Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/738 E. 2020/241 K. 01.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/738 Esas
KARAR NO :2020/241 Karar

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:14/08/2018
KARAR TARİHİ:01/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26/07/2016 tarihinde müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu, sürücüsü … olan ve davalı … sorumluluğundaki … plakalı araç ile sürücüsü … olan … plakalı aracın çift taraflı ve yaralamalı trafik kazası yapması sonucu müvekkilinin %100 daimi malul kaldığını, kazanın oluşumunda iki sürücünün de kusurlu olduğunu, yolcu konumunda bulunan müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, 23/05/2018 tarihinde davalıya başvuru yapıldığını ancak davalı tarafından ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL sürekli iş göremezlik, 500,00 TL geçici iş göremezlik, 500,00 TL sürekli bakıcı gideri ve 500,00 TL sürekli bakıcı gideri olmak üzere toplam 6.500,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yabancı plakalı araçların Türkiye’ye girerken yeşil kart düzenlemiş olanların Türkiye’de trafik kazasından kaynaklanan ve kusur esasına dayalı olarak zararların ZMMS limitleri ve sorumluluk sınırları içerisinde giderdiğini, bu nedenle kazadaki kusur oranlarının tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının ve tedavi gideri olarak sayılan bakıcı giderinin müvekkilinin sorumluluğunda kalmadığını, hükmedilecek tazminattan hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, ibraz edilen maluliyet raporunun teyit edilememiş ve hesap yapılması için esas nitelikte olmadığını bu nedenle temerrüde esas olamayacağını, davacının avans faiz talep edemeyeceğini, ancak yasal faiz talep edilebileceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6098 sayılı TBK m.54’de düzenlenen bedensel zararların tazmini davasıdır.
Davacı, 26/07/2016 tarihinde kendisinin içinde yolcu olarak bulunduğu ve sürücüsü … olan … plakalı araç ile sürücüsü … olan … plakalı aracın çift taraflı trafik kazası yapması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini ve bu nedenle bedensel zarara uğradığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL sürekli iş göremezlik, 500,00 TL geçici iş göremezlik, 500,00 TL sürekli bakıcı gideri ve 500,00 TL geçici bakıcı gideri olmak üzere toplam 6.500,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Trafik kazalarından kaynaklanan bedensel zararın tazmini davalarında, davalı işleten ile davalı sigortacının sorumluluğu paralel olup 2918 sayılı KTK’nın 85 v.d. maddelerinde düzenlenen tehlike sorumluluğu, davalı sürücünün sorumluluğu ise 6098 sayılı TBK’nun 49 v.d. maddelerinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklı kusur sorumluluğu olup işleten sürücünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. 2918 sayılı yasanın 86. maddesi kapsamında işleten ve sigortacı, zarara sebep kazanın ”mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri gelmiş” olduğunu ispat etmediği sürece meydana gelen zarardan sorumludurlar. Bu nedenle zarara sebep kazanın mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan meydana geldiğini ispat yükü davalı işleten ve sigortacıda olmasına karşılık TBK m.50 kapsamında meydana gelen zararın miktarını ispat külfeti zarar görenin kendisindedir.
Motorlu araç işleteninin 2918 sayılı yasanın 91/1 maddesi kapsamında Karayolları Motorlu Araçlar ZMMS’ni yaptırmadan aracını işletmiş ve işletilme sırasında bir zarara sebep olmuş ise 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14 maddesi gereği zorunlu sigortayı yaptırmadan motorlu aracı işleten kişilerin ve plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen araçların sebep oldukları zararların karşılamak amacıyla Türkiye Sigorta Ve Reasürans Şirketleri bünyesinde … Hesabı oluşturulduğundan kaza tarihinde yürürlükte bulunan sigorta poliçesi için belirlenen limitle sınırlı olmak kaydıyla … Hesabı meydana gelen zarardan sorumludur. Bu manada … Hesabının statüsü ile sigorta şirketinin hukuki statüsü ve sorumluluğu paraleldir.
