Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/451 E. 2019/991 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/451 Esas
KARAR NO : 2019/991 Karar

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/02/2018
KARAR TARİHİ : 04/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı … Ltd. Şti ile davalı … arasında 15/11/2011 tarihinde, davacı … Ltd. Şti ile davalı … arasında ise 04/04/2012 tarihinde acentelik sözleşmesi akdedildiğini, ancak davalı şirketin davacı … Ltd. Şti ile aralarında akdedilen sözleşmeyi 21/11/2017 tarihinde, davacı … Ltd. Şti ile aralarında akdedilen sözleşmeyi ise 17/11/2017 tarihinde haksız olarak feshettiğini, oysa fesih öncesi sözleşmelere konu işlerin iyi gittiğini, davacıların davalı şirkete birçok müşteri kazandırdığını, bu nedenle acentelere ödenen komisyon dışında davalının kendilerine ek komisyon ödediğini, bu durumun belgelerle sabit olduğunu, ancak 17/04/2017 tarihinda hükümet tarafından trafik sigortalarında zorunlu tavan fiyat uygulaması getirildiğini, bu nedenle davalı şirketin trafik sigorta poliçelerini yapmak istemediğini, düzenlenmek istenen poliçelere çeşitli gerekçelerle engel olunduğunu, sigorta şirketlerinin bu durumunu hükümetin denetleyerek ceza uygulamaya başlaması üzerine bu engellemelerin kaldırıldığını, bunun üzerine davalı … şirketinin acentelere puan uygulaması getirmek suretiyle bu puanın geçilmemesi yönünde uygulama yapmaya başladığını, puan aşıldığında kendilerine eksi puan verildiğini, peşin para ile poliçe düzenlemek isteyen taleplerin engelenmeye çalışıldığını, davalı … şirketinin bir taraftan yukarıda anlatılmaya çalışılan şekliyle trafik poliçesi düzenlenmesini arzu etmediği halde diğer taraftan yüksek hedeflerin tutturulması yönünde talepte bulunmasının çelişki arzettiğini ve bir anlamda sözleşmeyi feshetmemiz mobing niteliğinde olduğunu, ancak tüm bunlara rağmen devam eden süreçte davalı … şirketinin hiçbir gerekçe göstermeden sözleşmeyi feshettiğini ve buna rağmen denkleştirme tazminatını ödemediğini, bu nedenle davalı … şirketinin sigorta acentelik sözleşmesini haksız olarak feshetmiş olması nedeniyle HMK m.107 kapsamında miktarı belirsiz alacak davası kapsamında davalıdan talebi mümkün denkleştirme tazminatı miktarının tespiti ile şimdilik her bir davacı için 5.000,00 TL tazminatın davacı … Ltd. Şti bakamından fesih tarihi olan 21/11/2017 tarihinden, diğer davacı … Ltd. Şti bakımından ise fesih tarihi olan 17/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kendilerinin dava dilekçesinde iddia edilenin aksine davacılara gönderdikleri fesih ihbarında acentelik sözleşmesinin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 3 ay sonunda feshedileceğini bildirdiklerini ve fesih ihbarının davacılara ulaşmasından 3 ay sonra davacıların acentelik vekaletnamelerinin sona erdirildiğini, davacılar her ne kadar feshin haksız olduğu yönünde iddiada bulunmuş ise de davacı şirketin sigortacılık faaliyetinde ve davacılar ile acentelik sözleşmesi akdederek ilişki içerisine girmesindeki amacının kazanç elde etmek olduğunu, bu amaçla acentelerinden kabul edilebilir oranında performans beklediklerini, beklentilerinin gerçekçi ve ulaşılabilir talepler olduğunu, bu amaçla 08/05/2017 tarihinde gönderilen yazı ile ortak hedefin gerçekleştirilmesi için hedefin davacılara bildirildiğini, oysa davacıların hedefin sağlanması yönünde hiçbir çaba sarfetmediğini, bu nedenle 3 ay önceden bildirimde bulunmak kaydıyla sözleşmelerin 21. maddelerine uygun olarak acentelik sözleşmelerinin feshedildiğini, fesih haklı olduğundan davacıların TTK m.122 ve Sigortacılık Kanunu m.23/18 kapsamında denkleştirme tazminatı talep etme haklarının olmadığını, bu nedenle her iki davacı bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, HMK m.107 kapsamında olarak 6102 sayılı TTK m.122’de düzenlenmiş olan denkleştirme tazminatının tahsili davasıdır.
Davacı … Ltd. Şti.’nin davalı … AŞ’ye karşı açmış olduğu işbu dava mahkememizin 2018/129 Esas sayılı dosyası üzerinden 16/05/2018 tarihli duruşmanın 3 nolu ara kararı ile tefrik edilerek işbu dosya üzerinden kayıt görmüştür.
