Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/971 E. 2021/757 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/971 Esas
KARAR NO : 2021/757

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2018
KARAR TARİHİ : 05/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin Endüstri Mühendisi olarak 2015 yılında Destek Yazılım şahıs şirketi ile bilgisayar yazılım ve … modülleri alanlarında danışmanlık hizmeti verdiğini, bu hizmeti proje süresince … ve … çalışanları ile beraber 16 ay boyunca bir bilfill çalıştığını, Davalılardan … Türkiye Ofisi, diğer davalı … enerjinin … modülleri ve … içerikli dönüşüm projesini üstlendiğini, Davalı …, bu işin yapılması için müvekkili ile irtibata geçmiş ve müvekkil ile … Modüllerinde (… …, …, Performans Yönetimi, İşe alım) danışmanlık yapması ve bu modüllerin devreye alımından sorumlu olması konularında sözlü olarak anlaştığını, sözleşmenin yazılı yapılması aşamasında, bu anlaşmanın zorunlu şartı olarak, dava dışı … LTD. ŞTİ.’nin kendisinin Türkiye temsilcisi olduğunu, müvekkilin davalı … Enerjiye verdiği hizmet bedelini, kendi Türkiye temsilci … LTD. ŞTİ. aracılığı ile ödeyeceğini ve sözleşmenin de bu firma ile yapılması gerektiğini iş ilişkisinin kurulması için esaslı unsur olduğunu yapılan görüşmelerin sonuna gelindiğinde belirttiğini, işbu şekilde kurulan iş ilişkisi neticesinde, müvekkil dava dışı …LTD. ŞTİ.’ne hizmeti karşılığı fatura kestiğini ancak kesilen faturaların bir kısmı ödenmediğini, müvekkilinin verdiği hizmetin karşılığının büyük kısmını tahsil edemeyerek zarara uğradığını, hizmet alan Davalı … ve müvekkilinin mecburen fatura kestiği batık şirketi aracı koyan Davalı … Şirketine her ne kadar durum ihtarname çekilerek bildirilmiş ve zararın tazmini talep edilmişse de, davalıların müvekkile ödeme yapmaktan imtina etmesi sebebiyle hakkın temini için davalılar aleyhine huzurdaki davayı ikame etme zorunluluğu hâsıl olduğunu, ekte yer alan ve Davalı … Şirketinden gönderilen e-maillerden de açıkça anlaşılacağı üzere, müvekkilinin … şirketine bağlı olarak çalışacakken, Davalı … 06.03.2015 tarihli e-posta ile çalışma şeklinin değiştiğini bildirdiğini, … şirketini temsilen “… Ltd. Şti” ile fatura ilişkisi kurulacağını belirtildiğini, işbu husus müvekkili ile … ortak kararı değil, sözleşmenin güçlü tarafı olan Davalı …’nun faturalandırma ve iletişim işlerinin daha kolay hallolabilmesi için temsilcisi ile anlaşma yapılmasını zorunlu olarak dikte ettiği bir husus olduğunu, gerek sözlü gerekse de mail ile yapılan yönlendirmeler ile müvekkilinin … Şirketine vereceği hizmetin karşılığını ana yüklenici … Şirketine değil de, … temsilcisi olarak tanıtılan Sektörel Şirketine fatura ettiğini, müvekkilinin 20.04.2015 tarihinde Davalı … Enerjinin … projesinde İnsan Kaynakları modüllerinden sorumlu olarak çalışamaya başladığını, ilk faturayı “…” şahış şirketi üzerinden 30.04.2015 tarihli olarak kestiğini, 16 farklı fatura kesilmiş ve 12 tanesi için ödeme alınmış ancak kalan bedellerin ödenmediğini, … ve Sektörel Danışmanlığa ihtar çekilerek ödenmeyen faturaların ödenmesi talep edildiğini, ilgili ihtarname taraflara tebliğ edilmiş olup; geçen bu süre zarfında müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalılara karşı işbu kez … 5. İcra Müdürlüğünde … Esas No ile icra takibi başlattıklarını, davalılar bu takibe karşı itiraz ettiklerini, Dava dışı … şirketinin temsilcisi Sektörel Şirketine ise Tebligat Kanunu 35. Maddeye göre tebliğ yapılmış, şirket adresine 25.03.2017 tarihinde yapılan fiile hacizde, borçlu sektörel şirketinin ticaret sicilde beyan ettiği adreste bulunmadığı, bir sene önce taşındığı, nereye taşındıklarının bilinmediği velhasıl ticareti usulsüz terk ettiği tespit olunduğunu, Dava dışı Sektörel Şirketi yetkisili … karşı ticareti usulsüz terkten … 10. İcra Ceza mahkemesinde … Esas No. ile dava açıldığını, tüm bu nedenlerle müvekkilin iş sahibi Davalı … firmasına verdiği hizmetin karşılığı olarak ödenmeyen fatura alacağına ilişkin şimdilik 1.000-TL’nin alacak tutarını mahkeme kanalıyla tespit edildikten sonra tespit edilen miktar üzerinden tamamlatılarak ihtarname tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalı … şirketinden, diğer borçlular için … 5. İcra Müdürlüğünde … Esas No. sayılı icra takibinin taraflara tebliğ tarihinden itibaren davalılardan tahsiline; yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın harca esas değeri sabitken huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açılması davanın usulden reddini gerektirdiğini, Davacı …’nın vermiş olduğu danışmanlık hizmetinin TBK uyarınca eser sözleşmesinin konusu bir edim olduğunun aşikar olduğunu, TBK’nın eser sözleşmesine ilişkin hükümleri uyarınca iş veren ile alt yüklenici arasında herhangi bir eser sözleşmesi bulunmamakta olduğunu, Davacı … ile Sektörel Yazılım arasındaki sözleşmesel ilişkide müvekkili şirketin bir taraf olmaması ve alt yüklenici davacı … ile müvekkili şirket arasında bir sözleşmesel ilişkinin mevcut olmaması nedeniyle söz konusu borcun müvekkili şirketten talep edemeyeceğini, davacı tarafın bir tacir olduğunu ve tacir olarak basiretli davranma yükümlülüğü altında olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava konusu alacağın kaynaklandığı hizmetle hukuki bir ilgisinin bulunmadığını, aralarında herhangi bir sözleşme ve borç ilişkisi bulunmadığınından müvekkili yönüden davanın husumetten reddini, davanın … Ltd. Şti.’ye ihbarına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, alacağın tahsili davasıdır.
Taraflar arasındaki ihtilaf,… 5. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasının dayanağı ve dava konusu olan 4 adet fatura bedeli karşılığı toplam 59.320,78 TL alacağın şimdilik 1.000,00-TL’lik kısmının (talep artırımı sonrası 59.320,78-TL’nin) davalı ……. yönünden ihtarname tarihinden, diğer davalı ….. yönünden icra takibine konu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsili talebinin yerinde olup olmadığı, davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmayacağı davalıların pasif husumet ehliyetinin olup olmadığı davanın usulden reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için gerekli şartları taşıyıp taşımadığı, davalı …’nın pasif husumet ehliyetinin olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflarca ibraz edilen ve celbedilmesi istenen deliller celbedilmiş olup, Dosyada mübrez belgeler incelendiğinde, Davalı ….. İle Diğer davalı … arasında “…Uygulamaları Kurulumu Sözleşmesi” akdedildiği, …’nun, İhbar olunan …Ltd.Şti ‘nden dışarıdan alt taşeron olarak hizmet aldığı, davalıların davaya konu faturaların tarafı olmadığı, yine davalılar arasında akdedilen “… Uygulamaları Kurulumu Sözleşmesi”nde yüklenici …’nun ve alt yüklenicinin (yani İhbar olunan Sektörel Yazılım’ın ) kısmen veya tamamen hiç bir sebep amaçla 3. kişiye (yani davacıya) devredemeyeceği, davacının davalı …’nin yazılı onayı alınmaksızın çalışması halinde davalı …’nin sorumlu olmayacağının kararlaştırılmış olduğu, davacının tacir olduğu, davacının toplam 16 adet faturayı İhbar olunan … adına kesmiş olduğu, davaya konu edilmeyen 12 tane fatura bedelinin davacıya Sektörel Yazılım tarafından ödendiği fakat davaya konu edilen 4 fatura bedelinin davacıya ödenmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Huzurdaki davada, davalı … yönünden, tarafa ilişkin dava koşulu gerçekleşmeden (yani pasif husumet ehliyeti), davanın konusuna ilişkin olan hukuki yararın değerlendirilmesi mümkün olmadığından … A.Ş yönünden ise yukarıda açıklanan yazılı onayı alınmaksızın 3. kişiye işin yaptırılamayacağına dair sözleşme hükmü gereği …’ye sorumluluk yüklenemeyeceğinden husumet yükletilmesi de mümkün olmadığından pasif husumet ehliyet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Çünkü, taraf ve dava ehliyeti, usul işlemi’ni yapabilme ehliyetini ifade eder. Davanın açılması bir usul işlemi olup, davayı açan kişinin taraf veya dava ehliyeti yoksa, usulüne uygun açılmış bir davanın varlığından da söz edilemeyeceğinden, böyle bir davada davanın konusuna ilişkin dava şartlarının, yani hukuki yararın incelenmesine geçilemez. Tarafa ilişkin dava koşulu tamamlanmadıkça, davanın konusuna ilişkin dava şartları veya davanın esası incelenemez. Belli bir dava şartının yokluğu halinde diğerlerinin incelenmesine gerek kalmayacak ise ilk önce o dava şartının incelenip karara bağlanması gerekir. Mahkemeye ilişkin dava şartları en önce, tarafa ilişkin dava şartları ikinci sırada, davanın konusuna ilişkin dava şartları ise en son incelenmelidir (Prof Dr. Baki KURU, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku: Ders Kitabı, Ağustos 2017, Ankara, s.144-145; Pekcanıtez Usul, C:II, s. 954).
