Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/869 E. 2018/137 K. 15.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/869
KARAR NO : 2018/137

BİRLEŞEN DAVA : Genel Kurul Kararı Butlanı
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ : 02/08/2010
KARAR TARİHİ : 15/02/2018

Mahkememizde görülmekte olan genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ve iptali istemine ilişkin esas ve birleşen davada yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA /
Davacı asil dava dilekçesinde özetle; murisi …’nun davalı şirketin 2000 adet hissesinin 1096 adet hissesine sahip ortağı olduğu, babası olan murisin 24.08.2009 tarihinde vefat ettiğini ölümünden önce sahibi olduğu 1096 adet hissenin %55 oranına tekabül ettiğini ve bu hususun 18.12.2007 tarihli genel kurul toplantısının hazirun cetvelinde de görüldüğünü, şirketin halka açık bir şirket olmayıp aile şirketi niteliğinde bulunduğunu, murisin vefatından sonra davalılardan …, … ve …’nun murise ait hisselerin bir kısmını kendi üzerlerine geçirdiklerini, bu payların iptali için …’nun mirasçıları olan annesi … ve kardeşi … tarafından dava açıldığını, yolsuz hisse devirlerinden sonra 29.03.2010 tarihli genel kurul toplantısının yapıldığını, genel kurula davet edilmediğini, toplantının usulsüz olduğunu, daha sonradan toplantı tutanağının ve kararların altına şirket muhasebecisi tarafından imzalarının alındığını, TTK hükümlerine göre genel kurul kararının yok hükmünde bulunduğunu, dava konusu ettiği karardan haberdar olması üzerine bu davayı açtığını belirterek 29.03.2010 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu genel kurulun ve anılan kararların davacının kendi bilgisi ve isteği doğrultusunda alınmış olduğunu, zira kararların altında bizzat kendi imzasının bulunduğunu, davacının kardeşi ve annesi tarafından bu konuda … 11. ATM’nin … E. sayılı dosyasında dava açıldığını, davacının dava konusu genel kurul kararında imzasının olması ve herhangi bir muhalefet şerhi olmaması nedeniyle açtığı bu davanın haksız olup reddi gerektiğini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA /
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; esas davada açıklanan hususlar tekrar edilmiş ve murisleri …’nun vefatından önce şirkette %55 oranında hisse sahibi olduğundan ölüm tarihi olan 24.08.2009 itibariyle müvekkillerinin de veraset ilamındaki hisseleri oranında şirkete ortak olduklarının kabulü gerektiğini, ancak 29.03.2010 tarihli genel kurula çağrılmadıklarını ve kendileri katılmadan genel kurulun yapıldığını belirterek 29.03.2010 tarihli genel kurulun yok hükmünde olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Ayrıca davalı vekili, 29.03.2010 tarihli genel kurul toplantısında davalılar …,…, … ve …’nun ayrıca …’nun hisselerinin arttırıldığını, muris hisselerini kendi üzerlerine aldıklarını belirterek davalı …’nun üzerindeki 520 hisseden yolsuz olarak tescil edilen 56, davalı …’nun üzerindeki 520 hisseden 112 hissenin, davalılar … ve …’nun üzerinde bulunan 180’er hisseden 164’er hissenin, davalı …’nun üzerindeki 600 hisseden veraset ilamındaki payı dikkate alınarak 189 hissenin iptaline ve iptal edilen hisselerinin müvekkilinin veraset ilamındaki pay oranlarına göre adlarına tesciline karar verilmesini istemiş, mahkememizce davacıların, gerçek kişi davalılar adına kayıtlı payların iptali ile müvekkilleri adına tescili istemine ilişkin talebinin iş bu davadan tefrikine ayrı bir esasa kaydına ve pay tespitine ilişkin davanın tefrik edilen dosya üzerinden görülmesine karar verilmiştir. Buna göre huzurdaki birleşen davanın genel kurul kararı iptali istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların hisselerinin genel kurulda kardeşleri ve oğlu olan … tarafından temsil edildiğini, yapılan genel kuruldan ve alınan kararlardan haberdar olduklarını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davalı şirketin sicil dosyası ve dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiş, uzman bilirkişilerden rapor alınarak dosya içine sağlanmıştır.
Esas ve birleşen davanın, davalı şirketin 29.03.2010 tarihli genel kurulunun ve alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin olduğu görülmektedir.
Birleşen davada davacılar … ve … tarafından genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemi dışında şirketteki murislerine ait bir kısım payların yolsuz olarak diğer paydaşlar üzerine geçirildiği iddiasıyla yolsuz tescil edilen payların iptali ve murisleri …’nun veraset ilamındaki payları oranında adlarına tescilini talep ettikleri anlaşılsa da hisse iptali pay tespitine ilişkin talepleri bu davadan tefrik edilmiş, ayrı bir esasa kaydedilmiştir. Nitekim aile şirketi niteliğinde bulunan … A.Ş’nin diğer hissedarları tarafından aynı nedene dayalı olarak pay tespitine ilişkin davaların açıldığı, anılan davaların birleştirilmek suretiyle mahkememizin … E. sayılı dosyasında yargılama konusu olduğu, ileri sürülen iddialar ve sunulan delillere göre birleşen davada davacıların pay tespitine ilişkin açtıkları davanın da anılan dava dosyası ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, genel kurul kararının iptaline ilişkin davada tüm delillerin toplandığı anlaşıldığından pay tespitine ilişkin talebin tefrik edilmesinin ve ayrı bir esasa kaydedilerek görülmesinin makul yargılama sureti ve usul ekonomisi bakımından yerinde olacağı sonucuna varılmış bu nedenle tefrik kararı verilmiştir.
Her ne kadar mahkememizce genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin bu davada, mahkememizin … E. sayılı dosyasında pay tespitine ilişkin davanın sonucu HMK. 165. maddesi gereğince bekletici mesele yapılmış ise de, toplanan deliller ve gelinen aşama dikkate alındığında artık pay tespitine ilişkin davanın neticesinin beklenmesine gerek görülmemiş ve bu yöndeki karardan vazgeçilerek yargılamaya devam edilmiştir.
Esas ve birleşen davada davacılar vefat etmiş olan …’nun mirasçılarıdır. Nitekim dosyada mevcut bulunan veraset ilamına göre …’nun 24.08.2009 tarihinde vefat ettiği, geriye mirasçıları esas davada davacı … ve birleşen davanın davacıları eşi olan …’nun ve kızı …’in kaldığı anlaşılmaktadır.
Esas davanın 28.09.2011 ve 11.06.2012 tarihinde takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Esas dava 02.08.2010 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarihte 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte olmasına rağmen yargılama sırasında 01.10.2011 tarihinde 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girmiştir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 381. maddesi maddesine dayalı olarak açılan davalarda aynı kanunun 1460. maddesi uyarınca basit yargılama usulünün uygulanacağı, huzurdaki davanında genel kurul kararının iptali istemine ilişkin olduğu gözetildiğinde uygulanacak usulün basit yargılama usulü olduğu, yargılama sırasında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanununun 1521. maddesinin eski TTK. 1460. maddesi ile benzer nitelikte bulunduğu, dolayısıyla 6102 Sayılı TTK’da da genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti veya iptali davalarında da basit yargılama usulünün uygulanacağı anlaşılmaktadır.
6100 Sayılı HMK.’nın 320/4. maddesinde ”Basit yargılama usulüne tabi davalarda işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa dava açılmamış sayılır” şekilinde düzenleme yapılmıştır.
Anılan kanunun 448. maddesinde ”Bu kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır” denilmektedir.
Esas dava, 28.09.2011 tarihinde ve 11.06.2012 tarihinde takipsiz bırakıldığından işlemden kaldırılmıştır.
HMK. 320/4. maddesi uyarınca, basit yargılama usulüne tabi davalarda dosya bir kere işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra artık bir kez daha takipsiz bırakılamayacaktır. Ancak somut olayda dava bir kez işlemden kaldırılmış, yenilenmiş ancak ilk yenileme işleminden sonra yeniden takipsiz bırakıldığından HMK. 448. maddesi ve HMK. 320/4. maddesi gereğince esas davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Birleşen dava bakımından yapılan değerlendirmede ise; dosyada mevcut bulunan iki ayrı raporda genel kurul kararının yok hükmünde olduğu ifade edilmiştir.
Davanın açıldığı tarih itibariyle 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu yürürlükte olup yargılama sırasında 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı TTK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6103 Sayılı Kanunun 2/a maddesinde, ”Türk Ticaret Kanunu yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmiş ise o kanun hükümleri uygulanır” denilmiştir. Buna göre davalı şirketin 29.03.2010 tarihli genel kurulunun yok hükmünde olup olmadığı veya iptal koşullarının bulunup bulunmadığı hususu 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunundaki hükümler çerçevesinde ele alınıp neticeye varılmıştır.
Dava konusu 29.03.2010 tarihli genel kurul kararının, şirketin 2007-2008-2009 yıllarına ilişkin genel kurul toplantısı olduğu, hazirun cetveli incelendiğinde şirketin 50.000,00 TL sermayesinin 15.000,00 TL sermaye karşılığı 600 adet hisse ile …, 13.000,00 TL sermaye karşılığı 520 adet hisse ile …, aynı sermaye ve hisse adedi ile … ve 4.500,00’er TL sermaye karşılığı 180’er adet hisse ile … ve …’nun asaleten temsil edildiği, toplam sermayenin 50.000,00 TL hisselerin 2000 adet olduğu anlaşılmaktadır. Anılan genel kurul kararı Ticaret Sicil Gazetesinin 03.05.2010 tarihli nüshasında ilan edilmiştir. TTK. hükümlerine göre anonim şirketlerde genel kurula çağrı yönetim kurulunca yapılır. Kural olarak genel kurulun çağrı ile toplanmasıdır, ancak istisnai bir durum olarak çağrısız genel kurul yapılabilmesi imkanı da mevcut olup, bu husus TTK. 370. maddesinde düzenlenmiştir.
Çağrısız genel kurul toplantısı için yönetim kurulu tarafından bir karar alınmasına gerek olmasa da tüm pay sahiplerinin toplantıda bir arada olması ve toplantı sonuna kadar aynı durumun devam etmesi gerekmektedir. Esasında davalı şirketin kayıtları ve sunulan delillere göre dava konusu 29.03.2010 tarihli genel kurul toplantısına çağrıya ilişkin 15.03.2010 tarihli yönetim kurulu kararı bulunmaktadır. Bu kararda ”şirketin Mart 2010 tarihinde TTK. 370. maddesine göre ilansız olarak genel kurulunun yapılmasına, Sanayi ve Ticaret Müdürlüğünün uygun gördüğü tarihte yapılacak genel kurul toplantısına katılmak üzere hükumet komiseri talep edilmesine oybirliği ile karar verildiği” anlaşılmaktadır. Anılan yönetim kurulu kararında, davacıların murisi …’nun yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyeleri olarak da …’nun ve …’nun imzalarının bulunduğu anlaşılmıştır. Ancak yönetim kurulu başkanı …’nun 24.08.2009 tarihinde vefat ettiği dolayısıyla çağrıya ilişkin 15.03.2010 tarihli yönetim kurulu kararında imzasının bulunmasının mümkün olmadığı, buna göre çağrıya ilişkin yönetim kurulu kararının da geçersiz olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak yönetim kurulu kararı geçersiz olmakla birlikte dava konusu genel kurulun TTK. 370. maddesi kapsamında çağrısız genel kurul olduğu anlaşılmış olmakla TTK. 370. maddesindeki koşullar yönünden de değerlendirme yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Yukarıda izah edildiği üzere çağrısız genel kurulun geçerli olabilmesi için tüm pay sahiplerinin toplantıda asaleten veya vekaleten temsil edilmesi zorunludur. Her ne kadar dava konusu 29.03.2010 tarihli genel kurulda şirketin sermayesinin 50.000,00 TL olup, bu sermaye karşılığı 2000 adet hissenin tamamının asaleten pay sahipleri tarafından temsil edildiği, başka bir deyişle tüm pay sahiplerinin toplantıda hazır bulunduğu belirtilmiş ise de, bu durumun gerçeği yansıtmadığı, şirketin 2007-2008-2009 yıllarına ait 29.03.2010 tarihli olağan genel kurul toplantısından bir önceki 2004-2005-2006 yıllarına ait 18.12.2007 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı hazirun cetveli incelendiğinde bu genel kurulun yine TTK. 370. maddesi çerçevesinde yapılan çağrısız genel kurul toplantısı olduğu ve tüm pay sahiplerinin toplantıda hazır olup bu pay sahiplerinin davacıların murisleri …, …, … ve … olduğu görülmektedir. Davacıların murisi … 18.12.2007 tarihli genel kurul toplantısının yapılmasından sonra ancak dava konusu 29.03.2010 tarihli genel kurul toplantısından önce 24.08.2009 tarihinde vefat etmiştir. Bir önceki genel kurulda pay sahibi olarak görülen …’nun hissesinin bir sonraki genel kurulda (dava konusu olan genel kurulda) temsil edilmediği, mirasçılarından sadece …’nun 600 adet hisse sahibi olarak hazır bulunduğu oysaki 18.12.2007 tarihli genel kurulda …’nun 1096 adet hisse sahibi olduğunun yazılı bulunduğu, ayrıca murisin vefatından sonra şirketteki hisselerinin yasa gereği mirasçılarına geçeceği buna göre …’nun paylarının dava konusu genel kurulda hazır olan pay sahibi …ndan başka birleşen davada davacılar olan … ve … tarafından da temsil edilmesi gerektiği, başka bir deyişle … mirasçıları olan … ve … ile …’in de toplantıda pay sahibi olarak bulunması gerektiği, ancak adı geçenlerin toplantıdan haberdar olmadıkları ve hazirun cetvelinde görülmedikleri tespit edilmiştir. Davalı şirket hisse senedi ihraç etmeyen borsaya kapalı bir anonim şirkettir. Anonim şirketlerde payların ne şekilde devredileceği yasada tanımlanmış olup, şirket ortaklarından vefat etmiş olan …’nun şirketteki paylarını sadece oğlu …’na devrettiğine ilişkin yazılı bir belgenin ibraz edilmediği, esasında mirasçı ve esas davada davacı …’nun dahi murisi …’nun paylarının tamamını devraldığına ilişkin bir beyanının olmayıp aksine kendisinden başka kardeşi … ve annesi …’nun da mirasçı olup …dan intikal eden payların sahibi olduğunu iddia ettiği, davalı şirketin savunmasında da, …’nun şirketteki payının mirasçılarına ait olduğu ancak … ve …’in veraseten şirketteki paylarının diğer mirasçı … tarafından temsil edildiği ve adı geçenlere ait hisselerin … yedinde emaneten bulunduğu ileri sürülmüş ise de, bu savunmanın mirasçılar ve birleşen davada davacılar … ve … tarafından kabul edilmediği gibi dava konusu genel kurul hazirun cetvelinde mirasçı … ve …’in vekaleten temsil edildiği yönünde bir ibarenin bulunmadığı, sadece mirasçı …’nun asaleten hazır olduğunun görüldüğü anlaşılmakla davalı şirketin bu yöndeki savunmasına itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle TTK. 370. maddesi çerçevesinde yapılan çağrısız genel kurulda tüm pay sahiplerinin hazır olmadığı, bir önceki genel kurulda paydaş olarak görülen…’nun paylarının …’na sağlar arası bir işlemle veya ölüme bağlı tasarrufla intikal ettiğine ilişkin bir belgenin bulunmadığı dosya içeriğiyle sabit olduğundan murisin diğer mirasçıları ve şirket ortağı … ve …’in genel kurulda hazır bulunmamaları nedeniyle dava konusu genel kurulun ve alınan tüm kararların yok hükmünde olduğu sonucuna varılmıştır.
Mahkememizce şirketteki payların tespitine ilişkin olarak bir çok paydaş tarafından açılan davanın … E. sayılı dosyasında görüldüğü ve çağrısız genel kurulda tüm paydaşların hazır olmasının zorunlu bulunduğu ve şirketteki pay sahiplerinin kimler olduğunun belirlenmesi bakımından … E. sayılı dosyanın bu davaya etki edeceği düşünülmüş olsa da salt …’na ait payın dava konusu genel kurulda tüm mirasçıları tarafından temsil edilmeyip mirasçılarından sadece …’nun genel kurulda hazır bulunması, kaldı ki …’nun da hazirun cetvelinde imzası olsa da genel kurul toplantı tutanağında imzasının olmaması karşısında artık dava konusu genel kurulun yok hükmünde olduğunun kesin olarak saptandığı, bu sebeple şirkette başka pay sahibi olup olmadığı ya da ne oranda pay sahibi olduğunun, toplanan deliller kesin olarak ortaya konulan bu husus karşısında neticeye bir etkisinin olmadığı kanaatine varılmış ve mahkememizin … E. sayılı dosyasının neticesinin beklenmesine gerek görülmemiştir.
Dava konusu genel kurul 29.03.2010 tarihinde yapılmış, dava ile 02.08.2010 tarihinde açılmıştır. TTK’da genel kurul kararı iptali davası için 3 aylık süre öngörülmüş ise de, genel kurul kararlarının butlanını veya yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin talepler yönünden herhangi bir sürenin öngörülmediği zira işlemin zaten geçersiz olduğunun iddia edildiği ve kanun koyucu tarafından da bu husus gözönüne alınarak butlan veya yokluk davası için bir sürenin mevzuatta yer almadığı anlaşılmış olmakla dosyada mevcut bulunan 09.10.2017 tarihli raporda, genel kurul kararından itibaren uzun bir sürenin geçmesi halinde hukuk güvenliği ve şirketlerin işleyişi dikkate alınarak dava konusu genel kurulun butlanına ilişkin bu davada anılan ilkeye dayalı olarak genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti isteminin yerinde olmadığının kabul edilmesinin mümkün bulunduğu da açıklanmış ise de, genel kurul karar tarihinden yaklaşık sadece 4 ay sonra davanın açıldığı, genel kurul tarihinden davanın açıldığı tarih arasında çok uzun bir sürenin bulunmadığı anlaşılmakla rapordaki bu açıklamaya itibar edilmemiş, yukarıda açıklanan nedenlerle birleşen davanın kabulü yönünde aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
ESAS DAVADA;
Dava ilk yenilemeden sonra bir kez takipsiz bırakılmış olmakla HMK. 150. Maddesi gereğince asıl DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcından, peşin yatırılan 17,15 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 18,75 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
BİRLEŞEN … 11. ATM’nin … E. SAYILI DAVADA;
Davacılar … ve …’nun davalı şirketin 29.03.2010 tarihli genel kurul kararının yok hükmünde olduğunun tespiti yönündeki talebinin kabulüne ve davalı şirketin 29.03.2010 tarihli GENEL KURULUNUN YOK HÜKMÜNDE OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcından, peşin yatırılan 17,15 TL harcın mahsubu ile noksan kalan 18,75 TL harcın davalı … Tic. San. Ve Tic. A.Ş.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı … Tic. San. Ve Tic. A.Ş.’den tahsili ile davacılara verilmesine,
Davacılar tarafından yapılan toplam 1.180,00 TL yargılama gideri ile 17,15 TL peşin harç, 17,15 TL başvuru harcı toplamı 1.214,30 TL’nin davalı … Tic. San. Ve Tic. A.Ş.’den tahsili ile davacılara verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,

Dair, birleşen davada davacılar … ve … vekili Av. …, esas davada davacı asil … (… oğlu), davalı … mirasçıları vekili Av. …, davalı … vekili Av. …, davalı …’nun (… oğlu) yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 15/02/2018

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …