Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/756 E. 2018/190 K. 01.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/756
KARAR NO : 2018/190

DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 15/07/2016
KARAR TARİHİ : 01/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 15.06.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında hazirun cetvelinin TTK. 445. maddesine aykırı teşekkül ettirildiğini, zira şirketin sermayesinin 7.600.000,00 TL olduğunu, 2010 yılına ilişkin 23.06.2011 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağında 7.600.000,00 TL’lik hisse senedinin tamamının ihraç edildiğini ve hamiline yazılı hisse senetlerinin tamamına sahip hissedarların toplantıya iştirak ettiklerinin bildirildiğini, şirketin 2011-2012 ve 2013 yılına ilişkin 19.06.2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağında da aynı hususların yazılı olduğunu, müvekkilinin şirket ortağı olduğu halde ihraç edilen hisse senetlerinin kendisine teslim edilmediğini, şirketin yönetim kurulu başkanı ve müvekkilinin babası olan …’nın 18.08.2015 tarihinde vefat ettiğini, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin … tereke sayılı dosyasında terekenin tespiti davasının devam ettiğini, bu dosyadan yazılan talimat sonucu … 1. Sulh Hukuk mahkemesinin … talimat sayılı dosyasında ..bank … Şubesindeki kasanın açıldığını ve kasada davalı şirkete ait hisse senetlerinin çıktığını ve buna göre hisse senetlerinin kime ait olduğuna bakılmaksızın … ve … fiilen teslim edildiğinin anlaşıldığını, mükerrer bastırılan hisse senetleriyle yapılan devrin hukuka aykırı olduğunu ve geçersiz devre istinaden ortaklık haklarının kullandırılamayacağı, hamile yazılı hisse senetleri ihraç edildiğinde pay defterinde buna ilişkin şerh düşülerek hamiline yazılı hisse senedi teslim edilen kişilerin ortaklık sayfalarının kapatılması gerektiğini, hisse senetlerinin daha önceden bastırılmış olduğunu, daha önce yapılan genel kurul toplantı tutanaklarından anlaşıldığını, genel kurul toplantısı hamiline yazılı hisse senedi ibraz edilmeden yaptırıldığı gibi hazır bulunanlar listesinin de geçersiz olduğunu, şirketin 2016/1-2 ve 3 nolu 11.01.2016 tarihli yönetim kurulu kararının ve 08.02.2016 tarihli kararlarının geçersiz olduğunu, ayrıca 15.02.2016 tarihli devre ilişkin yönetim kurulu kararının da gerçeği yansıtmadığını, genel kurulda şirketin faaliyet raporu, bilanço ve gelir tablolarının incelettirilmediğini, özel denetçi atanma talebinin reddedildiğini, yönetim kurulunun ibrasının geçerli olmadığını, ayrıca yönetim kurulu seçiminin de geçersiz olup, tereke temsilcisine ücret takdir edilmesinin yerinde bulunmadığını belirterek davalı şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurulunda alınan tüm kararların iptaline, şirket organsız olduğundan yönetim kurulu teşekkül ettirilinceye kadar şirkete kayyum atanmasına ve TTK. 439. madde uyarınca şirkete özel denetçi tayin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin bir aile şirketi olduğunu, şirket yönetim kurulu başkanı … 18.08.2015 tarihinde vefatı üzerine çocukları …, … ve … kaldığını ve murisin vasiyetname ile kızı olan davacıya %20, diğer iki kızına ise %40’ar oranında hisse düşecek şekilde mirasını taksim ettiğini, bunun üzerine davacının … Sulh Hukuk Mahkemesinde vasiyetnamenin iptali ve terekenin tespitine ilişkin davalar açtığını, terekeye tasfiye memuru atanınca vefat eden … hisselerini temsil etmek tereke yararına oy kullanmak ve şirket organlarında görev almak isteğinde bulunduğundan erken genel kurulun yapılmasına karar verildiğini ve dava konusu 15.06.2016 tarihli