Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/673 E. 2020/116 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/673
KARAR NO : 2020/116

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 29/06/2015
KARAR TARİHİ : 20/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptaline ilişkin esas ve birleşen davada yapılan açık yargılama sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ESAS DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …’ye devredilen … A.Ş ile davalı … A.Ş ile genel kredi sözleşmesinin akdedildiğini, diğer davalıların borca müteselsil kefil olduğunu, kullandırılan kredinin geri ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek … 1. Noterliğinden … tarihli ihtarın gönderildiğini, daha sonra dava konusu alacağın banka tarafından müvekkili …’ye temlik edildiğini, davalıların halen borcu ödemediklerini, bu nedenle alacağın tahsili bakımından … 8. İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasından icra takibi yapıldığını, davalıların borca itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu, zira …’nin, dava konusu alacağı bedelini … A.Ş’ye nakden ödeyerek temellük etmiş olup alacağın sahibi sıfatıyla her türlü talep ve dava hakkına sahip olduğunu, borçlular tarafından itiraz dilekçesinde bildirilen Danıştay kararında taraf olanın … değil, … olduğunu, dolayısıyla Danıştay tarafından … hakkında verilmiş bir karar olmadığını, …’ın fona devri kararının danıştayca iptalinin sadece …’ın eski sahipleri bakımından sonuç doğurabileceğini belirterek alacağı bankadan temlik alan müvekkilinin yaptığı icra takibinde haklı olması nedeniyle davalıların icra dosyasındaki itirazlarının iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya esas … 8. İcra Dairesinin … E. sayılı dosyasında … 11. İcra Hukuk Mahkemesince verilen kararla takibin iptal edildiğini, davacının davayı açmaya aktif husumet ehliyeti olmadığını, davacı TMSF’nin takip konusu alacağı … A.Ş’ye bankalar Kanunun 14. maddesine göre el koyması sonucu 26.10.2001 tarihli alacak temlik sözleşmesine dayalı olarak istediğini, oysa takip tarihinden önce anılan bankaya el konulmasına ilişkin 06.12.2000 tarihli Danıştay 10. Dairesinde iptal edildiğini ve temyizi üzerine de onandığını, daha önceden … A.Ş’nin alacaklarının gerek … gerekse …’den alacağı temlik alan … A.Ş tarafından başlatılan takiplere karşı, el koyma kararının Danıştay 10. Dairesinde iptal edilmesi nedenine dayalı olarak itiraz edildiğini ve itirazın iptali için … 2. ATM’de açılan davada esastan verilen kararın yargıtayca …’nin tasarruf yetkisi bulunmadığı, bunun sonucunda da alacağı temlik alan … A.Ş’nin aktif dava ehliyetinin olmaması nedeniyle kararın bozulduğu ve davanın bu yönden reddi gerektiğine işaret edildiği, mahkeme tarafından bozmaya uyularak bu doğrultuda davanın aktif husumetten reddedildiğini, davacı …’nin iddiasının aksine alacağın temlikinin sebebe bağlı bir işlem olduğunu, temel ilişkinin geçersiz ya da sonradan ortadan kalkmaması halinde temlikin gerçekleşmeyeceğini ya da geçerliliğini yitireceğini, bunun dışında TMSF tarafından aynı kredi sözle3şmesine dayanılan takip yapıldığını, … 5. İcra Dairsinin … E. sayılı dosyasına itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasının da davacının aktif husumeti olmaması nedeniyle reddedildiğini, aynı alacağın takip konusu yapılmasından sonra yeniden icra takibine konu edilmesinin mümkün olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, tüm bunların dışında bankayla akdedilen 08.04.1994 tarihli protokol kapsamında yapılan ödemeler ve 06.09.1995 tarihli protokole göre yapılan gayrimenkul devirleri nedeniyle borcun sona erdiğini belirterek davanın öncelikle takibin iptal edilmiş olması sebebiyle reddine, bunun dışında …’nin aktif husumetinin olmaması ve zamanaşımı nedeniyle reddine olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesi savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; esas davaya dayanak … 8. İcra Dairsinin … E. sayılı dosyasında davalıya karşı da icra takibi yapıldığını, daha önceden itiraz eden takip borçluları hakkında esas davanın açıldığı, ödeme emri sonradan tebliğ edilen ve buna göre sonradan itiraz eden davalının itirazının iptali için huzurdaki bu davanın açıldığını bildirmiş ve esas dava dilekçesindeki hususları aynen tekrar ederek davalının anılan icra dosyasındaki itirazının iptaline, takibin devamına, alacağın %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; esas davaya sunduğu açıklamaları aynen tekrar etmek suretiyle davanın öncelikle aktif husumet yokluğundan reddine olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davaya esas icra dosyası, … 11. İcra Hukuk Mahkemesinin … E. – … K. sayılı 05.05.2015 tarihli ilamı, anılan dosya sureti, bu kararın bozulmasına ilişkin yargıtay ilamı, alacağa dayanak genel kredi sözleşmesi, kat ihtarları, alacağın temliki sözleşmeleri, davalıların savunması kapsamında iki ayrı borç tasfiye sözleşmesi, gayrimenkulleri tapu kayıtları ve davalı şirketlerin ihyasına ilişkin … 2. ATM’nin … E…. K. sayılı kesinleşmiş karar örneği ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, deliller toplanmıştır.
Yargılama sırasında davalı şirketlerin sicilden terkin edilmeleri nedeniyle davacı vekiline ihya davası açması için süre verilmiş ve … 2. ATM’nin … E. … K. sayılı kararıyla, davalı şirketlerin TTK. 547. maddesi uyarınca ihyasına ve tasfiye memuru olarak her üç şirkete …’in tayinine karar verildiği, kararın istinaf incelemesine gidilmeksizin 03.01.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmış, kesinleşen karar gereğince yeniden taraflara tebligat yapılarak yargılamaya devam edilmiştir.
Davaya dayanak … 8. İcra Dairesinin … E. sayılı dosyası incelendiğinde, davacının 2.628.614,00 USD asıl, 9.878.691,50 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 12.507.305,50 USD karşılığı 32.769.140,41 TL alacağın tahsilini teminen davalılara karşı ilamsız icra takibi yaptığı, esas ve birleşen davada davalıların süresi içinde borca itirazları nedeniyle takibin durdurulduğu ve davacının İİK. 67. maddesinde belirtilen bir yıllık hakdüşürücü süre içinde takibnin devamını sağlamak amacıyla esas ve birleşen davayı açtığı anlaşılmaktadır.
İcra takibinin iptali için davalılar tarafından .. 11. İcra Hukuk Mahkemesine dava açıldığı ve mahkemenin … K. … E. – … K. sayılı 05.05.2015 tarihli kararıyla icra takibinin iptali yönünden hüküm kurulduğu, karara karşı …’nin temyiz yoluna başvurduğu ve Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 9.11.2015 tarihli kararıyla ”…….. temlik sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle alacaklının takipte sıfatının bulunmadığına ilişkin iddianın borca itiraz niteliğinde olup, takibin türüne göre İİK. 62. maddesine göre icra müdürlüğüne yapılması gerektiği, somut olaydaki gibi borçluların icra müdürlüğüne itirazından sonra temlik sözleşmesinin geçersiz olması sebebiyle alacaklının takipte sıfatının olmadığına yönelik icra mahkemesine yapmış olduğu başvurunun fuzuli bir işlem olup, icra mahkemesince işin şikayet yoluyla çözümlenmesinin mümkün olmadığı, takibin dayanağı olan temlik sözleşmesinin ayakta durduruğu, dava yoluyla temlikin iptaline ilişkin ilam alınmadığı sürece alacaklının takipte alacaklı olarak sıfatının da bulunduğu ………” gerekçesiyle bozularak gönderilmiş, anılan mahkemece dosya 2016/468 E. sayısına kaydedilmiş ve bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiştir. Mahkememizde görülmekte olan bu davanın neticesinin beklendiği anlaşılmıştır.
İcra takibinin iptaline ilişkin … 11. İcra Hukuk Mahkemesinin … E. … K. sayılı kararının yargıtayca bozulması ve mahkemece bozmaya uyulması nedeniyle ortada mevcut icra takibinin bulunduğu ve mahkememizce yargılamaya devam edilmesine engel bir hal olmadığı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, icra hukuk mahkemesince huzurdaki bu davanın neticesinin bekletici mesele yapıldığı da anlaşılmıştır.
Esas ve birleşen dava, davalıların asıl borçlu ve müteselsil kefil olduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalıların taraf olduğu genel kredi sözleşmesi …’ye devrolunan … A.Ş ile akdedilmiştir.
Davalılar, …’nın …’a el koyma kararının Danıştay 10. Dairesince iptal edildiği, buna bağlı olarak bankanın fona devrinin de geçersiz olduğu, dolayısıyla alacağın bankadan temlik alınmasına ilişkin 26.10.2001 tarihli temlik sözleşmesinin de geçersiz olup, davacı …’nin aktif husumetinin bulunmadığını savunmuştur.
Davacı ise, Danıştay 10. Dairesinin kararında dava açanın … grubu olup, aleyhine karar verilen mercinin de … değil, … olduğunu, bankanın fona intikalinin fon yönetim kurulunca alınan karar doğrultusunda ve bir silsile içinde yapılan işlemlerle gerçekleştirildiğini, tüm bunlardan ayrı olarak davaya esas banka alacağının fon tarafından bedeli ödenmek suretiyle 26.10.2001 tarihinde temlik alındığını ve temlik alacaklısı sıfatıyla bu davada yer aldıklarını, aktif husumetlerinin bulunduğu ileri sürülmüştür.
…’nın 06.12.2000 tarihli ve 123 sayılı kararı ile, … A.Ş’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi 4389 Sayılı Bankalar Kanunun 14/3. maddesine dayalı olarak …’ye devredilmiştir. Fon yönetim kurulu 06.12.2000 tarihli kararıyla … A.Ş hakkında 4389 Sayılı Yasanın 14/5-a-b uyarınca banka hisse senetlerinin tamamının banka zararının ödenmiş sermayeye tekabül eden 275.000 milyar TL tutarındaki kısmının … A.Ş’ye aynı tutarda yapılacak ödeme karşılığında devralınmasına ve hisse senetlerinin banka pay defterine fon adına kaydedilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. …’nin … A.Ş ile akdettiği 26.10.2001 tarihli alacak temlik sözleşmesi yaptığı anlaşılmıştır.
4389 Sayılı Yasanın 14/3. maddesi uyarınca … A.Ş’nin …’ye devredilmesine ilişkin karara dayanak …’nın 06.12.2000 tarihli 123 sayılı kararına karşı bankanın hakim hissedarı … A.Ş tarafından danıştayda dava açıldığı ve dava konusunun bankanın …’ye devrine ilişkin 06.12.2000 tarihli … kararının iptalini oluşturduğu, Danıştay 10. Dairesinin 2004/8038 E. 7170 K. sayılı 05.11.2004 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptal edildiği, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 18.12.2003 tarih 2003/782 E. – 960 K. sayılı bozma kararına uyularak bu karar doğrultusunda işlemin iptali yoluna gidildiği ve kararın 15.12.2005 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14. maddesine göre fon yönetim kurulunun 06.12.2000 tarihli kararının dayanağı …’nın 06.12.2000 tarihli 123 sayılı kararıdır. … tarafından 06.12.2000 tarihli 123 sayılı kararla banka …’ye devredilmiştir. Ancak … kararının iptal edilmiş olması nedeniyle bankanın fona devrinin hukuki dayanağının kalmadığı ve bu çerçevede … tarafından banka alacağının temlik alınması yönündeki 26.10.2001 tarihli sözleşmenin de dayanağının kalmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. 4389 sayılı yasada, alacağın temlikinin ne şekilde yapılacağına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından alacağın temlikinin Türk Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde ele alınması gerekir. Temlik sözleşmesinin yapıldığı 26.10.2001 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 163. maddesi ve devamı maddelerine bakılması gerekir. Anılan maddede alacağın temliki sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması öngörülmüş olup, ibraz edilen sözleşmenin yazılı şekilde yapıldığı anlaşılmış ise de, esas yönünden temlik sözleşmesinin geçerliliği için, alacağı temlik edenin, bu alacak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olması gerekmektedir. Başka bir deyişle alacağın temliki sebebe bağlı olup, temlik işleminin dayanağı hukuki nedenin geçersiz olması halinde temlik işleminin de buna bağlı olarak geçersiz olacağı ve böylece alacak hakkının alacağı temlik alana geçmeyeceği onun malvarlığına dahil olamayacağı kabul edilmektedir. Nitekim davalının savunmasında ileri sürdüğü … 2. ATM’nin … E. sayılı dosyasında Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 06.05.2010 tarihli bozma kararına uyularak davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedildiği anlaşılmıştır. Anılan yargıtay kararında, alacağın temlikinin alacağı devredenle devralan arasındaki ilişki bakımından sebebe bağlı bir işlem olduğu ve temel ilişkinin geçersiz olması ya da sonradan ortadan kalkması durumunda ilk ihtimalde temlikin gerçekleşmeyeceği daha sonraki ihtimalde de sonradan geçerliliğini kaybedeceğine işaret edildiği, ayrıca …’nın … A.Ş’nin yönetim ve denetimimin 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 14/3. maddesi uyarınca …’ye devredilmesine ilişkin 06.12.2000 tarihli 123 sayılı kararına dayanılarak 09.10.2001 tarihinde … A.Ş tarafından alacağın …’ye temlik edildiği ancak …’nın bankanın …’ye devrine ilişkin 06.12.2000 tarihli kararın Danıştay 10. Dairesi tarafından 15.10.2005 tarihinde kesinleşen kararıyla iptal edildiği, bu durumun da dayandığı işlemin iptali sebebi ile geçerliliğini yitiren temlik konusu alacakta temlik tarihi itibariyle TMSF’nin tasarruf yetkisinin bulunmadığı ……. ifade edilmiştir. Somut olayda da, davacı … alacaklılık sıfatını 26.10.2001 tarihli temlik sözleşmesine dayandırmaktadır. … A.Ş’nin …’ye devrine ilişkin 06.12.2000 tarihli … kararının iptali yönündeki karar kesinleşmiş olduğundan artık bu işlem tamamen ortadan kalkmış olup, …’nin, bankanın alacaklarını temlik almasına ilişkin 26.10.2001 tarihli sözleşme de geçersiz hale gelmiştir. Her ne kadar … tarafından, alacağın temlikinin, bankanın … kararıyla …’ye devrine ilişkin karardan bağımsız bir işlem olup, bedeli ödenmek suretiyle alacakların temlik alındığı, Danıştay 10. Dairesince verilen iptal kararının muhatabının … olduğu, … aleyhine veya … hakkındaki bir hüküm kurulmadığı, bu nedenle temlik sözleşmesine dayalı olarak alacaklının ve buna bağlı olarak davacı sıfatının bulunduğu ileri sürülmüş ise de; emsal nitelikte Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 06.05.2020 tarihli kararı ve doktrindeki görüşler ve mahkememizde oluşan kanaate göre alacağın temlikinin sebebe bağlı olup, temeldeki hukuki işlemin geçersiz olması veya temlike konu alacakla ilgili temlik edenin tasarruf yetkisinin bulunmaması durumunda temlik sözleşmesinin de geçersiz hale geleceği, …’nın …’ye devir kararının olmaması halinde …’nin bu alacağı temlik almasının söz konusu olmayacağı, zira alacağın temlikinin de 4389 Sayılı Yasa kapsamında …’ye tanınan bir hak olduğu, temeldeki devir işlemi iptal edildiğinden artık temlikinde dayanağının kalmadığı, …’nin alacaklı sıfatının bulunmadığı kanaatine varıldığından davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddi gerektiği kabul edilmiş ve aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
ESAS DAVADA;
Davanın aktif husumet-dava şartı yokluğundan REDDİNE,
Davacı harçtan muaf olmakla harç alınmasına yer olmadığına,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalılar tarafından yapılan toplam 20,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
BİRLEŞEN İSTANBUL 1. ATM 2016/58 ESAS SAYILI DAVADA;
Davanın aktif husumet-dava şartı yokluğundan REDDİNE,
Davacı harçtan muaf olmakla harç alınmasına yer olmadığına,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.20/02/2020

BAŞKAN …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
ÜYE …
¸e-imzalıdır
KATİP …
¸e-imzalıdır

Asıl ve Birleşen Davada;
Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 0,00 TL
Karar Harcı : 0,00 TL
Noksan Harç : 0,00 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 3.845,40 TL
Davalılar Gider Avansı
Yatırılan Avans : 100,00 TL
Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 3.000,00 TL
Posta Giderleri : 286,20 TL