Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/273 E. 2021/269 K. 31.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/273 Esas
KARAR NO : 2021/269 Karar

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/03/2017
KARAR TARİHİ : 31/03/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında “…” adresinde bulunan otogaz istasyonunda faaliyet gösterilmek üzere 23/03/2015 tarihinde 5 yıl süreyle geçerli olmak üzere “Otogaz Bayilik Sözleşmesi” akdedildiğini, bu sözleşmeye ilave olarak ürün alım taahhütnamesi imzalandığını, taahhütname ile davalının yıllık asgari 140 ton ve 5 yıl süresince toplam 700 ton ürün alma ve eksik alım halinde ton başına 120,00 USD kar ödeme taahhüdünde bulunduğunu, ancak davalının … 6. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı evrak üzerinden keşide ettiği ihtarname ile “Gördüğüm lüzum üzerine” şeklindeki ve esasen herhangi bir neden gösterilmeden feshedildiğini, davalının toplam 700 ton ürün alım taahhüt etmesine rağmen sadece 31,55 ton ürün aldığını, böylece taahhütnameden kaynaklanan borcunu ihlal ettiğini ve taahhütname gereği davacının eksik alınan ton başına 120,00 USD olmak üzere toplam 80.208,84 USD kardan mahrum kaldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 USD’nin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı davaya cevap vermemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, sözleşme ile öngörülen kar yoksunluğundan kaynaklanan tazminatın tahsili davasıdır.
Davacı ile davalı arasında akdedilen 23/03/2015 tarihli “Standart Otogaz Bayilik Sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile taraflar arasında “…” adresinde otogaz yakıt istasyonu işletilmek üzere 5 yıllık sözleşme yapıldığı, sözleşmenin 15. maddesinin a bendinin “Yukarıdaki madde gereğince, iş bu sözleşmenin …’ca feshi halinde BAYİ, …’dan sözleşmenin feshini bahane ederek zarar ve tazminat gibi herhangi bir hak talebinde bulunamaz.” şeklindeki ve b bendinin “Bayi, …’ın fesih ihbarında tayin edeceği müddet içinde …’ın kendisine ariyet olarak vermiş olduğu malzemeleri teslim aldığı gibi mükemmel şekilde …’a iade ve teslim ile mükelleftir. Teslimin gecikmesi halinde … her türlü kanun yollarına başvuracağı gibi bayi gecikilen her gün için …’a cezai şart olarak 1.000,00 USD ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. Ayrıca bayinin feshe sebebiyet vermesinden dolayı maruz kaldığı zarar ve satış kaybından dolayı mahrum kaldığı karı da bayi …’ın ilk talebi üzerine derhal ve herhangi bir mahkeme hükmü gerekmeksizin ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklindeki hükmü ile sözleşmenin ihlali halinde taraflara yüklenen cezai şartın düzenlendiği ve sözleşmenin davalı tarafından ihlali halinde davalının ayrıca davacının maruz kaldığı zarar ve satış kaybından dolayı mahrum kaldığı karı ödeme taahhüdünde bulunduğu görülmektedir.
Bayilik sözleşmesinin eki olarak düzenlenen 23/03/2015 tarihli “Ürün Alım Taahhütnamesi” başlıklı sözleşme ile davalının yıllık 140 ton olmak üzere 5 yıllık sürede 700 ton otogaz ürünü alım taahhüdünde bulunduğu, taahhütnamede yer alan “Yukarıda beyan ettiğimiz satın alma taahhüdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getirmediğimiz takdirde, a) anlaşma süresinin hitamında ve/ veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 120-USD (yüzyirmi Amerikan doları) tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi, b) iş bu taahhütnameye aykırılığın münakit anlaşmaların da ihlali olarak değerlendirilebileceğini, c) söz konusu kar mahrumiyeti miktarının …tarafından her yıl anlaşma döneminin hitamında veya bizzat belirleyeceği dönemlerde anlaşmanın ifası ile birlikte talep edebileceğinin veya, d) anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sona ermesine müteakip … AŞ tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edebileceğini, e) bu ahvalde iş bu taahhüdümüzün ve kar mahrumiyeti miktarını anlaşmalarda öngörülen cezai şart miktarına hiçbir şekilde mahsup edilmeyeceğini, haklı nedenle fesih halinde cezai şarta ilaveten talep edilebileceğini … Beyan, kabul ve taahhüt ederiz. 23/03/2015” şeklindeki hüküm ile davalının bayilik sözleşmesinde öngörülen cezai şart dışında ayrıca ürün alım taahhüdünü ihlal halinde davacıya kar mahrumiyeti nedeniyle ton başına 120,00 USD tazminat ödemeyi kabul etmiş olduğu görülmektedir.