genel kurulun gerçekleştirildiğini, şirket sermayesinin 7.000.000,00 TL iken hamiline yazılı hisse senetlerinin yönetim kurulu üyesi … ve … diğer ortaklara teslim edilmek üzere teslim edildiğini, hamiline yazılı hisselerin ilgililerine teslim edildiğinin genel kurul tutanaklarından anlaşıldığı üzere davacı dahil tüm hissedarlara teslim edildiğinin sabit olduğunu, zira genel kurulda tüm hisse sahiplerinin hazır bulunduğunu, hisse senetlerini teslim alarak genel kurula iştirak eden davacının vefat eden babası …dan bu senetleri teslim almadığını ileri sürmesinin iyiniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirketteki … hisselerine mahkeme kararıyla tereke temsilcisinin vaziyet ettiğini, tereke temsilcisinin mahkeme kararıyla temsil hakkını elinde bulundurdurduğu şirketin %50’sine yakın hisse senetlerini ibraz etmesine gerek olmadığını, yönetim kurulu üyeleri … ve …nın kendilerine ait hisseleri vaziyet eden kişiler olduğunu, dava konusu genel kurulda tüm hissedarların asaleten ya da vekaleten temsilinin gerçekleştirildiğini, dışarıda da hiçbir hisse kalmadığından genel kurula katılanların meşruiyetiyle ilgili bir sorun olmadığını, davacının hisse senetlerinin 600.000,00 TL’lik kısmının mükerrer bastırıldığı iddiasının gerçeklikle bir ilgisinin olmadığını, şirketin sermayesinin 600.000,00 TL arttırılıp 7.600.000,00 TL’ye çıkarıldığı ve ana sözleşmenin sermayeye ilişkin 5. maddesinin 25.06.2010 tarihli sicil gazetesinde ilan edilen genel kurul kararıyla sabit olduğunu, sermaye artışından kaynaklanan 1.844 TL’lik hissenin davacı adına davacıya basıldığını, hamiline olduğu ilan edilen 1.844 adet hissenin basımına ise 22.02.2016 tarihli yönetim kurulu kararıyla karar verildiğini, ortada mükerrer basılan bir hisse senedi olmadığını, …’nın kasasında çıkan hisse senetleriyle diğer ortaklara ait hisse senetleri ve sermaye artışıyla oluşan hisse senetlerinin toplamının zaten şirketin 7.600.000,00 TL tutarlı sermayesine denk geldiğini, genel kurul hazirun cetvelinde gösterilen temsilin şirket kayıtlarına uygun bulunduğunu, mükerrer basılan hisse senedi olmadığını, tüm pay sahiplerinin toplantıda asaleten ya da vekaleten hazır bulunduklarını, genel kurulda alınan tüm kararların yasaya ve ana sözleşmeye uygun olduğunu belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Dava konusu 15.06.2016 tarihli genel kurula ilişkin toplantı tutanağı, hazirun cetveli, davalı şirketin sicil dosyası, Bodrum 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/28 tereke sayılı dosyası, Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/132 talimat sayılı dosyasının sureti, davalı şirketin ortaklık pay defteri ve dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiş, konusunda uzman bilirkişiler vasıtasıyla şirket kayıtları v dosya üzerinde inceleme yaptırılarak rapor alınmış, deliller toplanmıştır.
Dosyada mevcut bulunan 20.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle, davalı şirket sermayesinin tüm ortaklarca asaleten veya vekaleten temsilinin sağlandığı, mükerrer basılan hisse senedinin olmadığı, genel kurulda alınan kararlara karşı iptal davası açılabilmesi için öncelikle alınan karara muhalefete ilişkin şerhin yazdırılması gerektiği, sadece muhalefet oyu kullanılmasının iptal davası açmak için yeterli olmadığı, davacının genel kurul toplantı tutanağının en alt kısmında muhalefet oyu kullanan ibaresiyle birlikte vekilinin imzasının olduğu, buna göre dava açma hakkı bulunmamakla birlikte esas yönünden inceleme yapıldığında alınan tüm kararların ana sözleşme ve yasaya uygun bulunduğu, iptal koşullarının oluşmadığı açıklanmıştır.
