Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1212 E. 2019/972 K. 04.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2014/1212 Esas
KARAR NO : 2019/972 Karar

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/09/2014
KARAR TARİHİ : 04/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında Sigorta Acentelik Sözleşmesi akdedildiğini, 11/03/2010 tarihli vekaletname ve sözleşme ile davacının davalı sigorta şirketi adına poliçe düzenleme ve sigortalılardan prim tahsil etme yetkisi ile yetkilendirildiğini, ancak davalının … 8. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmenin feshedileceğini bildirdiğini ve … 8. Noterliği’nin .. tarih ve … yevmiye numaralı azilnamesi ile azledildiğini, oysa feshin ve azlin haklı nedene dayanmadığını, fesih nedeniyle davacı acentelik sözleşmesi süresince sağladığı müşteri çevresinden istifade hakkından yoksun kaldığından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmay kaydıyla 500,00 TL denkleştirme tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinin 27/09/2013 tarihinde sona erdiğini, sözleşmenin sona ermesi üzerine 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra işbu davanın açıldığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, 11/03/2010 tarihli acentelik sözleşmesi nedeniyle … 8. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı evrakı üzerinden düzenlenen vekaletname ile davacıya sigorta poliçesi tanzim etme, primlerin tahsili ve şirkete intikal ettirme yetkisi verildiğini ve bu kapsamda davacının …cente partaj nosu ile şirket adına poliçe tanzim etmeye başladığını, sözleşmenin 21. Maddesi ile taraflardan her birinin 15 gün evvel noter aracılığıyla veya taahhütlü bir mektup ile fesih ihbarında bulunmak suretiyle sözleşmeyi sona erdirme yetkisi ile donatıldığını, ayrıca haklı nedenin olması halinde sözleşmenin süresiz olarak sona erdirilebileceğinin öngörüldüğünü, bu kapsamda davacı tarafın … 8. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini ve … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile davacıyı acentelikten azlettiğini, sözleşmenin 21. maddesi ile davacı acentenin şirketten maddi ve manevi zarar ile kar kaybı vb. tazminat talebinde bulunmayacağının kabul edildiğini, kaldı ki davacı acentenin sözleşmenin 6/d maddesini ihlal ederek edim borcunu özenli olarak ifa etmediğini, davacının tanzim ettiği poliçelerde hasar oranının fazla olduğunu, sigortalayacağı araçların hasarlı olduğunu görmediğini ve bu kapsamda riziko kabul yönetmeliğine riayet etmediğini, dolayısıyla sigortalı seçiminde gerekli özeni göstermediğini, bu nedenle hasar prim oranının sigortacı aleyhine geliştiğini, keza davacının portföyü geliştirme borcunu da yerine getirmediğini, bu yükümlülüğünde sözleşmenin 6/h maddesi kapsamında bir ihlal olduğunu, davaacının bu güne kadar aracılık ettiği poliçelerden kaynaklanan tüm komisyonlarını aldığını, fesih nedeniyle başlanmış olupta tamamlanmamış olan işler nedeniyle bir kaybı olmadığını, tanzim edilen taksitli poliçe komisyonlarının da ödendiğini, davacının aracılık ettiği işlerde yenilemeyi gerektiren uzun süreli yangın, mühendislik araçlarında poliçesi bulunmadığını, bu kapsamda davacının fesih nedeniyle zarara uğradığını, gelir kaybettiğini ve davalının sağlanan portföyden yararlandığını kesin delillerle ispat etmesi gerektiğini, davacının denkleştirme tazminatı talep edebilmesi için 6102 sayılı TTK m.122’deki şartların kül halinde oluşması gerektiğini, ayrıca davalının fesihten sonra davacının sağladığı müşteri çevresinden herhangi bir menfaat elde etmediğini, davacı acentenin herhangi bir kayba uğramadığını, sözleşmenin feshinden sonra müşteri talepli olarak yapılan poliçe iptalleri ve bu nedenle yapılan prim iadelerinin davalının fesihten sonra davacının sağladığı müşteri çevresinden menfaat elde etmediğini somut olarak ortaya koyduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6102 sayılı TTK m.122’den kaynaklanan denkleştirme (portföy) tazminatıdır.
İhtilaf, davacı tarafından haklı nedenle fesholunduğu iddia olunan Sigorta Acentelik Sözleşmesi’nin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talep hakkı olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti noktalarında toplanmaktadır.
Davacı ile davalı arasındaki sözleşme ilişkisi sigorta acenteliği ilişkisidir. Bu nedenle tarafların hak ve yükümlülüklerinin ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talebinin öncelikle özel kanun niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesine göre bu kanunda hüküm bulunmaması halinde m. 23/son hükmünün atfı nedeniyle genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’da acentelik ilişkisinin düzenlendiği m.102-123’e göre çözülmesi gerekir.
Sigorta acentelerinin sözleşmenin sona ermesi nedeniyle talep edebileceği porföyü (denkleştirme) tazminatı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesinde; “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenleme kapsamında sigorta acentelerinin porföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, sigorta acentesinin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Genel hüküm niteliğindeki TTK. m. 122/1’de ise denkleştirme tazminatı; “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve (c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında acentelerinin porföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, acentenin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Esasen özel hüküm niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 23/16 ile genel hüküm niteliğindeki TTK m. 122/1 düzenlemesi genel olarak paralel niteliktedir.
Her iki kanunun ile denkleştirme tazminatı için öngörülen maddi koşullar dışında, denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için, sözleşmenin, müvekkil (sigorta şirketi) tarafından haklı bir neden olmadan feshedilmiş olması (m. 122/3) ve davanın sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. (m. 122/4) Hükmedilecek tazminat miktarı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmiş ise faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (m. 122/2)
Ancak mevzuatta bu şekilde öngörülen denkleştirme tazminatının niteliği konusunda öğreti ve yargıda görüş birliği yoktur. Bu konudaki hakim görüş, denkleştirme talebini, hakkaniyet düşüncesinden etkilenen, yaratılan müşteri çevresinin bir bedeli olarak tanımlamaktadır. Ancak doktrinde denkleştirme talebini, acenteye yardım etme düşüncesine dayandıranlar olduğu gibi, klasik anlamda bir malvarlığı zararının giderilmesi olarak kabul edenler de bulunmaktadır. Bazı yazarlar ise denkleştirme talebini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırmaktadır.(bkz. Yrd. Dç. Dr. Rauf Karasu (2008) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2008 s. 288)
Acente, aracılık yapmak dışında sözleşme kapsamında sağladığı yeni müşteri çevresi ile yapılan işlemlerden hem müvekkil hemde kendisi menfaat elde etmektedir. Ancak acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acente bu müşteri çevresinden kural olarak fayda sağlama olanağını yitirdiği halde müvekkil bu çevre ile ilişkileri sürdürme ve menfaat elde etme imkanına sahiptir. Bu kapsamda acenteye tanınan denkleştirme tazminatı hakkı, acente tarafından müvekkile kazandırılan ve ancak fesih nedeni ile acentenin yoksun kaldığı ve fakat müvekkilin fesihten sonra da menfaat elde etmesi mümkün müşteri çevresi karşılığının hakkaniyet ilkesine uygun olarak hesaplanarak acenteye verilmesidir. (bkz. Yrd. Dç. Dr. İrfan Akın (2013) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2013, Sayı 62, s.614-615)
Esasen sözlşemenin haklı bir neden olmadan feshi halinde müvekkil kusuru ile acentenin sağladığı müşteri çevresinden menfaat elde etmesini engellemiş olmaktadır. Çünkü sözleşmenin sona ermesi ile acente gelecekte menfaat elde etme imkanını yitirerek zarara uğratılmış olmaktadır. Bu nedenle de sözleşmeyi haklı neden ile sona erdirdiğini ispat edemeyen müvekkil kusuru ile meydana gelen zarardan kanunda öngörülen limitler dahilinde sorumlu olacaktır.
Bu nedenle müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra, sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlayıp sağlamadığı önemli değildir. Önemli olan müvekkilin objektif manada menfaati sağlayabilecek olması ve müvekkilin sözleşmeyi haksız olarak feshi nedeni ile acentenin bu menfaatten yoksun kalmasıdır. Değilse müvekkilin müşteri çevresi ile yapacağı sözleşmeler sonucu somut bir kazanç elde etmesi gerekmez. (Dr. A. Nilay Şenol, Bayilik Sözleşmesi Sona Erme Ve Sonuçları, İstanbul Vedat Kitapçılık, 2011, s.269) Aksi halde sözleşmenin sona ermesinden sonra, müvekkilin sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlandığının aranması, tazminatı tür olarak sebepsiz zenginleşmeye götürür ve davacının hak talebi de davalının menfaat sağlamak isteyip istememesine tabi kılınmış olur. Kötü niyetli müvekkil de salt tazminat ödememek için menfaat elde etmeme yolunu tercih edebilir.