Davalının … 6. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı evrak üzerinden keşide ettiği ihtarname ile bayilik sözleşmesinin 01/09/2016 tarihinde herhangi bir gerekçe göstermeden feshetmiş olduğu görülmektedir.
İhtilaf, taraflar arasında akdedilmiş olan alım taahhüdü nedeniyle davalının davacıdan alması gerekip de almadığı ürün miktarının tespiti ile alınmayan miktar nedeniyle sözleşme ile öngörülen ton başına 120,00 USD kar mahrumiyeti kapsamında kısmen tahsili talep edilen 1.000,00 USD alacağın tahsilinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Ayrıca kar mahrumiyeti olarak talep edilen tazminatın nitelik olarak cezai şart veya götürü tazminatı niteliklerinin de açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Ancak taraflar arasında vuku bulan ilişki kapsamında davalının davacıdan aldığı veya almaktan imtina ettiği mal miktarı ile ihlalden kaynaklanan kar miktarının tespiti için taraf defterlerinin incelenmesi hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden 6100 Sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususları bilirkişiye tespit ettirmesi mümkündür.
Akaryakıt ve LPG sektör bilirkişisi … ve muhasebe – finans uzmanı bilirkişi …’ndan alınan 12/09/2018 tarihli bilirkişi raporu ile; davacı ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde dava tarihi olan 17/03/2017 tarihinde davalı cari hesabının 45,45 TL borç verdiği, davalının alım taahhüt sözleşmesi ile yıllık 140 ton ürün alma taahhüdünde bulunmasına rağmen ilk yıl 23/03/2015 – 22/03/2016 tarihleri arası toplam 25,727 ton ürün aldığı, böylece ilk yıl için 114,273, sonraki 4 yıl için de 140 X 4 = 560 ton olmak üzere toplam 674,273 ton eksik alım yaptığı, sözleşmedeki kar yoksunluğu nazara alındığında talebi mümkün toplam karın 80.213,64 USD olduğu tespit edilmiştir.
Bu raporun hüküm kurmaya elverişli olmaması, taraflar arasındaki ilişkinin sürekli edim borcu yaratan bayilik ilişkisi olması, sözleşmenin davalı tarafından feshi ile birlikte davacının da 6098 Sayılı TBK m.114/2’nin sözleşmeye ilişkin hükümlerde hüküm bulunmaması halinde haksız fiile ilişkin hükümlerin uygulanacak olduğunun öngörülmesi ve bu kapsamda m.52 gereği zararın daha da artmaması için bir an önce aynı bölgede yeni bir bayilik ilişkisi kurmakla yükümlü olduğundan sözleşmenin feshinden sonra aynı bölgede bayilik ilişkisinin kurulup kurulamayacağı ve kurulacak ise makul sürenin tespiti konusunda aynı bilirkişi heyetinden alınan 21/12/2018 tarihli bilirkişi ek raporu ile; taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin yürütüldüğü bölgede yeni bir bayilik anlaşması yapılması için azami makul sürenin 3 ay olduğu tespit edilmiştir.
Talep edilen tazminatın cezai şart olarak değerlendirilmesi halinde sözleşmede öngörüldüğü şekli ile tazmini halinde davalının ekonomik mahvına neden olup olmayacağının tespiti bakımından aynı bilirkişi heyetinden alınan 29/04/2019 tarihli bilirkişi ikinci ek raporu ile; davalının ilgili vergi kaydından getirtilen belgeleri incelenmek suretiyle davalı şirketin 2015 yılında net satışlarının 421.576,41 TL, faaliyet dönem karının 9.525,77 TL ve öz varlığının 19.525,77 TL olduğu tespit edilmiştir.
