Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/822 E. 2019/756 K. 02.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/822 Esas
KARAR NO : 2019/756 Karar

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/07/2013
KARAR TARİHİ : 02/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalılar … Sigorta A,Ş. ve … Sigorta A. Ş. arasında; 09 03.2007 tarihinde bir “acentelik sözleşmesi” tesis edildiğini, sözleşmeye göre, davacının, davalının sözleşme yapmaya, poliçe düzenlemeye, prim tahsiline ve bu hususlarda, gerekli tüm işlemleri yapmaya, süre sınırlandırması yapılmaksızın, tam yetkili kılmış acentesi olduğunu, davacının, 6762 Sayılı TTK m 119 uyarınca, belirtilen acentelik statüsü ile aracılıkta bulunduğu veya akdettiği mukaveleler doğrultusunda, her türlü ihbar, ihtar ve protesto gibi hakkı koruyan beyan ve belgeleri işleme koymaya, aynı zamanda bu sözleşmelerden doğabilecek ihtilaflara istinaden kendisi veya acentesi olduğu davalı namına, ilgili davaları açmaya yetkili kılındığını, davacının, söz konusu acentelik sözleşmesi ve kurumsal misyonu gereğince faaliyetlerini eksiksiz bir şekilde ifa ettiğini, davalıların; Mayıs 2009 tarihinde acentelik yetkisinin kaldırıldığını önce şifahen bildirdiğini, bu aşamadan sözleşmenin feshinin bildirildiği tarihe kadar davacı şirketin acentelik faaliyetlerinde bulunmasının da engellendiğini, bu engellemenin; “ekran kapatma” diye tabir edilen; davalı şirketlerce davacı şirkete elektronik ortamda sağlanan hizmetin durdurulması ile gerçekleştirildiğini, davacının hiçbir kusuru olmaksızın acentelik sözleşmesinin hukuka aykırı olarak feshedildiğini, tüm bu nedenlerden dolayı davanın kabulü ile; her iki davalı adına açılan iş bu davada davacının uğradığı zararlara ilişkin olarak her iki davalıdan ayrı ayrı alınmak üzere, … Sigorta A.Ş’den şimdilik 10.000,00 TL, … Sigorta A Ş.’den şimdilik 10.000,00 TL olmak üzere 20.000,00 TL “denkleştirme (portföy) tazminatının” ticari reeskont faizi ile birlikte fesih tarihinden itibaren ayrı ayrı tahsili fesih ihbar sürelerine uyulmaksızın ve haksız olarak sözleşmeyi feshettiklerinden dolayı; uğranılan zarar için; … Sigorta A.Ş’den şimdilik 10.000.00 TL, … Sigorta A Ş.’den şimdilik 10.000,00 TL olmak üzere 20,000,00 TL maddi tazminatın ticari reeskont faizi ile birlikte fesih tarihinden itibaren davalılardan ayrı ayrı tahsiline, haksız fesih ile sarsılan ticari itibar için ise; … Sigorta A Ş. den şimdilik 25.000.00 TL, … Sigorta A.Ş.’den şimdilik 25,000,00 TL olmak üzere 50,000,00 TL manevi tazminatın ticari reeskont faizi ile birlikte fesih tarihinden itibaren her iki davalıdan ayrı ayrı tahsili ile davacıya ödenmesine ve hükmün ilanına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında TTK. 102. ve devamı maddeleri gereğince akdedilmiş bir acentelik sözleşmesinin bulunduğunu, davacı acentenin sağlayıcı olan müvekkili ile arasında akdedilen ve sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme (acentelik sözleşmesi) uyarınca belli bölge içinde daimi surette ticari işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerin 3.şahıslar arasında kurulmasında aracılık ettiğini ve bu sözleşmeleri müvekkili adına yaptığını, bu nedenle davacı ile davalı şirketlerin aralarında bu ilişkinin yürütülmesi için 09.03.2007 tarihli Acentelik Sözleşmesini imzaladıklarını, sözleşmenin devamı sırasında davacının, davalı şirketlerin sözleşme gereğince yerine getirilmesi gereken hususlara aykırı davranış ve edimlerini yerine getirmemesi nedeni ile gerek sözlü gerekse yazılı uyarılara uymaması sonucunda … 5. Noterliğinin … tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile acentelik sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini ve vekaletten azledildiğini, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, davacının davasını dayandırdığı Kanunların yürürlüğe girmesinden önce gerçekleştiğini ve sonuçlandığını, bu nedenle de o tarihte yürürlükte olan HUMK gereğince taraflar aralarında “Delil Sözleşmesi” imzaladıklarını, bu delil sözleşmesine göre de davalı şirketlerin defter kayıtlarının delil niteliğinde olduğunu, davanın reddine, haklı fesih nedeni ile portföy tazminatı, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, davalı şirketlerin temerrüdü oluşmadığından ticari reeskont faizi isteminin reddine, mahkeme masrafları ve vekalet ücretlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6102 sayılı TTK m.122 kapsamında açılmış olan denkleştirme tazminatının tahsili davasıdır.
Mahkememizde yapılan yargılama neticesinde verilen 01/06/2015 tarih ve 2015/313 Karar sayılı karar ile; “Tüm Dosya kapsamı dikkate alınarak; Her ne kadar davacı taraf davalıların sözleşmeyi haksız olarak fesih ettiklerini bu nedenle denkleştirme tazminatı yanında manevi tazminat ile ihbar sürelerine uyulmaması nedeniyle haksız sözleşmesinin fesih edilmesinden kaynaklı uğranılan zarar tazmini talebinde bulunmuş davalı taraf özetle sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiğini bu nedenle talep edilen portföy tazminatı, maddi tazminat ve manevi tazminatın reddine karar verilmesine gerektiğini beyan etmiş ise de; davacı ile davalılar arasında 09/03/2007 tarihinde acentelik sözleşmesi tesis edildiği davacı tarafın davalıların acenteliğini 27/08/2009 tarihindeki fesih bildirim süresine kadar sürdürdüğü davacının faaliyetleri sırasında davalının onayını almadan aynı zamanda başka firmaların acenteliğini yaptığı hususunda da taraflar arasında itilaf bulunmadığı bu haliyle çözülmesi gereken hukuki sorunun davalı tarafın sözleşmeyi fesh etmesinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı hususuna ilişkin olduğu davalı tarafın davacının tahsil ettiği pirimleri ödemesi gereken tarihlerde ödemediğini bu nedenle fesih bildirimin haklı nedene dayandığını iddia ettiği bilirkişi raporuyla yapılan incelemede davalı tarafın bu iddiasının somut bir belgeye dayanmadığı aynı zamanda davalı tarafın sözleşmenin fesh edilmesinde davacı firmanın başka bir firmanın acenteliğini yapması hususunu haklı sebebe dayanarak sözleşmenin fesh edildiğine gerekçe gösterdiği, ancak davalı tarafın sözleşmeyi yaptığı sırada ve fesih ihbar süresine kadar davacının bu eylemine herhangi bir itirazda bulunmadığı bu haliyle aracılık faaliyetini zımmi olarak kabul ettiği,fesih ihbarnamesinde de fesih gerekçesi olarak başka bir firmanın acentiliğinin üstlenilmesi hususunun gösterilmediği bu haliyle davalı tarafın acentelik sözleşmesine haksız olarak fesh ettiği yönünde mahkememizce kesin kanaat hasıl olmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından ihbar süresine uyulmadan fesh edilmesinin haksız olduğu yönünde kanaat hasıl olmakla davacının müspet ve menfi zararının tanzim edilmesinin gerektiği porföy zararının maddi zarar kapsamında değerlendirilebileceği bu zararın son 2 yılda elde edilen kazancın yıllık ortalamasının tavan olarak hesaplanmasının gerektiği, bu haliyle bilirkişi raporundaki hesaplamanın yerinde olduğu anlaşılmakla davacı tarafın portföy tazminat talebinin dava ve ıslah dilekçesi doğrultusunda kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.Her ne kadar davacı taraf sözleşmenin fesh edilmesi nedeniyle şirketin ticari itibarının zedelendiği gerekçesiyle manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de bu hususu kanıtlar delil edilemediğinden bu konudaki talebinin reddine karar verilmiş, davacı tarafın fesih ihbar sürelerine uyulmaksızın sözleşmenin fesh edilmesinden dolayı ayrıca maddi zararının bulunduğuna yönelik dosya kapsamında ve bilirkişi raporu ile yapılan tespitler ile delil edilemediğinden bu konudaki maddi tazminat talebinin reddi ile aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile davacı tarafın portöyü tazmatı talebinin kabulü ile 64.428 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, davacı tarafın maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karar aleyhine davalı … AŞ’nin temyiz talebinde bulunması üzerine Yargıtay 11. HD’nin 2016/2170 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan temyiz incelemesi neticesinde yüksek mahkeme 10/05/2017 tarih ve 2017/2780 Karar sayılı kararı; “Dava, sigorta acentelik sözleşmesinin haksız feshine dayalı denkleştirme (portföy) tazminatı istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanunu m. 102/son da saklı tutulan düzenlemeler arasında sigorta acenteleri ile ilgili olarak 6102 sayılı Sigortacılık Kanunu yer alır. Türk Ticaret Kanunu ve Sigortacılık Kanunu arasındaki özel kanun-genel kanun ilişkisi dikkate alındığında, Sigortacılık Kanunu’ndaki acenteye ilişkin hükümler sigorta acenteleri hakkında öncelikle uygulanacaktır. Nitekim Sigortacılık Kanunu m. 23/son hükmü, “Türk Ticaret Kanunu’nun acentelere ilişkin hükümleri sigorta acenteleri hakkında da uygulanır” şeklindedir (ayni yönde TTK m. 120/3). Kısaca, sigorta acenteleri bakımından öncelikle uygulanacak kanun Sigortacılık Kanunu’dur. Bu durum karşısında, genel olarak Türk Ticaret Kanunu m. 122 uyarınca acentenin denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için aranan koşullar; sözleşmenin sona ermesi, yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da “önemli menfaatler” elde edilmesi, acentenin ücret kaybına uğraması, denkleştirme ödenmesinin hakkaniyete uygun olmasıdır. Ancak Sigortacılık Kanunu’nda acentenin ücret kaybına uğraması koşulu yer almamaktadır. Sigortacılık Kanunu’nda denleştirme için aranan kıstaslar, müvekkilinin menfaati ve hakkaniyetttir. Denkleştirme talebi için kanunun aradığı şartlar kümülatiftir. Bu bağlamda, öncelikle yeni müşteri çevresinin yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü acente üzerindedir. Buna mukabil müvekkil, denkleştirme talebinin hakkaniyetE uygun olmadığını veya bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır. (Aslan Kaya, Acentelik, 2013 Baskı, sayfa 102 vd., 227 vd.)
Bu durumda, yukarıda belirlenen denkleştirme (portföy) tazminatı talep koşulları ile ispat kuralları gözönüne alınarak, somut olay değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.” şeklindeki gerekçesi ile yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir.
Bozma üzerine mahkememizin 2017/822 Esas sayılı dosyası üzerinden kayıt gören davada mahkememizin 28/03/2018 tarihli duruşmasında verilen ara kararı ile bozma kararının usul ve esas açısından yasaya uygun bulunması nedeniyle uyulmasına karar verilmiştir.
Dava dilekçesinin incelenmesinde; davacının delil olarak tarafların ticari defterlerine dayanmış olması ve mahkemeninde 6100 sayılı HMK’ m.222 gereği taraf defterleri üzerinde resen inceleme yapma yetkisine sahip olması nedeniyle 27/03/2019 tarihli duruşmanın 1 nolu; “Dosyanın bilirkişi heyetine tevdii ile bilirkişi heyetine dahil yeminli mali müşavir …’ya davalı şirketin detfter ve belgeleri üzerinde yerinde inceleme yapmak suretiyle davacının acentelik sözleşmesinin cari olduğu dönemde davalıya sağladığı müşteriler itibariyle fesihten sonra davalı ile bu müşteriler arasında devam eden sigorta sözleşmeleri nedeniyle davalı … şirketinin menfaat sağlayıp sağlamadığına yönelik inceleme raporu hazırlandıktan sonra bu inceeleme raporundaki bilgiler nazara alınmak suretiyle bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına, raporu hazırlandıktan sonra bu inceeleme raporundaki bilgiler nazara alınmak suretiyle bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına,” şeklindeki ara kararı ile bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bu kapsamda bozma doğrultusunda bilirkişilerden alınan 05/09/2019 tarihli bilirkişi ek raporu ile; davalı şirket tarafından Sigorta Acente Sözleşmesi’nin feshedildiği 27/08/2009 tarihinden işbu davanın açıldığı 01/07/2013 tarihine kadar 26 müşteri adına düzenlenen poliçelerin net prim tutarının 154.671,69 TL ve bu poliçeler nedeniyle ödenen komisyon miktarının ise 24.457,82 TL olduğu, 01/07/2013 dava tarihinden işbu ek raporun düzenlendiği 12/08/2019 tarihine kadar 26 müşteri adına düzenlenen poliçelerden 159.271,05 TL net prim elde edildiği ve 21.567,13 TL komisyon ödendiği, bu işlemler esas alındığında davacı tarafından davalı … şirketine kazandırılan 26 müşteri nedeniyle davalı … şirketinin 27/08/2009 – 01/07/2013 tarihleri arası 130.213,87 TL dava tarihi olan 01/07/2013 tarihi ile işbu ek raporun düzenlendiği 12/08/2019 tarihine kadar 137.706,92 TL kazandırdığı, bu miktar kazandırmanın önemli miktarda menfaat niteliğinde olup olmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, mahkemenin bu miktar kazandırmayı önemli menfaat sağlama olarak kabulü halinde davacının yoksun kaldığı günlük komisyon gelirin 178.97 TL, yoksun kaldığı aylık komisyon gelirinin ise 5.369,00 TL olduğu, bu yoksunluklar esas alındığında davacının talebi mümkün denkleştirme tazminatı miktarının 64.428,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar davalı taraf sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğinden bahisle davacının denkleştirme tazminatı talep etme hakkı olmadığı ve bu nedenle davanın reddi gerektiği yönünde beyan ve talepte bulunmuş ise de; sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediği hususu ile davanın bozma dışında kalıpta red edilen veya kabul edilen kısımları yönünden usulü kazanılmış hak ilkesi gereği bir değerlendirme yapılmamış ve bozma ilamı dışında kalan husularda eski hüküm yinelenmiş ve sadece bozma kapsamında yeni hüküm kurulmuştur.
Kaldı ki davacı ile davalı arasındaki sözleşme ilişkisi sigorta acenteliği ilişkisi olup tarafların hak ve yükümlülüklerinin ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talebinin öncelikle özel kanun niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesine göre bu kanunda hüküm bulunmaması halinde m. 23/son hükmünün atfı nedeniyle genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’da acentelik ilişkisinin düzenlendiği m. 102-123’e göre çözülmesi gerekmektedir.
Sigorta acentelerinin sözleşmenin sona ermesi nedeniyle talep edebileceği porföyü (denkleştirme) tazminatı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesinde; “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenleme kapsamında sigorta acentelerinin portföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, sigorta acentesinin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Genel hüküm niteliğindeki TTK. m. 122/1’de ise denkleştirme tazminatı; “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve (c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında acentelerinin porföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, acentenin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Esasen özel hüküm niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 23/16 ile genel hüküm niteliğindeki TTK m. 122/1 düzenlemesi genel olarak paralel niteliktedir.
Her iki kanunun ile denkleştirme tazminatı için öngörülen maddi koşullar dışında, denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için, sözleşmenin, müvekkil (sigorta şirketi) tarafından haklı bir neden olmadan feshedilmiş olması (m. 122/3) ve davanın sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. (m. 122/4) Hükmedilecek tazminat miktarı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmiş ise faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (m. 122/2)
Ancak mevzuatta bu şekilde öngörülen denkleştirme tazminatının niteliği konusunda öğreti ve yargıda görüş birliği yoktur. Bu konudaki hakim görüş, denkleştirme talebini, hakkaniyet düşüncesinden kaynaklanan ve bu kapsamda yaratılan müşteri çevresinin bir bedeli olarak tanımlamaktadır. Ancak doktrinde denkleştirme talebini, acenteye yardım etme düşüncesine dayandıranlar olduğu gibi, klasik anlamda bir malvarlığı zararının giderilmesi olarak kabul edenler de bulunmaktadır. Bazı yazarlar ise denkleştirme talebini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırmaktadır.(bkz. Yrd. Dç. Dr. Rauf Karasu (2008) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2008 s. 288)
Acente, aracılık yapmak dışında sözleşme kapsamında sağladığı yeni müşteri çevresi ile yapılan işlemlerden hem müvekkil hemde kendisi menfaat elde etmektedir. Ancak acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acente bu müşteri çevresinden kural olarak fayda sağlama olanağını yitirdiği halde müvekkil bu çevre ile ilişkileri sürdürme ve menfaat elde etme imkanına sahiptir. Bu kapsamda acenteye tanınan denkleştirme tazminatı hakkı, acente tarafından müvekkile kazandırılan ve ancak fesih nedeni ile acentenin yoksun kaldığı ve fakat müvekkilin fesihten sonra da menfaat elde etmesi mümkün müşteri çevresi karşılığının hakkaniyet ilkesine uygun olarak hesaplanarak acenteye verilmesidir. (bkz. Yrd. Dç. Dr. İrfan Akın (2013) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2013, Sayı 62, s.614-615)
Esasen sözleşmenin haklı bir neden olmadan feshi halinde müvekkil kusuru ile acentenin sağladığı müşteri çevresinden menfaat elde etmesini engellemiş olmaktadır. Çünkü sözleşmenin sona ermesi ile acente gelecekte menfaat elde etme imkanını yitirerek zarara uğratılmış olmaktadır. Bu nedenle de sözleşmeyi haklı neden ile sona erdirdiğini ispat edemeyen müvekkil kusuru ile meydana gelen zarardan kanunda öngörülen limitler dahilinde sorumlu olacaktır.
Bu nedenle müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra, sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlayıp sağlamadığı önemli değildir. Önemli olan müvekkilin objektif manada menfaati sağlayabilecek olması ve müvekkilin sözleşmeyi haksız olarak feshi nedeni ile acentenin bu menfaatten yoksun kalmasıdır. Değilse sözleşmenin sona ermesinden sonra, müvekkilin sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlandığının aranması, tazminatı tür olarak sebepsiz zenginleşmeye götürür ve davacının hak talebi de davalının menfaat sağlamak isteyip istememesine tabi kılınmış olur. Kötü niyetli müvekkil de salt tazminat ödememek için menfaat elde etmeme yolunu tercih edebilir.
Kaldı ki TTK m.122/4 ile açılacak olan davanın fesih tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulması, bu sürenin fesih ile birlikte başlaması ve acentenin fesihten sonraki ilk gün dahi işbu davayı açma hakkına sahip olması karşısında, müvekkilin, acente tarafından sağlanan müşteri çevresinden, fiilen menfaat sağlamaya başlaması ve bu hususun tazminat şartı olarak aranması çelişki olacaktır. Bu nedenle sağlanan müşteri çevresinden müvekkilin, yeni sözleşmeler yapmak sureti ile fiilen istifade şartı yerine sağlanan müvekkil çevresinden objektif olarak menfaat sağlayabilme olarak kabul etmek gerekir.
Bu kapsamda, sözleşmenin haklı nedenle feshini ispat yükü davalı … şirketinde, (bkz. Bilge Umar – Ejder Yılmaz (1980) İspat Yükü, Yeniden Yazılmış, Genişletilmiş 2. Bası Ankara: Kazancı Matbaacılık, s. 108-109/ Yargıtay 19. HD. 29.01.2018 tarih – 2016/12515 E. ve 2018/188 K.) buna mukabil acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulduğu ve sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin sağlanan bu müşteri çevresinden menfaat elde etmesinin mümkün olduğunu ispat yükü acentede ve saptanan tazminattan indirim yapılması için lazım gelen özgün hususları (acentenin sağladığı müşteri çevresine müvekkilin katkısı, müvekkilin markasının yaygınlığı ile piyasada ürününe duyulan güven gibi) ispat yükü ise müvekkil sigorta şirketindedir.
Bu çerçevede somut olaya bakıldığında bozma doğrultusunda bilirkişilerden alınan 05/09/2019 tarihli bilirkişi ek raporu ile; davalı şirket tarafından Sigorta Acente Sözleşmesi’nin feshedildiği 27/08/2009 tarihinden işbu davanın açıldığı 01/07/2013 tarihine kadar 26 müşteri adına düzenlenen poliçelerin net prim tutarının 154.671,69 TL ve bu poliçeler nedeniyle ödenen komisyon miktarının ise 24.457,82 TL olduğu, 01/07/2013 dava tarihinden işbu ek raporun düzenlendiği 12/08/2019 tarihine kadar 26 müşteri adına düzenlenen poliçelerden 159.271,05 TL net prim elde edildiği ve 21.567,13 TL komisyon ödendiği, bu işlemler esas alındığında davacı tarafından davalı … şirketine kazandırılan 26 müşteri nedeniyle davalı … şirketinin 27/08/2009 – 01/07/2013 tarihleri arası 130.213,87 TL dava tarihi olan 01/07/2013 tarihi ile işbu ek raporun düzenlendiği 12/08/2019 tarihine kadar 137.706,92 TL kazandırdığı, bu miktar kazandırmanın önemli miktarda menfaat niteliğinde olup olmadığının mahkemenin takdirinde olduğu, mahkemenin bu miktar kazandırmayı önemli menfaat sağlama olarak kabulü halinde davacının yoksun kaldığı günlük komisyon gelirin 178.97 TL, yoksun kaldığı aylık komisyon gelirinin ise 5.369,00 TL olduğu, bu yoksunluklar esas alındığında davacının talebi mümkün denkleştirme tazminatı miktarının 64.428,00 TL olduğu tespit edilerek davalı … şirketinin sağlanan müşteri çevresinden objektif olarak menfaat sağlama imkanı dışında subjektif olarak (somut olarak) menfaat sağladığı görülmektedir.
Ancak davalı … şirketinin ülkemizde sigortacılık faaliyeti bakımından güvenilirliğini ispat etmiş bir sigorta şirketi olması ve güvenilirliğini ve tanırlığını artırmak için sürekmli reklam yapması karşısında davacı acentenin sağladığı müşteri çevresinin salt acentenin bireysel çalışmalarından kaynaklandığını söylemek doğru olmaz. Bu boyutu ile sağlanan müşteri çevresini oluşmasında acentenin çalışmaları esas belirleyici olmakla birlikte davalı … şirketinin marka değeri ve reklamlarının etkisinin olduğu da muhakkaktır. Bu nedenle sağlanan müşteri çevresi ile davalı … şirketinin elde ettiği menfaatin salt sözleşmesi feshedilen acentenin çabalarına bağlanması ve bu bağlamda saptanan denkleştirme tazminatı olan 64.428,00 TL’nin olduğu gibi davalı … şirketinden tahsiline karar vermek hakkaniyete aykırı olacağından sağlanan tazminattan takdiren 14.428,00 TL indirilmek suretiyle takdiren 50.000,00 TL tazminatın 01/07/2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi kapsamında avans faizi ile birlikte (Yargıtay bozma ilamındaki müktesep hak durumu nazara alınmak suretiyle) davalılardan müteselsilen tahsiline, denkleştirme tazminatı bakımından fazlaya ilişkin kısmın reddine, dosya kapsamıyla denkleştirme tazminatı dışında subut bulmuş bir maddi tazminat olmadığından bu yönüyle davanın her iki davalı bakımından reddine, manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Takdiren 50.000,00 TL tazminatın 01/07/2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi kapsamında avans faizi ile birlikte (Yargıtay bozma ilamındaki müktesep hak durumu nazara alınmak suretiyle) davalılardan müteselsilen TAHSİLİNE,
Denkleştirme tazminatı bakımından fazlaya ilişkin kısmın REDDİNE,
Dosya kapsamıyla denkleştirme tazminatı dışında subut bulmuş bir maddi tazminat olmadığından bu yönüyle davanın her iki davalı bakımından REDDİNE,
Manevi tazminat talebinin REDDİNE,
Tazminat talebi yönünden;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 3.415,50 TL nispi karar harcının, 1.537,00 TL peşin harç ve 758,75 TL ıslah harcı toplamı 2.295,75 TL harçtan mahsubu ile, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla noksan kalan 1.119,75 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.850,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi gereğince reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi gereğince reddedilen denkleştirme tazminatı miktarı üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Manevi tazminat talebi yönünden;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 44,40 TL maktu karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 10/3 ve 13/2 maddeleri gereğince reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 5.091,70 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 1.893,83 TL yargılama gideri ile 1.537,00 TL peşin harç, 758,75 TL ıslah harcı ve 24,30 TL başvuru harcı toplamı 4.213,88 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde TEMYİZ yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 02/10/2019

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 1.537,00 TL
Karar Harcı : 3.415,50 TL
Islah Harcı : 758,75 TL
Noksan Harç : 1.119,75 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 7.239,00 TL

Davalı …Ş. Gider Avansı
Yatırılan Avans : 110,00 TL

Davalı … A.Ş. Gider Avansı
Yatırılan Avans : 975,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 4.900,00 TL
Posta Giderleri : 191,70 TL