Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/463 E. 2019/992 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/463
KARAR NO : 2019/992

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 10/05/2017
KARAR TARİHİ : 05/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 02/03/2017 tarihinde imzalanan sözleşmeye göre, davalının, … A.Ş. … A.Ş. … A.Ş.’deki tüm hisselerini 5.800.000,00 USD bedel karşılığında sözleşmedeki şartlar mukabilinde müvekkiline satmayı kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin 2.4. maddesine göre, müvekkilinin 1.921.000,00 USD bedeli aylık taksitler halinde davalıya ödeyeceğini, 2.5. maddesine göre de kalan 3.130.000,00 USD bedelin, devralınacak firmaların … A.Ş. ile akdettikleri finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan borçlarının müvekkili tarafından üstlenilmesiyle ödeneceğini, müvekkilince sözleşmenin 2.1. maddesindeki ödeme planına uyularak 03/02/2017 tarihinde 250.000,00 USD ilk taksit ödemesinin davalının hesabına yatırıldığını ve finansal kiralama şirketi ile görüşmelere başlanıldığını, ancak adı geçen firmanın, borç devir sözleşmesi yapmayı kabul etmediğini, bu durumun davalı tarafa bildirildiğini ve finansal kiralama sözleşmesindeki borçların üstlenilmek suretiyle yapılacak ödemenin gerçekleşmeyeceğinin, sözleşmedeki bu düzenlemenin uygulanmasının mümkün bulunmadığının ihtarnameyle davalı tarafa bildirildiğini, aynı zamanda hisseleri devredilecek şirketlere de aynı bildirimin yapıldığını, müvekkilince ilk taksitin ödenmesinden sonra taraflar arasında hisse devrinin yapılmadığını, 250.000,00 USD bedel yatırılmasına rağmen bu bedel karşılığı aldığı bir hissenin de bulunmadığını, finansal kiralama şirketiyle anlaşma yapılamaması nedeniyle hisse devri sözleşmesindeki ödemeye ilişkin bu koşulun gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması nedeniyle davalı tarafa ödenmiş olan 250.000,00 USD karşılığı 900.000,00 TL’nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 2.2. maddesine göre 25/04/2017 tarihinde davacı şirket tarafından ödenmesi gereken 350.000,00 USD taksitin ödenmediğini, sözleşmede belirlenen vadenin kesin vade olması nedeniyle davacının bu yönden temerrüde düştüğünü, sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedildiğini, sözleşmeye konu tüm hisseleri davacı tarafa satılan … A.Ş. … A.Ş. ve … A.Ş.’nin … A.Ş. ile akdettikleri finansal kiralama sözleşmelerinde kiracı konumunda bulundukları, finansal kiralama şirketlerine borçlarının bulunduğunu, müvekkili şirketin ya da ortağı …’ın finansal kiralama sözleşmelerinde borçlu sıfatına haiz olmayıp müteselsil kefil olduklarını, sözleşmenin 5. maddesinde, hisselerin davacıya devrinin yapılmasının ardından 10 gün içinde davacı tarafından … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş.’nin ve finansal kiralama sözleşmelerinde kefil olan müvekkili ve müvekkili şirketi ortağının kefaletlerinin sona erdirilmesini sağlamakla yükümlü bulunduğunu, buna göre davacının finansal kiralama sözleşmelerinden kaynaklanan borcu üstlenmeyip aksine bu şirketlerin hisselerini devraldıktan sonra finansal kiralama sözleşmesinde müvekkilinin müteselsil kefaletinin sona erdirilmesi edimini üstlendiğini ve şirket hisselerini devraldıktan sonra bu şirketlerde tek hissedar olan davacının finansal kiralama sözleşmesindeki borçlarını ödemeye devam edeceğini, finansal kiralama şirketi ile anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle sözleşmenin feshedilmesinin haksız olduğunu, davacının ahde vefa ilkesine davrandığını, davacının temerrüte düşmesi nedeniyle sözleşmenin 6. maddesi gereğince cezai şart ödemekle yükümlü bulunduğunu, davacının müvekkiline yaptığı 250.000,00 USD’lik ödemenin yarı olan 125.000,00 USD’nin 6. madde kapsamında cezai şart olarak müvekkiline ödemesi gerektiği, davacının ödediği 250.000,00 USD’nin 125.000,00 USD’nin cezai şart alacağı için mahsup edildiğini bu nedenle 125.000,00 USD’nin isteminin reddi gerektiğini savunmuştur.
KARŞI DAVA/
Karşı davacı vekili karşı dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmeye göre 25/04/2017 tarihinde ödenmesi gereken 350.000,00 USD’nin ödenmemesi nedeniyle davacı- karşı davalının temerrüde düştüğünü, bunun yanında sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, müvekkilince gönderilen ihtarnamede fesih kabul edilmemekle birlikte müspet zarar ve yoksun kalınan kar payının saklı tutulduğunu, sözleşmede cezai şartla birlikte ayrıca uğranılan zararında istenebileceğinin kararlaştırıldığını, karşı davalı tarafından hisse alım satım sözleşmesindeki edimin ifa edilmiş olması durumunda satım bedeli olan 5.800.000,00 USD’nin müvekkilinin malvarlığına girecek olduğunu, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkili şirketin kar kaybına da uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla HMK 107/2. maddesi uyarınca arttırım hakkı da bulunduğundan, belirsiz alacak davası olacak şekilde şimdilik 1.000,00 TL müspet zarar, 1.000,00 TL yoksun kalınan kar payı olmak üzere toplam 2.000,00 TL’nin avans faiziyle birlikte davacı- karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
BEDEL ARTIRIMI/
Karşı davacı vekili 24/10/2019 tarihli dilekçesiyle, kök ve ek bilirkişi raporu ile karşı davaya konu edilen müspet zararın 500.000,00 USD olduğu, 125.000,00 USD cezai şart ve müspet zarara mahsup edilen 125.000,00 USD’nin düşülmesiyle talep edilebilecek zararın 375.000,00 USD olduğunun belirtildiğini, bu kapsamda karşı dava tarihi olan 15/06/2017 tarihindeki kur üzerinden 375.000,00 USD karşılığı 1.313.587,50 TL olduğunun anlaşıldığını, 1.000,00 TL olarak talep edilen müspet zararın 1.312.587,50 TL arttırılarak toplam 1.313.587,50 TL’ye yükseltildiğini beyan etmiş ve arttırılan kısım yönünden peşin harcı ikmal ederek makbuzunu dosyaya ibraz etmiştir.
SAVUNMA/
Davacı- karşı davalı vekili, karşı davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Taraflar arasında akdedilen 02/03/2017 tarihli çerçeve sözleşme, ihtarname, sözleşmeye konu şirketlerin sicil kayıtları ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, ayrıca … A.Ş.’nin cevabi yazısı dosya içine sağlanmış, ayrıca taraf defterleri üzerinde konusunda uzman bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmış, deliller toplanmıştır.
Dava, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmayan şirket hisselerinin satışına ilişkin çerçeve sözleşmede, dava dışı … A.Ş.’ye olan borçların sonlandırılması suretiyle bir kısım ödeme yapılacağına ilişkin sözleşme hükmünün yerine getirilmesinin bu doğrultuda ödeme yapılmasının mümkün bulunmadığı ve bu nedenle sözleşmenin haklı feshedildiği iddiasıyla davalıya ödenen ilk taksit bedelinin iadesi istemine ilişkindir.
Karşı dava ise, sözleşmenin haksız feshedildiği iddiasıyla uğranılan müspet zarar ve yoksun kalınan karın tazmini davasıdır.
