Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1128 E. 2022/791 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1128 Esas
KARAR NO : 2022/791

DAVA : Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2018
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, Müvekkili … A.Ş. ( 5015 Sayılı Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun tanzim ettiği “Dağıtıcı lisansı” kapsamında akaryakıt sektöründe faaliyet göstermekte olup, bu faaliyeti çerçevesinde bizzat belirlediği noktalarda, kendi marka ve logosu altında, … standartlarında kurulacak/kurulu akaryakıt istasyonunda akaryakıt, LPG ve madeni yağ satış faaliyetini gerçekleştirmekte olduğunu, müvekkili şirket … (Dağıtıcı) ile davalı şirket arasında “…” adresinde bulunan akaryakıt istasyonunda “…” markası altında bayilik yürütülebilmesi için; Taraflar arasında muhtelif sözleşmeler imzalanmış ve davalı şirket ile bayilik dikey ilişkisi kurulmuş olduğunu, bu kapsamda; taraflar arasında 12.05.2016 tarihinde 5 yıl süreli akaryakıt bayilik sözleşmesine Bayilik Protokolü akdedilmiş olduğunu, diğer davalı gerçek kişi …, davalı şirkettin müvekkil şirket ile imza ettiği sözleşme ve protokolde, müvekkili şirketin tüm hak ve alacaklarının garantörü sıfatıyla taahhüt ettiğinden işbu huzurdaki davanın tarafı olduğunu, zira davalılardan … bayilik sözleşmesini (sözleşmenin 49. Maddesi) ve bayilik Protokolünü ( protokolün 3.1.1 maddesi) GARANTÖR sıfatıyla imza etmiş olduğunu, davalı yan özgür iradesi ile kazanmış olduğu iş bu sıfatları ötürü, feri niteliği bulunmayan, garanti alandan bir ivaz elde etmekten ziyade, garanti alan tarafından yapılan yatırım veya bir teşebbüs de meydana gelebilecek risklerin bir kısmını veya tamamını üzerine almış olduğunu, bu aşamada garanti veren olarak, mevcut hukuki ilişkinin tamamı üzerinden, hudutları sınırlanmamış sorumluluk aldığından, işbu davada bu bağlamda, Garantörlük sözleşmesinin kefalet ilişkisinden ayrıldığı bu temel özellik nedeniyle davada taraf sıfatına açıkça sahip olduğunu, ayrıca, davalı … davalı şirketin müvekkili şirket nezdinde doğmuş ve doğacak borçlarının 100.000 TL’sine kadar müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile kefaletname de imzalamış olduğunu, davalı Bayi taraflar arasında akdedilen Bayilik Sözleşmesi ve bayilik protokollerine ek olarak Satış Taahhütnamesi de imzalamış olup, beher yılda asgari 600 m3 beyaz ürün (benzin, motorin türleri ve biyodizel) satmayı kabul ve taahhüt etmiş olduğunu, davalı şirket, taahhütname ile yıl esasına göre; akaryakıt bayilik sözleşmesinin devamı müddetince geçerli olmak üzere beher yılda asgari 600m3 (sekizyüz metreküp) beyaz ürünü (benzin, motorin türleri ve biyodizel) …’ten satın almayı/ satış taahhüdünden eksik sattığı beher m3 beyaz ürün için …’in maruz kaldığı kar kaybını şartı ceza olarak ödeyeceğini, söz konusu tutarın sözleşme tarihi esas alınmak suretiyle taahhüt edilip alınmayan / eksik kalan m3 başına 60-USD cezai şart ödeyeceğini, hesap edilen cezai şart tutarını herhangi bir ihtar, ihbar keşidesine ve/veya hüküm istihsaline ve/veya herhangi, bir kanuni bir merasim yürütülmesine hacet kalmaksızın amerikan doları olarak ve’veya ödeme günündeki TCMB Döviz Satış Kuru üzerinden TL karşılığını …te talep edildiği anda defaten ve derhal ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt etmiş olduğunu, müvekkili şirket söz konusu satış taahhütlerini yerine getirileceğine olan güven nedeniyle sözleşmeden ve bayilik ilişkisinden kaynaklanan edimlerini tam ve gereği gibi yerine getirmiş, diğer edimlerin yanı sıra, söz konusu akaryakıt ve servis istasyonunda sözleşme süresince … kurumsal kimliği ve markası altında, beher yılda ortalama 600 m3 akaryakıt satışı yapılacağı inancıyla, uygun ticari koşullar sağlanmış, sözleşme süresinde kullanılmak üzere kurumsal ve demirbaş yatırımları yapılmış olduğunu, dağıtım şirketleri, bayilik hakkı tanıyacak istasyona yapılacak yatırımları, ödeyecekleri bedelleri (bayilik hizmet bedeli vs.) ve istasyon üzerinde tesis edilecek intifa hakkı süresini belirlerken; bayinin satmayı taahhüt ettiği ürün miktarını ve söz konusu istasyonda kaç yıl süre ile kendilerine ait ürünlerin satılacağını esas almakta olduklarını, böylece, dağıtım şirketleri yapmış oldukları yatırımları kaç yılda geri döneceğini ve kaçıncı yıldan sonra bu yatırımdan kar etmeye – başlayacakları hesaplayabilmekte olduklarını, müvekkili şirket beş yıl boyunca kendi logosu ve markası altında satış yapılacağı inancı ile sözleşmeden ve bayilik ilişkisinden kaynaklanan edimlerini tam ve gereği gibi yerine getirmiş olmasına karşın davalı yan satış taahhütlerini yerine getirmemiş olduğunu, Davalı yan satış taahhüdünü yerine getirmediği gibi sözleşmenin ikinci yılı dolmadan taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini de … 4. Noterliğinin … tarihle … yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide etmek sureti ile süresinden önce haksız olarak sona erdirmiş olduğunu, Davalı bayi asgari satış taahhüdünü de ihlal ederek beher yılda müvekkil şirketten 600 m3 beyaz ürün alması gerekir iken sözleşmenin devamı süresi içinde davalının taahhüdü gereği satamadığı ürün sebebi ile cezai şart borcu doğmuş olduğunu, Davalı bayiye müvekkil şirket tarafından … 8. Noterliğinin… tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile satış taahhütlerine uyulması yönünde bildirim gönderilmiş ise de davalı yan taahhütlerini yerine getirmediği gibi bayilik sözleşmesini de haksız olarak feshetmiş olduğunu, Davalı bayi, yıl esasına dayalı satış taahhütlerini yerine getirmeyerek, sözleşme hükümlerine aykırı davranmak sureliyle bayilik ilişkisinin sona ermesine neden olarak müvekkili şirketin zarara uğramışına neden olduğunu, Akaryakıt bayilik sözleşmesi, Protokol ve Taahhütname kapsamında, davalı yan satış taahhütleri gereği satın almayı vaat ettiği ürünleri almadığından,(madeni yağ ve Lpg oto gaz satış taahhütleri hariç olup, bu kalemle ilişkin talep ve dava hakkı saklıdır) sözleşmeden ve kanundan kaynaklanan her türlü zarar ziyanın tazmini haklarımız ile fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla ile satış taahhüdünü ihlalden doğan cezai şart alacakları için şimdilik 10.000,00-USD cezai şart tutarının, fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek bankaların dövize uyguladıkları en yüksek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsilini, Bayilik sözleşmesinin davalı bayi tarafından süresinden önce erken feshi sebebiyle 50.000 USD cezai şart bedelinin işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, Yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … yetkilisi Mehmet MERAL 10.01.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 12.05.2016 tarihinde sözleşme imzaladığını, …’in herhangi bir yatırım, kredi, hibe ve istasyon giydirmesi almadığını, …’i herhangi bir zarara uğratmadığını, kendisinin finansal sıkıntıya girdiğinden faaliyetinin durduğunu, …’le görüşüp 6 ay boyunca ürün almadığı için EPDK lisansının iptal edildiğini, bilgisi haricinde ve …’in saha müdürü tarafından Garantör olarak …’i yazmışlarsa da şirketiyle bu şahsın hiçbir ilgisi olmadığını, imzanın da …’e ait olmadığını, İstasyonun kapalı ve Ziraat Bankasına ipotekli olduğunu beyan etmiştir.
