Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/214 E. 2019/1033 K. 18.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/214 Esas
KARAR NO : 2019/1033 Karar

DAVA : Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/03/2017
KARAR TARİHİ : 18/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalılar ile 09/10/2012 tarihli Acentelik Sözleşmesi akdettiğini, bu sözleşme kapsamında davacının davalılar adına sigorta sözleşmelerine aracılık yaptığını, ancak davalılar tarafından … 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile 16/02/2017 tarihinde geçerli olmak üzere sözleşmenin feshedildiğini ve … 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile azledildiğini, fesih ihtarında herhangi bir sebep gösterilmediği halde azilnamede belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmemesine dayanıldığını, ancak taraflar arasında imzalanan 08/10/2012 tarihli protokolün 2, 3 ve 6. maddeleri ile hedefler öngörüldüğünü, protokolde öngörülen hedefler nazara alındığında gerçek fesih sebebinin hedeflerin tutturulamaması olmadığını, bu nedenle davalıların feshin haklı bir nedene dayandığını ispat yükü altında olduğunu, ülkemizde sigorta hizmetlerinin yaygınlaşması ve zorunlu düzenlemeler getirilmesi nedeniyle sigorta şirketleri arasında ciddi rekabet oluştuğunu, davalıların diğer sigorta şirketlerine nazaran bu rekabette geri kalmalarının ürünlerinin satılmasında sıkıntı yarattığını ve düşüşe neden olduğunu, üretimde bir düşüş varsa esas nedenin davalı olduğunu, çünkü 2012 yılında üretimde 1. sırada olan davalının 2017 yılında 5. sıraya gerilediğini, bu sebeple ürün satışındaki düşüşün kendilerine yüklenemeyeceğini, kendilerinin Güney Anadolu bölgesinde üretim sıralamasında 140. sırada olduklarını, oysa davalıların üretimde kendilerinden daha geride olan acentelerin sözleşmelerini feshetmediğini, bunun da dürüstlükle bağdaşmadığını, tüm bu nedenlerle denkleştirme tazminatı olarak 5.000,00 TL’nin fesih tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında 09/10/2012 tarihinde imzalanan Acentelik Sözleşmesi’nde belirtilen şartlara, üretim hedeflerine ve davalıların talimatlarına uymamış olması nedeniyle sözleşmenin … 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile 16/02/2017 tarihinde geçerli olmak üzere feshedildiğini ve … 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile davacının azledildiğini, bunun üzerine davacının denkleştirme talebi ile işbu davayı açtığını, davacı üretim hedefini tutturamamasının fesih sebebi olmadığını ve sözleşmeyi haksız fesheden davalıların haksız feshin sonuçlarına katlanması gerektiğini beyan etmiş ise de sözleşmenin iddiaların aksine haklı nedenle feshedildiğini, Acentelik Sözleşmesi’nin amacının karşılıklı kar etmek ve bu nedenle verimli bir çalışma gerçekleştirmek suretiyle üretimi arttırmak olduğu halde bu ilişkiden zarar edildiğini, karlılığın sağlaması için davacının kendisine bildirilen program ve hedeflere bir itirazda bulunmadığını, bildirilen hedeflerin gerçekçi ve ulaşılabilir olduğunu, tüm bunlara rağmen davacı acentenin hedefleri sağlamak için çaba göstermediğini ve üretimini çalıştığı diğer şirketlere kaydırmak suretiyle davalılar ile olan üretiminin düşmesine neden olduğunu, kaldı ki Acentelik Sözleşmesi’nin 22. maddesi ile olağan feshin davalılara bir hak olarak verildiğini, tüm bu sebeplerden sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, talep edilen tazminatın dayanağı bulunmadığını, davacının TTK m.122 ve Sigortacılık Kanunu m.23/18’de düzenlenen tazminata hak kazanmadığını, davacının bir an için haklı olduğu kabul edilse bile fesihten sonra devam eden poliçelerin geri dönüş oranının esas alınması gerektiğini, davacı acentenin aracılığıyla yapılan sigorta sözleşmelerindeki müşterilen esasen acentenin değil sigorta şirketinin müşterisi olduğunu, davacı acentenin aracılık ettiği poliçelerin çok büyük bir bölümünün sözleşmenin feshinden sonra yenilenmediğini, bu nedenle davacı acentenin sağladığı müşterilerden sigorta şirketinin menfaat elde etmediğini, davacı acente diğer birçok sigorta şirketinin acenteliğini yaptığından davalı … şirketleri ile yapılan acentelik sözleşmesinin feshinden dolayı bir zarara uğramadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının talep ettiği denkleştirme tazminatının doğru bir şeklide tespit edilmesi gerektiğini ve faizin davadan önce gönderilmiş herhangi bir ihtar olmadığı için dava tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini beyanla cevaben davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6102 sayılı TTK m122’den kaynaklanan denkleştirme (portföy) tazminatıdır.
