Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1022 E. 2019/903 K. 11.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/241
KARAR NO : 2019/882

DAVA : Haksız Rekabet – Tazminat
DAVA TARİHİ : 19/04/2013
KARAR TARİHİ : 07/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Haksız Rekabet – Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin patlayan şeker olmak üzere çeşitli şekerlerin üretim ve satışı alınında faaliyet göstertdiğini, kardeş şirketleri olan … A.Ş. ve … A.Ş. üzerinden ihracat yaptığını, … kurulu … isimli firmanın müvekkilinin müşterilerinden olduğunu, anılan firmayla müvekkilinin 2004 yılından itibaren ticari ilişkilerinin bulunduğunu, 12/11/2012 tarihinde … firmasının yetkilisinin, müvekkili şirkette genel müdür olarak görev yapan davalı …’ye ve aynı şirkette satış elamanı olarak çalışan …’nin eşi … Yeni’ye eposta göndererek 15 ton patlayan şeker alımı için sipariş verildiğini, davalı …’nin sipariş veren firmanın, … isimli şirkete yönlendirdiğini, böylece bu şirket üzerinden haksız yarar sağladığını, zira 13/11/2012 tarihinde … firmasının davalıdan gelen eposta kapsamında sipariş ve ön ödeme detaylarını sorduğunu, bunun üzerine davalı tarafından … firmasına email gönderilerek ticari ilişkinin ne şekilde yürütülmesi gerektiği konusunda bilgi verildiğini, … firmasıyla … arasında yazışmalar yapılarak … firmasının, müvekkilinin … ülkelerinin temsilci olduğu zannıyla … firması tarafından 14/11/2012 tarihinde …’ye 500.000,00 USD tutarında mal alımına ilişkin sözleşmenin imzalandığını ve … tarafından … firmasına peşinat olarak 51.375,00 USD ödeme yapıldığını, bu sözleşmenin müvekkili şirkette genel müdürlük yapan … tarafından …’yi temsilen imzalandığını, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiğini, … firması tarafından … şirketinden, müvekkili ile … şirketi arasında bağ olduğunu gösteren belge istendiğini, bu kapsamda davalı tarafından gerçekte böyle bir durum olmamasına rağmen … firmasının 16/11/2012 tarihinde e-posta göndererek, …’nin, müvekkili …, … ülkelerinde temsilcisi olduğunun bildirildiğini, davalının müvekkili şirketi temsil etme yetkisinin olmadığını, … ile … arasında imzalanan sözleşme uyarınca edimini ifa için kg 6,65 USD’den 15.000 Kg patlayan şeker sevkiyatını gerçekleştirmek için davalı …’nin kendisine aktardığı bilgiler doğrultusunda sanki yeni bir müşteki gibi müvekkili firma ile iletişime geçerek 15.000 Kg patlayan şeker alımı için sipariş verildiğini ve … şirketi için kg 5,15 USD’den 15,000 kg siparişin müvekkili şirketin genel müdürü …’nin talimatıyla kayda alınarak … firmasıyla müvekkili arasında 14/11/2012 tarihli sözleşmenin imzalandığını, akreditif işlemleri sırasında …bank’ın … hakkında limit onay araştırması neticesinde şirketin yeni kurulduğu ve banka bilgileri ile sevkiyat adresleri arasında farklılıklar bulunduğunun anlaşılması üzerine siparişe onay verilmediğini ve müvekkilince yapılan araştırma neticesinde … firması tarafından müvekkili şirkete gelen siparişin … tarafından … firmasına yönlendirilmiş olduğunu, …’nin müvekkili şirketin Balkan ülkelerindeki temsilcisi olduğuna ilişkin gerçeğe aykırı bir belge düzenlediğini ve bu şekilde … ile … arasında ticari ilişki kurulmasını sağladığını ve müvekkilini zarara uğrattığının belirlendiğini, bu nedenle … 3. Noterliğinden … tarihli ihtarname ile iş akdinin feshedildiğinin bildirildiğini, davalının müvekkili şirkette genel müdür olarak çalıştığı dönemde iş hayatı koşullarına aykırı bir şekilde ve müdürün sadakat yükümlülüğüne aykırı olarak müvekkiline gelen siparişi kendi yetkilisi olduğu … firmasına yönlendirerek müvekkilinin temsilcisi sıfatıyla … ile … arasında sözleşme imzalanmasını sağladığını, bu eyleminin TTK 56. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğini, ayrıca TTK 626. maddesi uyarınca müdürün özen ve bağlılık yükümlülüğü ve rekabet yasağına aykırı davrandığının delili olduğunu, müvekkilinin maddi ve manevi olarak zarara uğrattığından TTK 54, maddesi ve devamı maddeleri uyarınca haksız rekabetin tespitine, önlenmesine ve haksız rekabetten doğan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, uğranılan maddi zarara karşılık şimdilik 340.000,00 TL maddi, manevi zarar için ise 10.000,00 TL tazminatın haksız fiil tarihi 14/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, TTK 59. maddesi uyarınca hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak Türkiye genelinde yayınlanan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde yayınlanmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıyla aralarında işten ayrılma konusunda çıkan ihtilaf nedeniyle bu davanın açıldığını, taraflar arasındaki ilişkinin belirsiz süreli iş sözleşmesine dayalı olduğunu, bu nedenle bu davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait bulunduğunu, ayrıca İş Mahkemeleri Kanununa göre yetkili mahkemenin de Bakırköy İş Mahkemesi olduğunu belirterek davanın öncelikle görev ve yetki yönünden usulden reddine karar verilmesini istemiş, esas yönünden de … firması ile davacı arasındaki ticari ilişkide sözleşmelerin genel müdür sıfatına haiz müvekkili tarafından imzalandığını, 200.000,00 USD bedelli sözleşme imzalandıktan sonra davacı firma yetkililerinin herhangi bir itirazının olmadığını, ve sözleşme kapsamında … firmasıyla ticari ilişkinin yürütüldüğünü, … firmasının davacı şirketin ürünlerini … ve diğer bazı ülkelerde 31/12/2013 tarihine kadar tek satıcısı olduğunu, müvekkilinin iş akdi sona erene kadar hiçbir yetkilinin müvekkilince yapılan işlemlere müdahale etmediğini, yaptığı tüm satışlara onay verildiğini, 12/11/2012 tarihinde …’dan gelen mailin acenteye yönlendirilmesinin yasaya aykırı olduğu kabul edilemeyeceği gibi davacının 15 yıllık çalışma politikasına uygun bulunduğunu, ileri sürülen iddiaların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını, zira davacı şirket ile … arasında imzalanan sözleşmenin müvekkili ile birlikte yönetim kurulu üyesi … tarafından müşterek imza ile imzalandığını, usulüne uygun yetkilendirme belgesine ve şirketin bilgisi dahilinde yapılan yazışmalar neticesinde ticari ilişkiye geçilmesine rağmen davacının nedenini bilmediği şekilde bu ilişkiden vazgeçmesi nedeniyle açılan bu davanın haksız olup esastan reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Mahkememizin 2013/134 E, 2015/306 K sayılı 28/05/2015 tarihli kararıyla, “davalı …’ye karşı açılan davanın görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın iş mahkemesine gönderilmesine, diğer davalı … hakkındaki davanın işlemden kaldırılmasına ve yasal süre içinde yenilenmediğinde davanın açılmamış sayılması yönünde ek karar yazılmasına” denildiği, davalı … hakkındaki dava yasal süresi içinde yenilenmediğinden mahkememizce 15/02/2016 tarihli kararla bu davalı yönünden davanın açılmamış sayılması yönünde ek karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce verilen kararın davacı tarafça davalı … bakımından temyiz edildiği, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22/11/2016 tarihli kararıyla ” Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i, maddi ve manevi tazminat ile hükmün ilanı istemlerine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlendiği şekilde karar verilmiştir. Ancak, davalı … ile davacı şirket arasında 12/04/2007 tarihli iş akdinin bulunduğu ve davalının iş akdi çerçevesinde davacı şirkette genel müdür olarak çalıştığı taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir.
Davalı genel müdür olarak çalıştığı dönem bakımından TTK hükümlerine tabi olup, anonim şirket ile şirketi temsile yetkili müdür arasındaki ilişki 6762 sayılı TTK’nın 342 ve devamı maddelerinde, 6102 sayılı TTK’nın 369. maddesinde de yönetim kurulu üyeleri ile yönetimle görevli 3. kişilerin özen ve bağlılık yükümlülüğü, 553. maddesinde de sorumluluğu düzenlenmiştir. Yine TTK’nın 4. maddesinde bu Kanun’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava olduğu belirtilmiş, aynı Yasa’nın 5. maddesinde ise, aksine hüküm bulunmadıkça tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerinin asliye ticaret mahkemesinde görüleceği öngörülmüştür. Bu durumda, uyuşmazlığa konu genel müdürlük görevi sırasında haksız rekabette bulunulduğu yönündeki iddianın da bu kapsamda değerlendirilmesi ve davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu nazara alınarak işin esastan incelenip, sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, davanın, davalının iş akdinin devamı sırasında yapılan eylem nedeniyle haksız rekabete dayalı olarak açıldığı gerekçesiyle yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir………………..” gerekçesiyle kararın bozularak gönderildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Uyulan bozma ilamı doğrultusunda tüm dosya kapsamı ve davacı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak rapor ve iki ayrı ek rapor alınmıştır.
