Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1692 E. 2018/896 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1692
KARAR NO : 2018/896
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 02/12/2014
KARAR TARİHİ : 20/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleriyle …bank A.Ş. arasında 08/04/1997 tarihli 17.500.000.000 (eski TL) ve 05/09/1997 tarihli 10.000.000.000 (eski TL) tutarlı 2 adet Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığını, banka tarafından …Noterliğinden 12/01/1998 tarihli ekstrenin gönderildiğini ve borcun 21.853.757.487 (eski TL) olduğunun bildirildiğini, 30 gün sonra 13/02/1998 tarihli ekstresinde de 20.073.393.521 (eski TL) olduğunun bildirildiğini, daha sonra müvekkilleri aleyhine İstanbul… İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla bu miktar üzerinden takip başlatıldığını, icra takibinin devamında 25/02/1998 tarihinde yapılan ihtiyati hacizden sonra müvekkili … Şti ile banka arasında 26/06/1998 tarihli protokolün imzalandığını ve icra dosyasına konu borcun tasfiyesi konusunda 143.500 DEM üzerinde mutabık kalındığını ve müvekkillerinin protokolden sonra icra dosyasında yaptıkları itirazdan feragat ettiklerini, ayrıca İstanbul …ATM’nin … Esas sayılı dosyasının da feragatle sonuçlandığını, 18/052/1998 tarihli menkul rehin sözleşmesine istinaden banka tarafından rehin olarak alınan malların müvekkillerinden …’na iade edildiği, ödemeler devam ederken 14/01/1999 tarihli hesap ekstresinde borç miktarının 12.455.541.672 (eski TL) olduğunun bildirildiğini ve devamında tekrar hacze gelindiğini, müvekkillerinden …’nun borcunun 14.000.000.000 (eski TL) olduğunu kabul ederek belli tarihlerde ödeme taahhüdünde bulunduğunu, 26/07/200 tarihinde yeni bir protokol imzalandığını, 16/01/2001 tarihli ekstrede müvekkillerince yapılan ödemeler sonucu bakiye borcun 3.017.289.072 (eski TL) olduğunun bildirildiği ve bu tutar için 09/05/2001 tarihindeki haciz sırasında müvekkillerinden…’nun 26/07/2000 tarihli protokol gereği borçlarının 25.000DEM tutarında olduğunu belirtip ödeme taahhüdünde bulunduğu ve bu ödeme taahhüdü uyarınca müvekkilleri tarafından tüm ödemelerin gerçekleştirildiği ve bu nedenle bankaya borçlarının kalmadığını, bu aşamadan sonra bankanın …’ye devir olduğunu, icra dosyasının yenilerek … Esas sayısını aldığını, bu icra dosyasındaki alacağın davalı tarafından temlik alındığını ve icra dosyasındaki borç miktarının 20.073,00 TL olduğunu, borcun tamamının 06/11/2001 tarihinde fazlasıyla ödendiğini, belirterek müvekkillerinin İstanbul… İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalıya 20.073,00 TL miktarında borçlu olmadığının tespitine ve %40 oranındaki kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
ISLAH/
Davacı vekili 09/07/2018 tarihli dilekçesiyle dosyada yapılan bilirkişi incelemeleri neticesinde müvekkillerinin davalı tarafa yaptığı ödemelerin fazladan olduğunun belirlendiğini, icra dosyasındaki borca göre fazla tahsilat yapıldığının tespit edilmiş olması nedeniyle müvekkillerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine ve fazladan ödenen 300.000,00 TL’nin davalıdan istirdatına karar verilmesini talep etmiş ve artırılan kısım yönünden peşin harç ikmal edilerek 10/07/2018 tarihli makbuz dosyaya ibraz edilmiştir.
SAVUNMA /
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya esas icra dosyası incelendiğinde borçlular vekilince dosyaya sunulan itirazdan feragat edildiğini ve İstanbul … ATM’nin … Esas sayılı dosyasında da bu feragate bağlı olarak bu davanın konusunun kalmadığı yönünde hüküm kurulduğunu, ihtiyati haczin infazı ve 26/06/1998 tarihli borç tasfiye protokolünün imzalandığını, buna bağlı olarak hacizlerin tatbik edilmediğini, daha önce yapılan hacizlerin fek edildiğini, ancak protokole göre davacıların 24/09/1998 tarihinde 20.000 DEM ödeme yapması gerekirken banka kayıtlarına göre 10.231 DEM ödeme yaptığının anlaşıldığını, dolayısıyla protokolün ihlal edildiğini, protokolün 5. maddesi uyarınca takibe devam edildiğini, sonrasında 26/07/2000 tarihli protokolün akdedildiğini, bankaya verilen senetlerin yenileriyle değiştirilip ödemeler tenzil edilerek borcun vadeye bağlandığını, protokole göre yapılması gereken ödemelerin yine zamanında yapılmadığını ve protokolün ihlal edildiğini, bu nedenle takibe devam edildiğini, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazların ihale ile müvekkili şirket tarafından alındığını, bir kısım taşınmazlarında alacağa mahsuben müvekkiline ihale edildiğini, icra dosyasında tüm tahsilat toplamının 764.130,60 TL olduğunu ve davanın haksız olduğunu beyan etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davaya esas icra dosyası, taşınmaz ihalelerine ilişkin belgeler, taraflar arasında akdedilen 2 ayrı protokol, 09/05/2001 tarihli haciz tutanağı ve dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş, konusunda uzman bilirkişiler vasıtasıyla inceleme yaptırılarak raporlar alınmıştır.
Dosyada mevcut bulunan 01/11/2016 tarihli raporda özetle; davalının dava tarihi itibariyle davacılardan halen 12.993,10 TL asıl, işlemiş faiz ve ferileriyle birlikte 468.994,27 TL alacaklı olduğu, dava tarihinden sonra 26/12/2014 itibariyle davacılara ait hacizli gayrimenkullerin icrada satışı sonucu 689.631,80 TL tahsilat sağlandığını, bu tahsilatlar borca mahsup edildiğinde alacaklının 26/12/2014 tarihi itibariyle 215.521,50 TL fazla tahsilat yapmış olduğunu açıklandığı, tarafların itirazlarının değerlendirilmesi için ve özellikle 09/05/2001 tarihli haciz tutanağı içeriğinin irdelenmek suretiyle ek rapor alınmasına karar verildiği ve aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 01/06/2017 tarihli ek raporda 09/05/2001 tarihi itibariyle borç miktarının 25.000 DEM olarak belirlendiği ve bu miktarın anılan tarih itibariyle TL karşılığının 12.977,53 TL’ye tekabül ettiği, 09/05/2001 tarihi itibariyle borç miktarının 12.977,53 TL olarak kabulü durumunda dava tarihi itibariyle davalının 12.977,53 TL asıl işlemiş faiz ve ferileriyle birlikte 468.419,56 TL alacaklı olduğu, dava tarihinden sonra davacılardan fazla tahsilatın yapıldığı ve bu fazla tahsilat miktarının 974.896,25 TL olarak belirlendiği, bu miktarın davacıya iadesi gerektiği ifade edilmiştir. Anılan kök ve ek raporun hüküm kurmaya yeterli bulunmaması nedeniyle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınma yoluna gidildiği ve konusunda uzman bilirkişi heyetinden 19/04/2018 tarihli raporun alındığı, bu raporda ise; tarafların itirazlarının değerlendirildiği ve 09/05/2001 tarihli haciz tutanağındaki ifadelere göre bu belgenin belli bir miktar üzerinden borç kabulü ve üzerindeki miktar yönünden ibraz olarak kabul edilip edilmeme ihtimaline göre iki ayrı seçenekli açıklamalarda bulunulduğu ve 09/05/2001 tarihli haciz tutanağının yeni bir anlaşma olarak kabul edilmesi durumunda borç miktarının 25.000 DEM olduğu ve bu tarihi itibariyle TL karşılığının 13.027,50 TL olup, haciz tutanağındaki ödenmesi taahhüt edilen miktarlarda dikkate alındığında dava tarihi itibariyle davalının icra dosyasından 13.027,50 TL asıl, 437.672,66 TL işlemiş faiz ve 21.883,63 TL faizin %5 oranındaki gider vergisi kadar alacaklı olduğu, dava tarihinden sonra 26/812/2014 tarihinde yapılan cebri satışlar sonucu yapılan tahsilatın 765.101,60 TL miktarında bulunduğu, 09/05/2001 tarihli haciz tutanağının yeni bir anlaşma ya da ibra olarak kabul edilmemesi durumunda ise, davalı alacaklının dava tarihi itibariyle 20.073,39 TL asıl, 818.519,58 TL işlemiş faiz ve 40.925,98 TL BSMV alacağının bulunduğunu, dava tarihinden sonra yapılan gayrimenkul satışı ve araç satışından elde edilen tahsilatların tenzili halinde dahi davalının halen davacıdan alacağının bulunduğu ifade edilmiştir.
Mahkememizce konusunda uzman bilirkişi heyetince düzenlenen 19/04/2018 tarihli raporun 09/05/2001 tarihli haciz tutanağının yeni bir anlaşma veya ibra olarak kabul edilemeyeceği ihtimaline göre yapılan hesaplamaya itibar edilmiştir. Daha önce alınmış olan rapor ve ek rapor ile mahkememizce itibar edilen 3 kişilik bilirkişi heyetince düzenlenen raporlar arasında ilk bakışta bir çelişkinin olduğu düşünülse de esasında hukuki değerlendirmeyi gerektiren hususların farklı olarak ele alınması ve bu mecrada sonuca ulaşılması nedeniyle borç miktarlarının farklı olarak tespit edildiği, dolayısıyla bir çelişki olduğundan söz edilemeyeceği, hukuki tavsifin bankacı bilirkişilerce yapılmasının mümkün olmayıp, mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden raporlar arasında çelişki olmadığı açıkça anlaşıldığından yeni bilirkişi heyetinden rapor alınmasına gerek görülmemiş, dosyadaki tüm iddia ve savunmayı karşılayan banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak terditli olarak düzenlenen, gerekçeli ve denetime olanaklı 19/04/2018 tarihli raporun 09/05/2001 tarihli haciz tutanağının yeni bir anlaşma olarak kabul edilemeyecek olması ihtimaline göre yapılan açıklamalar ve hesap yerinde görülmüş ve mahkememizce itibar edilmiştir.
Dava, İİK 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır.
Davacılar icra dosyasında 20.073,39 TL olarak talep edilen miktar yönünden davalıya borçlu olmadıklarını ileri sürmüşler ve yargılama sırasında daha önceden yapılan ödemelerin fazla olduğu iddiasıyla davanın istirdata dönüştüğü gerekçesiyle fazla ödenen bedelin davalıdan istirdatını ıslah yoluyla talep etmişler ve istirdatı istenen miktar bakımından peşin harcı ikmal etmişlerdir.
…bank A.Ş. ile davacılar arasında akdedilen kredi sözleşmesine göre kullandırılan kredilerin geri ödemesinin yapılmadığı ve banka tarafından daha önce bir kısım ekstrelerin gönderildiği en son …Noterliğinden gönderilen ihtarname ile borcun 20.073,39 TL olduğu bildirildiği ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından davalılara karşı ilamsız icra takibi yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalılarca borca itiraz edidiğinde takip durdurulmuştur. Ancak 26/06/1998 tarihinde taraflar arasında borcun tasfiyesi konusunda 143.500 DEM üzerinden anlaşmaya varılması nedeniyle davacılar tarafından icra dosyasındaki dosyadan feragat edildiği ve İstanbul.. ATM’nin … E sayılı dosyasında görülen itirazın iptali davasında, takip kesinleşmiş olduğundan davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Daha sonra taraflar arasında 26/07/2000 tarihinde yeni bir protokol yapılarak ödenmeyen müşteri senetleri yenileriyle değiştirilmiş, ancak bu protokole göre borcun ödemesinin yapılmaması nedeniyle banka tarafından 09/05/2001 tarihinde haciz işlemi gerçekleştirilmiş ve haciz tutanağında davacılardan…’nun hazır bulunduğu ve ” 26/07/2000 tarihli protokolde belirtilen 25.000 DEM borcun kabul edilip, bu borcun şirket adına olmak üzere ve 30/06/2001 tarihinde başlayacak şekilde 3.500 TL, 30/07/2001 tarihinde 3.500 TL kalanının da defaeten ödeneceğinin kabul ve taahhüt edildiği yönünde ödeme taahhüdünde bulunduğu” anlaşılmıştır.
Davacı taraf 09/05/2001 tarihli haciz tutanağındaki bu beyana göre borcun 25.000 DEM olduğu konusunda taraflar arasında anlaşma sağlandığı ve icra dosyasında fazla olarak talep edilen kısım yönünden alacaktan feragat edildiği, başka bir deyişle fazla kısım bakımından icra dosyası borçlularının ibra edildiğini ileri sürmektedir.
Davaya esas icra takibi başlatıldıktan sonra takip devam ederken taraflar arasında akdedilen 26/06/1998 tarihli protokol hükümlerine göre ödemelerin yapılmaması nedeniyle 26/07/2000 tarihinde yeni bir protokol yapıldığı görülmektedir. Anılan protokol incelendiğinde, banka ile asıl borçlu şirketin borcun tasfiyesi konusunda anlaşma sağladıkları ve yeni alınan senetlerin ödenmesi halinde eski alınan senetlerin borçluya iade edileceği, haricen yapılan ödemelerin son senede mahsup edileceği ve borcun son taksitinde tarafların bir araya gelerek bakiye alacak konusunda anlaşarak bakiye kısımda ödendiği takdirde banka tarafından takip konusu tüm dosyalardan feragat edileceği belirtilmiş ve yeni alınan senetler ile eldeki senetlerin protokolde ayrıca gösterildiği anlaşılmıştır. Bu protokolün imzalanmasından sonra davacıların ödemeleri zamanında yapmaması nedeniyle protokolün 4. maddesinde açıkça kararlaştırıldığı üzere borcun son taksiti konusunda bir araya gelerek anlaşma dahi sağlayamadıkları, bu nedenle davacıların protokolü ihlal ederek ödemeleri zamanında yapmamaları sebebiyle icra takip dosyasının kapatılmadığı ve davaya esas İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibe devam edildiği ve talimat yoluyla … İcra Müdürlüğünce 09/05/2001 tarihinde hacze gidildiği, mahalde bulunan bir kısım emtiaların haczedildiği, ancak davacı borçlu şirketin ortağı ve aynı zamanda davacı olan…’nun ödeme taahhüdünde bulunduğu ve taahhüdünde, 26/07/2000 tarihinde yapılan protokol gereği 25.000 DEM’e borcu kabul ederek bu borcu 30/06/2001 tarihinden başlamak üzere 3.500 TL, 30/07/2001 tarihinde 3.500 TL ve bakiyesinin de defaeten 30/08/2001 tarihinde ödeyeceğini, bu ödeme taahhüdünün de, alacaklı vekilinin kabul etmesi sonucunda haczedilen malların yediemin sıfatıyla hazır bulunan borçluya bırakıldığı görülmüştür.
09/05/2001 tarihli haciz tutanağında yazılan bu ifadelerin ödeme taahhüdü niteliğinde bulunduğu, iki ayrı tarihte ödenecek miktar açıkça belirtilmiş ise de, son taksit miktarının belirtilmediği gibi toplam borcun 25.000 DEM olarak kabul edildiğinin ifade edilmesi ve alacaklı tarafından da ödeme taahhüdüne onay verilmiş olması, 25.000 DEM dışındaki takip konusu borç yönünden borçlularının ibra edildiği, başka bir deyişle bu miktar üzerindeki alacaktan, alacaklı tarafça feragat edildiği anlamına gelmeyeceği, esasında 26/07/2000 tarihli protokolde 7.000 DEM miktarlı 4 adet senet dışında 20/12/2000 tarihli 25.000 DEM tutarlı senedin de bankaya verildiği, 20/12/2000 tarihi itibariyle bakiye alacağın ayrıca hesaplanarak tahsil edileceğinin ve tarafların anlaşması sonucu bakiye borç miktarının belirlenip bu miktarın ödenmesinden sonra icra dosyalarından feragat edileceğinin kararlaştırıldığı, dolayısıyla anılan bu protokolün ihlal edilmesinden sonra 09/05/2001 tarihinde haciz sırasında yapılan ödeme taahhüdünün bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, fazla alacak yönünden feragat anlamını taşımayacağı sonucuna varılmalıdır. Bu doğrultuda, mahkememizce itibar edilen 19/04/2018 tarihli raporda; 09/05/2001 tarihli protokolün bir anlaşma olarak kabul edilmemesi halinde davacıların dava tarihi itibariyle 20.073,39 TL asıl, 818.519,58 TL faiz ve 40.925,98 TL faizin %5 oranındaki gider vergisi kadar borçlarının bulunduğu yönündeki açıklamalara itibar edilerek davacıların iş bu davanın açıldığı tarih itibariyle faiz ve ferileri dışında davalı alacaklıya 20.073,39 TL miktarında borçlu bulundukları anlaşılmaktadır.
Menfi tespit davalarında borç miktarının tespiti, dava tarihi itibariyle yapılmalıdır. Davacılar 20.073,39 TL miktarında borçlu olmadıklarının tespitini istemişlerse de, yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde bu iddianın yerinde olmadığı ortaya konulmuştur. Davacılarca sunulan ıslah dilekçesi ile dava tarihinde sonra yapılan cebri satış işlemlerine göre davalının tahsil ettiği tutarların borç miktarına göre fazla olduğu iddiasıyla istirdatı istenilmiş ise de; bilirkişi raporunda, tahsilatların yapılmasından sonra halen davalının alacağının bulunduğunun tespit edilmesi karşısında bu iddiasının de yerinde bulunmadığı, kaldı ki yukarıda izah edildiği üzere menfi tespit davalarında borç miktarının dava tarihi itibariyle belirlenmesinin zorunlu olduğu, davadan sonra yapılan ödemelerin hesaplamada dikkate alınmasının mümkün bulunmadığı, aksi halin genel dava teorisine aykırılık teşkil edeceği, bir an için ıslah tarihinin ilk davanın açıldığı ve ödemelerin yapıldığı tarihten sonra olup, ayrı bir talep olarak değerlendirilmesi gerektiği düşünüldüğünde dahi, davacıların yaptığı fazla bir ödemenin olmadığı dosyada mevcut, mahkememizce itibar edilen bilirkişi raporuyla sabit olduğundan dava ve ıslah tarihi itibariyle halen davalıya borçlu bulunan davacıların iddiaları yerinde görülmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Her ne kadar davalı tarafından İİK 72.maddesi gereğince kötü niyet tazminatı talep edilmiş ise de; icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde mahkememizce verilen ve infaz edilen bir tedbir kararının olmadığı, dolayısıyla alacaklının alacağına geç kavuştuğundan söz edilemeyeceği açık olduğundan davalının koşulları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM KISMI YAPILDI.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Davalının istediği kötüniyet tazminat talebinin de REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL maktu karar harcının 341,55 TL peşin harç ile 5.123,25 TL ıslah harcı toplamı 5.464,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.428,90 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacılara iadesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 25.154,38 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacılar vekili Av. … ile davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
BAŞKAN
ÜYE
ÜYE
KATİP
Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 341,55 TL
Islah Harcı : 5.123,25 TL
Karar Harcı : 35,90 TL
Bakiye Harç: 5.428,90 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans: 2.224,50 TL
Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans: 0,00 TL
Yargılama gideri detayları
Bilirkişi Ücreti: 1.800,00 TL
Posta Giderleri: 101,00 TL