Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/954 E. 2019/995 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/954
KARAR NO : 2019/995

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 26/10/2017
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında … İli, … İlçesi, … Mah. 104 Ada, 4 Parseldeki 3,5,12 ve 19 nolu bağımsız bölümlerin devri konusunda anlaşmaya varıldığını ve taşınmazın değeri için müvekkili tarafından davalıya muhtelif tarihlerde ödemeler yapıldığını, ancak davalının gayrimenkulleri devretmediğini, 20/11/2015 tarihi ile 08/02/2016 tarihleri arasında toplam 1.538.700,00 USD ve 50.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığını, davalıdan, gayrimenkullerin tamamlanıp kooperatiften ferdileştikten sonra devirlerinin yapılmasının defalarca sözlü olarak bildirilmesine rağmen devirler yapılmadığı gibi alınan bedelinde iade edilmediğini, … 57. Noterliğinin … tarihli ihtarı ile ödemelerin iadesinin istendiğini, davalının 01/11/2016 tarihinde sadece 42.000,00 USD’lik kısmı iade ettiğini, bu nedenle ödenen bedelin tenzilinden sonra bakiye kısmın tahsili amacıyla … 8. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasıyla davalıya karşı ilamsız icra takibi yapıldığını, itiraz üzerine takibin durdurulduğunu belirterek anılan icra dosyasında haksız olan itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından, taraflar arasında gayrimenkul satış sözleşmesi bulunduğu ve bu kapsamda ödemelerin yapıldığı iddia edilse de, yazılı bir belgenin ya da sözleşmenin sunulamadığını, zira taraflar arasında gayrimenkul devir sözleşmesinin akdedilmediğini, davacının yaptığı ödemelerin dayanağının hisse devri ön protokolü olduğunu, anılan protokole göre davacının alıcı, müvekkilinin ise satıcı olarak yer aldığını, dava dışı …, …, … ise garantör konumunda bulunduğunu, protokole göre ana şirket olan … ve dağıtıcı şirket olan …’nin hissedarlık durumlarının tespit edildiğini, müvekkilinin ana şirket …’da toplam %17 sermayesinin bulunduğunu, garantör sıfatında bulunan …’nın ise dağıtıcı şirket …’nin sermayesinin tamamının hissedarı olduğunu, dava dışı …’nın sermayesinin tamamını müvekkilinin hissedar olduğu …’ya devretmek istediğini, sözleşmeye göre satıcı olan müvekkilinin şirket sermayesinin %25’ine tekabül eden … hissesini devralmayı ve alıcı davacı şirkete devretmeyi vadettiğini, buna göre davacı tarafında … şirketinde %25 pay sahibi olacağını vadettiğini, alıcı olan davacının sahip olacağı %25 oranındaki … hissesi karşılığında dava konusu ödemeleri yaptığını, davacı tarafından sahip olunacak hisseler için toplam 3.300.000,00 USD’nin şirkete borç mukabilinde şirkete finansman olarak sağlanacağını ve davacı tarafından ödenecek bu miktar finansmanın teminatı olarak müvekkiline ait olan gayrimenkuller üzerinde ipotek tesis edildiğini, sözleşmenin 4.5. maddesine göre 2.361.300,00 USD tutarındaki ödemenin ipotek tesisi ve alıcı olan davacıya yapılacak hisse devrinin ön şartı olduğunu, hisse devri ön protokolünden önce davalı tarafından yapılan 1.038.700,00 USD’lik ödemenin hisse devrinin sağlanması amacıyla yapılması gereken iş ve işlemlerde kullanıldığını, bu hususun davacı şirket yetkilisi tarafından gönderilen mail içeriği ve yapılan yazışmalardan açıkça anlaşıldığını belirterek haksız olan davanın reddi ile alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davacıdan tahsilini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davacı tarafından yapılan ödemelere ilişkin banka dekontları, gayrimenkullerin üzerindeki takyidatları gösteren tapu kayıtları, davalının dayandığı hisse devri ön protokolü, ekli belgeler, mail yazışmaları, davaya esas icra dosyası, … 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin … E sayılı dosyası ve dayanılan diğer tüm deliller celp edilip incelenmiş, konusunda uzman bilirkişiler vasıtasıyla tüm dosya kapsamı ve ticari defterler üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınmış, ayrıca faiz hesabı bakımından muhasip bilirkişiden rapor alınma yoluna gidilmiş tüm deliller toplanmıştır.
Tarafların iddia ve savunması doğrultusunda, ticari defter ve kayıtları ile dosya üzerinde yaptırılan incelemesi sonucunda uzman bilirkişilerce düzenlenen 10/12/2018 tarihli raporda özetle ” davacının iddiası doğrultusunda taraflar arasında yapılan gayrimenkul devir sözleşmesinin olmadığı, bu yönde bir sözleşmenin dosyaya ibraz edilmediği, taşınmaz vaadi satış sözleşmesinin noterden resen düzenleme şeklinde yapılması gerektiği için şekle aykırı olarak yapılmış bir taşınmaz vaadi sözleşmesi varsa da bunun kesin hükümsüz olacağı, ancak tarafların şekle aykırılık dolayısıyla geçersiz olan bir sözleşmeye dayanarak edimlerini ifa ettikleri durumda, şekle aykırılığın ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılmasını teşkil edebileceği, mahkemece taraflar arasında taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin olduğuna karar verilmesi halinde davacının temerrüt sebebiyle sahip olduğu haklardan sözleşmeden dönmeyi tercih ettiğinin anlaşılması sebebiyle yaptığı ödemeleri geri istemesinin mümkün olabileceği, davalı tarafından sunulan hisse devir ve hissedarlar sözleşmesi ön protokolünün imzasız ve tarihsiz olduğu, bu sözleşmenin davacı tarafa atfedilebilmesinin mümkün gözükmediği, ancak sözleşme hükümleri incelendiğinde, davalının söz konusu sözleşme uyarınca kendisine yüklenen edimleri gerçekleştirmek amacıyla bir takım faaliyetlerde bulunduğu ve buna ilişkin belgeleri ve elektronik posta yazışmalarını sunduğu, takdir mahkemeye ait olmak üzere taraflar arasında davalının iddia ettiği gibi bir sözleşmenin olduğunun kabul edilmesi durumunda ise bu sözleşmeye aykırılığın gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilerek karar verilmesi gerektiği, ancak davalı tarafından dosyaya sunulan imzasız sözleşmeye dayanarak bu konuda bir belirlemede bulunulmasının hukuken mümkün olmayacağı… ” açıklanmıştır.
Dosyada bulunan 13/05/2019 tarihli raporda, davacının yaptığı ödeme miktarları ve temerrüd tarihine göre işlemiş faiz hesabının yapıldığı ve anılan raporda ” davacı tarafından davalıya gönderilen … 57. Noterliğinin … tarihli ihtarnamesinin davalıya tebliği ve verilen 7 günlük ödeme süresi dikkate alındığında temerrüd tarihinin 13/09/2016 olduğu, ihtarnamede ödenmesi istenilen bedeller üzerinden temerrüd tarihi dikkate alınarak faiz hesabı yapıldığı ve USD alacağı için takip tarihine kadar işlemiş faizin 70.662,27 USD, TL olan alacak için ise işlemiş faizin 5.255,14 TL olduğu” belirtilmiştir.
Davaya esas … 8. İcra Dairesinin … E sayılı dosyası incelendiğinde, davacı alacaklı şirketin, muhtelif tarihlerde ödediği 1.496.700,00 USD ve 50.000,00 TL gayrimenkul devri avans bedelinin her birinin ödeme tarihinden itibaren işlemiş faiziyle birlikte toplam 1.588.603,47 USD ve 55.256,17 TL olacak şekilde davalıdan tahsili amacıyla ilamsız icra takibi yaptığı, davalının süresi içinde borca itirazı nedeniyle takibin durdurulduğu ve davacı alacaklının takibin devamını sağlamak amacıyla İİK 67. maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü süre içerinde bu davayı açtığı açtığı anlaşılmaktadır.
Dava, gayrimenkul devri için yapılan ödemelerin, davalı tarafından gayrimenkul devri yapılmaması nedeniyle iadesini teminen yapılan icra takibinin itirazın iptaline ilişkindir.
Davacı taraf, 4 ayrı bağımsız bölümün devri konusunda davalıyla anlaşma yapıldığını, bu çerçevede davalı tarafa 1.538.700,00 USD ve 50.000,00 TL ödeme yapıldığını, ancak davalının gayrimenkulleri devretmediğini, davalının iade ettiği 42.000,00 USD’nin tenzili ile bakiye kısmın iadesini teminen icra takibi yapıldığını, davalının haksız itirazının iptali gerektiğini ileri sürmektedir. Davacı taraf, ödemeleri ilişkin banka dekontlarına dayanmıştır.
Davalı ise, davacı tarafından ödeme yapıldığını kabul etmekle birlikte, bu ödemelerin gayrimenkul devri için olmayıp, taraflar arasında akdedilen hisse devri ön protokolü çerçevesinde yapılan ödemeler olduğunu, protokole göre davacının eksik ödeme yaptığını, alınan ödemelerin ise hisse devri işlemlerini gerçekleştirmekle yükümlü olan davalı tarafından bu işlemler nedeniyle oluşan harcamalarda kullanıldığını ve davanın haksız olup reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı bu savunmasını ispat anlamında hisse devri ön protokolü ve mail yazışmalarını ibraz etmiştir.
Taraflar arasında, davacı tarafından davalıya 1.538.700,00 USD ve 50.000,00 TL’nin ödendiği ve bu ödemelerden 42.000,00 USD’nin davacıya iade edildiği, dolayısıyla davalı uhdesinde kalan bedelin 1.496.700,00 USD ve 50.000,00 TL olduğu konusunda bir uyuşmazlığın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı tarafından yapılan ödemelerin hangi hukuki ilişki çerçevesinde yapıldığı, buna göre davalıdan iadesinin istenebilir olup olmadığı konusundan kaynaklandığı görülmektedir. Nitekim, davacı taraf, ödemelerin dayanağının gayrimenkul devri olduğunu, davalı ise hisse devri nedeniyle ödemelerin yapıldığını belirtmiştir.
Gayrimenkul satış sözleşmesinin tapuda resmi senetle, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ise noterden düzenleme şeklinde akdedilmesi gerekmekte olup, bu şekil sözleşmelerin geçerlilik koşuludur, başka bir deyişle, noterden düzenleme şeklinde yapılmayan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ya da tapuda, tapu memuru huzurunda yapılmayan gayrimenkul devir sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olarak kabul edilmesi mümkün değildir.
Davacı tarafından ibraz edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yahut adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesi olmamakla birlikte banka havalesiyle gönderilen ödemelere ilişkin dekontlarda, açıkça, ödemelerin gayrimenkul devri avans ödemesi olduğu belirtilmiştir. Havaleye ilişkin dekontlarda, ödemenin nedeninin gayrimenkul devrine ilişkin olduğunun ifade edildiği, davalı tarafından bu ödemelerin tamamının alındığı ve bu süreçte ödemelerin gayrimenkul devrine ilişkin olmadığı yönünde herhangi bir ihtirazi kaydın yahut bir uyarı yazısının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı tarafından 01/09/2016 tarihli ihtarname ile ödenen bedellerin gayrimenkul devri yapılmadığından iadesi istenmiş, davalı tarafından keşide edilen 21/09/2016 tarihli cevabi ihtarnamede ödemelerin gayrimenkul devriyle ilgili olmadığı belirtilmekle birlikte hangi ilişki kapsamında da bulunduğunun ifade edilmediği, iş bu davanın açılmasından sonraki bir tarihte 01/12/2017 tarihli ihtarnamesiyle dava konusu ödemelerin hisse devri ön protokolü çerçevesinde alınan bedeller olup, protokol gereği davacının edimlerini yerine getirmesi gerektiğinin bildirildiği görülmüştür.
Davalının savunması kapsamında ibraz ettiği hisse devri ön protokolünde, davacı tarafın imzasının bulunmadığı, dolayısıyla davacı tarafı bağlayıcı nitelikte olduğunun kabul edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bunun dışında ibraz edilen maillerin içeriği dikkate alındığında, davacının imzasını içermeyen hisse devri ön protokolü ile ödemeler arasında bağlantı kurulamadığı gibi ibraz edilen maillerin dava dışı … ile davacı şirket yetkilisi arasındaki yazışmalar olduğu, özellikle davalı tarafından 31/07/2017 tarihli mail içeriğinin savunmalarını ispata yeter nitelikte olduğu belirtilmiş ise de, anılan mailin davacı şirket yetkilisi tarafından dava dışı …’ya gönderilen mail olup, adı geçenler arasında yapılan bir yazışma olması nedeniyle dava konusu ödemelerin hisse devri ön protokolü çerçevesinde yapılan ödemeler olduğunun kabulü için kanıtlayıcı nitelikte bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Nitekim davacının dayandığı ödeme dekontlarında ödemenin dayanağının açık bir şekilde gayrimenkul devri avans ödemesi olduğunun ifade edilmesi ve davalının bu ödemeleri alırken veya hemen sonrasında makul süre içinde dekontlardaki açıklamaya karşı bir itirazı olduğunu bildirmemesi karşısında artık davalının savunmasına itibar edilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Davacı tarafından, ödemelerin yapılmasına dayanak yazılı belge niteliğinde banka dekontları ibraz edildiğinden, yazılı belgenin aksinin başka bir deyişle davalının savunmasında belirttiği şekilde ödemelerin hisse devri ön protokolü kapsamında yapılan ödemeler olduğunun yazılı bir belgeyle kanıtlanmasının zorunlu bulunduğu, davalı tarafça, ödemelerin hisse devri ön protokolü kapsamında olduğuna ilişkin yazılı bir belgenin ibraz edilemediği ancak cevap dilekçesi ve delil listesinde yemin deliline dayanıldığı anlaşıldığından davalı tarafa yemin hakkını kullanıp kullanılmayacağı hususu hatırlatılmış ve davalı tarafça yemin hakkının kullanılmayacağı açık bir şekilde beyan edilmiş olduğundan davalının savunmasını kanıtlayamadığı, başka bir deyişle ödemelerin hisse devri ön protokolü kapsamında yapılan ödemeler olduğunun kabulünün mümkün görülmediği, aksine davacının iddiası doğrultusunda dava konusu ödemelerin gayrimenkul devri avans ödemesi olduğu kabul edilmiştir.
Davalı vekili, davalı …’ün tacir olmadığı ve iş bu davada görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu ileri sürülerek davanın görev yönünden reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemenin görevli olması hususu, HMK 114. maddesi uyarınca, dava şartlarından olup, HMK 115. maddesi gereğince dava şartlarının mahkemece resen gözetilmesi gerekir.Bu çerçevede mahkemenin görevli olup olmadığı konusunun, tarafların itirazı veya beyanıyla bağlı olmaksızın resen araştırılması zorunludur. TTK’da düzenlenen hükümlerden kaynaklanan davalar mutlak ticari dava olup, asliye ticaret mahkemesi bu davalara bakmakla görevlidir. Bunun dışında her iki tarafın tacir olduğu ve aynı zamanda her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanan davaların nisbi ticari dava olarak kabulü gerektiği ve bu durumda da asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu açıktır.
Somut olayda davacı tarafça, gayrimenkul devri avans bedelinin iadesinin istendiği bu davada davalının, dava konusu yapılan ödemelerin, taraflar arasında akdedilen hisse devri sözleşmesi çerçevesinde yapılan ödemeler olduğunu belirtmesi ve şirket hisselerinin devri hususunun TTK’nunda düzenlenmiş olması ve bir davada iddia ve savunmanın araştırılıp sunulan deliller çerçevesinde değerlendirilme yapılması gerektiği açık olduğundan savunmanın niteliğine göre hisse devrine ilişkin sözleşme bakımından değerlendirmenin de ticaret mahkemesince yapılmasının zorunlu olduğu, zira hisse devri sözleşmesi müessesinin TTK’da düzenlendiği ve bu anlamda esasında, davanın, mutlak ticari dava olarak kabulü gerektiği sonucuna varılmakla birlikte davalı vekilinin, davalı asilin tacir olmadığı yönündeki beyanı karşısında mahkememizce ilgili kurum ve kuruluşlara yazı yazılarak cevapları dosya içerisine sağlanmış ve davalının bizzat vergi mükellefi olduğu, muhtelif şirketlerde ortaklığı bulunduğu, esasında şirket ortaklarının tek başına tacir sıfatının kazanılabilmesi için yeterli olmadığı açıksa da, yukarıda açıklanan nedenle davanın mutlak ticari dava olduğu sonucuna varıldığından artık davalının gelirinin 2007 tarihli Bakanlar Kurulu kararı uyarınca esnaf sınırını aşıp aşmadığı konusunun da araştırılmasına gerek görülmemiş ve davalının aksi yöndeki savunmasına itibar edilemeyerek iş bu davaya bakma konusunda mahkememizin görevli olduğu kabul edilmiştir.
Yargılamanın son aşamasında davalı tarafça … 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin … E sayılı dosyasında, davacıya karşı adi ortaklığın feshi ve zarar tazminine ilişkin dava açıldığı belirtilerek bu dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiği ileri sürülmüştür.
Anılan mahkeme dosyası incelendiğinde, iş bu davada davalının savunmasında belirttiği maddi vakıalar ve bu kapsamda hisse devri ön protokolüne dayalı olarak huzurdaki bu davada davacı olan … A.Ş.’ye karşı adi ortaklığın feshi ve zararın tazmini amacıyla 21/08/2019 tarihinde açılan dava olduğu ve dosyasının derdest bulunduğu anlaşılmıştır.
Yazılı yargılama usulünde ön inceleme duruşmasından sonra iddianın ve savunmasının değiştirilmesinin yahut genişletilmesinin mümkün bulunmadığı, bunun istinasının ıslah veya karşı tarafın açık muvafakati olduğu, yargılama sırasında davalının tarafların arasında adi ortaklık kurulduğu yönünde herhangi bir beyanı olmadığı, maddi vakıaların anlatılması taraflara ait olmakla birlikte hukuki nitelemenin mahkemeye ait olduğu ilkesinden hareketle, davalı tarafın cevap dilekçesinde ve daha sonraki beyanlarından, taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu yönünde bir kanaatin hasıl olmadığı, başka bir deyişle adi ortaklığın kuruluşu, feshi ve tasfiyesine ilişkin hükümlerin uygulanabilir olduğu sonucuna varılamadığı, davanın açılışından itibaren yaklaşık 2 yıl geçtikten sonra 21/08/2019 tarihinde açılan ortaklığın feshi davasının neticesinin beklenmesinin mümkün bulunmadığı, aksine mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları ve sunulan deliller çerçevesinde yargılama yapılarak tahkikatın bitirilmesi aşamasında, davalı tarafın savunmasında dayandığı maddi vakıalar ve hisse devri ön protokolüne göre taraflar arasında adi ortaklığın bulunduğu iddiasıyla açtığı … 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin … E sayılı davada, anılan mahkemenin, mahkememizin iş bu dosyasının bekletici mesele yapabileceği kanaatine varıldığından davalının … 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin … E sayılı dosyasının neticesinin beklenmesi yönündeki talebi yerinde görülmemiştir.
Toplanan deliller ve yapılan yargılama neticesinde davacının 1.538.700,00 USD ve 50.000,00 TL miktarında davalı tarafa gayrimenkul devri amacıyla ödeme yaptığı, bu ödemenin 42.000,00 USD’sinin iade edildiği, bakiye 1.496.700,00 USD ve 50.000,00 TL’lik ödemenin davalı uhdesinde bulunmasına rağmen davalı tarafından gayrimenkul devrinin sağlanmaması karşısında davacının ödediği bedelin iadesi amacıyla yaptığı icra takibinde haklı olduğu ve dosyada mevcut bulunan 13/05/2019 tarihli raporda, davacının, davalı tarafa göndermiş olduğu 01/09/2016 tarihli ihtarnamenin tebliğ tarihi ve verilen ödeme süresi dikkate alınarak belirlenen temerrüt tarihinden icra takip tarihine kadar USD alacağı için işlemiş faizin 70.662,27 USD, TL alacağı için ise 5.255,14 TL olduğunun açıklandığı, buna göre davacının bu miktarda faiz isteminde bulunabileceği anlaşılmakla, davalının icra dosyasındaki itirazının 1.496.700,00 USD ve 50.000,00 TL asıl alacak, 70.662,27 USD ve 5.255,14 TL işlemiş faiz olmak üzere, toplam 1.567.362,27 USD ve 55.255,14 TL için haksız olup, iptali gerektiği kanaatine varıldığından, icra dosyasındaki itirazın bu miktar için iptaline ile takibin devamına ve alacağın istenebilir olup olmadığı yargılama neticesinde belirlendiğinden tarafların, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kabul edilmiş ve davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
Davalının … 8. İcra Dairesinin … E sayılı dosyasındakİ itirazının, 1.496.700,00 USD asıl, 70.662,27 USD işlemiş faiz ki toplam 1.567.362,27 USD ve 50.000,00 TL asıl, 5.255,14 TL işlemiş faiz ki toplam 55.255,14 TL için İPTALİNE,
Takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA,
Asıl alacak 1.496.700,00 USD’ye icra takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesindeki döviz faizinin uygulanmasına,
50.000,00 TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlardan avans faizinin uygulanmasına,
Fazla istemin REDDİNE,
Davacının icra inkar tazminatı isteminin REDDİNE,
Reddedilen kısım üzerinden davalının istediği icra inkar tazminatı isteminin de REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince döviz cinsi kabul edilen miktarın dava tarihindeki TCMB efektif satış döviz kuru Türk Lirası karşılığı ve kabul edilen Türk Lirası miktarın toplamı üzerinden hesaplanan 408.320,31 TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 65.355,94 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 342.964,37 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 124.976,90 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 3.903,50 TL yargılama gideri ile 65.355,94 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı toplamı 69.290,84 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’ün yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.05/12/2019

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KATİP …
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 65.355,94 TL
Karar Harcı : 408.320,31 TL
Noksan Harç : 342.964,37 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 4.190,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 3.600,00 TL
Posta Giderleri : 303,50 TL