Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/480 E. 2018/510 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/480
KARAR NO : 2018/510

DAVA : Sorumluluk-Tazminat
DAVA TARİHİ : 12/12/2014
KARAR TARİHİ : 17/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Sorumluluk-Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin eşi …’nun vefatından sonra şirkete işçi olarak alınan uzun yıllar şirkette çalışan ve zaman içinde kendisine bir miktar ortaklık verilen …’ın oğlu …’ın da hissedar gösterildiğini, 13.06.1996 tarihinde …’a münferit imza ile şirketi temsil ve ilzam yetkisinin tanındığını, müvekkilinin yaşı ve sağlık durumu nedeniyle çoğu zaman işyerine gidemediğini, …’ın şirketin idaresini aldıktan sonra kötüniyet, hile ve desise ile müvekkiline bir kısım belgeleri imzalattığını, üzerinde büyük baskı ve korku yaratarak …’da sahip olduğu iki mağazadan birinin tapuda üzerine devrini sağladığını, …’ın 03.02.2014 tarihinde vefat ettiğini ve vefatından sonra …’daki diğer mağazanın da mülkiyetinin …’ın üzerine geçtiğini öğrendiğini, şirkette yapılan sermaye artışı sonucu müvekkilinin hisselerinin küçültüldüğünü ve şirket yönetimini aldıktan sonra beklenen karlılığın sağlanamadığını, alınan genel kurul kararlarının da iptali gerektiğini belirterek 1996 yılından itibaren şirketi yöneten …’ın yaptığı işlemlerin denetlenmesi ve şirkete verdiği zararların tespiti ile mirasçıları olan davalılardan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000,00 TL’nin tahsiline, davalı şirkete ve davacıya bu bedelin ödenmesine, ayrıca şirketin sermaye arttırımına ilişkin 1999 tarihli, 28.05.2002 tarihli, 04.06.2003 tarihli ve 25.06.2014 tarihli genel kurul kararlarının iptaline ve şirketin ortaklık yapısının ilk kuruluşunda varolan 12.06.1996 tarihli düzeltme beyannamesiyle belirlenmiş bulunan oranlarda muhafazasının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce şirketin yukarıda tarihleri belirtilmiş olan genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin dava Mahkememizin 2014/1736 E. sayılı dosyasında yürütülmüş ve müdürün sorumluluğu nedeniyle açılan bu dava ise anılan dosyadan tefrik edilip yukarıdaki esasa kaydedilmiş olmakla huzurdaki bu davada müdürün sorumluluğu ve tazminat istemi yönünden yargılama yapılmıştır.
ISLAH /
Davacı vekilince dosyaya ibraz edilen 18.01.2016 tarihli dilekçesi ile davayı talep ve hukuki sebep yönünden ıslah ettiğini, davalı şirket bünyesinde alınan 01.06.1999, 28.05.2002 ve 04.06.2003 tarihli sermaye arttırım kararlarının ardından şirket müdürleri davalıların murisi …’ın ve davalılardan …’ın kanuni yükümlülüklerine aykırı davranmak suretiyle müvekkiline rüçhan hakkını kullandırmamaları sebebiyle müvekkilinin payının dolayısıyla kar payı hakkının azalması, davalıların ise aynı oranda paylarının artması sonucu müvekkilinin uğradığı zararın tazmini talebiyle açılan bu davada hukuki sebebin ve maddi vakıaların haklı taleplerinin temelini oluşturan hile ve ikrah hukuki sebeplerine dayandırdığını, bu çerçevede yargılamanın yürütülmesi gerektiğini beyan etmiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının haksız olduğunu, müvekkillerinin murisi …’ın ve müvekkili …’ın davacı aleyhine hiçbir işlem yapmadığı gibi şirket karını usulsüz olarak uhdelerine geçirmemiş olduklarını, aksine davacının birçok ödemesinin şirket bünyesinden yatırdığını, 2013 yılı itibariyle 50.230,14 TL, 2014 yılı itibariyle de 89.645,26 TL miktarında şirkete borçlu olduğunu, alınan tüm kararların davacı tarafından imzalandığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
… Tekstil Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin sicil dosyası, davacının celbini istediği tapu kayıtları ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, taraf tanıkların dinlenmiş ve şirket defterleri ve tüm dosya kapsamı üzerinde inceleme yaptırılarak uzman bilirkişi raporu alınmış, tüm deliller toplanmıştır.
Davacı taraf, hissedarı olduğu şirketin ve dolayısıyla kendisinin zarara uğratıldığını, davalıların murisi şirket müdürü … ve davalı müdür …’ın müdürlük görevlerini kanuna ve özen yükümlülüğüne aykırı bir şekilde ifa etmeleri sebebiyle sorumlu olduklarını, uğranılan zararın tazmini gerektiğini ileri sürmüş ve bu iddiasına dayanak olarak da şirketin sermaye artışına ilişkin 01.06.1999, 28.05.2002 ve 04.062003 tarihli ortaklar kurulu kararları ile davacının şirketteki payının küçültüldüğünü ve sermaye arttırımı sonucunda rüçhan hakkının kullandırılmadığını, payının küçültülmesi neticesinde davacıya düşen kar payının da azaltılmış olduğunu belirtmiş ve yargılama sırasında 18.01.2016 tarihli dilekçesi ile davalı müdür … ile davalıların murisi olan şirketin önceki müdürü …’ın eylemleri hile ve ikrah sonucu gerçekleştirdiklerini ve davanın hukuki nedeninin hile ve ikraha dayandırıldığını beyan ettiği anlaşılmıştır.
Maddi vakıaların açıklanması taraflara ait olmakla birlikte hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu, dolayısıyla dava dilekçesinde anlatılan vakıalara göre uygulanması gereken hükümlerin mahkemece belirlenebileceği yasa gereği olup, dava dilekçesi ve daha sonra ibraz edilen beyan dilekçelerindeki anlatımlara göre hile ve ikrah olgularının gerçekleştiğinin kabulünün mümkün bulunmadığı, bir an için varlığı kabul edildiğinde dahi mahkemece resen dikkate alınması gereken hakdüşürücü süreye tabi oldukları, Türk Borçlar Kanununun 39. maddesinde, (eski BK. 31. madde) hile ya da ikrah sonucu sözleşme yapan tarafın hileyi öğrendiği veya ikrahın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirmemesi veya verdiği şeyi geri istememesi halinde sözleşmeyi kabul etmiş sayılacağı, belirtilmiş olmakla hilenin öğrenildiği veya ikrahın ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıllık hakdüşürücü süre içinde bu konudaki irade beyanının karşı tarafa ulaştırılması veya dava açılması gerektiği, aksi halde dava hakkının ortadan kalkacağı anlaşılmaktadır. Huzurdaki bu dava 12.12.2014 tarihinde açılmış olup, davacı vekilince davanın hile ve ikrah nedenine dayandırılmasına ilişkin dilekçenin 18.01.2016 tarihinde sunulduğu ve bu beyan dilekçesinde yeni bir vakıanın anlatılmayıp dava dilekçesinde ifade edilen vakıaların hile ve ikraha dayalı olduğunun bildirildiği, dolayısıyla davacının en geç 12.12.2014 tarihi itibariyle hileyi öğrendiği veya ikrahın etkisinden çıktığının kabulü gerektiği, ıslah adı altında sunulan 18.01.2016 tarihli dilekçenin ise 12.12.2014 tarihinden itibaren 1 yıllık sürenin aşılmasından sonra sunulduğu görülmekle hile ve ikrah iddiası yönünden hakdüşürücü sürenin geçtiği kabul edilmiştir.
Dosyada mevcut bulunan bilirkişi raporunda özetle; davacının iddiasına dayanak sermaye arttırımlarının iştirak taahhütnamesi imzalanarak gerçekleştirildiği, rüçhan hakkının kullanılmasının söz konusu olmadığı kısa yoldan sermaye arttırımı şeklinde yapıldığı ve davacının her bir sermaye arttırımına ilişkin sözleşme değişikliğinin kabul edildiği genel kurullarda sermaye taahhüdünde bulunmuş olması nedeniyle davacı iddialarına katılma imkanının olmadığı, şirket müdürlerinin sorumluluğu sonucunu doğuracak kanuna veya esas sözleşmeye aykırı, hile veya ikrah unsurunu taşıyan bir eylemlerinin tespit edilemediği, 1996’dan itibaren 20 yıllık döneme ait davalıların maddi varlık ve gelir durumlarının tam olarak tespiti için bağımsız denetim raporuna bağlanarak 20 yıllık bağımsız denetimden geçmiş bir mali tabloların analiz ve yorumlarının değerlendirilmesi sonucunda neticeye ulaşılabileceği, yapılan tapu devri ve satış işlemlerinin, yapıldığı yıllara göre günün şartlarında usul ve kurallara göre tarafların karşılıklı mutabakatlarının sağlanması sonucu gerçekleştirildiği, taşınmazların hileli işlemler neticesinde üzerlerine geçirildiği iddiası yönünden … 4. Asliye Hukuk mahkemesinin … E. sayılı dosyasında tapu iptal ve tescil davasının yürütüldüğü ve anılan mahkemece bu hususun belirlenebileceği açıklanmıştır.
Mahkememizce konusunda uzman bilirkişilerce düzenlenen gerekçeli ve denetime olanaklı bulunan bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
Davacı vekilince, şirketin sermaye arttırımına ilişkin genel kurul kararları neticesinde davacının payının küçültüldüğü ve bu şekilde zarara uğratıldığı ileri sürülmüş ise de mahkememizin 2014/1736 E. sayılı dosyasında iddiaya dayanak yapılan sermaye arttırımına ilişkin genel kurul kararlarının butlanını ve iptali istemine ilişkin davanın görüldüğü ve yapılan yargılama neticesinde 2016/102 K. sayılı 18.02.2016 tarihli kararla davanın reddedildiği, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 19.04.2018 tarihli kararıyla vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onandığı, ancak kararın henüz kesinleşmediği, buna göre davacının sermaye arttırımına ilişkin kararlar nedeniyle payının küçültüldüğü iddiasının mahkememizin 204/1736 E. sayılı dosyasında değerlendirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporunda ifade edildiği şekilde, davalıların murisi … ve …’ın müdürlük görevlerini ifa ederken yasaya ve kanuna aykırı eylemlerinin bulunmadığı, davacının rüçhan hakkının kullandırılmaması sebebiyle müdürlerin sorumlu olduğu iddiası yönünden yapılan değerlendirmede ise, somut olayda rüçhan hakkının kullandırılmasını gerektirecek bir sermaye arttırım kararının olmadığı, ticaret sicilde yayınlanan bu kararlar incelendiğinde, sermaye arttırımının, kısa yoldan sermaye arttırım yoluyla gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı, 6102 Sayılı TTK. 429/1. maddesinde, ”arttırılan sermayeyi temsil eden payların tamamı ya değişik esas sözleşmede ya da iştirak taahhütnamelerinde taahhüt edileceğinin” belirtildiği, bu düzenleme çerçevesinde uygulamada sıklıkla karşılaşılan ve geçerli olan kısa yoldan sermaye arttırımının yasal düzenlemeye bağlandığı, bu şekildeki sermaye arttırımında pay sahibinin zaten arttırım kararında ve değişik esas sözleşme maddesinde sermaye arttırımına katılarak pay taahhüt ettiği için, rüçhan hakkının kullanılarak iştirak taahhüdünün imzalanmasına ilişkin prosedüre ihtiyaç kalmadığı, somut olayda şirketin kuruluş sermayesinin 5.000,00 TL olduğu, davacının 101 pay karşılığı 2.525,00 TL sermayeye sahip olduğu, 08.06.1999 tarihli sicil gazetesinde ilan edilen esas sözleşme değişikliği uyarınca 5.000,00 TL olan sermayenin 75.000,00 TL’ye arttırıldığı ve davacının 38.250,00 TL hisse bedeline sahip olduğu, buna göre 38.250,00 TL’den önceki 2.525,00 TL sermaye tenzil edildiğinde aradaki fark olan 35.725,00 TL miktarında sermaye taahhüdünde bulunulduğu, 07.06.2002 tarihli sicil gazetesinde yayınlanan sermaye arttırımında ve 18.06.2003 tarihli sicil gazetesinde ilan edilen sermaye arttırım kararlarında da aynı yöntemin uygulandığı, dolayısıyla esas sözleşme değişikliklerinde tüm ortakların pay taahhüdünde bulunmaları suretiyle kısa yoldan sermaye arttırımının yapıldığı ve davacının tüm bu kararlara katılarak oy verdiği ve sermaye arttırımına iştirak ederek pay taahhüdünde bulunduğu, davacının şirketteki payının düşmesi her sermaye arttırımına pay oranından daha düşük bir oranda katılmasından kaynaklandığı, dolayısıyla şirket müdürleri tarafından rüçhan hakkının kullanılmasının engellendiği şirketteki pay oranının düşürüldüğü ve bu şekilde zarara uğratıldığı iddiasının dinlenemeyeceği kabul edilmiştir. Bu kapsamda şirket müdürlerinin sorumluluğunu gerektiren kanuna ve ana sözleşmeye aykırı bir eylemlerinin bulunduğundan söz edilmesi mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır. Bunun dışında davacıya ait olan mağazaların hileli yollarla davalılar adına devrinin sağlandığı iddiası yönünden … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında tapu iptali ve tescili davasının görüldüğü ve bu iddianın anılan mahkemece değerlendirilmesi gerektiği, zira anılan dosyanın derdest olduğu anlaşılmakla davacının müdürlerin sorumluluğuna ilişkin iş bu davasının haklı ve yasal dayanağının bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 10.750,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili Av. … ile davalılar vekili Av. …’in yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.17/05/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 0,00 TL
Karar Harcı : 35,90 TL
Noksan Harç : 35,90 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 2.650,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti : 2.550,00 TL
Posta Giderleri : 23,00 TL