Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/245 E. 2018/1183 K. 28.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/245 Esas
KARAR NO : 2018/1183 Karar

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan), Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/03/2018
KARAR TARİHİ : 28/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan), Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … Şubesi’nden kullanılmış olan kredi sözleşmesinin asıl tarafı olan Tasfiye Halinde … A.Ş. ve müşterek borçlu – müteselsil kefilleri diğer davalılar … ve …’a borcun ödenmemesi nedeniyle … 7. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini ve hesapların kat edildiğini, davalılar aleyhine … 26. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalılardan …’ın … 5. Tüketici Mahkemesi’nde menfi tespit davası açtığını ve görevsizlik kararı verildiğini, davalıların icra takibine itirazda bulunduğunu ve takibin durdurulduğunu, itirazın kötü niyetli olduğunu beyanla, davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, davalılar aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanamayacağını, alacağı kabul anlamına gelmemek kaydıyla alacağın zamanaşımına uğramış olduğunu, müvekkillerinin davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının hesap katini gerçekleştirdikten sonra hemen icra takibi açmayarak 3.668,44 TL için 134.406,65 TL talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, talep edilen faiz miktarının fahiş olduğunu ve kabul edilemeyeceğini beyanla, davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, İİK 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
İhtilaf, davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı varsa miktarının tespiti noktalarında toplanmaktadır.
Celbedilen …. 26. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, davacının 31/05/2017 tarihinde ihtarname ve borçlu bilgi forma belgelerine dayanarak davalılar aleyhine 3.668,44 TL asıl alacak, 124.511,54 TL işlemiş faiz, 6.226,67 TL BSMV olmak üzere toplam 134.406,64 TL’nin tahsili için ilamsız yolla takip başlattığı, takip talebi 07/09/1999 tarihli 3 adet bilgi forma eklediği, ödeme emirlerinin davalı borçlulara tebliğ üzerine davalıların süresinde zamanaşımı def’i ile birlikte borca, işlemiş faize ve faiz oranına itiraz etmiş oldukları görüldü.
Davalıların açılmış bulunan işbu itirazın iptali davasına verdikleri cevap dilekçesi ile de zaman aşımı def’ini ileri sürdükleri tespit edildiğinden takibe konu alacağın zaman aşımına uğrayıp uğramadığının HMK 142.maddesi gereği tahkikat aşamasından önce değerlendirilip karara bağlanması gerekmektedir.
Takip dosyası ve dayanak belgeler itibariyle takibe konu alacağın 07/09/1999 tarihinde muaccel hale geldiği ve normal bir alacak olarak kabul edildiğinde BK m.125 kapsamında 10 yıllık zamanaşımı hükümlerine tabii olduğu görülmektedir.
Ancak 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı 26.12.2003 tarih ve 25328 sayılı R.G. yayınlanarak yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren kanunun Ek Madde 3’ün “Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır. Fon alacakları ve bu Kanuna göre Hazine alacağı sayılan alacaklar bakımından bu sürenin başlangıcı Fon tarafından ödeme yapılmasına veya yapılacak olmasına sebebiyet veren kişilerin fiillerinin gerçekleştiği tarihten itibaren başlar.” şeklindeki hükmü ile fon alacakları bakımından herhangi bir istisna öngörülmeksizin zamanaşımı süresi 20 yıl olarak belirlendikten sonra aynı kanunun Ek Madde 5’in “Kamu bankalarında (tasfiye halindeki … Bankası A.Ş. dahil) ve sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve özel kanunla kurulmuş bankalarda bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş, süresi uzatılmamış veya yeniden yapılandırılmamış kredileri kullananlar ya da yeniden yapılandırma şartlarını ihlal edenler ile münferit veya karşılıklı verilen banka teminat mektupları, kabul kredileri ve avaller, taşınır ve taşınmaz rehni, ipotek, üst hakkı, intifa hakkı ve oturma hakkı gibi her türlü sınırlı ayni hak tesisine ilişkin sözleşmeden doğan haklarında diğer bankaların ve üçüncü kişilerin muvazaadan ari hakları aleyhine olmamak üzere Fon ve Hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri bankalarınca uygulanır.” şeklideki hüküm ile de Tasfiye Halindeki … Bankası A.Ş.nin alacaklarına da fon ve hazine alacaklarına ilişkin tedbir, takip ve tahsil hükümleri nin uygulanacağı öngörülmüş olduğundan bu alacak bakımından zamanaşımının bankacılık mevzuatı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mülga 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu yerine yürürlüğe giren 9.10.2005 günlü, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 3. maddesinde fon bankası “Mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunu, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve bu Kanun uyarınca temettü hariç ortaklık hakları ile yönetimi ve denetimi Fona intikal eden bankalar ile Fonun çoğunluk hissesine sahip olduğu bankaları” olarak tanımlandıktan 108/4. maddesinde fon alacağı “Bankanın faaliyet izninin kaldırılması hâlinde Fon tarafından verilecek süre içerisinde iade ve tazmin edilemeyen tutarlar Fon alacağı haline gelir ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir.” şeklinde ve 132/8. maddesi ile de alacağın ne zaman fon alacağına dönüşeceği “Bu Kanunun 107 nci maddesi uyarınca bir bankanın alacaklarının devralınması hâlinde bu alacaklar, devir tarihi itibarıyla Fon alacağı haline gelir ve bu alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kanunun 141. maddesinin “Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.” şeklindeki hükmü ile de fon alacakları bakımından uygulanması gereken zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğu ve Geçici Madde 16’nın “Bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir.” şeklindeki hükmü ile de kanun ile öngörülen hükümlerin geçmişe yürüyeceği öngörülmüştür.