6100 sayılı Kanun’un 107. maddesine göre,”(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Madde gerekçesinde “Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın sağladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına işaret edilmiştir. Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduğu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuşmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Sadece alacak miktarının taraflar arasında uyuşmazlık bulunması ya da tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuşmazlık bulunduğu için dava açılmakta ve uyuşmazlık mahkeme önüne gelmektedir. Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkâna sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliğinin de ayrıca değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Davacının talep ettiği alacağı belirlenmesi objektif olarak mümkün, ancak belirlyebildiği alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüğü şekilde ispatı (elindeki delillerle) mümkün değilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı şeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net şekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüğü olan alacağı belirsiz alacağa dönüştürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kişilerin açtığı davaların baştan belirli veya belirsiz alacak davası olduğundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davası, bu davaya ilişkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir.6100 sayılı Kanun ile birlikte, yukarıda belirtilen çerçevede belirsiz alacak davası açma imkanı tanınarak belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmakla birlikte, tamamen kaldırılmamıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak şartları varsa kısmi dava açılması mümkündür. Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiğinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, şartları oluştuğunda ve hukuki yarar bulunduğunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma şeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya ilişkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir. Oysa kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği prensibi gereği, anılan maddeyle kısmi davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmi dava açılabilecektir. Bu noktada şu da açıklığa kavuşturulmalıdır ki, şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun’un 119/1-ğ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün değildir; aslında açılmaması gerektiği halde belirsiz alacak davası açılmış olduğundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar değildir. Çünkü, dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiği bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar değildir. (Yargıtay 22. H.D.’nin 2017/12454 E. ,2018/10730 K. Sayılı ilamı da benzer şekildedir) Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından değiştirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın sağlanması için davacıya ek imkan sağlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Huzurdaki davaya konu talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası şeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası şartlarını taşımadığından, … yönünden hukuki yarar yokluğundan, … A.Ş yönünden ise yukarıda açıklanan yazılı onayı alınmaksızın 3. kişiye işin yaptırılamayacağına dair sözleşme hükmü gereği sorumluluk yüklenemeyeceğinden husumet yükletilmesi mümkün olmadığından pasif husumet ehliyet yokluğu nedeniyle, davacının davasının usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacının davasının USULDEN REDDİNE,
2-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu karar harcının, 35,90 TL peşin harç ve 1.000,00 TL ıslah harcı toplamı 1.035,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 976,60 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
3-)Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
5-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-)Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak ve istinaf başvurma ve karar harcı ile istinaf gider avansı yatırılmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenmesi için tarafların istinaf kanun yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 35,90 TL
Islah Harcı : 1.000,00 TL
Karar Harcı : 59,30 TL
Bakiye Harç : 976,60 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 410,00 TL
Davalı … Gider Avansı
Yatırılan Avans :269,00 TL
Yargılama Gideri Detayları
Posta Giderleri : 381,20 TL