Birinci ek raporla aynı bölgede yeni bir bayili ilişkisinin kurulması için lazım gelen azami sürenin 3 ay olduğu belirlenmiş ise de bu süreye denk gelen somut ve soyut kar miktarlarının tespit edilmemiş olması nedeniyle aynı bilirkişi heyetinden alınan 30/10/2019 tarihli bilirkişi üçüncü ek raporu ile; taraflar arasındaki ilişkinin toplam 13 ay sürdüğü, fiilen gerçekleşen aylık satış miktarının 31,585 kg/13 =2.424 kg olduğu, bu durumda 3 aylık süre için satılması mümkün miktarın 2.424 X 3 ay = 7.281 kg olduğu, satış faturalarına göre kg birim fiyatının 3,11 TL olması nedeniyle 3 aylık süre içerisinde satılması mümkün ürün bedelinin 7.281 KG X 3,11 TL = 22.643,91 TL olduğu, buna mukabil sözleşmeye göre alımı taahhüt edilen miktar nazara alındığında davalının aylık 11,66 ton alım yapması gerektiğinden 3 aylık süre boyunca davacının satmaktan yoksun kaldığı miktarın 11,66 X 3 ay = 34,98 ton olduğu, bu miktar bedelinin ise 34,98 ton X 3,11 TL = 108.787,80 TL olduğu, dolayısıyla davacının bu miktar kadar mal satamadığı için 3 ay için yoksun kaldığı gelirin 22.643,91 TL, 5 yıllık süre için yoksun kaldığı gelirin 452.878,20 TL olduğu tespit edilmiştir.
Aynı bilirkişi heyetinden alınan 17/02/2020 tarihli bilirkişi dördüncü ek raporu ile; davacının sözleşmeye göre talep etmesi mümkün 80.213,64 USD tazminatın dava tarihindeki kur esas alındığında değerinin 295.025,77 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davaya konu tazminatın niteliğinin de değerlendirilerek bir sonuca varılması gerektiğinden mevcut bilirkişi heyetine … Üniversitesi (…) Hukuk Fakültsesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Dr. …’da eklenmek suretiyle alınan 26/02/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; hukuki tasvif mahkemeye ait olmak kaydıyla talep edilen alacağın kar yoksunluğu olarak değerlendirilmesi halinde sözleşme devam edecek olsa idi davacının fiilen ton başına 62,20 TL olmak üzere toplam 7.095,09 TL kar elde edecek olduğu, cezai şart olarak değerlendirilmesi halinde davacının sözleşme kapsamında talep edeceği toplam cezai şart miktarının dava tarihi itibariyle 80.213,64 USD X 3,6780 TL = 295.025,77 TL olduğu, ancak yapılan değerlendirmeler neticesinde alım taahhütnamesi ile öngörülen tazminatın cezai şart niteliğinde olduğu, fiilen elden edilmesi muhtemel kar ile sözleşmeyle kararlaştırılan cezai şart miktarı arasında fahiş fark bulunduğu, ancak buna rağmen cezai şarta ilişkin hükmün TBK m.20 v.d. ve TTK m.55/f-2 kapsamında genel işlem şartı niteliğinde olmadığı ve sözleşme ile öngörülen cezai şartın davalının tacir olması nedeniyle indirilemeyeceği ve ancak davalı şirketin özvarlığının 19.525,77 TL olması nedeniyle sözleşmede öngörülen 295.025,77 TL cezai şartın aynen tahsili halinde şirketin ekonomik mahvına neden olacağı, bu nedenle cezai şartın şirketin özvarlığı olan 19.528,77 TL’nin 6.508,59 TL’nin altına düşmeyecek şekilde indirime tabi tutulması gerektiği tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki ilişki, sürekli edim borcu doğuran bayilik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Ürün alım taahhüdü sözleşmesi bayilik sözleşmesinin eki netliğindedir. Sözleşme davalı tarafından … 6. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı evrak üzerinden keşide edilen ihtarname ile olağanüstü yöntem ile feshedilmiştir. Fesih belirli veya belirsiz süreli bir sözleşmenin ileriye etki doğuracak şekilde sonlandırılması olup davalı fesih ihtarnamesinde herhangi bir sebebe dayanmadığından ve yargılama aşamasında feshin haklı olduğuna dair herhangi bir ispat faaliyetine girişmediğinden feshin haksız olduğu görülmektedir.
Davalı sözleşmeyi haksız olarak feshetmiş olduğundan davacı TBK m.126’nın “İfasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü halinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.” şeklindeki hükmü kapsamında davalıdan olumlu zararını (müspet karını) isteme hakkına sahiptir. (M. Kemal Oğuzman/ M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-1, İstanbul 2018, N:1198)
Nitekim davacı, Ürün Alım Sözleşmesi’nin “Yukarıda beyan ettiğimiz satın alma taahhüdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getirmediğimiz takdirde, a) anlaşma süresinin hitamında ve/ veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 120-USD (yüzyirmi Amerikan doları) tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi…” şeklindeki sözleşme hükmüne dayanmak suretiyle sözleşmede öngörülen ve kar mahrumiyetinden kaynaklanan olumlu zarının tahsilini talep etmiştir. Sözleşmedeki düzenlemeye bakıldığında öngörülen tazminat her ne kadar “kar mahrumiyeti” olarak nitelendirilmiş ise de somut ilişki ve öngörülen miktar nazara alındığında “kar mahrumiyeti” kavramı ile yoksun kalınan karın mı, götürü tazminatın mı yoksa cezai şartın mı kastedildiği açık değildir.
Hakim 6098 sayılı TBK. m. 19’un “(1) Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. (2) Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.” şeklindeki hükmü gereği sözleşmeyi yorumlarken kullanılan sözcüklere bakmaksızın tarafların gerçek ve ortak iradesini belirlemekle yükümlü olduğundan öncelikle “kar mahrumiyeti” kavramı ile neyin kastedildiği hususun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Yoksun kalınan kar; borcun ifası edilmesi halinde alacaklının mal varlığının alacağı durum ile borcun ifa edilmemiş olması nedeni ile mal varlığının mevcut durumu arasındaki farktır. (Oğuzman/ Öz, Cilt-1, N:1266) Yoksun kalınan kar, borcun ifa edilmemesi şartına bağlı olarak gerçekleşen fiili bir durumdur. Yoksun kalınan kar, kural olarak sözleşmenin ihlalinden sonra ve taraflar zarar ve miktarı konusunda anlaşamadıkları takdirde çoğu zaman yargılama aşamasında belirlenmektedir. Ticari satımlarda yoksun kalınan kar satıcının temerrütü halinde TBK. m. 213/2-3, alıcının temerrütü halinde m. 236/2-3 kapsamında somut veya soyut yöntemle belirlenir.
Ancak hukukumuzda, uğranılan zararın önceden sözleşme ile belirlemesini engelleyen bir hüküm yoktur. Zararın önceden belirlenmesine yönelik sözleşme, doktrinde, “Tazminatın götürü olarak belirlenmesi sözleşmesi” olarak nitelendirilmektedir.
Tazminatın götürü olarak belirlenmesi sözleşmesi veya kaydı, sözleşmeye aykırılık halinde ödenmesi gerekli olan tazminatın taraflarca önceden belirlenmesidir. (Yrd. Doç. Dr. Mehmet Erdem, Tazminatın Götürü Olarak Belirlenmesi, s. 98 http://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/sorumluluk/s_5.pdf ) Para borcunun ifasında temerrüte düşülmesi halinde faiz ödenmesi kanunda öngörülmüş bir götürü tazminat türüdür. (Erdem, s. 99) Ancak taraflar emredici hükümlere aykırı olmamak kaydı ile sözleşme ile borca aykırılık halinde doğacak tazminat miktarını götürü olarak belirleyebilirler. (Erdem, s. 103) Bu manada tazminat, miktar veya oran olarak belirlenebilir. (Yrd. Doç. Dr. Şafak Parlak Börü, Götürü Tazminat Kavramına Bir Bakış, s. 210, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2017-129-1644) Sözleşme ile belirlenen zarar müspet zarar olabileceği gibi menfi zarar da olabilir. Belirlenen miktar muhtemel zarar miktarını açıklamayacak oranda fazla ve bu miktarın ifası borçlunun ekonomik yıkımına neden olacak miktar veya oranda ise sözleşme veya kayıt ahlaka aykırı olacağından kesin hükümsüz hale gelir. (Erdem, s. 103) Götürü tazminatın da borçluyu borcunu ifaya zorlama fonksiyonu olmakla birlikte asıl amaç cezalandırma olmayıp tazminat miktarının önceden belirlenmesi suretiyle alacaklının tazminat miktarını ispat külfetinden kurtarmaktır. (Tuğba Birinci Uzun, Götürü Tazminatı, İstanbul 2015, s.102-104) Bu nedenle alacaklı, borca aykırılık halinde, zarar miktarını dışında kalan sorumluluk sebeplerini ispat yükü altında kalmaya devam eder. Sözleşme ile ayrıca zarar uğradığını ispat yükünden beri kılınmamış ise özelikle zarara uğradığını ispat yükü altındadır. (Erdem, s. 107) Herhangi bir zarar meydana gelmese bile tazminatın şart kılındığı hallerde öngörülmüş olan götürü tazminat cezai şart niteliğinde olur. (Erdem, s. 109) Tarafların sözleşmenin kurulması aşamasında tazminatı belirlemekteki amacı borca aykırılık halinde tazminat miktarını önceden belirlemek ise götürü tazminat, muhtemel zararı belirlemek dışında borçlunun borca uygun davranmasını sağlamak ise cezai şart söz konusudur. Bir zararın gerçekleşmesi dikkate alınmadan zarardan bağımsız olarak ödenmesi kararlaştırılan edim cezai şart niteliğindedir. Karalaştırılan edimin miktarı fiilen gerçekleşen zarar miktarından fazla ise iradenin cezai şarta yönelik olduğu kabul edilmelidir. (Erdem, s. 123) Yargıtay kararları ile de götürü tazminat ile cezai şartın ayrı kurumlar olduğu kabul edilmektedir. (15. HD 06/10/1986 tarih, 1986/861 E. – 1986/3147 K.)
Cezai şart ise sözleşmenin kurulması aşamasında borçlunun sözleşmeyi ihlali halinde alacaklıya ödemeyi taahhüt ettiği miktardır. Cezai şartın öngörülmesinde amaç borçluyu borcunu ifaya zorlamak ve ihlal halinde gerçekleşen fiili zarardan öte soyut bir ceza ödemesini sağlamaktır. (Oğuzman/ Öz, Cilt-2, N:1561) Cezai şart maktu olarak karalaştırılabileceği gibi, nispi olarak da karalaştırılabilir. (11. HD. 06.11.1989 – E. 8607/K. 6009- Gönen Eriş (2010) Türk Ticaret Kanunu, Cilt 1. Ankara: Seçkin yayıncılık, s. 935) Bir edimin içerik itibariyle cezai şat mı yoksa götürü tazminat mı olduğu konusunda tereddüt oluşması halinde tarafların sözleşmedeki asıl amacının araştırılması gerektir. Sözleşme ile öngörülen tazminatın amacın borçluyu borcu gereği gibi ifa etmeye zorlamak ve baskı oluşturmak ise ve de sözleşme ile öngörülen tazminat miktarı fiilen gerçekleşmesi muhtemel zarardan miktar olarak çok yüksek ise sözleşme ile öngörülen tazminatın cezai şart niteliğinde olduğu, (Köksal Kocaağa, Ceza Koşulu, Ankara 2018, s.25 v.d.), buna mukabil borçluyu borcunu ifa etmeye zorlama fonksiyonu ile birlikte borcun ifa edilmemesi halinde borçluyu cezalandırmaktan öte borçlunun ödemekle yükümlü olacağı tazminatı önceden belirlemek suretiyle alacaklıyı ispat yükünden kurtarmak ise sözleşme ile öngörülen tazminatın götürü tazminat olduğu kabul edilmektedir. (Tuğba Birinci Uzun, Götürü Tazminatı, İstanbul 2015, s.102-104)
Tüm bu açıklamalar ışığında ürün alım taahhütnamesindeki hükme bakıldığında taraflar her ne kadar ton başına 120,00 USD kar öngörmüşler ise de ton başına fiilen gerçekleşen karın 62,20 TL olması karşısında tarafların ihlal halinde meydana gelen zararı önceden miktar olarak götürü olarak belirlemek yerine davalıyı yıllık 140 ton ürün alma zorlamak amacı ile anılan miktarı öngördükleri sonucuna varmak gerekmiştir. Nitekim bilirkişi heyeti de aynı sonuca ulaşmıştır.
Bilirkişi raporu ile öngörülen yaptırımın cezai şart olduğu sonucuna varılmakla birlikte davalının tacir olması nedeniyle TTK m.22 kapsamında cezai şarttan indirim yapılamayacağı ifade edilmiş ise de Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.1974 tarih 1970/1-1053 E. Ve 1974/222 K. Sayılı kararı ve dairelerce de benimsenmiş uygulama karşısında sözleşmeyle öngörülen cezai şartın ahlaka aykırı olması halinde TBK m.27 kapsamında tamamen veya kısmen batıl olacağı ve mahkemelerin bunu resen nazara alması gerektiği ve de ahlaka aykırılık halinde TTK m.22’nin cezadan indirim yapılmasına engel teşkil etmeyeceği kabul edilmiş ve bu uygulama istikrar kazanmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında alınmış olan bilirkişi raporları da nazara alınmak suretiyle taraflar arasında akdedilmiş olan ve bayilik sözleşmesinin eki niteliğindeki ürün alım taahhütnamesi ile öngörülen ve kar mahrumiyeti olarak nitelendirilen tazminatın niteliği gereği cezai şart niteliğinde olması ve ton başına öngörülen cezai şart miktarının fiilen elde edilen kardan kat be kat yüksek olması nedeniyle TBK m.27 kapsamında ahlaka aykırı olması nedeniyle bu cezadan kısmi indirim yapılması gerektiği ve bilirkişi heyet raporu ile 6102 Sayılı TTK’nun “Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu”nu düzenleyen m.376 hükümleri nazara alınmak suretiyle davacının davalıdan en fazla 6.508,59 TL cezai şart alacağı tahsil edebileceği tespit edilmiş olduğundan ve davalının kısmen tahsilini talep etmiş olduğu 1.000,00 USD’nin miktar olarak 6.508,59 TL’den fazla olması ve 6.508,59 TL’nin kararın verildiği 31/03/2021 tarihi itibariyle TCMB döviz kurunun 8.346 TL olması nazara alındığında bu miktarın (6.508,59 TL/8.346 TL=779,83 USD) 779,83 USD’ye karşılık gelmesi nedeniyle davanın kısmen kabulü ile, 779,83 USD’nin dava tarihi olan 17/03/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi kapsamında dolar cinsinden mevduata devlet bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin kısmın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
779,83 USD’nin dava tarihi olan 17/03/2017 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi kapsamında dolar cinsinden mevduata devlet bankalarınca uygulanan en yüksek faiz oranı işletilmek suretiyle davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
Fazlaya ilişkin kısmın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 195,93 TL nispi karar harcının, peşin yatırılan 62,82 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 133,11 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.868,21 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 3.816,50 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 2.976,21 TL yargılama gideri ile 62,82 TL peşin harç ve 31,40 TL başvuru harcı toplamı 3.070,43 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde başvurulması halinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere karar verildi. 31/03/2021

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 62,82 TL
Karar Harcı : 195,93 TL
Noksan Harç : 133,11 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 4.494,80 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 3.600,00 TL
Posta Giderleri : 216,50 TL