Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/480 E. 2021/782 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/480
KARAR NO : 2021/782

DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/05/2016
KARAR TARİHİ : 11/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, … termik santralinin inşaat mimari ve diğer tüm inşaat işlerini üstlenen … şirketi ile dava dışı … arasında inşaat ve yapım işlerinin yürütülmesi konusunda alt yüklenici olarak sözleşmenin akdedildiği, daha sonra müvekkil şirketin de dava dışı … şirketi ile sözleşme imzaladığım, bu sözleşmenin yemek hizmeti verilmesi amaçlı olduğunu, müvekkilin yapılan sözleşme uyarınca tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini tahakkuk ettirilen fatura ve hak edişleri dava dışı … şirketinin kabul ettiğini, dava dışı …17.04.201S tarihinde toplam 838,926-00 TL tutarındaki borcunun bulunduğunu, bunu kabul ettiğini ve bu tutarın davalı tarafından ödenmesi yönünde muvafakatname verdiğini bu muvafakatin, … ile davalı … arasında imzalanan alt yüklenici sözleşmesine dayanarak verildiğini, bunun davalı nezdinde doğmuş doğacak her türlü alacağın alt yüklenicilik sözleşmesi kapsamında davalı … nezdinde bulunan teminatlardan ödenmesi için verildiğini, ödemeyi yapması için davalıya başvurulduğunu ancak davalının davacı yana her hangi bir ödeme yapmadığını, bu nedenle 27.07.2015 tarihli ihtarnameyi davalı yana gönderdiğini, ihtarnameyi takiben dava açıldığını belirterek, davanın kabulü ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili ile davacı arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmadığını, alacak İlişkisinin temelinin dava dışı … İle davacı arasındaki sözleşmeden kaynaklandığını, icra takibine konu faturaların dava dışı müflis … adına düzenlendiğini, dava dışı … AŞ’nin 04.06.2015 tarihinde iflas ettiğini, davacı ile dava dışı kaleme) arasında alacağın ödenmesine ilişkin muvafakatnamenin İflas tarihinden sonra tebliğ edildiğini tebligatın usulsüz yapıldığını bu nedenle davanın husumet yönünden reddini savunmuştur.
08.10.2018 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda özetle, davalı ile dava dışı … Itd. Şti. arasında alt yüklenici olarak taşeronluk sözleşmesinin akdedildiği, yapılan bu sözleşmeden sonra davacı ile dava dışı şirket arasında Catering sözleşmesi akdedilmişi 17.04.2015 tarihi itibari 838.926.00 TL tutarındaki borcu için davalıdan alacağı ile ilgili olarak davalıya verilmiş bulunan teminattan muvafakatname verilmiş olduğunu, dava dışı şirketin 2015 yılı kayıtlarının tetkikinde davacı … Ltd. Şti. ‘ne 31.12.2015 dönem sonu itibari ile bakiye borcunun 37.513.94 TL gerilediğini, davalı tarafından dava dışı … Ltd Şti.den 10.251.940.10 TL tutarında kati teminat mektubunun alındığı, dava dışı şirketin 04.06.2015 tarihinde iflasına karat verilmiş iflas işlemleri ile ilgili tasfiye işlemleri iflas müdürlüğünce adi tasfiye şeklinde yürütüldüğünü, dava dışı … Ltd. Şti. ‘nin üstlenmiş bulunduğu taahhütleri ve yapması gereken işlemler ve çalışan personel ücretleri ve tazminatları davalı şirket tarafından karşılanması yüzünden davalı şirket teminat mektubunu nakde çevirmek sureti ile dava dışı şirketin borçlarının ödendiğini, yapılan tüm bu ödemelerin cari hesap ekstresinde görülmekte olduğunu, 30.09.2017 tarih itibari ile davalının borç bakiyesinin bulunmadığı dava dışı … Ltd. Şti. alacak bakiyesi (O) olduğunun görüldüğünü, ayrıca dava dışı … Şti. için tahakkuk edecek yasal masraflar kayıtlara yansımamış olduğundan davalının alacak bakiyesi tespit edilemediğini, davacının alacak bakiyesinin bulunmadığı tahsil edilen teminat mektubundan tamamen dava dışı … şirketin masraflarında kullanıldığı tespit edildiği yönünde yönünde görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür.
Bilirkişiler …, …, … tarafından düzenlenen raporda özetle, davacı yemek şirketinin dava dışı taşerona verdiği hizmetler ve yemek bedeli sebebiyle bakiye alacağının 31.12.2015 dönem sonu itibari ile 37,513.94 TL olduğunu, dava dışı taşeron ile davalı işveren yüklenici şirket arasında yapılan sözleşmede tercüme sözleşme metnine göre, üçüncü şahıs lehine kayıtlar bulunduğu ve davalı yüklenicinin sözleşmenin 43.2/b hükmünde düzenlenen iflas durumu ve benzeri durumlarda sözleşmenin 43.4/2 bendine göre dava dışı taşeronun alacaklılarına ödeme yapma yükümü altına girmiş olduğu, alt taşeron ve işçi alacaklarım ödemeyi taahhüt ettiği kanaati oluşmaktadır. Davacının alt taşeron durumunda olması ve dava dışı borçlu şirketin de iflas etmesi sebebiyle bakiye, alacağını davalı asıl yükleniciden talep edebileceği yönünde görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür.
Bilirkişiler …, …, … tarafından düzenlenen ek raporda özetle, davacı, taşeronluk sözleşmesi kapsamında verdikleri hizmet sebebiyle doğan alacaklarının dava dışı şirket defter kayıtlarında yer alan tutarla sınırlı olmadığını, ayrıca dava konusu iş ve alacak sebebiyle, dava dışı şirketin kendilerine çekler verdiğini ve bunların tutarlarının da alacaklarına dahil edilmesi gerektiğini beyan etmektedir. Ancak, söz konusu çeklerin hangi alacak sebebiyle verildiğini ve dava konusu iş ile ilgisini ispat davacıya düşmektedir. Bunun ispat edilebilmesi için ise öncelikle bu işle ilgili, alacağın dayanağını oluşturan cari hesap, faturalar gibi belgelerin dosyaya sunulması gerekmektedir. Davacı ve/ veya Sayın Vekiline ulaşma çabalarımız da sonuçsuz kaldığından belgelerin dosyaya sunulması halinde değerlendirme yapılabilme imkânı bulunabileceğini, davalı şirket itirazlarında, İngilizce sözleşme metninin yeminli bir tercüman tarafından tercüme edilmesi gerektiğini, metnin tercümesinde yorum yapıldığını, “…” yardımcı fiilinin zorunluluk değil olasılık belirttiğini, davalının söz konusu işle ilgili dava dışı taşerona ait borçlan ödeme şeklinde mutlak bir yükümlülüğünün bulunmadığını beyan ederek, metnin yeminli tercüman tarafından tekrar incelenmesi ve tercüme edilmesini talep ettiğini, bu konuda takdirin mahkemeye ait olduğu yönünde görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür.
Bilirkişiler …, …, … tarafından düzenlenen ek raporda özetle, Davacı, taşeronluk sözleşmesi kapsamında verdikleri hizmet sebebiyle dava dışı şirketten 120.138 hesabının bakiyesinin 37.513,94 TL olduğu 698.796,74 TL karşılıksız çekin de ilave edildiğinde davacının alacak tutarının 736.310,68 TL olduğu yönünde görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür.
… 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E sayılı dosyası celp edilmiş dava dışı … AŞ hakkında verilen 04/06/2015 tarihli iflas kararının kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin 24.12.2020 tarihli duruşma ara kararı gereğince davalı vekili itirazlarında dava dışı … A.Ş. ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin yeminli tercüman tarafından Türkçe metin haline getirilmesi talebinde bulunduğu, ancak sözleşmenin yalnız ilgili maddelerinin bilirkişilerce değerlendirilmiş olduğu, davacı vekilinin ise beyan dilekçesinin ekinde sözleşmenin tamamının yeminli tercümesinin bir suretini sunduğu anlaşılmakla davalı vekiline sunulan bu sözleşmeye karşı beyanda bulunmak ve eğer itirazı varsa sözleşmenin mahkememizce resen seçilecek yeminli tercüman vasıtasıyla tercüme ettirilmesine karar verildiği, tercüman bilirkişi … tarafından sunulan 12.03.2021 tarihli raporda özetle, ”… Davacı … Ltd. Şti. vekili Av. … tarafından sunulan ve 09.04.2019 tarihinde Zabıt Katibi … tarafından kayda alınan, … Ofisi antetli belgede yer alan beyanlar arasında Taşeronluk Sözleşmesinin Madde 9.5. ve Madde 43.’ü tamamen farklı bir şekilde yorumlanarak kendilerine göre bir tercüme yapılmıştır. Her ne kadar bu metin 16.01.2019 tarihi itibariyle görevlendirilen Bilirkişi Heyeti tarafından daha önce sunulan bilirkişi raporunu esas alıyorsa da, muhtemelen çevirmen olmayan bilirkişiler tarafından kaleme alınması nedeniyle, ciddi hataların yapıldığı tespit edilmiştir Örneğin; Madde 9.5 şu şekilde kaleme alınmıştır: “… Yüklenicinin aşağıdaki sebeplerden dolayı zarar görmesi için gerekli olabilecek…” Elbette ki ifadenin doğrusu, tam aksine, “zarar görmemesini sağlamak, zarar görmekten korumak” şeklinde olmalıdır. Keza Madde 43.1’de “for convenience” ifadesi “kolaylık sağlamak” olarak tercüme edilmiş, halbuki doğrusu elbette “sebepsiz fesih” anlamına gelmektedir. Madde 43.4’te de “…” kelimesi için “çalışma alanı / şantiye” karşılığı yerine tümüyle yanlış bir biçimde “Site” denilmiştir. Davacı vekili Av. … tarafından 10.10.2020 tarihinde Avukat Portaldan gönderilen belgede ise, …’da yerleşik bulunan … çevirmenine yaptırılan başka bir tercüme metninden yapılan alıntılara ve aktarımlara yer verilmiştir. Mahkeme tarafından tarafımıza tevdi edilen görevde, düzeltilmesi ve yeniden yapılması için temel alınan ve yeni yapılan tercümede eksik ve yanlış kısımlarının detaylıca belirtildiği metin bu metindir. Konuya ilişkin yorumlarımız, raporumuzun giriş bölümünde, HI. Tespitlerimiz a, b, c ve d kısımlarında tafsilatlı olarak açıklanmış bulunmaktadır. Özetlemek gerekirse, gerek söz konusu taşeronluk sözleşmesinin genelinde ve gerekse ihtilaf teşkil eden Maddeler 9.5 ve 43 ve özellikle 43.5’te, farklı konularda ve farklı maksatlarla “…” ve “…” ifadelerinin kullanılması, tasarlanan amaca yönelik olmalıdır. Aynen Madde 16.1, Madde 22.1, Madde 44.2 gibi maddelerde de açık ve net bir şekilde olduğu ve görüldüğü gibi, “…” kipi kullanılan cümlelerden (“…” ibaresi yerleştirilmişçesine) bir “yükümlülük” anlamı çıkarmaya çalışmak, fazlasıyla zorlama ve metnin ruhuna aykırı olacaktır. “…” kipi içeren maddeler, gayet açık ve net bir biçimde Yükleniciyi koruyan ve icbar etmeyen hükümleri ihtiva etmektedirler. Zaten sözleşmede genelde kullanılan “…” ve daha az kullanılan “…” yerine belirtilen bu maddelerde “…” kipinin kullanılması tercihi de, başlı başına belirli bir amaca matuf olduğu barizdir. Bu bağlamda, anılan sözleşme içerisinde Madde 44.1 ile Madde 44.2’de ayrı ayrı ve sözleşmenin farklı tarafları bakımından “…” ve “…” ifadelerinin kullanılmış olması, yol gösterici olabilecektir. Biz ise ilgili maddelerde kullanılması tercih edilmiş bulunan “…” kipini (yardımcı fiilini) “yapabilir, edebilir” veya “yapmalıdır, etmelidir” ifadelerinden ziyade, bu kelimenin içerdiği nüansa en uygun bir şekilde “yapabilecektir, edebilecektir” şeklinde tercüme etmeyi uygun bulduk. Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin tespit, kanaat, inceleme ve değerlendirmelerimizi içeren işbu bilirkişi raporu, Yüce Mahkemenizin takdirlerine sunarım” yönünde görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, tam üçüncü kişi yararına sözleşme akdedildiği iddiasına dayanan alacak istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta , … termik santralinin mimari ve inşaat işlerini üstlenen … şirketi ile dava dışı … AŞ. arasında 09/04/2012 tarihli alt yüklenicilik sözleşmesi akdedildiği, davacı ile dava dışı … arasında ise aynı inşaat alanında yemek hizmeti sunulması için 11/09/2012 tarihli catering hizmeti alımına ilişkin sözleşme akdedildiği, dava dışı … AŞ nin yemek hizmeti nedeniyle davalıya 838.926- TL borçlu olduğu ancak dava dışı … AŞ nin davalı ile aralarında akdedilen sözleşmenin 02/06/2015 tarihinde feshedilmesi, dava dışı .. AŞ hakkında 04/06/2015 tarihinde iflas kararı verilmesi üzerine davacı tarafından tahsil edilemeyen yemek hizmeti bedelinin ;aralarında sözleşme ilişkisi bulunmayan davalıdan talep edildiği, dava dışı … Aş nin davacıya ödeme yapılmasına muvafakat ettiğine dair 17/04/2015 tarihli belgeye istinaden davalıya borcun ödenmesi için … 35. Noterliğinin … yevmiye sayılı ,27/07/2015 tarihli ihtarnamesinin keşide edildiği, ihtarnamenin davalıya 21/08/2015 tarihinde tebliğ edildiği, dava dışı … AŞ hakkında verilen iflas kararının kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacı , sözleşmelerin nispiliği ilkesinin istisnası kapsamında dava dışı … AŞ ile davalı arasında akdedilen sözleşmede kendisi yararına ifa kararlaştırıldığından bahisle hizmet bedelini davalıdan talep ettiğinden öncelikle TBK 129.maddesinde düzenlenen üçüncü kişi yararına sözleşmenin unsurlarına değinmek gerekmiştir.
Bir sözleşmede ifanın taraflarca üçüncü kişiye yapılmasının kararlaştırılmasına, üçüncü kişi yararına sözleşme denir. Üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan borç üçüncü kişiye ifa edilir, vadettiren borcun üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir. Kural olarak üçüncü kişi yararına sözleşmeleri, eksik üçüncü kişi yararına sözleşme ve tam üçüncü kişi yararına sözleşme olarak ikiye ayırmak mümkündür. Aralarındaki temel fark; eksik üçüncü kişi yararına sözleşmelerde üçüncü kişinin, sözleşme ile borç altına giren taraftan talepte bulunamamasına karşın tam üçüncü kişi yararına sözleşmelerde bunun mümkün olmasıdır. Üçüncü kişiler yararına yapılan sözleşmelerin eksik ya da tam olup olmadığının tespitinde, sözleşmede bu yönde açık bir hüküm ya da anlatımın olması halinde sözleşme maddeleri, bu yönde bir açıklık olmaması halinde ise sözleşme hükümlerinin amaçsal yorumu ile değerlendirilmesi esas alınmalıdır. TBK m.129’a göre, sözleşme tarafları, ifanın üçüncü kişiye veya üçüncü kişi lehine yapılacağını kararlaştırabilirler. Böyle bir sözleşme, ifada bulunacak olan borçlu ile ifayı kabul etme hakkına sahip olan üçüncü kişi arasında bir edim ilişkisi kurar. Ancak üçüncü kişi, edimi bizzat talep etme hakkına sahip olsa bile, ne sözleşmenin tarafı haline gelir ne de sözleşme alacaklısının temsilcisi durumundadır. İşte bu nedenle üçüncü kişi lehine sözleşmenin, sözleşmelerin nispiliği ilkesine istisna oluşturduğu söylenir. Yukarıda açıklandığı üzere üçüncü kişinin edim talep hakkına sahip olduğu sözleşmeler tam üçüncü kişi lehine sözleşme, üçüncü kişiye talep hakkı tanımayan sözleşmeler ise eksik üçüncü lehine sözleşme olarak adlandırılır. Eksik üçüncü kişi lehine sözleşmede sözleşme ediminin yerine getirilmesini yalnızca sözleşmenin tarafı olan alacaklı talep edebilir. Üçüncü kişi sadece ifayı kabule yetkilidir. Tam üçüncü kişi lehine sözleşmede ise, hem alacaklı hem de edimin lehine ifası kararlaştırılan üçüncü kişi ifa talebinde bulunabilir. Böylece lehtar üçüncü kişi, tarafı olmadığı sözleşmeden doğan bir alacak hakkı kazanır. Bu hakkın kazanılması için üçüncü kişinin ne rızası ne de bilgisi gerekir. Üçüncü kişinin talep hakkına sahip olmaması asıldır. Bu durumun aksi ya sözleşmede acıkça kararlaştırılabilir ya da sözleşmenin yorumu yoluyla böyle bir hakkın zımmen kararlaştırıldığı sonucuna varılabilir. Sözleşmenin yorumunda aranacak olan, tarafların ortak niyetidir. Sözleşmenin hangi hallerde tam üçüncü kişi lehine sözleşme olarak yorumlanabileceği konusunda kesin bir ilke benimsemek mümkün gözükmemektedir. Ayrıca taraflar arasındaki menfaat dengesi, tarafların sözleşmenin akdinden sonraki ve özellikle ilgili üçüncü kişiye karşı davranışları da, üçüncü kişiye talep hakkı tanınıp tanınmadığı hususunun belirlenmesinde dikkate alınır.
TBK m.129’a (e BK m.111) göre, sözleşme tarafları, ifanın üçüncü kişiye veya üçüncü kişi lehine yapılacağını kararlaştırabilirler. Böyle bir sözleşme, ifada bulunacak olan borçlu ile ifayı kabul etme hakkına sahip olan üçüncü kişi arasında bir edim ilişkisi kurar. Ancak üçüncü kişi, edimi bizzat talep etme hakkına sahip olsa bile, ne sözleşmenin tarafı haline gelir ne de sözleşme alacaklısının temsilcisi durumundadır. İşte bu nedenle üçüncü kişi lehine sözleşmenin, sözleşmelerin nisbiliği ilkesine istisna oluşturduğu söylenir. Yukarıda açıklandığı üzere üçüncü kişinin edim talep hakkına sahip olduğu sözleşmeler tam üçüncü kişi lehine sözleşme, üçüncü kişiye talep hakkı tanımayan sözleşmeler ise eksik üçüncü lehine sözleşme olarak adlandırılır. Eksik üçüncü kişi lehine sözleşmede sözleşme ediminin yerine getirilmesini yalnızca sözleşmenin tarafı olan alacaklı talep edebilir. Üçüncü kişi sadece ifayı kabule yetkilidir. Tam üçüncü kişi lehine sözleşmede ise, hem alacaklı hem de edimin lehine ifası kararlaştırılan üçüncü kişi ifa talebinde bulunabilir. Böylece lehtar üçüncü kişi, tarafı olmadığı sözleşmeden doğan bir alacak hakkı kazanır. Bu hakkın kazanılması için üçüncü kişinin ne rızası ne de bilgisi gerekir. Üçüncü kişinin talep hakkına sahip olmaması asıldır. Bu durumun aksi ya sözleşmede açıkca kararlaştırılabilir ya da sözleşmenin yorumu yoluyla böyle bir hakkın zımmen kararlaştırıldığı sonucuna varılabilir. Sözleşmenin yorumunda aranacak olan, tarafların ortak niyetidir. Sözleşmenin hangi hallerde tam üçüncü kişi lehine sözleşme olarak yorumlanabileceği konusunda kesin bir ilke benimsemek mümkün gözükmemektedir. Ayrıca taraflar arasındaki menfaat dengesi, tarafların sözleşmenin akdinden sonraki ve özellikle ilgili üçüncü kişiye karşı davranışları da, üçüncü kişiye talep hakkı tanınıp tanınmadığı hususunun belirlenmesinde dikkate alınır. Sözleşmenin yorumundan tarafların ortak niyetinin bu olduğu anlaşılmıyorsa, örf ve adete bakılır. Bazı hallerde teamül gereği üçüncü kişiye doğrudan borçluya başvurma hakkı tanınabilir (Nilson Okutan Gül, Anonim Ortaklıklarda Pay Sahipleri Sözleşmeleri sayfa 307, 308, 309)
Somut uyuşmazlıkta, dava dışı … AŞ ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin yeminli tercüman tarafından Türkçe diline çevrilmiş hükümlerinin incelenmesinden ve tercüman bilirkişi … tarafından sunulan 12.03.2021 tarihli rapordan da anlaşıldığı üzere davacının taraf olmadığı sözleşmede ,davalıya ifayı, dava dışı … AŞ ile davacıya yapma konusunda tercih hakkı verildiği, davalı şirketi davacıya ifaya zorlayan bir hükme yer verilmediği, … termik santralinin mimari ve inşaat işlerini üstlenen davalı … şirketi ile dava dışı … AŞ. arasında 09/04/2012 tarihli alt yüklenicilik sözleşmesinde davacıya edim talep etme hakkı tanınmadığı, sözleşmelerin nispiliği gereği davacının , dava dışı … AŞ ile catering hizmeti alımına ilişkin 11/09/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklı alacağının davalıdan talep edilemeyeceği kanaatine varılmakla Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/5607 E 2021/3872 K sayılı emsal ilamı da dikkate alınarak sıfat yokluğu nedeniyle davacının davasının usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının usulden REDDİNE,
2-Peşin alınan 170,78 TL harç ile ıslah harcı olarak alınan 12.600,00 TL’den tahsili gereken 59,30 TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 12.711,48 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan bilirkişi masrafı 5.000,00 TL’nin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili …ve davalı vekili Av. …’nin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 11/11/2021

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …