Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/790 E. 2019/832 K. 22.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/790
KARAR NO : 2019/832

DAVA : MENFİ TESPİT
DAVA TARİHİ : 11/09/2017
KARAR TARİHİ : 22/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine … 4. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 13.709,41 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, 11/05/2017 tarihinde müvekkile ödeme emri tebliğ edildiğini ancak müvekkilinin birlikte yaşadığı annesinin tebligatı aldığını ve itiraz süresi geçtikten sonra müvekkili haberdar ettiğini, müvekkilinin yasal itiraz süresi içerisinde takibe itiraz edemediğinden takibin müvekkili yönünden kesinleştiğini, takibe konu borcun 31/10/2016 tarihli elektrik kullanımından doğan fatura alacağına istinaden cari hesap alacağı olduğunun ileri sürüldüğünü ancak borcun oluştuğu ileri sürülen dönemde müvekkilinin diğer takip borçlusu olan iş yerinde çalışmadığını, çalıştığı dönemde de herhangi bir yetki ve sorumluluğunun bulunmadığını, yetki ve sorumluluk sahibi olmadığı bir iş yerinin elektrik borcundan sorumlu tutulamayacağını bu nedenle müvekkili yönünden borçlu olmadığının tespiti ve takibin iptali istemiyle işbu davayı açtıklarını, icra takibinin müvekkili yönünden teminatsız olarak durdurulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, davacının davalıya … 4. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
… 4. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası celp edilip incelenmiş, davalı kurumdan ilgili abone işlem dosyası istenmiş, davalı tarafça sözleşme sureti sunulmuş ve davacının tüketici kefaleti olarak şahsi kefalet verdiği belirtilmiş, bilirkişi raporu aldırılmıştır.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, davalı taraf tacir olsa da davacı tacir değildir.Dava dışı şirket ile davalı arasında elektrik satış sözleşmesi yapılmış olup, davacıya da müşterek ve müteselsil kefil olması hasebiyle icra takibi yapıldığı hususlarında uyuşmazlık yoktur.Bu kapsamda sözleşme tarihinde davacının dava dışı şirket ortağı veya yetkilisi olup olmadığının bir önemi yoktur.
Davacının iddiası, dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.(Benzer yönde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/20667 esas, 2018/8234 karar sayılı 10.09.2018 tarihli, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37.Hukuk Dairesi’ nin 2018/2298 esas, 2019/125 karar sayılı 10/01/2019 tarihli kararları)
HMK 114. Maddesinde; Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği açıklanmakla, iş bu davanın mahkememizin görev alanında bulunmayıp, davacı kefil olup tüketici olmadığı da nazara alınarak Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu kanaatine varılarak, davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
Davacının davasının DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Kararın kesinleşmesini müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
HMK 331/2 md gereğince yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/10/2019

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)