Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/171 E. 2018/963 K. 04.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/171
KARAR NO : 2018/963

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 20/02/2017
KARAR TARİHİ : 04/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 23/07/2014 tarihli … Belediyesi Kentsel Dönüşüm İşi başlıklı sözleşme imzalandığını, sözleşmeye göre işin niteliği ve tanımlamaların dilekçede ayrıntılı olarak açıklanmasından sonra sözleşmede belirlenen sabit hizmet bedelinin yapılacak çalışmalar ve masraflar için davalı tarafından ödenmesi gereken bir bedel olduğunu ve bu bedelin gayrimenkul geliştirme primi olarak tanımlanan bedelden farklı bulunduğunu, ayrıca sözleşmeye göre davalı tarafından hak sahiplerine ödenmek üzere teşvik priminin müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini, davalının sözleşme edimlerinden olan sabit hizmet bedeli olan ödemelerini sözleşmedeki ödeme planına uygun bir şekilde yapmadığını, gecikmeli olarak ödemesine rağmen müvekkilince işe devam edildiğini, teşvik primi ödemelerini ise hiç yapmadığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak çalışmalara devam etmesine rağmen davalının proje ofisinin Temmuz 2016 tarihinde kapatıldığını ve proje sahasından çekilerek işi fiilen durdurduğunu, müvekkilince sabit hizmet bedeli kadar teminat mektubunun davalı şirkete teslim edildiğini, davalı tarafından sözleşmenin feshedilmediğini ancak teminat mektuplarının paraya çevrilmesi tehdidiyle karşı karşıya olduklarını, müvekkilinin tüm edimlerinin yerine getirmesine rağmen davalının sözleşmesel edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini, sabit hizmet bedeline ilişkin 31/12/2015 tarihli faturanın düzenlenip davalıya gönderilmesine rağmen hiçbir ödeme yapılmadığını belirterek müvekkili tarafından davalı şirkete verilen … Bankası A.Ş.’nin … tarihli 405.779,00 TL bedelli, 30/04/2015 tarihli, 394.282,00 TL bedelli ve 02/12/2015 tarihli 250.000,00 TL bedelli 3 adet teminat mektubu ile … Bankası A.Ş.’nin 10/12/2014 tarihli 397.262,00 TL bedelli olmak üzere toplam 4 adet teminat mektubundan dolayı müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine ve mektupların iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında teminat mektupları tazmin edildiğinden, davacı vekilince davanın istirdata dönüştüğü beyan edilerek teminat mektupları bedeli olan 1.447.323,00 TL’nin davalıdan istirdatının talep edildiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 23/07/2014 tarihli sözleşmede her iki tarafın edimlerinin tek tek belirlendiğini, davacının üzerine düşen edimlerden olan kentsel dönüşüm alanı başvuru hazırlıkları ve kentsel dönüşüm alan başvurusu ile ilgili 1/5000 imar plan çalışmaları, 1/1000 imar planı çalışmaları ve imar uygulama işlerinin yerine getirilmediğini, sözleşmenin imzalanmasından yaklaşık 32 ay geçmesine rağmen kentsel dönüşüm alanının ilan edilmediğini ve sözleşmede belirtilen imar planlarının yapılıp yürürlüğe girmediğini, sözleşmenin ekinde bulunan proje alanı krokisinin 3 ada, yaklaşık 150 dönüm büyüklüğünde olup bu krokide belirlenen alanın imar planlarını değiştirterek yürürlüğe girmesini sağlayamadığını, ayrıca sözleşmede konusu alanda hiçbir hak sahibiyle müvekkili arasında herhangi bir kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmasını da sağlayamadığını, müvekkilince teşvik primi ödemesi yapılmadığı yönündeki davacı iddiasının yerinde olmadığını, zira hak sahiplerine ödeme yapılacağının davacıya açıkça bildirildiğini, proje ofisini kapatanın müvekkili olmayıp davacı şirket olduğunu, sözleşmenin 9.3 maddesine göre davacının uzlaşı sözleşmesi performans değeri olarak belirlenen değerin (asgarı 2/3’lük oran) altında kalması ve müvekkilinin işe devam etmeyeceğini devam etmesi halinde müvekkilince davacıya en az 60 günlük süre verileceğini, bu süre sonunda davalı adına imzalanmış uzlaşı sözleşmelerinin davacıya ya da bildireceği kişiye devredileceğini, davacının da o güne kadar müvekkilinden aldığı sabit hizmet bedelini ve masraflarını davalıya derhal iade edeceğini, aksi halde banka teminat mektuplarının nakte çevrilebileceğini, davacının bu sözleşmede belirtildiği üzere uzlaşı sözleşmesi performansını yakalayamadığını, davalının bir adet dahi sözleşme imzalatamadığını, bu durumda müvekkilinin 60 günlük süre vererek sözleşmeyi fesih yetkisi olduğunu belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Taraflar arasında akdedilen 23/07/2014 tarihli sözleşme ve ekleri, faturalar, teminat mektuplarının bir örneği ve dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiş, dosya kapsamı ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde uzman bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yaptırılarak rapor alınmış, deliller toplanmıştır.
Dosyada mevcut bulunan 21/06/2018 tarihli raporda özetle; davacının sözleşmeye göre üzerine düşen edimlerin yaklaşık %60’ını yerine getirdiği, davalının ise işe devam etmeyeceği yönünde davacı şirkete fesih bildiriminde bulunmadığı, nitekim sözleşmenin 9. maddesi uyarınca davalının 60 günlük süre vermek suretiyle sözleşmeyi feshetme yetkisi olmasına rağmen, davacı tarafa en az 60 günlük sürenin verilmediği, bu şekilde sözleşmeye devam edildiği, davacı tarafından projenin gerçekleştirilmesi için yapılan harcamanın sözleşme edimlerinin %60’ına karşılık geldiği ve bu nedenle tazmin edilen teminat mektuplarının davalıdan istenebilir olduğu, taraf defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre sözleşme kapsamında gerçekleştirilen işler ve 3. kişilere yaptırılan işlerle ilgili olarak 319.525,54 TL, 2015 yılında 1.300.703,29 TL, 2016 yılında ise 45.923,49 TL harcama ve ödeme yaptığı, bu bedelin toplam 1.666.152,32 TL olduğu ve bu hususun ticari defter ve kayıtlarından anlaşıldığı, 2017 yılında da dava, mahkeme ve takip masrafları olarak 26.221,71 TL’lik masraf yaptığı, davacı tarafından yapılan harcamalar ve 3. kişilere yapılan ödemeler nedeniyle davalı adına 31/12/2015 tarihli 1.707.841,14 TL bedelli faturanın düzenlendiği ve defterlere kaydedildiği, davalıdan alınan avansların toplam 1.489,962,50 TL olarak tespit edildiği, ancak bu avanslar içinde yer alan 5.000 USD karşılığı 13.406,50 TL ve 10.000 USD karşılığı 29.233,00 TL ki toplam 42.639,50 TL’nin sözleşme kapsamında kiralanan ofis için yapılan kira ödemelerine karşılık davalının yaptığı ödeme olduğu, dolayısıyla davacıya bizzat yapılan bir ödeme olmadığı, bu tutarın alınan avanstan tenzili gerektiği, buna göre 1.489.962,50 TL’den kira ödemeleri için yapılan 42.639,50 TL’nin tenzili ile davacıya yapılan avans ödemesinin 1.447.323,00 TL olduğu, davalı defterlerinde de 31/12/2015 tarihi itibariyle davacı tarafa verilmiş olan avansların aynı şekilde yer aldığı, başka bir deyişle davalı tarafından davacıya ödenen avansların 1.489.962,50 TL olarak yer aldığı açıklanmıştır.
