmiştir.
Tüm dosya kapsamı ile alınan bilirkişi kök ve ek raporu denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olup, bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmeler yerinde bulunmuş olmakla, denkleştirme talebi, çıkış noktası müşteri çevresi olan kendine özgü bir karşılık talebi olduğundan, acentelik sözleşmesinin feshinden sonra devam eden 109 müşteriye ait 315 poliçeye ilişkin olarak acentenin uğradığı gelir komisyon kaybının 20.287,00-TL olduğu sabit olmakla, diğer bir ifadeyle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı, davacı acentenin yenileme sürecinde muhtemelen elde edeceği komisyon en az 20.287,00-TL olacağı, dolayısıyla davalı sigorta şirketinin, acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acentenin portföyü üzerinden düzenlenen poliçeler üzerinden %29 oranında kayda değer bir menfaat elde ettiği, bu bağlamda hakkaniyet gereği davacı acentenin, kök raporda hesaplandığı üzere en fazla (üst sınır olarak) 19.256,00-TL denkleştirme talebinde bulunabileceği taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinde hedeflerin gerçekleşmediğinin ispat yükünün davalı sigorta şirketinde olduğu dosya kapsamında sözleşmede prim üretim ölçütlerinin ve hedeflenen üretimin altında kalması ve bunun yaptırımının belirtilmediği, davalı sigorta şirketince sözleşmenin haksız olarak feshedilmiş olduğu, bir başka deyişle acentelik sözleşmesinin denkleştirme talep edebilecek şekilde sona ermiş olduğu, işbu sözleşme sona erdikten sonra müvekkilin acentenin çabasıyla oluşturulan yeni müşteri çevresinden önemli menfaatler elde etmeye devam ettiği, sözleşmenin sona ermiş olması nedeniyle müvekkiline devrettiği yeni müşteri çevresinden gelir elde etme imkanını kaybetmiş olduğu ve acenteye denkleştirme ödemesinin hakkaniyete uygun (hakkaniyetin bir gereği) olduğunun tespiti ile belirsiz alacak davasında davacının talep artırım dilekçesindeki talebi dikkate alınarak, davacının davasının kabulü ile 19.256,00 TL tazminatın dava tarihi olan 30/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-)Davanın KABULÜ ile 19.256,00 TL tazminatın dava tarihi olan 30/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 1.315,38 TL nispi karar harcının, peşin yatırılan 170,78 TL harç ve 159,00 TL ıslah harcı toplamı 329,78 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 985,60 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-)Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-)Davacı tarafından yapılan toplam 2.633,50 TL yargılama gideri ile 170,78 TL peşin harç, 159,00 TL ıslah harcı ve 35,90 TL başvuru harcı toplamı 2.999,18 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-)Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, mahkememiz gerekçeli kararının HMK 345 maddesi gereğince taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenebilmesi için tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 11/02/2022

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 170,78 TL
Islah Harç : 159,00 TL
Karar Harcı : 1.315,38 TL
Noksan Harç : 985,60 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 3.030,00 TL
Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 500,00 TL
Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 3.000,00 TL
Posta Giderleri : 133,50 TL