Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/98 E. 2018/260 K. 19.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/98
KARAR NO : 2018/260

DAVA : Haciz İhbarnamesi Nedeniyle Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 29/01/2018
KARAR TARİHİ : 19/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Haciz İhbarnamesi Nedeniyle Menfi Tespit davasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka genel müdürlüğüne … 12. icra DAiresinin … E. sayılı dosyasından İİK. 89. maddesine göre birinci ve ikinci haciz ihbarnameleri gönderilmeksizin üçüncü haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, davalının alacaklı olduğu icra dosyasında 24.01.2018 tarihinde doğrudan 89/3 niteliğinde üçüncü haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiğini ve icra dosyası borçlusu …’ın müvekkili banka nezdindeki hak ve alacaklarının haczinin talep edildiğini, gönderilen haciz ihbarnamesi yasaya aykırı olduğundan müvekkilinin davalı tarafa 610.376,88 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … 12. icra Dairesinin … E. sayılı takip dosyasında, takip borçlusunun bankalarda bulunabilecek hesaplarına 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilmesi konusunda icrada yazılı talepte bulunulduğunu, icra müdürlüğünce öncelikle 89/1 haciz ihbarnamesi gönderilmesi gerekirken 89/3 haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, tebliğ mazbataları incelendiğinde açıkça birinci haciz ihbarnamesinin gönderildiğinin yazılı olduğunu, bu hususun sehven yapıldığını, ayrıca davacı tarafından … 20. İcra Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında da sehven gönderilen bu haciz ihbarnamesine karşı şikayet yoluna başvurduğunu, buna rağmen huzurdaki bu davayı da aynı gün açtığını, bu davayı açmakta yararı bulunmadığını, mahkemece … 20. İcra Hukuk Mahkemesindeki dava dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
GEREKÇE /
Dava, İİK. 89. maddesi çerçevesinde gönderilen haciz ihbarnamesi nedeniyle icra dosyası alacaklısına karşı açılan menfi tespit davasıdır.
Davacı taraf icra dosyası alacaklısına borcunun olmadığını, zira İİK. 89. maddesine aykırı olarak birinci ve ikinci haciz ihbarnameleri gönderilmeden doğrudan üçüncü haciz ihbarnamesinin gönderildiğini ileri sürmüş, davalı ise üçüncü haciz ihbarnamesinin sehven gönderildiğini, esasında gönderilenin birinci haciz ihbarnamesi olduğunu ve tebliğ mazbatasının üzerinde de gönderilen belgenin birinci haciz ihbarnamesinin olduğunun açıkça yazılı bulunduğunu, icra hukuk mahkemesinde haciz ihbarnamesine karşı şikayet yoluna gidilmişken ayrıca bu davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, davanın İİK. 89. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davası olduğu, dolayısıyla tarafların tacir olmasının neticeye bir etkisinin bulunmadığı, zira ticari işletmelerle ilgili bir dava olmadığının açık olduğu, ayrıca iş bu davada İİK. 89. maddesi çerçevesinde inceleme yapılıp İİK. hükümleri kapsamında çözüme kavuşturulması gerektiği anlaşılmaktadır.
TTK hükümlerine göre, nispi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir. Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur. Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemeyecektir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa göre uygulanması gereken hükümlerin Türk Ticaret Kanununda düzenlenmediği anlaşılmakla, bu dava mutlak ticari dava olarak da kabul edilemez. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere dava konusu uyuşmazlığa uygulanacak hükümler İcra İflas Kanununda düzenlenmiş olup bu hükümler çerçevesinde neticeye varılacağı açıktır.
Davacının iddiası, davanın konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
HMK 114. Maddesinde; Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceğinin açıklandığı anlaşılmakla iş bu davanın mahkememizin görev alanında bulunmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu kanaatine varılarak, davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın dava şartı-görev yönünden usulden REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın … Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
HMK 331/2. maddesi uyarınca, harç, masraf ve vekalet ücretinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 19/03/2018

BAŞKAN

ÜYE

ÜYE

KATİP