Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/660 E. 2020/114 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/660
KARAR NO : 2020/114

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil
DAVA TARİHİ : 25/04/2018
KARAR TARİHİ : 20/02/2020

İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/195 E. – 153 K. sayılı 30.04.2018 tarihli görevsizlik kararının kesinleşmesi üzerine davacı vekilince süresinde verilen gönderme talepli dilekçeyle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gelen ve mahkememize tevzi edilen iş bu davada yapılan açık yargılama sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı …arasında 31.03.2014, 01.05.2014 ve 30.05.2014 tarihli 3 ayrı … Satış Vaadi Sözleşmeleri imzalandığını, bu sözleşmelere istinaden davalı …tarafından A5 blokta 3 ve 4 nolu A6 blokta 1 nolu bağımsız bölümlerin müvekkiline satıldığını, müvekkili tarafından sözleşme ekinde yer alan ödeme planı doğrultusunda tüm ödemelerin yapıldığını ve davalı tarafından bağımsız bölümlerin fiili olarak müvekkiline teslim edildiğini ve müvekkil tarafından kiraya verildiğini, ancak davalı şirketin tapuda resmi devir işlemlerini yapmadığını, diğer davalı bankanın ise davalı şirkete kullandırdığı kredilere karşılık 3 ayrı sözleşme ile müvekkiline satılan dava konusu taşınmazlar üzerine davalı banka yararına ipotek tesis edildiğini, taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri resmi şekilde yapılmamış olsa da yerleşik yargı kararları ve Türk Medeni Kanunun 2. maddesine göre alıcının ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesi ve fiilen taşınmazları teslim alması nedeniyle artık resmi şekil geçersizliğinin ileri sürülemeyeceğini, müvekkili tarafından bedelleri ödenen ve fiilen teslim alınan taşınmazlar üzerinde davalı şirketin kullandığı kredi sebebiyle banka yararına ipotek tesis edilmesinin geçerli kabul edilemeyeceğini belirterek … ili … ilçesi … 11 pafta 571 parselde kain A5 blok 3 nolu, A5 blok 4 nolu ve A6 blok 1 nolu bağımsız bölümler üzerinde kurulan ipoteklerin terkinine ve her türlü kaydın iptal edilerek bağımsız bölümlerin takyidatsız hale getirilmesine ve davalı şirket adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili şirket adına tesciline olmadığı takdirde bağımsız bölümlerin dava tarihi itibariyle güncel bedellerinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte müvekkili şirkete iadesi zımmında davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine yöneltilen dava nedeniyle ipoteğin fekki istendiğinden ipotek bedelinin tamamı üzerinden harcın ikmal edilmesi gerektiğini, davalı şirkete müvekkil banka tarafından kredi kullandırılmış olup, bu kredilerin teminatı olarak dava konusu taşınmaz üzerine banka yararına ipotek tesis edildiğini, gayrimenkul satış sözleşmesinin sadece tapu müdürlüğünde resmi şekilde yapılması halinde geçerli olduğunu, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin de noter huzurunda yapılmasının yasa gereği bulunduğunu, davaya esas sözleşmeler noter huzurunda yapılmadığı gibi, yapılmış olsaydı dahi tapu kütüğüne şerh verilmemesi sebebiyle müvekkili bankaya karşı ile3ri sürülmesinin mümkün bulunmadığını, iyiniyetli olan müvekkilinin henüz üzerinden hiçbir takyidat yokken davalı adına kayıtlı taşınmaz üzerinde ipotek tesis edildiğini, aleni olan tapu kayıtları karşısında gayrimenkulün haricen satılmış olduğunun müvekkili tarafından bilinme ihtimalinin bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı …ye usulüne uygun tebligat yapılmış yasal süre içinde cevap dilekçesi sunulmamış ancak yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettirmiş ve adı geçen davalı vekilince sunulan 08.07.2019 tarihli dilekçeyle bilirkişi raporuna karşı beyanlarla birlikte müvekkili şirkete … 11. Sulh Ceza Hakimliğinin 09.11.2018 tarihli kararıyla …’nin kayyum olarak atanmasına, yönetim organının yetkilerinin ve ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyuma verilmesine karar verildiğini, bu karar üzerine fon kurulunun 12.11.2018 tarihli kararıyla müvekkili şirketin yönetim kurulunun fon tarafından oluşturularak yeni yöneticiler atandığını, daha sonra … başkanlığının 29.11.2018 tarihli kararıyla müvekkili şirketin malvarlıkları hakkında ticari iktisadi bütünlük kararı verildiğini, bu karar verildikten sonra 2 yıl içinde ticari ve iktisadi bütünlüğe dahil olan varlıklarla ilgili işletmelere ait menkul, gayrimenkul ve her türlü alacaklarla ilgili 3. kişiler nezdindekiler dahil haczi muhafaza altına alınması veya satışının mümkün olmadığını, mahçuzların maliklerinin de iflasına karar verilemeyeceğini, müvekkilince eksik olan inşaat projesinin bitirilmesi ve teslimlerin yapılması için gerekli girişimlerde bulunulduğunu, müvekkilinden kaynaklanmayan gecikme nedeniyle sorumlu tutulamayacağı, şirketin kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davaya dayanak gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, davacı tarafından davalı şirkete yapılan ödemelere ilişkin belge ve dekontlar, ödemelere ilişkin belge, dekont ve banka kayıtları, taşınmazların takyidatlarını da gösteren tapu kayıtları, dava konusu taşınmazların davacıya fiiline teslim edildiğine ilişkin belge ve bilgiler, … İştirakler ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığını yazı cevapları ile dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiş, dosya kapsamı ve taraf defterleri üzerinde ve dava konusu taşınmazlar mahallinde görülmek suretiyle mahkememizce resen seçilen bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yapılarak rapor alınmış, deliller toplanmıştır.
Dosyada mevcut bulunan 31.05.2019 tarihli raporda özetle; dava konusu … İli … ilçesi … 11 pafta 571 parsel sayılı mesken nitelikli A5 blok 3 nolu bağımsız bölümün dava tarihi itibariyle rayiç değerinin 1.850.000,00 TL, aynı yerde A5 blok 4 nolu bağımsız bölümün rayiç değerinin 1.750.000,00 TL, A6 blok 1 nolu bağımsız bölümün de rayiç değerinin 1.750.000,00 TL olduğu, davacı ile davalı şirket arsında akdedilen 31.03.2014, 01.05.2014 ve 30.05.2014 tarihli 3 ayrı taşınmaz vaadi sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmelerin adi yazılı şekilde düzenlendiği, ancak taşınmazların bedelinin tamamının davacı tarafından ödenmiş olması nedeniyle sözleşmelerin geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edeceği, davacı şirketin, dava konusu taşınmazlar üzerinden sadece davalı şirkete karşı ileri sürebileceği bir kişisel talep hakkının bulunduğu ve bu hakkının, diğer davalı banka yararına olan ipoteği yolsuz hale getirmeyeceği, davalı şirketin, taşınmazları tapu sicilinde davacı şirket adına tescil etmeyerek borcuna aykırı davrandığı bu sebeple davacının uğradığı 3 taşınmazın rayiç değeri toplamından oluşan 5.350.000,00 TL müspet zararı tazmin etmesi gerektiği açıklanmıştır.
Mahkememizce konusunda uzman bilirkişilerce taşınmazların mahallinde görülmesi suretiyle düzenlenen bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
Dava, adi yazılı şekilde yapılan üç ayrı taşınmaz vaadi sözleşmesine konu 3 ayrı bağımsız bölümün davalı şirket adına kayıtlı olan tapusunun iptali ve davalı banka yararına bulunan ipoteğin fekki, olmadığı takdirde her üç taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç bedelinin davalılardan müteselsilen tazmini istemine ilişkindir.
Davacı ile davalı şirket arasında 31.03.2014, 01.05.2014 ve 30.05.2014 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri akdedilmiştir. Bu sözleşmelerden 31.03.2014 tarihli olanın konusu, … İli … ilçesi … 11 pafta 571 parsel sayılı taşınmaz üzerinde mesken niteliğinde A5 blok 3 nolu bağımsız bölüm, 01.05.2014 tarihli olanının, aynı yer A6 blok 1 nolu bağımsız bölüm, 30.05.2014 tarihli olanın da aynı parsel A5 blok 4 nolu bağımsız bölüm oluşturmaktadır. Her bir sözleşmenin ekinde satış bedeli belirtilmiş ve ödemeler plana bağlanmıştır.
Taraflar arasında sözleşmelerin varlığı, içeriği ve taşınmazların satım bedelinin ödendiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Zaten yapılan inceleme ile davacı tarafından her üç taşınmazın satım bedelinin tamamının ödendiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, adi yazılı şekilde yapılmış olan ve buna bağlı olarak tapuya şerh edilmeyen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak tapunun tüm takyidatlardan ari şekilde alıcı olan davacı adına tescilinin mümkün olup olmadığı veya davacının zararının tazminin gerekip gerekmediği konusundadır.
Gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin 1512 Sayılı Noterlik Kanununun 60. maddesi uyarınca resmi şekil koşullarına uyularak noter huzurunda veya Tapu Kanununa göre tapu memuru huzurunda resmi şekilde yapılması gerekmektedir. Bunun dışında Türk Medeni Kanununun 1009. maddesi uyarınca, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tapu kütüğüne şerh edilmesi halinde sözleşmenin tarafları dışında 3. kişilere karşı dahi ileri sürülebilecektir. Sözleşmenin tapu kütüğüne şerh edilmesiyle birlikte şahsi hak kuvvetlendirilmiş hale gelmektedir.
Somut olayda davacı ile davalı şirket arasında akdedilen sözleşmeler resmi şekil şartına uyulmaksızın adi yazılı şekilde yapılmış ve buna bağlı olarak tapu kütüğüne de şerh edilmemiştir. Adi yazılı şekilde yapılan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi geçersiz olmakla birlikte sözleşmenin taraflarından olan alıcının tüm ödemeleri yerine getirmesi ve satıcının da fiilen taşınmazı alıcıya teslim etmesi ancak tapuda devretmeye yanaşmaması halinde tapu taşınmazın satıcı adına olan tapusunun iptali ile alıcı adına tescilinin mümkün olduğu Yargıtay İçtihadi Birleştirme kararları ve Hukuk Genel Kurul kararlarıyla sabit hale gelmiştir. 30.09.1988 tarihli Yargıtay 1987/2 E. 1988/2 K. sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararında ”…… Harici satış sözleşmesinin alıcısı konumunda olan kişinin tescil isteminin kabul edilebilmesi için, satışa konu taşınmazın kat mülkiyeti kanununa uygun yapılması, alıcının edimlerini yerine getirmemiş olması, satıcının bağımsız bölümü teslim etmiş olması ve satıcının tescile yanaşmaması koşullarının varolması gerektiği……” belirtilmiştir.
Davacı tarafından tüm ödemelerin yapılmış olması ve esasında bu konuda ihtilafın da bulunmaması nedeniyle davacının sözleşmelerden kaynaklanan hakkını sözleşmenin tarafı olan davalı şirkete karşı ileri sürebileceği kabul edilmiştir.
Dava konusu 3 bağımsız bölümün yer aldığı 571 parsel üzerinde dava konusu bağımsız bölümler dışında kalan başka bağımsız bölümleri de kapsayacak şekilde davalı şirketin bankaya olan borcunun 15.000.000,00 TL’sinin teminatını teşkil etmek üzere davalı banka yararına 08.08.2016 tarihinde ipotek tesis edilmiştir.
İpotek başka bir deyişle taşınmaz rehni hak sahibine taşınmazın değerinden alacağını elde etmek hakkı veren sınırlı bir ayni hak olup, ayni hakların herkese karşı ileri sürülebileceği açık olduğundan davalı bankanın ipotek hakkı, taşınmazın el değiştirmesinden veya malikinin değişmesinden etkilenmeyecektir. Türk Medeni Kanunun 1020. maddesine göre aleni olan tapu siciline tescil edilmiş bir hususun bilinmediğinin iddia edilemeyeceği, bu nedenle tapu sicil kaydına dayanarak hak iktisabı sadece tapu sicilindeki kayıtlar bakımından kabul edilmiştir. Türk Medeni Kanunun 1023. maddesinde de, tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu hakkının korunacağı belirtilmiştir. Davacı taraf, tüm ödemelerin yapılmasından sonra davalı şirketin taşınmazları 28.06.2016 tarihinde teslim ettiğini, banka yararına olan ipoteğin ise 08.08.2016 tarihinde kurulduğunu ve banka tarafından gerekli araştırmayı yapmış olması halinde bağımsız bölümlerin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi kapsamında alıcısına teslim edildiğini öğrenebileceğini, bankanın bu durumu bildiği ya da bilmesi gerektiğini ve iyiniyetli sayılamayacağını dolayısıyla ipotek hakkının korunamayacağını ileri sürülmüştür.
Yukarıda izah edildiği üzere tapu siciline güven ilkesi çerçevesinde, tapu kaydına dayanarak hak elde eden kişinin bu hakkının korunması gerekmekte olup, mevcut kaydın dayanaklarını ya da bu kaydın yapılmasına esas teşkil eden tasarruf işleminin geçerli olup olmadığını açıklığa kavuşturmak için inceleme yapmasının beklenemeyeceği, bunun dışında tapu siciline güven ilkesi orta yerde dururken taşınmazla ilgili başkasının kişisel hakka sahip olduğundan fiilen haberdar olmasının da sonuca bir etkisinin olmayacağı, iyiniyetinin korunmasının önüne geçemeyeceği kabul edilmelidir.
Buna göre davacının harici bir sözleşmeyle taşınmazları satın alarak bedelini sözleşmenin tarafı şirkete ödemiş olması tapu üzerindeki kayıtlara güvenerek kendi yararına ipotek hakkı elde eden bankaya karşı bu kişisel hakkını ileri sürmesinin mümkün olmadığı kabul edilmiştir. Nitekim bir tarafta davacının kişisel hakkı diğer tarafta bankanın sınırlı ayni hakkı bulunmaktadır. Taşınmaz üzerindeki mülkiyetin tapuda devrinin istenmesi o satım sözleşmesinin tarafı satıcı olan davalı şirkete karşı ileri sürülebilecek nitelikte kişisel bir hak olup 3. kişi konumunda bulunan bankaya karşı kullanılması mümkün görülmemiştir. Bu nedenle banka yararına olan ipoteğin terkini talebinin kabulü yerinde görülmemiştir.
Davacının sözleşmeler kapsamında ödemeleri yaptığı ve bağımsız bölümleri fiilen teslim aldığı anlaşılsa da, davalı şirket adına olan tapunun iptali ile kendi adına tescili talebinin de, az önce açıklanan nedenlerle taşınmazlar üzerinde banka yararına ipotek bulunması karşısında kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı taraf tapu iptal tescil olmadığı takdirde taşınmazların dava tarihindeki rayiç değerinin davalılardan tahsilini isteyerek terditli talepte bulunmuştur. Dava konusu sözleşmelerde davalı bankanın taraf olmaması ve sözleşmenin davalı …ile akdedilmesi karşısında tazmin isteminin de bankaya karşı ileri sürülemeyeceği kabul edilmiştir.
Davacının satım sözleşmesi kapsamında davalı şirkete karşı edimlerini yerine getirdiği, ancak davalının tapu devir borcunu yerine getirmediği anlaşıldığından 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 112. maddesi uyarınca, borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde alacaklının bu nedenle doğan zararının borçlu tarafından tazmin edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla davacının 3 ayrı taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan zararının sözleşmenin tarafı davalı şirketçe tazmini gerektiği kabul edilmiştir. Buradaki zarar müspet zarar olup, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden kaynaklanan zarardır. Yerleşik yargıtay kararları gereğince, davacının zararının tespitinde taşınmazların dava tarihindeki rayiç değerinin belirlenmesi gerekmekte olup, mahkememizce konusunda uzman bilirkişilerce düzenlenen raporda dava konusu A5 blok 3 nolu bağımsız bölümün dava tarihindeki rayiç değerinin 1.850.000,00 TL, olduğu, A5 blok 4 nolu bağımsız bölüm ve A6 blok 1 nolu bağımsız bölümün dava tarihindeki rayiç değerinin 1.750.000,00’şer TL olduğu, buna göre davacının toplam zararının 5.350.000,00 TL miktarında bulunduğu ve bu bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacı verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Davacı vekilince davanın 2.075.000,00 TL üzerinden açıldığı ancak rayiç bedellerin 5.350.000,00 TL olması karşısında,ibraz ettiği dilekçeyle bu bedelin tazmininin istendiği belirtilmiş ve mahkememizce verilen ara kararı doğrultusunda 5.350.000,00 TL üzerinden eksik harcı ikmal ederek makbuzu dosyaya sunulmuştur.
Davalı şirket vekilince, davalı şirkete … 11. Sulh Ceza Hakimliğinin … tarihli kararıyla …’nin kayyum olarak atandığı ve … Fon Kurulunun 29.11.2018 tarihli kararıyla şirketin mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile taşınmazların feri ve mütememmim cüzü niteliğindeki tarafları olduğu sözleşmeler ve bu sözleşemelerden doğan ancak başlı başına iktisadi değeri olmayanlarda dahil olmak üzere tüm mal, hak ve varlıkları bir araya getirilerek İnanlar İnşaat Ticari ve İktisadi Bütünlüğü oluşturulduğunu, ticari ve iktisadi bütünlük kararı alınmasından sonra artık bu bütünlüğe dahil olan varlıkların haczedilemeyeceği, muhafaza altına alınamayacağı ya da satışının talep edilemeyeceği, ayrıca eksik olan inşaat projelerini bitirmek ve teslimleri yapmak için gerekli girişimlerde bulunulduğu, gecikmenin davalı şirketten kaynaklanmadığı bu nedenle davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Mahkememizce …’ye bu konuda yazılmış ve … İştirakler ve Gayrimenkuller Daire Başkanlığının 16.10.2019 tarihli yazı cevabı dosya içine sağlanmıştır. Gelen cevabi yazıda, Fon Kurulunun 29.11.2018 tarihli kararıyla İnanlar İnşaat Ticari ve İktisadi Bütünlüğü oluşturulduğu belirtilmiş ve buna ilişkin fon kurulu kararı gönderilmiştir.
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında 674 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 19. maddesiyle, bu maddenin yürürlüğünden önce 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133. maddesi uyarınca kayyum atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyumların yetkilerinin mahkeme tarafından …’ye devredileceği, maddenin yürürlüğünden sonra Ceza Mahkemesi Kanununun 133. maddesi uyarınca ve Kanun Hükmünde Kararnamenin 13. maddesi gereğince kayyum atanmasına karar verildiği takdirde kayyum olarak …’nin atanacağı belirtilmiştir. Aynı kanun hükmünde kararnamenin 20. maddesinde de, bu kanun hükümde kararname ile …’ye verilen kayyumluk görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi … tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak fona verilen yetkilerin kıyasen uygulanacağı ifade edilmiştir. Bu çerçevede … 11. Sulh Ceza Hakimliğinin 09.11.2018 tarihli kararıyla Fon davalı şirkete kayyum olarak atanmış ve Fon Kurulu 12.11.2018 tarihli kararı alarak bu kararla şirketin yönetim kurulunun Fon tarafından oluşturulmasına denilmiş ve yönetim kurulu üyeleri atanmıştır. Akabinde 29.11.2018 tarihli Fon Kurulu Kararı ile davalı şirketin malvarlığı hakkında ticari ve iktisadi bütünlük kararının alındığı görülmektedir. 5411 Sayılı Yasanın 7071 Sayılı 01.02.2018 tarihli değişik 134/5. fıkrasında, ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına karar verilmesinden itibaren 2 yıl içinde bu bütünlük içinde yer alan varlıklar ile ilgili işletmelere ait menkul gayrimenkul ve her türlü hak ve alacaklar ile alacakların haczi, muhafazasının ve satışının talep edilemeyeceği belirtilmiştir. Davalı şirket hakkında bankacılık yasasının 134. maddesi uyarınca iktisadi ve ticari bütünlük kararı alınmış olmakla birlikte şirket adına kayıtlı olan dava konusu taşınmazların bu bütünlüğün içinde yer aldığı, mahkememizce yukarıda ayrıntılarıyla ifade edildiği üzere davacının tapu iptal ve tescil isteminin kabul edilmesi mümkün bulunmayıp, taşınmazların dava tarihindeki rayiç değerlerinden oluşan müspet zararının davalı şirketten tazmini gerektiği kanaatine varılarak bu yönde karar verildiği gibi bankacılık yasasına göre ticari ve iktisadi bütünlük kararı alınmasının mülkiyet hakkında dayalı olarak ve yasal kanıtlarıyla haklılığı ortaya konulmuş bir istemin kabulüne engel teşkil etmeyeceği, anılan yasanın 134. maddesinde hangi işlemlerin yapılamayacağının açıkça ortaya konulduğu, huzurdaki davadaki terditli olarak ileri sürülen taleplerin ve mahkememizce verilen tazminat hükmünün anılan kapsamda bulunmadığı kabul edilmiş, davalı şirketin bu yöndeki savunmasına itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davacının davalı bankaya karşı açtığı davanın reddine, davalı şirkete karşı terditli olarak ileri sürdüğü talepten tazminat isteminin kabulü ile 5.350.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı tarafından davalı bankaya karşı açılan davanın REDDİNE,
Davacı tarafından davalı …ye karşı açılan DAVANIN KABULÜ İLE,
5.350.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 365.458,50 TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 91.364,62 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 274.093,88 TL harcın davalı …Ş.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 142.125,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı …Ş.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
Daval … A.Ş. lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 142.125,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 4.804,70 TL yargılama gideri ile 91.364,62 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı, 5,20 TL vekalet harcı toplamı 96.210,42 TL’nin davalı …Ş.’den tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı … A.Ş. tarafından yapılan toplam 115,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı vekili Av. … ile davalı … vekili Av. …’in yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/02/2020

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KATİP …
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 91.364,62 TL
Karar Harcı : 365.458,50 TL
Noksan Harç : 274.093,88 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 6.078,80 TL

Davalı … A.Ş. Gider Avansı
Yatırılan Avans : 150,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 4.500,00 TL
Posta Giderleri : 304,70 TL