İhtilaf, davacı tarafından haksız nedenle fesholunduğu iddia olunan Sigorta Acentelik Sözleşmesi’nin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talep hakkı olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti noktalarında toplanmaktadır. Ancak davacı acente tarafından sağlanan müşteri çevresi ile denkleştirme tazminatının hesabı hukuk bilgisi dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden HMK m.266 kapsamında talep üzerine veya resen bilirkişi deliline başvurulabilmesi mümkündür.
Davacı ile davalı arasındaki sözleşme ilişkisi sigorta acenteliği ilişkisidir. Bu nedenle tarafların hak ve yükümlülüklerinin ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talebinin öncelikle özel kanun niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesine göre bu kanunda hüküm bulunmaması halinde m. 23/son hükmünün atfı nedeniyle genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’da acentelik ilişkisinin düzenlendiği m. 102-123’e göre çözülmesi gerekir.
Sigorta acentelerinin sözleşmenin sona ermesi nedeniyle talep edebileceği porföyü (denkleştirme) tazminatı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesinde; “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenleme kapsamında sigorta acentelerinin porföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, sigorta acentesinin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Genel hüküm niteliğindeki TTK. m. 122/1’de ise denkleştirme tazminatı; “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve (c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında acentelerinin porföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, acentenin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Esasen özel hüküm niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 23/16 ile genel hüküm niteliğindeki TTK m. 122/1 düzenlemesi genel olarak paralel niteliktedir.
Her iki kanunun ile denkleştirme tazminatı için öngörülen maddi koşullar dışında, denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için, sözleşmenin, müvekkil (sigorta şirketi) tarafından haklı bir neden olmadan feshedilmiş olması (m. 122/3) ve davanın sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. (m. 122/4) Hükmedilecek tazminat miktarı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmiş ise faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (m. 122/2)
Ancak mevzuatta bu şekilde öngörülen denkleştirme tazminatının niteliği konusunda öğreti ve yargıda görüş birliği yoktur. Bu konudaki hakim görüş, denkleştirme talebini, hakkaniyet düşüncesinden etkilenen, yaratılan müşteri çevresinin bir bedeli olarak tanımlamaktadır. Ancak doktrinde denkleştirme talebini, acenteye yardım etme düşüncesine dayandıranlar olduğu gibi, klasik anlamda bir malvarlığı zararının giderilmesi olarak kabul edenler de bulunmaktadır. Bazı yazarlar ise denkleştirme talebini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırmaktadır.(bkz. Yrd. Dç. Dr. Rauf Karasu (2008) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2008 s. 288)
Acente, aracılık yapmak dışında sözleşme kapsamında sağladığı yeni müşteri çevresi ile yapılan işlemlerden hem müvekkil hemde kendisi menfaat elde etmektedir. Ancak acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acente bu müşteri çevresinden kural olarak fayda sağlama olanağını yitirdiği halde müvekkil bu çevre ile ilişkileri sürdürme ve menfaat elde etme imkanına sahiptir. Bu kapsamda acenteye tanınan denkleştirme tazminatı hakkı, acente tarafından müvekkile kazandırılan ve ancak fesih nedeni ile acentenin yoksun kaldığı ve fakat müvekkilin fesihten sonra da menfaat elde etmesi mümkün müşteri çevresi karşılığının hakkaniyet ilkesine uygun olarak hesaplanarak acenteye verilmesidir. (bkz. Yrd. Dç. Dr. İrfan Akın (2013) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2013, Sayı 62, s.614-615)
Esasen sözlşemenin haklı bir neden olmadan feshi halinde müvekkil kusuru ile acentenin sağladığı müşteri çevresinden menfaat elde etmesini engellemiş olmaktadır. Çünkü sözleşmenin sona ermesi ile acente gelecekte menfaat elde etme imkanını yitirerek zarara uğratılmış olmaktadır. Bu nedenle de sözleşmeyi haklı neden ile sona erdirdiğini ispat edemeyen müvekkil kusuru ile meydana gelen zarardan kanunda öngörülen limitler dahilinde sorumlu olacaktır.
Bu nedenle müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra, sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlayıp sağlamadığı önemli değildir. Önemli olan müvekkilin objektif manada menfaati sağlayabilecek olması ve müvekkilin sözleşmeyi haksız olarak feshi nedeni ile acentenin bu menfaatten yoksun kalmasıdır. Değilse müvekkilin müşteri çevresi ile yapacağı sözleşmeler sonucu somut bir kazanç elde etmesi gerekmez. (Dr. A. Nilay Şenol, Bayilik Sözleşmesi Sona Erme Ve Sonuçları, … Vedat Kitapçılık, 2011, s.269) Aksi halde sözleşmenin sona ermesinden sonra, müvekkilin sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlandığının aranması, tazminatı tür olarak sebepsiz zenginleşmeye götürür ve davacının hak talebi de davalının menfaat sağlamak isteyip istememesine tabi kılınmış olur. Kötü niyetli müvekkil de salt tazminat ödememek için menfaat elde etmeme yolunu tercih edebilir.
Kaldı ki TTK m.122/4 ile açılacak olan davanın fesih tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulması, bu sürenin fesih ile birlikte başlaması ve acentenin fesihten sonraki ilk gün dahi işbu davayı açma hakkına sahip olması karşısında, müvekkilin, acente tarafından sağlanan müşteri çevresinden, fiilen menfaat sağlamaya başlaması ve bu hususun tazminat şartı olarak aranması çelişki olacaktır. Bu nedenle sağlanan müşteri çevresinden müvekkilin, yeni sözleşmeler yapmak sureti ile fiilen istifade şartı yerine sağlanan müvekkil çevresinden objektif olarak menfaat sağlayabilme olarak kabul etmek gerekir.
Bu kapsamda, sözleşmenin haklı nedenle feshini ispat yükü davalı … şirketinde, (bkz. Bilge Umar – Ejder Yılmaz (1980) İspat Yükü, Yeniden Yazılmış, Genişletilmiş 2. Bası Ankara: Kazancı Matbaacılık, s. 108-109/ Yargıtay 19. HD. 29.01.2018 tarih – 2016/12515 E. ve 2018/188 K.) buna mukabil acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulduğu ve sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin sağlanan bu müşteri çevresinden menfaat elde etmesinin mümkün olduğunu ispat yükü acentede ve saptanan tazminattan indirim yapılması için lazım gelen özgün hususları (acentenin sağladığı müşteri çevresine müvekkilin katkısı, müvekkilin markasının yaygınlığı ile piyasada ürününe duyulan güven gibi) ispat yükü ise müvekkil sigorta şirketindedir.
Fesih ihbarnamesinde sözleşmeyi haklı bir nedenle feshettiğini iddia eden taraf dayandığı nedeni ve haklılığını ispat yükü altındadır. Keza taraflar arasındaki sözleşmede öngörülen olağan fesih yetkisini kullanarak sözleşmeyi fesheden tarafta bu hakkını haklı bir nedene dayanarak kullandığını ispat yükü altındadır. (TMK m.2, 3 ve 6) Her hak gibi olağan fesih hakkı da keyfi olarak kullanılamaz. Keyfi kullanım dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil eder. Bu nedenle davalı olağan yolla kullandığı fesih hakkının haklı bir nedene dayandığını ispat yükü altındadır. (bkz. Yargıtay 11. HD. 22/10/2014 tarih – 2014/7542 Esas ve 2014/16209 Karar ve 11. HD. 27/04/2016 tarih – 2015/15216 Esas ve 2016/4748 Karar)
Davalı haklı nedenin ispatı anlamında davacının yıl sonu kotalarını yerine getirmediği nedeniyle feshettiğini ileri sürmüş ise de dosya kapsamı ile davacı acentenin hangi seviyede beklenen başarıyı gerçekleştiremediği, acente ile aynı konum ve büyüklükteki diğer acentelerden ne kadar geride kaldığı ve mevcut başarısızlığın davalı için sözleşmenin sürdürülmesi için kabul edilemez düzeyde olduğu ispat edilmiş değildir. Kaldı ki salt hedeflerin tutturulamaması acentelik sözleşmesinin feshi için haklı neden olarak kabul edilemez.(bkz. Yargıtay 11. HD. 18/04/2017 tarih – 2015/14094 Esas ve 2017/22015 Karar)
Davalılar adına … 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile davalılar ile davacı arasında akdedilen 09/10/2012 tarihli Acentelik Sözleşmesi’nin işbu fesih ihtarnamesinin tebliğinden itibaren 3 ay’ın sonunda feshedildiği ve fesih ihbarının sözleşmedeki tek yanlı yetkiye dayanılarak kullanıldığı ve bu ihtarnamenin 16/11/2016 tarihinde davacı tarafa tebliğ edilmiş olduğu görülmektedir. Bu ihtarname içeriğinden feshin olağan yolla yapıldığı görülmektedir.
Davalılar adına … 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ikinci kez gönderilen fesih ihbarı ile Acentelik Sözleşmesi’nin acenteye verilen ve karşılıklı olarak mutabık kalınan hedeflerin gerçekleştirilememesi ve bu konuda şirketimiz tarafından yapılan 01/07/2016 tarih ve 1117 referans numaralı uyarılara rağmen iyileştirme sağlanamamış olması nedeniyle sözleşmedeki yetkiye dayanılarak feshedildiği ve bu fesih ihtarının 21/02/2017 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş olduğu ve ikinci fesih ihtarnamesi ile haklı nedene dayanılmak suretiyle feshin ileri sürüldüğü görülmektedir.
Davalılar adına … 13. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile 16/02/2017 tarihinde geçerli olmak üzere azlettiği ve bu ihtarnamenin davacıya 21/02/2017 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir.
Mali müşavir bilirkişi … ve sigorta hakemi …’ten alınan 03/04/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; taraflar arasındaki sözleşmenin hedeflerin gerçekleştirilememiş olması haklı nedeninden dolayı feshedildiği, oysa davalı şirketlerin fesih sebebi haklı olmadığı gibi 3 aylık fesih ihbar süresine de uyulmadığı, davacı acentenin 2012 – 2016 yılları arası 342.008,00 TL komisyon hak ettiği, 5 yıllık ortalamasının 68.401,60 TL olduğu, 6102 sayılı TTK m.122 kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde davalıların dosya kapsamıyla sözleşmeyi haklı nedenle feshettikleri ispat edilememiş olduğundan davacının oluşan 68.401,60 TL denkleştirme tazminat alacağı kapsamında kısmi olarak talep ettiği 10.000,00 TL tazminatın yerinde olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi raporu ile iki davalı olmasına rağmen her bir davalı bakımından ayrı ayrı hesaplama yapılmadığı nedeniyle bilirkişilerden alınan 01/10/2019 tarihli bilirkişi ek raporu ile; davacının davalı … AŞ’den 66.539,64 TL, davalı … Sigorta AŞ’den 5.027,03 TL denkleştirme tazminatı alacağı olduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili 28/10/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı … AŞ’den 66.539,64 TL, davalı … Sigorta AŞ’den 5.027,03 TL denkleştirme tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı nazara alındığında davalıların ilk fesih ihbarı ile olağan yolla sözleşmeyi feshettiği ve ancak ikinci fesih ihbarı ile hedeflerin sağlanamadığı nedenini ileri sürdüğü, bu kapsamda fesih iradesinin inşai nitelikte olması da nazara alındığında feshin ilk fesih ihbarı ile gerçekleştiği ve esasen davalıların kullanmış oldukları bu olağan fesih hakkının haklı bir nedene dayandığını ispat etmeleri gerektiği halde ispat edemedikleri görülmektedir. Kaldı ki dosya kapsamıyla davalı taraf hedeflerin tutturulamadığını da ispat edebilmiş değildir. Bir an için bu husus ispat edilmiş olsa bile salt hedeflerin tutturulamamış olması Yargıtay uygulamaları ile de haklı fesih nedeni olarak kabul edilmemektedir.(bkz. Yargıtay 11. HD. 18/04/2017 tarih – 2015/14094 Esas ve 2017/22015 Karar)
Tüm dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporu denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğundan davanın kabulü ile; 66.539,64 TL’nin 16/07/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı … AŞ’den tahsili ile davacıya verilmesine, 5.027,03 TL’nin 16/07/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı … AŞ’den tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ İLE;
1-66.539,64 TL’nin 16/07/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı … AŞ’den tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
2-5.027,03 TL’nin 16/07/2017 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı … AŞ’den tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 4.888,72 TL nispi karar harcının, 85,39 TL peşin harç ve 1.063,00 TL ıslah harcı toplamı 1.148,39 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 3.740,33 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 8.222,33 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 2.337,20 TL yargılama gideri ile 85,39 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı ve 1.063,00 TL ıslah harcı toplamı 3.516,99 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı …Ş. tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde … Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 18/12/2019

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 85,39 TL
Karar Harcı : 4.888,72 TL
Islah Harcı : 1.063,00 TL
Noksan Harç : 3.740,33 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 2.750,00 TL

Davalı …Ş. Gider Avansı
Yatırılan Avans : 100,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 2.200,00 TL
Posta Giderleri : 191,40 TL