Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/827 E. 2018/139 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/827
KARAR NO : 2018/139

DAVA : Maddi-Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/08/2016
KARAR TARİHİ : 15/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan Maddi-Manevi Tazminat
davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında, müvekkilinin sermaye arttırım suretiyle ihraç edeceği paylarının … A.Ş … (…) işlem görmesi için davalının vereceği danışmanlık hizmetini düzenleyen ”Piyasa Danışmanlığı Anlaşmasının” akdedildiğini, davalının, müvekkilinin menfaatlerini gözetmek yerine edindiği bilgileri kendi menfaatine kullanmak suretiyle sözleşmeye aykırı davrandığını bu nedenle müvekkilince bu sözleşmenin feshedildiğini ve davalının … A.Ş nezdinde şikayet edildiğini, yapılan inceleme sonucu danışmanlık yetkisinin iptal edildiğini, müvekkili şirketin hisselerinin %20’sinin borsaya kota edilmiş bir şirket olduğunu ve aralarındaki sözleşme çerçevesinde davalıdan danışmanlık hizmeti aldığını, ayrıca davalının müvekkilinin hissedarı konumunda bulunduğunu, piyasa danışmalığı yapan bir şirketin aynı zamanda hizmet verdiği şirketin hissedarı olabildiğini, buna yasal bir engelin olmadığını, ancak davalının danışmanlık görevi gereği müvekkili şirketin hisselerinin %80’lik kısmının satılacağı bilgisini öğrendiğini, hisselerini çok yüksek fiyattan satma talebinin kabul görmemesi üzerine derhal stratejik hisse alımları yaptığını, böylece müvekkili şirketin hem … şirketine satışını hem de ikinci ulusal pazara geçişini engellediğini, müvekkilince 18.08.2015 tarihinde 2. ulusal pazara geçiş için … A.Ş’ye yazılı başvuru yapıldığını ve bu durumun Kamuyu Aydınlatma Platformunda ilan edildiğini, bu sırada Amerika’da mukim … isimli firmanın müvekkili şirketin büyük ortaklarının hisselerini satın almak istediklerini, bu durumun 17.06.2015 tarihinde KAP’ta duyurulduğunu, davalının bu tekliften haberdar olup kendi hisselerini de bu firmaya satmak istediğini, ancak müvekkili şirket hisseleri için teklif edilen bedelin çok üstünde bir bedel talep ettiğinden görüşmelerden sonuç alınamadığını, ABD’li firmanın davalının bu davranışlarından tedirgin olup, müvekkili şirket ile görüşmelerini askıya aldığını, şirketin ikinci ulusal pazara geçişi halinde sahip olduğu hisselerin değerinin düşeceğini bilen davalının, müvekkilinin ikinci ulusal pazara geçişini engellemek için piyasadan hisse toplayarak müvekkilinin şirketteki hisse oranını toplamda %10,4’e yükselttiğini, bu alımlar neticesinde kasıtlı olarak müvekkili şirketin halka açıklık oranını %10’un altına düşürdüğünü, bu eyleminin 2. ulusal pazara geçiş için en az %10’luk halka açıklık kriterinin sağlanmasına engel olup başvurunun reddedilmesi neticesi doğurduğunu, bundan dolayı Amerikalı şirketin hakla açık olmayan %80’lik payları satın almaktan vazgeçtiğini ve şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını, davalının piyasa danışmanlığı sözleşmesine aykırı davrandığını, davalının haksız eylemleri neticesinde üç açıdan maddi zararın doğduğunu, bunlardan ilkinin Amerikalı firmanın 19.10.2015 tarihinde %80’lik hisseyi almaktan vazgeçmesinden dolayı şirketin piyasa değerindeki artıştan mahrum kalınmasına ilişkin olduğunu, ikinci olarak da müvekkilinin ikinci ulusal pazara geçiş için yaptığı hazırlıklar kapsamındaki masraflar nedeniyle zararının doğduğunu, diğer zararın da Amerikan şirketiyle görüşmelerin sona ermesinden sonra bu şirketin müvekkilinden ürün siparişinde bulunmamasından kaynaklandığını, zira daha önceden müvekkiline yaklaşık 110.000 USD’lik sipariş verdiğini, ayrıca şirketin manevi olarak da zarara uğratıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50.000,00 TL maddi, 500.000,000 TL manevi zararın davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın niteliği gereği HMK. 107. maddesine dayalı olarak belirsiz alacak davası şeklinde ikame edilemeyeceği, müvekkiline husumetin düşmediğini, zira taraflar arasında akdedilen piyasa danışmanlığı sözleşmesinin davacı şirketin hakim ortaklarının pay satışına ilişkin hizmeti kapsamadığını, Amerika’daki firma ile şirketin ana ortaklarına ait payların satışına ilişkin görüşme sürecinin yönetenin … A.Ş olduğunu, dolayısıyla Amerika’da mukim firmanın şirketin hakim ortaklarına ait payları satın almaktan vazgeçmesi nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın müvekkilinden istenmesinin mümkün bulunmadığını, davacının, kendisine ait olmayan, halka açık paylardan %10’una sahip olan müvekkilinin, davacı şirket ana ortaklarının hisselerinin satışına engel olduğunu iddia etmesinin yerinde bulunmadığını, ana ortakların sadece kendilerine ait %80 payın üzerinde tasarruf yetkilerinin olup, müvekkilinin elindeki pay senetlerinin ana paydaşların satış görüşmelerinin konusunu oluşturmadığını, müvekkili şirketin davacı şirketin sermayesindeki yaklaşık %10 pay sahibi olup bu payları yatırım amaçlı borsadan satın aldığını ve sahip olduğu paylar üzerinde dilediği gibi tasarruf yetkisinin olduğunu, davacının ikinci ulusal pazar başvurusunu 18.08.2015 tarihinde yaptığını ve müvekkilinin pay alımlarını ikinci ulusal pazara başvurunun hemen öncesinde veya sonrasında olmayıp, davacı şirketin halka arzedildiği 2014 yılı Şubat ayından dava tarihine kadar genel ortalamasının %8-10 aralığında olduğunu, %20 payını halka arzetmiş bir şirketin ikinci ulusal pazara hangi şartları ikmal ederek başvurabilecekleri yasal mevzuatta açıklanmış olup bu şartlar sağlanmadan 2. ulusal pazara geçişinin mümkün olmadığını, davacının ulusal pazara geçiş için halka açıklık oranını %25’e çıkardığı ve masraf yapmak zorunda olduğu iddiasının doğru olmadığını, ayrıca 2. ulusal pazara geçiş için %25’lik halka açıklık oranının da yeterli bir kriter olmayıp ayrıca halka arzedilen malların piyasa değerinin asgari 25.000.000,00 TL olması gerektiğini, başka bir deyişle pay başına borsa fiyatının 26,67 TL seviyesinde bulunması gerektiğini, davacının pay senetlerinin borsa değerinin 26,67 TL seviyesini yakalayamadığından ikinci ulusal pazara geçemediğini, bu hususun müvekkilinin eylemiyle bir ilgisi olmadığını, davacının şikayeti üzerine müvekkilinin savunması dahi alınmadan hatalı tanzim edilen bir rapor neticesinde piyasa danışmanlığı yetkisinin iptal edildiğini ve piyasadan çıkarıldığını ve müvekkilinin disiplin komitesine sevk edildiğini, müvekkilince bu karara SPK nezdinde itiraz edildiğini, ayrıca … A.Ş tarafından verilen karara da itiraz edildiğini, Sermaye Piyasası Kurulunun yaptığı denetim sonucunda müvekkilinin mevzuata aykırı bir fiilinin tespit edilmediğini ve … Disiplin Kurulunca SPK’nın kararının beklenmesine ve diğer hususlarda ceza tayinine mahal olmadığına karar verildiğini, davacının manevi tazminat isteminin de yersiz bulunduğunu belirterek haksız olarak açılan maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Taraflar arasında imzalanan Piyasa Danışmalığı Sözleşmesi, davacı ile dava dışı … A.Ş arasında akdedilen Finansal Yatırım Danışmanlık Sözleşmesi, … A.Ş nezdinde bulunan davalı şirket hakkındaki şikayet dosyası ve bu konuda alınan kararlar, Amerika’da mukim firma ile davacı arasında imzalanan iyiniyet mektubu ve bu şirket ile yapılan tüm yazışmalar teklif ve bu tekliflere karşı verilen cevaplar, Kamuyu Aydınlatma Platformunda yayınlanan ilan ve duyurular ve dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiş, tüm dosya kapsamı üzerinde uzman bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yaptırılarak rapor alınmış, tüm deliller toplanmıştır.
