Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1032 E. 2018/1115 K. 09.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1032 Esas
KARAR NO : 2018/1115

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 06/11/2018
KARAR TARİHİ : 09/11/2018

Yukarıdaki esasa kayıtlı İtirazın İptali davasında dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 07/12/2016 tarihinde ön protokol, 12/06/2017 tarihinde ise resmi sponsorluk sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeye göre sözleşme tarihinden başlayarak 2020-2021 sezonu sonuna kadar 5 sezon boyunca basketboll süper ligi, …maçı ve play-off için reklam ve sponsorluk haklarına sahip olunacağını, sözleşmede tarafların hak ve yükümlülükleri ile sözleşme bedeli ve ödeme zamanının ayrıntılı bir şekilde gösterildiğini, müvekkilince 08/05/2018 tarihli, 186.834,12 USD bedelli faturanın düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafından itiraz edilmemesine rağmen ödenmediğini, bu nedenle alacağın tahsili amacıyla … 14. İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalıya karşı ilamsız takip yapıldığını, itiraz üzerine takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu belirterek anılan icra dosyasındaki haksız itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Dava resmi sponsorluk sözleşmesi çerçevesinde düzenlenen bir adet fatura alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, davanın resmi sponsorluk sözleşmesine göre düzenlenen faturadan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu, davacının Basketbol Federasyonu, davalının ise … A.Ş. olduğu görülmektedir.
Davalı şirket olup tacirdir, ancak davacı … Federasyonun özel hukuk tüzel kişisi niteliğinde bulunup, tacir olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim Basketbol Federasyonun hukuki niteliği 3289 sayılı Kanunun Ek-9 maddesine göre düzenlenen ana statüde belirlenmiştir.3289 sayılı Yasanın Ek-9 maddesinde özel hukuk hükümlerine tabi bağımsız spor federasyonlarının kurulma amacı tanımlanmış ve federasyonların, spor dalı ile ilgili faaliyetleri yürütmek, gelişmesini sağlamak, sporcu sağlığı ile ilgili konularda gerekli önemleri almak ve federasyonu uluslararası faaliyetlerde temsil etmek ve Tahkim Kurulu kararlarını uygulama amacıyla kurulabileceği belirtilmiştir. Anılan madde içeriğinden federasyonların Gençlik ve Spor Bakanlığı gözetiminde hatta bazı durumlarda kamu kurumlarının sahip olduğu haklara haiz (Ek-9 maddesinde federasyon malları haczedilemeyeceği belirtilmiştir.) özel hukuk tüzel kişisi olduğu açıktır.
Davalının, tacir olduğu anlaşılsa da, taraflardan birinin tacir olması, davanın, ticari dava olarak kabulü için yeterli bulunmamaktadır. TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir. Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde, ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle, yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur. Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemeyecektir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa göre uygulanması gereken hükümlerin Türk Ticaret Kanununda düzenlenmediği anlaşılmakla, bu dava mutlak ticari dava olarak da kabul edilemez.
Davacının iddiası, davanın konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın, TTK 4. maddesinde belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir. Nitekim davacı taraf tacir olmadığı gibi uygulanması gereken hükümlerin de Türk Ticaret Kanununda düzenlenmediği anlaşılmaktadır.
HMK 114. Maddesinde; Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceğinin açıklandığı, HMK 138. Maddesi uyarınca dava şartları ile ilgili olarak dosya üzerinden karar verilebileceği anlaşılmakla, iş bu davanın mahkememizin görev alanında bulunmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu kanaatine varılarak, davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın görev-dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
Karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
HMK 331. Maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece karar altına alınmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 09/11/2018

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …