Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2003/800 E. 2019/144 K. 21.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2003/800
KARAR NO : 2019/144

DAVA : Şahsi İflas
DAVA TARİHİ : 07/07/2003
KARAR TARİHİ : 21/02/2019

Mahkememizde görülmekte olan Şahsi İflas davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde özetle; BDDK’nın 09.07.2001 tarihli kararının 10.07.2001 tarihli Resmi Gazetede yayımlandığını ve bu karar ile … Bank A.Ş’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Bankalar Kanununun 14/3-4 maddeleri uyarınca TMSF’ye devredildiğini, TMSF yönetim kurulunun 10.07.2001 tarihli kararı ile de Bankalar Kanununun 14/5-a maddesi gereğince banka hisse senetlerinin tamamının fon adına kaydedilmesine karar verildiğini, BDDK’nın 26.12.2001 tarihli kararı uyarınca, mevcut mali yapısıyla satılması mümkün görülmeyen bankanın tüm aktif ve pasifleriyle … Bank A.Ş bünyesinde devren birleştirilmesine, devir suretiyle birleştirme işlemlerinin 18.01.2002 tarihine kadar gerçekleştirilmesine, bankacılık yapma izninin 18.01.2002 tarihi itibariyle kaldırılmasına ve tüm hak ve yükümlülüklerinin … Bank A.Ş’ye devrinin yapılmasından sonra sicilden terkininin sağlanmasına karar verildiğini ve bu karar gereğinin yerine getirildiğini, BDDK, Bankalar Yeminli Murakıplarının yaptığı incelemeler sonucu düzenlediği raporu gözönünde bulundurarak 10.01.2002 tarihli kararıyla davalılar ve bir kısım dava dışı kişiler hakkında 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 17. maddesi uyarınca şahsi sorumlulukları yoluna gidilerek 09.07.2001 tarihi itibariyle tespit edilen 234.636.000,00 TL zarar nedeniyle TMSF tarafından şahsi iflas davası açılmasına karar verdiğini, BDDK tarafından, bankalar yeminli murakıplarının 04.07.2003 tarihli kararıyla sorumluluğu bulunan banka eski yöneticileri davalılar hakkında 16.760.509,65 TL tutarında bu dava konusu zarar nedeniyle şahsi iflas davası açılmasına karar verildiğini belirterek ayrıca bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen 21.05.2002 tarihli ”… A.Ş Türk Ceza Kanunu” raporunda davaya konu edilen 18 şirket nedeniyle uğranılan zararın nedeni ve miktarı konusunda ayrıntılı açıklamanın olduğunu belirterek bu açıklamaları yapmak suretiyle neticeten bankanın hakim sermayedarı olan … Holding A.Ş’nin 1999 yılının Eylül ve Aralık aylarında yaptığı sermaye artırımları sırasında, … Holding A.Ş’nin 18 tüzel kişi ortağının kendilerine düşen Apel ödemelerinin finansmanı için bankaca kredilendirildiği, bu firmaların kredilerin kullandırıldığı dönemler itibariyle geri ödeme güçlerinin bulunmadığı ve geri ödemelerin yapılamadığı, bu borçların bankanın 09.07.2001 tarihli devir bilançosundaki zarar rakamının da bir kısmını oluşturduğunu belirterek bankanın bu zararının tahsili teminen davalılar …, …, …’in 13.026.403.085 TL’den davalı …’ın 5.639.173,10 TL’sinden davalı …’nun 4.448.128,49 TL’sinden davalı …’ın 4.285.233,86 TL’sinden, davalı …’ın 2.561.817,00 TL’sinden, davalı …’ın 2.191.937,20 TL’sinden, davalı …’ın 1.353.589,42 TL’sinden, davalı …’nun da 1.617.687,09 TL’sinden, davalılar …, … ve …’nun 162.894,63 TL’sinden sorumlu olduklarını, ancak 10.06.2003 tarihine kadar yapılan tahsilatların düşülmesi neticesinde toplam 16.760.509,65 TL zarardan bankanın fona devir tarihi itibariyle yapılan tahsilatın tenzilinden sonra kalan ana para 5.864.128,59 TL’nin 09.07.2001 tarihinden itibaren 6183 Sayılı Yasanın 51. maddesindeki gecikme zammı ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile bu miktar yönünden davalıların şahsi iflaslarına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA/