Davalılar vekili 02.05.2019 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının, Bayilik Sözleşmesi ve eklerinde imzası bulunmadığını, Sözleşme karşılıklı olarak hazırlanan tam iki taraflı bir akit olup; sözleşmenin taraflarınca imzalanarak kurulacağını, huzurdaki davada ise, davacının cezai şart taleplerine konu Bayilik Sözleşmesi ve ekleri incelendiğinde hiçbirinde davacının imzasının bulunmadığı görüldüğünü, bu durumda sözleşme kurulmadığından davacının tüm taleplerinin dayanağı olmadığı açık olduğunu, davanın öncelikle bu nedenle reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte; müvekkili şirket bayilik sözleşmesini ihlal etmediğini, sözleşme fiili imkânsızlık nedeniyle sona ermiş olduğunu, davacının cezai şart taleplerinin reddinin gerektiğini, müvekkili şirket, davacı üzerinden lisans alamamış ve EPDK’da lisans eksikliğinden dolayı müvekkil faaliyette bulunamamış olduğunu, esasen davacının da müvekkil istasyonunda hiçbir masrafı olmadığını, davacıdan alım yapamadığından lisansı EPDK nezdinde iptal olduğunu, lisansız olarak davacının bayiliğini yürütmesi hukuken mümkün olmadığını, Bayilik sözleşmesi fiili imkânsızlık sebebiyle sona ermiş ve sözleşmenin sona ermesinde müvekkilin kusuru da bulunmadığını, müvekkili, fiilen hayata geçmeyen sözleşmeyi çektiği ihtarla hukuken sona erdirmek zorunda kaldığını, bu durum müvekkilinin ticari defter ve kayıtları ile sabit olduğu gibi sayın mahkeme müvekkil lisansının sona erip ermediğini, hangi sebeple sona erdiğini EPDK dan da sorabileceğini, sözleşme imkânsızlık nedeniyle sona erdiğini, müvekkilinin sözleşmeyi ihlal etmediğinden müvekkilinin davacıya karşı hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin cevap dilekçesinde belirttiği gibi davacıyla anlaşarak sözleşmeyi sona erdirmiş olduğunu, nitekim müvekkilinin sözleşmeyi sona erdirdikten aylar sonra işbu davanın açılması savunmalarını doğruladığını, davacı taraf müvekkilimin satış taahhüdünü yerine getirmediğini iddia etmiş ancak bilinçli bir şekilde sözleşmeyi fesih yoluna gitmemiş olduğunu, oysaki bayinin borç ve taahhütlerin yerine getirmemesi halinde bayilik sözleşmesinin 45.maddesine göre davacının derhal fesih hakkı mevcut olduğunu, davacı ise fesih yoluna gitmemiş, günü gününe takip ederek bayiliğin birinci yılının dolmasını beklemiş ve birinci yılın son gününde müvekkiline ihtarname göndererek cezai şart talep etmiş olduğunu, bu durum dahi tek başına davacının art niyetli ve haksız kazanç peşinde olduğunu gösterdiğini, Davacının ortada iki farklı aykırılık bulunduğu iddiası da kabul edilemeyeceğini, davacı taraf müvekkilinin hem tonaj taahhüdüne uymadığı hem de sözleşmeyi süresinden önce sona erdirdiği gerekçeleri ile 2 cezai şartı birlikte talep etmekte olduğunu, müvekkili yönünden sözleşmeye aykırılık olmadığı gibi davacının iki cezai şartı birden talep etmesi de hukuken mümkün olmadığını, yukarıda belirtildiği üzere davacıdan alım yapamadığından müvekkilinin lisansı EPDK nezdinde iptal olmuş, Lisansız olarak davacının bayiliğini yürütmesi hukuken mümkün olmadığını, müvekkilinin de ihtarla durumu bildirmiş olduğunu, ortada imkânsızlık söz konusu olduğundan müvekkilinin ne satış taahhütnamesine aykırılıktan ne de sözleşmenin süresinden evvel sona ermesinden dolayı sorumlu olması hukuken mümkün olmadığını, Davacı taraf müvekkilinin bu bildirimini de ayrı bir ihlal gibi değerlendirerek haksız olarak cezai şart talep etmekte olduğunu, oysaki ortada ikinci bir ihlal de söz konusu olmadığını, davacının bu davranışı hukuka aykırı olduğu gibi hakkaniyete de açıkça aykırı olduğunu, Davalı … Bakımından beyanları: Yukarıda belirtildiği gibi sözleşmelerde davacının imzası bulunmadığı için sözleşme kurulmamıştır, Asıl borç doğmadığı için müvekkili …’in de davacıya karşı hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, keza aynı şekilde bayilik sözleşmesi imkânsızlıkla sona erdiği için müvekkilinin yine sorumluluğu bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte; Öncelikle belirtmek gerekir ki müvekkilinin cevap dilekçesinde belirttiği gibi davaya konu sözleşme, kefaletname, eklerindeki imza davalı müvekkil …’e ait olmadığını, müvekkil hakkındaki davanın bu nedenle reddinin gerektiğini, müvekkili …in hem garantör, hem de kefil sıfatıyla sorumlu olduğu iddiasıyla dava açılmış olduğunu, adına garantör denilip yasadaki şartları taşımadan müvekkilinin sınırsız bir şekilde sorumlu kabul edilerek davada taraf olması hukuken mümkün olmadığını, garantör olarak adlandırılsa da borçlar kanunu hükümlerine tabidir. Nitekim her iki düzenleme bakımından Borçlar Kanunu 583. Maddesi uyarınca yazıldık gerektiği gibi kefilin sorumlu olacağı azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefalette bunu ifade eden ibarelerin el yazısı ile belirtilmesi gerektiğini, Huzurdaki davada ise bu şartların hiçbiri mevcut olmadığını, Keza Borçlar Kanunu 584.maddede düzenlenen eşin yazılı rızası da alınmamış olduğunu, Borçlar Kanunundaki hükümler geçerlilik şartları olup; bu şartları taşımayan her iki düzenleme de hukuken geçerli olmadığını, üstelik aynı bayilik için hazırlanan matbu metinler ile amacı aşarak ve fahiş bir şekilde müvekkilimin garantör, kefalet gibi değişik isimlerle birden çok kez sorumlu tutulması da kabul edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafın tüm talepleri fahiş olup müvekkillerin mahvına yönelik olduğunu, cevap dilekçesinde belirttiği gibi müvekkil şirketin davaya konu yerdeki ticareti sona ermiş ve şu anda buradan kazanç elde etmediğini, öncelikle müvekkilin sosyo-ekonomik durumlarının araştırılması gerektiğini, bilindiği üzere davacının ekonomik durumu müvekkillerle kıyas edilemeyeceğini, özellikle davacı tarafın sosyo-ekonomik durumu araştırıldığında taraflar arasındaki ekonomik uçurum görülecek ve davacının taleplerinin yersiz ve haksız olduğu sayın mahkemece de tespit edilecek olduğunu, davacımın talep ettiği cezai şartların iptali, bu talepleri kabul edilmezse tenkisi gerektiğini, yukarıda açıklanan nedenlerle; müvekkilleri aleyhine haksız. yere açılan davanın ayrı ayrı reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmektedir.
