Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/811 E. 2020/612 K. 22.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/811
KARAR NO : 2020/612

DAVA : MENFİ TESPİT (İİK 89/3 )
DAVA TARİHİ : 14/08/2015
KARAR TARİHİ : 22/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankaya davalının alacaklı … Şti.’nin ise borçlu olduğu … 8. İcra Müdürlüğü’nün … Esas ve … Esas sayılı dosyalarından müvekkili bankaya İİK 89/3 maddesi uyarınca 3. haciz ihbarnamesi gönderildiğini, ihbarnamenin 04.08.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkil bankaya gönderilen 1.haciz ihbarnamesine süresinde itiraz edilmesine rağmen bu kere 2. haciz ihbarnamesinin gönderildiğini, buna da süresinde itiraz edilmesine rağmen 3. haciz ihbarnamesinin gönderilerek müvekkili bankaya 04.08.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkili bankanın kayıt ve belgeleri incelendiğinde icra dosyalarında borçlu görünen şirketin banka hesaplarında bu tutarda bir alacağının bulunmadığının anlaşılacağını, ayrıca hesapta bulunan 13.233,52 TL’sine haciz konulduğunu, ancak bu tutar üzerinde başkaca icra dosyalarından haciz olduğunun haciz ihbarnamelerinde verilen yanıtlarla belirtildiğini, yapılacak bilirkişi incelemesi ile haklılığın anlaşılacağını, tüm bu nedenlerden dolayı davalı borçluya İİK’nın 89/3 maddesi uyarınca her iki icra dosyasında da borçlu olunmadığının tespitini ve ayrıca %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/ Davalı Mahkememize hitaben cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava; İİK 89/3. maddesi gereğince açılan menfi tespit davasıdır.
26/06/2012 tarihli, 6335 sayılı yasa ile değiştirilen TTK 4. maddesinde, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
TTK 4. maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda; Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun mal varlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” denilmektedir.
Anılan maddede, tek tek belirtilen davaların, mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, mutlak ticari davadan başka, nispi ticari davaların da tanımı yapılmış ve bir davanın nispi ticari dava olarak kabul edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerektiği ifade edilmiştir.
Somut olayda, davanın İİK. 89. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davası olduğu, dolayısıyla tarafların tacir olmasının neticeye bir etkisinin bulunmadığı, zira ticari işletmelerle ilgili bir dava olmadığının açık olduğu, ayrıca iş bu davada İİK. 89. maddesi çerçevesinde inceleme yapılıp İİK. hükümleri kapsamında çözüme kavuşturulması gerektiği anlaşılmaktadır.
TTK hükümlerine göre, nispi ticari davanın varlığından söz edilebilmesi için her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gerekir. Bu iki koşuldan birinin olmaması halinde ortada bir ticari davanın varlığından bahsedilemez. Başka bir deyişle yasada ifade edilen iki koşulun aynı anda gerçekleşmesi zorunludur. Taraflardan birinin tacir olması durumunda ticari işten bahsedilebilirse de, ticari davanın mevcut olduğundan söz edilemeyecektir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa göre uygulanması gereken hükümlerin Türk Ticaret Kanununda düzenlenmediği anlaşılmakla, bu dava mutlak ticari dava olarak da kabul edilemez. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere dava konusu uyuşmazlığa uygulanacak hükümler İcra İflas Kanununda düzenlenmiş olup bu hükümler çerçevesinde neticeye varılacağı açıktır.
Davacının iddiası, davanın konusu ve sunulan deliller kapsamında uyuşmazlığın, TTK 4. maddede belirtilen, mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, aynı maddede dayanağını bulan nispi ticari dava niteliğinde de bulunmadığı görülmektedir.
HMK 114. Maddesinde; Mahkemenin görevli olması hususunun dava şartı olarak belirtildiği, HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceğinin açıklandığı anlaşılmakla iş bu davanın mahkememizin görev alanında bulunmayıp, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu kanaatine varılarak, davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. (Benzer yönde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 8.Hukuk Dairesi 2017/1863 esas, 2019/814 karar sayılı 24/04/2019 tarihli, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi 2020/1860 esas, 2020/1756 karar sayılı 21/10/2020 tarihli ve de yine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesi 2020/18 esas, 2020/71 karar sayılı 17/01/2020 tarihli kararları)
HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
Davacının davasının DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
HMK 331/2 maddesi gereğince yargılama gideri, harç ve vekalet ücretlerinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
HMK 20. Md uyarınca süresi içinde kanun yoluna başvurulmaması halinde kesinleşme tarihinden, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi için mahkememize başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılacağına karar verileceğinin ihtarına,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF YOLU açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/12/2020

Katip
(e-imza)

Hakim
(e-imza)