Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/754 E. 2020/339 K. 16.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/754 Esas
KARAR NO : 2020/339 Karar

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 17/08/2018
KARAR TARİHİ : 16/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 29/10/2017 tarihinde sürücüsü … olan ve plakalı tespit edilemeyen aracın yaya konumundaki müvekkiline çarpması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kazadan sonra araç sürücüsünün olay yerinden kaçması nedeniyle plakasının tespit edilemediğini, bu nedenle meydana gelen zarardan davalının sorumlu olduğunu, bu nedenle fazlayla ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL daimi iş göremezlik ve 100,00 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 200,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; …’ın aracını olay yerinde bulunan insanların üstüne kasten sürdüğünü ve davacının yaralandığının anlaşıldığını, meydana gelen olayın kanunda tanımlanan trafik kazası olmaması nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, davayı kabulü anlamına gelmemek kaydıyla plakası tespit edilemeyen araçların ispatının delillere dayanması gerektiğini, kazaya karışan tescilsiz vasıtanın cinsinin tespit edilmesini, dava konusu kazaya ilişkin kusur oranlarının ve davacının maluliyet oranının tespit edilmesini, müvekkili kurumun geçici iş göremezlik ve bakıcı giderleri bakımından sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkili kurumun sorumluluğunun kusur oranı ve poliçedeki teminat limiti ile sınırlı olduğunu, davacının dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edebileceğini, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6098 sayılı TBK m. 54’de düzenlenen bedensel zararların tazmini davasıdır.
Davacı … 29/10/2017 tarihinde yaya olduğu sırada sürücüsü … olan plakası bilinmeyen araç ile kendisine çarpması sonucu yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini ve bu nedenle bedensel zarara uğradığını, kendisine çarpan aracın plakasız ve sigortasız olması nedeniyle oluşan zarardan davalı …’nın sorumlu olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bedensel zarar miktarının tespiti ile şimdilik geçici iş göremezlik nedeniyle 100,00 TL, daimi iş göremezlik nedeniyle 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Trafik kazalarından kaynaklanan bedensel zararın tazmini davalarında, davalı işleten ile davalı sigortacının sorumluluğu paralel olup 2918 sayılı KTK’nın 85 v.d. maddelerinde düzenlenen tehlike sorumluluğu, davalı sürücünün sorumluluğu ise 6098 sayılı TBK’nun 49 v.d. maddelerinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklı kusur sorumluluğu olup işleten sürücünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. 2918 sayılı yasanın 86. maddesi kapsamında işleten ve sigortacı, zarara sebep kazanın ”mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri gelmiş” olduğunu ispat etmediği sürece meydana gelen zarardan sorumludurlar. Bu nedenle zarara sebep kazanın mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan meydana geldiğini ispat yükü davalı işleten ve sigortacıda olmasına karşılık TBK m.50 kapsamında meydana gelen zararın miktarını ispat külfeti zarar görenin kendisindedir.
İhtilaf, tarafların vaki kazadaki tazminata esas kusur oranı, davacının tazminata esas maluliyet oranı ve iyileşme süresi ile yoksun kaldığı kazanç itibariyle bedensel zararının tespiti noktalarında toplanmaktadır. Kusur oranı, maluliyet oranı ve iyileşme süresi ile zarar miktarının tespiti konuları hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller olduğundan 6100 sayılı HMK m. 266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususları bilirkişiye tespit ettirmesi gerekmektedir.
Trafik bilirkişisi …’dan alınan 28/11/2018 tarihli bilirkişi raporu ile; 29/10/2017 tarihinde … sevk ve idaresindeki ve ancak plakası belirlenmeyen taşıt ile … İli … İlçesi … Mah. … Cad. üzerinde yaya olan davacıya çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiği, vaki kazada sürücünün hızını uygun seviyeye düşürerek dikkatli araç sürmemesi nedeniyle %75 oranında, davacı yayanın ise %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
İstanbul ATK 2. İhtisas Kurulu’ndan alınan 13/07/2020 tarih – 9151 sayılı rapor ile; davacının daimi maluliyetine mahal olmadığı ve iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 4 aya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir.
Dosya kapsamı ile davacının daimi maluliyeti söz konusu olmadığından daimi iş göremezlik zararının söz konusu olmayacak ise de davacı açmış olduğu davada her ne kadar geçici iş göremezlikten kaynaklanan zararını davalı sigorta şirketi yerine kaim olmak kaydıyla …’ndan tahsilini talep etmiş ve 4 aylık iyileşme süresi için geçici iş göremezlik zararı söz konusu olabilecek ise de; tazminata esas trafik kazasının 29/10/2017 tarihinde meydana gelmiş olması nedeniyle davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren …’na tabi olması ve şartın A.3 maddesi ile sigorta kapsamının “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde tanımlanmış olması karşısında sigortacının sorumluluğunun sigorta genel şartlarında öngörülen şartlara sıkı sıkıya bağlanmış olduğu görülmektedir. Dolayısı ile sigortacının sorumluluğunun dış sınırını 2918 sayılı KTK, iç sınırını ise …’ları oluşturmaktadır. Böylece 2918 sayılı KTK gereği işletenin sorumluğunda kalan bir tazminatın sigortacının sorumluluğunda kalabilmesi için … ile sigorta kapsamına alınmış olması gerekir. Aksi halde sigortacı sorumlu tutulamaz. Çünkü sigortacının sorumluğunun dayanağı sigorta sözleşmesi ve sözleşmeni eki niteliğindeki genel şartlardır. İşletenin sigorta yapma mecburiyeti ile sigortacının zarardan sorumluluğu farklı kavramlardır. Trafik sigortasının işleten bakımından zorunlu olması sigortacının her türlü zarardan sorumlu olduğu anlamına gelmez.
Kaldı ki sigortacıyı, sigorta sözleşmesi ve sözleşmenin eki olan genel şartlar dışında, oluşan zarardan sorumlu tutmayı gerektiren yasal bir dayanak yoktur.
Bu kapsamda …’ının A.5. maddesi ile sigorta kapsamına giren teminat türleri “a) Maddi Zararlar Teminatı”, “b) Sağlık Giderleri Teminatı”, “c) Sürekli Sakatlık Teminatı” ve “d) Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı” olarak sıralanmıştır.
Ancak bu teminatlardan “b) Sağlık Giderleri Teminatı: Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve …nın sorumluluğu 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98’inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” şeklinde düzenlenen “sağlık giderleri teminatı”na bakıldığında, teminatın yer aldığı başlığa aykırı olarak genel şartın bu maddesinde öngörülen zarar kalemleri tamamen sigortacının sorumluğu dışına çıkarılmış ve “sağlık giderleri teminatı”ndan kaynaklanan sorumluluk tümden SGK’ya yüklenmiştir.
Hatırlanacağı üzere 6111 sayılı yasa m.59 ile değiştirilen 2918 sayılı KTK. m. 98 hükmü ile sadece genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerinden kaynaklanan tedavi giderleri SGK’ya yüklenmişti. Ancak şartın 1.6.2015 tarihinde yürürlüğe giren A.5.b. bendi düzenlemesi ile bir adım ileriye gidilerek “sağlık giderleri teminatı”ndan kaynaklana tüm sorumluluk SGK’ya yüklenmiştir.
Düzenleme ile kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar oluşan;
-Tüm tedavi giderleri,
-Protez organ bedelleri,
-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
-Trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler, sağlık gideri teminatı kapsamına alınmıştır.
Sonra da sağlık giderleri teminatından kaynaklanan sorumluğun SGK’ya ait olduğu ve sigorta şirketi ile …nın sorumluluğunun sona erdiği ifade edilmiştir. Şartın A.5.b bendi düzenlemesinin lafzından açıkça bu sonuç çıkmaktadır. Bu kapsamda geçici iş göremezlik tazminatı olarak anılan tazminatın da SGK’ya yüklendiği anlaşılmaktadır. A.5.b bendi düzenlemesinin bu anlamı, A.5.c ve Ek altı kapsamında başvuru sırasında sunulması öngörülen belgeler ile birlikte incelendiğinde daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Ancak bu düzenlemeye rağmen uygulamada sigortacı veya …nın sağlık giderleri teminatı kapsamında kalan tazminattan sorumlu tutulup tutulamayacağı sorun yaratmaktadır. Bunun için genel şartların hukuki yeri ile A.5.b. bendinin etkisinin irdelenmesi gerekir.
Sigorta genel şartları, sigorta poliçesinin arkasında yazılı olan ve her sigorta dalı için ayrı ayrı düzenlenerek ilgili bakanlık tarafından tasdik edilen sigorta mukavelesinin eki niteliğindeki şartlardır. Kanunu emredici hükümlerine aykırı olmamak üzere tanzim edilen bu şartlar sigorta mukavelesinde tarafların hak ve borçlarını göstermektedir. Esas itibariyle bakıldığında Kender’in dediği gibi sigorta genel şartları sigorta mukavelesi şartlarıdır. (Reyegan Kender 2005 Türkiye Hususu Sigorta Hukuku, İstanbul 12 Levha Yayınları, S.191)
Öğretide kimi yazarlar sigorta poliçesi genel şartlarının Borçlar Hukuku alanında tanımlanan ve kabul edilen genel işlem şartı niteliğinde olduğunu (Sibel Korkmaz, 2004, Sigorta Sözleşmesinde İspat Sorunları, Ankara Seçkin Yayınları, S.145) söylemekte ise de 2918 sayılı KTK. m.90’ın “(Değişik madde: 14/04/2016-6704 S.K. 3. mad.) Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu kanun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki hükmü ile sigortacının sorumluğunun açıkça …. ile sınırlı olduğunun öngörülmüş olması karşısında bu yöndeki iddiaya itibar edilemez. Bu yönde bir iddianın söz konusu olabilmesi için sigortacının sorumluğunun özel olarak düzenleyen genel bir hükmün olması ve sigorta sözleşmesinin rızai olma (iradi olma) özelliğine aykırı olarak, genel şartların zarar görene de kabul ettirilmiş olması gerekir. Oysa sigorta genel şartları idari bir işlem ile kamu kurumu tarafından ihdas edilmektedir. Ayrıca 2918 sayılı KTK. m. 90 hükmü sigortacının sorumluğunun genel şartlar kapsamında belirleneceğini açıkça hükme bağlamaktadır. Bu durum karşısında genel şartın düzenlemesi dolaylı olarak kanun hükmü niteliğinde olmaktadır. Çünkü hukuka uygunluk denetimi üst bir normun varlığı halinde yapılabilir. Bu anlamda emredici hükümler hariç, genel şartın üstünde sigortacının sorumluğunu belirleyen üst bir norm söz konusu değildir.
Nitekim 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11/1. maddesinde Sigorta Genel Şartlarının (…’nın) etkisi; “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, tarafların bakanlıkça belirlenen genel şartlara aykırı olarak özel şart kabul ederek sigortacının sorumluğunu daraltamayacağı, aleyhe şart kabul edemeyeceği öngörülmüştür. TTK’nın 1425/3. maddesinin “Kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla devam eder.” şeklindeki hükmü ile de ….nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanacağı öngörülmüştür. Bu hükümler hep birlikte ele alındığında genel şartların sigorta poliçesinin ayrılmaz bir parçası olduğu, tarafları ve poliçeden dolayı hak talebinde bulunan herkesi bağladığı görülmektedir. Bu ilkeler ışığında …’nın A.5.b. maddesine bakıldığında sağlık giderleri kapsamındaki teminatların SGK’ya yüklendiği veya maddede öngörülen zarar kalemlerinin SGK tarafından üstlenildiği görülmektedir.
SGK’nun üstlenmiştir çünkü …’ları sigortacı ve sigorta ettiren bakımından genel şart niteliğinde ise de hak talep eden üçüncü kişiler ile idare bakımından düzenleyici bir idari işlem niteliğindedir. Bu sebepledir ki …’nın iptali için Danıştay’a iptal davası açılmaktadır. Bu yönü ile bakıldığında idare düzenleyici bir idari işlem ile sağlık sigortalarından kaynaklana sorumluğu üstlenmiş olmaktadır. Bu idari işlem hak sahiplerine de bu idari işlem kapsamında hak talebinde bulunma yetkisi vermektedir. Bir an için genel şartların idare için de sözleşme hükmü niteliğinde olduğu düşünülecek olduğunda da idarenin genel şart hükümleri ile borç üstlendiği sonucu çıkmaktadır.
Şartın A.5.b. maddesinin kapsamı ve uygulanması bakımından henüz Yargıtay uygulaması olmasa da Bölge Adliye Mahkemeleri arasında da uygulama birliği sağlanmış değildir. Adana Bölge Adliye Mahkemesinin (Adana BAM. 3. HD. 05.06.2018 tarih 2018/628 E. ve 2018/695 K.)kararı dışında, diğer BAM’lar (İstanbul BAM. 9. HD. 12.03.2020 tarih 2018/1469 E. ve 2020/437 K., Samsun BAM 3. HD. 25.03.2020 tarih 2020/360 E. ve 2020/616 K., G.Antep BAM 17. HD. 02/04/2020 tarih 2018/1933 E. ve 2020/575 K. ve G.Antep BAM 17. HD. 03/04/2020 tarih 2018/1884 E. ve 2020/584 K.)tedavi giderlerinin SGK’ya yüklenmediği veya geçici iş göremezliğin hala sigorta şirketlerinin sorumluğunda olduğu yönünde kararlar verilmektedir. Ancak bu yöndeki karalar var olan hukuka (dö lege lata) aykırı ve ancak olması gereken (dö lege feranda) hukuka uygun kararlardır.
Bu nedenle daimi maluliyetin söz konusu olmaması nedeniyle daimi iş göremezlikten ve de geçici iş göremezlikten kaynaklanan zararın da sigorta güvencesinde olmaması nedeniyle geçici iş göremezlik bakımından da davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu karar harcının, peşin yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/09/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 35,90 TL
Karar Harcı : 54,40 TL
Noksan Harç : 18,50 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 1.193,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 600,00 TL
Posta Giderleri : 169,25 TL