Davacı tarafından davalı şirkete keşide edilen … 8. Noterliğinin… tarihli … yevmiye numaralı -satış taahhüdüne uyulmadığına ilişkin- ihtarname örneği ile davalı şirket tarafından davacı şirkete keşide edilen ve fesih bildirimini içeren … 4. Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarname örneğinin sunulmuş olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizin 12.09.2019 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne talimat yazılarak dosyanın mali müşavir bilirkişiye tevdi ile taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinden dolayı cari hesap sözleşmesi kapsamında davalı defterleri incelenerek tarafların alacak ve borç durumları ile davalıların fesih tarihindeki ekonomik durumlarının tespiti konusunda rapor aldırılmasına karar verilmiş, talimat mahkemesince görevlendirilen mali müşavir bilirkişi … tarafından dosyaya sunulan 11.11.2019 tarihli raporda özetle;
Davalının 2016 yılına ilişkin Yevmiye Defteri ve 2016 ila 2017 yılı Muavin Muhasebe Hesap kayıtları üzerinde yapılan inceleme ve kontroller neticesinde;
2016 yılı yevmiye defterinin açılış tasdiki onayının zamanında ve usulüne uygun olarak yapılmış olmasına rağmen kapanışa ilişkin tasdik onayının bulunmadığı, işbu yönüyle ilgili 2016 yılına ait yevmiye defterinin 6100 s. HMK. 222/2 ve 4. Bentlerine istinaden; Ticari Dava delili olarak kullanılıp kullanılmayacağı hakkındaki takdirin sayın mahkemeye ait olduğunu,
Davalı ve Davalı Mali Müşaviri … tarafından 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerin bilirkişi incelemesi yapılması ile ilgili olarak tarafına ibraz edilemediği,
Davalının 31 Aralık 2016 ve 31 Aralık 2017 yılı gün sonları itibari ile davacıya fatura/faturalar yönünden herhangi bir borcunun bulunmadığı,
Davalının 2016 ve 2017 ticari muhasebe hesap kaydı ayrıntılarına göre; Davacıya borçlu olduğunu gösterir nitelikte herhangi bir cari muhasebe hesap bakiye kalanına rastlanılmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 12.09.2019 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile dosyanın bir sözleşme uzmanı, mali müşavir ve sektör temsilcisine bilirkişiye tevdi ile erken feshedilen sözleşme kapsamında sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği, davacı tarafın cezai şarta hak kazanıp kazanmadığı, cezai şartın sözleşmede öngörülen şekli ile ifası halinde davalının ekonomik yönden mahvına neden olup olmayacağı konularında rapor alınmasına karar verildiği ve mahkememizce görevlendirilen sözleşme uzmanı …, mali müşavir … ve sektör bilirkişisi … tarafından hazırlanan 08.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle;
Davacı … A.Ş. ile davalılardan …Ticaret Ltd. Şti arasında bayilik sözleşmesinin/ilişkisinin kurulmuş olduğu, bu meyanda dosyada Bayilik Protokolü, Satış Taahhütnamesi ve 12.05.2016 tarihli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin bulunduğu,
Heyetimiz sektör bilirkişisinin I. İnceleme ve Değerlendirme bölümünde 3.5. Sektörel Sonuç alt başlığında,
“Davalı …Tic. Lid. Şti’nin … Lisans Numurası ile davacının Akaryakıt İstasyon bayisi olarak faaliyet gösterdiğini,
Taraflar arasındaki bayilik sözleymesinin feshi sonrası 27.02.2018 LİSANS TADİL tarihi itibariyle de, dava dışı …ŞİRKETİ’nin bayiliğini aldığını,
Taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin tek taraflı olarak davalı tarafından feshedilmesi sonrasında, davalının başka bir dağıtıcı şirket ile bayilik sözleşmesi akdetmesi somrasında da herhangi bir akaryakıt ürünü alıp satmadığından, EPDK tarafından, davalının bayilik lisansının kurul kararı ile iptal edilmesiyle birlikte ticari faaliyetinin fiilen imkansız hale geldiği, ”
Tespit ve değerlendirmelerde bulunduğu
Davacı tarafından davalılara yönelik olarak … 8. Noterliği nezdinde, … tarihli … yevmiye numaralı -satış taahhüdüne uyulmadığının bildirimidir- konulu bildirimde bulunulduğu,
Davalı şirket tarafından davacı şirkete yönelik olarak, … 4. Noterliği nezdinde, … … yevmiye numaralı fesih ihbarnamesinde bulunulduğu, fesih ihbarnamesinin içeriğinin, “Aramızda yapmış olduğumuz akaryakıt petrol sözleşmesi konularım kapsayan bir sözleşme yapmıştık. Şimdi ise gördüğüm lüzum üzerine aramızdaki bu sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ediyorum. Sözleşmenin bugünden itibaren hükümsüz olduğunu ve beni hukuken bağlamayacağım ihbaren bildiririm ”” şeklinde olduğu, 12.05.2016 tarihli ve 5 yıl süreli olarak kararlaştırılmış Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin “gördüğüm lüzum üzerine” içerikli fesih beyanıyla —süresinden önce/erken- feshedilmiş olmasının, bu ibarenin tek başına, leshi haklı kılan bir gerekçe olmadığından bahisle, haksız fesih olarak değerlendirileceği, bu meyanda (yukarıda I. İnceleme ve Değerlendirme bölümünde 4 Sözleşme Hükümleri Bakımından İnceleme ve Değerlendirme alt başlığının 2. Maddesinde) örnek kabilinden olmak üzere, Y. 11.HID.’nin, E. 2017/2088, K. 2018/7626, T. 4.12.2018 sayılı kararına yer verilmiş olduğu,
Davalı şirketin (yetkilisi Mehmet Meral’ın) beyanında. “kendi Finansal sıkıntılara girdiğim için ticari faaliyetim durdu. … ile görüşüp 6 ay boyunca yakıt çekemediğim için EPDK lisansım otomatikman düştü: bundan dolayı Bayiliğim sona erdi. … ile görüştükten sonra helalleşip ayrıldık….” şeklinde açıklamalardan anlaşılabileceği üzere, davalının ekonomik durumunun kötüleştiği, ne var ki ekonomik durumun kötüleşmesinin sözleşmeden doğan borçların ifasını kaçınma hakkı vermediği, diğer bir deyişle sözleşme yürürlükte olduğu sürece, kural olarak ekonomik durum kötülüğü/olumsuzluğu/aczi gerekçe gösterilerek borçlu konumunda olan birinin ifadan kaçınma hakkının bulunmadığı, sözleşmede taraflara bu yönde bir ifadan kaçınma hakkının da tanınmamış olduğu, basiretli tacir konumunda olan bir kişinin ticari yaşamın risklerini göz önüne alarak hareket etmesinin gerektiği, dolayısıyla gördüğüm lüzum üzerine ibaresi, ekonomik gerekçeler olarak anlaşılsa dahi bu durumun yukarıda açıklanan nedenlerle feshi haklı kılmaya yetmeyeceği,