Dava, taraflar arasında akdedilen Piyasa Danışmanlığı Sözleşmesine aykırı davranılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalının sözleşmeye aykırı eylemi sonucunda Amerika’da mukim şirketin, davacı şirketin ana ortaklarının %80’lik payını almaktan vazgeçmesi nedeniyle şirketin piyasa değerindeki artıştan mahrum kaldığını, ikinci ulusal pazara geçiş için yaptığı masraflar nedeniyle zarara uğradığını, ayrıca Amerika’daki firmanın satıştan vazgeçmesinden sonra ürün siparişinde bulunmamasından kaynaklı maddi zararını olduğunu, ayrıca şirketin itibarının sarsılması nedeniyle manevi zararının doğduğunu ve bu zararların davalıdan tahsili gerektiğini ileri sürmüş, davalı ise, şirketin hakim hissedarlarının %80’lik payının satış görüşmelerinin taraflar arasında akdedilen Piyasa Danışmanlığı Sözleşmesinin konusunu oluşturmadığını, bu pay satışlarıyla ilgili hizmetin … A.Ş tarafından verildiğini, ikinci ulusal pazara geçiş için davacının yaptığı masrafların yasal mevzuattan kaynaklandığını, bunun dışında davacının yaptığı masraflardan davalının sorumlu tutulamayacağını, Amerika’daki şirketin yeniden ürün siparişi vermemesinin davacının eylemlerinden kaynaklanmış olduğunu, manevi tazminat isteminin de yersiz bulunup davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davacı şirket tarafından, davalının Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığına şikayet edildiği ve davalının Piyasa Danışmanlığı Yetki belgesinin iptal edildiği anlaşılsa da, daha sonra davalı tarafından yapılan itiraz üzerine yapılan araştırma ve düzenlenen denetim raporlarından davalının Sermaye Piyasası mevzuatına aykırı bir işleminin olmadığının saptandığı ve kararın … A.Ş’ye bildirildiği ve … A.Ş Disiplin Kurulunca alınan kararlar doğrultusunda daha önce verilen cezaların kaldırıldığı tespit edilmiştir.
Tarafların iddia ve savunması doğrultusunda dosyadaki tüm belgeler üzerinde inceleme yaptırılarak uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmış, 07.11.2017 tarihli bu raporun dosya kapsamıyla uyumlu gerekçeli ve denetime olanaklı olması nedeniyle mahkememizce benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasında 04.09.2012 tarihli iki yıl süreli Piyasa Danışmanlığı Anlaşması imzalanmıştır. Sözleşmenin konusu, davacının sermaye arttırımı suretiyle ihraç edeceği paylarının … (yeni ünvanı … A.Ş) … (…) işlem görmesi için davalı tarafından piyasa danışmanlığı hizmeti verilmesine ilişkin olduğu ve sözleşmenin 2. maddesinde, davalının vereceği hizmetin tanımlandığı, buna göre, davalı şirketin davacı paylarının … listesine kabulü, öncesinde ve başvuru için gerekli hazırlıkların tamamlanmasında davacı şirkete yardımcı olacağı ve başvuru esnasında borsaya iletilen ve kamuya açıklanan bilgi ve belgelerin doğruluğunun davacıyla birlikte onaylanması, sermaye arttırımı sonrasında ihraç edeceği payların … listesine kabul başvurusunda borsaya sunulacak belgelerin beyan ve şirket raporunun hazırlanıp onaylanması ve sermaye arttırımı sonrasında ihraç edilen payların …’e kabulünden sonra … ve Borsa düzenlemelerine uyum konusunda yardımcı olunmasına ilişkin olduğu görülmektedir. Sözleşmenin 4. maddesinde ayrıca davalının yükümlülüklerinin belirtildiği görülmektedir. Ayrıca piyasa danışmalığı ile ilgili olarak … A.Ş genel müdürlüğü tarafından anılan dönemde yürürlükte bulunan 08.09.2015 tarihli piyasa danışmanlığı görevine ilişkin uygulama usulü ve esasları yönergesinin bulunduğu ve bu yönergede de aracı kurumların görev ve sorumluluklarının düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin piyasa danışmanlığı çerçevesinde sermaye arttırımı yoluyla elde edilen ve ihraç edilecek 750.000,00 TL nominal değerli payların … listesine kabulü için 30.05.2013 tarihinde … A.Ş’ye başvuruda bulunduğu ve … A.Ş Yönetim Kurulunca başvurunun uygun olduğu ve davacı şirketin ikinci piyasa işlemleri sırasında davalı aracı kurumun piyasa yapıcı olarak atanması yönünde karar alındığı anlaşılmıştır.
Davacı şirketin mevcut sermayesini temsil eden payların A ve B grubuna ayrıldığı, A grubu payların imtiyazlı olduğu, imtiyazlı A grubu payların %80’inin …’a %20 oranındaki kısmının da …’ya ait olduğunu, şirketin 13.09.2013 tarihli yönetim kurulu kararıyla halka arz kararı alındığı ve buna göre 3.000.000,00 TL olan sermayenin 3.750.000,00 TL’ye arttırılıp, arttırılan 750.000,00 TL nominal değerli payların halka arzedilmesine karar verildiği ve sermaye arttırımı yoluyla halka arzedilecek payların, halka arz sonrası oluşması beklenen çıkarılmış sermaye oranının %20 olacağı ve şirketin halka arza aracılık işlemlerinin gerçekleştirilmesi için taraflar arasında 11.09.2013 tarihli sözleşmenin imzalandığı ve bu sözleşmeye istinaden 27.02.2014-28.02.2014 tarihleri arasında 2 iş günü süreyle 1 TL nominal payın 8,36 TL’den satışa sunulduğu ve bu hususun 21.02.2014 tarihinde KAP’ta açıklandığı anlaşılmıştır. Bu işlemlerin davalı şirketin aracılığıyla sağlandığı ve davalı tarafından, satılmayan kısmın tamamının satış süresi sonunda bedeli tam ve nakden ödenerek satın alınacağı taahhüdünde bulunulduğu anlaşılmıştır.
Bunun dışında taraflar arasında 10.10.2013 tarihli Piyasa Yapıcılık Sözleşmesi akdedilmiş ve davacı şirketin 28.02.2014 tarihinde … Birincil Piyasasında 750.000,00 TL nominal değerli paylarının 8,36 TL’den halka arzedilerek 06.03.2014 tarihinden itibaren GİP’te işlem görmeye başladığı, davalının bu paylardan 313.770 adet pay senedi aldığı ve bu miktarın şirketin 3.750.000,00 TL sermayesinin yaklaşık %8,37’sine karşılık geldiği, davalının piyasa yapıcı olarak davacı şirketin pay işlem sırasında sürekli olarak piyasaya iletilecek emirleri karşılamak amacıyla alış ve satış işlemleri yapma yükümlülüğünün bulunduğu ve bu çerçevede davacının paylarına sahip olması ya da kendi portföyünde bulundurmasının piyasa yapıcılığı görevinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıktığı, davacının halka arzedilen hisse adedinin 750.000 adet olup, arttırılan sermayenin %20’sine karşılık geldiği davalının halka arz sırasında satın aldığı pay senetlerinin bulunduğu, davacının 18.08.2015 tarihinde … A.Ş’ye başvurduğu ve 06.03.2014 tarihinden itibaren …’te işlem göre paylarının ikinci ulusal pazara geçmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını talep ettiği, aynı tarihte bu hususun …’ta açıklandığı ve bu tarih itibariyle davalı şirketin elinde 348.724 adet davacı pay senedi bulunmakta olup, bunun sermayeye oranının %9,30 olduğu tespit edilmiştir.
Davacı şirket ile dava dışı … A.Ş arasında 08.07.2014 tarihli Finansal Danışmanlık Sözleşmesinin akdedildiği, bu sözleşmenin, davacı şirketin hisselerinin bir kısmının ya da tamamının devrine ilişkin bulunduğu, ayrıca şirketin hissedarlarına danışmanlık hizmeti sunmayı da içerdiği, anılan sözleşme çerçevesinde, davacı şirketin hakim ortaklarının şirket paylarının tamamının satılması amacıyla alıcı olan Amerika’da kurulu şirketle … A.Ş ile birlikte görüşme yaptıkları ancak satış işlemlerinin olumsuz sonuçlandığı anlaşılmıştır. Hisseleri satın alacak yabancı firmanın satış için ileri sürdüğü teklif ve koşullar dikkate alındığında, davacı şirketin %80’ine sahip hakim ortaklardan, sermaye artışı ile borsada yatırımcılara satılan halka açık %20’lik payların satışının sağlanmak suretiyle sermayenin en az %97’sini temsil eden payların kendisine satışının sağlanması ve bunun da %80’lik pay satışının gerçekleşmesi için ön koşul olarak ileri sürdüğü, esasında bunun anlamının, davacı şirketin borsa dışına çıkarılmasına ilişkin bulunduğu, nitekim yapılan satım görüşmelerinden sonra piyasa yapıcı konumunda bulunan davalı şirketin elindeki payların satın alınmak üzere harekete geçildiği ancak davalı şirket tarafından, şirketteki payların satma amacında olunmadığının, davacı şirketin de borsa kotundan çıkmaması gerektiğinin, elinde bulunan pay senetlerinin 20 TL birim fiyat ile satılabilir hale gelmesinin mümkün bulunduğunun davacıya bildirildiği, dolayısıyla davalı tarafın elindeki payların bir kısmını satarak %10’un altına indirmeyi kabul etmediği, anılan tarih itibariyle davalı elindeki payların toplam sermayenin yaklaşık %10,04’üne tekabül ettiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen piyasa danışmanlığı sözleşmesinin amacının ve konusunun, davacı şirketin … A.Ş’de Gelişen İşletmeler Piyasasında ikinci ulusal pazara girmesinin sağlanmasına ilişkin bulunduğu, yabancı şirketin, davacı şirket hakim ortaklarının elinde bulunan %80’lik payı alması halinde şirketi borsadan çıkaracağının açık olduğu, davalının %10,04’lük payını satmayı kabul etmemesinin taraflar arasında akdedilen piyasa danışmanlık sözleşmesine aykırılık teşkil etmediği, esasında davacı şirketin hakim ortaklarının %80’lik payının ABD’de kurulu şirkete satılması işleminin davacı ile dava dışı … A.Ş arasında akdedilen sözleşmenin konusu olduğu, piyasa yapıcı konumunda bulunan davalının, davacı şirketin borsaya geçişini sağlamakla yükümlü olduğu, şirkette hissedar olmasının mevzuata aykırı bir yön taşımadığı, davacı şirket hissedarlarının %80’lik payını yurtdışında kurulu şirkete satmak için yaptıkları görüşmelerin olumsuz sonuçlanmasının davalının elindeki payları satmak istememesiyle doğrudan bir bağının bulunmadığı, dosyaya sunulan deliller ve yapılan yazışmalar, e-posta içeriklerine göre Amerika’da kurulu yabancı şirketin, şirket değerini 13.5 milyon USD karşılığı olan 34.9 milyon TL olarak belirlemek istediği, satıcı olan hakim hissedarların ise ilk teklifte ileri sürülen 13.5 milyon USD’nin satış tarihindeki, daha yüksek olan kurdan TL’ye çevrilmesi talebinde bulunduğu, ayrıca yabancı şirketin teklifinin, oy hakkının en az %97’sini temsil eden payların kendisine devrinin sağlanması koşuluyla geçerli olduğununu ileri sürdüğü, davalı şirketin elindeki payları da aynı fiyattan kendisine satılmasının sağlanmasını talep ettiği, hakim hissedarların razı olduğu birim satış bedeli 9.307 TL olup, davalının elinde bulunan payların da bu fiyattan satın almak istemesi nedeniyle davacı şirket hisselerinin satışı konusunda anlaşmaya varılamadığı, davacı şirketin … piyasasında, piyasa yapıcısı olan davalının borsada sürekli olarak iletilecekleri emirleri karşılamak amacıyla alış ve satış işlemi yapma yükümlülüğünün bulunduğu, davacı şirketin paylarını kendi portföyünde bulundurmasının, yaptığı bu işin doğal bir sonucu olduğu, piyasa danışmanlarının danışmanlık hizmetli verdikleri şirketlerin hisselerini satın alıp alamayacakları, en fazla hangi miktar ya da paya sahip olabilecekleri hususunda mevzuatta bir düzenlemenin olmadığı, davacı şirketin ortağı konumunda bulunan davalının, şirket sermayesinin %10’una sahip olmasından dolayı şirket hakim ortaklarıyla kendisi arasındaki çıkar çatışması olması halinde pay satışı yaparak, paylarını bu oranın altına düşürmek gibi bir yükümlülüğünün bulunmadığı, esasında davalı şirketin elindeki payları satmış olması halinde, bu payların büyük ortaklara geçeceği ve halka arzedilen payların yine azalacağı, dolayısıyla sermaye piyasası ve borsa mevzuatına göre davacının ikinci ulusal pazara geçişinin zorlaşacağı, dosyada mevcut bulunan 20.06.2016 tarihli SPK Denetim Raporunda şirket paylarının, borsanın ikinci ulusal pazarında işlem görebilmesi için yapılan başvurunun ertelenmesinin ve Amerika’da kurulu … şirketiyle sürdürülen görüşmelerin sona erdirilmesinin şirket pay fiyatı üzerinde önemli bir etkisinin bulunmadığının açıklandığı, ayrıca davacı şirket tarafından ikinci ulusal pazara geçiş başvurusunun ertelendiği yönünde …’ta yapılan açıklamadan sonraki seanslara bakıldığında şirketin pay fiyatında dikkate değer bir düşüşün bulunmadığının anlaşıldığı, dolayısıyla davacı şirketin hakim ortakların %80’lik payının … firmasına satışının davalı tarafından engellendiği ve davacı şirketin değerinde düşüş yaşandığı iddiasının yerinde bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Ulusal pazara geçişte aranan şartlara ilişkin genelgeye göre başvuruda bulunan şirketin paylarının … piyasasında en az bir yıl işlem görmesi, ikinci ulusal pazarda işlem görmesi için yapılan başvurunun başvuru tarihine kadar ihraç edilmiş bu tür menkul kıymetlerin tamamını kapsayacak şekilde yapılmış olması, halka arzedilen payların sermayeye oranının en az %15 olan ortaklıklar için bu payların piyasa değerinin 7.5 milyon TL olması gerektiği, davacı şirketin halka arzedilen hisse adedine göre sermayesinin %20’sine karşılık geldiği ve ikinci ulusal pazara geçiş koşuluna sahip bulunduğu ancak fiili dolaşımdaki paylar hesaplanırken şirket sermayesinin %10 ve daha fazlasına sahip olan gerçek ve tüzel kişi ortakların sahip olduğu payların fiili dolaşımdaki pay oranı tanımı dışında tutulması gerektiği, davacı şirketin paylarının satışı konusunda anlaşma sağlanamayan en son toplantının yapıldığı 02.09.2015 tarihinde davalının davacı şirkette sahip olduğu hisse adedinin 373.918 adet ve toplam şirket sermayesine oranının %9,96 miktarında bulunduğu, sonrasında %10,04 sınırına geldiği ve aynı gün …’ta açıklamanın yapıldığı, davalının elinde bulunan payları satmaması nedeniyle davacının zarara uğradığının iddia edilemeyeceği, pay sahibi olarak kendi payları üzerinde tasarruf yetkisinin bulunduğu, sermaye piyasası mevzuatında aksine bir düzenleme olmadığı, davalının bu eyleminin taraflar arasında akdedilen sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğinin kabul edilemeyeceği, davacının maddi tazminat isteminin yerinde bulunmadığı kabul edilmiştir.