İhtilaf, tarafların vaki kazadaki tazminata esas kusur oranı, davacının tazminata esas maluliyet oranı ve iyileşme süresi ve yoksun kaldığı kazanç itibariyle bedensel zararının tespiti noktalarında toplanmaktadır. Kusur oranı, maluliyet oranı ve iyileşme süresi ile zarar miktarının tespiti konuları hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi haller olduğundan 6100 sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususları bilirkişiye tespit ettirmesi gerekmektedir.
Bu amaçla kazaya ilişkin ceza dosyasının celbinden sonra … ATK Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan … tarih ve … sayılı rapor ile; vaki kazada … plakalı araç sürücüsü …’ın %85 oranında, … plakalı araç sürücüsü …’in ise %15 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
… ATK … İhtisas Dairesi’nden alınan 31/07/2019 tarih ve … sayılı maluliyet raporu ile; vaki kaza nedeniyle davacıda kalıcı maluliyetin olmadığı ve iyileşme süresinin kaza tarihinden itibaren 3 haftaya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir.
Davacı tarafından daha önce … Eğitim Ve Araştırma Hastanesi’nden alınan rapor ile davacının maluliyet oranının %70 olarak tespit edilmiş olması nedeniyle … ATK …. İhtisas Dairesi’nden alınan 31/07/2019 tarihli rapora itiraz edilmesi ve mahkememizce de iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünde kanaat oluştuğundan dosyanın … ATK… Üst Kurulu’na gönderilmesi neticesinde alınan 16/01/2019 tarih ve 25 sayılı üst kurul raporu ile; davacının vaki kaza nedeniyle kalıcı maluliyetinin olmadığı ve iyileşme süresinin en fazla 3 haftaya kadar uzayabileceği tespit edilmiştir.
ATK’dan alınan maluliyet raporu ile davacının kalıcı maluliyetinin olmadığı nedeniyle davacının daimi iş göremezlikten ve bakıcı gideri tazminatından kaynaklanan alacağı bakımından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak iyileşme süresi olan 3 hafta bakımından davacının geçici iş göremezlik tazminatı alacağı ve bu süre için refakatçi giderinden kaynaklanan tazminat alacağı söz konusu olacak ise de davacının sadece sorumluluğu trafik sigortacısı ile paralel olan Motorlu Taşıtlar Bürosu aleyhine dava açmış olması ve geçici iş göremezlikten ve refakatçi giderinden kaynaklanan zararlar bakımından davalının sorumluluğunun 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren …’na tabi olması ve şartın A.3 maddesi ile sigorta kapsamının “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde tanımlanmış olması karşısında sigortacının sorumluluğunun sigorta genel şartlarında öngörülen şartlara sıkı sıkıya bağlanmış olduğu görülmektedir. Dolayısı ile sigortacının sorumluluğunun dış sınırını 2918 sayılı KTK, iç sınırını ise …’ları oluşturmaktadır. Böylece 2918 sayılı KTK gereği işletenin sorumluğunda kalan bir tazminatın sigortacının sorumluluğunda kalabilmesi için … ile sigorta kapsamına alınmış olması gerekir. Aksi halde sigortacı sorumlu tutulamaz. Çünkü sigortacının sorumluğunun dayanağı sigorta sözleşmesi ve sözleşmeni eki niteliğindeki genel şartlardır. İşletenin sigorta yapma mecburiyeti ile sigortacının zarardan sorumluluğu farklı kavramlardır. Trafik sigortasının işleten bakımından zorunlu olması sigortacının her türlü zarardan sorumlu olduğu anlamına gelmez.
Kaldı ki sigortacıyı, sigorta sözleşmesi ve sözleşmenin eki olan genel şartlar dışında, oluşan zarardan sorumlu tutmayı gerektiren yasal bir dayanak yoktur.
Bu kapsamda …’ının A.5. maddesi ile sigorta kapsamına giren teminat türleri “a) Maddi Zararlar Teminatı”, “b) Sağlık Giderleri Teminatı”, “c) Sürekli Sakatlık Teminatı” ve “d) Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı” olarak sıralanmıştır.
Ancak bu teminatlardan “b) Sağlık Giderleri Teminatı: Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98’inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” şeklinde düzenlenen “sağlık giderleri teminatı”na bakıldığında, teminatın yer aldığı başlığa aykırı olarak genel şartın bu maddesinde öngörülen zarar kalemleri tamamen sigortacının sorumluğu dışına çıkarılmış ve “sağlık giderleri teminatı”ndan kaynaklanan sorumluluk tümden …’ya yüklenmiştir.
Hatırlanacağı üzere 6111 sayılı yasa m.59 ile değiştirilen 2918 sayılı KTK. m. 98 hükmü ile sadece genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerinden kaynaklanan tedavi giderleri …’ya yüklenmişti. Ancak şartın 1.6.2015 tarihinde yürürlüğe giren A.5.b. bendi düzenlemesi ile bir adım ileriye gidilerek “sağlık giderleri teminatı”ndan kaynaklana tüm sorumluluk …’ya yüklenmiştir.
Düzenleme ile kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar oluşan;
-Tüm tedavi giderleri,
-Protez organ bedelleri,
-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
-Trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler, sağlık gideri teminatı kapsamına alınmıştır.
Sonra da sağlık giderleri teminatından kaynaklanan sorumluğun …’ya ait olduğu ve sigorta şirketi ile … Hesabının sorumluluğunun sona erdiği ifade edilmiştir. Şartın A.5.b bendi düzenlemesinin lafzından açıkça bu sonuç çıkmaktadır. Bu kapsamda geçici iş göremezlik tazminatı olarak anılan tazminatın da …’ya yüklendiği anlaşılmaktadır. A.5.b bendi düzenlemesinin bu anlamı, A.5.c ve Ek altı kapsamında başvuru sırasında sunulması öngörülen belgeler ile birlikte incelendiğinde daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Ancak bu düzenlemeye rağmen uygulamada sigortacı veya … hesabının sağlık giderleri teminatı kapsamında kalan tazminattan sorumlu tutulup tutulamayacağı sorun yaratmaktadır. Bunun için genel şartların hukuki yeri ile A.5.b. bendinin etkisinin irdelenmesi gerekir.
Sigorta genel şartları, sigorta poliçesinin arkasında yazılı olan ve her sigorta dalı için ayrı ayrı düzenlenerek ilgili bakanlık tarafından tasdik edilen sigorta mukavelesinin eki niteliğindeki şartlardır. Kanunu emredici hükümlerine aykırı olmamak üzere tanzim edilen bu şartlar sigorta mukavelesinde tarafların hak ve borçlarını göstermektedir. Esas itibariyle bakıldığında Kender’in dediği gibi sigorta genel şartları sigorta mukavelesi şartlarıdır. (Reyegan Kender 2005 Türkiye Hususu Sigorta Hukuku, İstanbul 12 Levha Yayınları, S.191)
Öğretide kimi yazarlar sigorta poliçesi genel şartlarının Borçlar Hukuku alanında tanımlanan ve kabul edilen genel işlem şartı niteliğinde olduğunu (Sibel Korkmaz, 2004, Sigorta Sözleşmesinde İspat Sorunları, Ankara Seçkin Yayınları, S.145) söylemekte ise de 2918 sayılı KTK. m.90’ın “(Değişik madde: 14/04/2016-6704 S.K. 3. mad.) Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu kanun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki hükmü ile sigortacının sorumluğunun açıkça …. ile sınırlı olduğunun öngörülmüş olması karşısında bu yöndeki iddiaya itibar edilemez. Bu yönde bir iddianın söz konusu olabilmesi için sigortacının sorumluğunun özel olarak düzenleyen genel bir hükmün olması ve sigorta sözleşmesinin rızai olma (iradi olma) özelliğine aykırı olarak, genel şartların zarar görene de kabul ettirilmiş olması gerekir. Oysa sigorta genel şartları idari bir işlem ile kamu kurumu tarafından ihdas edilmektedir. Ayrıca 2918 sayılı KTK. m. 90 hükmü sigortacının sorumluğunun genel şartlar kapsamında belirleneceğini açıkça hükme bağlamaktadır. Bu durum karşısında genel şartın düzenlemesi dolaylı olarak kanun hükmü niteliğinde olmaktadır. Çünkü hukuka uygunluk denetimi üst bir normun varlığı halinde yapılabilir. Bu anlamda emredici hükümler hariç, genel şartın üstünde sigortacının sorumluğunu belirleyen üst bir norm söz konusu değildir.
Nitekim 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11/1. maddesinde Sigorta Genel Şartlarının (…’nın) etkisi; “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, tarafların bakanlıkça belirlenen genel şartlara aykırı olarak özel şart kabul ederek sigortacının sorumluğunu daraltamayacağı, aleyhe şart kabul edemeyeceği öngörülmüştür. TTK’nın 1425/3. maddesinin “Kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla devam eder.” şeklindeki hükmü ile de ….nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanacağı öngörülmüştür. Bu hükümler hep birlikte ele alındığında genel şartların sigorta poliçesinin ayrılmaz bir parçası olduğu, tarafları ve poliçeden dolayı hak talebinde bulunan herkesi bağladığı görülmektedir. Bu ilkeler ışığında …’nın A.5.b. maddesine bakıldığında sağlık giderleri kapsamındaki teminatların …’ya yüklendiği veya maddede öngörülen zarar kalemlerinin … tarafından üstlenildiği görülmektedir.
…’nun üstlenmiştir çünkü …’ları sigortacı ve sigorta ettiren bakımından genel şart niteliğinde ise de hak talep eden üçüncü kişiler ile idare bakımından düzenleyici bir idari işlem niteliğindedir. Bu sebepledir ki …’nın iptali için Danıştay’a iptal davası açılmaktadır. Bu yönü ile bakıldığında idare düzenleyici bir idari işlem ile sağlık sigortalarından kaynaklana sorumluğu üstlenmiş olmaktadır. Bu idari işlem hak sahiplerine de bu idari işlem kapsamında hak talebinde bulunma yetkisi vermektedir. Bir an için genel şartların idare için de sözleşme hükmü niteliğinde olduğu düşünülecek olduğunda da idarenin genel şart hükümleri ile borç üstlendiği sonucu çıkmaktadır.
Şartın A.5.b. maddesinin kapsamı ve uygulanması bakımından henüz Yargıtay uygulaması olmasa da Bölge Adliye Mahkemeleri arasında da uygulama birliği sağlanmış değildir. Adana Bölge Adliye Mahkemesinin (Adana BAM. 3. HD. 05.06.2018 tarih 2018/628 E. ve 2018/695 K.)kararı dışında, diğer BAM’lar (İstanbul BAM. 9. HD. 12.03.2020 tarih 2018/1469 E. ve 2020/437 K., Samsun BAM 3. HD. 25.03.2020 tarih 2020/360 E. ve 2020/616 K., G.Antep BAM 17. HD. 02/04/2020 tarih 2018/1933 E. ve 2020/575 K. ve G.Antep BAM 17. HD. 03/04/2020 tarih 2018/1884 E. ve 2020/584 K.)tedavi giderlerinin …’ya yüklenmediği veya geçici iş göremezliğin hala sigorta şirketlerinin sorumluğunda olduğu yönünde kararlar verilmektedir. Ancak bu yöndeki karalar var olan hukuka (dö lege lata) aykırı ve ancak olması gereken (dö lege feranda) hukuka uygun kararlardır.
Bu nedenle iyileşme döneminde oluşan geçici iş göremezlik zararı ile refakatçi gideri bakımından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu karar harcının, peşin yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 18,50 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 01/07/2020

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza