Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1234 E. 2018/187 K. 01.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/1234
KARAR NO : 2018/187

DAVA : Pay İptali – Tescili – Alacak
DAVA TARİHİ : 13/12/2016
KARAR TARİHİ : 01/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Pay İptali – Tescili – Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin uzmanlık alanı olan insan kaynakları ve eğitim sahasında faaliyet gösteren ve uluslararası bir girişim olan … isimli … ağının … temsilciliği ile başlanarak, … temsilciliğinin sağlanabileceği bir şirket kurmak konusunda davalılarla mutabık kalındığını, bu konuda taraflar arasında elektronik posta, mesajlarla yapılan yazışmalar olduğunu, şirket kurulması ve kurulacak şirket üzerinde … temsilciliğinin alınmasına ilişkin bu iradenin …da bizzat müvekkilince bildirildiğini ve yazılı başvuru yapıldığını, bu talebin … yönetim kurulunca da kabul edildiğini, temsilciliğin kabul edilmesi akabinde müvekkilince ofis kiralanıp geçen tüm zaman dilimi içinde davalılardan …’nın ücret ve sigorta primleri, temsilcilik alınması değerlendirilen …’a ilişkin yurtdışı gezi harcamalarının müvekkilince ödendiğini, taraflarca şirket kurma iradesinin ortaya konulup bu konuda anlaşma yapılmasına rağmen müvekkilinin saf dışı edildiğini davalılardan Semih ve Ayşe Boyacı’nın kurucu ortak olarak hissedar olduğu, İmpact Hub … A.Ş’nin kurulduğunu haricen öğrendiğini, müvekkilinin, davalıların hileli davranışlarıyla aldatıldığını, şirket ortaklığından hariç bırakıldığını, şirketin %33,33 hissesinin müvekkiline ait olması gerekirken bu hisselerin davalıların üzerine tescil edildiğinin anlaşıldığını, bu nedenle … 2. Noterliğinden … tarihli ihtarın gönderildiğini, davalılarca … 38. Noterliğinden gönderilen … tarihli ihtarname ile talebine olumsuz cevap verildiğini, müvekkilinin yazılı veya sözlü hiçbir şekilde şirket ortaklığından vazgeçtiğini bildirmediğini, taraflar arasındaki yazışmaların, ortak amaca yönelik olarak emek ve malların birleştirildiğinin kanıtı olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin en azından TBK 620. maddesi ve devamı maddelerine göre adi ortaklık sözleşmesi olarak kabulü gerektiğini, müvekkilinin şirket ortaklığında hariç tutulması nedeniyle zarara uğradığını, birçok harcama yapmak zorunda kaldığını belirterek müvekkiline ait olması gerekirken davalılardan … ve … adına tescil edilen …. A.Ş’ye ait hisselerin %33,33’ünün ticari sicil müdürlüğü nezdinde adı geçen davalılardan terkin edilerek müvekkili adına tesciline, olmadığı takdirde şirketin gerçek piyasa değeri üzerinden hesaplanacak %33,33 hisseye isabet eden tutarın davalılardan müteselsilen tahsiline, bu talebin de kabul görmemesi halinde taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu gözetilerek müvekkilinin bu aşamaya kadar harcadığı 352.085,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinden … ve …’nun hissedarı olduğu … şirketinin gayrimenkul kiralayarak alt kira sözleşmeleriyle bu gayrimenkulleri alt kiracılara kullandırtma faaliyetiyle iştigal eden 02.05.2016 tarihinde 600.000,00 TL sermaye taahhüdüyle tescil edilen bir anonim şirket olduğunu, sermayenin 264.000,00 TL’sinin …, 264.000,00 TL’sinin …’ya ve 72.000,00 TL’sinin de … tarafından ana sözleşmeyle taahhüt edildiğini, müvekkili …’nın ise şirkette ortaklığı veya şirketle bir bağının olmayıp yalnızca müvekkili …’nın babası olması nedeniyle şirket kurma sürecinde destek ve yardımda bulunduğunu, bunun dışında olayla hiçbir ilgisinin olmadığını, şirketin kuruluş aşamasında ve daha sonraki aşamalarda davacının hiçbir dahlinin olmadığını, henüz ön aşama olan kuruluş döneminden de önceki bir tarihte 20.04.2016 tarihinde attığı maille müvekkillerinden mevcut olmayan şirketteki hayali hisseleri almalarını teklif etmiş ve kötüniyetli olarak para karşılığı hissedarlıktan çıkmak istediğini belirttiğini, müvekkillerinin bu talep karşısında davacıyla yürüttükleri şirket kuruluş görüşmelerini karşılıklı olarak sona erdirdiklerini, bunun dışında davacının 02.10.2015 tarihinde attığı maille yatırım yapmak istemediğini ve mevcut gayrimenkullerin kullanılması talebinini ifade ettiğini, bu nedenle şirket kurulumuna ilişkin konularda karşılıklı iradi uyuşma sağlanamadan sözleşme görüşmelerinin sonlanmasına sebebiyet verdiğini, müvekkillerinin bu şirketi kurduklarını, davacının hiçbir dahli olmadığını, sermaye ve emek koyduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, şirket için kiraladığını iddia ettiği taşınmazla müvekkillerinin ya da müvekkillerince kurulan şirketin hiçbir bağının bulunmadığını, bu yerin davacının sahip olduğu Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. tarafından 01.07.2014 tarihinde kiralanmış olup, müvekkillerince … şirketinin kurulmasından yaklaşık 2 yıl öncesine ait olduğunu, davacının yurtdışı gezilerinin de şirketle bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkillerinden …’ya ödediği ücret ve sigorta primlerinin bu müvekkilinin davacının işyerinde Mayıs 2014-Ağustos 2015 tarihleri arasındaki çalışmasına ilişkin olduğunu, dolayısıyla İmpact Hub İstanbul şirketiyle veya bu şirketin kuruluşuyla ilgili bir ödeme olarak kabul edilemeyeceğini, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu iddiasının da doğru olmadığını, adi ortaklığa ilişkin kanuni şartların bulunmadığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Dava dışı … şirketinin sicil dosyası, taraflar arasındaki yazışmalar celp edilip incelenmiş, tarafların iddia ve savunmaları, sunulan deliller ve davacının sahibi olduğu dava dışı Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti.’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde uzman bilirkişi vasıtasıyla inceleme yapılarak rapor alınmış ve tüm deliller toplanmıştır.
Dosyada mevcut bulunan ve mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen 21.12.2017 tarihi raporda özetle; davacının sahibi olduğu dava dışı Toplantı Mekanları … Ltd. Şti.’nin ticari defter ve kayıtları ile davacının dilekçesi ekinde sunduğu ve dava dışı … A.Ş’nin kuruluşu aşamasında yaptığı masraflara ilişkin fatura ve belgelerin incelendiği, davacının iddiası doğrultusunda kuruluş işlemlerinde çalışan davalı …’ya 67.899,03 TL ödeme, temsilcilik alınması için … seyahati masrafları 3.554,28 TL, kiralanan ofis için 5 aylık kira bedeli ödemesi 138.404,45 TL ve taşınmaz kiralanması için gayrimenkul firmasına ödenen komisyon bedeli olarak 37.152,30 TL ki toplam 247.010,06 TL’nin dava dışı Toplantı Mekanları … Ltd. Şti. kayıtlarında görüldüğü, dava dışı Toplantı Mekanları … Ltd. Şti.’nin ihtilaf konusu yıllara ilişkin ticari defter ve kayıtlarında 247.010,06 TL’lik ödeme yaptığının anlaşıldığı, dava dışı şirkette davalılar adına olan hisselerin iptaline ilişkin bu davadaki değerlendirmenin mahkemenin takdirinde olduğu, davacı ile davalılar arasında şirket kurulumuna ilişkin yazışmalar ve yapılan masrafların bu yönde olduğunun değerlendirilmesinin mümkün olacağının tespit edildiği ancak nihai takdirin mahkemeye ait olduğu açıklanmıştır.
Mahkememizce dava dışı şirket defterleri ve dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundaki defter incelemesine ilişkin teknik tespitlere itibar edilmiş, bunun dışındaki değerlendirme mahkememizce yapılmıştır.
Dava, dava dışı … Yaratıcı Geliştirme Eğitim Danışmanlık Tasarım Ofis Hizmetler ve Ticaret Anonim Şirketinde davalılardan … ve … adına kayıtlı olan hisselerin %33,33’ünün iptali ile bu hisselerin davacı adına tescili, olmadığı takdirde hissenin gerçek değerinin davalılardan müteselsilen tahsili veya şirketin kuruluş aşamasında yapılan masrafların davalılardan müteselsilen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davalılar ile … şirketinin kurulması ve faaliyete geçmesi konusunda anlaşma yapmalarına rağmen davalıların bu anlaşmaya aykırı davranmak suretiyle davacıyı saf dışı bırakarak … A.Ş’yi kurduklarını, davacının şirkette ortak yapılmadığı ve bu şekilde zarara uğratıldığını ileri sürmüş, davalılar ise şirketin kuruluş aşaması başlamadan evvel davacının bu yöndeki iradesinden başka bir deyişle şirket kurma ve şirkete ortak olma istediğinden vazgeçtiğini, davalıların davacıyı saf dışı bırakma gibi bir durumunun söz konusu olmadığını, yaptığını ileri sürdüğü masrafların şirketin kuruluşuyla veya şirketle bir bağlantısının olmadığını savunmuşlardır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 335. maddesine göre, anonim şirket, kurucuların, kanuna uygun olarak düzenlenmiş bulunan sermayenin tamamını ödemeyi şartsız taahhüt ettikleri, imzalarının noterce onaylandığı esas sözleşmede anonim şirket kurma iradelerini açıklamalarıyla kurulur. Ana sözleşmenin imzalanmasıyla şirketin kuruluşu gerçekleşmekle birlikte TTK. 355. maddesinde ifade edildiği üzere şirketin ticaret sicile tescil ile tüzel kişilik kazanacağı açıktır. Şirketin kuruluşu ve tescilinden önce sözleşme görüşmelerinin yapıldığı aşamada bulunabilmektedir. Doktrinde kuruluştan önceki bu görüşmeler kuruluş öncesi şirket olarak adlandırılmıştır. Kuruluştan önce şirketin esas sözleşmesinin imzalanması aşamasına kadar geçen süredeki oluşum kuruluş öncesi şirket olarak kabul edilebilmektedir. Ancak bu ön görüşmelerin ortaklar arasında bağlayıcılığı bulunmadığı gibi bu oluşumun ortaklık olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Ana sözleşmenin imzalanmasından önce kurucuların ortak bir amaç etrafında bir kısım yükümlülükler altına girebilmeleri mümkündür. İlerde kurulacak anonim şirketin oluşumuna ve bu esnadaki görüşmelere bağlayıcılık kazandırmak için kurucuların aralarında ön sözleşme yapmaları da söz konusu olabilmektedir.
Somut olayda, dosyadaki delillere göre davacı ile davalılar … ve …’nun bir anonim şirket kurma amacıyla görüşmeler yaptıkları görülmektedir. Davacı taraf, davalılarca kurulan anonim şirkette davalıların kusurlu davranışları nedeniyle kurucu olarak yer almadığını, esasında şirkette %33 oranında hisse sahibi olması gerektiğini, zira bu şekilde anlaştıklarını ileri sürerek terditli olarak açtığı bu davasında öncelikle davalılardan … ve … adına olan hisselerin %33,33’ünün iptali ile kendi adına tescili olmadığı takdirde bu hisselerin bedelinin tahsillini talep etmektedir.
Alman doktrininde kuruluş ön sözleşmesi olarak adlandırılan ve karşılıklı edimler içeren bu sözleşme esas itibariyle tarafları bir anonim şirket sözleşmesi yapmakla yükümlü kılar ve bu noktada kuruluş öncesi şirket sözleşmesinden fark gösterir. Her ikiside kuruluş öncesi şirket oluşturabilen bu sözleşmeler, bağlayıcılık noktasında birbirlerinden ayrılırlar. Kuruluş öncesi şirket sözleşmesine aykırılık halinde diğer ortak veya ortaklar yalnızca sözleşmeye aykırılık dolaysıyla tazminat talebinde bulunabilirler. Ön sözleşmenin varlığı halinde ise ana sözleşmenin akdedilmesi yani aynen ifası talep edilebilir. Kuruluş ön sözleşmesinin aynen ifasının mümkün olup olmaması, bir başka deyişle ön sözleşmeye dayalı olarak bir kimsenin cebri icra yoluyla irade açıklamasında bulunmaya zorlanıp zorlanamayacağı, usul hukukundaki düzenlemenin buna izin verip vermemesine bağlıdır. Bu noktada Türk Hukuku, Alman ve İsviçre Hukukundan açıkça ayrılmaktadır. Alman ve İsviçre Hukukunda cebri icra yoluyla irade açıklamasına olanak sağlayan yükümler içerdiğinden her iki hukuk sisteminde de kuruluş ön sözleşmesi ana sözleşmenin yapılması hususunda bağlayıcılık arzeder. Alman ve İsviçre doktrininde geçerli bir sözleşmenin varlığı halinde cebri icra yoluyla esas sözleşmenin yapılabileceği bu hükümler çerçevesinde kabul görmektedir. Oysa Türk Hukukunda benzer bir düzenleme bulunmadığı için ön sözleşmeye dayalı olarak ana sözleşme yapma yükümlülüğünden ve bunun ifasını sağlama olanağından bahsedilemez. O nedenle Türk Hukuku bakımından kuruluş ön sözleşmesinin varlığı olsa olsa sözleşmeyi gerçekleştirmekten kaçınan ortağı karşı tazminat talebinde bulunma hakkı sağlar. Bir başka anlatımla Türk Hukuku bakımından anonim şirketin kuruluş aşamasında ön sözleşme yapılması ile yapılmaması arasında bağlayıcılık bakımından hiçbir fark yoktur. Ön sözleşmeye rağmen ortakların ana sözleşme yapmaktan kaçınmaları mümkündür. Bu durum ise sadece sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminata hak kazandırır. Taraflar bir ön sözleşme yapılmasına karar verirler ise bunun yazılı şekilde olması gerekir. Anonim şirketlerin esas sözleşmelerinin TTK. 335. maddesi gereği yazılı ve imzalarının noter tasdikli olması arandığından, ön sözleşmede Türk Borçlar Kanununun 29/2. maddesi gereği aynı şekle tabidir. Şekle uygun olarak yapılmayan ön sözleşme ise esasen Türk Borçlar Kanunun 12/2. maddesi gereğince geçersiz olur. (Anonim Şirketlerde Kuruluş Kitabın adı, Doç. Dr. Necla Akdağ Güney, 2014 İstanbul, Vedat Kitapçılık)
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Hukukumuzda ön sözleşmeye veya şirket kuruluşundan önceki karşılıklı görüşmelere dayalı olarak ana sözleşme yapma yükümlülüğünden bahsedilmesi mümkün değildir. Anonim şirketin kuruluşundan önce ön sözleşme yapılması yada yapılmaması arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. O halde davacının şirketin kuruluşundan önceki bir kısım görüşmelere dayalı olarak davalılar … ve … ile dava dışı … tarafından noterden onaylı 25.04.2016 tarihli esas sözleşmenin imzalanmasıyla kurulan ve 02.05.2016 tarihli sicile tescil ile tüzel kişilik kazanan … A.Ş’de davalılar adına olan hisselerin %33,33’ünün iptali ile kendi adına tescili istemine ilişkin talebinin yerinde bulunmadığı, zira ön görüşmelerin ana sözleşme yapma yükümlülüğü sonucunu doğurmayacağının açık olduğu anlaşıldığından davacının hisse iptaliyle tescil isteminin reddi gerektiği kabul edilmiştir.
Davacı taraf, hisse iptali olmadığı takdirde bu hisselerin bedelini talep etmektedir. Taraflar arasında bir kısım görüşmelerin yapıldığı ve amaçlarının bir anonim şirket kurmak olduğu anlaşılmış ise de, bu görüşmelerin herhangi bir neticeye varmadığı, birbirlerine karşılıklı taahhütte bulunduklarına ilişkin herhangi bir delilin ibraz edilemediği veya hangi tarafın hangi edimi taahhüt ettiği konusunda bir açıklık bulunmadığı, kaldı ki davacının %33,33 hissenin kendisine ait olması gerektiği iddiasına dayanak hiçbir yazılı belgenin veya başkaca bir delilin olmadığı dosya içeriğiyle sabit bulunduğundan %33,33 oranındaki hissenin bedelini de istemesinin mümkün bulunmadığı, zira karşılıklı görüşmelerin bir ön sözleşme olarak dahi kabul edilemeyeceği, nitekim ön sözleşmenin yazılı şekil koşuluna tabi olduğu, bu geçerlilik koşulu olmasa dahi ispat hukuku bakımından önem arzettiği, dosyada bu yönde yazılı bir belgenin olmadığı görüldüğünden davacının hisse bedeli talebinin de reddi gerektiği kabul edilmiştir.
Davacının terditli olarak açtığı bu davasında son talebinin, yaptığı masrafların tahsili istemine ilişkin olduğu görülmektedir.
Kuruluş öncesi şirket olarak adlandırılan ve amacı anonim şirket kurmak olan oluşumun doktrinde adi ortaklık olarak kabul edildiği ve esasında şirketin kuruluş aşamasından önceki bu oluşumun bir kısım Yargıtay kararlarında da ifade edildiği şekilde adi ortaklık olarak kabul edilebileceği anlaşılmaktadır. Ancak doktrinde bir kısım yazarlarca kuruluş öncesi oluşumun (kuruluş öncesi şirket) adi ortaklık olarak kabul edilemeyeceği, bu durumun hukukumuzda uygulama ile yer alan ve esasında Türk Medeni Kanununun 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesine dayalı olarak oluşan … olarak adlandırılan güven ilişkisi hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerektiği ifade edilmektedir. Ancak çoğunluk görüşü ve yargıtay uygulamalarıyla kuruluş öncesi şirketin adi ortaklık olarak kabul edilmektedir. Davacı ile davalılar … ve … arasında anonim şirketin kuruluşundan önce yapılan bir kısım görüşmelerin olduğu, bu oluşumun adi ortaklık olarak kabulü gerekeceği, ancak Türk Borçlar Kanununun 620. maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinde iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlenmelerinin gerektiği, somut olayda tarafların anonim şirket kurma amacı ile bir kısım görüşmeler yaptıkları anlaşılsa da TBK 620. maddesinde tanımlanan amaca ulaşmak için emek ve mallarının birleştirilmesini üstlenmeleri gibi bir durumun söz konu olmadığı, karşılıklı görüşmelerin neticesinde ortak bir irade uyuşmasının bulunmadığı, davacı tarafından davalılara gönderilen bir kısım maillerde hali hazırda yatırım yapılmasının ülkenin içinde bulunduğu durum gözönüne alındığında verimli olmayacağının ifade edildiği buna göre esasında davacının ortaya konulan amaçtan kendi isteğiyle uzaklaştığının kabulü gerektiği ve taraflardan hangisinin hangi masrafı veya hangi edimi üstlendiğinin tartışmasız olarak ortaya konulamadığı kabul edilmiştir.
Davacı taraf, anonim şirketin kurulması aşamasından önce davalılardan …’ya 106.180 TL ödeme yaptığını, temsilcilik alınabilmesi için …’ya seyahat ettiğini, seyahatin konaklama ve ulaşım gideri olan 1.668,50 USD karşılığı 5.708,93 TL ödediğini, ayrıca aylık 10.500 USD bedelle bir ofis kiralandığını ve 5 aylık ofis kirasının da kendisi tarafından ödendiğini, bunun dışında ofisin kiralanması için emlak komisyon firmasına 17.700 USD karşılığı olan 60.562,32 TL’nin de ödemesinin yapıldığını belirterek yaptığı masrafları bu şekilde açıklamıştır.
Anılan harcamalara ilişkin fatura, dekont ve bir kısım belgeler sunulmuş ise de mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporda da ifade edildiği üzere, bu masraflara ilişkin tüm faturaların ve ödemelerin davacının ortağı olduğu dava dışı Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, faturaların bu şirket tarafından kesildiği, ödemelerin yine bu şirket tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf kuruluş aşamasından önce yaptığını iddia ettiği masraflara ilişkin olarak bizzat kendisi tarafından düzenlenen bir fatura veya ödeme belgesi ibraz edebilmiş değildir. 2014 tarihi olan dayandığı kira sözleşmesinde, kiracının yine Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. olduğu, kira ödemelerinin ve ayrıca emlak komisyon bedelinin de ödemesinin, anılan bu şirket tarafından yapıldığı anlaşıldığı gibi kira sözleşmesine konu yerin kuruluşu planlanan şirket için kullanıldığı yönünde hiçbir delilin ibraz edilemediği, aksine davacı tarafından gönderilen 02.10.2015 tarihli mailde kiraya veren İKSV ile kendi ortağı olduğu Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. ile yapılan kira sözleşmesinin verimsiz bir yatırım olup tasfiye edilmesi gerektiğinden bahsedildiği, bu mail içeriği dahi dikkate alındığında, kira sözleşmesinin Toplantı Mekanları …. Ltd. Şti. için kiralandığının açıkça anlaşıldığı, kira konusu yer ile davalıların ortağı olduğu … Ltd. Şti. arasında bir bağlantının kurulamadığı, zira … Ltd. Şti’nin 02/05/2016 tarihinde sicil kayıt edildiği ve aynı tarihli …’de bulunan bir taşınmazın kiralanmasına ilişkin sözleşmenin davalılarca ibraz edildiği, şirket merkezinin Kağıthane olduğu ve bu yerde bir ofisin kullanıldığı anlaşılmakla, yukarıda açıklandığı üzere davacının dayandığı kira sözleşmesinin ve bu sözleşmeye göre yapılan ödemelerin şirketle bir bağının olmadığı ve bu kira bedelinin davalılardan istenemeyeceği kanaatine varılmıştır. …’ya yapılan gezi seyahatine ilişkin harcamalar talep edilmiş ve bu gezinin … temsilciliğinin alınmasına yönelik olduğu ileri sürülmüş ise de, anılan şirket ile yapılan tüm yazışmaların davalılardan … ve … tarafından gerçekleştirildiği, davacının bu temsilciliğin alınmasına ilişkin bir girişiminin olduğunu ispata yarar bir delilin sunulamadığı görülmektedir. Bunun dışında davalılardan …’ya yapılan ödemenin davacının ortağı ve temsilcisi olduğu Toplantı Mekanları… Ltd. Şti’de çalışmasına karşılık maaş ödemeleri olduğu, dolayısıyla şirketin kuruluşu amacıyla yapılacak masraflara ilişkin bir ödeme olduğunun kesin olarak somut delillerle ortaya konulamadığı kabul edilmiştir. Bir an için davacının yaptığını ileri sürdüğü bu masrafların, davalıların ortağı olduğu, … A.Ş’nin kuruluşunun sağlanması amacıyla kuruluş öncesinde yapılan masraflar olduğu kabul edilse dahi tüm bu harcamaların Toplantı Mekanları… Ltd. Şti. tarafından yapıldığı, zira tüm faturaların bu şirket tarafından kesildiği, ödemeye ilişkin makbuz ve dekontların yine Toplantı Mekanları… Ltd. Şti tarafından düzenlendiği ve bu şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının bizzat yaptığı bir harcamanın bulunmadığı, dosyadaki delillerle sabit olduğundan davacının masraf isteminin de yerinde bulunmadığı kabul edilmiştir.
Yapılan açıklamalar ışığında davacının hisse iptali olmadığı takdirde değerinin tazmini olmadığı takdirde yapılan masrafların tazminine ilişkin davasının haklı olmadığı sonucuna varılmış ve davanın reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının davalılar … ve … adına kayıtlı olan hisselerden %33 hissenin iptali ile adına tescili olmadığı takdirde bu hisse bedellerinin davalılardan tahsili, olmadığı takdirde yapılan masrafların davalılardan tahsili istemine ilişkin davasının REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcının, 6.012,74 TL peşin harç ile 4.690,00 TL tamamlama harcı toplamı 10.702,74 TL harçtan mahsubu ile bakiye 10.666,84 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 38.950,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafça yapılan 28,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı asil …, davacı vekili Av. … ile davalılar vekili Av. …’nun yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 01/03/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 6.012,74 TL
Tamamlama Harcı : 4.690,00 TL
Karar Harcı : 35,90 TL
Bakiye Harç : 10.666,84 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 1.300,00 TL

Davalılar Gider Avansı
Yatırılan Avans : 350,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 1.000,00 TL
Posta Giderleri : 161,00 TL