Mahkememizce dosya kapsamıyla uyumlu, gerekçeli ve denetime olanaklı bulunan bilirkişi raporundaki açıklamalara itibar edilmiş ancak davacının dava konusu genel kurulun 6 nolu maddesinde yasanın aradığı şekilde muhalefet şerhini yazdırdığı kabul edilmekle rapordaki tespite bu yönden itibar edilememiştir.
Dava, davalı şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurulunda alınan tüm kararların iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin sicilde kayıtlı olduğu adrese göre mahkememizin iş bu davaya bakma konusunda kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Davalı şirketin sicil dosyası ve hazirun cetveli incelendiğinde, davacının şirkette pay sahibi olduğu, dolayısıyla TTK 445. maddesi kapsamında pay sahibi olarak bu davayı açma yetkisinin bulunduğu tespit edilmiştir.
TTK 446.maddesinde, iptal davası açabilecek kişilerin belirtildiği, anılan maddede, ” toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileriye süren pay sahipleri…… iptal davası açabilir” denilmiştir.
Davacının, vekilinin dava konusu genel kurul toplantısına katıldığı ve toplantı tutanağının en alt kısmına muhalefet oyu kullanan ibaresiyle birlikte adı ve imzasının olduğunun anlaşıldığı, dosyada mevcut bulunan bilirkişi raporunda ifade edildiği üzere genel kurulda alınan kararların tamamının iptali istenmekle birlikte sadece 1 ve 6 nolu karar yönünden muhalefet şerhinin yazılı bulunduğu, diğer kararlar bakımından bu gereğin yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Davacı taraf 600.000,00 TL tutarındaki sermayeye karşılık gelen hisse senetlerinin mükerrer bastırıldığını ve hazirun cetvelinin gerçeği yansıtmadığını ileri sürmektedir.
Hazirun cetveli incelendiğinde şirket sermayesinin 7.600.000,00 TL olup, buna karşılık gelen 7.600.000 adet hissenin toplantıda asaleten veya vekaleten temsil edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı şirketin ortaklık pay defterinde ortakların …, …, …, …, …, …, … Holding A.Ş, … ve … olduğu, hazirun cetvelinde de aynı ortakların görüldüğü, şirketin 15.06.2010 tarihli genel kurul toplantısında 7.000.000,00 TL olan sermayesinin 600.000,00 TL arttırılmak suretiyle 7.600.000,00 TL’ye çıkarılmasına oybirliği ile karar verildiği ve kararın 21.06.2010 tarihinde tescilinin sağlandığı, şirketin 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ait 19.06.2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında da yine 7.600.000,00 TL tutarındaki hamiline yazılı hisse senedinin 7.600.000,00 TL’lik kısmına sahip hissedarların genel kurulan iştirak ettiklerinin ifade edildiği, 08.02.2016 tarihli yönetim kurulu kararında 600.000,00 TL tutarındaki sermaye arttırımına ilişkin hisse senetlerinin basımı yönünde karar alındığı ve 25.02.2016 tarihinde tescilinin sağlandığı, davacı tarafça bu karar ile daha önceden bastırılmamış hisse senetlerinin bastırılmasına ilişkin karar alındığının ileri sürüldüğü, dava konusu genel kurul toplantısı ile hazirun cetveli ve ortaklar pay defterine göre dava konusu genel kurul toplantısının tarihi itibariyle şirket sermayesinin 7.600.000,00 TL olup, davacının hisse miktarının toplam 23.517 adet olduğu, bu miktara en son arttırılan 600.000,00 TL tutarındaki sermayeden isabet eden 1.844 adet hissenin de dahil durumda olduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu genel kurulun 1 nolu maddesinde, ”Divan başkanlığına Avukat … , oy toplama memurluğuna …, Katipliğe …’nın seçilmesine 23.357 red oyuna karşılık 7.555.130 kabul oyuyla seçilmelerine karar verildiği, davacı olan … vekilinin söz alarak, şirketin tüm hisseleri evvelce hamiline yazılı olarak ihraç edilmesine rağmen pay defterine göre toplantı yapılamayacağı, daha önce basılmış olan hisse senetleri olmasına rağmen yeniden 600.000,00 TL’lik hisse senedinin mükerrer olarak basıldığı için bu hisselerin devre konu edilemeyeceğinden … ve … hisselerinin evvelce yapılmış devirlerine ve oy kullanmalarına itiraz ettiği, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin … talimat sayılı tutanağını sunduğu, tutanağın bir örneğinin alındığı ve divan başkanının söz alarak, hazirun cetveli ve pay defteri sicilde yapılan tescile göre tanzim edildiği, sicilin aleni olduğu ve yapılan itirazın reddine karar verildiğinin” açıklandığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davacı tarafından 600.000,00 TL’lik hisse senedinin mükerrer olarak bastırıldığı ileri sürülmüş ve bunu göre … ve … hisselerinin evvelce yapılan devirlere ve buna göre oy kullanmalarına muhalefet edildiği anlaşılsa da yukarıda izah edildiği üzere 600.000,00 TL sermayeye karşılık gelen hisse senedinin mükerreren bastırılmadığı, şirketin önceki sermayesinin 7.000.000,00 TL olup, 600.000,00 TL miktarında sermaye arttırımı yapıldığı, bu kararın 15.06.2010 tarihli genel kurul toplantısında alındığı, sicile tescil ve ilan edildiği, dava konusu genel kurulda arttırılmış olan tüm sermayenin pay sahipleri tarafından temsilinin sağlandığı, dolayısıyla davacının dayandığı bu iptal nedeninin yerinde olmayıp alınan kararın yasa ve ana sözleşmeye uygun bulunduğu ve iptal koşulunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu genel kurul toplantısının 2 nolu maddesinde, alınan karara vekaleten temsil edilen davacı tarafından ileri sürülen veya tutanağa geçirtilen herhangi bir muhalefet şerhinin bulunmadığı, dolayısıyla bu karar yönünden TTK. 446. maddesi anlamında iptal davası açma koşulunun oluşmadığı kabul edilmiştir.
Genel kurul toplantısının 3 nolu maddesinde, ”2014-2015 yılı faaliyetine dair yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço ve gelir-gider hesapları ve murakıp raporlarının okunduğu, müzakereye sunulduğu, davacı vekilinin, faaliyet raporları bilanço ve gelir tablolarının kendilerine tebliğ edilmediğini bu belgeleri inceleyemediklerini belirterek genel kurulun ertelenmesini talep ettiği, divan başkanınca tüm tebligatların yapıldığı ve ekinde istenen tüm belgelerin gönderildiğinin belirtildiği ve davacının hissesinin binde 3’e tekabül edip yasal %10 nispetindeki azınlık payını da oluşturmadığından genel kurulu erteleme talebinin reddine karar verildiğini beyan ile toplantıya 7.555.130 kabul oyuyla devam kararının verildiği, davacı vekilinin yeniden söz alarak şirketin 2015 yıl öncesi zarar ettiğinin görüldüğünü ve genel kuruldan özel denetçi tayin edilmesini beyan ettiği ve bu teklifin gündeme alınarak oylamaya geçildiği, 23.557 red oyuna karşılık, 7.555.130 kabul oyuyla hesapların ve faaliyet raporlarının kabul edildiği görülmektedir.”
Davacı tarafça bu karara karşı da muhalefet şerhinin yazdırılmadığı görülmekle birlikte kararın içerik olarak değerlendirilmesi durumunda dahi, faaliyet raporlarını ve bilançoları inceleyememesi sebebiyle genel kurulun ertelenmesini talep ettiği ve tüm belgelerin gönderildiği ve %10 nispetindeki azınlık payına sahip olmadığından bu gerekçeyle genel kurulun yapılmasının ertelenmesini isteyemeyeceğini belirterek talebinin reddediliğini, bu hususun yasaya uygun bulunduğu, zira şirket ortaklarına finansal tabloların ve faaliyet raporlarının tebliğ edilmesi zorunluluğunun bulunmadığı, anılan kayıtların şirket merkezinde pay sahiplerinin incelenmesine hazır bulundurulmasının yeterli olup bu gereğin davalı şirket tarafından yerine getirildiğinin dosya içeriğinden anlaşıldığı, ayrıca davacı tarafından şirketin 2015 yılından önce zararda olduğu gerekçesiyle özel denetçi tayini isteminde bulunduğu, ancak hangi somut delillere dayalı olarak bu yönde itirazda bulunduğunun açıklanmadığı, şirket defterleri üzerinde yapılan incelemede şirketin 2014 yılı ve öncesindeki 3 yılda zararda olduğu raporlanmasına rağmen 2015 yılında kara geçtiği ve 2014 yılında ve önceki 3 yılda net zarar raporlanmasının nedeninin şirketin içinde bulunduğu sektördeki gelişme ve faaliyet dinamiği ya da buna benzer unsurlardan kaynaklandığının anlaşıldığı, bu hususun uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen raporda açıkça ifade edildiği, kaldı ki davacının, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin olarak yapılan 19.06.2014 tarihli genel kurul toplantısına asaleten katıldığı ve bu genel kurulda ilgili yıllara ilişkin faaliyet raporlarının bilanço ve gelir gider hesapları ile murakıp raporlarının oybirliği ile kabul edildiği, buna göre davacının önceki yıllara ilişkin şirket zararından haberdar olmadığını ileri süremeyeceği kabul edilmiş ve bu maddenin de iptaline neden olacak yasaya aykırı bir durumun bulunmadığı kabul edilmiştir.
Dava konusu genel kurulun 4. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin olduğu, davacı tarafından alınan karara karşı bir muhalefet şerhinin ileri sürülmediği, sadece olumsuz oy kullanıldığı bu hususun da iptal davası açmak için yeterli olmadığı, genel kurulun yapıldığı sırada muhalefetini tutanağa geçirtmeyen pay sahibinin iptal davası açma hakkının olmadığı somut olayda davacı tarafından dava dilekçesinde ibraya ilişkin maddenin geçersizliğine dayanak olacak vakıaların ve gerekçenin açıklandığı, oysa genel kurul tutanağında bu yönde hiçbir ibarenin bulunmadığı, kaldı ki karar içerik yönünden denetlendiğinde yönetim kurulu üyelerinin birbirlerini ibrasında oy kullanmadıkları, kullandıkları kabul edilse dahi yönetim kurulu üyesi olmayan pay sahiplerinin kullandığı olumlu oy sayısının 6.973.693 olup ibra için yeterli nisabın oluştuğu, dolayısıyla bu durumun alınan ibra kararının sonucunu etkileyecek nitelikte olduğunun kabul edilemeyeceği, alınan bu kararın da iptalinin mümkün bulunmadığı kabul edilmiştir.
Dava konusu genel kurulun 5. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin seçildiği, davacının yönetim kurulunun üye sayısı, görev süresine ilişkin önerisinin kabul edilmediği, yönetim kurulu üyesi olarak önerdiği kişilerden ikisinin kabul edilerek yönetim kurulu üyesi olarak seçildikleri, bu kararlarda davacının sadece olumsuz oy kullandığı, muhalefet şerhini tutanağa yazdırmadığı dolayısıyla bu karar yönünden de TTK. 446. maddesindeki muhalefet şerhinin yazılması koşulunun gerçekleşmediği anlaşıldığından anılan maddenin iptali isteminin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu genel kurulun 6. maddesinde, şirkette hissedar olan yönetim kurulu üyelerine huzur hakkının verilmemesi, sadece … terekesini temsilen katılan tereke temsilcisi Avukat …’e aylık net 2.000,00 TL huzur hakkı verilmesinin oylandığı, davacı tarafından tereke temsilcisine huzur hakkı verilmesine ilişkin karara muhalefet edildiği, tereke memurunun mahkemeden ücret alıp yapılan işlemin görevinin bir parçası olduğunun ileri sürüldüğü, yapılan oylama sonucunda tereke temsilcisine aylık 2.000,00 TL huzur hakkı verilmesi, diğer yönetim kurulu üyelerinden şirkette hissedar olanlara huzur hakkının verilmemesi hususunun davacının muhalefetiyle oyçokluğuyla kabul edildiği, huzur hakkının tayin ve takdirinin genel kurula ait olduğu, tereke temsilcisine huzur hakkının tanınmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı sonucuna varıldığından davacının bu kararın iptali isteminin de yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
Dava konusu genel kurulun 7. maddesinde, yönetim kurulu üyelerine TTK. 395 ve 396. maddelerindeki yazılı işlemleri yapabilmeleri konusunda izin verildiği ve bu kararın oybirliği ile alındığı, davacının muhalefet şerhi olmamakla birlikte aksine olumlu oy kullandığı anlaşıldığından bu maddenin iptali yönünden de iptali davası açmasının mümkün bulunmadığı kabul edilmiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalı şirketin dava konusu 15.06.2016 tarihli genel kurulunda şirket sermayesinin tamamen asaleten veya vekaleten sağlandığı, davacının 23.356 adet paya sahip olduğu, genel kurulda vekaleten temsil edildiği, iptal davası açılabilmesi için karara karşı olumsuz oy kullanmanın yeterli olmayıp ayrıca olumsuz oy kullanılmasına dayanak muhalefetin gerekçelerinin kararın oylanmasından sonra yazılı olarak sunulması veya sözle tutanağa geçirtilmesinin zorunlu olduğu, dava konusu genel kurulun 1 ve 6 nolu maddeleri dışında davacının muhalefet şerhini yazdırmadığı veya yazılı olarak muhalefetini divan başkanına ibraz etmediği, 7 nolu kararın oybirliği ile alındığı, bu karara karşı olumsuz oy dahi kullanılmadığı, davacının davasına dayanak teşkil eden 600.000,00 TL’lik sermaye karşılığında 600.000,00 adet hisse senedinin mükerrer basıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı, şirket sermayesinin 7.000.000,00 TL’den 7.600.000,00 TL’ye çıkarıldığı, 15.06.2010 tarihli genel kurulda bu arttırımın yapıldığı, sicile tescil ve ilanının yapıldığı, davacının 7.600.000,00 TL şirket sermayesinde toplam 23.517 hisse sahibi olup arttırılan 600.000,00 TL tutarındaki sermayeye isabet eden 1.844 adet hissenin de 23.517 adet hissenin içinde olduğu, alınan kararların yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olmadığı gibi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecek herhangi bir yönde içermediği anlaşılmakla şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptali isteminin yerinde olmadığı, davacının şirkete kayyum tayini isteminin de yerinde görülmediği, zira şirketin organlarının mevcut olup kayyum tayini koşullarının oluşmadığı, bunun dışında özel denetçi tayini isteminde bulunulduğu anlaşılsa da, TTK. 439. maddesine göre, pay sahibinin genel kurulda özel denetçi isteminin reddedilmesi halinde mahkemeye başvurarak özel denetçi tayini isteminde bulunabilecek olan pay sahiplerinin şirketteki payının en az %10’a tekabül etmesi gerektiği oysa davacının şirketteki hissesinin %0,3’e tekabül edip yasada öngörülen %10’luk hisse sahibi olma koşulunun bulunmadığı açık olduğundan bu talebi de yerinde görülmemiş, davasının reddine ilişkin ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının dava konusu 15.06.2016 tarihli genel kurul kararının iptali, şirkete kayyum tayini ve özel denetçi tayini istemlerine ilişkin davasının REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcından, peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 6,70 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi üzerine yatırana iadesine,

Dair, davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’nun taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 01/03/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 29,20 TL
Karar Harcı : 35,90 TL
Noksan Harç : 6,70 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 2.200,00 TL

Davalı Delil Avansı
Yatırılan Avans : 100,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 1.500,00 TL
Posta Giderleri : 133,00 TL