Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/656 E. 2018/114 K. 13.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/656 Esas
KARAR NO : 2018/114

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/07/2017
KARAR TARİHİ : 13/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 18/05/2006 Tarihinde … Karayolunda meydana gelen … ve … olakalı araçların karıştığı, maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası neticesinde, … plakalı araçta yolcu olarak bulunan, davacı sigortalısı …’nin yaralandığı, kaza tespit tutanağına göre; … plakalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde 6/8 oranında, diğer araç sürücüsünün ise 2/8 oranında kusurlu oldukları, davacının sigortalısı için 37.705,36 EURO tedavi gideri ödediği, bu bedelin 2/8 kusur oranına isabet eden bölümünün, … plakalı aracın sigortacısı tarafından ödendiği, kazaya karışan diğer aracın Z.M.M Sigorta Poliçesi’nin bulunmadığı, bakiye 28.279,02 EURO zararın tazmini için, diğer davalılarla birlikte güvence hesabına başvurulduğu, davalı güvence hesabının hasar dosyası açmasına rağmen ödeme talebini reddettiği, diğer davalılara yapılan başvurunun da sonuçsuz kaldığı, bu nedenle işbu davanın açılması zorunluluğunun doğduğu belirtilerek, 28.279,02 EURO tazminatın, tahsil tarihindeki kur üzerinden TL karşılığının, yasal faizi, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı güvence hesabı vekili cevap dilekçesinde: Türk Kanunlarında davacı tarafın rucu hakkının düzenlenmediğini, müvekkili kurumun olayda hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, bu bakımdan öncelikle husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin her halükarda teminat limiti ve kusur oranı dahilinde sorumlu olacağını, kusurun ve zararın tespit edilmesi gerektiğini savunmuş , davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde: Dava konusu kazanın … İlçesinde meydana geldiğini, bu nedenle davanın … Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini belirterek, yetki itirazında bulunmuş, bilirkişi raporunda belirlenen kusur oranını kabul etmediğini bildirmiştir.
Diğer davalı … duruşmalara gelmediği gibi, davaya cevapta vermemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Her ne kadar … 10.Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiş ise de; davacı tarafından açılan asıl davanın 6762 sayılı TTK’nın yürürlükte olduğu 01/06/2010 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK hükümlerine göre, müstakil ticaret mahkemesi bulunan yerlerdeki ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki (görev değil) işbölümüne ilişkindir. İşbölümü itirazı yalnız ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. (6762 sayılı TTK’nın 5. m., HUMK. 187), ilk itiraz olarak ileri sürülmeyen işbölümü itirazının mahkemece kabul edilmemesi gerekir. İşbölümü itirazının uygun bulunması halinde mahkemece dava dosyasının ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilir. Gönderme kararı nihai bir karardır. Mahkeme bu karar ile davadan elini çeker. Gönderme kararı ile dava sona ermeyeceğinden temyizi kabil kararlardan değildir. Gönderme kararı usûlüne uygun şekilde verilmesi halinde (ilk itiraz olarak ileri sürülmesi ve mahkemece uygun görülmesi) gönderilen mahkemeyi bağlar ve gönderilen mahkeme bu davaya bakmak zorundadır. Ancak, gönderilen mahkemenin davaya bakma zorunluluğu iş bölümü itirazının ilk mahkemede süresinde yapılması hali ile sınırlıdır.
6762 sayılı TTK’nın 5/1. maddesinde, “Aksine hüküm olmadıkça dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesinin ticari davalara dahi bakmakla vazifeli olduğu, 5/3 maddesinde, “Bir davanın ticari veya hukukî mahiyeti itibariyle iş sahasına girip girmediğinin yalnızca iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olunabileceği,” 5/son maddesinde ise, “vazifesizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddi halinde yapılacak muamelelere ve bunların tâbi oldukları müddetlere dair usûl hükümleri iş sahasına ait iptidai itirazın kabulü halinde de tatbik olunur” hükümlerine yer verilmiştir.
Yine, 6762 sayılı TTK’nın 5. maddesinde, ikinci fıkrada yazılı hallerde, münhasıran iki tarafın arzularına tâbi olmayan işler hariç olmak üzere, bir davanın ticari veya hukuki mahiyet itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olabileceği hüküm altına alınmıştır. Münhasıran iki tarafın arzusuna tâbi olmayan işlerle ilgili davalara mutlaka kanunda gösterilen mahkemelerde bakılır ve bu davalara ilişkin işbölümü itirazı ilk itiraz değildir. Bu davalar, tarafların sulh olamayacakları ve üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardır.
Buna göre mahkemece sadece münhasıran iki tarafın arzularına tâbi olmayan işlerde yani tarafların sulh olamayacakları ve üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalarda işbölümü itirazının ilk itiraz olarak ileri sürülmesi şart değildir. Bu davalar dışındaki ikinci fıkrada yazılı hallerde bir davanın ticari veya hukukî mahiyet itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz olarak ileri sürülebilir.
Her ne kadar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile birlikte asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüşmüş ise de Aynı Kanunun 9/1 maddesine göre “Bu Kanunun göreve ilişkin hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalarda uygulanmaz. Bu davalar, açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan Kanun hükümlerine tâbidir.”
Davamızda; davacı tarafından açılan asıl davanın 6762 sayılı TTK’nın yürürlükte olduğu 01/06/2010 tarihinde açıldığı, davanın tarafların serbestçe tasarruf edebilecekleri davalardan olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği, bu tarihten önce asliye hukuk mahkemesiyle asliye ticaret mahkemesi arasında iş bölümü ilişkisi bulunduğu, davalı tarafından iş bölümüne ilişkin ilk itiraz yapılmadığı, dosyanın Yargıtay incelemesinden de geçtiği ve göreve ilişkin bir bozma yapılmadığı, bu nedenlerle davanın açıldığı … 10.Asliye Hukuk Mahkemesinin davaya bakmakla görevli bulunduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
Davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
Mahkememizin görevsizliğine,
… 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğuna,
Mahkememizin görevsizlik kararı kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde … 10. Asliye Hukuk Mahkemesi ile mahkememiz arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkacağından görevli mahkemenin tayini için dosyanın … Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine,
HMK.nın 331/2 maddesi gereğince yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde başvurulması halinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı karar verildi. 13/02/2018

Katip
✍e-imzalıdır

Hakim
✍e-imzalıdır