Davacı tarafın, cezai şarta hak kazandığı, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde birden fazla cezai şartın kararlaştırılmasının mümkün olduğu, diğer bir deyişle tarafların sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, kural olarak, sadece bir olgu için değil, değişik/çeşitli olgular için dolayısıyla çeşitli sözleşme ihlalleri/sözleşmeye aykırılıklar için farklı farklı cezai şartlar düzenlemelerinin mümkün olduğu, o halde, tararlar arasındaki hukuki ilişki bağlamında; haksız fesih halinde bir cezai şart, asgari alım taahhüdünde başka bir cezai şart kararlaştırılmasına yasal bir engel bulunmadığı,
Dosyada mübrez, “Bayilik Protokolü”’nün “Madde 4-) Şartı Ceza Uygulaması” başlıklı hükmü (“-… ile BAYİ arasındaki akaryakıt buyilik süzleşmesinin, akaryakıt bayilik sözleşmesi için belirlenen süreden önce BAYİ tarafından haksız ve hukuka aykırı bir sebep ve surette feshedilmesi halinde; … ‘in BAYİ eylemleri sebebiyle oluşan zarar-ziyan ve tazminat hakları saklı kalmak ve …’ in akaryakıt bayilik ilişkisini feshedip etmeme seçimlik hakları saklı kalmak üzere; BAYİ ve/veya GARANTÖR. …’ in ilk yazılı talebinde ve …’ in hiçbir kanuni merasim yürütmesine gerek olmaksızın 50.000,00 USD tutarındaki parayı, …’e nakden ve defaten ödemeyi; kabul, beyan ve taahhüt eder…),
Dosyada mübrez, “Satış Taahhütnamesi’nde yer alan ceza şart düzenlenmesi (sözleşmenin feshi ile birlikte ve zamanaşımı süresi içinde olmak kaydıyla sözleşmenin feshi akabinde her zaman satış taahhüdüne bağlı olarak cezai şart talebinde bulunabileceğini, bir sözleşme yılından kısa olan dönemler için … tarafından yıllık satış taahhüdü miktarlarına göre kıstelyevm (gün hesabına göre) kriterinin uygulanmasını, her ne sebeple olursa olsun. bu satış taahhütlerimi ihtar ettiğim takdirde satamadığım beher m3 beyaz ürün için 60 USD, tatarında cezai şartı …’e nakden ve defaten ödemeyi, bayilik dönemi içerisinde uluşan cezai şart bedellerinin … tarafından talep edilmemesinin …’in bu hakkından vazgeçtiği anlamına gelmeyeceğini, …in sözleşmenin herhangi bir nedenle sonu ermesi hallerinde dahi geçmiş sözleşme yallarıma ait cezai şart bedelini talep etme hakkı bulunduğunu, hatta …’in bu bedeli zamanuşımı süresi içerisinde dilediği zaman talep ve dava edebileceğini, cezai şart ile birlikte …in Bayilik Sözleşmesinin süresinden önce herhangi bir nedenle feshi halinde fesih tarihinden sözleşme süresi sonuna kadar geçen süre için kar mahrumiyeti talep etme hakkımın da bulunduğunu, satış ve ödeme taahhüdü kapsamında, cezai şart talebine ve cezai şart tutarlarına karşı Yargı organları ve’veya icra Daireleri nezdinde herhangi bir itiraz dermeyan etmemeyi ve cezai şartın tenkisini talep ve dava etmemeyi…)
Dosyada mübrez, 12.05.2016 tarihli “Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi”nin “V11-) Bayinin Sözleşme Hükümlerine Aykırı Davranış Halinde …’in Hakları” başlıklı 44. Maddesinin c) bendi (BAYİ’den uyulmayan her husus ve tekrarlanan her fil için işbu sözleşmede veya işbu sözleşmeye ek olarak yapılan ve hukuki sanuç doğuran (protokol, taahhütname, zeyilname, ek sözleşme gibi) tüm işlemlerde belirlenen esaslara göre cezai şart talep edebilir.) hükmü, Sözleşmenin, “TX-) Feshin Sonuçları” başlıklı 46. maddesinin d) bendi Sözleşmenin “X-) Cezai Şart” başlıklı 47. Maddesi ( BAYİ’nin …’in rıza ve iznini almaksızın sözleşmeyi tek taraflı feshetmesi ve’veya başka bir dağıtım şirketinin bayiliğini doğrudan veya dolaylı olarak alması halinde BAYİ, … ile aralarında kararlaştı; sözleşme eki olarak belirlenen işlemlerde kaleme alınacak olan cezai şart tutarlarını, ihtarname keşidesine ve mahkeme kararı alınmasına gerek kalmaksızın ilk yazılı talep üzerine … ‘e ödeyeceğini beyan ve taahhüt eder”
Hükümleri birlikte ve bir bütün olarak değerlendirilecek olduğunda,
Davalının almayı taahhüt ettiği asgari alım taahhüdünü yerine getirmemesiyle, sözleşmeyi (“gördüğüm lüzum üzerine” şeklinde) haklı gözükmeyen bir gerekçeyle feshetmesi eylemlerinin aynı eylem olarak değerlendirilmeyip, farklı eylemler (için kararlaştırılmış cezai şartlar) olarak görülüp, birden fazla cezai şartın istenebileceği sonucuna varılabileceği,
Bununla beraber, sayın Mahkemece hemen yukarıdaki b)bendindeki yaklaşım kabul edilmeyip, söz konusu cezai şartların aynı eylemi konu alan ve birlikte istenmesinin kararlaştırılmamış olduğu cezai şartlar olduğu şeklinde bir değerlendirme yapılacak olursa, bu durumda iki cezai şarttan birinin istenmesi durumunun söz konusu olacağı,
Heyetimiz mali müşavirince, somut olaydaki cezai şart miktarının davalının ekonomik mahvına yol açıp açmayacağı hususuna ilişkin olarak,
Şirketin doğrudan mahvına ( yıkımına ) neden olunması için şirket borçlarının şirket aktiflerinden fazla olması gerekmektedir. Bu durum şirketin özvarlığının yitirilmesi ile ortaya çıkmaktadır. (- özvarlık) Davalı şirketin en son mali bilançosuna (2017 mali bilançosuna göre ödenmiş sermayesi 1.500.000,00.-TL. ve özvarlığı 1.943.247,57.-TL dir. Davalı şirket 1.943.247,57 -TL tutarındaki zarar ile borca batık hale gelecektir. Davalı şirket 1.943.247,57-TL bedeli ödemesi halinde bu bedel muhasebesel olarak gider olarak kayıtlara alınacağından davalı şirketin bu tutar kadar özvarlığı düşecektir. Şu halde davalı şirketin 1.943.247,57.-TL tutarındaki ödemeye kadar ( zarar, tazminat cezai- şart bedeli vb.) şirketin mahvına ( yıkımına) neden olmayacağı açıktır. Diğer önemli bir konu ise cezai şart bedelinin indirilip indirilmemesi kapsamındadır . Davalı tarafın 1.943.247,57.-TI. tutarındaki zarara kadar ( zarar, tazminat cezai- şart bedeli vb.) şirketin mahvına ( yıkımına) neden olmayacağından davalı tarafından ödenecek olan 1.230.470,18 -TL ödeme tutarı şirketin mahvına sebebiyet vermeyeceği gibi ödenebilecek tutardan da ( zarar. tazminat cezai- şart bedeli vb.) indirim gerekmeyeceği değerlendirilmekle birlikte nihai karar sayın mahkemeye aittir. ” şeklinde değerlendirmelerde bulunduğu, kuşkusuz mali müşavir bilirkişi tarafından hesaplanan meblağın, davalının ekonomik mahvına yol açmayacağı yönünde bir değerlendirmede bulunulmuş olmakla birlikte nihai takdirin sayın Mahkemede olduğu; Y.19. HD.’nin E. 2016/4206., K. 2016/13263, T. 11.10.2016 sayılı kararında yer alan, “cezai şart miktarının davalı şirketin esas sermayesinin 2/3’ünün kaybına sebebiyet vermediğinden tenkis yapılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne” şeklindeki yaklaşımdan hareketle, heyetimiz mali müşavirinin hesaplamış olduğu meblağın, (1.230.470.18 TL’nin) Tamamına hükmedilmeyebileceği, neticelen ödenmesi gereken cezai şart miktarının belirlenmesinde nihai takdirin sayın Mahkemede olduğu yönünde görüş belirtildiği anlaşılmakla bu kez dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdi edilerek davalı vekilinin 06.07.2020 tarihli dilekçesinde yer alan hesaplamaya ilişkin itirazları da değerlendirilerek ek rapor düzenlenmesi istenilmiş ve bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 03.11.2020 tarihli ek raporda özetle; Kök raporda, tarafımıza tevdi edilen görev/değerlendirilmesi istenen hususlar erken (feshedilen sözleşme kapsamında sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği, davacı tarafın cezai şarta hak kazanıp kazanmadığı, cezai şartın sözleşmede öngörülen şekli ile ifası halinde davalının ekonomik yönden mahvına neden olup olmayacağı kanunlarında rapor alınmasına,) çerçevesinde tespit ve değerlendirmelerde bulunulduğu, gerek bu hususlarda gerekse başta hukuki meseleler olmak üzere tüm sair hususlarda nihai takdirin sayın Mahkemede olduğu, Heyetimiz hesap uzmanının değerlendirmelerine göre, TTK hükümleri çerçevesinde davalı Şirketin doğrudan mahvına ( yıkımına ) neden olunması için şirket borçlarının şirket aktiflerinden fazla olmasının gerektiği, bu durumun şirketin özvarlığının yitirilmesi ile ortaya çıktığı; (- özvarlık) davalı şirketin en son mali bilançosuna (2017 mali bilanço ) göre ödenmiş sermayesinin 1.500.000,00.-TL ve özvarlığının 1.943.247,57.-TL olduğu, davalı şirketin 1.943.247,57 .-TL tutarındaki zarar ile borca batık hale geleceği, davalının 1.230.470,18 -TL bedeli ödemesi halinde bu bedelin muhasebesel olarak gider olarak kayıtlara alınacağından davalı şirketin bu tutar kadar özvarlığının düşeceği; şu halde davalı şirketin 1.943.247,57.-TL tutarındaki ödemeye kadar ( zarar, tazminat cezai- şart bedeli vb.) şirketin mahvına ( yıkımıma) neden olmayacağının açık olduğu, nihai takdirin sayın Mahkemede olduğu,
Hem sözleşmenin feshi halinde bir cezai şart hem de fesih nedeniyle yerine getirilmeyen/getirilemeyecek asgari alım taahhüdüne ilişkin bir cezai şart kararlaştırılmasının, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, mümkün olduğu,
Kök raporumuzda da tespit ve değerlendirildiği üzere,
Dosyada mübrez, “Bayilik Protokolü”nün “Madde 4-) Şartı Ceza Uygulaması” başlıklı hükmü (“-… ile BAYİ arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin, akaryakıt bayilik sözleşmesi için belirlenen süreden önce BAYİ tarafından haksız ve hukuka aykırı bir sebep ve surette feshedilmesi halinde; ……’in BAYİ eylemleri sebebiyle oluşan zarur-zivan ve tazminat hakları saklı kulmak ve …’ in akaryakt bayilik ilişkisini feshedip etmeme seçimlik hakları saktı kalmak üzere; BAYİ ve’veya GARANTÖR, …’in ilk yazılı talebinde ve …’ in hiçbir kanuni merasim yürütmesine gerek olmaksızın 50.000,00 USD tutarındaki parayı, …’e naklen ve defaten ödemeyi; kabul. beyan ve taahhüt eder. Gerek işbu Protokol’ün, gerek TARAFLAR arasındaki akaryakıt bayilik sözleşmesinin ve/veya akaryakıt bayilik sözleşmesi eklerinin ve gerekse de T.C. mevzuatının istasyonlu özellikle istasyonlu akaryakıt bayi sıfatıyla BAYİ’ye yüklemiş olduğu yükümlülüklerden herhangi birinin kısmen dahi olsa ihlali halinde; …, akaryakıt bayilik ilişkisini feshetme hakları saklı kalmak üzere, söz konusu ihlal yaratan her bir BAYİ eylemi için, 50.000 USD tutarına kadar olmak üzere, BAYİ’ye (hiçbir kanuni merasim yürütülmesine gerek olmaksızın) tek taraflı olarak şartlı ceza uygulama ve tahsil etme hakkına sahiptir, TARAFLAR bu hususta mutabıktır “)
Dosyada mübrez, “Satış Taahhütnnamesi”nde yer alan ceza şart ibaresi (” ….sözleşmenin feshi ile birlikte ve zamanaşımı süresi içinde olmak kaydıyla sözleşmenin feshi akabinde her zaman satış taahhüdüne bağlı olarak cezai şart talebinde bulunabileceğini, bir sözleşme yılından kısa olan dönemler için … tarafından yıllık satış taahhüdü miktarlarına göre kıstelyevm (gün hesabına göre) kriterinin uygulanmasını, her ne sebeple olursu olsun, bu satış taahhütlerimi ihlal ettiğim takdirde satamadığım beher m3 beyaz ürün için 60 USD tutarında cezai şartı …’e nakden ve defaten ödemeyi, bayilik dönemi içerisinde oluşan cezai şart bedellerinin … tarafından talep edilmemesinin …’in bu hakkından vazgeçtiği anlamına gelmeyeceğini, …in sözleşmenin herhangi bir nedenle sona ermesi hallerinde dahi geçmiş sözleşme yıllarına ait cezai şart bedelini talep etme hakkı bulunduğunu, hatla …’in bu bedeli zamanaşımı süresi içerisinde dilediği zaman talep ve dava edebileceğini, cezai şart ile birlikte …in Bayilik Sözleşmesinin süresinden önce herhangi bir nedenle feshi halinde fesih tarihinden sözleşme süresi sonuna kadar için kar mahrumiyeti talep etme hakkının da bulunduğunu, satış ve ödeme taahhüdü kapsamında, cezai şart talebine ve cezai şart tutarlarına karşı Yargı organları ve/veya icra Daireleri nezdinde herhangi bir itiraz dermeyan etmemeyi ve cezai şartın tenkisini talep ve dava etmemeyi…)
Dosyada mübrez, 12.05.2016 tarihli “Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi”nin 43. Maddesinde sözleşmenin beş yıl süreli olarak düzenlendiği, sözleşmenin, “VII-) Bayinin Sözleşme Hükümlerine Aykırı Davranış Halinde …’in Hakları” başlıklı 44. Maddesinin c) bendi (BAYİ’den uyulmayan her husus ve tekrarlanan her fül için işbu sözleşmede veya işbu sözleşmeye ek olarak yapılan ve hukuki sonuç doğuran (protokol, taahhütname, zeyilname, ek sözleşme gibi) tüm işlemlerde belirlenen esaslara göre cezai şart talep edebilir) hükmü, Sözleşmenin, “IX-) Feshin Sonuçları” başlıklı 46. maddesinin d) bendi ( “BAYİ, işbu sözleşme ile veya hu sözleşmeye ek protokollerle belirlenen cezai şarta ilaveten fesiH tarihinden sözleşme sonuna kadar geçecek dönemde yıllık satış taahhüdüne göre satması gereken toplam petrol ürünleri (benzin türleri, motorin türleri, biyodizel, bioetanol, fuel oil, kalorifer yakıtı, otogaz LPG, madeni yağ ürünleri ve … tarafından dağıtımı yapılan sair petrol ürünleri…) miktarlarını fesih işlemi nedeniyle satamaması sonucu …’in uğradığı tüm zarar ve ziyamı,…) Sözleşmenin X-) Cezai Şart” başlıklı 47. Maddesi ( BAYİ’nin …’in rıza ve iznini almaksızın sözleşmeyi tek taraflı feshetmesi ve/veya başka bir dağıtım şirketinin bayiliğini doğrudan veya dolaylı olarak alması halinde BAYİ, … ile aralarında kararlaştırılacak ve sözleşme eki olarak belirlenen işlemlerde kaleme alınacak olan cezAİ şart tutarlarını, ihtarname keşidesine ve mahkeme kararı alınmasına gerek kalmaksızın ilk yazılı talep üzerine …’e ödeyeceğimi beyan, kabul ve taahhüt eder, ”)
Yargıtay 19. HD.’nin E. 2007/6745,K. 2008/1104, T. 12.2.2008 sayılı kararında da dikkat çekildiği üzere, hem sözleşmenin feshi nedeniyle cezai şart hem de —ilaveten- yoksun kalman kazancın istenmesinin mümkün olduğu, diğer bir deyişle “bayilik sözleşmesinde sözleşmenin feshi halinde bayiinin hem cezai şartı hem de kar mahrumiyetini ödemeyi kabul ettiğinin kararlaştırılmış olması durumunda kar mahrumiyetinin de istenebileceği” sonucuna varılabileceği, ilgili kararda bu hususa “ Taraflar arasındaki sözleşmenin 21. Maddesinde “Sözleşmenin şirketçe feshi halinde bayiinin hem bu maddede kararlaştırılan miktardaki cezai şartı. hem de ayrıca şirketin her türlü alacağını, zarar ve ziyanı ile kar mahrumiyetini ödemeyi de kabul ettiği hükme bağlanmıştır. Bu durumda mahkemece, anılan sözleşme uyarınca davacının cezai şart dışında ayrıca kar mahrumiyeti de isteyebileceği gözetilmeden, bu yöne ilişkin talep hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” şeklinde dikkat çekilmiş olduğu, neticeten tüm koşulları ve sonuçlarıyla birlikte nihai takdiri sayın mahkemeye ait olmak üzere, heyetimiz hesap uzmanının tespit ettiği/hesaplamış olduğu 1.230.470,18 -TL bedelin ödenmesi yönünde karar verilebileceği yönünde kanaatte bulunulmuştur.
Kök ve ek bilirkişi raporunda cezai şartın, dava tarihi itibariyle belirlendiği ve hesabın 5 yıl dikkate alınarak yapıldığı anlaşılmakla dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdi ile sözleşmenin fesih tarihine kadar (ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi) olan süre için orantı yapılarak cezai şartın hesaplanması istenilmiş, bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 21.12.2021 tarihli 2.ek raporda özetle; Sözleşmenin fesih tarihine kadar (ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihi) olan süre için orantılı olarak cezai şart tutarının 109.579,04 USD karşılığı 414.701,88-TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili 07/12/2020 tarihli dilekçe ile kısmi ıslah talebini bildirmiş ve aynı tarihte kısmi ıslah konusu 48.920,00USD yönünden eksik harcı ikmal ettiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından sunulan “Satış Taahhütnamesi ” ve ” Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi” asıllarının mahkememiz kasasında muhafaza altına alındığı, Bayilik Protokolü başlıklı sözleşmenin yalnız örneğinin sunulu olduğu, aslının sunulmadığı, dosyaya sunulan bayilik sözleşmesi ve satış taahhüdü altında yalnızca davalı şirket kaşe ve imzasının bulunduğu bu iki belgede başka bir imzanın bulunmadığı anlaşılmakla bu belgelerle ilgili imza inceleme yapılması talebinin reddine,18/04/2019 tarihli duruşmanın 4 nolu ara kararı ile taraflara dilekçelerinde gösterdikleri henüz sunmadıkları delilleri sunmak üzere süre verildiği, davacı tarafça, davalı gerçek kişinin kefaletini içeren sözleşme aslı veya örneğinin dosyaya sunulmamış olduğu anlaşılmakla davalının kefalet sözleşmesinde imzasının olup olmadığı hususunda imza incelemesi yapılmasına yer olmadığına karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, bayilik sözleşmesinin süresinden önce feshi nedeniyle ve de satış taahhüdünün ihlali nedeniyle sözleşmede belirlenen iki ayrı cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı ile davalılardan … arasında 12.05.2016 tarihli ve 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ile tarih kısmı boş bırakılmış ” Satış Taahhütnamesi ” başlıklı sözleşme ile Bayilik Protokolü başlıklı sözleşmelerin imzalandığı, her iki sözleşme aslında ve örneği sunulan protokolde davalı gerçek kişi isim ve imzasının bulunmadığı, davalı gerçek kişinin Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi, Bayilik Protokolü ve tarih kısmı boş bırakılmış ” Satış Taahhütnamesi ” başlıklı sözleşmenin tarafı olmadığı kasada muhafaza altına alınan sözleşme asıllarından ve örneği dosya içinde mevcut olan sözleşmeden anlaşılmıştır.
12.05.2016 tarihli ve 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ve bu sözleşme kapsamında düzenlenen Satış Taahhütnamesi gereği taahhüt edilen 600 metreküp akaryakıtın yalnız 22 metreküplük kısmının alımının yapıldığı, 578 metreküp ürünün alımının yapılmadığından bahisle davalılara satış taahhütnamesi kapsamında sözleşmenin birinci yılının son gününde (11/05/2017 tarihinde) 34.680-USD cezai şartın ödenmesi hususunda … 8. Noterliğinin… tarihli … yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiği, davalı şirket tarafından keşide edilen … 4. Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiği, ihtarnamenin davacıya 19/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği ve sözleşmenin 5 yıllık süre dolmadan 19/01/2018 tarihinde feshedilmiş olduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalı şirketin sözleşmeyi süresinden önce feshetmekte haklı olup olmadığı, ifanın imkansız hale gelip gelmediği, aynı sözleşmede düzenlenen iki ayrı cezai şartın (dönme cezası ile seçimlik cezai şartın) birlikte talep edilip edilemeyeceği, cezai şartın davalı şirketin ekonomik mahvına neden olup olmayacağı, davalı gerçek kişinin sözleşmelerde kefil veya garantör sıfatının bulunup bulunmadığı hususlarında toplanmıştır.
Davalı şirket tarafından sözleşmenin feshedildiğine dair davacıya keşide edilen ihtarnamede fesih sebebi bildirilmemiş; cevap dilekçesinde finansal sıkıntılar nedeni ile şirket faaliyetinin durduğu, lisansının iptal edildiği iddia edilmiştir. 08/06/2020 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davalı şirketin , davacı ile aralarındaki sözleşmenin feshedilmesinden sonra 27/02/2018 tarihinde de dava dışı … A.Ş ile bayilik sözleşmesi imzaladığı ve anılan şirketin bayisi olarak faaliyet göstermesinden sonra akaryakıt ürünü alım-satımı yapmadığı gerekçesi ile lisansının Petrol Piyasası Yönetmeliğinin 17/1 maddesi gereği 22/03/2018 tarihli karar ile EPDK tarafından sonlandırıldığı, lisans iptal kararının; sözleşmenin fesih ihtarı ile sona erdirildiği 19/01/2018 tarihinden sonra alındığı ifa imkansızlığının mevcut olmadığı, finansal sıkıntıların ise tek başına fesih için haklı neden sayılamayacağı dolayısıyla davalının sözleşmeyi feshetmekte haklı bir nedeni bulunmadığı yine 08/06/2020 tarihli bilirkişi raporu ile 03/11/2020 tarihli bilirkişi ek raporunda belirtildiği üzere davalı şirketin 1.943.247,57 TL mertebesine kadar cezai şartı ödeyebilecek mali gücünün bulunduğu, belirlenen cezai şartın davalının ekonomik mahvına neden olmayacağı tespit edilmiştir.
Mahkememiz kasasında muhafaza altına alınan sözleşme asıllarının tetkikinden ; Davacı ile davalılardan … arasında 12.05.2016 tarihli ve 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi ile tarih kısmı boş bırakılmış ” Satış Taahhütnamesi ” başlıklı sözleşmenin imzalandığı, her iki sözleşme aslında davalı gerçek kişi isim ve imzasının bulunmadığı, davalı gerçek kişinin Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin ve tarih kısmı boş bırakılmış ” Satış Taahhütnamesi ” başlıklı sözleşme ile yalnız örneği sunulan ” Bayilik Protokolü” başlıklı sözleşmenin tarafı olmadığı, davalı gerçek kişinin kefil veya garantör sıfatı ile de imzasının alınmadığı görülmüştür.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilmesi gerekmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir. Bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu sebeple, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Taraf sıfatı, usul hukukuna değil, maddî hukuka ilişkin bir sorundur; diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) gözetilir (Kuru/Arslan Yılmaz, s. 234- 237)
Somut olayda dosyaya sunulan sözleşme asılları ile örneği sunulan bayilik protokolünde imzası bulunmayan davalı gerçek kişi yönünden sözleşme ilişkisinin varlığı ispat edilemediğinden sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği davalı gerçek kişiye husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla davacının davalı gerçek kişiye yönelik davasının sıfat yokluğu sebebi ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Cezaî şart, [Türk Borçlar Kanunu’ndaki (TBK) terimi ile ceza koşulu] TBK’nın 179 i1â 180. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Cezai şart, mevcut borcun ifa edilmemesi veya eksik ifası hâlinde ödenmesi gereken malî değeri haiz ayrı bir edimdir. Cezaî şartın unsurlarını bu tariften kolaylıkla çıkarmak mümkündür. Bu unsurlar; gerçekten bir asıl borcun bulunması, bunun yanında ayrı ve bağımsız bir edimin yer alması, bu ikisinin birbirine bağlı olması ve bu ayrı ve bağımsız edimin sağlıkta hüküm doğuran bir muamelede tespit olunmasından ibarettir. Cezaî şart asıl borcun ferîsidir; ona bağlı fakat ondan ayrı bir edim niteliği taşır ve cezaî şartın gerçekleşebilmesi için zararın gerçekleşmesi şart değildir.
Cezaî şart muhtelif gayelerin gerçekleşmesine hizmet edebilir. Bunlardan bir kısmı, onun normal (mahiyetine uygun) gayelerini teşkil ederler; tazminat, borçluyu ifaya zorlama ve muhtelif gayelerde görüldüğü gibi. Diğer kısmı ise, onun mahiyetine az çok yabancıdırlar; borçluyu sorumluluktan tamamen veya kısmen kurtarma ve borçluyu bütün zararlardan sorumlu tutma gayelerinde olduğu gibi. Diğer taraftan cezaî şartın bu çeşitli gayelerden her birini gerçekleştirme derecesi aynı değildir. TBK’nın 179. maddesi birbirinden farklı üç nevi cezaî şart düzenlemektedir. Bunlar, seçimlik cezaî şart (179/1), ifaya eklenen cezaî şart (179/2) ve ifayı engelleyen (dönme) cezaî şarttır (179/3).
Dönme (fesih) cezası olarak da adlandırılan ifayı engelleyen cezai şart ise maddenin üçüncü bendinde hükme bağlanmıştır. Burada borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle tek taraflı olarak sözleşmeden dönme hakkına sahip olduğunu ispat yetkisi saklı tutulmuştur. Böylece borçlu, alacaklı ile yaptığı anlaşmada dilerse sözleşmeden dönmeyi ve alacaklıya sadece cezai şart ödemeyi kararlaştırabilir. Bu tür cezai şartta borçlu cezayı ödemek suretiyle sözleşmeden dönebileceği gibi, alacaklı da sadece cezai şartın ödenmesini talep edebilir. Bu durumda artık alacaklı borçludan asıl edimin ifasını isteyemeyecektir.
Seçimlik ve ifaya eklenen ceza koşulu, borçlunun borcunu ihlâl etmesine karşı alacaklıya bir talep hakkı sağlarken, dönme cezası borcun ihlâli koşulu aranmaksızın, belirli bir meblağı ödemek suretiyle borçluya sözleşmeyi sona erdirme imkânı verir. Borçlu, borca aykırı davranışı bulunmasa bile, ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi ortadan kaldırabilir. Burada asıl borcun ifasının yerini dönme (fesih) cezası almaktadır. Bundan dolayı dönme cezasının, asıl borcun alacaklı lehine ifasını teminat altına almak gibi bir işlevinin bulunmadığı, aksine onu zayıflatıcı rol oynadığı söylenebilir. Gerçekten, “borcumu ifa etmekten vazgeçersem 1.000TL ödeyeceğim” ifadesinde yerini bulan dönme cezasında asıl borcun ifasının teminat altına alınması suretiyle alacaklının hukukî durumunun güçlendirilmesi değil, aksine dönme cezasını ödemek ve sözleşmeden dönmek (veya sözleşmeyi feshetmek) suretiyle borçlunun durumunun iyileştirilmesi söz konusudur (Kocaağa, s. 145-154).
Cezai şarta ilişkin hükümler emredici nitelikte değildir. Taraflar bunların aksini kararlaştırabilirler. İstisnası cezanın tenkisiyle (indirilmesiyle) ilgili TBK’nın 182. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci bendinde ceza miktarını tarafların serbestçe belirleyebilecekleri belirtildikten sonra, üçüncü bendinde bu ceza miktarının hâkim kararı ile azaltılabileceği öngörülmüştür.
Somut olayda, davacı ile davalılardan … arasında akdedilen 12.05.2016 tarihli ve 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Sözleşmesinin ” Bayinin Sözleşme Hükümlerine Aykırı Davranışı Halinde …’in Hakları ” başlıklı 44./1-c maddesinde Bayi’den uyulmayan her husus ve tekrarlanan her fiil için sözleşmede veya taahhütname ve sözleşme eklerinde belirlenen esaslara göre cezai şart talep edebileceğinin kararlaştırıldığı, aynı sözleşmenin “Cezai Şart “başlıklı 47.maddesinde ise Bayi’nin sözleşme hükümlerine, sözleşmenin eklerine , TC mevzuatının akaryakıt bayilerine yüklemiş olduğu yükümlülüklere aykırı davranışları sebebi ile sözleşmenin … tarafından feshi halinde veya Bayi tarafından rıza ve izin alınmaksızın feshi, başka bir dağıtım şirketi bayiliğinin alınması halinde Bayi ‘nin … ile aralarında kararlaştırılacak ve sözleşme eki olarak belirlenen işlemlerde kaleme alınacak olan cezai şart tutarlarının …’ e (davacıya) ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmenin eki olarak dosyaya sunulan tarih kısmı boş bırakılmış ” Satış Taahhütnamesi ” başlıklı belgede ise davalı Bayinin satış taahhüdüne aykırı hareket etmesi halinde her bir sözleşme dönemi için ödenecek cezai şart miktarının ve sözleşmenin süresinden önce feshi halinde kâr mahrumiyetinin de birlikte talep edebileceğinin düzenlendiği, dosyaya yalnız örneği sunulan ve davalı şirket tarafından imzalandığı hususu inkar edilmeyen Bayilik Protokolü başlıklı sözleşmenin “Şartı Ceza Uygulaması” başlıklı 4.maddesinde ise sözleşmenin, akaryakıt bayilik sözleşmesi için belirlenen süreden önce BAYİ tarafından haksız feshedilmesi halinde; BAYİ eylemleri sebebiyle oluşan zarar-ziyan ve tazminat hakları saklı kalmak ve …’ in akaryakıt bayilik ilişkisini feshedip etmeme seçimlik hakları saklı kalmak üzere 50.000,00 USD talep edebileceği , ihlal yaratan her bir BAYİ eylemi için 50.000 USD tutarına kadar olmak üzere, BAYİ’ye tek taraflı olarak şartı ceza uygulama hakkının bulunduğunun kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Davalının sözleşmenin imzalanmasından fesih tarihine kadar geçen sürede alım yaptığı miktarın (22 metreküp ) alım yapılması gereken miktara göre önemli derecede düşüklüğü de nazara alındığında davalı şirketin sözleşmenin fiilen feshi niteliğindeki eyleminin tek eylem olarak nitelendirilmesi gerektiği, davacının tek eylem nedeni ile aynı sözleşmede kararlaştırılan iki ayrı cezai şartı talep edemeyeceği gibi ayrı eylem olarak değerlendirilmesi halinde de emsal nitelikte Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2020/3677 E 2021/2461 K sayılı ilamında da (… Davalı temyizi yönünden, mahkemece asıl sözleşme ve eki mahiyetindeki taahhütnameye istinaden 2 ayrı cezai şart hüküm altına alındıysa da taraflar arasındaki 31.03.2009 tarihli temel sözleşmenin sözleşmeye aykırılıkla ilgili 14. maddesinde maktu cezai şart belirlenmiş olup mahkemece aynı sözleşmede iki ayrı cezai şartın karara bağlanamayacağı gözetilerek ilaveten satış taahhütnamesi başlıklı ek sözleşmedeki cezai şartın da karar altına alınması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…) benimsenen ilke dikkate alınarak sözleşmede maktu olarak belirlenen dönme cezasının davalı şirketten tahsiline dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiş, seçimlik cezai şarta ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
06/10/2022 tarihli duruşma zaptının hüküm kısmında davalı şirket ismi yerine davacı şirket ismi yazılmış ise de tek davacının bulunduğu işbu dosyada bu durumun açık yazım hatası niteliğinde olduğu anlaşılmış olup 06/10/2022 tarihli duruşma zaptının hüküm fıkrasının HMK. 304 maddesi gereğince 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı bentlerinde “davalı …” şeklinde geçen ibarelerin, “davalı …” şeklinde res’en düzeltilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davalılardan …’e yönelik davasının HMK 114/1-d ve HMK 115/2 maddesi gereği usulden reddine,
2-Davacının davalı …’ne yönelik davasının kısmen kabulüne, 50.000 USD’nin dava tarihinden itibaren devlet bankalarınca USD cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenen en yüksek faizi ile birlikte davalı şirketten tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacının fazlaya ilişkin istemlerinin reddine,
3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre tahsili gereken harç 17.692,29-TL olduğundan peşin alınan 5.307,69-TL ile ıslah harcı olarak yatırılan 6.524,72-TL harcın mahsubu ile bakiye 5.859,88-TL harcın davalı …’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan ve mahsubuna karar verilen 11.832,41-TL peşin harcın davalı …’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat ücreti 1.764,00-TL bilirkişi masrafı 5.200,00-TL olmak üzere toplam 6.964,00-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 3.196,84-TL’sinin davalı …’nden tahsili ile davacıya verilmesine, kalan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 39.260,00-TL vekalet ücretinin davalı …’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 63.741,13-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’nden verilmesine,
8-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’e verilmesine,
9-Gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/10/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …