Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/856 E. 2020/196 K. 16.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/856
KARAR NO : 2020/196

DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ : 31/08/2016
KARAR TARİHİ : 16/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … yılında Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi olarak kurulduğunu, şirketin başlıca görevlerinin bağımsız denetim danışmanlık mali işler yönetimi ve eğitimi hizmetleri ifa ettiğini, müvekkilinin davalı … A.Ş ile 2014 yılında iş ortaklığı yapmaya başladığını, Mayıs 2015 yılından itibaren ise aktif olarak … A.Ş.’nin vergi Ar-ge danışmanlığı alanında …, …, …, … müşterilerine hizmet verdiğini, ayrıca davalı şirketin Türkiye’deki müşteri olan … adlı firmalarında mali işler yönetimi alanında hizmet verdiğini, müvekkilinin vermiş bulunduğu hizmetler ile ilgili olarak muhtelif tarihlerde 8 adet serbest meslek makbuzu düzenleyerek gönderildiğini, gönderilin SMK’ larının hiçbirisine itiraz edilmediğini, ancak hiçbir ödemenin yapılmaması üzerine … 2. Noterliği vasıtası ile birikmiş 204.685,81 TL tutarındaki alacaklarının ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde ödenmesi talep edildiğini, davalının … 51. Noterliğinin … tarih … yevmiye sayılı ihtarı ile gönderilmiş bulunan SMK ‘larının tutarına esas teşkil eden ve iş başına çalışma saatleri ile bu çalışmaları gerçekleştiren ve bu kişilerin saatlik çalışma ücretleri hususundaki çekinceleri olduğundan makbuzlar karşılığı olan toplam bedeli kabul etmedikleri yönünde beyanda bulunduklarını, davalının ikinci olarak … 51. Noterliğinin …tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesinde müvekkili tarafından verilen hizmetlere ilişkin adam/saat/birim ücretlerinin gerçekçi olmadığını, aynı zamanda müşterilerine verileceği vaat edilen bir kısım hizmetlerin tamamlanmamış olduğunu, bu nedenle gönderilen faturaların bir kısmının şartlı olarak kabul edildiğini, kalan kısmın ise kabul edilmediği yününde beyanda bulunduklarını, ayrıca kabul edilen bedelin farkı olarak 2.172,00 TL bir faturanın daha düzenlenmesi ile birlikte kayıtsal sürecin tamamlanacağını, toplam fatura bedeli olan 204.685.81 TL’den kalan 128.035.81 TL alacağı kabul ettiklerini bakiye kısmı kabul etmedikleri yününde beyanda bulunduklarını, müvekkilinin tüm edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalının müvekkili ile yapmış bulunduğu çalışmayı kabul ettiklerini ve hizmeti aldıklarını ancak tahakkuk eden bedeli ödemekten imtina ettiklerini, müvekkili tarafından tahakkuk ettirilmiş bulunan serbest meslek kazanç makbuzları ile ilgili olarak davalı tarafından yasal süresinde herhangi bir itirazlarının bulunmadığını ve dolayısı ile içeriğini kabul ettiklerini, tüm bu nedenlerden dolayı fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla davalarının kabulünü, davalının müvekkilinin verdiği uluslararası finansal raporlama standartlarına göre (UFRS) raporlama ve denetim hizmetini verdiği dikkate alındığında haklı davalarının kabulü ile davalı … danışmanlık bağımsız denetim ve … AŞ’nin faturaya konu toplam 204.685,81 TL den kalan bakiye 128.035,81 TL alacaklarından şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000,00 TL hizmetin verildiği tarihten itibaren ticari avans faizi ile birlikte ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/ Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası mı kısmi dava mı olduğunu açıklamadığını, şimdilik 20.000,00 TL olarak talep ettiklerini, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için davanın açıldığı tarih itibari ile uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenmemesi gerektiğini, davacının alacak tutarının açıkça belirli olduğundan belirsiz alacak davası açmasının kanuna aykırı bulunduğunu, davacının 2015 yılından itibaren davalı şirketin müşterilerine hizmet verdiğini, ayrıca davalı şirketin ortağının Türkiye’deki müşterilerine mali müşavirlik hizmeti verdiklerini, bu hizmetler karşılığında faturalar düzenlendiğini, faturaların teslim alınmasına rağmen itiraz edilmediğini, bu nedenle dava ikame ettiklerine ilişkin beyanda bulunduklarından davacının bu tür iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve haksız davanın reddi gerektiğini, davacı ile müvekkili şirketin müşterilerine UFRS (Uluslararası finansal raporlama standartları) ve kamu gözetim kurum (KGK) kapsamında denetim ve raporlama hizmetleri verdiklerini, müvekkili ile davacı şirket KGK kapsamında yapacağı bağımsız denetim ve raporlama çalışmalarını davacı ile birlikte yapmak hususunda anlaştıklarını, davacının müvekkili nezdinde 11.06.2015 tarihinde baş denetçi olarak işe giriş işlemlerini gerçekleştirdiklerini, davacının üzerine almış bulunduğu işleri süresinde eksiksiz olarak yapmayarak görevi kötüye kullandığını, haksız olarak hak ettiğinden fazlası için talep de bulunduğunu, davacının tanzim ettiği faturaların bir kısmının 21.04.2016 tarihli ihtarname ekinde gönderildiğini, davacının belirttiği faturadaki dayanak yaptığı iş başına çalışma saatleri ile işte çalışılan kişi sayısı açısından taraflar arasında bir mutabakatın bulunmadığını, davacının bu konuda uyarılmasına rağmen davacının kendi inisiyatifine göre fatura düzenlediğini, davacının verdiği hizmetler ve hizmetlerin adam/saat birim ücretleri teknik verileme göre uygun olarak hesaplandığını davacının verdiği hizmetin karşılığı olarak 76.650,00 TL bedel davacı hesabına ödendiğini, ayrıca fark faturası kesilmesi halinde 2.172,000 TL bedel daha ödenmesi ile sürecin tamamlanacağı başkaca bir borcunun bulunmadığının ihtarname ile bildirildiğini, tüm bu nedenlerden dolayı davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının öncelikle usulden reddini, aksi halde esastan reddini, yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, taraflar arasındaki anlaşmaya dayalı olarak davacı tarafından, Mayıs 2015 tarihinden itibaren davalının vergi ve Ar-ge Danışmanlığı alanında hizmet verdiği müşterilerine ve müşteri potansiyeli taşıyan müşteri adaylarına denetim ve mali işler alanlarında ve de davalının iş ortağı olduğu beyan edilen … A.Ş. ‘nin Türkiye’deki müşterilerine mali işler yönetimi alanında hizmet verildiğinden bahisle düzenlenen serbest meslek makbuzlarının ödenmemesi nedenine dayalı alacak istemine ilişkindir.
Deliller toplanmış, konusunda uzman bilirkişilerden raporlar alınmıştır.
… Ticaret Sicil Müdürlüğü, … Esnaf ve Sanatkarlar Odalar Birliği ve de … Vergi Dairesi Müdürlüğü yazı cevapları celp edilip incelenmiştir.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Davacı mali müşavir olup, denetim ve mali işler alanlarında hizmet verdiğini beyan etmiştir.Davacı serbest meslek erbabı olup, zaten bu kapsamda serbest meslek makbuzu düzenlemektedir.Davalı taraf tacir ise de davacı tacir değildir.(Benzer yönde; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/10/2018 gün ve 2016/2371 E.-2018/8969 K., Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi 2020/646 esas, 2020/378 karar sayılı, 23.03.2020 günlü ve Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi 2020/36 esas, 2020/38 karar sayılı, 06.01.2020 günlü kararları.)
TTK hükümlerine göre, nisbi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir.Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur.Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemez.
Davacının iddiası, dava konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
HMK 114. Maddesinde; Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği açıklanmakla, iş bu davanın mahkememizin görev alanında bulunmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu kanaatine varılarak, davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının davasının DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
HMK 331/2 maddesi gereğince yargılama gideri, harç ve vekalet ücretlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesi için başvurulmadığı taktirde harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda ek karar yazılmasına,
Süresi içinde gönderilmesi için başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılacağı hususunun ihtarına,
Dair davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.16/06/2020

Katip …
(e-imza)

Hakim …
(e-imza)