Bilirkişiler tarafından düzenlenen 28/06/2018 tarihli kök raporda özetle; “TTK 54. maddesinde haksız rekabetin tanımlandığı, 55. maddesinde de başlıca haksız rekabet hallerinin belirtildiği, TTK 56. maddesinde de haksız rekabet neticesinde davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına tazminat olarak hükmedilebileceği, davacının iddiaları doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda davalının eyleminin TTK 54. maddesi ve devamı maddeleri doğrultusunda haksız rekabet hallerini oluşturmadığı, mahkemece aksi kanaate varılması halinde davacı şirketin ürettiği ürünleri grup şirketi üzerinden dış pazarlara sattığı ve 2012 yılındaki satışlarının ortalama olarak kg başına 6 USD ile 6,50 USD birim fiyat üzerinden yapıldığı, … firmasına verilen fiyat teklifinin kg başına 5,30 USD olduğu, bu durumda her iki birim fiyat arasında 1,20 USD farkın oluştuğu, sözleşmeyle belirlenen 500.000,00 USD’lik alımın yaklaşık 94.339 kg bir patlayan şeker miktarına tekabül ettiği, buna göre davacı şirketin 113.206,80 USD kardan mahrum kaldığı, bu tutarın dava tarihi itibariyle TL karşılığının 203.138,28 TL olarak hesaplandığı açıklanmıştır.
Davacı tarafın rapora karşı itirazlarının değerlendirilmesi bakımından aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış ve 17/01/2019 tarihli ek raporda ise; “kök rapordaki açıklamalar tekrar edilerek görüşlerinde herhangi bir değişiklik olmadığı, somut olayda TTK 54. maddesinde belirtilen haksız rekabet hallerinin varlığının tespit edilemediği, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde davacının isteyebileceği maddi tazminatın 203.138,28 TL olduğu” belirtilmiştir.
Maddi vakıaların anlatımı taraflara ait olmakla birlikte hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu ilkesinden hareketle, huzurdaki bu davanın müdürün sorumluluğuna ilişkin bir dava olduğu, TTK 553. ve devamı maddeleri doğrultusunda bir sorumluluk davası olduğu belirtilerek davacı tarafın ek rapora karşı itirazlarının yeniden değerlendirilmesi için aynı bilirkişi heyetinden 2. kez ek rapor alınmıştır.
26/07/2019 tarihli ikinci ek raporda; ” TTK 54. maddesi kapsamında haksız rekabetin oluşmadığı, bu anlamda kök ve birinci ek rapordaki açıklamalar ve varılan sonuçta bir değişiklik bulunmadığı, bununla birlikte davalının göreve atanma tarihi itibariyle uygulanacağı belirtilen 6762 sayılı TTK’nın 342. maddesi yollamasıyla TTK 336. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca şirketin, yapılan işlemler nedeniyle uğradığı zararı talep edebileceği, davalıya isnat edilen işlemin, şirketin doğrudan yapacağı işin başka bir şirkete yönlendirilmesi neticesinde davacı şirketin zarara uğraması olduğu, davalının kusursuz olduğunu ispat etmedikçe zarardan sorumlu olacağı, yönetim kurulu üyeleri ve icracı müdürlerin sorumlu olmaları için kasti davranmaları veya ağır kusurlu bulunmalarının gerekmediği, davacının iddia ettiği haksız rekabet eyleminin oluşmadığı kanaatine varılmış olmakla birlikte, davalının yapmış olduğu dağıtım sözleşmesi ve satım sözleşmesi sebebiyle davacı şirketin zarara uğramış olması karşısında kusursuz olduğunu ortaya koyamayan davalının kusur karinesi sebebiyle sorumlu olacağı, bununla birlikte zararın ortaya çıkmasında … ile yapılan birebir dava konusu edilen miktarda mal satımına ilişkin sözleşmede uluslararası ödeme işlemlerine dava dışı …’ın onay vermemesi sebebiyle sözleşme hükümlerinin uygulanamamasının kusura etkisinin de mahkemenin takdirinde olduğu, zarar miktarı yönünden kök rapor ve birinci ek raporda yapılan açıklamaların tekrar edildiği ve davacı şirket tarafından patlayan şeker için kg başına 6,50 USD ila 6,00 USD arasında fiyat arasında satış yapıldığı, … firmasına verilen fiyat teklifinin ise kg başına 5,30 USD olması nedeniyle 6,50 USD ile 5,30 USD arasındaki fark olan 1,20 USD miktarında kg başında zarar olduğunun belirlendiği, yapılan satış miktarına göre hesaplama yapıldığında zararın 113.206,80 USD olup, karşılığının 203.138,28 TL miktarında bulunduğu” açıklanmıştır.
Mahkememizce esas itibariyle birbirini teyit eden kök ve birinci ek rapordaki açıklamalar ile birlikte genel müdür olan davalının TTK’de müdürün sorumluluğuna ilişkin düzenlemeler çerçevesinde açıklamayı içeren ikinci ek rapordaki tespitlere itibar edilmiştir.
Dava, davacı şirkette genel müdür olarak çalışan davalının, haksız rekabet yaptığı iddiasıyla TTK 54. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca haksız rekabetin tespiti-meni ve hüküm özetinin ilanı ayrıca uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalı …’nin davacı şirkette genel müdür olarak çalıştığı dönemde dava dışı … firmasının verdiği siparişi yetkisiz olarak temsilci atadığı …’da kurulu … firmasına yönlendirdiği, adı geçen firmaya … ülkelerinde davacı şirketin ürünlerinin dağıtım ve satışının yapılması hususunda yetkisi olmadığı halde tek satıcılık belgesi verdiği, davacıyla … firması arasında yapılması gereken sözleşmenin, davalının yönlendirmesiyle … firmasıyla akdedildiği, bu satışın gerçekleştirilemediği ve davacının müşterisinin başka bir firmaya yönlendirilmesi suretiyle davacı şirketin zarara uğratıldığını iddia etmiştir.
Davalı ise, genel müdür olarak çalıştığı dönemde bu ve buna benzer işlemleri tek başına gerçekleştirdiği ve davacı şirket yetkililerince bu işlemlere onay verildiği, anılan şirketlerle ticari ilişkilerin yürütüldüğü, genel müdürlük görevine ve iş akdine son verilmesinden sonra aralarında çıkan ihtilaf nedeniyle açılan bu davanın haksız olduğunu savunmuştur.
Davalının, davacı şirkette genel müdür olarak çalıştığı dönemde, davacı şirketin ticari ilişkide bulunduğu … firması tarafından 12/11/2012 tarihli mailin davalıya ve eşine gönderilerek Ocak 2013’te 15.000 kg (15 ton) renkli karamel satın alınacağının bildirildiği, ayrıca mali hususlar, üretim süresi ve nakliye ücretlerinin sorulduğu, davacı şirket adına genel müdür olan davalı tarafından 13/11/2012 tarihinde Karadağ’da kurulu … firmasına mail gönderilerek siparişe konu ürünlerin fabrika teslim ve … teslim olarak birim fiyatlarını, nakliye bedelinin ve ödeme şeklinin bildirildiği anlaşılmıştır.
14/11/2012 tarihinde davacı şirket ile … firması arasında 500.000,00 USD limitli sözleşmenin akdedildiği ve bu sözleşmeyle davacı şirketin ürettiği ürünlerin satışı konusunda …’ye yetki verildiği, ihracatçı firmanın, davacı şirketin grup şirketlerinden olan … A.Ş., üretici firmanın ise davacı şirket ve alıcı şirketin de … firması olduğu ve bu sözleşmeyi davacı şirketi temsilen genel müdür … ile yönetim kurulu üyesi …’in imzaladığı anlaşılmıştır. Sözleşmenin 31/12/2014 tarihine kadar geçerli olacağı kararlaştırılmıştır.
26/11/2012 tarihli proforma faturanın ihracatçı … A.Ş. tarafından … firmasına gönderildiği, imalatçının davacı şirket olup 15 ton şeker için kg başına 5,30 USD fiyattan 79.500,00 USD teklife ilişkin olduğu, öncesinde 16/11/2012 tarihinde … firmasına gönderilen proforma faturada 15 ton şeker için kg başına teslimin İstanbul’da olması halinde kg başına 6,65 USD’den toplam 99.750,00 USD veya tırla Ukranya’da teslim edilmesi halinde kg başına 6,85 USD’den 102.750,00 USD teklifin sunulduğu ve bu miktarın … firması tarafından teyit edildiği tespit edilmiştir. Buna göre dava konusu 15 ton patlayan şekerle ilgili … firması tarafından … firmasına gönderilmek üzere talep edilen birim fiyatla ilgili davacı şirketten fiyat bildirilmesinin istendiği, bu talebe istinaden davacı şirketin ihracatçı … A.Ş. tarafından 26/11/2012 tarihli proforma faturayla kg başına 5,30 USD teklifin … firmasına yapıldığı, … firması tarafından yapılan sipariş üzerine davalı …’nin bu siparişin davacı şirketin …’da temsilcisi olduğu bildirilen … firması üzerinden yapılması gerektiği konusunda maille bildirim yapıldığı, siparişle ilgili işlemlerin tamamlanmasından sonra ödemeyle ilgili olarak …’tan yapılan incelemede … firmasının yeni kurulan bir firma olması ve yeterli bilginin olmaması nedeniyle ödemeye onay verilmediği ve bu nedenle satışın gerçekleşmediği anlaşılmıştır. Ayrıca davalı tarafından imzalanmış olan 07/09/2012 tarihli belgenin … firmasına gönderildiği ve adı geçen belgede, … firmasının 07/09/2012 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere patlayan şeker ve patlayan şeker