Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/236 E. 2020/344 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/236
KARAR NO : 2020/344

DAVA : TTK 202 maddesine dayalı Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/03/2016
KARAR TARİHİ : 17/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan TTK 202 maddesine dayalı Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar dava dilekçesinde özetle; şirketin, 7.3.2008 tarihinde … A.Ş., …, …, … ve … tarafından …’da yapılacak projeyi gerçekleştirmek için davalı hâkim şirketin de ilk yönetim kurulunda temsili ile kurulduğunu, hâkim şirketin 24.03.2008 tarihinde de Şirketin %95 pay sahibi olduğunu, şirketin ticaret sicil kaydında belirtildiği gibi İspanyol menşeli … …, … menşeli … şirketinin de iştiraki olduğunu, bu şirketlerin TTK 195. maddesinde tanımlandığı üzere şirketler topluluğunu oluşturduğunu, … şirketinin … menşeli … ve … menşeli … şirketlerinin iştiraki olduğunu, … menşeli … şirketinin iştiraki olduğunu, davacı …’nın, şirketin %2,6 azınlık payının sahibi olduğunu ve davacı … Şirketin %2,4 azınlık payının sahibi bulunduğunu, …’nın, şirket yönetim kurulundaki tek yerli yönetim kurulu üyesi olduğunu, …’nın temsilcisinin … olduğunu, şirketin 11.4.2008 tarihinde Bodrum’da inşaat yapma kararı ile 527 dönüm arsa satın aldığını, bu arsa üzerinde yaklaşık 772 konut ve 33 ticari bağımsız bölüm yapı ruhsatı alındığını ve kat irtifakı kurulduğunu, ilk 48 konut tamamlanarak yapı kullanma izni alındığını, şirkete gayrimenkul geliştirme yönetimi hizmetleri … ve … tarafından fatura karşılığında verildiğini, … ve …’nın kredi kullandığını, ancak hâkim şirketin, Türkiye stratejilerindeki değişikliği doğrultusunda şirketin pazarlama faaliyetleri ve yatırımlarını durdurduğu, olağan çalışmasını kısıtladığı ve ticari faaliyetlerini durma noktasına getirdiği, hâkim şirketin, şirkette temsilcisi olan bağlı yönetim kurulu üyelerini de devamlı değiştirerek şirketin ihtiyaç duyduğu devamlılık ilkesini zedelediğini, hâkim şirketin, ticari hayatın olağan akışına ve genel şartlarına aykırı bu hareketleri ile tüm işlemlerin ve ruhsatların süreye bağlı olduğu inşaat sektöründe şirkete onarılamaz olağanüstü kayıplar verdirdiğini, hâkim şirketin, şirketin 2014 ve 2015 genel kurullarının yapılması, yönetim kurulunun toplanması, imza sirküleri çıkarılması hususlarında dahi isteksiz davranarak baskı uyguladığını, bunların gerçekleşmesini hareketsiz kalarak imkânsız hale getirdiğini, hâkim şirketin, şirketin faaliyetlerini ve yatırımını durdurarak hem karın yitirilmesine sebep olduğunu hem de kayba uğrattığını, hâkim şirket tarafından süresi içinde şirket için denkleştirme yapılmadığından bağlı olan şirketin kayıpları zarara dönüşdüğünü ve şirketin davalı pay sahiplerinin, hâkim şirketten zararlarının tazmin edilmesini isteme hakkı doğduğunu, hâkim şirketin, şirketi özenle yönetmediğini, hâkim şirket planlarını şirket çıkarlarının üstünde tuttuğunu, şirketi kar edemez duruma düşürdüğünü, yatırımlarının değerinin eksilmesini göze aldığını, kullanabilecekleri yapı ruhsatlarını kullandırmamış ve kat irtifakı dahi kurularak yapılması planlanan bağımsız bölümleri yaptırmayarak kar etme şansını önlemiş ve kayba uğrattığını, bunun tek nedeninin de hâkim şirketin Türkiye’den çıkma kararı olduğunu, şirketin faaliyetlerinin uzun süre engellendiği için kaybının giderilmesinin de mümkün bulunmadığını iddia ederek fazlaya ilişkin haklarsaklı kalmak kaydı ile; denkleştirmenin mümkün olmaması sebebi ile hakkaniyete uygun çözüm olarak ortaya çıkan azınlık paylarının tamamının hâkim şirket tarafından pay değerlerinin kaybının ve kar mahrumiyetinin de giderileceği bir bedel ile satın alınmasına ya da somut duruma uygun düşen çözüm çerçevesinde doğrudan davacı pay sahiplerine davalı tarafından tazminat ödenmesine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
GEREKÇE
Dava, tazminat istemine ilişkin olup yargılama sırasında davacı vekilince davadan feragat edildiği, davalı vekilince de davacı tarafın feragati nedeniyle yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediğini beyan ettiği görülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun feragate ilişkin 307 ve devamındaki maddelerine göre; feragat, davacının, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı olmaksızın talep sonucundan kayıtsız-şartsız vazgeçmesidir. Hükmün kesinleşmesine kadar yapılabilen feragat, kesin hüküm gibi sonuç doğurur. Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir.
Yukarıda yazılı yasal düzenleye göre; davanın, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikteki davalardan olduğu, davacı vekilinin talep sonucundan kayıtsız, şartsız ve tamamen vazgeçtiği, feragat sebebiyle davacı tarafın davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerinden sorumlu olduğu ancak davalı tarafın da masraf ve vekalet ücreti istemediği hususu dikkate alınarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesine göre tahsil edilmesi gereken harç 54,40 TL olduğundan peşin alınan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 25,20 TL’nin davacıdan alınıp hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerine bırakılmasına,
4-Talep gibi davalılar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Gider avansının kalan kısmının kararın kesinleşmesi halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 17/09/2020

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …