Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/617 E. 2018/1100 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/617
KARAR NO : 2018/1100

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/09/2010
KARAR TARİHİ : 08/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firma …’un bir sigorta şirketi olup yatırım kararı doğrultusunda araştırma yapmış ve yeni baştan bir sigorta firması kurmak, faaliyete geçirmek için gerekli ve asgari bir seneyi zorunlu kılan süreci beklemektense mevcut bir Sigorta Firmasını satın almayı tercih edip, bu amaçla da güven ve itibar kurumu olan … bünyesinde faaliyetini sürdüren … Sigorta A.Ş.’nin hisselerini …’den devralarak, hem yatırım yapmayı, hem de mevcut … Sigorta A.Ş.’yi canlandırarak hızlıca Türkiye’deki Sigortacılık sektörüne giriş yapmayı tercih ettiği, zira 14.01.2009 tarihi öncesinde … Sigorta A.Ş.’nin diğer Davalılara ait olan 90.750.500 adet hisse senedi, … tarafından satışa çıkartıldığı, …’nin işbu satış kararı üzerine müvekkil firmanın, … Sigorta A.Ş.’yi …’den edinmiş olduğu bilgi ve belgeler kapsamında incelemiş ve işbu hisseleri satın alarak, … Sigorta A.Ş.’ye yatırım yapma kararı aldığı, …’nin, 14.01.2009 tarihi öncesinde … Sigorta A.Ş.’ni, çeşitli dönemlerde yönetim, denetim ve temettü hakları hariç olmak üzere, … Sigorta A.Ş.’nin ortaklarının tüm ortaklık haklarına doğrudan ve dolaylı olarak el koyduğu, bu sebeple …, devir tarihine kadar olan dönemde … Sigorta A.Ş’nin, yönetim ve denetim haklarını haiz olup şirket ana organlarında Kurul’un atamış olduğu üyeler yer aldığı, bunun yanı sıra, …’nin devre konu şirket hisselerinin % 90’lık bölümü üzerinde rehni ve haczi bulunduğu, dolayısı ile …, söz konusu devir öncesi … Sigorta A.Ş.’nin tüm borç ve alacaklarına muktedir durumda olduğu, yatırım kararı ve görüşmeler neticesinde; … Kurulu tarafından, … Sigorta A.Ş.’nin … dışındaki diğer hissedarlara ait olan ve üzerinde yine Fon’un rehni ve haczi bulunan 90.750.500 adet hisse senedinin, 29.01.2009 Tarih ve B.02.2.TMS.0.25-250-01580 sayılı yazısı ile Müvekkil …’a devri uygun görüldüğü ve devir sözleşmesinin 14 Ocak 2009’da taraflarca imzalandığı, yine Kurul’un 21.01.2009 tarih ve 2009/29 sayılı kararı ile hisselerin, sözleşme tarihi olan 14.01.2009 tarihindeki TCMB döviz satış kuru olan 2.1240 üzerinden karşılığı hesaplanan 427.262,24 Euro’nun; Fon’un … Bankası A.Ş. … Şubesi Euro hesabına yatırılmış olması karşılığında, Müvekkil …’a satışı kararlaştırıldığı, hisselerin satış bedeli dahi …’nin kendisi tarafından belirlendiği, …, hisse bedellerini belirlerken; … Sigorta A.Ş. aleyhine açılmış olan davalar, … Sigorta A.Ş. tarafından açılan davalar, taraf olduğu icra takipleri, borçları, alacakları, Şirketin sahip olduğu Lisansların değeri, Marka Değeri ve Bilanço değerleri de dahil edilerek hesaplandığı, yine bu bedel ödenirken, hisseler üzerindeki haciz ve rehin haklarından vazgeçilmiş ve ibralaşma söz konusu olduğu işbu hisselerin bedelini de …’nin bizzat kendisi tahsil ettiği, müvekkil firmanın, … Kurulu tarafından kararlaştırılmış bedeli ödeyerek; Fon tarafından rehin konulmuş olan 90.750.500 adet hisse senedini, …’nin aracılığı, oluru ve onayı ile, yine …’nin aracılığı, oluru ve onayı ile tutulan mali kayıt ve defterlerde mutabık kalınarak, …’nin işbu hisse satışı sürecini yönetmesinden dolayı oluşan güven ve itimat nedeni ile devraldığı, defter ve kayıtlar, … Sigorta A.Ş.’nin, … tarafından atanmış yöneticilerinin elinde bulunduğundan, geçmişe ait kayıt ve defterlerin tümü görülememekle birlikte, görülebilinenler de ancak Mayıs 2009’da teslim alınabildiği, işbu devir sonrasında ise müvekkil firmanın, devralmış olduğu hisselerin ait olduğu şirketin iştigal konusunu gerçekleştirebilmesi için gerekli maddi yükümlülükleri karşılayamayacağını fark etmiş olup, bu konuda iktisadi ve hukuki danışmanları birlikte Türkiye Cumhuriyeti Kanunları gereği sisteme intibak etmek için gerekli tüm çalışmaları tamamladığını, bu amaçla yine çeşitli yatırım kararları almış ve şirketin sigortacılık alanında rekabet edecek seviyeye gelmesi için gerekli tüm girişimleri başlattığını, ancak müvekkilinin de işbu hisseleri satın aldıktan çok kısa bir süre sonra, daha önce şirket kayıtlarında, bilançolarda görülmeyen ve müvekkil firmanın tüm yatırımını boşa çıkartan bir gelişme gerçekleştiğini, zira, müvekkil firmanın bu hisseleri satın almasının ardından, … Bankası A.Ş. tarafından, devre konu … Sigorta A.Ş. aleyhine … 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde … Esas numaralı dosya ile 2.150.242,46 tutarında esas değerli dava açtığını öğrendiğini, hisselerini satın aldığı firma hakkında yaptığı yatırımın, faiz ve masrafları hariç olmak üzere 2 Katından fazla tutarlı olan, ancak dava süreci, alacak sebebinin 9 ila 10 yıl öncesine dayandığı da mütalaa edildiğinde, 4 ila 5 Milyon TL’yi, yani müvekkil firmanın yatırım tutarının 4-5 Katını bulabilecek olan işbu dava ile karşılaşan müvekkilinin derhal bu hususta araştırma yapmaya başladığını yapmış olduğu araştırmaları neticesinde, … Sigorta A.Ş.’ye karşı dava açan … Bankası A.Ş.’nin, … Sigorta A.Ş.’nin hisselerin satışına olur veren …’nin yönetimi ve denetiminde olduğunu, satış işlemini yöneten, rehin ve haciz haklarından feragat eden ve ibra eden …’nin … Bankası A.Ş.’nin % 100 Sahibi olduğunu gördüğü, zira, 9 Temmuz 2001 tarihinde BDDK’nın kararıyla …’na devredilen ve … kararı ile 7 Aralık 2005 tarihinde bugünkü unvanına kavuşan yine … tarafından el konulmuş bankaların birleştirilmesinden ibaret olan … Bankası, yönetim, denetim ve temettü hakları hariç olmak üzere tüm ortaklık hakları ile …’ve ait olduğunu, müvekkil firmanın … Sigorta A.Ş.’ye karşı açılan dava hakkında araştırma yaptığında İradesinin fesada uğradığını anladığını, zira lehtarı …’ye devredilmiş ve … Bankası altında birleştirilmiş bankalar olan sigorta poliçelerini konu alan işbu davanın açılış tarihi 20 Temmuz 2009 olup, müvekkili tarafından tarafından hisselerin satın alınmasından ve devre ilişkin protokolün imzasından yaklaşık 6 ay sonrasında, devre ilişkin prosedürün tamamlanması ve defterlerin ve mali kayıtların teslim edilmesinden (Mayıs 2009) yaklaşık 2 ay sonrasında dava ikame edildiği, taraflarınca davanın açıldığına dair tebligat 18 Mart 2010 tarihinde tebellüğ edilip davadan haberdar olunduğunu, müvekkili adına yapılmış şifahi görüşmelerde ise mevzubahis dava konusu poliçelerin tamamının davada yer almadığını ve başkaca benzer poliçelerin olduğunun… Bankası’nca belirtildiğini, kaldı ki, … 1. Asliye Ticaret Mahkemesindeki … Esas numaralı dava dosyası incelendiğinde, … Bankası A.Ş.’nin dava açmasındaki kötü niyeti açıkça ortaya çıktığını, zira, …’nin 29.01.2009 tarihli olurunun üzerinden henüz 1 (BİR) Ay geçmemişken, 23.02.2009 Tarihinde …’nin denetim ve yönetimindeki Davacı … Bankası A.Ş.’nin Hukuk İşleri Birimi dava hazırlıklarına başladığı, bu hususta Fon Bankasının Avukatları, 23.02.2009 Tarih ve 529 Sayılı yazı ile müvekkil firmaya ait dosyayı arşivden talep ettiği, ardından ise, tüm hazırlıklarını tamamlayarak, 20.07.2009 tarihinde, …’nin yönetim ve denetimindeyken ikame etmediği davayı, … tarafından hisseler, müvekkil firmaya devredildikten 5 ila 6 ay sonrasında … 1. Asliye Ticaret Başkanlığında ikame edildiği, …’nin ve Yönetim ve Denetimindeki … Bankası A.Ş.’nin ne denli kötü niyetle hareket ettiğinin en büyük ispatı olduğu, yine …. 1. Asliye Ticaret Mahkemesindeki … Esas numaralı dava / dosyası incelendiğinde, Davaya ilişkin sebeplerin 1999 ila 2001 yılları arasında gerçekleşen hasarlara ilişkin olduğu müşahede edildiği yani, … tarafından … Sigorta A.Ş.’nin hisselerine el konduğu tarihlerdeki hasar ve borçlar olduğu, … Bankası A.Ş., işbu davayı açmak için, … Sigorta A.Ş.’nin hisselerinin Satılmasını beklediği, Bu hususta … ile aynı bünyede olduklarından birlikte hareket ettikleri, zira … Bankası’nın alacağını, devir öncesi hukuki makamlar nezdinde talep etmesi halinde; … Sigorta A.Ş.’den alacağını tahsil edemeyeceğini, Hazine tarafından Lisansın iptal edilebileceğini, bu durumun … Sigorta A.Ş.’nin iflasının ilanına götüreceği ve …. Sigorta A.Ş.’nin satılma imkânının ortadan kalkarak …’nin kendi alacaklarını tahsil edemeyeceği, …’nin ve … Bankası A.Ş.’nin malumu olduğu, …’nin ve hissedarların hilesi neticesinde müvekkil firmanın iradesi fesada uğratıldığını, müvekkilinin hileye maruz bırakıldığını, zira devir sözleşmesinin imzalanması öncesi yahut imzası ile tarafların resmi mali kayıtlarının teslim alınması süresinde açılmış bir davanın şirketin resmi mali kayıt ve defterlerinde açıkça görüneceğini, bu hususun, müvekkiline 2009 Mayıs ayında teslim edilen kayıtlardan anlaşılacağını, dolayısıyla devir öncesi denetim raporuna dahi gerek olmaksızın müvekkilinin bu işten vazgeçeceğini, zira müvekkilinin alanında tecrübeli ve basiretli bir tacir olduğunu, hileye maruz bırakıldığının anlaşılması üzerine 20.04.2010 tarihinde … 25. Noterliğinden, …. Yevmiye numaralı ihtarname ile … Bankası A.Ş. ve davalılara ihtarname keşide edildiğini, bu ihtarnamede özetle; “… Sigorta A.Ş. aleyhine … Bankası A.Ş. tarafından ve …’nin el koymak sureti ile yönetim, denetim ve temettü hariç olmak üzere tüm ortaklık haklarını elinde bulundurduğu tüm tüzel kişi, kurum ve kuruluşlar tarafından; 14 Ocak 2009 tarihi itibariyle defter ve resmi mali kayıtlarda gözükmeyen, bu tarihten sonra açmış ve açacak oldukları davaların; işbu ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 1 ay içerisinde tüm faiz ve sonuçları ile birlikte geri çekilmesi ve tüm sonuçları itibariyle … Sigorta A.Ş. lehine ibra ve feragat verilmesi; aksi takdirde, devir sözleşmesinin iptali ile uğranılan zarar ile yoksun kalınan kâr tazmininin ulusal ve uluslar arası mahkemeler nezdinde talep edileceği ve devir sözleşmesi tarafları hakkında suç duyurusunda bulunulacağının ihtar edildiği, sonuç olarak … Sigorta A.Ş.’nin hisselerini satın alımında, davalı satıcılar ve …’nin müvekkilinin iradesini fesada uğrattığını, hisseleri satıma konu olan şirketin mevcut borçlarını kasten saklandığını, şirketin teslimi mecburi mali belgelerinde görünmemesini sağladıklarını, ülke dışından olmasından kaynaklı bilgi eksikliğinin kullandığını, böylece … Sigorta A.Ş.’nin mevcut borçlarının büyük bölümünü hisselerin satımına kadar kasıtlı olarak saklanıp teslim ettikleri bilgi ve belgelere yansıtmamasının başarıldığını, bu durumdan şirketin denetim ve yönetim haklarına sahip …’nin müvekkilinin iradesini fesada uğratarak sahih ve ödenen bedele değen bir sigorta şirketi ve lisans aldığını düşünmesini sağladığını, hisseleri satıma konu olan …. Sigorta A.Ş.’nin gerçek durumunun kendilerinden kasten saklanmamış olması halinde basiretli bir tacir olan müvekkilinin bu satışa taraf olmayacağını belirterek hisse satış sözleşmesinin iptali ile sözleşme bedeli olarak ödenen 427.262,24 EURO’nun fiili ödeme günündeki ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH /
Bozma kararından sonra yargılama sırasında davacı vekili 31.08.2018 tarihli dilekçesiyle dilekçesinde, kur farkından doğacak olan talep hakları ve fazlaya ilişkin tüm hakla saklı kalmak kaydıyla sözleşme bedelinin fiili ödeme günündeki ticari temerrüt faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesinin talep edildiği, bilirkişi kurulu ek raporunda iki yönlü inceleme sonucunda davacıya ödenecek bedelin, devir günündeki TCMB kuru üzerinden hesaplandığını, oysa dava dilekçesinde de belirtildiği üzere yabancı para birimi (EURO) olarak kararlaştırılan bedelin 427.262,24 EURO üzerinden aynen veya fiili ödeme günündeki EURO tutarının TL cinsinden iadesi gerektiğini, bu doğrultuda ıslah talebinin kabulü ile hisse devir bedeli olarak …’nin kendisine ödenen 427.262,24 EURO’nun aynen veya fiili ödeme günündeki EURO bedeli cinsinden müvekkiline iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalı … vekili tarafından verilen dilekçe ile; davacı yanın ididalarının aksine, …’nin, … Sigorta A.Ş.’nin hisselerinin mülkiyetine hiç bir zaman sahip olmadığı gibi mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun (15/7-a) maddesi ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134.maddesi kapsamında bu şirketin yönetim ve denetimine hiç bir zaman el koymadığı ve bu yönde alınmış bir karar da mevcut bulunmadığı, … Sigorta A.Ş.; davacı yana satılana kadar … Grubu (…) firmaları içinde yer aldığı, … Sigorta A.Ş. …’ye doğrudan borçlu olmayıp şirket hisseleri, Fon’a borçlu bulunan … (…) Grubu ile Fon arasında 19.08.2004 tarihinde imzalanan protokol gereği Fon alacaklarının teminatı olarak rehin alındığı, Fon’un anılan hisseler üzerinde sadece rehin alacaklısı sıfatını haiz olduğu, bilindiği üzere; rehin hakkı, hak sahibine mülkiyet hakkı gibi doğrudan satma hak ve yetkisi tanımayıp rehin alacaklısına rehin verenin temerrüde düşmesi halinde, rehne konu malı satarak alacağını tahsil etme imkanı verdiği, dolayısıyla Fon’un -iddia edildiği gibi- rehin konusu … Sigorta A.Ş. hisselerini doğrudan satma imkanı bulunmadığı, dava konusu işlemin mesnedi olan “Hisse Devir Sözleşmesi”, davacı-alıcı … ile anılan sigorta şirketinin malik/hissedarları olan … A.Ş., Yeşim … A.Ş., … … Sigorta, … Holding ve diğer davalılar arasında imzalandığı, bu devir sözleşmesinde, Fon’un hiçbir şekilde katılımı ve imzası yer almamış olup olaya müdahalesi sadece satış işleminin gerçekleşmesini teminen hisseler üzerindeki rehni kaldırmaktan ibaret olduğu, …’nin iddia edildiği gibi 90.750.500 adet hisse senedini satışa çıkarmadığı, adı geçen şirketin satışına yönelik tüm işlemler, … (…) Grubu tarafından yapılmış olup şirket hisselerinin davacı firmaya satışı aşamasında, rehin alacaklısı sıfatı nedeniyle Fon’dan onay talep edilmiş ve bu talep Fon Kurulu’nun 27.11.2008 tarih ve 2008/371 sayılı kararı ile kabul edilmiş; 04.02.2009 tarihinde imzalanan hisse senedi ilmühaberi teslim-teselsüm tutanağı ile de hisseler alıcı firmaya devir ve teslim edilmiş bulunduğu, davacı… satışa yönelik bilgi ve belge incelemesini bizzat satışa konu … Sigorta A.Ş. nezdinde yapmış olup müvekkilinin …’nin adı geçen şirkete ait evrak ve kayıtlara vakıf olma zorunluluğunun da bulunmadığını, bu nedenle de adı geçen şirketin hak ve borçlarına Fon’un taraf olması düşüncesiyle, Fon’un davalı olarak gösterilmesi usul ve yasaya aykırı olup iddia edilen alacaklarla ilgili olarak Fon’a husumet yöneltilemeyeceği, yine davacının haksız ve mesnetsiz olarak Fon’a yüklemek istediği davanın mesnedinde yer alan ve … Bankası A.Ş. .(…), ile aralarında yargıya intikal etmiş bulunan uyuşmazlığın, müvekkili Fon ile hiçbir ilgisi bulunmadığı, her ne kadar … Bankası A.Ş., …’nin bir iştiraki olmakla birlikte, yönetim ve denetimi tamamen Fon’dan ayrı olup ticari faaliyeti ve tüzel kişiliği halen devam etmekte olduğu, bu nedenle …’den tamamen ayrı ve bağımsız yönetimlere sahip olan … Bankası A.Ş., üçüncü kişilerle olan hukuki ve ticari işlemlerinde doğrudan doğruya sorumlu bulunduğunu, davacı yanın halen … ile aralarında devam eden hukuki uyuşmazlığa müvekkilinin Fon’u dahil etmeye çalışmasının hukuki bir dayanağının bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin …’ye karşı açılan işbu davanın öncelikle husumet yönünden reddi gerektiğini, ayrıca Borçlar Kanunu’nun 28. maddesinin “Diğer tarafın hilesiyle akit icrasına mecbur olan tarafın hatası esaslı olmasa bile, o akit ile ilzam olunmaz. Üçüncü bir şahsın hilesine duçar olan tarafın yaptığı akit lüzum ifade eder. Şu kadar ki diğer taraf bu hileye vâkıf bulunur veya vâkıf olması lâzım gelirse o akit lâzım olmaz, “hükmüne amir olup hata , hile veya ikrah tesiri altında kalan taraf bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya yerine getirdiği edimini geri istemez ise sözleşmeye icazet vermiş sayılacağını, davacı şirketin davaya konu hisse devir sözleşmesini 14.01.2009 tarihinde imzaladığını, şirkete ait belge ve defterlerin bir kısmının satın alma işlemini takiben, bir kısmının da davacı yanın da belirttiği üzere Mayıs 2009 tarihinde devralındığını, davanın mesnedi olan … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı davası ise, … Bankası A.Ş.’nin çeşitli şubelerine ilişkin emniyeti suistimal hasarlarının tazmini amacıyla … Sigorta A.Ş. aleyhine 2009 yılında açılmış bir dava olduğu, yani davacı yanın iddia ettiğinin aksine- gerek davanın niteliği ve gerekse dava konusu Bankanın çeşitli şubelerindeki emniyeti suiistimallerden kaynaklanmış tazminat talepleri olması nedeniyle alıcı yanın devraldığı bir sigorta şirketi nezdindeki bu kadar büyük ve kapsamlı bir olaydan Ocak 2009’dan- Mart 2010 tarihine kadar haberdar olmadıklarını ileri sürmesi ticari hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu, en azından … Sigorta A.Ş.’nin belge ve kayıtları içinde bu yönde … ile yapılmış yazışma ve sair bilgilerin bulunmasının kuvvetle muhtemel olduğu göz önüne alındığında ve davanın hileye dayandırmış olmasına göre, belgenin düzenlendiği/hilenin gerçekleştiği günden başlayarak bir yıl içerisinde dava açılması gerekirken, 1 yıllık hak düşümü süresinin (Ocak-2009 veya en geç Mayıs 2009 tarihinden itibaren) geçirilmiş olduğunun açık bulunduğunu, davacı yanın … 25. Noterliği’nin … tarihli, … yevmiye no ile keşide ettiği ihtarnamede, … A.Ş. tarafından … Sigorta A.Ş. aleyhine açılan davadan 18.03.2010 tarihinde haberdar oldukları yönündeki beyanlarının, mesnetsiz ve objektiflikten uzak bir nitelik taşıdığını, bu nedenle davanın hak düşürücü süre nedeniyle de reddi gerektiğini, ayrıca davada Borçlar Kanunu’nun 28. maddesi ve devamı maddelerinin müvekkilinine karşı ileri sürülemeyeceğini, iddia edildiği gibi hisse satış sözleşmesinden kaynaklanan bir hata/hile durumu var ise bile bu durumun sözleşmenin diğer tarafına karşı ileri sürülmesi gerektiğini belirterek davanın esastan da haksız olup reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Diğer davalılar vekilince sunulan cevap dilekçesinde özetle; BK 28 maddesi gereğince bu davanın bir yıl içinde açılması gerekip hata, hile veya ikrah tesiri altında kalan tarafın bir yıl içinde sözleşme ile baplı olmadığını bildirmemesi ve yerine getirdiği edimini geri istememesi halinde sözleşmeye icazet vermiş sayılacağı, davacı şirketin davaya konu hisse devir sözleşmesini 14.01.2009 tarihinde imzaladığı, şirkete ait belge ve defterlerin bir kısmını satın alınmasını takiben, bir kısmının da davacı tarafında belirttiği gibi Mayıs 2009 tarihinde devraldığı, … 1. ATM’deki … saylı dosyanın 2009 yılında açılmış olduğu, yine davacı tarafın iddia ettiğinin aksine gerek davanın niteliği gerekse davaya konu bankanın çeşitli şubelerindeki emniyeti, suistimallerden kaynaklanmış tazminat talepleri olması nedeniyle alıcı yanın devraldığı bir sigorta şirketi nezdindeki bu kadar büyük ve kapsamlı bir olaydan Ocak 2009 tarihinden Mart 2009 tarihine kadar haberdar olmadıklarının ileri sürülmesinin hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu, en geç defterlerin alındığı Mayıs 2009 tarihinin kabul edilmesi halinde dahi bir yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği, ayrıca ileri sürülen diğer iddialarında yerinde olmadığı, davanın öncelikle hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi savunulmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Mahkememizce 2012/29 E. – 136 K. sayılı 10.07.20125 tarihli kararla davanın reddine karar verildiği, davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04.04.2014 tarihli kararıyla ”………. 1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davaya konu şirket hisselerinin satışında davalı …’nin herhangi bir dahli ve müdahalesinin bulunmamasına, bu suretle adı geçen davalı hakkında husumet yokluğu hukuki nedenine dayalı olarak kurulan ret hükmünde isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, anonim şirket hisse devri sırasında devre konu şirketin ekonomik durumu hakkında devreden hissedarlar tarafından yanıltıcı bilgiler verildiği iddiası ile hile hukuki sebebine dayalı olarak açılan sözleşmenin feshi ve ödenen bedelin iadesi istemlerine ilişkin olup, mahkeme karar gerekçesi ve kurulan hüküm itibari ile taraflar arasındaki uyuşmazlık, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacı vekili, müvekkili tarafından dava dışı … Sigorta A.Ş. hisselerinin devralındığını, bu kapsamda söz konusu şirketin yönetiminin …’de olması nedeniyle satış işlemlerinin bu kurum ve diğer davalılarca birlikte gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış, mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı … dışındaki davalılar yönünden açılan davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Mahkeme karar gerekçesinde, eldeki davanın açılış tarihi ile dava konusu hisselerin devrine ilişkin sözleşme ile defterlerin teslim edildiği bildirilen tarih arasında geçen sürenin esas alındığı, buna karşın davacı tarafça ileri sürülen iddialar kapsamında dava konusu şirketin ekonomik durumu ile ilgili olarak bu şirket hakkında açılan sigorta tazminatı talepli davanın ileri sürüldüğü, söz konusu davada tebligatın dava tarihinden sekiz ay sonrasında yapıldığının ve gerek sözleşme tarihindeki bilanço kapsamında gerekse şirket defterleri içeriğinde, değinilen sigorta tazminatına ilişkin olarak herhangi bir bilgiye yer verilmediğinin ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Buna karşın mahkemece değinilen iddia üzerinde durularak, ileri sürülen maddi vakıalar tartışılmış değildir. Bu durumda öncelikle davacı şirketin hakim hissedarı olduğu dava dışı şirket aleyhine … bankası tarafından açılan dava dosyası getirtilmek suretiyle sözkonusu davanın konusunun ne olduğu, sigorta şirketi tarafından tanzim edilen poliçelerin hangi rizikoları içerdiği, tanzim tarihlerinin ne olduğu, söz konusu poliçelerin devir bilançosunda yer alıp almadığı, buna ilişkin olarak ayrılmış karşılıkların bulunup bulunmadığı, davaya konu şirket ticari defterlerinde buna ilişkin bilgi ve belgeye yer verilip verilmediği, özellikle poliçelerin tanzim ve riziko tarihleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle belirlendikten sonra, dosya içinde örneği bulunan ve davacı tarafça 20.04.2010 tarihinde davalılara gönderilen ihtar da bu kapsamda incelenerek, eldeki davanın süresinde açılıp açılmadığının tespiti gerekirken, değinilen eksiklikler giderilmeksizin, ayrıca davacı tarafça söz konusu öğrenmenin hissedarı bulunduğu şirket hakkında açılan dava dilekçesi ile olduğu yönündeki iddiası irdelenip değerlendirilmeksizin, davanın süresinde açılmadığından bahisle sonuca gidilmesi doğru görülmemiş hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir…….” gerekçesiyle mahkememiz kararı bozularak gönderilmiş, bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce uyulan bozma kararı doğrultusunda tüm dosya kapsamı ve ticari defterler üzerinde ayrıca mahkememizin 2009/524 E. sayılı dosyası içeriği de incelettirilmek suretiyle bilirkişi heyetinden rapor ve ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi heyetince düzenlenen 08.03.2017 tarihli kök raporda özetle; hile sebebiyle sözleşmenin iptal edilebilmesi için iptal davasının hilenin öğrenilmesinden itibaren 1 yıllık hakdüşürücü süre içinde açılması gerektiği, 1 yıllık hakdüşürücü sürenin başlangıcının, hilenin öğrenilme tarihi olduğu, somut olayda davacı tarafça hilenin öğrenildiği tarihin mahkememizin 2009/524 E. sayılı dava dosyasında dava dilekçesinin tebliğ edildiği 18.03.2010 olduğu, huzurdaki bu davanın 17.09.2010 tarihinde açıldığı dikkate alındığında henüz 1 yıllık hakdüşürücü sürenin geçmediği ve hisse devir sözleşmesinin iptali için diğer yasal koşulların oluştuğu açıklanmıştır.
Davalılar vekilince rapora itiraz edilmiş ve itirazların karşılanması amacıyla öncelikle Hazine Müsteşarlığı Genel Müdürlüğünden anılan döneme ilişkin denetim raporları celp edilmiş ve bilirkişi heyetine sigorta kayıtlarını inceleme konusunda uzman bir uzman bilirkişinin dahili ile ek rapor alınma yoluna gidilmiş ve bu doğrultuda alınan 31.07.2018 tarihli ek raporda ise; sözleşmenin iptaline ilişkin şartların oluştuğu, hile ve desise konusundaki takdir mahkemeye ait olmak üzere, devir bilançosunda ve denetim raporlarında belirtilmeyen devir esnasında ortaya net konmayan hasar tazminat taleplerinin devir alan davacı tarafından karşılanmasının hakkaniyet ilkelerine aykırı olacağı, hal böyle olunca da, davacının haklı talebi ile sözleşmenin iptali ve ödenen bedelin tahsilatı gerçekleştiren kurum olan … tarafından iadesi gerektiği ve ödenen bedelin 427.262,24 EURO’nun tahsilatı gerçekleştiren … tarafından davacıya iadesi gerektiği açıklanmıştır.
Mahkememizce bilirkişi raporlarında varılan hukuki neticeye itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Davacı vekili 31.08.2018 tarihli dilekçesiyle davayı ıslah etmiş ise de HMK’nın ıslaha ilişkin hükümleri ve yerleşik yargıtay kararları doğrultusunda bozma kararlarından sonra ıslah yapılamayacağından davacı vekilinin ıslah dilekçesi dikkate alınmamış ve dava dilekçesindeki talebi ele alınarak neticeye varılmıştır.
Dava, davacı ile … dışındaki davalılar arasında akdedilen hisse devir sözleşmesinin hile nedenine dayalı olarak iptali ve ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
Hisseleri devre konu edilen … Sigorta A.Ş’nin fona borçlu bunan … (…) Grubu ile fon arasında imzalanan 19.08.2004 tarihli protokol gereği fon alacaklarının teminatı olarak şirketin hisselerinin … yararına rehnedildiği fonun hisseler üzerinde rehin alacaklısı sıfatına haiz olduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirket ile davalılar arasında (… dışındaki davalılar) davalıları … Sigorta A.Ş’deki 90.750.500 adet nama yazılı paylarının toplam 1.000.000,00 TL bedelle devir ve temlikine ilişkin 14.01.2009 tarihli sözleşmenin imzalandığı, 04.02.2009 tarihli hisse senedi ilmuhaberi, teslim-tesellüm tutanağı ile, … ile Nergis grubu arasında akdedilen protokol ile … Sigorta A.Ş’nin hissedarları arasında imzalanan hisse senedi rehin sözleşmesine istinaden …’ye rehin ve teslim edilen … Sigorta A.Ş’ye ait hisse senetleri ilmuhaberleri asıllarının üzerlerindeki fon rehnin kaldırılması suretiyle davacı şirkete teslim edildiği görülmektedir. Hisse devir sözleşmesinde davalıların satıcılar, davacının ise alıcı olarak tanımlandığı ve tarafların yükümlülüklerinin ayrı ayrı gösterildiği anlaşılmaktadır. Satıcıların Yükümlülükleri başlıklı 3. maddesinde ”Satıcıların ekli bilançoda yer aldığı üzere sahibi oldukları … Sigorta A.Ş’nin kayıtlarda yer alanlar dışında, şirketin herhangi borç alacak sair yükümlülüğünün olmadığını beyan ettikleri”, 2.2. maddesinde de ”bilançoda yer alan kayıtların dışında devir öncesi ile ilgili herhangi bir yükümlülüğün ortaya çıkması halinde, satıcıların bu yükümlülüğü üstlenmeyi kabul ve taahhüt ettiği” açıklanmıştır.
Davacı, sözleşmedeki bu düzenlemeye dayalı olarak … Sigorta A.Ş’nin hisse devrine esas bilançosunda yer alan kayıtlarda şirketin herhangi bir borç yükümlülüğünün görülmemesine rağmen … Bankası tarafından Mahkememizin 2009/524 E. sayılı dosyasında sigortalı … yararına düzenlenen poliçelere dayalı olarak … Sigorta A.Ş’ye karşı tazminat davası açılmış olduğunu, bu hasarların davacı şirketten gizlendiğini, bilançoda yer almadığını, aksi halde sözleşmenin imzalanmayacak olduğunu ileri sürmektedir.
Mahkememizin 2009/524 E. sayılı dosyasında … Sigorta A.Ş’nin üç ayrı ”Bankers Blanket Bond”, ”Hırsızlık”, Para Paket” Sigorta poliçelerinde sigortalının … A.Ş ve muhtelif şubeleri olduğu, 1999 tarihli poliçeler kapsamında gerçekleşen rizikolar nedeniyle oluşan hasar bedelinin … Sigorta A.Ş’den tazmini amacıyla … A.Ş’nin devren birleştirildiği … Bankası A.Ş tarafından … Sigorta A.Ş’ye karşı açılan tazminat davası niteliğinde bulunduğu, davanın 20.07.2009 tarihinde açıldığı ancak dava dilekçesinin davalı olan … Sigorta A.Ş’ye 18.03.2010 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir.
Mahkememizin 2009/524 E. sayılı dosyasındaki 17.06.2015 tarihli bilirkişi raporunda; davalı … Sigorta A.Ş’nin poliçelerin varlığını inkar etmediği, rizikoların 1999-2000 ve 2001 yıllarında gerçekleştiği, emniyeti suistimal hasarlarıyla ilgili olarak sigortalı … A.Ş …, …, … ve … Şubelerinde meydana gelen yolsuzluk olaylarıyla ilgili olduğu, şubelerde yapılan teftişler sonucu bu yolsuzluklara ilişkin bilgilerin sigortacısı olan … Sigorta A.Ş’ye bildirildiği ve … Sigorta A.Ş tarafından hasarların eksper incelemesinden sonra ödeneceğine ilişkin 2000 yılının muhtelif aylarında yazılan cevabi yazılarının bulunduğu, bankanın bu şubelerinde meydana gelen yolsuzluklarla ilgili muhtelif mahkemelerde bankaya karşı açılan davaların görüldüğü, anılan davaların devam ettiği süreçte … Sigorta A.Ş tarafından sigortalısı olan … A.Ş’ye hitaben 13.09.2007 tarihinde yazılan yazıda, hukuk ve ceza davalarının sonuçlanması ve sonuçlanma şekil ve biçimine göre … Sigorta A.Ş’nin rücu haklarını kullanması için sigorta şirketine karşı sorumlu ve borçlu olacak kişilerin ortaya çıkması ve şirket zararının ne kadar bir meblağa ulaştığının kesinleşmiş hukuk ve ceza mahkemelerinin kararı ile sübut bulması halinde ve bunların belgelerinin … Sigorta A.Ş’ye ibrazı şartına bağlı olarak taleplerin değerlendirmeye alınacağının bildirildiği anlaşılmıştır.
Yargıtay bozma kararında … Bankası A.Ş tarafından … Sigorta A.Ş’ye karşı açılan ve mahkememizin 2009/524 E. sayılı dosyasında görülmekte olan davanın konusunun ne olduğu, tanzim edilen poliçelerin hangi rizikoları içerdiği, tanzim tarihlerinin ne olduğu, bu poliçelerin devir bilançosunda yer alıp almadığı, ayrılmış karşılığının bulunup bulunmadığı, davaya konu şirket ticari defterlerinde buna ilişkin bilgi ve belgeye yer verilip verilmediği, özellikle poliçelerin tanzim ve riziko tarihlerinin gözönünde bulundurulması gerektiğine işaret edilmiştir. Mahkememizce bu doğrultuda bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor ve ek rapor alınmıştır. Dosyada mevcut bilirkişi raporlarında, bu rizikoların hisse devrine dayanak devir bilançosunda yer almadığı belirtilmiştir ancak bu tespit yapılırken şirketin sadece 2009 ila 2013 yılları arasındaki ilişkin ticari defter ve kayıtları incelenmiş, bu neticeye 2009 yılından sonraki defter ve kayıtların incelenmesi ayırca dosya içeriğindeki bilgilere göre varıldığı ifade edilmiştir. Oysa davaya esas teşkil eden hile iddiasına dayanak rizikoların 1999-2000’li yıllara ait olduğu ve bu yıllara ilişkin ticari defterler incelenmeksizin sonuca ulaşıldığı görülmektedir. Davacı taraf 2009 yılı ve öncesine ait defterlerin … nezdinde bulunduğunu iddia etmiş olduğundan defterlerin ibrazı için …’ye yazı yazılmış ancak gelen cevapta, … Sigorta A.Ş’nin defterlerinin … nezdinde bulunmadığı bildirilmiştir. Bir şirketin tamamına yakın hisselerinin devralınması halinde devirle birlikte tüm ticari defter ve kayıtların da teslim alındığı veya alınması gerektiğinin kabulü gerekir. Aksinin bu iddiayı ileri süren davacı tarafından kanıtlanması zorunlu olup bu gereğin davacı tarafından yerine getirilmediği anlaşıldığı gibi davacı taraf şirketin ticari defter ve kayıtlarını en son Mayıs 2009 tarihi itibariyle de teslim aldığını açıkça beyan etmiş olduğundan artık defterlerin kendi nezdinde bulunmadığı bu sebeple ibraz edilemediği yönündeki beyanına itibar edilmesi mümkün görülmemiş ve sadece 2009 yılından sonraki başka bir deyişle davacının şirketi devralmasından sonra oluşturulan ticari defter ve kayıtların ve devir bilançosunun incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporundaki açıklamalara itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Hile, Türk Borçlar Kanununun 36. maddesine düzenlenmiştir. Anılan maddede, taraflardan birinin aldatması sonucu bir sözleşmenin yapılması sonucu hileye düşürülen tarafın sözleşmeyle bağlı olmadığı ifade edilmiştir. Bir sözleşmenin hileye dayalı olarak geçersiz veya sözleşmenin bağlayıcı olmadığından bahsedilebilmesi için taraflardan birinin aldatma kastı ile hareket ederek bu davranışı neticesinde karşı tarafı hataya düşürmesi ve hileye neden olan davranış olmasaydı sözleşmenin akdedilmeyecek olduğunun açıkça anlaşılması gerekir.
Somut olayda, davacı taraf hisselerinin devralındığı … Sigorta A.Ş’nin önceki hissedarları ve hisse devir sözleşmesinde satıcı olan davalıların şirketin daha önceden gerçekleşmiş rizikolarına göre açılan hasar dosyalarından ve ödenmesi muhtemel tazminatlardan haberdar olmadığını, davalıların devir bilançosunda bu hasar dosyalarına kasıtlı olarak yer vermediklerini, eğer bu hasar dosyalarından haberdar olunsaydı, hisse devir sözleşmesinin imzalanmayacak olduğunu bu noktada iradelerinin yanıltıldığını ileri sürmektedir.
Davacı Bulgaristan’da kurulu sigorta şirketidir ve devir sırasında Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü nezdindeki tüm işlemleri vekili vasıtasıyla takip ettiği tespit edilmiştir. Bu durum Hazine Müsteşarlığından gelen cevabi yazı ve eklerinden anlaşılmaktadır. Ayrıca Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğünden gelen … tarihli cevabi yazıda, Devlet Bakanlığı Makamının … tarihli onayıyla … Sigorta A.Ş’nin sigorta ve reasürans yapma yetkisinin kaldırıldığı, 03.11.2008 tarihli onayı ile ise şirket hisselerinin Sofia/ Bulgaristan merkezli davacı tarafından devralınması ve şirket nezdinde fiziki mekan, organizasyon ve bilgi işlem altyapısı ile ilgili olarak yerinde yapılacak inceleme sonucuna göre genel müdürlükçe şirkete yeni sigorta ve reasürans sözleşmesi yapma yetkisinin uygun görüldüğü ancak şirketin söz konusu onayda belirtilen çalışmaları tamamlayamadığından bu yetkinin verilmediği, ayrıca … tarihli Devlet Bakanlığı Makamının onayıyla şirketin kayyıma devredilerek ruhsatının iptal edildiği bildirilmiştir.
Hisseleri devralınan sigorta şirketinin kurulduğu aşamada tabi bulunduğu 7397 sayılı mülga Sigorta Murakabe Kanunu ile kanunun amacının ülke sigortacılığının geliştirilmesi, güven içinde yürütülmesi, sigorta sektöründe yer alan kişi ve kuruluşların mesleki kurallar içerisinde faaliyet göstermeleri, bu sektörde yaratılacak fonların ekonomik kalkınmaya katkısının sağlanması ve sigorta sözleşmelerinden doğan hak ve alacakları teminat altına almak üzere sigorta şirketlerinin kuruluşu, yönetimi, çalışma esaslarını, tasfiyelerini ve murakabelerini düzenlemek olarak (1.madde) ifade edildikten sonra devam eden maddelerinde, Türkiye’de bir sigorta şirketinin kurulmasının bakanlığın iznine tabi olduğu ve anonim ortaklık veya ortak sayısı 200’den az olmamak kaydı ile kooperatif şeklinde kurulması gerektiği, ortaklarının kanunda öngörülen özeliklere sahip olmaları gerektiği, ödenmiş sermayelerinin kanunda öngörülen ve bakanlıkça daha sonra belirlenen miktarda olması gerektiği, hisse senetlerinin nakit karşılığı çıkarılması ve nama yazılı olması gerektiği (2.madde), kurulduktan sonra faaliyete başlamak için müsteşarlıktan ruhsat almak zorunda oldukları (3. madde), sigorta şirketlerinin ana sözleşmelerinin değiştirilmesinin müsteşarlığın uygun görüşü ile mümkün olduğu (5. madde) ve sigorta şirketlerinin, sigorta sözleşmelerinden doğan taahhütlerine karşılık olmak üzere, sigorta primleri ile orantılı olarak teminat göstermek zorunda oldukları (12. madde) bir sigorta şirketinin tesis etmesi gereken teminatı ya da karşılıkları tesis edememesi yahut sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirememesi veyahut şirketin mali bünyesinin sigortalıların hak ve menfaatlerini tehlikeye düşürecek şekilde zayıfladığının herhangi bir suretle tespit edilmesi hallerinde bakanın, uygun bir süre vererek ilgili şirketten gerekli önlemlerin alınmasını isteyebileceği, yönetim kurulu veya müdürlerin bu yönde gerekli tedbirleri almak ve aldığı karar ve tedbirleri aylık raporlar halinde müsteşarlığa bildirmek zorunda olduğu (madde 20) bir sigorta şirketinin bir veya birkaç sigorta şirketi ile birleşmesi, aktif ve pasifleri ile başka bir şirkete devrolunması, sigorta portföyünü kısmen veya tamamen diğer bir sigorta şirketine devretmesinin bakanlığın iznine bağlı olduğu( madde 24) sigorta şirketlerinin bu kanun ve diğer kanunların sigortacılıkla ilgili hükümleri yönünden Sigorta Denetleme Kurulu’nun denetimine tabi olduğu ( madde 30) ve en önemlisi de sigorta şirketlerinin, hesaplarını ve yıllık bilançoları ile kar ve zarar cetvellerini Birlik tarafından hazırlanarak müsteşarlıkça uygun görülecek tek düzen hesap planı, tip bilanço ve kar ve zarar cetvelleri ile bunların uygulanma ve düzenleme esaslarına ilişkin izahnameye uygun olarak tutmak ve düzenlemek zorunda oldukları ( madde 39) düzenlenmiştir.
Keza 7397 sayılı mülga Sigorta Murakabe Kanunu’nun yürürlükten kaldıran ve bu kanun yerine yürürlüğe giren 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun (14.06.2007-26552 sayılı R.G.te de yayınlanmasından 3 ay sonra yürürlüğe giren) 1. maddesinde de kanun amacı “…ülkemiz sigortacılığının geliştirilmesini sağlamak, sigorta sözleşmesinde yer alan kişilerin hak ve menfaatlerini korumak ve sigortacılık sektörünün güvenli ve istikrarlı bir ortamda etkin bir şekilde çalışmasını temin etmek üzere bu Kanuna tâbi kişi ve kuruluşların, faaliyete başlama, teşkilât, yönetim, çalışma esas ve usûlleri ile faaliyetlerinin sona ermesi ve denetlenmesine ilişkin hususlar ve sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesine yönelik olarak sigorta tahkim sistemi ile ilgili usûl ve esasları düzenlemektir.” olarak ifade edildikten sonra Türkiye’de faaliyet gösteren sigorta şirketlerinin bu kanun hükümlerine tâbi olduğu açıklanmıştır.
5684 sayılı yasanın 2/k. maddesinde “Özkaynak: Sigorta şirketleri ile reasürans şirketlerinin ödenmiş veya Türkiye’ye ayrılmış sermayeleri, her türlü yedek akçeleri, yeniden değerleme fonu, dağıtılmamış kâr, kâr ve sermaye yedekleri ile Müsteşarlıkça uygun görülecek sermaye benzeri kaynaklar ve diğer kaynaklardan varsa bilanço zararı ile Müsteşarlıkça uygun görülecek diğer değerlerin düşülmesinden sonra bulunan tutarı” şeklinde tanımlanan özkaynak terimi le de sigorta şirketlerinin gerek başlangıçta ödenmiş sermayeleri gerekse de devam eden faaliyetleri neticesinde her türlü yedek akçeleri, yeniden değerleme fonu, dağıtılmamış kâr, kâr ve sermaye yedekleri ile Müsteşarlıkça uygun görülecek sermaye benzeri kaynaklar ve diğer kaynaklardan varsa bilanço zararları da dahil kayıtlı sermayeye sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bu yönü ile sigorta şirketleri sermaye ve faaliyetleri itibariyle hazine müsteşarlığının denetimine tabidirler.
Bu nedenle sigorta şirketlerinin anonim şirket veya kooperatif şeklinde kurulmuş olması gerektiği gibi, sigortacılık işlemleri ve bunlarla doğrudan bağlantısı bulunan işler dışında başka işle iştigal etmeleri de yasaktır. Kurucularının kanunda öngörülen şartları taşıması ve sermayelerinin sigortacılık faaliyetini yürütmek için yeterli olması zorunludur. (madde 3) Bu nedenledir ki sigorta şirketlerinin faaliyete geçebilmek için, faaliyet göstermek istedikleri her bir sigorta branşında müsteşarlıktan ruhsat almak zorunda olmaları yanında kuruluş işlemlerini tamamlayan ve ruhsat talebinde bulunan sigorta şirketlerinin ödenmiş sermayelerini, ruhsat talep edilen sigorta branşları için öngörülen sermaye tutarları ile verilmek istenen teminatlara bağlı olarak, müsteşarlıkça belirlenecek miktara yükseltmek zorundadırlar. (madde 5) Aynı şekilde bir sigorta şirketinin kendi talebi ile tasfiye edilmesi, bir veya birkaç şirket ile birleşmesi veya aktif ve pasifleri ile başka bir şirkete devrolunması, sigorta portföyünü teminat ve karşılıkları ile birlikte kısmen veya tamamen diğer bir şirkete devretmesi Bakanın iznine tâbidir. Bu fıkra hükmüne aykırı olarak yapılan tasfiye, birleşme, devralma ve portföy devirleri hükümsüzdür.(madde 10)
Bunların dışında sigorta şirketlerinin mali yapılarının kontrolü için kanunun “Mali Bünye” başlıklı dördüncü bölümünde 16-20 maddeleri arasında çok detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu kapsamda sigorta şirketleri, kazanılmamış primler karşılığını, devam eden riskler karşılığını, dengeleme karşılığını, matematik karşılığı, muallak tazminat karşılığını, ikramiyeler ve indirimler karşılığını, devredilen risk ve primle orantılı olarak ayırmak zorunda olup, varlıklarının, teknik karşılıkları karşılayacak düzeyde olması gerekir. (madde16) Keza sigorta şirketleri, yurt içinde akdetmiş oldukları sigorta sözleşmelerinden doğan taahhütlerine karşılık müsteşarlığın belirleyeceği oranlarda teminat vermek zorundadırlar. (madde17) Bu nedenledir ki sigorta şirketleri, hesaplarını ve malî tablolarını, Müsteşarlıkça belirlenecek esaslara ve örneğe uygun olarak düzenlemek, ilan ettirmek ve müsteşarlığa göndermek zorundadırlar. Sigorta şirketleri ile reasürans şirketleri bilançolarını, kâr ve zarar cetvellerinin ve Müsteşarlıkça uygun görülecek diğer malî tablolarının bağımsız denetim kuruluşlarına denetlettirilmesi ve ilan ettirilmesi zorunludur. (madde18)
Her iki kanundaki bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde sigorta şirketlerinin kuruluş, işleyiş, sermaye ve kesmiş bulundukları poliçeler itibariyle üstlenmiş oldukları risklerden kaynaklı tazminat miktarları bakımından kamu denetimine tabi oldukları, bu denetimin sigortacılık faaliyetinde, sigortacılık yapan tacirin ticari çıkarlarını korumaktan öte sigorta sözleşmesinde yer alan kişilerin hak ve menfaatlerini korumak amacı ile kamu yararı gereği olduğu görülmektedir.
Sigortacılık Kanunundaki hükümler dikkate alındığında, bir sigorta şirketinin hisselerini hissedarlardan satın almak isteyen bir kişi ya da kişilerin şirketin mali yapısını, satıcıların şirket ile ilgili verdikleri bilgilerden ziyade, müsteşarlığın kaynaklarından öğrenebilecek oldukları gayet açıktır. Bu nedenle hisseleri satın alınan şirketin, mali bünyesini, kamusal kayıt ve bilgileri incelemeden satın alması basiretli bir tacirden beklenen bir davranış olarak kabul edilemez. Bu denetim çerçevesinde şirketin, yasal yükümlülük kapsamında bildirim yükümlülüğünü yerine getirmediği düşünüldüğünde dahi satın alma iradesinin devam etmesi de alıcının bildirmemekten kaynaklanan riskleri kabul ettiği anlamına geldiği kabul edilmelidir.
Tüm bu açıklamalara göre; yasa gereği sigorta şirketlerinin Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü nezdinde kayıtlarının tutulduğu, faaliyet ve denetim raporlarının adı geçen kuruma her yıl ibraz ettikleri, faaliyet alanı sigortacılık olan davacının, Türkiye’de devralacağı sigorta şirketi ile ilgili araştırma ve çalışmayı yapmamış olmasının beklenemeyeceği, devir işlemleri için yetkilendirdiği kişi vasıtasıyla tüm işlemlerin gerçekleştirildiği, Hazine Müsteşarlığından devir öncesinde sigorta sözleşmesi yapma ruhsatı iptal edilmiş olan … Sigorta A.Ş’nin hisselerini devir için izin alındığı ve sonrasında yeni ruhsat alınması için başvuruda bulunulduğu, sadece bu hasar dosyalarının devir bilançosunda yer almamış olmasının davacı sigorta şirketinin aldatıldığı anlamına gelmediği, devre konu hisseler üzerinde … yararına rehin bulunması nedeniyle hisselerin değerinin başka bir deyişle rehin değerinin tespitinden ve bu bedelin ödenmesinden sonra, … tarafından devre onay verildiği, öncesinde de, Hazine Müsteşarlığından gerekli izinlerin alındığı, … tarihinde devir sözleşmesinin imzalandığı, … tarihinde hisse senetlerinin … nezdinde davacıya tesliminin sağlandığı ve davacı vekilinin dava dilekçesindeki ve yargılama sırasındaki beyanları ve tüm dosya içeriğine göre, şirketin ticari defter ve kayıtlarının Mayıs 2009 tarihinde davacıya teslim edildiği ve mevzuata göre bir şirketin geçmiş 10 yıllık ticari defter ve kayıtlarının saklanmasının zorunlu olduğu, dolayısıyla davacının 2009 yılından geriye doğru 10 yıllık dönem için şirketin defter ve kayıtlarının teslim aldığının kabulü gerektiği ve sözleşmenin imzalanması, hisselerin devri ve paranın ödenmesinden başka bir deyişle … Sigorta A.Ş’nin davacıya geçmesinden sonra 12.05.2009 tarihinde genel kurulun yapıldığı ve geçmiş dönem olan 2005-2006-2007-2008 hesap dönemlerine ilişkin bu genel kurulun gerçekleştirildiği ve anılan dönemlere ilişkin bilanço, kar ve zarar hesaplarının görüşülüp 2007 yılı karının geçmiş dönem zararlarından mahsup edilmesine ve tüm yönetim kurulu üyelerinin anılan hesap dönemi için ibra edilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bir şirketin ticari defter kayıtları ve o yıllara ilişkin bilançoları olmaksızın yönetim kurulunun ibra edilmesi ve o yıllar bakımından bilanço, kar, zarar hesaplarının görüşülmesinin mümkün bulunmadığı kabul edilmelidir. Dosyada mevcut bulunan bilirkişi raporunda davacının iradesinin yanıltılmasına neden olduğu ileri sürülen hasarların devir bilançosunda yer almadığı ve ticari defter ve kayıtlarda görülmediği ifade edilmiş ise de bilirkişiler tarafından şirketin 2009-2010-2011-2012-2013 yıllarına ilişkin ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, oysa hasara neden olan rizikoların ve poliçelerin daha eski tarihli olduğu 2007 yılı itibariyle … Sigorta A.Ş tarafından bu hasar bedellerinin yargılaması süren ceza ve hukuk davalarının neticelenmesinden sonra yapılacağına ilişkin sigortalı … A.Ş’ye hitaben yazdıkları yazının bulunduğu, başka bir deyişle en geç 2007 yılı itibariyle bu hasarlara ilişkin kayıtların şirketin ticari defterlerinde yer aldığının kabulü gerektiği, 2007 yılı ve önceki yıllara ilişkin ticari defterler incelenmeden hasarların defterlerde yer almadığı şeklindeki açıklamaya itibar edilemeyeceği, inceleme sırasında davacının kendi nezdinde olduğu kabul edilen defterlerini sunmadığı, bu döneme ilişkin bilançoları ve ticari defterleri incelenmeden şirketin hisselerinin devralınmasının beklenmeyeceği, kaldı ki sigorta şirketlerinin yıllara göre bilançolarının hazine Müsteşarlığı nezdinde Sigortacılık Genel Müdürlüğüne ibraz edildiği, denetim raporlarının bulunduğu, Hazine Müsteşarlığında devir işlemlerini takip eden davacının bu kayıtları incelememiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi sigortacılık konusunda faaliyet gösteren davacı şirketin basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiği, aksine davranışının kendi kusuru olduğu sonucuna varılacağı, hisseyi devreden davalıların kasten davacının iradesini yanıltmak amacıyla hasar dosyalarını gizlediğinin kabul edilemeyeceği, zira davacının basit bir araştırmayla bu hasar dosyalarından haberdar olabileceği, üstelik şirketin defterlerini de teslim aldığı düşünüldüğünde davacının hile sonucu sözleşmeyi imzalamak zorunda kaldığı yönündeki iddiasının haklı ve yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Taraflar arasında akdedilen devir sözleşmesinin 2.1. maddesinde satıcı olan davalılarca, devir bilançosunda yer aldığı üzere sahibi oldukları … Sigorta A.Ş’nin şirketin herhangi bir borç, alacak ve yükümlülüğünün olmadığını beyan etmeleri, davacının iradesinin yanıltıldığı anlamına gelmeyeceği, nitekim 2.2. maddesinde, bilançoda yer alan kayıtların dışında devir öncesinde herhangi bir yükümlülüğün ortaya çıkması halinde davalıların bu yükümlülüğü üstlendiklerini kabul ve taahhüt ettikleri şeklinde bir düzenlemenin daha yer aldığı, alıcıların yükümlülüğü başlıklı 3.1. maddesinde de, davacı olan alıcının bu mutabakatın imzalanmasıyla birlikte devir işleminin gerçekleştirilmesi amacıyla … ve Hazine nezdinde gerekli görüşmelere bizzat başlayacakları, izinlerin alınması ve şirket hisselerinin devrine müteakip devir sonrası şirketin her türlü yükümlülüğünün davacıya ait olduğu, alıcı olan davacının, sözleşmenin 3.1. maddesindeki düzenleme doğrultusunda devir için gerekli tüm işlemleri vekili vasıtasıyla bizzat gerçekleştirdiği, devirden önceki ticari defter ve kayıtları hatta şirket nezdindeki kayıtları incelememiş olmasının mümkün bulunmadığı, davacının sigortacılık konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğu gözetildiğinde iş bu davanın haklı ve yerinde olmadığı sonucuna varılmış ve davanın reddi gerektiği kabul edilmiştir.
Davalı … hakkında bozmadan önce verilen kararla dava husumetten reddedilmiş ve kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince, … aleyhine açılan davanın husumetten reddine ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığına işaret edilerek, bu konudaki temyiz itirazlarının reddine karar verildiği, buna göre bozmadan önce … hakkında verilen red kararının kesinleştiği anlaşılmakla davalı … hakkında verilen karar kesinleşmiş olduğundan yeniden karar verilmesine yer olmadığı yönünde karar oluşturulması gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı tarafından davalı …’ye karşı açılan davada mahkememizce daha önceden verilen red kararı kesinleşmiş olmakla YENİDEN KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Davacı tarafından diğer davalılara karşı açılan DAVANIN REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcının peşin yatırılan 12.378,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye 12.342,90 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
… dışındaki davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 47.293,55 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile … dışındaki davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı … Tic A.Ş. tarafından yapılan toplam 900,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı …Tic A.Ş’ye verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, Davacı vekili Av. …, davalı … vekili Av. …, bir kısım davalılar vekili Av. …’ün yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde YARGITAY yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.08/11/2018

BAŞKAN
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
KATİP
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 12.378,80 TL
Karar Harcı : 35,90 TL
Bakiye Harç : 12.342,90 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 3.850,00 TL

Davalı …Tic A.Ş. Gider Avansı
Yatırılan Avans : 1.800,00 TL

Davalı … Gider Avansı
Yatırılan Avans : 50,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 3.400,00 TL
Posta Giderleri : 400,40 TL