Kaldı ki TTK m.122/4 ile açılacak olan davanın fesih tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulması, bu sürenin fesih ile birlikte başlaması ve acentenin fesihten sonraki ilk gün dahi işbu davayı açma hakkına sahip olması karşısında, müvekkilin, acente tarafından sağlanan müşteri çevresinden, fiilen menfaat sağlamaya başlaması ve bu hususun tazminat şartı olarak aranması çelişki olacaktır. Bu nedenle sağlanan müşteri çevresinden müvekkilin, yeni sözleşmeler yapmak sureti ile fiilen istifade şartı yerine sağlanan müvekkil çevresinden objektif olarak menfaat sağlayabilme olarak kabul etmek gerekir.
Bu kapsamda, sözleşmenin haklı nedenle feshini ispat yükü davalı sigorta şirketinde, (bkz. Bilge Umar – Ejder Yılmaz (1980) İspat Yükü, Yeniden Yazılmış, Genişletilmiş 2. Bası Ankara: Kazancı Matbaacılık, s. 108-109/ Yargıtay 19. HD. 29.01.2018 tarih – 2016/12515 E. ve 2018/188 K.) buna mukabil acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulduğu ve sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin sağlanan bu müşteri çevresinden menfaat elde etmesinin mümkün olduğunu ispat yükü acentede ve saptanan tazminattan indirim yapılması için lazım gelen özgün hususları (acentenin sağladığı müşteri çevresine müvekkilin katkısı, müvekkilin markasının yaygınlığı ile piyasada ürününe duyulan güven gibi) ispat yükü ise müvekkil sigorta şirketindedir.
Ancak davacı acente tarafından sağlanan müşteri çevresi ile denkleştirme tazminatının hesabı hukuk bilgisi dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden HMK m.266 kapsamında talep üzerine veya resen bilirkişi deliline başvurulabilmesi mümkündür.
Davalı tarafından davacıya yönelik olarak … 8. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesi ile taraflar arasında akdedilen 11/03/2011 tarihli Acentelik Sözleşmesi’nin davacı acentenin sözleşme şartlarına aykırı davranması, poliçe tanziminde gerekli özeni göstermemesi, üretimin yetersiz kalması, portföy geliştirme borcunun yerine getirilmemesi, hasar prim oranının giderek yükselmesi ve acentenin gerekli tedbirleri almaması vs. nedenleriyle Acentelik Sözleşmesi’nin sözleşmenin 21. Maddesine istinaden ihtarnamenin tebliğinden itibaren 15 gün sonra feshedildiği ve … 8. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile davacı acentenin vekillikten azledilmiş olduğu görülmektedir.
Dosya kapsamı ile davalı fesih ihtarında her ne kadar haklı fesih nedenleri olduğunu ifade etmiş ise de inşai nitelikteki fesih hakkını olağan fesih şeklinde kullanmış olduğundan davacı sözleşmeyi olağan yolla fesih ihbarı şeklinde feshettiğini ispat yükü altındadır. Her ne kadar sözleşmenin 21. maddesi ile davalı tarafa sözleşmeyi olağan usulle fesih yetkisi verilmiş ise de sözleşme ile öngörülen fesih hakkının olağan yolla haklı bir neden olmaksızın kullanılması doğru değildir. Her hak gibi olağan fesih hakkı da keyfi olarak kullanılamaz. Keyfi kullanım dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil eder. Bu nedenle davalı olağan yolla kullandığı fesih hakkının haklı bir nedene dayandığını ispat yükü altındadır.(bkz. Yargıtay 11. HD. 22/10/2014 tarih – 2014/7542 Esas ve 2014/16209 Karar ve 11. HD. 27/04/2016 tarih – 2015/15216 Esas ve 2016/4748 Karar) Davalı haklı nedenin ispatı anlamında davacının yıl sonu kotalarını yerine getirmediği nedeniyle feshettiğini ileri sürmüş ise de dosya kapsamı ile davacı acentenin hangi seviyede beklenen başarıyı gerçekleştiremediği, acente ile aynı konum ve büyüklükteki diğer acentelerden ne kadar geride kaldığı ve mevcut başarısızlığın davalı için sözleşmenin sürdürülmesi için kabul edilemez düzeyde olduğu ispat edilmiş değildir. Kaldı ki salt hedeflerin tutturulamaması acentelik sözleşmesinin feshi için haklı neden olarak kabul edilemez.(bkz. Yargıtay 11. HD. 18/04/2017 tarih – 2015/14094 Esas ve 2017/22015 Karar)
Bu kapsamda yazılan talimat neticesinde … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyası üzerinden mali müşavir bilirkişi …’dan alınan 11/04/2017 tarihli bilirkişi raporu ile; davacı acentenin 2011 – 2014 yılı defter ve belgelerinin incelenmesi neticesinde davacının işe başladığı 01/03/2011 tarihi ile dava tarihi olan 01/09/2014 tarihleri arasında 2011 yılında davalı … Sigorta AŞ ile … Sigorta, 2013 yılında … Sigorta AŞ ile … Sigorta, 2014 yılında ağırlıklı … Sigorta ve Sigorta Plus ile iş yaptığı, sözleşmenin feshedildiği dönemde davacının yaptığı iş ortalamasının davalı … Sigorta ve … Sigorta arasında birbirine yakın olduğu tespit edilmiştir.
Talimat yoluyla alınan bilirkişi raporundaki hususlarda nazara alınmak ve davalı şirketin de defter ve belgelirinin incelenmesi gerektiğinden bağımsız denetçi Prof. Dr. …, … ve sigorta bilirkişisi …’ten alınan 17/04/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; davalının tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerin açılış – kapanış tasdirine haiz ve davalı lehine delil olma özelliğine haiz olduğu, davalı şirket tarafından 27/09/2013 tarihinde gerçekleştirilen feshin TTK m.121/1 ve Acentelik Sözleşmesi’nin 22. maddesi hükmüne uygun olduğu, acenteye verilen hedeflerin gerçekleştirilememesi acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olduğu şeklinde değerlendirilemeyeceği ve bu sebebin davacı acentenin tazminat hakkının düşmesi bakımından haklı sebep olarak gerçekleştirilemeyeceği gibi davacının önceden denkleştirme tazminatı hakkından vazgeçemeyeceği, sözleşmenin feshinden sonra yenilenen poliçeler itibariyle davalı sigorta şirketinin %1.78 oranında kayda değer menfaat elde ettiği, bu nedenle davacının davalı sigorta şirketinden 14.887,00 TL denkleştirme tazminat talep etme hakkına sahip olduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili 07/10/2019 tarihli dilekçe ile ıslahen 14.887,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesinin talep edildiği görülmektedir.
Dosya kapsamı ile sözleşmenin 27/09/2013 tarihinde olağan yolla feshinden sonra davacının 01/09/2014 tarihinde 6102 sayılı TTK m.122/4’de öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kısmi dava açmış olması ve davalının dosya kapsamıyla sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğinin ispat edilememiş olması, 17/04/2019 tarihli bilirkişi raporu ile de sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin tespit edilmiş olması ve davalı sigorta şirketinin davacı acentenin sağlamış olduğu müşteri çevresinden menfaat elde ettiğinin tespit edilmiş olması nedeniyle TTK m.122 kapsamında yapılan hesaplama neticesinde davacının davalıdan 14.887,00 TL tazminat talep etmeye hakkı olduğunun tespitinden sonra davacının 07/10/2019 tarihinde ıslahen talep sonucunu 14.387,00 TL arttırmak suretiyle 14.887,00 TL’nin tahsilin talep etmiş ise de ıslahen arttıran miktanın TTK m.122/4’deki 1 yıllık hük düşürücü süre geçtikten sonra talep edilmiş olması karşısında davanın kısmen kabulü ile, 500,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ İLE;
500,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
Islah dilekçesi ile talep edilen miktarın hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 44,40 TL maktu karar harcının, 25,20 TL peşin harç ve 245,70 TL ıslah harcı toplamı 270,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 226,50 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Davacı tarafından yapılan toplam 2.484,10 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 86,33 TL yargılama gideri ile 25,20 TL peşin harç ve 25,20 TL başvuru harcı toplamı 136,73 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Davacı veklinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 04/12/2019

Katip
e-imza

Hakim
e-imza

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 25,20 TL
Karar Harcı : 44,40 TL
Islah Harcı : 245,70 TL
Bakiye Harç : 226,50 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 2.940,00 TL

Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 0,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 2.300,00 TL
Posta Ve Diğer Giderler : 184,10 TL