Davacı … Ltd. Şti., davalı … şirketinin sigorta acentelik sözleşmesini haksız olarak feshetmiş olması nedeniyle HMK m.107 kapsamında miktarı belirsiz alacak davası kapsamında davalıdan talebi mümkün denkleştirme tazminatı miktarının tespiti ile şimdilik 5.000,00 TL tazminatın 17/11/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği görülmektedir.
Davalı taraf ise davacının ortak hedefin sağlanması için çaba sarfetmemeleri nedeniyle feshin haklı olduğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmektedir.
İhtilaf, davacı tarafından haklı nedenle fesholunduğu iddia olunan Sigorta Acentelik Sözleşmesi’nin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talep hakkı olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti noktalarında toplanmaktadır.
Sigorta acentelerinin sözleşmenin sona ermesi nedeniyle talep edebileceği portföy (denkleştirme) tazminatı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesinde; “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenleme kapsamında sigorta acentelerinin portföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, sigorta acentesinin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Genel hüküm niteliğindeki TTK. m. 122/1’de ise denkleştirme tazminatı; “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve (c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında acentelerinin portföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, acentenin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Esasen özel hüküm niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 23/16 ile genel hüküm niteliğindeki TTK m. 122/1 düzenlemesi genel olarak paralel niteliktedir.
Her iki kanunun ile denkleştirme tazminatı için öngörülen maddi koşullar dışında, denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için, sözleşmenin, müvekkil (sigorta şirketi) tarafından haklı bir neden olmadan feshedilmiş olması (m. 122/3) ve davanın sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. (m. 122/4) Hükmedilecek tazminat miktarı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmiş ise faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (m. 122/2)
Ancak mevzuatta bu şekilde öngörülen denkleştirme tazminatının niteliği konusunda öğreti ve yargıda görüş birliği yoktur. Bu konudaki hakim görüş, denkleştirme talebini, hakkaniyet düşüncesinden etkilenen, yaratılan müşteri çevresinin bir bedeli olarak tanımlamaktadır. Ancak doktrinde denkleştirme talebini, acenteye yardım etme düşüncesine dayandıranlar olduğu gibi, klasik anlamda bir malvarlığı zararının giderilmesi olarak kabul edenler de bulunmaktadır. Bazı yazarlar ise denkleştirme talebini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırmaktadır.(bkz. Yrd. Dç. Dr. Rauf Karasu (2008) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2008 s. 288)
Acente, aracılık yapmak dışında sözleşme kapsamında sağladığı yeni müşteri çevresi ile yapılan işlemlerden hem müvekkil hemde kendisi menfaat elde etmektedir. Ancak acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acente bu müşteri çevresinden kural olarak fayda sağlama olanağını yitirdiği halde müvekkil bu çevre ile ilişkileri sürdürme ve menfaat elde etme imkanına sahiptir. Bu kapsamda acenteye tanınan denkleştirme tazminatı hakkı, acente tarafından müvekkile kazandırılan ve ancak fesih nedeni ile acentenin yoksun kaldığı ve fakat müvekkilin fesihten sonra da menfaat elde etmesi mümkün müşteri çevresi karşılığının hakkaniyet ilkesine uygun olarak hesaplanarak acenteye verilmesidir. (bkz. Yrd. Dç. Dr. İrfan Akın (2013) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2013, Sayı 62, s.614-615)
Esasen sözlşemenin haklı bir neden olmadan feshi halinde müvekkil kusuru ile acentenin sağladığı müşteri çevresinden menfaat elde etmesini engellemiş olmaktadır. Çünkü sözleşmenin sona ermesi ile acente gelecekte menfaat elde etme imkanını yitirerek zarara uğratılmış olmaktadır. Bu nedenle de sözleşmeyi haklı neden ile sona erdirdiğini ispat edemeyen müvekkil kusuru ile meydana gelen zarardan kanunda öngörülen limitler dahilinde sorumlu olacaktır.
Bu nedenle müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra, sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlayıp sağlamadığı önemli değildir. Önemli olan müvekkilin objektif manada menfaati sağlayabilecek olması ve müvekkilin sözleşmeyi haksız olarak feshi nedeni ile acentenin bu menfaatten yoksun kalmasıdır. Değilse sözleşmenin sona ermesinden sonra, müvekkilin sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlandığının aranması, tazminatı tür olarak sebepsiz zenginleşmeye götürür ve davacının hak talebi de davalının menfaat sağlamak isteyip istememesine tabi kılınmış olur. Kötü niyetli müvekkil de salt tazminat ödememek için menfaat elde etmeme yolunu tercih edebilir.
Kaldı ki TTK m.122/4 ile açılacak olan davanın fesih tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulması, bu sürenin fesih ile birlikte başlaması ve acentenin fesihten sonraki ilk gün dahi işbu davayı açma hakkına sahip olması karşısında, müvekkilin, acente tarafından sağlanan müşteri çevresinden, fiilen menfaat sağlamaya başlaması ve bu hususun tazminat şartı olarak aranması çelişki olacaktır. Bu nedenle sağlanan müşteri çevresinden müvekkilin, yeni sözleşmeler yapmak sureti ile fiilen istifade şartı yerine sağlanan müvekkil çevresinden objektif olarak menfaat sağlayabilme olarak kabul etmek gerekir.
Ayrıca sözleşmeyi haklı nedenle feshedildiği idda eden taraf iddiasını ispat yükü altındadır.(bkz. Bilge Umar – Ejder Yılmaz (1980) İspat Yükü, Yeniden Yazılmış, Genişletilmiş 2. Bası Ankara: Kazancı Matbaacılık, s. 108-109/ Yargıtay 19. HD. 29.01.2018 tarih – 2016/12515 E. ve 2018/188 K.) Buna mukabil acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulduğu ve sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin sağlanan bu müşteri çevresinden menfaat elde etmesinin mümkün olduğunu ispat yükü acentede ve saptanan tazminattan indirim yapılması için lazım gelen özgün hususları (acentenin sağladığı müşteri çevresine müvekkilin katkısı, müvekkilin markasının yaygınlığı ile piyasada ürününe duyulan güven gibi) ispat yükü ise müvekkil sigorta şirketindedir.
Ancak davacı acente tarafından sağlanan müşteri çevresi ile denkleştirme tazminatının hesabı hukuk bilgisi dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden HMK m.266 kapsamında talep üzerine veya resen bilirkişi deliline başvurulabilmesi mümkündür.
Bu kapsamda somut olaya bakıldığında davalı … şirketinin öncelikle acentelik sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini isapt etmesi gerekmektedir.
Bu amaçla hukukçu bilirkişi Av. …, sigorta uzmanı … ve mali müşavir …’ndan alınan 06/03/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; taraflar arasında 2012 – 2017 tarihleri arası acentelik sözleşmesinin yürürlükte olduğu, davacının üretim ve komisyon alarak 2013 yılında en yüksek seviyede olduğu, 2014 – 2016 döneminde üretimin yatay bir seyir izlediği, 2017 yılında düşüş gösterdiği, davacının özellikle 2016 yılından itibaren acenteliği yaptığı diğer sigorta şirketleri ile çalışmasını arttırması nedeniyle davalı … şirketinin poliçelerinde düşüşe geçildiği, davacının sigorta üretim ve hedeflerini gerçekleştirmede 2015 yılında %95 seviyesindeyken bu rakamın 2016 yılında %75 ve 2017 yılında %49’a düştüğü, bu nedenle davalı … AŞ’nin sözleşmenin 21. Maddesi kapsamında fesih ihbarında bulunduğu, taraflar arasında akdedilen acentelik sözleşmesinin 22 ve 23. maddeleri kapsamında davacı acentenin davalı … xirketinden herhangi bir hak talebinde bulunmayacağının öngörüldüğü, fesih haklı olduğundan davacının davalıdan denkleştirme talebinde bulunma hakkı olmadığı tespit edilmiştir.
Her hak gibi olağan fesih hakkı da keyfi olarak kullanılamaz. Keyfi kullanım dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil eder. Bu nedenle davalı olağan yolla kullandığı fesih hakkının haklı bir nedene dayandığını ispat yükü altındadır.(bkz. Yargıtay 11. HD. 22/10/2014 tarih – 2014/7542 Esas ve 2014/16209 Karar ve 11. HD. 27/04/2016 tarih – 2015/15216 Esas ve 2016/4748 Karar) Yargıtay uygulamasına göre salt hedeflerin tutturulamaması acentelik sözleşmesinin feshi için haklı neden olarak kabul edilmemekte ise de (bkz. Yargıtay 11. HD. 18/04/2017 tarih – 2015/14094 Esas ve 2017/22015 Karar) dosya kapsamı ve bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere davacıların feshe sebep gösterilen 2017 yılı performanslarındaki sert düşüşün acentelerin çalışmalarını acenteliklerini yaptıkları diğer sigorta şirketlerine kaydırmış olmalarından kaynaklandığı anlaşıldığından davalı … şirketinin sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği ve bu nedenle her iki davacı bakımından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 44,40 TL maktu karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 04/12/2019

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 0,00 TL
Karar Harcı : 44,40 TL
Bakiye Harç : 44,40 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 2.150,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 1.800,00 TL
Posta Giderleri : 110,30 TL