Mahkememizce konusunda uzman bilirkişilerce düzenlenen rapordaki mali ve teknik tespitlere itibar edilmiştir.
Dava, taraflar arasında varlığı ve içeriği konusunda ihtilaf bulunmayan sözleşme kapsamında davalıya verilen 4 adet teminat mektubundan dolayı borçlu olmadığının tespiti ve iadesi istemiyle açılmış olup, yargılama sırasında mektup bedelleri tazmin edilmiş olmakla, bedelinin davalıdan istirdatı istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf, sözleşmedeki edimlerinin yerine getirilmesine rağmen davalının kendi edimlerini yerine getirmemesi ve sözleşmeyi fiilen sonlandırması nedeniyle, geri kalan edimlerin yerine getirilemediğini, sözleşmeye göre davalının üstlendiği masraf karşılığında davacı tarafından verilen teminat mektuplarının iadesi gerektiğini, yargılama sırasında bu mektupların davalı tarafça tazmin edilmiş olması nedeniyle mektup bedellerinin davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı ise sözleşme süresinin aşılmasına rağmen davacının edimlerini yerine getirmediğini, zira tek bir uzlaşı sözlemesinin dahi imzalanmasını sağlayamadığını, bu nedenle teminat mektuplarının iadesinin istenmesinin haksız olduğunu savunmuştur.
Taraflar arasında 23/07/2014 tarihli “… Belediyesi Kentsel Dönüşüm Projesi İşi” sözleşmesinin imzalandığı ve sözleşmede tarafların yükümlülüklerinin ayrı ayrı gösterildiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 3. maddesinde, “amacının” belirtildiği ve proje alanının kentsel dönüşümü için yapılacak işlerde tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Sözleşmenin 4. maddesinde de kentsel dönüşüm işiyle ilgili olarak gayrimenkul geliştirme sürecindeki ve kentsel dönüşüm sürücesindeki yükümlülükler ayrı ayrı gösterilmiştir.
Dosyada mevcut bulunan raporda açıklandığı üzere, gayrimenkul geliştirme sürecinde davacının edimlerinin proje yönetimi, proje ofisi tefriş işlemleri, teknoloji alt yapısı, ofis işletim hizmetleri, iletişim algı PR hizmetleri, belediye ile ilişkiler STK ve hak sahipleri ile ilişki yönetimi, envarter mevcut durumu çalışmaları, planlama – imar çalışmaları, uzlaşı sözleşmesi, dağıtım ve hukuk ve takip çalışmalarına ilişkin olduğu, bu yükümlülüklerden olan 1/1000 imar planı tadilat çalışması, imar uygulama çalışmaları, dağıtım çalışmaları, hukuk çalışmaları ile uzlaşı sözleşme çalışmalarının bir kısımının yerine getirilebildiği, diğer yükümlülüklerin ise tamamen ifa edildiği, kentsel dönüşüm sürecindeki yükümlülükleri bakımından da, …- … Kentsel dönüşüm master çalışmalarının yapıldığı, kentsel dönüşüm hazırlık başvuru hazırlıklarının yapılması için İller Bankası ve Ataşehir Belediyesi arasında protokolün gerçekleştirilmesi safhasında yer aldığı, 1/5000’lik plan çalışmalarını yapıldığı ancak iki kez … Büyükşehir Belediyesinde onaylanmadığı, başka bir deyişle bu imar planının reddedildiği, bu nedenle 1/5000’lik imar uygulama planının ve 18.madde uygulamasının gerçekleştirilemediği, kentsel dönüşüm ve dağıtım modellerinin oluşturulduğu, hak sahipleriyle görüşülerek katılım listesinin oluşturulduğu ancak 1/5000’lik planların Büyük Şehir Belediyesince onaylanmaması ve … Bankası ile .. Belediyesi arasında imzalanarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına gönderilen kentsel dönüşüm alanına alınmasıyla ilgili teklifin beklemede kalması nedeniyle kat paylaşım ve kat irtifak işlemlerinin yapılamadığı, davacının sözleşmeye göre üstlendiği edimlerin %60’ını yerine getirdiği, geri kalan edimlerini gerçekleştirememesinde bir kusurunun olmadığı, zira imar planlarının onaylanmasının belediye meclisi yetkisinde olup (1/5000’lik imar planının onaylanması büyükşehir belediyesinin yetkisi ve görevi alanındadır) belediye meclisi tarafından onaylanmaması ve ayrıca kentsel dönüşüm alanına alınmasıyla ilgili teklifin Bakanlıkta beklemede kalması, bunun dışında davalının uzlaşı sözleşmelerinin sağlanması için gerekli teşvik primlerini ödememesi nedeniyle bu edimlerin yerine getirilemediği tespit edilmiştir. Davalı şirketin gayrimenkul geliştirme ve kentsel dönüşüm sürecindeki edimlerinin yine bir kısmını gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 8. maddesinde “Mali Hükümler” bölümünde, sabit hizmet bedeli ve ödeme şeklinin kararlaştırıldığı ve “sabit hizmet bedelinin 2.400.000,00 TL miktarında olup, 3’er aylık harcama bütçesi doğrultusunda kullanılacağının” belirtildiği ve sabit hizmet bedelinin, davacının proje için gerçekleştireceği masraflar olduğunun sözleşmede açıkça hüküm altına alındığı, proje sürecinde yapılacak masraflara ilişkin olarak davalı tarafından davacıya 1.447.323,00 TL ödeme yapıldığı, bu konuda taraflar arasında bir ihtilafın olmadığı, zira her iki taraf defterlerinde buna ilişkin kaydın birbirini teyit ettiği ve yine aynı düzenlemede, sözleşmenin imzalanmasını müteakip başlayacak çalışmalar için imza tarihinden itibaren 30 gün içinde sabit hizmet bedelinin ilk çeyreğe düşen bölümünü davacının vereceği teminat mektubu karşılığında davalı tarafça ödenecek olup, her dönem başında o döneme ait ödeme ve teminat mektubu işleminin tekrar edileceğinin hüküm altına alındığı ve bu doğrultuda davalı tarafından masraflara ilişkin olarak davacıya yapılan ödeme karşılığında davacı tarafça davalıya iş bu davanın konusunu oluşturan 4 ayrı toplam 1.447.323,00 TL bedelli teminat bedelli mektuplarının verildiği, bu konuda da taraflar arasında bir ihtilafın olmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu teminat mektuplarının içeriği ve teminat mektuplarının verilmesine ilişkin olarak sözleşmenin 8. maddesindeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde; avans teminat mektubu olduğunun açıkça anlaşıldığı, buna göre bu mektupların ifaya bağlı teminat mektubu olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, proje sürecinde davacının yapacağı masraflara karşılık davalı tarafından davacıya ödenen masraf bedelinin teminatı olarak verilen ve avans teminat mektupları olduğu görülmektedir.
Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının kentsel dönüşüm projesi işini üstlendiği ve masrafların davalı tarafından karşılanacağı, ayrıca davacının kentsel dönüşüm alanında bulunan hak sahipleriyle davalı adına sözleşmeler imzalayacağı ancak bu sözleşmelerin imzalanmasından önce hak sahiplerine ödenmek üzere davalı tarafından teşvik priminin ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Nitekim sözleşmenin 2. maddesinde ” Tanımlar ” kısmında, teşvik ödemesinin, proje yürütme sürecinde, yapılacak uzlaşı sözleşmesi öncesi, taraflarca belirlenen koşullarda sözleşme yapacak olan hak sahiplerine davalı tarafından ödenecek karşılıksız ön ödemeyi ifade ettiği belirtilmiştir. Bu noktada davalı taraf davacının sözleşme süresince hak sahipleriyle tek bir uzlaşı sözleşmesinin dahi imzalanmasını sağlayamadığını ileri sürmüştür. Gerçekten dosya içeriğine göre, uzlaşı sözleşmesinin imzalanmadığı anlaşılmaktadır. Ancak sözleşmede hak sahipleriyle uzlaşı sözleşmesinin imzalanmasından önce davalı tarafından hak sahiplerine karşılıksız olarak ödenmek üzere davacıya teşvik prim ödemesi yapması gerektiğinin kararlaştırıldığı, bu konuda taraflar arasında bir kısım mail yazışmalarının olduğu, anılan yazışmaların içeriği değerlendirildiğinde, davacının uzlaşı sözleşmeleri için gerekli adımları attığı, arsa sahipleriyle ön görüşmeleri gerçekleştirdiği, niyet mektuplarını hazırladığı, ancak davalının uzlaşı sözleşmesinin imzalanmasından önce ödemesi gereken teşvik primine ilişkin hiçbir ödemesinin olmadığı ve uzlaşı sözleşmesinin teşvik prim ödemesi yapılmadığından imzalanamadığı kanaatine varılmış, aksi yöndeki davalı savunmasına itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Nitekim davacı tarafından davalıya gönderilen 23/11/2015 tarihli mail de kat karşılığı sözleşmenin son halinin izlenebilir formatta ekte olduğu ve davacıdan gelecek onay neticesinde kat karşılığı sözleşmenin sahada hak sahipleriyle paylaşılacağının belirtildiği, davalı tarafından aynı gün verilen cevabi mailde de 10.000,00 TL’lik teşvik prim ödemesinin ne olduğunun sözleşmeye yazılmadığının belirtildiği, davacı tarafından 23/12/2015 tarihli davalıya gönderilen mailde de, arsa sahibi olan kişinin adı açıkça belirtilerek 3 bağımsız bölüm için toplam 5.000,00 TL teşvik primi (fizibilitede her bir bağımsız bölüm için 10.000,00 TL belirlenmiş) ve bir bağımsız bölüm için 24 ay peşin kira yardımı, ki 1.500,00 TL’den 24 ay için 36.000,00 TL talep edildiği, her türlü konuda adı geçenle anlaşma sağlanmış olup, bütçe onayı ile noterde kat karşılığı sözleşme imzalanacağının bildirildiği, davalı tarafından aynı tarihte verilen cevabi (ekteki protokollere imza aşamasındaki arsa maliki sözleşme şartları) mailde de, protokollere hukuk departmanı tarafından uygunluk verildiği ve bu halleriyle sahadaki hak sahipleriyle paylaşılabileceğinin belirtildiği, ancak davalının uzlaşı sözleşmesi imzalanmadan önce hak sahiplerine ödenmek üzere herhangi bir teşvik primini davacı tarafa ödediğine ilişkin dekont, yazılı bir belge ibraz edilmediği gibi taraf defterlerinde de bu yönde herhangi bir kaydın olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca yine taraflar arasındaki mail yazışmaları içeriğinden sabit hizmet bedeline ilişkin olarak davalı tarafından yapılması gereken ödemelerin sözleşmede belirlenen dilimlerde gerçekleştirilmediği, gecikmeli olarak davacı tarafa ödeme yapıldığı ve davacının proje sürecinde kullanılmak üzere ek masraf istemesi nedeniyle taraflar arasında ihtilafın oluştuğu kanaatine varıldığı ve tarafların sözleşmenin feshine ilişkin herhangi bir bildirimlerinin veya ihtarlarının olmadığı, ancak gelinen aşamada sözleşmenin fiili olarak sonlandırıldığı tespit edilmiştir. Davalı tarafça sözleşme süresinin 18 ay olup, davanın açıldığı tarihe kadar 32 ay süre geçmesine rağmen, davacının edimlerini tamamlayamadığı ileri sürülmüş ise de, sözleşmenin süreye ilişkin 7.maddesinde, idareden kaynaklanan onay, kurum görüşü alınması gibi işlemleri ile beklenmeyen işlemlerden kaynaklanan gecikmelerin, sözleşme süresi olan 18 aya dahil olmayıp, sözleşmenin bu durumlarda geçen süre kadar uzamış kabul edileceğinin, ancak her halükarda sürenin 36. ayı geçemeyeceğinin, ayrıca bu durumların dışında işlerin tamamlanamaması halinde de tarafların karşılıklı görüşerek süre uzatımına gidebileceklerinin kararlaştırıldığı, sözleşmenin 23/07/2014 tarihinde imzalandığı, davanın 20/02/2017 tarihinde açıldığı, henüz azami süre 36 ayın dolmadığı, ayrıca yukarıda ifade edildiği üzere davacının elinde olmayan idareden kaynaklı olarak imar planlarının onayının reddedilmesi ve kentsel dönüşüm alanına dönüştürmeye ilişkin talebin idarede beklemede olması nedeniyle gecikme yaşandığı, ayrıca uzlaşı sözleşmelerinin imzalanamamasının da davalının yükümlülüğünde bulunan teşvik primlerinin ödenmemesinden kaynaklandığı açık olduğundan davalının bu yöndeki savunması da yerinde görülmemiştir.
Kaldı ki sözleşmenin 9. maddesinde feshin düzenlendiği ve taraflardan birinin, diğer tarafın bu sözleşme ve iş planı kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesinde gördüğü eksiklikleri ve bu eksikliklerin giderilmesini uygun bir süre vererek diğer tarafa ihbar edeceği, ihbar edilen tarafın bildirilen eksiklikleri 60 günden az olmamak üzere belirlenen makul bir süre içinde ikmal etmemesi veya edememesi durumunda, ihbar eden tarafın sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hakkının mevcut olup, sözleşmeden kaynaklanan her türlü fesih halinde sözleşmenin 9.3 ve 9.4 maddesindeki hükümler esas alınmak üzere feshin yapılacağının belirtildiği, anılan düzenleme çerçevesinde, taraflardan birinin, diğerine sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmediği veya eksik getirdiği ve bu eksikleri gidermesi gerektiği yönünde 60 günlük süreyi içeren bir ihtarının veya bildiriminin bulunmadığı, dolayısıyla sözleşmenin feshedilmediği ancak taraf iradelerinin sözleşmeyi devam ettirme yönünde olmadığı, başka bir deyişle tarafların iradesinin sözleşmenin sonlandırılmasına ilişkin olduğu sonucuna varılmıştır. Her ne kadar fesih bildirimi olmasa da taraflarca sözleşmenin devam ettirilemeyeceği anlaşıldığından mevcut haliyle tasfiyesi gerektiği kanaatine varılmış ve sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tarafların birbirlerinden aldıklarını iade etmeleri gerektiği kabul edilmiştir.
Davacı taraf, sabit hizmet bedeli karşılığında davalıya verdiği teminat mektuplarının bedelini istemektedir. Sabit hizmet bedeli, proje sürecinde davacı tarafından yapılacak masrafları ifade etmekte olup, yine sözleşmede bu bedelden davalının sorumlu olduğu ve karşılığında davacı tarafından teminat mektubu verileceğinin kararlaştırıldığı, bu gereklerin taraflarca yerine getirildiği, sözleşmenin tasfiyesi aşamasında verilenlerin iadesi gerektiği ilkesinden hareketle masrafların davalı tarafından üstlenildiği ve masraf karşılığı olarak ödenen (sabit hizmet bedeli) bedelin, proje yürütümü sırasında davacı tarafından sözleşme gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla harcandığı, sözleşmesel edimlerin büyük bir kısmının de yerine getirildiği, o halde, sözleşmedeki amacın gerçekleştirilmesi için yapılan masraf karşılığı verilen teminat mektuplarının artık davacıya iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Aksi halde davalının sebepsiz zenginleşmesinin olacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin 9.3 maddesinde, davacının 9.1 maddesine bağlı olarak bu sözleşme kapsamında sorumluluğu olan işleri tam ve zamanında yerine getirememesi veya davacının uzlaşı sözleşmesi performans değeri olarak belirlenmiş olan değerin (asgari 2/3’lük oran) altında kalıp, davalının işe devam etmeyeceğini beyan ettiği durumda, davalının, davacıya en az 60 günlük süre vermesi ve verilen sürenin sonunda davalı adına imzalanmış uzlaşı sözleşmelerinin davacıya veya onun bildireceği başka bir tüzel kişiye devretmesi gerektiği, ancak bu durumda davacının o güne kadar aldığı sabit hizmet bedellerini ve davalının sözleşme için yaptığı her türlü masrafı davacının ödemesi gerektiği ve davalının da teminat mektuplarını davacıya derhal iade etmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak davalının, anılan düzenlenme çerçevesinde, davacı tarafça edimlerin tam ve zamanında yerine getirilmediği ya da uzlaşı sözleşmelerinin performans değerinin altında kaldığı gerekçesiyle herhangi bir bildirimde bulunarak sözleşmede belirtildiği üzere 60 günlük süre tanınmadığı gibi işe devam etmeyeceğini yönünde herhangi bir beyanda veya bildirimde bulunmadığı görülmektedir. Kaldı ki uzlaşı sözleşmelerinin sözleşmede belirlenen performans değerinin altında kalmasının davalının teşvik primi ödemesi yapmamasından kaynaklandığı açık olduğu gibi davalı tarafından sözleşmenin bu hükmü çerçevesinde verilen bir sürenin olmadığı dikkate alındığında, somut olayda bu madde hükmünün uygulama yerinin olmadığı kabul edilmiş ve davalı tarafın sözleşmenin bu hükmüne göre teminat mektubunun iadesi koşullarının oluşmadığı yönündeki savunmasına da itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Teminat mektuplarının avans teminat mektubu niteliğinde olup, davacıya masraf olarak ödenen bedelin teminatı olarak verildiği, ancak bu masraflar sözleşmeye göre davalı tarafından üstlenildiği gibi masraf karşılığı olarak davacıya ödenen bu bedelin proje yürütümüne ilişkin harcamalarda kullanıldığı ve tarafların sözleşmeyi devam ettirme iradelerinin ortadan kalkması nedeniyle sözleşmenin tasfiyesinin gerektiğinin kabul edildiği ve bu doğrultuda tarafların birbirinden aldıklarını iade etmeleri gerektiği ilkesi çerçevesinde davacı tarafından davalıya verilen teminat mektuplarının davalı tarafça iade edilmesinin zorunlu olduğu ancak yargılama sırasında teminat mektuplarının davalı tarafından tazmin edildiği, bu haliyle davanın bedele dönüştüğü ve davacı vekilince beyan dilekçelerinde ayrıca 20/09/2018 tarihli celsede, teminat mektup bedellerinin ödenmesinin talep edildiği, faiz isteminde bulunulmadığı dikkate alınarak dava konusu olan 4 adet teminat mektubu bedeli 1.447.323,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1.447.323,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 98.866,33 TL nispi karar harcından, peşin yatırılan 24.716,66 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 74.149,67 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 67.369,69 TL TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 3.287,50 TL yargılama gideri ile 24.716,66 TL peşin harç, 31,40 TL başvuru harcı, 221,80 TL keşif harcı toplamı 28.257,36 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’nun yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.04/10/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 24.716,66 TL
Karar Harcı : 98.866,33 TL
Noksan Harç : 74.149,67 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 4.739,80 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 3.000,00 TL
Posta Giderleri : 287,50 TL