5411 sayılı yasanın geçici 13. maddesi ile da sermayesinin yarıdan fazlası kamu kurum ve kuruluşlarına ait olan ya da hisselerinin çoğunluğu üzerinde bu kurum ve kuruluşların idare ve temsil yetkisi bulunan ve Tasfiye Hâlinde … dâhil özel kanunla kurulmuş bankalarda 26.12.2003 tarihinden önce bankacılık teamüllerine göre teminatlı ve/veya yetersiz teminatlı kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş alacaklar bakımından fon alacaklarının tahsili amacıyla öngörülen ve fonun istediği bilgi ve belgelerin ibrazına ilişkin yükümlülükleri öngören 123., fonun, fon alacağının tahsili bakımından yararlı görmesi hâlinde kullanabileceği ek yetkileri öngören 134., fon alacaklarının yasal teminatını düzenleyen 136., banka kaynaklarını istismarı sureti ile fona devredilen bankayı zarar uğratan bankaların hakim ortakları ile yöneticiler aleyhine 108. madde kapsamında açılan davalarda ve bankanın yöneticileri ile denetçilerinin kanuna aykırı karar ve işlemleriyle banka hakkında 71 inci madde hükümlerinin uygulanmasına neden olmaları halinde 110. madde kapsamında bu kişiler aleyhine açılan davalarda ispat külfetinin aleyhine dava açılanlarda olduğunu öngören 137., fon alacaklarının takip ve tahsiline ilişkin istisnaları öngören 138, fon ve faaliyet izni kaldırılan bankalara ilişkin malî istisnaları öngören 140., fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğunu öngören 142. ve fon, fon bankaları ile bankaların iflas idareleri tarafından açılan hukuk davalarında bilirkişilik yapılmasını gerektiren hallerde bu görevin nasıl yapılacağını ve bilirkişiler için kimi yaptırımları öngören öngören 165. madde hükümlerinin uygulanacağı ve tasarrufun iptali davalarında aciz vesikası şartı aranmayacağı öngörülmüştür.
Ancak Anayasa Mahkemesi’nin 4/6/2014 tarihli ve E. 2014/85, K.: 2014/103 sayılı Kararı ile 5411 sayılı Kanunun 141. maddesinin “Bu Kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıldır.” şeklindeki hükmünün geçmişe etkili şekilde uygulanmasını öngören Geçici Madde 16’nın “Bu Kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir.” şeklindeki hükmünde yer alan “…zamanaşımı ve” ibaresini iptal etmiştir. Böylelikle 5020 sayılı yasanın Ek Madde 3’te ve 5411 sayılı yasanın 141. maddelerinde öngörülen 20 yıllık zamanaşımının bu kanunların yürürlük tarihlerinden önceki sözleşme ve fiillerden kaynaklanan alacaklara geçmişe etkili bir şekilde uygulanma olanağı kalmamış olmaktadır.
Ancak Anayasanın 153/5. maddesinin “… iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar.” ve “İptal kararları geriye yürümez.” şeklindeki hükmü gereği anayasa mahkemesinin iptal kararları herkesi bağladığından ve geçmişe etki yaratmayacağından 5020 sayılı yasanın Ek madde 3’te ve 5411 sayılı yasanın 141. maddesinde öngörülen 20 yıllık zamanaşımının fon alacakları veya fon alacağı niteliğinde ve tahsil edilmeyen alacaklar bakımından geçmişe etkili olarak uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle de 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesinin “(1) Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” şeklindeki hükmüne göre uygulama yapmak gerekir.
Bu kapsamda somut olaya bakıldığında davalıların … 26. İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına konu borcun 07/09/1999 tarihinde muaccel hale geldiği gerçeği karşısında bu tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı yasanın 125. maddesinde (TBK. m. 146) 10 yıllık zamanaşımının öngörülmüş olması ve bu sürenin 08/09/2009 tarihinde dolmuş olmasına rağmen davacının 31/05/2017 tarihinde icra takibinin başlatmış olması nedeni ile davalıların gerek icra takibi dosyasına yönelik borca itiraz dilekçelerinde gerekse de cevap dilekçelerinde ileri sürmüş oldukları zamanaşımı def’ilerinin HMK. m. 142. kapsamında kabulü ile davanın esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
Davalıların zamanaşımı definin kabulü ile davanın REDDİNE,
Davacı harçtan muaf olmakla yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 13.502,53 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde başvurulması halinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi. 28/11/2018

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı