Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/263 E. 2019/388 K. 04.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/263
KARAR NO : 2019/388

DAVA : Şirket Feshi
DAVA TARİHİ : 15/03/2016
KARAR TARİHİ : 04/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Şirket Feshi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirkette %10’dan fazla oranda pay sahibi olduklarını, 2010 yılında yapılan olağan genel kurul toplantısında müvekkili …’nin 3 yıllığına yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, davalı şirketçe aynı yıl yeniden olağanüstü genel kurul toplantısı yapılarak hiçbir sebep gösterilmeksizin aynı zamanda şirketin %45 oranında hissedarı olan müvekkilinin, şirket yönetim kurulundan çıkarıldığını, o tarihten bugüne kadar şirketin mali durumu hakkında bilgi verilmediğini, noter marifetiyle gönderdiği tüm ihtarnamelerin sonuçsuz kaldığını ve müvekkillerinin pay sahipliğinden kaynaklı bilgi edinme hakkı çerçevesinde cevaplanması istenilen soruların hiçbirine cevap verilmediğini ve genel kurulların TTK. 420. maddesi uyarınca ertelendiğini, şirketin kar açıkladığı yıllarda dahi karın ortaklara dağıtılmasından ısrarla kaçınıldığını ve bu yöndeki tüm tekliflerin reddedildiğini, şirket yönetimini elinde bulunduran hakim ortakların şirketten elde ettikleri gelirleri başkaca yollar kullanarak kendilerine aktardıklarını buna karşılık birçok zaman şirketi zarar etmiş gibi göstererek ortakların kar payı almasına engel oldukları ya da şirketin kar açıklamak durumunda kaldığı zamanlarda da karın ortaklara dağıtılmaması yönünde karar alınarak kar payı alma hakkının ihlal edildiğini, davalı şirketin hakim hissedarının yurtdışında aynı isimde başkaca bir şirket daha kurarak birçok ticari işlem ve işlemlerini bu şirket üzerinden gerçekleştirerek davalı şirketin elde edeceği birçok mali imkanı yeni kurduğu şirkete kaydırdığını, ayrıca davalı şirketle aynı adreste ve unvanı ile iltibasa neden olacak şekilde … Ticaret ve İnşaat A.Ş adıyla tek ortaklı yeni bir şirket kurduğunu, daha sonra unvanını … İnşaat A.Ş olarak değiştirerek haksız rekabet hükümlerinden sıyrılma amacı güttüğünü, şirket ortakları arasında genel kurul kararlarının iptalinden özel denetçi tayinine, marka hükümsüzlüğünden haksız rekabetten kaynaklanan tazminata ve kira alacağının tahsili ve tespitine ilişkin yargıya intikal etmiş 22 dava olduğunu, bu nedenle kapalı anonim ortaklığı niteliğinde bulunan davalı şirketin müşterek bir gaye etrafında devamlılığını sürdürebilmesinin ve bu meyanda ana sözleşmedeki amacını gerçekleştirmesinin artık olanaksız hale geldiğini belirterek TTK. 531. maddesi uyarınca davalı şirketin haklı nedenle feshine olmadığı takdirde müvekkillerinin paylarının gerçek değerinin tespiti ile bu bedelin müvekkillerine ödenmek suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK. 531. maddesine göre açılan bu davada, TTK. 245. maddesindeki haklı sebeplerin kıyas yoluyla uygulanması gerektiğini, davacılar yönünden haklı nedenlerin oluşup oluşmadığının önem kazandığını, davacılar ile müvekkili şirket arasında devam eden davaların bir kısmının neticelendiğini ve bir kısmının da derdest olduğunu, taraflar arasında görülen başka davalar olmasının haklı sebep olarak ileri sürülemeyeceğini, davacıların iddialarının doğru olmadığını, 08.05.2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında davacılar vekilinin istemiyle TTK. 420. maddesi uyarınca toplantının ertelendiğini, 07.07.2015 tarihinde olağan genel kurul toplantısı yapıldığını ve TTK. 437. maddesi kapsamında tüm bilgi ve belgelerin davacılara tebliğ edildiğini, haksız rekabette bulunanın bizzat davacı olduğunu, … 8. ATM’nin … E. sayılı dosyasında davacı …’nin %92 hissesine sahip bulunduğu …. A.Ş’ye ve …’ye karşı açılan haksız rekabet davasında mahkemece davanın kabul edildiğini, böylece davacının müvekkili şirkete karşı haksız rekabet yaptığının mahkeme ilamıyla tespit edildiğini, kendi kusuruna dayanarak kimsenin hak elde edemeyeceğini, dava dilekçesinde, şirketin hakim hissedarı tarafından kurulan … A.Ş’nin haksız rekabette bulunduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, zira bu şirketin faaliyet konusunun davalı şirketin faaliyet konusuyla aynı olmadığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davalı şirketin sicil dosyası, … 8. ATM’nin … E. … K. sayılı kararı ve bu karara ilişkin yargıtay bozma ilamı, .. 12. ATM’nin … E. sayılı dosyası, davacılar tarafından davalı şirkete karşı açılan veya davalı şirketin hakim hissedarlarına ait olan şirketlere karşı açılan ve muhtelif mahkemelerde görülen yahut karara çıkmış olan dava dosyalarına ilişkin bilgi ve belgeler, … 3. ATM’nin … E. sayılı davalı şirketin doğrudan iflası istemine ilişkin dava dosyasındaki belgeler ile dayanılan diğer tüm deliller celp edilip incelenmiş, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları ile dosya üzerinde uzman birikişiler vasıtasıyla inceleme yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmış, tüm deliller toplanmıştır.
Dosyada mevcut bulunan ve davalı şirketin gerçek malvarlığı bilançosuna göre davacıların paylarının gerçek değerinin tespitine ilişkin olarak alınan ve uzman bilirkişi heyetince düzenlenen 18.12.2017 tarihli raporda özetle; ”31.12.2016 tarihi itibariyle davalı şirketin rayiç değer (net aktif değeri) yöntemiyle tespit edilen değerinin 3.276.571,51 TL, indirgenmiş nakit akımları yöntemine göre belirlenen değerinin 8.645.282,06 TL olup, şirketin ortalama değerinin 5.960.926,78 TL olduğunu, esas sermaye dikkate alındığında 1 TL nominal değerdeki payının yine 31.12.2016 tarihi itibariyle gerçek değerinin 4,77 TL olarak hesaplandığını, bu değerin rapor tarihine en yakın değeri olarak 30.11.2017 tarihindeki değerini belirlemek için fiyat endekslerinden yararlanıldığını ve bu çerçevede şirketin 30.11.2017 tarihi itibariyle belirlenen değerinin 6.789.962,97 TL olup bu tarihteki 1 TL nominal değerde payın 5,43 TL’ye isabet ettiğini, şirket sermayesinin 1.250.000,00 TL olduğunu, davacı …’nin davalı şirket sermayesindeki pay oranının %17,42 diğer davacının ise %0,40 olarak hesaplandığı” açıklanmıştır.
Tarafların rapora karşı itirazlarının değerlendirilmesi bakımından aynı bilirkişi heyetine Prof. Dr. …’ın dahili ile ek rapor alınma yoluna gidilmiştir.
08.04.2019 tarihli ek raporda ise; ”davacıların yönetim, bilgi alma ve inceleme haklarının kanuna aykırı şekilde kısıtlandığı yönündeki iddialarının şirketin haklı sebeple feshine götürecek nitelikte olmadığı, öte yandan iptal davasına (… 12. ATM’nin … E. sayılı dosyası) konu olan ve bilirkişilerce de her iki raporda kötüniyetli olarak tanımlanan sermaye arttırımı ve şirketin kar dağıtmaktan kaçınmaya yönelik politikası, davacı azınlık pay sahiplerinin şirketten doğan menfaatlerine ulaşma konusunda çoğunluk tahakkümü altında bırakıldıklarını, bir yerde temettü açlığına mahkum edildiklerini gösterdiği, bu tür eylemlerin şirketin feshi için haklı sebep olarak kabul edildiği, dolayısıyla davacının, şirketin haklı sebeple feshi talebinin yerinde olduğu, bu talep doğrultusunda TTK. 531. maddesi kapsamında şirketin feshine yahut duruma uygun düşen daha başka bir çözüme karar verilip verilmeyeceğinin mahkemenin takdirinde olduğu, 28.03.2019 itibariyle davalı şirketin 1 TL nominal değerdeki payının 4,97 TL olarak hesaplandığı, buna göre her biri 1 TL nominal değerdeki payın28.03.2019 tarihindeki değeri olan 4,97 TL esas alınmak suretiyle 1.250.000,00 TL şirket sermayesine göre, davalı şirketin hisse değeri toplamının 6.212.329,75 TL olduğu, bu değer esas alınarak pay oranı üzerinden ya da pay adedi üzerinden 1 TL nominal değerdeki payın değerinin 4,97 TL olarak kabul edilerek davacıların payına isabet eden payların değerinin hesaplanmasının mümkün olduğu” açıklanmıştır.
Mahkememizce dosyada mevcut bulunan konusunda uzman bilirkişilerce düzenlenen rapordaki açıklamalara itibar edilmiştir.
… 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyası incelendiğinde; bizim dosyamızdaki davacılar tarafından yine bizim dosyamızda davalı olan şirkete karşı şirketin 2010 yılı faaliyet dönemine ilişkin 20.06.2011 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye arttırımına ve özel denetçi tayinine ilişkin 3 ve 4 nolu karaların iptali istemi ile öncesinde … 22. ATM’nin … E. sayılı dosyasında 13.09.2011 tarihinde dava açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda 2013/66 K. sayılı 25.03.2013 tarihli kararla davanın kabulü ile 20.06.2011 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 nolu kararların iptaline denildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.05.2015 tarihli kararıyla bozulduğu ve bozma kararının, davalı şirketin sermaye arttırımının haklı bir nedene dayanıp dayanmadığı, objektif iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı hususunda ek inceleme yapılarak neticesine göre bir karar verilmesine ilişkin olduğu, … 22. ATM’nin 2014 yılında kapatıldığı ve dosyanın … 12. ATM’ye devredildiği, dosyanın … Esasına kaydedildiği, bozma kararına uyularak ek rapor alındığı ve neticede … K. sayılı 14.05.2018 tarihli kararla davalı şirketin 20.06.2011 tarihli olağanüstü genel kurulunda alınan sermaye arttırımına ve denetçi tayinine ilişkin 3 ve 4 nolu kararlarının iptali yönünde hüküm kurulduğu, kararın davalı tarafından temyiz edildiği, ancak davalı vekilinin temyiz talebinden vazgeçmesi nedeniyle Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14.01.2019 tarihli kararıyla davalı vekilinin temyiz isteminin feragat nedeniyle reddine karar verildiği, kararın bu şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
… 8. ATM’nin … E. sayılı dosyası incelendiğinde ise; bizim dosyamızda davalı olan şirket tarafından bizim dosyamız davacılarından …’ye ve %92 hissesine sahip olduğu …. A.Ş’ye karşı 13.07.2012 tarihinde açılan haksız rekabetin tespiti ve maddi zararın tazmini istemine ilişkin tazminat davası olduğu, mahkemece yapılan yargılama neticesinde … K. sayılı 05.04.2016 tarihli kararla, davanın kabulü ile, davalıların, davacı şirketin ticaret unvanına yönelik haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile 223.490,77 TL tazminatın davalılardan müteselsilen tahsili ile davacı şirkete verilmesine denildiği, kararın davacılar tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10.05.2018 tarihli kararı ile, davalıların, davacıyı kötüleme gibi aldatıcı hareket ve dürüstlük kurallarına aykırı diğer şekillerde iktisadi rekabeti kötüye kullanımına dair bir tespit yapılamadığı, davacının haksız rekabet iddiasını kanıtlayan somut bilgi ve belge sunulmadığından davalıların haksız rekabeti sonucunda davacı şirketin zarara uğratıldığının da ispatlanamamış olduğu, aksi yöndeki mahkeme gerekçesinin yerinde bulunmadığı, belirtilerek davalılar yararına bozulduğu, dosyanın karar düzeltme istemiyle yargıtayda olup, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Dava, TTK. 531. maddesine dayalı olarak açılan anonim şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
TTK. 531. maddesinde, ”Haklı sebeplerin varlığında sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip, davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen veya kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir” denilmiştir.
Anılan maddede anonim şirketin haklı sebeple feshini, kapalı şirketlerde sermayenin en az onda birine sahip olan azınlığı oluşturan pay sahiplerince istenebileceği belirtilmiştir.
Davacıların, davalı şirketteki paylarının iş bu davanın açıldığı tarih itibariyle %17,02 ve %0,40 olduğu, dolayısıyla sermayenin en az onda birine haiz olma koşulunun davacılar bakımından gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Davalı şirket merkezinin bulunduğu yer itibariyle mahkememizin yargı çevresinde bulunduğu anlaşıldığından, bu davaya bakma konusunda mahkememizin kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
TTK. 531. maddesinde, haklı sebep kavramının tanımı yapılmış değildir. Haklı sebep, her olayın koşuluna göre ve anonim şirketin nitelikleri dikkate alınarak belirlenecektir. Mehaz İsviçre Hukukunda TTK. 531. maddesinin uygulanmasında özellikle şirket çoğunluk hissesine sahip ortağın, şirketin malvarlığını kaybetmesine yol açacak şekilde kötü yönetimi, çoğunluk lehine fon, hibe ve ödemeler ile şirkete zarar verilmesi, şirketin kazancı artmasına rağmen kötüniyetli olacak şekilde kar payı dağıtılmaması gibi durumların şirketin haklı sebeple fesihine yol açan haller olarak kabul edildiği görülmektedir. Yerleşik yargıtay kararları ve doktrindeki görüşler dikkate alınarak haklı sebep, dürüstlük kuralı gereği ortaklık ilişkisinin çekilmez hale getirilmesine neden olan hukuki olgular olarak tanımlanabilecektir. Çekilmezlik olgusunun, ortaklığın işletme konusunun gerçekleştirilmesini imkansız kılması yahut aşırı güçleştirecek biçimde ortadan kalkması olarak anlaşılması gerekir.
Mehaz Kanundan hareketle haklı sebepleri açıklamak için yola çıkılan temel kıstaslar, anonim ortaklıkta çoğunluğun gücünü kötüye kullanması başka bir deyişle hukuka aykırı davranışları, ortaklığın amacının imkansızlaşması, tehlikeye düşmesi ya da önemli şekilde güçleşmesi anonim ortaklığın devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi olarak ifade edilmiş, ancak bu kıstasların hangisinin haklı sebebi tanımlamakta başarılı olduğu konusunda öğretide görüş birliğine varılamamıştır. (Dr. Nuri Erdem, İstanbul 2019, Vedat Kitapçılık, 2. Basım, Sayfa 102)
Ancak 6102 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra bu kanunun uygulanması neticesinde oluşan yargıtay içtihatları ve kanunun gerekçesi de değerlendirildiğinde, çoğunluk gücünün kötüye kullanılmasından doğan haklı sebeplerin, pay sahiplerinin mali haklarını ihlal edici nitelikte kar payı almalarını engelleyen, devamlılık arzeden, mali haklar dışında pay sahibinin bilgi alma ve inceleme, yönetime katılma haklarını ihlal eder eylemler olduğu anlaşılmaktadır. Bunun dışında ortaklığın işletme konusunun imkansız hale gelmesi, hiç kazanç elde edememesi, fiilen sermayenin tamamını kaybetmesi veya organların kötü yönetimi haklı sebep olarak kabul edilebilecektir. Anonim ortaklıkların sermaye ortaklığı olduğu düşünüldüğünde pay sahiplerinden kaynaklanan kişisel sebeplerin haklı sebep olarak kabulü mümkün görülmemekle birlikte kapalı anonim ortaklıklarda kişisel sebeplerin haklı sebep olarak kabul edilebileceği ancak bu durumda dahi bu sebeplerin, ortakların mali hakları ihlal eder, ortadan kaldırır nitelikte ortaya çıkmasının zorunlu olduğu kabul edilmektedir. Bunun dışında sübjektif nitelikteki kişisel sebeplerin sermaye ortaklığı olan anonim şirketin feshi için haklı sebep olarak kabulü mümkün görülemeyecektir.
TTK. 531. maddesi uygulamasında haklı sebebin oluşmasında tarafların kusurunun çok önem arzetmediği, başka bir deyişle fesih için haklı sebebin çoğunluk kusuruyla meydana gelmesi gerekli olmadığı gibi, davacı pay sahiplerinin kusurlu olup olmadıklarının da önem arzetmeyeceği ancak Türk Medeni Kanunun 2. maddesinin her surette dikkate alınmasının zorunlu olduğu, dolayısıyla şirketin feshine haklı sebep olarak gösterilebilecek durumun meydana gelmesinde fesih isteminde bulunan davacıların ağır kusurlarının olmaması gerektiği aksi halde istemin kabul edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmalıdır. Fesih için gerekli koşulların oluşması halinde, fesih yerine, davacıların paylarının gerçek değerlerinin ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına yahut daha başka bir çözüme karar verilebilecektir.
Somut olaya dönüldüğünde, şirketin 2009 yılı olağan genel kurulunda davacı …’nin de aralarında bulunduğu 4 kişinin 3 yıl süre ile yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, bu kararın 24.03.2010 tarihli sicil gazetesinde ilan edildiği, 06.09.2010 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının çağrısız genel kurul olarak icra edildiği, bu kez davacı …’nin yönetim kurulunda yer almadığı ve karara muhalefet ettiği ve bu genel kurul kararının 27.09.2010 tarihli sicil gazetesinde yayınlandığı, 2013 yılı olağan genel kurulunda davalı şirketin ortaklarından olan … A.Ş ile … A.Ş arasında ticari ilişki olup olmadığının sorulduğu ve her iki firma arasında hukuki ilişki olduğunun beyan edildiği, davacılar vekilince bağlılık raporunun gerekli bilgileri içermemesi nedeniyle yasaya aykırı olduğunun ileri sürüldüğü ancak raporun oyçokluğu ile kabul edildiği ve kar payı dağıtılmaması yönünde alınan karara da davacılar vekilince muhalefet edildiği, bu genel kurul kararının ticari sicilinin 27.11.2014 tarihli nüshasında ilan edildiği, bunun dışında 2014 yılı olağan genel kurulun toplantısında, bilgi alma ve inceleme hakkının şirket tarafından haksız şekilde kısıtlandığı, genel kurul öncesinde incelemeye hazır tutulacak defter ve kayıtların kendilerine gösterilmediği, yazılı başvuru talep edilerek bilgi alma hakkının kasten engellendiği ve bu durumun ihtarname ile şirkete bildirildiği, verilen cevapta istenen bilgilerin şirket sırlarını açıklama anlamına geleceği ve şirket menfaatine uygun görülmediği, şirketi zararlandırma amacı taşıdığının belirtildiği, bu genel kurula davacılar vekili tarafından bu şekilde itiraz edildiği ayrıca finansal tabloların onaylanması, faaliyet raporlarının müzakeresi ve onaylanması ile yönetim kurulu üyelerinin ibrası ve seçimi konularında davacılar ile görüş ayrılıklarının yaşandığı anlaşılmıştır.
Yukarıda içeriği özetlenen … 12. ATM’nin … E. sayılı dosyasında davalı şirketin 20.06.2011 tarihli genel kurulunda alınan sermaye arttırımına ilişkin kararın iptal edildiği ve bu davanın davacılar tarafından ikame edildiği, davalı vekilinin temyiz isteminden feragat etmesi nedeniyle kararın kesinleştiği tespit edilmiştir.
… 8. ATM’nin … E. sayılı dosyasında da, huzurdaki bu davada davacı olan …’nin, davalı … Tic. A.Ş’nin ticaret unvanına karşı haksız rekabette bulunduğu yönündeki tespitin yargıtay tarafından yerinde görülmediği, ancak bu kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır. Bunun dışında taraflar arasında görülen muhtelif mahkemelerde özel denetçi tayini, bilgi alma hakkı, marka hükümsüzlüğünün tespitine ilişkin ihtilaflar yönünden derdest dosyaların bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacılar tarafından, davacı …’nin yönetim kurulundan sebepsiz yere çıkarılması dışında bilgi alma ve inceleme haklarının kasten engellendiği, gerekli olmadığı halde kötüniyetli olarak sermaye arttırım kararı alındığı, şirketin karlı olmasına rağmen kar payının dağıtılmadığı ve hakim hissedarların şirket kaynaklarını kendi kurdukları başka şirketlere aktararak şirketin için boşaltıp pay sahipliğine ilişkin mali hakların ağır surette zedelenmesine sebebiyet verildiği ileri sürülerek davalı şirketin feshi talep edilmiştir.
Sermaye şirketi olan anonim şirketlerde bir veya birkaç pay sahibinin yönetim kurulunda yer almaması yahut şirket sırrı niteliğindeki bilgilerin paylaşılmaması, şirketin birkaç defa kar dağıtımından kaçınması yahut ortaklardan birinin aynı zamanda başka bir şirkette de pay sahibi olması anonim şirketin haklı nedenle feshi için yeterli görülmemektedir. Fesih için, pay sahiplerinin yönetim haklarının bilgi alma ve inceleme talep ve haklarının ayrıca mali haklara erişimlerinin kısıtlanarak hakim hissedarların şirketin yönetimindeki yetkisini kötüye kullanmak suretiyle azınlık haklarını sürekli şekilde ihlal edici nitelikte eylemlerde bulunması ve şirketin kötü yönetim ile şirketin zarara uğratılması eylemlerinin süreklilik arzedip, artık ortaklığın devamını çekilmez hale getirecek nitelikte olması gerekmektedir.
Davacılar ile davalı şirketin hakim hissedarları arasındaki anlaşmazlığın 2010 yılı genel kurulundaki yönetim kurulu değişikliği ile başladığı tespit edilmiştir. Dosyada mevcut bulunan bilirkişi raporunda mali bilirkişilerce ifade edildiği üzere, davalı şirketin 2010 yılından itibaren kanuni yedekler, olağanüstü yedekleri ve ödenmiş sermayesinin 2018 yılına kadar sürekli bir artış göstermesine rağmen mali tablolarda geçmiş yıl zararlarının yer aldığı ve buna dayalı olarak kar dağıtımından kaçındığı anlaşılmaktadır. Pay sahibinin kar payı hakkı vazgeçilmez bir hak olarak TTK’da güvence altına alınmıştır. Ancak davalı şirket tarafından gerekli olmadığı halde dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecek nitelikte kar dağıtımı yapılmadığı böylece pay sahibi olan davacıların en temel hakkı olan kar payı almalarının engellendiği kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalı şirket tarafından 20.06.2011 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda sermaye arttırım kararı alındığı, bu kararın iptaline ilişkin davanın … 12. ATM’nin … E. sayılı dosyasında görülerek sonuçlandırıldığı, kararın kesinleştiği, anılan dosyadaki bilirkişi raporları ve kararın gerekçesine göre, şirketin 500.000,00 TL sermayesinin 750.000,00 TL arttırılarak, 1.250.000,00 TL’ye çıkarıldığı ve arttırılan sermayenin tamamının ortaklar tarafından nakden ve tamamen taahhüt edildiği, dörtte birinin tescil tarihinden itibaren 1 ay içinde kalanı ise 31.12.2011 tarihinde ödeneceği ve ortakların taahhüt ettikleri sermayeyi eğer isterlerse ve varsa şirketten olan alacaklarından ödeyebileceği yönünde karar alındığı, bu karar sonucunda şirket ortaklarından olan davacı …’nin öncesinde %43,6 oranında olan payının %17,4’e, diğer davacı …’nin %1 oranındaki payının ise %0,4’e düştüğü anlaşılmıştır. Nitekim şirket ortaklarından olan …’ın arttırılan sermayenin 634.575,00 TL’lik kısmını şirketten olan alacağından düşülmek suretiyle yerine getirildiği tespit edilmiştir. Esasında şirketin 31.12.2012 tarihindeki özvarlığının 1.307.137,95 TL olduğu, 500.000,00 TL’lik tutarındaki ödenmiş sermayesinin özvarlık tutarı içinde fazlasıyla mevcut olduğu, 2011 yılında 750.000,00 TL arttırılarak 1.250.000,00 TL’ye çıkarıldığı ve arttırılan sermayenin yine şirketin anılan tarihteki özvarlık tutarı içinde mevcut bulunduğu, sermaye artışı yapılmasını gerektirecek bir durum olmamasına rağmen bu yönde karar alınmasıyla davacıların şirketteki sermaye paylarının azaltıldığı anlaşılmıştır. Bu durum, çoğunluğun gücünün, azınlık haklarını ihlal edici surette kullanıldığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Şirketin kötüniyetli olarak aldığı sermaye arttırım kararı ve gerekli olmadığı halde kar dağıtmaktan kaçınmaya yönelik politikası neticesinde azınlık konumunda bulunan davacıların şirketten doğan menfaatlerine ulaşma konusunda hakim hissedarların tahakkümü altında bırakıldıkları ve kar payı alma haklarının engellendiği ve kar dağıtmama kararının süreklilik arzettiği, bir veya birkaç defaya mahsus olmadığı, bu durumun TTK. 531. maddesi anlamında şirketin feshi için haklı neden olarak kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda haklı fesih nedenlerinin oluştuğu ancak fesih yahut fesih yerine davacıların paylarının ödenmek suretiyle ortaklıktan çıkarılması konusundaki takdirin mahkemeye ait olduğunun ifade edildiği, şirket ortakları arasındaki çok fazla sayıda davanın bulunması ve görülmekte olan bu davaların esasında şirketin faaliyetini olumsuz yönde etkilediği açık olduğu gibi davalı şirketin … 3. ATM’nin … E. sayılı dosyasında TTK. 376. ve İİK. 179. maddeleri çerçevesinde şirketin borca batıklığı nedeniyle doğrudan iflas istemine ilişkin dava açtığı, şirketin borca batıklığının giderilmesi için sermaye arttırım kararı alınmadığı, bu yönde bir girişimde bulunulmadığı, buna göre şirketin faaliyetini devam ettirme iradesini taşımadığı kanaatine varıldığından artık fesih yerine başka bir çözüm yoluna hükmedilmesinin yerinde olmayacağı kabul edilmiştir. Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesinde, gerçek malvarlığı bilançosunun çıkarılarak şirketin malvarığının rayiç değerinin belirlendiği ve borca batıklığının söz konusu olmadığı, bu tespitin en son 28.03.2019 tarihi itibariyle yapıldığı ve bu tarihte şirketin değerinin 6.212.329,75 TL olduğunun raporda ifade edildiği, ancak davalı şirket tarafından borca batıklık nedeniyle açılan dava tarihinin 21.03.2019 olup, aradan bir yıllık sürenin geçtiğinin anlaşıldığı ve geçen süre içinde borca batıklık halinin oluşmuş olabileceği bu hususun doğrudan iflas davasına bakan mahkemece değerlendirilerek neticeye varılacağı, ancak şirket tarafından doğrudan iflas davası açılmış olması karşısında, şirketi devam ettirme iradesinin olmadığı anlaşıldığından artık başka bir çözüm yerine şirketin feshine ve tasfiyesine karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Davalı vekilince … 8. ATM’nin … E. sayılı dosyasında görülen davanın bekletici mesele yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de, daha önce yapılan açıklamalarda ifade edildiği üzere anılan mahkemede görülen davanın, davacı … ve hakim hissedarı olduğu şirketin ticaret unvanı ile davalı şirkete karşı haksız rekabette bulunduğu iddiasına dayalı tazminat davası olduğu, yapılan yargılamada davanın kabul edilerek tazminata hükmedildiği ancak kararın Yargıtayca bozulduğu ve bozma gerekçesinde açıkça, haksız rekabetin oluşmadığına işaret edildiği, dosyanın karar düzeltme aşamasında olup henüz kesinleşmediği anlaşılmakta olup, huzurdaki bu davanın TTK. 531. maddesine dayalı olarak açılan anonim şirketin feshi davası olduğu, haklı nedenlerin gerçekleşmesi halinde fesih kararı verilebileceği ve haklı nedenlerin oluşmasında tarafların kusurunun esasa müessir olmadığı, sadece davayı açanın dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edecek şekilde ağır kusurlu olması halinde davanın dinlenmeyebileceği dolayısıyla … 8. ATM’deki dava neticesinde davacılardan …’nin haksız rekabet yaptığının sübuta ermesi halinde dahi kusurunun TMK. 2. maddesindeki dürüstlük kurallarını ihlal edici nitelkte davalı şirketten daha ağır olduğunun kabul edilemeyeceği zira davalı şirketin uzun süreden beri kar dağıtımı yapmaması ve davacıların şirketteki sermeye oranını azaltıcı nitelikte ve hiç gerekmediği halde sermaye arttırım kararı almasına ilişkin eylemleri karşısında haklı fesih nedeninin oluştuğu sabit olduğundan … 8. ATM’de görülen davanın neticesinin beklenmesine gerek görülmemiş ve davalı vekilinin bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle TTK. 531. maddesindeki fesih için haklı nedenlerin oluştuğu kanaatine varıldığından davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; .
Davanın KABULÜNE,
… Ticaret Sicilinin … nosunda kayıtlı … TİCARET ANONİM ŞİRKETİ’nin TTK. 531. maddesi uyarınca FESHİNE VE TASFİYESİNE,
Tasfiye memuru olarak bağımsız denetçi ve mali müşavir …’nın ATANMASINA,
Tasfiye memuruna aylık 4.000,00 TL ücret takdirine, tasfiye memuru ücretlerinin davalı şirket tarafından karşılanmasına,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 44,40 TL maktu karar harcından, peşin yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 15,20 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 15.978,00 TL yargılama gideri ile 29,20 TL peşin harç, 29,20 TL başvuru harcı, 221,80 TL keşif harcı toplamı 16.258,20 TL’nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacılar vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 04/07/2019

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KATİP …
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 29,20 TL
Karar Harcı : 44,40 TL
Noksan Harç : 15,20 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 15.885,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 100,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 15.000,00 TL
Posta ve Keşif Giderleri : 978,00 TL