Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/123 E. 2020/203 K. 17.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2018/123 Esas
KARAR NO:2020/203 Karar

DAVA:Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ:05/02/2018
KARAR TARİHİ:17/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05/09/2017 tarihinde müvekkilinin park halindeki aracının bagajına çantasını koyduğu esnada davalı …’un maliki olduğu ve sürücüsü bilinmeyen … plakalı aracın kendisine çarpması sonucu müvekkilinin ağır yaralandığını, vaki kaza sonrası … plakalı araç sürücüsünün kaza yerinden kaçması nedeniyle kimliklerinin tespit edilemediğini ve alkol testi yapılamadığını, … plakalı aracın kaza tarihinde davalı … Sigorta A.Ş. nezdinde sigortalı olduğunu, bu nedenle HMK m.107 kapsamında şimdilik 4.000,00 TL maddi tazminatın davalı …’tan kaza tarihi olan 05/09/2017 tarihinden itibaren, diğer davalı … Sigorta A.Ş.’den ise temerrüt tarihi olan 13/12/2017 tarihinden itibaren artan oranlarda ticari faizi ile birlikte tahsiline, 60.000,00 TL manevi tazminatın ise kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davadan önce başvuru şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limitleri ve sigortalısının kusuru oranında olduğunu, vaki kazadaki kusur oranlarının ve davacının maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, davacının tedavi giderlerinden sayılan geçici iş göremezlik ile bakıcı gideri, yol giderleri, özel bakım ve beslenme giderleri nedeniyle doğan zararlarının poliçe teminatı dışında kaldığını, bu talepler nedeniyle müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının vaki kaza nedeniyle elde ettiği gelirlerin hesaplanacak tazminattan mahsubu gerektiğini, davacının başvuru tarihinden itibaren ticari faiz talep etmesinin yasaya aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talebinde bulunabileceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6098 sayılı TBK’nın 54. maddesinde düzenlenen bedensel zararların ve m.56’da düzenlenen manevi tazminatın tazmini davasıdır.
Davacı, 05/09/2017 tarihinde kendisine ait ve park halinde bulunan … plakalı aracın bagajına çantasını koyduğu esnada işleteni … ve sürücüsü olay yerinden kaçmış olan … plakalı aracın kendisine çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini ve bu nedenle bedensel zarara uğradığını, … plakalı aracın işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğun davalı sigorta şirketi tarafından … sayılı KZMMS (Trafik Sigorta Poliçesi) ile sigorta güvencesine alınmış olması nedeniyle HMK m.107 kapsamında olmak kaydıyla iş göremezlik, refakatçi gideri, yol ve yakıt giderleri v.s. Dahil olmak kaydıyla şimdilik 4.000,00 TL maddi tazminatın davalı … yönünden kaza tarihi olan 05/09/2017 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise 13/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte ve 60.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı …’tan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline talep ve dava etmiştir.
Trafik kazalarından kaynaklanan bedensel zararın tazmini davalarında, davalı işleten ile davalı sigortacının sorumluluğu paralel olup 2918 sayılı KTK’nın 85 v.d. maddelerinde düzenlenen tehlike sorumluluğu, davalı sürücünün sorumluluğu ise 6098 sayılı TBK’nun 49 v.d. maddelerinde düzenlenen haksız fiilden kaynaklı kusur sorumluluğu olup işleten sürücünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. 2918 sayılı yasanın 86. maddesi kapsamında işleten ve sigortacı, zarara sebep kazanın ”mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri gelmiş” olduğunu ispat etmediği sürece meydana gelen zarardan sorumludurlar. Bu nedenle zarara sebep kazanın mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan meydana geldiğini ispat yükü davalı işleten ve sigortacıda olmasına karşılık TBK m.50 kapsamında meydana gelen zararın miktarını ispat külfeti zarar görenin kendisindedir.
İhtilaf, tarafların vaki kazadaki tazminata esas kusur oranı, davacının tazminata esas maluliyet oranı ve iyileşme süresi ile yoksun kaldığı kazanç itibariyle bedensel zararının tespiti noktalarında toplanmaktadır. Kusur oranı, maluliyet oranı ve iyileşme süresi ile zarar miktarının tespiti konuları hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren haller olduğundan 6100 sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususları bilirkişiye tespit ettirmesi gerekmektedir.
Kusur bilirkişisi …’dan 03/10/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; davaya sebep kazada davalı …’un işleteni olduğu … plakalı kimliği tespit edilemeyen minibüs sürücüsünün kaza mahallinde seyir sırasında dikkatini yola vermediği, mahal şartlarına rağmen aşırı hızlı seyir ettiği ve seyrini kendi şeridinde sürdürme özeni göstermediği, sağa yönelerek yolun sağında araçların park etmesi için ayrılan bölümdeki araca çarpması sonucu davacının yaralanmış olmasına sebebiyet vermiş olması nedeniyle 2918 sayılı KTK’nın sürücüler için asli kusur hali olarak öngörülen 84. maddenin 12 kod nolu nizami olarak park eden araçlara çarpma kuralını ihlal etmesi nedeniyle %100 oranında kusurlu olduğu, buna mukabil davacı yayanın ise kusursuz olduğu tespit edilmiştir.
… Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan 12/07/2019 tarih – … sayılı rapor ile; davacının yapılan fiziki muayene, röntgen ve tedavi evraklarının incelenmesi neticesinde davacının daimi bir şekilde herhangi bir maluliyetinin olmadığı, iyileşme süresinin ise kaza tarihinden itibaren 15 ay sürebileceği tespit edilmiştir.
… … tarafından gönderilen 06/03/20189 tarih – … sayılı cevabi yazısı ile vaki kazadan dolayı davacıya rücuya tabii herhangi bir ödeme yapılmadığı bildirilmiştir.
Aktüer bilirkişi …’den alınan 06/12/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; davalı işletene ait araç sürücüsünün %100 kusur durumu ve … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan rapor ile daimi maluliyetin olmadığı ve iyileşme süresinin 15 ay olarak tespit ettiği raporlardaki veriler nazara alınmak suretiyle davacının geçici iş göremezlikten kaynaklanan kazanç kaybının asgari ücret esas alındığında 21.073,04 TL, davacının bakıcı desteğine ihtiyaç duyduğu 6 ay için ödenmesi gereken bakıcı giderinin 11.211,00 TL olmak üzere toplam 32.284,04 TL olarak tespit edilmiş olduğu görülmektedir.
Dosya içerisinde örneği bulunan … nolu KZMMS poliçesi ile … plakalı aracın işletilmesinden kaynaklanan sorumluluğun 29/08/2017 – 2018 tarihleri arası sakatlık halinde kişi başı 330.000,00 TL limit ile sigorta güvencesine alındığı görülmektedir.
Davacı vekili, 08/01/2020 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu arttırmak suretiyle 32.284,04 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren bankalara uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müştereken tahsilini talep etmiştir.
Dava dosyası ve alınmış olan kusur, maluliyet ve aktüer bilirkişi raporları denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan davalı işleten … yönünden davanın kabulü ile, 32.284,04 TL’nin 05/09/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Ancak davacı her ne kadar geçici iş göremezlikten ve bakıcı giderinden kaynaklanan zararlarını davalı sigorta şirketinden de tahsilini de talep etmiş ise de; tazminata esas trafik kazasının 05/09/2017 tarihinde meydana gelmiş olması nedeniyle davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren …’na tabi olması ve şartın A.3 maddesi ile sigorta kapsamının “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde tanımlanmış olması karşısında sigortacının sorumluluğunun sigorta genel şartlarında öngörülen şartlara sıkı sıkıya bağlanmış olduğu görülmektedir. Dolayısı ile sigortacının sorumluluğunun dış sınırını 2918 sayılı KTK, iç sınırını ise …’ları oluşturmaktadır. Böylece 2918 sayılı KTK gereği işletenin sorumluğunda kalan bir tazminatın sigortacının sorumluluğunda kalabilmesi için … ile sigorta kapsamına alınmış olması gerekir. Aksi halde sigortacı sorumlu tutulamaz. Çünkü sigortacının sorumluğunun dayanağı sigorta sözleşmesi ve sözleşmeni eki niteliğindeki genel şartlardır. İşletenin sigorta yapma mecburiyeti ile sigortacının zarardan sorumluluğu farklı kavramlardır. Trafik sigortasının işleten bakımından zorunlu olması sigortacının her türlü zarardan sorumlu olduğu anlamına gelmez.
Kaldı ki sigortacıyı, sigorta sözleşmesi ve sözleşmenin eki olan genel şartlar dışında, oluşan zarardan sorumlu tutmayı gerektiren yasal bir dayanak yoktur.
Bu kapsamda …’ının A.5. maddesi ile sigorta kapsamına giren teminat türleri “a) Maddi Zararlar Teminatı”, “b) Sağlık Giderleri Teminatı”, “c) Sürekli Sakatlık Teminatı” ve “d) Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı” olarak sıralanmıştır.
Ancak bu teminatlardan “b) Sağlık Giderleri Teminatı: Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 98’inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” şeklinde düzenlenen “sağlık giderleri teminatı”na bakıldığında, teminatın yer aldığı başlığa aykırı olarak genel şartın bu maddesinde öngörülen zarar kalemleri tamamen sigortacının sorumluğu dışına çıkarılmış ve “sağlık giderleri teminatı”ndan kaynaklanan sorumluluk tümden …’ya yüklenmiştir.
Hatırlanacağı üzere 6111 sayılı yasa m.59 ile değiştirilen 2918 sayılı KTK. m. 98 hükmü ile sadece genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerinden kaynaklanan tedavi giderleri …’ya yüklenmişti. Ancak şartın 1.6.2015 tarihinde yürürlüğe giren A.5.b. bendi düzenlemesi ile bir adım ileriye gidilerek “sağlık giderleri teminatı”ndan kaynaklana tüm sorumluluk …’ya yüklenmiştir.
Düzenleme ile kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar oluşan;
-Tüm tedavi giderleri,
-Protez organ bedelleri,
-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
-Trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler, sağlık gideri teminatı kapsamına alınmıştır.
Sonra da sağlık giderleri teminatından kaynaklanan sorumluğun …’ya ait olduğu ve sigorta şirketi ile Güvence Hesabının sorumluluğunun sona erdiği ifade edilmiştir. Şartın A.5.b bendi düzenlemesinin lafzından açıkça bu sonuç çıkmaktadır. Bu kapsamda geçici iş göremezlik tazminatı olarak anılan tazminatın da …’ya yüklendiği anlaşılmaktadır. A.5.b bendi düzenlemesinin bu anlamı, A.5.c ve Ek altı kapsamında başvuru sırasında sunulması öngörülen belgeler ile birlikte incelendiğinde daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.
Ancak bu düzenlemeye rağmen uygulamada sigortacı veya güvence hesabının sağlık giderleri teminatı kapsamında kalan tazminattan sorumlu tutulup tutulamayacağı sorun yaratmaktadır. Bunun için genel şartların hukuki yeri ile A.5.b. bendinin etkisinin irdelenmesi gerekir.
Sigorta genel şartları, sigorta poliçesinin arkasında yazılı olan ve her sigorta dalı için ayrı ayrı düzenlenerek ilgili bakanlık tarafından tasdik edilen sigorta mukavelesinin eki niteliğindeki şartlardır. Kanunu emredici hükümlerine aykırı olmamak üzere tanzim edilen bu şartlar sigorta mukavelesinde tarafların hak ve borçlarını göstermektedir. Esas itibariyle bakıldığında Kender’in dediği gibi sigorta genel şartları sigorta mukavelesi şartlarıdır. (Reyegan Kender 2005 Türkiye Hususu Sigorta Hukuku, … 12 Levha Yayınları, S.191)
Öğretide kimi yazarlar sigorta poliçesi genel şartlarının Borçlar Hukuku alanında tanımlanan ve kabul edilen genel işlem şartı niteliğinde olduğunu (Sibel Korkmaz, 2004, Sigorta Sözleşmesinde İspat Sorunları, Ankara Seçkin Yayınları, S.145) söylemekte ise de 2918 sayılı KTK. m.90’ın “(Değişik madde: 14/04/2016-6704 S.K. 3. mad.) Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu kanun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki hükmü ile sigortacının sorumluğunun açıkça …. ile sınırlı olduğunun öngörülmüş olması karşısında bu yöndeki iddiaya itibar edilemez. Bu yönde bir iddianın söz konusu olabilmesi için sigortacının sorumluğunun özel olarak düzenleyen genel bir hükmün olması ve sigorta sözleşmesinin rızai olma (iradi olma) özelliğine aykırı olarak, genel şartların zarar görene de kabul ettirilmiş olması gerekir. Oysa sigorta genel şartları idari bir işlem ile kamu kurumu tarafından ihdas edilmektedir. Ayrıca 2918 sayılı KTK. m. 90 hükmü sigortacının sorumluğunun genel şartlar kapsamında belirleneceğini açıkça hükme bağlamaktadır. Bu durum karşısında genel şartın düzenlemesi dolaylı olarak kanun hükmü niteliğinde olmaktadır. Çünkü hukuka uygunluk denetimi üst bir normun varlığı halinde yapılabilir. Bu anlamda emredici hükümler hariç, genel şartın üstünde sigortacının sorumluğunu belirleyen üst bir norm söz konusu değildir.
Nitekim 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 11/1. maddesinde Sigorta Genel Şartlarının (…’nın) etkisi; “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir. Ancak, sigorta sözleşmelerinde işin özelliğine uygun olarak özel şartlar tesis edilebilir. Bu hususlar, sigorta sözleşmesi üzerinde ve özel şartlar başlığı altında herhangi bir yanılgıya neden olmayacak şekilde açık olarak belirtilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, tarafların bakanlıkça belirlenen genel şartlara aykırı olarak özel şart kabul ederek sigortacının sorumluğunu daraltamayacağı, aleyhe şart kabul edemeyeceği öngörülmüştür. TTK’nın 1425/3. maddesinin “Kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça, genel şartlarda sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın lehine olan bir değişiklik hemen ve doğrudan uygulanır. Ancak, bu değişiklik ek prim alınmasını gerektiriyorsa, sigortacı değişiklikten itibaren sekiz gün içinde prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının sekiz gün içinde kabul edilmemesi hâlinde sözleşme eski genel şartlarla devam eder.” şeklindeki hükmü ile de ….nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanacağı öngörülmüştür. Bu hükümler hep birlikte ele alındığında genel şartların sigorta poliçesinin ayrılmaz bir parçası olduğu, tarafları ve poliçeden dolayı hak talebinde bulunan herkesi bağladığı görülmektedir. Bu ilkeler ışığında …’nın A.5.b. maddesine bakıldığında sağlık giderleri kapsamındaki teminatların …’ya yüklendiği veya maddede öngörülen zarar kalemlerinin … tarafından üstlenildiği görülmektedir.
…’nun üstlenmiştir çünkü …’ları sigortacı ve sigorta ettiren bakımından genel şart niteliğinde ise de hak talep eden üçüncü kişiler ile idare bakımından düzenleyici bir idari işlem niteliğindedir. Bu sebepledir ki …’nın iptali için Danıştay’a iptal davası açılmaktadır. Bu yönü ile bakıldığında idare düzenleyici bir idari işlem ile sağlık sigortalarından kaynaklana sorumluğu üstlenmiş olmaktadır. Bu idari işlem hak sahiplerine de bu idari işlem kapsamında hak talebinde bulunma yetkisi vermektedir. Bir an için genel şartların idare için de sözleşme hükmü niteliğinde olduğu düşünülecek olduğunda da idarenin genel şart hükümleri ile borç üstlendiği sonucu çıkmaktadır.
Şartın A.5.b. maddesinin kapsamı ve uygulanması bakımından henüz Yargıtay uygulaması olmasa da Bölge Adliye Mahkemeleri arasında da uygulama birliği sağlanmış değildir. … Bölge Adliye Mahkemesinin (…BAM. 3. HD. 05.06.2018 tarih 2018/628 E. ve 2018/695 K.)kararı dışında, diğer BAM’lar (… BAM. 9. HD. 12.03.2020 tarih 2018/1469 E. ve 2020/437 K., … BAM 3. HD. 25.03.2020 tarih 2020/360 E. ve 2020/616 K., … BAM 17. HD. 02/04/2020 tarih 2018/1933 E. ve 2020/575 K. ve … BAM 17. HD. 03/04/2020 tarih 2018/1884 E. ve 2020/584 K.)tedavi giderlerinin …’ya yüklenmediği veya geçici iş göremezliğin hala sigorta şirketlerinin sorumluğunda olduğu yönünde kararlar verilmektedir. Ancak bu yöndeki karalar var olan hukuka (dö lege lata) aykırı ve ancak olması gereken (dö lege feranda) hukuka uygun kararlardır.
Bu nedenle iyileşme döneminde oluşan geçici iş göremezlik zararı ile diğer zararlardan sigortacının sorumlu olmadığı sonucuna varılarak davalı sigorta şirketi yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat talebinin ise davacının kusuru olmamakla birlikte daimi bir maluliyetinin olmaması ve … İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden alınan 21/07/2018 tarihli cevabi yazı ekindeki belgelerden davacı …’nın emekli olduğu, aylık gelirinin 1.600,00 TL, kendi evinde eşi ve kızı ile birlikte oturduğu ve şahsına ait 2013 model bir aracı olduğu tespit edilmiş olduğundan ve de manevi tazminatın taraflardan birinin zenginleşmesine ve diğer tarafın fakirleşmesine neden olmayacak düzeyde olması gerektiğinden davacının iyileşme süresinin 15 ay sürecek olması nazara alınmak suretiyle takdiren 5.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’tan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-MADDİ TAZMİNAT TALEBİNİN BİR DAVALI BAKIMINDAN KABULÜ BİR DAVALI BAKIMINDAN REDDİ İLE;
Davalı … yönünden davanın kabulü ile, 32.284,04 TL’nin 05/09/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’tan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KISMEN KABULÜ İLE;
5.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’tan 05/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
Fazlaya ilişkin kısmın REDDİNE,
Maddi tazminat yönünden;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 2.205,32 TL nispi karar harcının, 218,60 TL peşin harç ve 96,61 TL ıslah harcı toplamı 315,21 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 1.890,11TL harcın davalı …’tan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 4.842,61 TL nispi vekalet ücretinin davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı … Sigorta A.Ş. lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı … Sigorta A.Ş.’ye verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 1.553,65 TL yargılama gideri ile 218,60 TL peşin harç, 35,90 TL başvuru harcı ve 96,61 TL ıslah harcı toplamı 1.904,76 TL’nin davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Manevi tazminat yönünden;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 341,55 TL nispi karar harcının davalı …’tan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalıların yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 17/06/2020

Katip
e-imza

Hakim
e-imza