kullanılarak imal edilen diğer bitmiş ürünlerin ithal ve dağıtımında …, … ve diğer … ülkelerinde yeni işler geliştirmesi için görevlendirildiği ve bu yetki belgesinin 31/12/2013 tarihine kadar geçerli olduğunun yazılı olduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirketin sicil kaydı incelendiğinde, 30/12/2005 tarihli yönetim kurulu kararıyla, davalının, davacı şirketin genel müdürlüğüne atandığı, bu görevi bağlamında yeni iş sözleşmesinin yapılmasına denildiği ve şirketi taahhüt altına sokan bilumum evrakın ve sözleşmelerin yönetim kurulu üyelerinin ikisi tarafından imzalanacağının kararlaştırıldığı görülmektedir. Davacı şirketin temsil ve ilzamının, yönetim kurulu üyelerinin ikisinin müşterek imzası ile olacağı, 100.000,00 TL’ye kadar olan işlemlerde yönetim kurulu üyelerinden birisi ile birlikte genel müdür, genel müdür yardımcısı veya müdürlerden birisinin imzasıyla müştereken temsil ve ilzam edileceği, 50.000,00 TL’ye kadar işlemlerde yönetim kurulu üyelerinin her birinin müstakilen yetkisinin bulunduğu, ayrıca genel müdür ile genel müdür yardımcısı ya da müdürlerin müşterek imzasıyla 50.000,00 TL’ye kadar olan işlemlerde şirketi temsil ve ilzam yetkisinin bulunduğu, şirketin 26/03/2007 tarihli olağan genel kurul toplantısında, 30/12/2005 tarihli yönetim kurulu kararıyla şirket genel müdürlüğüne atanan davalının fabrika sevk, idare ve temsiliyle görevlendirildiği ve 100.000,00 TL’ye kadar işlemlerde yönetim kurulu üyelerinden birisiyle birlikte şirketi temsil yetkisinin olduğunu yönünde karar alındığı, 29/06/2011 tarihli olağan genel kurul toplantısında da, şirket genel müdürü davalının, yönetim kurulunun tasarruf yetkisi dışındaki, şirketin ve fabrikanın üretim ve ticari faaliyetinin sürdürülmesi için her türlü hukuki muamele, fiil, iş ve işlemleri yapmaya, ilgili birimleri sevk ve idareye, bu hususlarla ilgili şirketi resmi ve özel kişiler nezdinde temsil ve ilzama, yurtiçi ve yurtdışı sevkiyat ve satın alma ve gümrük işlemlerinde yetkilendirildiği, şirketin temsil ve ilzamında, yönetim kurulu üyeleri A grubu imza, şirket dışından atanan genel müdür, genel müdür yardımcısı ve müdürlerin B grubu imzayla yetkilendirildiği, 200.000,00 TL’ye kadar olan işlemlerde A grubu imza ile B grubu imza yetkisine sahip olanların müşterek imza ile şirketi temsil edebilecekleri kararlaştırılmış ve bu genel kuruldan sonra 16/11/2012 tarihli yönetim kurulu kararıyla B grubu imza yetkisine sahip olanların şirketin yurtiçi iş ve işlemleriyle ilgili olarak A grubu imza yetkilisinin müştereken atacağı imzayla şirketi temsil ve ilzam edecekleri, alınan tüm yönetim kurulu kararlarının ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği ve en son 22/01/2013 tarihli yönetim kurulu kararıyla davalının genel müdürlük görevine son verildiği anlaşılmıştır.
Davacı şirketten genel müdür olarak çalışan davalının, davacının müşterisi olan …’da kurulu … firması tarafından şirkete gönderilen siparişi, …’da kurulu … firmasına yönlendirdiği ve … firmasına yine davalı tarafından verilen bilgide, …’nin davacı şirketin …, …’da yetkili satıcısı olduğunun açıklandığı, bunun üzerine … firması ile … firması arasında 500.000,00 USD bedelli mal alımına ilişkin sözleşme akdedildiği, anılan sözleşmenin … adına davalı … tarafından imzalandığı, bu sözleşmenin 14/11/2012 tarihli olup, 31/12/2014 tarihine kadar yürürlükte kalacağının kararlaştırıldığı ve buna paralel olarak aynı tarihte, davacı şirket ile … arasında 500.000,00 USD bedelli sözleşmenin akdedildiği ve bu sözleşmeyi davacı şirket adına davalı genel müdür … ile yine şirketin yönetim kurulu üyesi …’in imzaladığı anlaşılmaktadır. … firması tarafından … firmasına siparişin gönderilmesi aşamasından önce akreditif işlemleri için banka tarafından bilgi istendiği, bunun üzerine davacı tarafından anılan firmayla ilgili araştırmanın yapılarak davalı …’nin yetkisi olmadığı halde birçok işlem yaptığının tespit edildiği gibi adı geçen firma tarafından gönderilen siparişin … firmasına yönlendirildiğinin belirlendiği ve Ocak 2013 tarihli ihtarnameyle davalının iş akdine son verildiği ve dava dışı … firmasına da mevcut durumun bildirildiği ve davacı şirketle akdedilen sözleşmenin feshedildiği tespit edilmiştir.
Dosyada mevcut bulunun kök ve birince ek raporda, TTK 54. ve 55. maddesindeki haksız rekabet koşullarının oluşmadığı, zira davalı …’nin şirketi temsil yetkisi sınırlı olsa da, daha sonra davacı şirket ile … firması arasında yapılan sözleşmenin şirketin yönetim kurulu üyesi … ile davalı tarafından imza edilmesi ve temsil yetkisinin miktar olarak sınırlandırılmasının üçüncü kişiye karşı etki edemeyecek nitelikte olması sebebiyle bu sözleşmenin geçerli bir sözleşme olup, geçerli sözleşme kapsamında yapılan alım satım harici nedenlerle gerçekleşmediği ve bu durumun haksız rekabet oluşturmayacağı açıklanmıştır.
Mahkememizce iddiaya konu vakıaların değerlendirilmesi neticesinde, somut olayda uygulanması gereken kanun hükümlerinin TTK 553. ve devamı maddelerinde düzenlenen genel müdürün sorumluluğuna ilişkin düzenlemeler olduğu kabul edilmiştir. Bu kapsamda davacı şirket vekiline TTK 553., 479/3-c bendi uyarınca davalı hakkında sorumluluk davası açılması veya bu davaya muvafakatin sağlanması bakımından genel kurul tarafından alınmış kararın ibrazı için süre verilmiştir.
6762 sayılı eski TTK’nın 341. maddesinde, şirket tarafından açılacak sorumluluk davasında şirket genel kurulu tarafından alınmış bir kararın bulunması gerektiği belirtilmiş olup, 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’da önceki düzenlemeye benzer açık bir kanun hükmü olmasa da, 6102 sayılı TTK 479/3. maddesinde oyda imtiyazın geçerli olmadığı kararlar belirtilmiş ve bunlardan birinin, ibra ve sorumluluk davası açılmasına ilişkin olduğu açıklanmıştır. TTK 479/3-c bendindeki bu düzenleme dikkate alındığında, 6102 sayılı TTK kapsamında da, şirket tarafından açılacak sorumluluk davalarında bu konuda alınmış bir genel kurul kararı olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Mahkememizce verilen karar doğrultusunda davacı vekilince, … 1. Noterliğinden … tarihinde onaylanmış … tarihli olağanüstü genel kurul kararının sunulduğu, anılan kararda huzurdaki bu sorumluluk davasına muvafakat edildiği yönünde karar alındığı anlaşılmıştır. Bu durumda sorumluluk davası açılması için veya bu davanın sürdürülmesi için ön şartın gerçekleştiği kabul edilmiştir. Bu ön koşulun yerine getirilmesinden sonra aynı bilirkişi heyetine ikinci kez ek rapor alınmıştır ve bu raporda açıkça, somut olayda haksız rekabetin koşulları oluşmasa da temsil yetkisinin aşılması veya kötüye kullanılması halinin gerçekleşmiş olabileceği ve bu durumun genel müdürün sorumluluğunu gerektirdiği ifade edilmiştir.
Davacı şirketin sicil kaydında anlaşılacağı üzere, davalı …’nin tek başına şirketi temsil ve ilzam yetkisinin olmadığı, bu yetkinin 100.000,00 TL’ye kadar olan işlemlerle sınırlandırıldığı, hatta B grubu imza yetkilisi olarak 100.000,00 TL’ye kadar işlemlerde de A grubu imza yetkisine sahip yönetim kurulu üyelerinden birisiyle müştereken atacağı imzayla şirketi temsil ve ilzam edebileceği, davalının bu düzenlemeye aykırı hareket ettiği sonucuna varılmıştır. … firmasının talebi üzerine, davalı genel müdür … tarafından, …’da kurulu … şirketinin, davacının Balkan ülkelerinde yetkili olduğuna ilişkin belgenin gönderildiği ve bu belgenin 07/09/2012 tarihli olup, sadece davalının imzasına havi olduğu görülmektedir. Davacı şirketi ile … firması arasında tek satıcılık yahut acentelik ilişkisi olmadığı halde anılan bu şirketin davacının yetkili satıcısı olduğu yönündeki 07/09/2012 tarihli belgeyi tek başına düzenlemiş olması temsil yetkisinin aşımı olarak değerlendirilmelidir. Bunun dışında 14/11/2012 tarihinde … ile … firması arasındaki sözleşmenin yine … adına davalı tarafından imzalanmış olması, davacının müşterilerinin bu firmaya yönlendirildiği yönündeki iddiasını doğrular nitelikte olduğu kabul edilmiştir. Yine aynı tarihte … ile davacı şirket arasında imzalanan sözleşmede davalı … dışında şirketin yönetim kurulu üyesi …’in imzasının bulunduğu görülse de, şirketin ticaret sicil kaydına göre A ve B grubu imza yetkililerinin 100.000,00 TL’ye kadar olan işlemlerde müşterek imza ile şirketi temsil edebileceği, oysa anılan sözleşmenin 500.000,00 USD bedelli olduğu, dolayısıyla bu sözleşmenin imzalanmasında da temsil yetkisinin aşıldığı sonucuna varılmıştır. Her ne kadar dosyada mevcut bulunan bilirkişi raporlarında, TTK 372. maddesi uyarınca kural olarak ana sözleşmede aksi kararlaştırılmamış veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisinin çift imzayla yönetim kuruluna ait olup, bununla birlikte yönetim kurulunun temsil yetkisine somut olayda olduğu gibi bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişiye devredileceği, ancak bu durumda yine olayda olduğu gibi en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisine haiz olmasının şart olduğu, dolayısıyla bu şekilde şirketi temsile yetkilendirilmiş olanların, şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri şirket adına yapabileceği, temsil yetkisinin sınırlandırılmasının iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmeyeceği, temsil yetkisinin sadece merkezi veya şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamaların geçerli olduğu, buna göre somut olayda merkeze veya şubeye ilişkin işlemlere münhasıran getirilen bir sınırlama olmadığı için miktar bakımından getirilen sınırlamanın üçüncü kişilere karşı geçerli olmayacağı, dolayısıyla genel müdürün şirketi temsil ve ilzam yetkisinin olduğu açıklanmışsa da, bu noktada tespiti gerekenin, sözleşmenin üçüncü kişi olan … firmasına karşı geçerli olup olmadığı veya davacı şirket açısından … firmasına karşı bağlayıcı olup olmadığı değil, davalının şirkete karşı olan sorumluluğunda kendi iç ilişkilerinde yetkisini aşıp aşmadığı ve TTK 369.maddesi kapsamında özen ve bağlılık yükümlülüğünü ihlal edip etmediğidir. … firması ile davacı şirket arasında akdedilen sözleşmenin geçerli bir sözleşme olup, bu sözleşme kapsamında gerçekleştirilen siparişin ya da satış işleminin haksız rekabet etmeyeceği kabul edilse dahi davalının, şirketin müşterisini başka bir firmaya yönlendirmesi üstelik anılan firmanın, davacı şirketin yetkili satıcısı olmamasına rağmen şirketin, haberi ve onayı olmadığı halde yetkili satıcı olduğuna ilişkin belgeyi tek başına düzenleyip imzalaması eylemlerinin, temsil yetkisinin aşımı veya kötüye kullanılması ayrıca bağlılık yükümlüğünün ihlal edilmesi nedeniyle TTK 553. ve devamı maddeleri uyarınca sorumluluğuna yol açacağı kabul edilmelidir. Temsil yetkisinin aşılması yahut kötüye kullanılması haksız rekabet teşkil etmese de, temsil yetkisini aşanın bu nedenle şirkete verdiği zarardan sorumlu olmadığından söz edilmesi mümkün görülmeyecektir. Nitekim eski TTK 342. maddesi yeni TTK 553. maddesinde, yöneticilerin, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde şirkete verdikleri zarardan sorumlu olacakları ifade edilmiştir. Davalının hangi hal ve durumlarda, genel müdürü olduğu şirketi temsil ve ilzam edeceğini bildiği veya bilmesi gerektiği, davacı şirketin müşterisini kendi temsilcisi olduğu … firmasına yönlendirmesi, üstelik … firmasının davacı şirketini tek satıcısı olduğu yönünde 07/09/2012 tarihli belgeyi düzenleyerek davacı şirketin müşterisine göndermiş olması nedeniyle sorumluluğunun bulunduğu, artık bu eylemde davalının kusursuz olduğundan söz edilmesi mümkün olmadığı kabul edilmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin veya müdürün sorumluluğunun doğabilmesi için sadece kanuna ya da ana sözleşmeye aykırı ve kusurlu bir eylemin olması yeterli olmayıp, ayrıca bu eylem nedeniyle zararın da oluşması zorunludur. Somut olayda zarar koşulunun da gerçekleştiği kabul edilmiştir. Şöyle ki, davacı şirketin müşterisi olan …’da kurulu … firmasına yahut yurtdışındaki diğer firmalara patlayan şeker ürününü, kg başına 6,00 USD veya 6,50 USD birim fiyat üzerinden satışını gerçekleştirdiği ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucu tespit edilmiştir. Davalı tarafından adı geçen firmanın, siparişinin … firmasına yönlendirmesi neticesinde davacı şirket adına …’ye verilen fiyat teklifinin kg başına 5,30 USD olduğu, her iki birim fiyat arasında 1,20 USD miktarında farkın bulunduğu görülmektedir. Buna göre davacı şirketin sattığı üründen kg başına 5,30 USD elde edebileceği, oysa kendisi doğrudan satış yapmış olsaydı kg başına 6,50 USD gelir elde edebileceği açık olup, aradaki birim fiyat farkı kadar zarara uğradığı anlaşılmaktadır. Sözleşmeyle belirlenen 500.000,00 USD’lik alımın, 94.339 kg’lık patlayan şeker ürününe tekabül ettiği, bu miktar ürünün 1,20 USD’den değerinin 113.206,80 USD olduğu ve davacı şirketin bu miktar gelirden mahrum kaldığı ve bu bedelin dava tarihi itibariyle TL karşılığının 203.138,28 TL olduğu anlaşıldığından, davacının zararının bu miktar olduğu kabul edilmiştir. Dosyada mevcut ikinci ek raporda, … firmasına yapılan satışın, bankanın akreditif işlemine onay vermemesi nedeniyle gerçekleştirilemediği ve bu durumun davalının kusuruna etkisinin mahkemece değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiş ise de, mevcut delililer çerçevesinde, …’ın akreditif için … firmasına ilişkin bir kısım bilgileri talep ettiği ve şirketle ilgili bilgi ve verileri yeterli bulmaması nedeniyle ödemeye onay vermediği, bu olayda dahi davalının kusurunun etkili olduğunun kabulü gerektiği, zira davacının müşterisi olan … firmasının siparişinin … firmasına yönlendirilmemiş olması halinde satışın doğrudan ve daha önceki dönemlerde yapıldığı gibi davacı şirketin grup şirketleri vasıtasıyla gerçekleştirileceği ve davacının elde edeceği gelirden mahrum kalmayacağı, davalının bizzat sebebiyet verdiği bu olay nedeniyle davacının isteyebileceği zararın birim fiyat farkı olan 1,20 USD üzerinden hesaplanacak miktar olduğu, nitekim birim fiyat farkından kaynaklanan zararın davalının … firmasının davacı şirketin yetkili temsilci olduğuna ilişkin belge düzenlemesi ve yurtdışındaki firmanın siparişini … firmasına yönlendirmesi eylemiyle doğrudan bağlantılı olduğu kanaatine varılmıştır. Bu durumda kusurlu eylem ve zarar arasındaki illiyet bağı koşulunun da gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı tarafından, davalının haksız rekabetinin tespiti, meni ve haksız durumunun ortadan kaldırılması ve maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsili ile hüküm özetinin ilanına ilişkin isteminin şirket genel müdürü olan davalı … adına açılan sorumluluk davası olduğu ve davalının kusuruyla davacı şirketin zararına sebebiyet verdiği ve belirlenen zararın 203.138,28 TL olarak tespit edilmesi karşısında bu miktarın haksız eylemin gerçekleştiği 14/12/2012 tarihten itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği kabul edilmiş ve kısa kararda, sehven faiz türü yazılmamış olduğundan hükmün altına tahsis şerhi verilerek bu maddi hatanın düzeltilmesi yoluna gidilmiş ve davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
203.138,28 TL zararın 14.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
Fazla istemin ve diğer taleplerin ve manevi tazminat isteminin de REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 13.876,38 TL nispi karar harcının, peşin yatırılan 5.977,15 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 7.899,23 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 18.138,30 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 13.698,94 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10.maddesi gereğince red edilen manevi tazminat üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 7.093,70 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 4.238,24 TL yargılama gideri ile 5.977,15 TL peşin harç, 24,30 TL başvuru harcı toplamı 10.239,69 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/11/2019

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KATİP …
¸e-imzalıdır

TASHİH ŞERHİ

Mahkememizin 07.11.2019 tarihli gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 2 nolu bendinde yazılı “203.138,28 TL zararın 14.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine” ibaresinin “203.138,28 TL zararın 14.12.2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,” şeklinde, HMK 304 maddesi gereğince tashihine oy birliği ile karar verildi. 06.12.2019

BAŞKAN
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
KATİP
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 5.977,15 TL
Karar Harcı : 13.876,38 TL
Noksan Harç : 7.899,23 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 7.539,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 50,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 6.600,00 TL
Posta Giderleri : 493,70 TL