Dosyada mevcut bulunan 29/01/2019 tarihli raporda özetle; ” asıl dava kapsamında davacının sözleşmeden dönme beyanının haklı görülmediği, karşı davada ise, taraflar arasındaki sözleşme sürecinde alıcı olan davacının, satış bedeli karşılığında 250.000,00 USD tutarında ilk taksiti ödemiş durumda bulunduğunun tartışmasız durumda olduğu, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca söz konusu rakamın %50’si olan 125.000,00 USD’nin satıcı davalı şirketin cezai şart olarak talep edebileceği, bu tutarın kendi kayıtlarına göre görünen borç kayıtlarından düşülebileceği, mahkemece 5.300.000,00 USD bedelli ikinci satış sözleşmesinde, söz konusu rakamı dürüstlük kuralına uygun kabul edilmesi halinde karşı davada davacı …’in, karşı davalı … Enerjiden aradaki fark olan 500.000,00 USD’yi TBK 236/2. maddesi uyarınca müspet zarar olarak talep edebileceği, diğer yandan karşı davada davalı şirketçe 125.000,00 USD cezai şart tutarının düşülmesi sonrasında kalan 125.000,00 USD tutarındaki borç bakiyesinin de mahsubunun gerekeceği, dolayısıyla karşı dava kapsamında talep edilebilecek müspet zarar bakiyesinin 375.000,00 USD ile sınırlı olacağı, karşı davacının kar kaybı isteminin TBK 236. maddesi dikkate alındığında talep edilemeyeceği” açıklanmıştır.
Davalı tarafın rapora itirazlarının değerlendirilmesi bakımından aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış ve 11/07/2019 tarihli ek raporda ise, “taraflar arasındaki sözleşme ile davalı-karşı davacı şirket ile dava dışı şirket arasında 22/09/2017 tarihinde imzalanan protokol başlıklı sözleşmenin taraflar arasındaki sözleşmeye konu üç şirketteki hisselerin satışıyla ilgili olduğu, sözleşmenin Nisan 2017 tarihinde feshedildiği, davalı şirket ile dava dışı … arasındaki sözleşmenin Eylül 2017 tarihinde akdedildiği dikkate alındığında, faaliyet alanı ve sektörel yapı göz önüne alınarak teknik yönden ara geçen 5 aylık sürenin makul bir süre olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede 175.000,00 USD tutarında vade farkının bulunduğu, bu vade farkı dikkate alınmaksızın her iki sözleşme arasındaki farkın 500.000,00 USD olarak ortaya çıktığı ve bunun karşı davacının müspet zararı niteliğinde bulunduğu, karşı davacı şirketli ile dava dışı şirket arasında akdedilen satım sözleşmesinin 22/09/2017 tarihinde akdedildiği, karşı davanın açıldığı tarih itibariyle sözleşmeler arasındaki değer farkından kaynaklanan zararın somut metoda göre fiilen ortaya çıkmadığı, ancak ikinci satışın gerçekleşmesiyle zararın somut olarak belirgin hale geldiği” ifade edilmiştir.
Mahkememizce konusunda uzman bilirkişilerce düzenlenen ve birbirini teyit eden kök ve ek rapordaki açıklamalara itibar edilmiştir.
Taraflar arasında 02/03/2017 tarihli çerçeve sözleşmesi imzalanmıştır. Bu sözleşme ile 3 ayrı şirkette davalı- karşı davacı … Şirketine ait tüm hisselerin 5.800.000,00 USD bedel ile davacı- karşı davalı … şirketine satışı kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 2.1. maddesinde, hisseleri alan esas davada davacı- karşı davalı … Enerjinin satım bedelini ne şekilde ödeyeceği belirlenmiştir. Buna göre satım bedelinin 250.000,00 USD’sinin 03/03/2017 tarihinde 350.000,00 USD’sinin 25/04/2017 olan kesin vade tarihinde, 150.000,00 USD’sinin 24/08/2017 de ödenmesi gerektiği, bakiye satım bedelinin 1.921.000,00 USD’sinin 38 aylık taksitlendirmeden ötürü 175.000,00 USD vade farkı da eklenmek suretiyle ek-1’deki ödeme tablosunda gösterilen kesin vadelerde ve tutarlarda ödeneceği, 3.130.000,00 USD’sinin ise sözleşmeye göre hisseleri devredilecek 3 şirketin … A.Ş. ile akdettikleri finansal kiralama sözleşmeleri ve sair sözleşmelerden kaynaklanan borcunu üstlenmek suretiyle ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Sözleşmenin 3. maddesinde ise, davacı alıcı şirketin 25/04/2017 tarihinde ödemesi gereken 250.000,00 USD’nin ödenmesinin ardından satıcı olan davalının, şirketlerdeki tüm hisselerini en geç 7 gün içinde davacıya ayrı bir hisse devir sözleşmesiyle devredeceği belirtilmiştir. 5. maddede de, davacının, hisseleri devraldığı tarihinden itibaren en geç 10 gün içinde şirketlerin ( hisseleri devre konu …, …, … şirketleri) … A.Ş. ile aralarında akdettikleri finansal kiralama sözleşmesi, garantörlük sözleşmeleri ve diğer tüm sözleşmeler ile senetlerdeki davalı- karşı davacı … A.Ş.’nin ve …’ın adi kefalet, müşterek müteselsil kefalet, garantörlüklerinin sona erdirilmesini sağlamayı, bunun için … A.Ş. tarafından talep edilecek her türlü teminatı vermeyi kabul ettiği belirtilmiştir.
Sözleşmenin 6. maddesinde de, davacının ödemelerden herhangi birini yapmakta temerrüdü düşmesi halinde davalı- karşı davacının herhangi bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın sözleşmeyi derhal feshetme hakkına sahip olduğu, zararını talep etme hakkı saklı kalmak kaydıyla fesih hakkının kullandığı tarih itibariyle ödediği tutarların %50’sini cezai şart olarak davalı- karşı davacı … A.Ş. tarafından irat kaydedileceğini kabul ettiği ifade edilmiştir.
Davacı tarafından sözleşmeye uygun olarak satım bedelinin 250.000,00 USD’si 03/03/2017 tarihinde sözleşmede belirtilen vadede ödendiği anlaşılmaktadır. Bu konuda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı şirket tarafından … 63. Noterliğinin … tarihli ihtarnamesi ile, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, bu nedenle ödenen 250.000,00 USD’nin iadesinin istendiği anlaşılmıştır. Ayrıca davalı tarafa teslim edilen 40 adet senedin iadesi istenmiştir. Anılan senetlerin davalı tarafından davacıya iade edildiği, taraf vekillerinin duruşmadaki beyanlarıyla sabit olduğundan bu konuda herhangi bir araştırma yapılmasına gerek görülmemiştir. Davacının fesih ihtarnamesi, davalı tarafa 28/04/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Davalı şirket … A.Ş. tarafından … 29. Noterliğinden …tarihli cevabi ihtarname keşide edilerek, davacı tarafından sözleşmenin feshedilmesinin kabul edilmediği, bu feshin haksız olduğu, 25/04/2017 tarihinde ödenmesi gereken ikinci taksit tutarı 350.000,00 USD’nin ödenmemesi nedeniyle temerrüde düşüldüğü, sözleşmenin 6. maddesi gereğince, ödenmiş olan 250.000,00 USD’nin yarısı olan 125.000,00 USD’nin cezai şart olarak irat kaydedildiği, ayrıca haksız fesih nedeniyle uğranılan müspet zarar ve yoksun kalınan kara karşılık bakiye 125.000,00 USD’nin de takas mahsup edildiği bildirilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen 02/03/2017 tarihli sözleşme satış sözleşmesi niteliğinde olup, bu sözleşmeyle davalı şirketin, sahibi olduğu üç ayrı şirket hisselerini alıcı olan davacıya devretmeyi üstlendiği, bunun karşılığında alıcı olan davacı şirketin de sözleşmede belirtilen satım bedelini ödemeyi taahhüt ettiği anlaşılmaktadır. Davacı taraf, 03/03/2017 tarihinde 250.000,00 USD’lik ilk taksiti ödemiş, ikinci taksit ödemesi olan ve 25/04/2017 tarihinde ödenmesi gereken 350.000,00 USD’yi ödemeyip, bu taksitin ödeme tarihi olan 25/04/2017 tarihinde sözleşmeyi feshetmiştir. Davacı tarafından, kendilerinin hiçbir kusuru olmaması ve tüm yükümlülükleri yerine getirmelerine rağmen dava dışı … A.Ş.’nin anlaşmaya yanaşmadığını, bu durumun ise sözleşme edimlerinden olan borcun üstlenilmesi suretiyle satım bedelini ödemeyi imkansız hale getirdiği ileri sürülerek sözleşmenin feshedildiği görülmektedir.
TBK’nun satış sözleşmesine ilişkin hükümlerine göre alıcının sözleşmeden dönebilmesi belli durumlara hasredilmiştir. Alıcı, satıcının satım konusunu devretme borcunda temerrüde düşmesi ya da satım konusunun ayıplı olması halinde sözleşmeden dönebilecektir.
Somut olayda, alıcı olan davacı şirketin sözleşmeyi feshetmekte haklı olduğunun kabulü için, satıcı olan davalının satım konusu şeyi devirde temerrüde düşmesi yahut satım konusunun ayıplı olması gerekmektedir. Bu çerçevede yapılan değerlendirmeye göre, satıcı olan davalının, satım konusu olan hisseleri, alıcı olan davacıya devretmekte temerrüde düşmediği gibi hisselerin ayıplı olması gibi bir durumda söz konusu olmadığı, nitekim bu konuda herhangi bir iddianın dahi ileri sürülmediği, davacı alıcının, hisseleri devredilecek olan şirketlerin … A.Ş.’ye olan borçlarının sonlandırılması amacıyla yaptıkları işlemlerin sonuçsuz kaldığı, zira finansal kiralama şirketi ile anlaşma sağlanamadığına dayalı olarak sözleşmeyi feshettiği anlaşılmaktadır.
… A.Ş.’den gelen 19/12/2017 tarihli cevabi yazı da, …A.Ş. , … A.Ş. ve … A.Ş. ile aralarında akdettikleri finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan borçların ödenmesi hususunda davacı olan … A.Ş. ile yapılan bir görüşme yahut herhangi bir yazışmaya rastlanmadığı bildirilmiştir. Bu cevabi yazı içeriği dikkate alındığında davacının bu konudaki iddiasını kanıtlayamadığı bir yana, yukarıda izah edildiği üzere, TBK’da satım sözleşmesi hükümlerine göre, alıcı olan davacı şirketin kendi borcunu ifa edememesi nedeniyle sözleşmeyi feshetmesinin mümkün bulunmadığı, TBK’nun 110. maddesine göre, borçlunun borcunu ifa edememesi nedeniyle sözleşmeden dönme hakkının sadece yapma borçlarında alacaklının temerrüde düşmesi haline ilişkin olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin satım sözleşmesi olması nedeniyle alıcı olan davacının kendi borcunu ifa edemediği gerekçesiyle sözleşmeyi feshedemeyeceği, dolayısıyla sözleşmeyi fesihte haksız olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacının sözleşmeyi fesihte haksız olması nedeniyle, sözleşmenin 6. maddesi kapsamında davalının, davacı tarafından ödenen bedelin yarısı (%50) miktarında cezai şart isteme hakkının doğduğu ve davalı tarafından anılan cezai şartın, davacının ödediği 250.000,00 USD’den mahsup edildiği ve kayıtlarda cari hesap borcundan düşüldüğü, zira taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde, satıcı olan davalının herhangi bir alacağını, alıcı olan davacının borcundan ya da alacağından mahsup etme yetkisinin bulunduğunun belirtildiği, bu doğrultuda cari hesaptan 125.000,00 USD cezai şart alacağının, davacı tarafından yapılan 250.000,00 USD’den mahsup edilmesinin sözleşme hükmüne de uygun bulunduğu anlaşılmakla, esas davada davacının ödediği 250.000,00 USD’nin 125.000,00 USD’sini isteyebileceği ve davacının talebinin TL olduğu dikkate alınarak 125.000,00 USD’nin karşılığı 450.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesi sonucuna varılmıştır.
Davalı- karşı davacı, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müspet zararını ayrıca yoksun kalınan karı dava konusu yapmıştır.
Karşı davacı tarafından, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin davacı tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması halinde sözleşmeye göre elde edeceği satım bedeli ile öz kaynak yaratarak elinde mevcut bulunan projede kullanılacağını, sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle bu kaynaktan yoksun kalındığından zararın ortaya çıktığını ileri sürmüş, ayrıca 10/05/2018 tarihli dilekçesiyle ne şekilde zarara uğradığını ayrıntılarıyla açıklamış ve sözleşme feshedildiğinden 22/09/2017 tarihli protokol ile …, …, … şirketlerine ait hisselerin dava dışı …’ye satıldığını ve bu projenin 17/12/2017 tarihinde tamamlanabildiğini, her iki sözleşme arasında satım bedeli arasında fark olup, ikinci sözleşmedeki satım bedelinin daha düşük olmasından dolayı zarar ortaya çıktığı gibi projelerine geç başlanması nedeniyle de gelirden mahrum kalındığını belirtmiştir.
Dosyada mevcut bulunan kök raporda, karşı davacının müspet zararının TBK’nun 236. maddesi çerçevesinde istenebileceği açıklanmıştır. Anılan maddede, borcunu ifa etmeyen alıcının, satıcının bu yüzden uğradığı zararı gidermekle yükümlü bulunduğu, satım bedeline ödemede temerrüde düşmüş olan alıcının, bu bedel ile satılanın başkasına dürüstlük kurallarına uygun olarak satışından elde ettiği bedel arasındaki farka göre hesaplanacak zararı ödemesi gerektiği, başka bir deyişle satıcının müspet zarar olarak bu yönteme göre belirlenecek zararını isteyebileceği ifade edilmiştir ve maddenin devamında, satım konusu şeyin borsada kayıtlı veya piyasa fiyatı bulunan mallardan olması halinde satıcının, böyle bir satışa gerek kalmaksızın alıcıdan, satış bedeli ile malın belirlenmiş ödeme günündeki fiyatı arasındaki farka göre hesaplanacak zararının giderilmesini isteyebileceği açıklanmıştır. Kök raporda, bu madde kapsamında, taraflar arasındaki 02/03/2017 tarihli satım sözleşmesindeki satım bedelinin 5.800.000,00 USD olduğu, karşı davacı ile dava dışı şirket arasında akdedilen ikinci satış sözleşmesindeki bedelin ise 5.300.000,00 USD olup aradaki 500.000,00 USD’lik farkın zarar olarak ortaya çıktığı belirtilmiştir. Mahkememizce alınan ek raporda da, karşı davacının dava dışı şirketle akdettiği ikinci satış sözleşmesinin TBK’nun 236/2. maddesi çerçevesinde, dürüstlük kurallarına uygun olarak akdedilen bir sözleşme olduğu, zira her iki sözleşmenin imza tarihi arasında geçen beş aylık sürenin makul süre olarak kabulü gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmede asıl satış bedeli toplamının 5.801.000,00 USD olduğu, 38 taksitlik ödeme nedeniyle ayrıca 175.000,00 USD vade farkının olup, vade farkı dahil satış bedeli toplamının 5.976,000,00 USD miktarında bulunduğu, karşı davacı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşmedeki satım bedelinin de 5.500.000,00 USD miktarında bulunması, böylece ikinci sözleşmedeki satış bedelinin düşük olması nedeniyle aradaki farkın karşı davacının zararı olup, talep edilmesinin mümkün bulunduğu, karşı dava tarihi itibariyle sözleşmeler arasındaki değer farkından kaynaklanan zararın somut metoda göre fiilen ortaya çıkmadığı, ancak ikinci satışın gerçekleşmesiyle zararın somut olarak belirgin hale geldiği belirtilmiştir. Yapılan bu açıklamalar ışığında, karşı davacının TBK’nun 236. maddesi uyarınca, her iki sözleşmedeki satım bedeli arasında oluşan farkı isteyebileceği, TBK’nun 236. maddesinde açıkça, satış bedelini ödemede temerrüde düşmüş olan alıcıdan, satıcının bu bedel ile başkasına yaptığı satıştan elde edebileceği bedel arasındaki farkın giderilmesini isteyebileceğinin belirtildiği, karşı davalı satıcı şirketin, satım bedelini ödemede temerrüde düştüğü, sözleşmesi haksız olarak feshettiği dikkate alındığında, karşı davacının satıma konu şirket hisselerini başka bir sözleşmeyle başka bir şirkete satması ve bu satıştan elde edileceği bedelin daha düşük olduğunun anlaşılması karşısında bilirkişi raporundaki bu açıklamalara itibar edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Ancak taraflar arasındaki sözleşmenin uzun vadeli olması nedeniyle 175.000,00 vade farkının kararlaştırıldığı, karşı davacının başka firmayla yaptığı satım sözleşmesinde böyle bir farkın olmadığı anlaşıldığından vade farkı dikkate alınmadan her iki sözleşme arasındaki farkın zarar olarak ortaya çıktığı, ikinci sözleşme bedelinin 5.500.000,00 USD olduğunun sözleşme içeriğinden anlaşıldığı, dolayısıyla her iki sözleşme arasındaki farkın 301.000,00 USD olarak belirlendiği anlaşıldığından bu bedelin karşı davacının müspet zararı olduğu anlaşılmakla karşı davanın ıslah edildiği de dikkate alınarak 301.000,00 USD’nin karşı davalı- davacıdan tahsili ile davalı- karşı davacıya verilmesi gerekmiştir. Her ne kadar karşı davalı- davacı taraf, karşı davacının elde ettiği gelirin bu bedelden mahsubu gerektiğini ileri sürmüşse de, alıcının temerrüdü halinde satıcının isteyebileceği zararın ne şekilde ne hesaplanacağı TBK 236. maddesinde açıkça belirtilmiş olup, mahkememizce bu doğrultuda zarar hesabı yoluna gidildiğinden davacı karşı davalının bu istemi yerinde görülmemiştir.
Karşı davanın açıldığı tarih itibariyle ikinci satım sözleşmesi yapılmamış olsa da, TBK’nun 236/3. maddesinde, satıcının zararın tespiti için ikinci bir satış sözleşmesinin yapılmasına gerek olmaksızın, satım bedeli ile satıma konu olanın piyasa değeri arasındaki farktan kaynaklanan zararın giderilmesinin istenebilir olduğunun belirtildiği, bu yöntemin soyut metot olarak tanımlandığı, ancak karşı dava tarihinden sonra yargılama sırasında karşı davacının yeni bir satım sözleşmesi akdettiği ve bu sözleşmenin dürüstlük kurallarına uygun bir sözleşme olduğunun açıklandığı ve artık soyut metot yerine TBK 236/2. maddesinde belirtildiği şekilde somut metoda göre zararın tespitinin mümkün hale geldiği ve bu bedelin şirketlerin faaliyet konusu ve karlılığı dikkate alındığında rayice uygun olduğunun tespit edilmesi nedeniyle ek raporda da belirtildiği üzere, somut yönteme göre belirlenen zararın hüküm altına alınabileceği kanaatine varılmıştır. Bunun dışında karşı davacı, geç yatırım yapabildiği, bu nedenle kar kaybına uğradığını ileri sürerek bu zararın tazminini de istemişse de, TBK 236. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında, bu kalem zararı isteyemeyeceği kabul edilmiştir.
Dosyada mevcut kök raporda, davacının ödediği 250.000,00 USD’nin, 125.000,00 USD’sinin davalının sözleşmeden kaynaklanan cezai şart alacağı, 125.000,00 USD’sinin de müspet zararı nedeniyle takas mahsuba konu edilebileceği belirtilmiştir. Ancak davalı, ayrı bir dava açmak suretiyle müspet zararını karşı dava konusu yaptığından artık müspet zararının 125.000,00 USD’sinin esas davadaki davacı talebinden takas mahsubu mümkün görülmemiş, karşı davada ayrıca hüküm altına alınması gerektiği kabul edilmiş ve bu anlamda rapora itibar edilememiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle esas davanın kısmen kabulü ile 125.000,00 USD’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, karşı davanın da kısmen kabulü ile 301.000,00 USD müspet zararın davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine ve fazla istemlerin reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
ESAS DAVADA;
Esas davanın KISMEN KABULÜNE,
125.000,00 USD’nin TL karşılığı olan 450.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Fazla istemin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 30.739,50 TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 15.369,75 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 15.369,75 TL harcın davalı karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı karşı davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 31.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine,
Davalı karşı davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 31.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan tahsili ile davalı karşı davacıya verilmesine,
Davacı karşı davalı tarafından yapılan toplam 3.200,00 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 1.600,00 TL yargılama gideri ile 15.369,75 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı toplamı 17.001,15 TL’nin davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine, bakiye kısmın davacı karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
KARŞI DAVADA;
Karşı davanın KISMEN KABULÜNE,
301.000,00 USD’nin TL karşılığı olan 1.054.372,20 TL’nin karşı dava tarihi olan 15.06.2017 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte karşı davalıdan alınarak karşı davacıya verilmesine,
Fazla istemin REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 72.024,16 TL nispi karar harcından, 34,16 TL peşin harç ile 22.422,76 TL ıslah harcı toplamı 22.456,92 TL’nin mahsubu ile noksan kalan 49.567,24 TL harcın davacı karşı davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı karşı davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 55.581,17 TL nispi vekalet ücretinin davacı karşı davalıdan tahsili ile davalı karşı davacıya verilmesine,
Davacı karşı davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 21.502,92 TL nispi vekalet ücretinin davalı karşı davacıdan tahsili ile davacı karşı davalıya verilmesine,
Davalı karşı davacı tarafından yapılan toplam 3.114,30 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 2.499,74 TL yargılama gideri ile 34,16 TL peşin harç, 22.422,76 TL ıslah harcı toplamı 24.956,66 TL’nin davacı karşı davalıdan tahsili ile davalı karşı davacıya verilmesine, bakiye kısmın davalı karşı davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı-karşı davalı vekili Av. … ile davalı-karşı davacı vekili Av. …’ün yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/12/2019

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KATİP …
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Esas Davada
Peşin Harç : 15.369,75 TL
Karar Harcı : 30.739,50 TL
Noksan Harç : 15.369,75 TL

Karşı Davada;
Peşin Harç : 34,16 TL
Islah Harcı : 22.422,76 TL
Karar Harcı : 72.024,16 TL
Noksan Harç : 49.567,24 TL

Davacı Karşı Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 3.200,00 TL

Davalı Karşı Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 3.300,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 6.000,00 TL
Posta Giderleri : 314,30 TL