Davacı taraf maddi tazminat istemini 3 kaleme dayandırmış ve bunların, şirketin hakim ortaklarının hisselerini … firmasına satışının engellenmesi nedeniyle şirketin değerinde düşüş yaşanması, ulusal pazara düşüş için yapılan masrafların olması, ayrıca … firmasının satım görüşmelerinin olumsuz sonuçlanmasından sonra yeniden sipariş vermemesinden kaynaklandığını ileri sürmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere satış görüşmelerinin olumsuz sonuçlanmasından sonra şirketin değerinde herhangi bir düşüş yaşanmadığı, ulusal pazara geçiş için yapılan masrafların mevzuat gereği yapılması gereken masraflar olup taraflar arasındaki sözleşmede bu masrafların davalı tarafından karşılanacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin olmadığı, ayrıca yurtdışındaki firmanın ürün siparişi vermemesinden kaynaklı bir zarar olduğu kanıtlanamadığı gibi bir an için böyle bir zararın olduğu kabul edildiğinde dahi adı geçen firmanın şirketi satın almaktan vazgeçmesi ile davalının eylemi arasında bir illiyet bağı bulunduğunu kanıtlar bir delilin sunulmadığı davacının bu zarar kalemine ilişkin isteminin de yerinde bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen Piyasa Danışmanlığı Sözleşmesi hükümlerinin davalı tarafından ihlal edilmediği, davalının sözleşmeye ya da mevzuata aykırı bir davranışının bulunmadığı, davacının herhangi bir zarara uğradığı kanıtlanamadığı gibi zarar olduğu kabul edildiğinde dahi bunun sorumlusunun davalı şirket olmadığı, davacının maddi tazminat isteminin yerinde bulunmadığı, ayrıca manevi tazminat için gerekli koşulların da somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmakla yerinde bulunmayan davanın reddi gerektiği kabul edilmiştir.
Kural olarak, her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerekir ise de, yargılama sırasında davacı şirketin Almanya’da kurulu … şirketine satıldığı, anılan şirket ile 21.12.2016 tarihinde anlaşma imzalandığı ve bu hususun aynı tarihte …’ta ilan edildiği ve dosyada mevcut raporda açıklandığı üzere şirketin %80 oranındaki kısmına tekabül eden 3 milyon adet payın kapanış sonrası fiyat uyarlamalarına tabi olmak kaydıyla 12.113.400 EURO bedel ile satıldığı, toplam hisse devir bedelinin 21.12.2016 tarihi itibariyle TL karşılığının yaklaşık 44.177.569,80 TL her pay alım bedelinin de 14.7259 TL’ye tekabül ettiği ve pay devri işleminin 31.01.2017 tarihinde tamamlandığı, satış bedelinin nakden ve peşin olarak ödendiği ve anılan tarih itibariyle satış bedelinin 50.046.118,92 TL’ye karşılık geldiğinin KAP’ta kamuoyuna duyurulduğunu, buna göre şirketin %80 oranındaki sermayesine sahip hakim ortaklar ile davalının da aralarında bulunduğu, diğer ortakların sahip olduğu şirket sermayesinin %100’ünü temsil eden paylarının tamamen devri karşılığında elde edilecek satış bedeli 34.900.000 TL iken bu defa toplam sermayenin %80,6474’ünü payların devri karşılığında 31.01.2017 tarihi itibariyle 12.211.433,72 EURO karşılığı 50.046.118,92 TL’nin tahsil edildiği dikkate alındığında Amerika’da kurulu firmaya yapılması planlanan hisse satışının 02.09.2015 tarihinde davalı şirketin elinde bulunan halka açık payların satış fiyatında anlaşma sağlanamaması nedeniyle gerçekleşmemesinden dolayı davacı şirketin piyasa değerinde herhangi bir azalma olmadığı gibi daha sonra Almanya’da kurulu … yapılan satışla daha fazla kazanç elde edildiği sabit olmakla yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcının, peşin yatırılan 9.392,63 TL harcın mahsubu ile bakiye 9.356,73 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacılara iadesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/4 maddesi gereğince reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.850,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/4 maddesi gereğince reddedilen manevi tazminat yönünden hesaplanan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 113,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi üzerine yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … ve davalı vekili Av. …’nun taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.15/02/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …