Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/601 E. 2019/50 K. 31.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/601
KARAR NO : 2019/50

DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 06/06/2016
KARAR TARİHİ : 31/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; YÖK’ün 12/05/2016 tarihli kararı ile müvekkili üniversitenin mali olarak kötü yönetilmesi nedeniyle faaliyetinin durdurulmasına ve 1 yıllık süreyle İstanbul Üniversitesinin garantör üniversitesi olarak tayin edilmesine denildiğini, … 28. İcra Md. … E sayılı dosyasıyla müvekkiline karşı bonoya dayalı olarak icra takibi yapıldığını, senedin, üniversitedeki yetkisi sona ermiş olan davalı ….’nun yetkili olmadığı dönemde kendi lehine düzenlediği bir senet olduğunu, senetteki borçlu-ciranta-lehtar imzalarının aynı kişiye ait olduğunu, kural olarak keşidecinin kendi lehine bono düzenleyemeyeceğini, üniversitenin kayıtları incelendiğinde davalılara borçlu olmadığının tespit edildiğini, senedin tanzim tarihi 01/10/2015 gösterilmiş ise de, davalı …’nun diğer yöneticilerle görevden alındığı 13/05/2016 tarihinden sonra düzenlediği bono olup, keşide tarihinin eski bir tarih olarak gösterildiğini, senedin lehtarı olarak görülen … olarak gösterilen diğer davalı … Şti’ne ciro edildiğini, bu şirketin davalı …’na ait olup, münferit imza yetkilisinin de yine … olduğunu belirterek … 28. İcra Md. … E sayılı dosyası ve bu dosyaya konu 01/10/2015 tarihli senetten davalılara borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranındaki kötü niyet tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı Mehmet …’na usulüne uygun tebligat yapılmış ise de, süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmış, ancak yargılama sırasında vekilince sunulan beyanlardan davanın reddinin talep edildiği görülmüştür.
Davalı … Ltd. Şti vekili cevabında özetle; dava açılırken sunulan vekaletnamenin geçerli olmadığını, zira davacı üniversitenin mütevelli heyetince vekillerinin 07/06/2016 tarihli … 29.Noterliğinden gönderilen ihtarla azledildiklerini, üniversitenin … üniversitesi olup ita amirinin de mütevelli heyeti başkanı olduğunu ve davalı …’nun mütevelli başkanı olarak bu azilnameyi gönderdiğini, dolayısıyla davacı vekili sıfatıyla bu davayı açan vekilin usulüne uygun olarak yetkilendirilmiş bir vekil olmadığını belirtilerek davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
… 28. İcra Md. … E sayılı dosyası, takibe konu bono, YÖK Denetleme Kurulunun 12/05/2015 tarihli inceleme raporu, 26/06/2015 tarihli Disiplin ve Ceza Soruşturması raporu, üniversitenin 07/03/2016 tarihli 2014-2015 eğitim yılı olağan genel denetim raporu, 16/06/2015 tarihli inceleme raporu, … C.Başsavcılığının … Soruşturma nolu dosyası ve Yüksek Öğretim Kurulunun davacı üniversitenin faaliyetinin 1 yıl geçici olarak durdurulması ve garantör olarak İstanbul Üniversitesinin tayinine ilişkin 12/05/2016 tarihli genel kurul kararı ve devam eden yıllarda aynı konuda verilmiş genel kurul kararları ile dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, davacı üniversite ile davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor alınmış, tüm deliller toplanmıştır.
Dava, İİK 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır.
Davacı üniversitenin, … üniversitesi olduğu ve Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığının 12/05/2016 tarihli kararıyla, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ve Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 25/d-2.bendindeki fiilin oluşması nedeniyle yönetmeliğin 25/d bendi ve 26.maddesinde yer alan hükümler çerçevesinde … Üniversitenin faaliyetini 1 yıl süreyle Yüksek Öğretim Kurulu tarafından geçici olarak durdurulmasına ve yönetmelik hükümlerin gereğince yönetiminin garantör üniversitesi olması nedeniyle … Üniversitesi tarafından devralınması ve sürecin ilgili üniversite tarafından yürütülmesi yönünde karar alındığı anlaşılmış ve bu karar çerçevesinde davacı üniversitenin yönetimi … Üniversitesine devredildiğinden üniversite rektörü tarafından verilen vekaletnameye dayalı olarak vekillerince iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalılar tarafından, üniversitenin … üniversitesi olup, yönetiminin mütevelli heyeti başkanına ait olduğu, mütevelli heyeti başkanının da davalı … olduğunu, dolayısıyla huzurdaki davacı vekillerinin vekaletnamelerinin üniversiteyi temsil ve ilzama yetkili kişi tarafından verilen bir vekaletname olmadığını belirterek davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiği savunulmuştur.
Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 20.maddesi gereğince, vakıf üniversitelerinin en yüksek karar organının mütevelli heyeti olup, kurumun tüzel kişiliğini temsil edeceği ve bu heyetin 4 yıl süreyle seçileceği, heyetin de kendi aralarında bir başkanı seçeceği belirtilmiştir.
Aynı yönetmeliğin 24.maddesinde, vakıf yüksek öğretim kurumlarının eğitim ve öğretim ile idari, mali ve ekonomik konularda Yüksek Öğretim Kurumunun gözetim ve denetimine tabi olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca aynı maddenin devamında, her ders yılı sonunda Yüksek Öğretim Kurumuna yıllık faaliyet raporunun sunulacağı ve Yüksek Öğretim Denetim Kurumu tarafından genel denetlemeye ve değerlendirmeye tabi tutulacakları açıklanmıştır.
Yönetmeliğin 25.maddesi ise, Vakıf Yüksek Öğretim Kurumlarının mevzuata aykırı işlemleri hakkında uygulanacak önlemler açıklanmış olup, üniversitenin mevzuatın emrettiği hususları yerine getirmemesi halinde, 2547 sayılı Kanun gereğince eylemin ağırlık derecesine göre yol gösterici, düzeltici, kısıtlayıcı veya faaliyet iznini kaldırıcı nitelikte önlemlere başvurulabileceği açıklanmıştır.
Yönetmeliğin 25/d maddesinin, faaliyet izninin geçici olarak durdurulması başlığını taşıdığı ve altı madde halinde sayılan hallerden birinin gerçekleşmesi halinde, Yüksek Öğretim Kurumu tarafından Vakıf Yüksek Öğretim Kurumunun faaliyetinin 1 yıl süreyle geçici olarak durdurularak yönetiminin, garantör devlet üniversitesi veya Yüksek Öğretim Genel Kurulu tarafından kapasitesi dikkate alınarak belirlenecek aynı ildeki bir devlet üniversitesine verileceği ifade edilmiştir.
Somut olayda, Yüksek Öğretim Kurulu 12/05/2016 tarihli kararıyla, yönetmeliğin 25/d-2.bendi uyarınca, üniversitenin faaliyetini geçici olarak 1 yıl süreyle durdurmuştur. 25/d-2 bendinde, ” Vakıf Yüksek Öğretim Kurumunun öğretim ile idari, mali ve ekonomik faaliyetlerinin gözetim ve denetimi ile inceleme ve soruşturma faaliyetlerine kasten engel olunması” hali belirtilmiş ve bu durumun üniversitenin faaliyet izinin geçici olarak durdurulması nedenleri arasında sayıldığı anlaşılmıştır.
Yönetmeliğin 26.maddesinde de, faaliyet izinin geçici olarak durdurulmasının hüküm ve sonuçları açıklanmıştır. Buna göre Yüksek Öğretim Kurulu tarafından faaliyet izinin geçici olarak durdurulması kararının alındığı tarihte … Yüksek Öğretim Kurumu mütevelli heyeti başkanı, üyeleri ile rektörü veya müdürünün görevlerinin sona ereceği ve kararın alındığı tarihten itibaren faaliyetin geçici olarak durduğu süre boyunca yönetimi üstlenen devlet üniversitenin rektörünün, ilgili … üniversitesinin geçici mütevelli heyeti başkanı, üniversite yönetim kurulunun geçici mütevelli heyeti sıfatı kazanacağı belirtilmiştir. Ayrıca aynı düzenlemede, önlemi gerektiren durumların ortadan kalkıp kalmadığının Yüksek Öğretim Kurumu tarafından değerlendirilerek önlemi gerektiren durumların ortadan kalmadığının tespiti halinde bu sürenin her defasında 1 yıl uzatılacağı ve faaliyet izninin geçici olarak durdurulması durumunun kesintisiz olarak 3 yıl devam etmesi halinde üniversitenin faaliyet izninin kaldırılacağı açıklanmıştır.
2547 Kanun ve bu kanuna göre çıkarılan Vakıf Yüksek Öğretim Yönetmeliğindeki düzenlemeler çerçevesinde, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından vakıf üniversitesinin faaliyet izinin geçici olarak durdurulabileceği ve davacı üniversitenin, Yüksek Öğretim Kurulunun 12/05/2016 tarihli kararıyla 1 yıl süreyle faaliyetinin geçici olarak durdurulduğu anlaşıldığından, bu kararın alındığı tarihten itibaren artık Yönetmeliğin 26/1-2maddeleri gereğince mütevelli heyeti başkanlığı görevinin yönetiminin devredildiği devlet üniversitesinin rektörüne ve geçici mütevelli heyeti sıfatının da yine garantör üniversitenin yönetim kuruluna geçeceği açık olduğundan, davacı üniversitenin devredildiği … Üniversitesi rektörünün Yönetmeliğin 26.maddesi çerçevesinde, üniversitenin mütevelli heyeti başkanı sıfatıyla avukata verdiği vekaletnamenin geçerli ve yasal olduğu, zira üniversitenin temsilinin artık İstanbul Üniversitesi rektörüne geçtiği açık olduğundan aksi yöndeki davalı savunmasına itibar edilememiştir.
12/05/2016 tarihli kararla 1 yıl süreyle faaliyet izninin geçici olarak durdurulduğu, bu sürenin 12/05/2017 tarihinde sona erdiği, ancak Yüksek Öğretim Kurulunca 12/05/2017 tarihinden 12/05/2018 tarihine kadar faaliyet izininin durdurulması kararının 1 yıl süreyle uzatıldığı, daha sonra 12/05/2018 tarihinden itibaren yine 2. uzatmanın verildiği ve bu sürenin de 12/05/2019 tarihinde dolacağı anlaşılmıştır.
Yüksek Öğretim Denetleme Kurulunun 26.06.2015 tarihli rapor içeriğinde, davacı üniversitenin mütevelli heyeti başkanı olan davalı … ile üniversitenin rektör vekili ve genel sekreteri hakkında yürütülen soruşturma neticesinde adı geçenlerle ilgili olarak soruşturma izni verilmesi gerektiği yönünde bir açıklamanın yer aldığı anlaşılmıştır.
… C. Başsavcılığının … sayılı Soruşturma dosyasında, müştekinin davacı üniversite olduğu, şüphelinin davalı … olup, Yüksek Öğretim Kurulu tarafından alınan 12.05.2016 tarihli kararla bu itibaren üniversitenin 1 yıl süre ile faaliyet izninin geçici olarak durdurulduğu ve önceki mütevelli heyeti başkanının da yasa ve yönetmelik gereğince bu görevinin sona erdiği kurul kararı ile garantör üniversite olarak tespit edilen İstanbul Üniversitesi Rektörünün ve yönetim kurulunun üniversiteyi temsile yetkili hale geldiği, ancak buna rağmen … tarafından üniversite tarafından atanan vekile azilname gönderilerek vekillikten azledildiğinin bildirildiği, bunun dışında başka işlemlerinde yapıldığı iddiasıyla TCK. 262. ve TCK. 204. maddeleri çerçevesinde işlem yapılması gerekçesiyle şikayet konusu yapıldığını ve soruşturmanın açılarak yürütüldüğü ve neticede davalı … aleyhine TCK. 262/1 maddesinde tanımlanan kamu görevini usulsüz üstlenme suçunu işlediği iddiasıyla … 66. Asliye Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında kamu davasının açıldığı, bu mahkemenin HSK kararı ile kapatılması üzerine dosyanın … 31. Asliye Ceza Mahkemesine devredildiği ve … Esasını aldığı, derdest olduğu anlaşılmıştır.
Davacı üniversitenin faaliyet izninin bir yıl geçici süre ile durdurularak yönetiminin garantör İstanbul Üniversitesine devri konusunda Yüksek Öğretim Kurulu tarafından alınan kararın iptali istemi ile … 8. İdare Mahkemesinin … E. Sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece yürütmenin durdurulması isteminin reddedildiği ve dosyanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf, mütevelli heyeti başkanı olan …’nun Yüksek Öğretim Kurulunun üniversitenin faaliyetinin geçici olarak durdurulmasına ilişkin aldığı 12/05/2016 tarihli karardan sonra, mütevelli heyeti başkanlığı sona ermesine rağmen, kendi yararına ve üniversiteyi borçlandırıcı, hiçbir dayanağı olmadığı halde eski tarihli olacak şekilde keşidecisi üniversite, lehtarı davalı … olan 01/10/2015 tanzim, 30/11/2015 vadeli 12.311,00 TL bedelli senedin düzenlendiğini ve bu bononun lehtar … tarafından tamamı kendisine ait olan ve münferit tek yetkilisi olduğu diğer davalı … Ltd. Şti’ye ciro edildiğini, davalıların kendilerine menfaat sağlamak amacıyla hiçbir temeli olmadan düzenledikleri bu bonodan dolayı üniversitenin davalılara borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalılar ise öncesinde davacı vekillerine vekalet verenlerin aktif husumetinin olmadığını, vekaletnamenin üniversiteyi temsile yetkili kişi tarafından verilmediğini, davanın bu nedenle usulden reddi gerektiğini savunmuş, esas yönünden ise yargılama sırasındaki beyanlarında, davalı … tarafından davacı üniversiteye verilen borç para karşılığında bu senedin düzenlendiğini ileri sürmüşlerdir.
Dosyada mevcut bulunan bilirkişi raporunda, ”davacı üniversitenin ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, dava konusu 30.11.2015 vadeli senedin 04.03.2016 tarihinde davalı şirketin ticari defterlerine kaydedildiği, alacak senetleri hesabında gösterildiği, 31.12.2016 tarihli yevmiye defteri kapanış fişinde de alacak senetleri hesabında bu tutarın aynen yer aldığı, senedin bir takım dekontlarla yapılan ödeme karşılığı olduğunun ileri sürüldüğü ve davalı … tarafından davacı üniversiteye 16.06.2014 ile 05.082015 tarihleri arasında 13 adet dekontla toplam 10.799.473,71 TL ödeme kaydının şirket defterlerinde bulunduğu, ancak senedin miktarının 12.311.000,00 TL olup, aradaki 1.511.526,29 TL’lik fark için herhangi bir açıklamanın yapılmadığı, üniversitenin incelenen ticari defterlerinde ise davalı şirket ile aralarındaki ticari ilişkinin satıcılar hesabında izlendiği, 31.08.2016 tarihi itibariyle üniversitenin davalı şirketten 1.607.800,00 TL alacaklı olduğu, davalı …’nun ise üniversitenin ticari defterlerinde iki adet hesabının bulunduğu, davalı tarafından ibraz edilen toplam 7 adet dekont içeriği 5.911.736,71 TL’nin ve 6 adet dekont toplamı 4.892.027,00 TL’nin üniversite kayıtlarında ödeme günleri itibariyle işlendiği, 5.911.736,71 TL’nin 06.06.2014 tarihinde sayım ve tesellüm noksanları hesabının kapatılmasında kullanıldığı daha sonra aynı tutarın 31.08.2015 tarihinde mükerrer olarak alacak kaydedildiği, 01.09.2015 tarihinden itibaren 5.911.421,71 TL’lik tutarın ”… talimatı ile …’a ödenen” ve ”icra ve dosya ödemeleri” açıklamalarıyla muhtelif borç kayıtları girilerek 28.07.2016 tarihi itibariyle sıfırlandığı, 6 adet dekont toplamı olan 4.892.027,00 TL’nin de aynı şekilde … talimatı ile ve borçlarının istinaden açıklamasıyla 28.04.2016 tarihinde sıfırlandığının belirlendiği, davalı tarafından 13 adet dekontla üniversiteye yapılan toplam 10.803.448,71 TL’nin çeşitli vesilelerle hesaplardan çıkılması nedeniyle davacı üniversitenin davalıya senet vermesine gerekçe oluşturma özelliğini taşımadığı, dava konusu 12.311.000,00 TL’lik senedin ticari ve mali bir gerekçesine rastlanmadığı ve üniversite kayıtlarında da böyle bir senedin olmadığı, davalı şirketin kayıtlarına göre, diğer davalı …’nun davacıdan aldığı senedi, davalı şirkete ciro ile devrettiği ve şirket kayıtlarında ortaklara borçlar hesabında davalı …’nun alacaklandırıldığı ancak senedin vadesinin 30.11.2015 olmasına rağmen vade tarihinden itibaren yaklaşık 3 aydan fazla bir süre geçtikten sonra 04.03.2016 tarihinde davalı …’nun senedi davalı şirkete verdiği ve şirketin muhasebe kayıtlarına bu tarihte işlendiği açıklanmış, ayrıca Alman Medeni Kanunu ve İsviçre Federal Mahkemesi kararları ile uygulamada yer alan ve bizim hukukumuzda da doktrinde geniş yer bulup yargıtay kararlarında kabul gören ”çifte temsil” kuralı dikkate alındığında geçerli bir temsil yetkisi ve dolayısıyla geçerli bir kambiyo senedi düzenleme işleminden söz edilemeyeceği buna göre dava konusu senet dolayısıyla davacı üniversitenin davalılara borçlu olmadığı” açıklanmıştır.
Mahkememizce davacı üniversite ile davalı şirketin ticari defter ve kayıtları sunulan diğer deliller ve tüm dosya kapsamı üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen dosya içeriğiyle uyumlu gerekçeli ve denetime olanaklı bulunan bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
… 28. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında takip konusu yapılan bononun, davalı gerçek kişinin üniversitedeki görevinden alındıktan sonraki bir tarihte, adı geçen tarafından düzenlendiği, senette bir bedel kaydının olmadığı, taraflar arasında borç alacak ilişkisinin bulunmadığı ve senedin lehtarı olan …’nun cirosu ile diğer davalı şirkete geçtiği ve davalı şirketin de davalı …’na ait bir firma olduğu, senedin düzenlenme nedeninin üniversiteye verilen borç para olduğu yönünde savunmada bulunulduğu ve buna ilişkin 13 ayrı dekontun sunulduğu anlaşılmaktadır.
Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda açıklandığı üzere, dava konusu senedin davacı üniversitenin kayıtlarında yer almadığı, davalı tarafından ibraz edilen 7 adet dekontun toplam bedeli olan 5.911.421,71 TL’nin kasa açığının kapatılması amacıyla verildiğinin kayıtlı olduğu, daha sonra 2016 yılı içinde davalı …’nun talimatıyla icra dosyalarına ve avukata yapılan ödemeler açıklamasıyla bu hesabın azaldığı ve 31.08.2016 tarihi itibariyle üniversitenin …’nun 50.921,17 TL alacaklı hale geldiği, 6 adet dekont toplamı olan 4.892.027,00 TL’nin yine davalının alacağı olarak üniversite kayıtlarında yer aldığı, 04.11.2015 tarihinden 28.04.2016 tarihine kadar yapılan borç işlemleriyle bu bakiyenin de sıfırlandığı, buna göre 16.06.2014 tarihinde 5.911.736,71 TL’nin sayım ve tesellüm noksanı başka bir deyişle kasa açığının kapatılması amacıyla üniversiteye verilerek kayıtlara işlenmesine rağmen 31.08.2015 tarihinde davalı …’nun yine alacaklandırıldığı ve bu şekilde mükerrer kaydın yapıldığı ve 01.09.2015 tarihinden 28.07.2016 tarihine kadar Mehmet …’nun talimatı ile yapılan ödemeler açıklamasıyla bu bakiyenin sıfırlandığı, aynı şekilde 4.892.027,00 TL’lik 6 adet dekont içeriğine göre üniversiteye verilen bedellerinde borç ödemeleri açıklaması ile sıfırlandığı, buna göre davalı … tarafından davacıya yapılan ödemenin toplam 10.803.448,71 TL olmasına rağmen dava konusu senedin 12.311.000,00 TL miktarlı olup aradaki 1.511.526,29 TL’lik farkın kaynağının açıklanamadığı, ayrıca takip alacaklısı ve senedin hamili olan davalı şirketin, davalı …’nun yüzde yüz hissedarı ve tek yetkili temsilcisi olduğu, senedin …ndan ciro yoluyla kendi şirketine devredildiği ve senedin vadesinin 30.11.2015 olmasına rağmen bu vade geçtikten sonra 04.03.2016 tarihinde davalı şirketin ticari defterlerine kaydedildiği anlaşılmıştır.
İş bu davada senedin bedelsiz olduğu ileri sürülmektedir. Kural olarak senedin bedelsizliği iddiasının ancak yazılı bir belgeyle kanıtlanması mümkündür. Nitekim kambiyo senetleri soyut borç ikrarı içeren senet niteliğindeki bir kambiyo senedinin bedelsizliğini ileri sürenin, bu iddiasını kanıtlaması gerekmektedir. Bu nedenle dava konusu senedin üniversite kayıtlarında yer almamasının neticeye bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak yukarıda izah edildiği üzere, davalı taraf senedin düzenlenme nedeninin üniversiteye verilen borç para olduğunu ileri sürmüş ve bu doğrultuda verilen paralara ilişkin dekontları ibraz etmiştir. Yapılan inceleme neticesinde ibraz edilen dekont bedelinin senet miktarının altında kaldığı bir yana, yapılan ödemelerin bir kısmının kasa açığının kapatılması amacıyla üniversiteye verilmesine rağmen sonrasında davalı …’nun alacaklı hale getirecek şekilde mükerrer kaydın yapıldığı ve bu bedellerin adı geçenin talimatıyla icra dosyasında avukata yapılan ödemeler ile sıfırlandığı, aynı şekilde geri kalan kısmının da üniversite kayıtlarında yer aldığı ve aynı açıklamalar ile bu kaydında sıfırlandığı tespit edilmiştir. Daha da önemlisi senedin hamili olan şirketin, senedi, vade tarihinden sonra ciro yoluyla edindiği ve senedi ciro edenin de şirketin tek hissedarı olan davalı … olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu senedin keşidecisinin üniversite, lehtarın davalı …’nun ve hamilinin de senedin lehtarı olana ait diğer davalı … Ltd. Şti. olduğu görülmektedir. Davacının iddiaları ve dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde çifte temsil kuralının ele alınması gerektiği sonucuna varılmıştır. Dosyada mevcut bulunan raporda ifade edildiği üzere Alman Medeni Kanununda, bir hukuki muamelenin münhasıran bir borcun ifasını teşkil etmesi dışında bir temsilcinin aksine davranışına izin verilmiş olmadıkça, kendisi ile kendi adına veya üçüncü bir kişinin temsilcisi olarak işlem yapamayacağı açıklanmıştır. Bir temsilcinin kendisiyle yahut temsil ettiği kişi ile temsilci sıfatıyla işlem yapmasının yasaklandığı görülmektedir. Bu hususun da istisnası olduğu belirtilmiş ve bu istisnaların, bir borcun ifası hali veya temsil edilenin izni olduğu açıklanmıştır. Bizim hukukumuzda, bu konuda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca İsviçre Hukukunda da böyle bir düzenleme olmadığı görülmektedir. Ancak İsviçre Federal Mahkemesi bu eksikliği kararlarıyla doldurmuş ve yaptığı yorumla temsilcinin, kendisiyle işlem, yapmasını yerinde görmediğini ifade etmiştir. Yüksek Yargıtayın, benzer kararları da bulunmaktadır. Buna göre, bir kişinin bir kaç gerçek ve tüzel kişiyi temsil etmesine yasal bir engel olmadığı, birden fazla gerçek ve tüzel kişiyi temsil edenin kendi kendisiyle değil üçüncü bir kişiyle hukuki bir muamelede bulunduğu kabul edilmektedir. Bu durumda temsilciye açık bir yetki verilmişse yada bu şekilde yapılan hukuki muameleden dolayı temsil edilenin zarara uğrama tehlikesi yok ise çifte temsilin geçerli olduğu kabul edilmektedir. Çifte temsil kavramı, bir kişinin aynı anda bir sözleşmenin iki tarafında bulunması olarak tanımlanmaktadır.
Somut olayda, temsil olunan davacı üniversite tarafından, bizzat dava konusu bononun düzenlenmesine ilişkin açık bir yetkinin verildiğinin tespit edilemediği ya da varlığı ispat edilen bir borcun tasfiyesine yönelik olarak düzenlendiğinin ortaya konulamadığı, kambiyo senedi düzenlenmesi için temsil olunan üniversite tarafından, üniversitenin temsilcisi sıfatıyla, aynı zamanda senedin lehtarı olan davalı …’na verilen açık bir yetkinin olmadığı, o halde, üniversitenin temsilcisi olarak kendi lehine düzenlenen dava konusu senedin geçerli olduğundan sözedilemeyeceği kanaatine varılmıştır. Temsil yetkisine ilişkin defi, mutlak defilerden olup, devralan kişiye karşı da ileri sürülebilecektir.
Alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı üniversitenin 12.05.2016 tarihinden önce mütevelli heyeti başkanı olan davalı …’na üniversite adına kambiyo senedi düzenleme konusunda açık bir yetkinin verilmediği, senedin lehtarının da aynı kişi olduğu, hamilinin ise lehtarın tek hissedarı olduğu diğer davalı şirket olması karşısında artık üniversitenin bu senet nedeniyle davalılara borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin bu davanın kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Bunun dışında senedin geçersiz olduğunu herhangi bir hakkı barındırmadığını bilen ya da bilebilecek durumda olduğu sonucuna varılan ve senedi ciro eden Mehmet …’na ait davalı şirketin, senedi takibe konu etmesi davacı üniversiteye karşı icra takibi yapmasında kötüniyetli olduğu, İİK. 72/5 maddesi uyarınca takip konusu alacağın %20’si oranındaki kötüniyet tazminatının da davalı şirketten alınarak davacıya verilmesi gerektiği kanaatine varılmış ve davanın kabulü yönünde aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
… 28. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ve bu dosyaya konu 01/10/2015 düzenleme tarihli 30/11/2015 vadeli 12.311.000,00 TL bedelli senetten dolayı davacının davalılara BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
Takip konusu alacağın %20’si oranında hesaplanan 2.462.200,00 TL kötü niyet tazminatının icra takip alacaklısı davalı … LTD. ŞTİ.’den alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 840.964,41 TL nispi karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 188.310,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 1.736,00 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 31/01/2019

BAŞKAN
¸e-imzalıdır

ÜYE
¸e-imzalıdır

ÜYE
¸e-imzalıdır

KATİP
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 0,00 TL
Karar Harcı : 840.964,41 TL
Noksan Harç : 840.964,41 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans: 2.049,00 TL

Davalılar Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 1.400,00 TL
Posta Giderleri : 336,00 TL