Davalılar …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz kişiler tarafından açıldığını, dolayısıyla davacının taraf sıfatının olmadığını, zira … Bank A.Ş zararının istendiğini, dolayısıyla bu bankanın … Bank A.Ş ile birleştirildiğinden dolayısıyla davacının … Bank A.Ş olması gerektiğini, müvekkilleri hakkında mahkememizin 2002/93 E. sayılı dosyasında aynı gerekçelere dayalı olarak 234.636.000,00 TL alacağın tahsili ve şahsi iflas ve mahkememizin 2002/171 E. sayılı dosyasında da aynı gerekçelere dayanılarak 719.709.065,99 TL’lik zararın tahsili davası açıldığını, dolayısıyla davanın derdestlik nedeniyle reddi gerektiğini, bankalar yasası 17. madde uyarınca bankanın ortağı olmayan müvekkiller hakkında şahsi iflas talep edilebilmesi için … Bank A.Ş’nin iflas etmiş olmasının zorunlu olduğunu, oysa … Bank A.Ş’nin iflasta olmadığın, bankacılık yasasına göre şahsi iflas koşullarının bulunmadığını, dava konusu işlemlerin … Bank A.Ş genel kurulu tarafından ibra edilen işlemler olduğunu ve ortada ibra kararının iptali olmadığı sürece bu davanın açılamayacağını, dava şartlarının oluşmadığını, zira muaccel bir alacağın oluşmadığını, borcun ödendiğini, davanın konusunun kalmadığını, nitekim davacı tarafından tahsilatlar yapıldığını, ayrıca dava konusu kredilerin borçluları tarafından kapatıldığını, bu dava açılmadan önce adı geçen firmalarla yapılan protokolle tahsilatlar yapıldığından ayrıca müvekkillerinin herhangi bir kusuru bulunmadığından haksız davanın usul ve esastan reddini savunmuştur.
Davalılar …, …. ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki bu davada tahsile veya şahsi iflasa karar verilmesi şeklindeki talebin birbiriyle çeliştiğini, davanın temelini oluşturan vakıalar ve illiyet bağının somutlaştırılmadığını, davacının ispat yükünü yerine getirdiğinin kabul edilemeyeceğini, mahkememizin 2002/171 E. sayılı dosyasında da huzurdaki bu davaya konu zararının tazminin istendiğini, her iki dava arasında derdestlik bulunduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, TTK. 309. madde uyarınca 2 ve 5 yıllık sürelerin geçtiğini, davacının zarar, kusur ve illiyet bağını kanıtlamak zorunda olduğunu, kredi verilmesi işleminin yasaya aykırı bir şekilde zararlandırıcı işlem olarak kabul edilemeyeceğini, davanın usul ve esastan reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; bankaya zarar veren işlemlerin bankalar yeminli murakıplarının 21.05.2002 tarihli raporunda gösterildiğini, bu kredilerin tahsisi ve verilmesi döneminde müvekkilinin bankada görevli olmadığını, 01.11.1997 tarihinde göreve başlandığını, genel müdür yardımcılığı ve sonrasında yönetim kurulu üyeliği görevlerini yerine getirdiğini 31.05.1999 tarihinde genel müdür yardımcılığı görevinden istifa ettiğini, 1 ay sonra 30.06.1999’da da yönetim kurlu üyeliğinden ayrıldığını, dava konusu kredilerin tahsisi işlemlerinin tamamının müvekkilinin görevden ayrıldığı tarihten sonra yapıldığını, ayrıca görevi nedeniyle genel kurul tarafından ibra edildiğini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; 17.03.1999 tarihinde bankada tüzel kişi pay sahibi temsilcisi olarak yönetim kurulu üyesi seçildiğini, 06.07.2000 tarihinde izin kullandıktan sonra 16.08.2000’de banka genel kurulunda başka kişilerin yönetim kuruluna seçilmesi nedeniyle bu görevinden de ayrıldığını, davaya esas teşkil eden raporun Bankalar Kanunun 14/3-4. maddelerindeki hususları içeren bir rapor olmadığını, hukuka aykırı bir fiil ile bir zararın oluşması ve ikisi arasında nedensellik bağının bulunması gerektiğini, banka kaynaklarının aktarıldığı iddia edilen ortak olunmadığı sürece şahsi iflas davasının açılmasının mümkün olmadığını, 26.02.1998-05.10.1999 tarihleri arasında banka yönetim kurulu başkan vekili ve genel müdürü …’in bankanın temsil ve idaresini tek murahhas aza olarak yürüttüğünü, dava konusu 18 adet firmadan 10 tanesiyle ilgili olarak kendisine sorumluluk atfedildiğini, bu kredilerin bir kısmının yönetim kurulu kararıyla bir kısmının da kredi komitesi kararıyla tahsis edilen krediler olduğunu, kredi komitesi asil üyesi ve yedek üyesinin bankadan ayrıldıklarının bildirilmesi nedeniyle ikinci yedek olarak komite kararlarını imzaladığını, dava dilekçesi ve eki raporda belirtildiği üzere firmalarla protokoller yapılarak tahsilatların sağlandığının belirtildiğini, ancak ne kadar tahsilat yapıldığını net bir şekilde anlaşılamadığı gibi sorumluluk tutarları arasında da çelişkiler bulunduğunu, herhangi kusurlu bir eyleminin olmadığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın dayanağının Bankalar Kanununun 17/2. maddesi olduğunu, ancak koşullarının oluşmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, davanın temelini oluşturan vakıalar ile illiyet bağının somutlaştırılarak ortaya konulmadığını, dayanılan belge ve raporların delil niteliğinde olmadığını, mahkememizin 2002/171 E. sayılı dosyasında da bu davaya konu zararın yer aldığını, şahsi iflas davasında kanuna aykırı işlemlerin olması gerektiğini, aksi takdirde iflas koşulunun oluştuğundan sözedilemeyeceğini, kusur, hukuka aykırılık, zarar ve illiyet bağı unsurlarının tam olarak ispatı gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, kredi verilmesinin başlı başına sorumluluk doğuran ya da zarar verici bir işlem olarak kabul edilemeyeceğini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayla ilgili … 9. Asliye Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında hizmet nedeniyle emniyeti suistimal suçunun işlendiği iddiasıyla ceza davasının açıldığını, bu davanın neticesinin beklenmesi gerektiğini, 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 17. maddesinde kimler hakkında ve hangi koşullarda şahsi iflas davanın açılacağının belirtildiğini ve bu koşullardan birisinin de bankanın iflasına sebep olunması olduğunu, bu şarttın gerçekleşmediğini, bu nedenle davanın görülebilme koşulunun bulunmadığını, müvekkilinin bankada ifa ettiği görevin bağlı olduğu departman müdürü ve genel müdür yardımcısının talimatları doğrultusunda kredi tekliflerinin ilgili kişi ve kurumlara operatif anlamda sunumunun hazırlanmasından ibaret olduğunu, dolayısıyla 17. maddede belirtilen kişilerden olmadığını, çalıştığı süre boyunca görevini titizlikle yerine getirdiğini belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı yokluğundan bu davanın reddi gerektiğini, nitekim 4389 Sayılı Yasanın 17. maddesindeki tüm koşulların gerçekleşmediğini, davanın temelini oluşturan vakıaların somutlaştırılmadığını, dayanılan nedenlerin ispata yeter nitelikte bulunmadığını, müvekkilinin yasaya aykırı bir eylem ve işleminin olmadığını, TTK. 336. maddesi ve devamında düzenlenen koşulların da oluşmadığını, bir zarardan sözedilemeyeceğini, zira davacı tarafından tahsil edildiğinin bildirildiğini, ortada bir zarar var ise yine müvekkilinin kanuna aykırı bir işleminin olmadığını, kredi verilmesinin sorumluluk doğurucu bir işlem olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında 3 firma kredisi nedeniyle bu davanın açıldığını ve bu firmalardan birinin borcunun tamamının tahsil edildiğini, bu nedenle zarardan söz edilemeyeceğini, ayrıca kullandırılan bu kredilerle ilgili olarak bankayı ilzam eden tek bir evrakta dahi imzasının bulunmadığını, sadece şubelerden gelen kredi talepleri üzerine hazırlanan genel müdüre arz belgesinde imzalarının olduğunu, görevinin kredi dosyalarının hazırlanması ve sunumunun yapılması şeklinde bulunduğunu belirterek Bankalar Yasasının 17. maddesinde belirtilen kişilerden olmadığından yasaya aykırı bir işlemi bulunmadığından hakkındaki davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
BDDK’nın 09.07.2001 tarihli kararı, Bankalar Yeminli Murakıplarının düzenlediği 21.05.2002 tarihli rapor, BDDK’nın ve TMSF’nin bu konuda almış oldukları tüm kararlar, mahkememizin 2002/171 E. sayılı dosyası, 2002/93 E. sayılı dosyası, … 8. Ağır Ceza Mahkemesinin … E. sayılı dosyası içeriği, dava konusu kredi tahsislerine ilişkin kararlar, TMSF ile bir kısım davalıların akdettiği 2008 ve 2011 tarihli protokoller, sicil kayıtları, banka kayıtları ve dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiştir.
Bir kısım davalılarca mahkememizin 2002/171 E. sayılı dosyasındaki zarar kalemlerinden birinin huzurdaki bu dava konusu zararla aynı olduğu ayrıca mahkememizin 2002/93 E. sayılı dosyasında da aynı zararla ilgili şahsi iflas davasının görüldüğü ileri sürülerek derdestlik itirazında bulunulmuştur.
Mahkememizin 2002/171 E. sayılı dosyası, … Bank A.Ş’nin BDDK kararıyla TMSF’ye devrine ilişkin 09.07.2001 tarihi itibariyle oluşan devir zararının tazmini amacıyla açılan sorumluluk davası olduğu, huzurdaki bu davanın anılan dosyadaki zarar kalemlerinden biri nedeniyle Bankacılık Yasasının 17. maddesine dayalı olarak açılan şahsi iflas davası olduğu, ancak her iki dava arasında maddi anlamda kesin hükmün sonucunu hasıl eder şekilde hukuki sebep ve taraf birliği bulunmadığından dava sonucunda elde edilmek istenen sonucun birbirinden farklı olması nedeniyle başka bir deyişle neticei talebin aynı olmaması karşısında 2002/171 E. sayılı dosyası yönünden derdestlik itirazının 07.02.2005 tarihli celsede reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Aynı celsede yine mahkememizin 2002/93 E. sayılı dosyasında, banka iştiraki olan … Bank … Ltd. aracılığıyla bankalar kanunundaki yasal düzenlemeler dolanılmak suretiyle … grubuna ait firmalara kaynak aktarmak için … Bank … depo yapılmasından ve … Ltd. aracılığıyla çeşitli firmalara kredi kullandırılarak borçların ödenmemesi sebebiyle depolardan kaynaklanan zarara yönelik şahsi iflas davası olduğu, davaya esas alınan 09.01.2001 tarihli murakıp raporunda belirtilen şirketlerin ve kredilerin huzurdaki bu dava ile aynı olmadığı, bu davadaki talep konusunun … Bank A.Ş’nin hakim ortağı … Holding A.Ş’nin 1999 yılı sermaye artırımı çerçevesinde … Holding A.Ş’nin 18 adet tüzel kişi ortağı olan şirketlerin Apel borcunun ödemelerinin finansmanı için kredilendirilmesinden kaynaklanan zararın istendiği, dolayısıyla şahsi iflasa konu edilen zararların farklı olduğu gerekçesiyle mahkememizin 2002/93 E. sayılı dosyası yönünden de derdestlik itirazının yerinde görülmeyerek reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bir kısım davalılarca zamanaşımı defi ileri sürülmüş ve TTK. 309. maddesinde belirtilen 2 yıl ve 5 yıllık sürelerin aşıldıktan sonra davanın açıldığı belirtilmiştir.
Huzurdaki bu dava TTK. 336. maddesi ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan şahsi sorumluluk davası olmayıp, 4389 Sayılı Bankalar Yasasının 17. maddesinden kaynağını alan şahsi iflas davası olduğu ve Bankalar Yasasına dayalı olarak açılan davalarında 20 yıllık zamanaşımı süresinde tabi olduğu anlaşıldığında zamanaşımı defi yerinde görülmemiştir.
Mahkememizce 28.06.2006 tarihli rapor alınmış, ancak bilirkişi heyetinin bir kısım üyeleri tarafından ayrık rapor düzenlenmiştir. Aynı heyet tarafından düzenlenen 15.07.2007 tarihli ek rapor alınmıştır. Ancak bu rapor tarihlerinden sonra TMSF ile davalıların da imzaladığı 2008-2011 tarihli protokollerin akdedilmesi ve bu protokoller kapsamında bir kısım tahsilatların devam etmesi nedeniyle mahkememizce yeniden bilirkişi heyeti oluşturularak ikinci kez rapor alınma yoluna gidilmiştir.
05.11.2014 tarihli ikinci raporda çoğunluk görüşünde özetle; … Bank A.Ş’nin, … Holding A.Ş’nin sermaye artırımında kullanılmak üzere 18 firmaya açtığı kredilerden davalılar …, …, … ve … tarafından bilerek ve isteyerek organize şekilde açılıp kullandırılmış olduğu, … ile …’in bankanın hakim ortağı olan … Holding A.Ş ile … Bank A.Ş’nin yönetiminde murahhas ve icra kurulu üyesi oldukları, her iki davalının icra kurulu ve murahhas üye konumunda olarak … Holding A.Ş’nin sermaye arttırımı için bu kredilerin açıldığını ve kullanıldığını bilerek bu kararları aldıklarının anlaşıldığı, diğer davalıların zarara neden olduğu iddia edilen 18 adet kredinin ihracata kullanılmak üzere tahsis edildiğini düşünerek imzaladıkları, nitekim davalılar … ve …’ın hem banka hem de … Holding A.Ş yönetiminde olduklarından diğer üyelere kredilerin ihracatta kullanılmak üzere göstererek onaylanmasını sağladıkları, TMSF’nin kredi borçlularıyla akdettikleri protokollerle ya da varlık yönetim şirketlerine alacaklarını temlik etmesi sonucunda borçların tahsil edilmiş olduğu, bir kısım alacaklarda hasılat paylaşım anlaşmasının sonucunun beklenmesi gerektiği, fon ile … grubu şirketleri arasında 2008 ve 2011 tarihli protokollerin imzalandığı, iş bu protokollerde banka yöneticilerinin müşterek, müteselsil kefalet imzalarının bulunduğu, protokol kapsamında tahsilatların yapıldığı, fonun kamuya açıkladığı, 2014 yılı faaliyet raporunda banka hakim ortaklarından 72.4 milyon USD tahsilat yapıldığı, alacakların maddi teminatlarının devam ettiği ve uygulamanın halen devam etmekte olduğunun açıklandığı, davaya konu kredilerin verildiği … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, …. Ltd. Şti, …. Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … A.Ş, … Ltd. Şti, olan 7 firmaya verilen kredilerin tahsil edilerek kapatıldığı, dolayısıyla bu firmalara açılan kredilerden dolayı davalıların sorumluluklarının bulunmadığı, dava konusu kredilerden … A.Ş, … A.Ş, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Lt.d. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti’den oluşan 8 adet firmaya verilen krediler nedeniyle bankaya rehinli … Holding A.Ş hisse senetlerinin 2000 yılında İMKB’de satıldıkları ve pay sahibi defterinden düşüldükleri, bankanın fona devir tarihinden evvel icra edilen bu işlemle ilgili olarak yapılan işlem belgelerinin fon tarafından dosyaya ibrazı gerektiği, zira bu firma kredilerinde zararın oluşup oluşmadığının bu belgelerle tespit edilebileceği, zarar miktarı tespit edilememekle birlikte anılan kredilerden … Ltd. Şti. kredisi yönünden davalı …’nun, … Ltd. Şti kredisi yönünden … ile birlikte davalı …’ın, … Ltd. Şti. kredisinden davalılar …, … ile birlikte davalı …’ın geri kalan 6 adet firma kredisinden sadece davalı …’in sorumluluğunun kabulü gerektiği, ancak izah edildiği üzere tam olarak zarar tespitinin yapılamadığı, … A.Ş kredisinden dolayı, devir tarihindeki borç bakiyesinden dolayı, kredinin tahsisini sağlayan aynı zamanda kredinin teminatında bulunan …’na ait borsaya kote B Tipi hisse senetlerinin borsaya kote olmayan A Tipi hisse senetlerinin değiştirilmesi kararını alarak kredileri teminatsız hale getiren … Holding A.Ş ile … Bank A.Ş icra kurulu ve murahhas üyesi olan davalılar … ve … ile krediden sorumlu genel müdür yardımcısı davalı …’ın tahsil edilemeyen ve zarara dönüşen 1.601.883,66 TL miktarında sorumluluklarının bulunduğu, … A.Ş’ye kullandırılan kredinin banka genel müdürü …’in onayıyla gerçekleştirildiği, 200.000,00 USD tutarındaki bu krediden dolayı, devir tarihindeki 262.938,39 TL olan kredi alacağından temlik yoluyla tahsil edilen 53.452.72 TL’nin tenzili ile bakiye 209.485,67 TL zararın oluştuğunun kabulü gerektiği ve bu zarardan davalı …’in sorumluluğun bulunduğu, diğer davalılara akdedilecek bir sorumluluğun bulunmadığı, neticeten davalı …’in … A.Ş ve … Ltd. Şti’ye kullandırılan krediler nedeniyle toplam 1.811.369,33 TL, davalı … ve …’ın … A.Ş’ye kullandırılan kredi nedeniyle 1.883,66 TL zarardan sorumlu oldukları ifade edilmiş, bilirkişi heyetinde bulunan bankalar yeminli başmurakıbı … tarafından sunulan ayrık görüşte ise, yapılan tüm açıklamalara iştirak edilmekle birlikte, gelir bilançosunun hazırlanması ve zarar tutarının belirlenmesine yönelik esaslara ilişkin yapılan değerlendirmelerin iş bu davanın konusunu ilgilendirmediği, kaldı ki devir bilançosu hazırlanması aşamasında değerleme esaslarına ilişkin kurulca yapılan herhangi bir düzenleme olmadığı, bu itibarla bilançonun tanziminde Bankalar Kanunu, TTK ve Vergi Usul Kanunundaki düzenlemelerin esas alındığı, davanın konusunu ilgilendirmemesi nedeniyle bu hususta yapılan açıklamalara muhalefet edildiği ifade edilmiştir.
Davacının rapora karşı itirazlarının değerlendirilmesi için aynı bilirkişi heyetinden ek rapor alınmıştır. Bilirkişi heyetince düzenlenen 22.12.2016 tarihli ek raporda ise, kök raporda yapılan tüm tespit ve açıklamaları değiştirecek herhangi bir neden bulunmadığı, ancak kök rapor içeriğindeki açıklamalarda davalı …’ın … A.Ş kredisi nedeniyle tespit edilen 1.601.883,66 TL’lik zarardan sorumlu olduğu ifade edilmiş ise de, bu kredinin kullandırılmasına esas 07.07.2000 tarihli yönetim kurulu kararında bu davalının imzasının olmadığı açıkça anlaşıldığından rapordaki bu ifade sehven yer verildiği belirtilerek davalı …’ın anılan zarar nedeniyle bir sorumluluğunun olmadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce, kök raporda yeterli belge sunulmaması nedeniyle zarar tespiti yapılamadığı belirtilen … A.Ş, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd., Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti’ye verilen krediler karşılığında … Holding A.Ş’nin hisse senetlerinin rehin alındığı ve bu hisse senetlerinin paraya çevrildiği, ancak yapılan incelemelerde bu yönde dosyada herhangi bir belgenin olmadığı anlaşıldığından bir kısım alacaklıların temlik edildiği … (yeni unvanı … A.Ş), … A.Ş, … Bankası ve TMSF’ye gerekli müzekkereler yazılıp cevapları dosya içine sağlanarak ayrıca … 8. Ağır CEza Mahkemesinin … E. sayılı dosyası temin edilmek suretiyle aynı bilirkişi heyetinden 2. ek rapor alınma yoluna gidilmiştir.
Aynı bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 11.12.2018 tarihli ikinci ek raporda özetle; huzurdaki bu davya konu kredi işlemlerinin Mahkememizin 2002/171 E. sayılı dosyası ile birleşen yine mahkememizin 2004/36 E. sayılı dosyasına konu kredilerle aynı olduğu, TTK kapsamında mali sorumluluk davaları açılması gereken 3. şahıs firmalarına aynı zamanda şahsi iflas davalarının da açılmasının hukuken mümkün olup olmadığı hususundaki takdirin mahkemeye ait bulunduğu, dava konusu şirketlerin -3. şahıs şirketleri olması nedeniyle TMSF-… Grubu arasında akdedilen protokolde doğrudan yer almamakla birlikte, protokolün 9.4. maddesinde, protokol yürürlükte bulunduğu sürece kefil olan davalılar hakkında huzurdaki bu davanın durdurulacağı ve protokol borcunun tahsil ve tasfiye edilmesi halinde de, fonun, şahsi iflas davalarından vazgeçeceği hükmüne yer verilmiş olduğu, bu raporda protokol kapsamında sağlanan tahsilatlar ve fonun bir zararının olup olmadığı ile davalıların sorumluluklarının bulunup bulunmadığının incelendiği, yeterli maddi bulguları içeren belgeler üzerinde yapılan incelemede, TMSF ile … grubu arasında akdedilen protokol konusu fon alacağının tahsil edilmiş olduğu, zararın bulunmadığı, davacı kurumun henüz nakde tahvil etmemiş olduğu rezerv maddi teminatlarının bulunduğu, ilave olarak kefillerden senetli alacaklarının olduğunun belirlendiği, Sayıştay raporunda yer aldığı gibi toplam tahsilatın 155.51 milyon USD’ye ulaştığı, ayrıca 1.283.631,94 TL tutarındaki tahsilatın da bu miktara eklenmesi gerektiği, 155.51 milyon USD tahsil edilen miktarın yanı sıra, fonun henüz paraya çevrilmeyen iki adet gayrimenkul ve bunun dışında yaklaşık 7.5 milyon USD değer biçilen gayrimenkullerden oluşan teminatlarının olduğu, protokol gereği kefillerden tahsil edilecek 19 milyon USD senetli alacağının bulunduğu, bu durumda fonun protokol alacağı olarak tespit edilen 155.51 milyon USD’nin üzerinde tahsilat yaptığı ve artık zarardan sözedilmesinin mümkün bulunmadığı, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde … A.Ş’ye verilen kredi nedeniyle oluşan 1.601.883.661,33 TL zarardan davalılar … ve …’ın, … Ltd. Şti’ye verilen krediden kaynaklanan 1.811.369.332,22 TL ve 209.485.670,88 TL’den de yine …’in sorumluluğunun bulunduğu, kök raporda ve birinci ek rapordaki açıklamaları değiştirecek herhangi bir nedenin bulunmadığı ve mevcut delil durumu itibariyle davacının zarar iddiasını kanıtlayamadığı açıklanmıştır.
Mahkememizce bilirkişi heyetince düzenlenen 11.12.2018 tarihli ikinci ek rapordaki tespitlere itibar edilmiştir. Bunun dışında kök rapordaki teknik tespitler yerinde görülmekle birlikte devir bilançosunun hazırlanması davanın konusunu oluşturmadığından bu konuda ayrık görüş benimsenmiş, başkaca bir konuda da ayrık görüş bulunmadığından bir kısım hukuki değerlendirmelere itibar edilmemekle birlikte teknik tespitler anlamında kök rapor ve birinci ek rapordaki açıklamalarda yerinde görülmüştür.
Dava, 4389 Sayılı Yasanın 17. maddesine göre açılan şahsi iflas davasıdır.
… Holding A.Ş’nin 1999 yılı sermaye arttırımında kullanılmak üzere bu firmanın 18 tüzel kişi ortağına kullandırılan kredi nedeniyle uğranılan zarara bağlı olarak davalıların şahsi iflası istenmektedir,
4389 Sayılı Yasanın 17. maddesinde, bir bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleriyle genel müdür, genel müdür yardımcıları ve imzaları bankayı ilzam eden memurlarının kanuna aykırı karar ve işlemleriyle bankanın iflasına neden olduklarının tespiti halinde, bankaya verdikleri zararla sınırlı olarak bunların şahsi sorumlulukları yoluna gidilerek, fon kurulu kararına istinaden ve fonun talebi üzerine mahkemece doğrudan şahsen iflaslarına karar verilebileceği belirtilmiştir. Ayrıca bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklara menfaat temini amacıyla yapıldığı takdirde menfaat temin eden ortaklar hakkında da temin edilen menfaat üzerinden aynı hükmün uygulanacağı ifade edilmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasında da, 14. maddenin 3, 4, ve 5 numaralı fıkraları gereğince temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi veya hisseleri fona devrolunan bankaların bu maddenin 1. fıkrasında sayılan ortakları ile 14. maddenin 4. ve 3. fıkrasının uygulanmasına neden olan işlemlerde sorumluluğu bulunan ve yine bu maddenin 1. fıkrasında sayılan banka görevlileri hakkında bankanın iflası aranmaksızın uygulanacağı açıklanmıştır. Benzer düzenleme 2005 yılında yürürlüğe giren 5411 Sayılı Bankacılık Kanunun 110. maddesinde de bulunmaktadır. Buna göre bir bankanın yöneticisinin kanuna aykırı karar ve işlemleri ile bankanın faaliyet izninin kaldırılmasına ya da TMSF’ye devrine neden olduklarının tespiti halinde bankaya verdikleri zararla sınırlı olarak fon kurulunun kararına istinaden ve fonun talebi üzerine şahsen iflaslarına karar verilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır. Şahsi iflas kararı verilebilmesi için, banka yöneticilerinin kanuna aykırı karar ve işlemlerinin olması ve bu karar ve işlemleri neticesinde bankanın faaliyet izninin kaldırılmasına veya TMSF’ye devrine neden olmaları, kanuna aykırı yapılan işlem ile faaliyet izninin kaldırılması veya TMSF’ye devir arasında uygun illiyet bağının olması ve ortada bir zararın bulunması gerekir. Banka hissedarlarının menfaat temin etmesi halinde elde ettikleri menfaat, zarar olarak ortaya çıkacağından bununla sınırlı olmak üzere ortaklarında şahsi iflaslarına karar verilebileceği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar bir kısım davalılarca bankanın iflas etmesi halinde yöneticileri hakkında şahsi iflas davasının açılabileceği, huzurdaki bu davada bu koşulun gerçekleşmediği ileri sürülmüş ise de, 4389 Sayılı Yasanın 17/2. maddesinde açıkça temettü hariç ortaklık hakları ile yönetimi ve denetimi veya hisseleri fona devrolunan bankaların görevlileri ile ilgili olarak 14. maddenin 3. ve 4. maddesindeki eylem ve işlemleri nedeniyle zararın ortaya çıkması halinde artık bankanın iflas etmesi koşulu aranmaksızın şahsi iflas davası açılabileceği belirtildiğinden davalıların bu yöndeki savunmasına itibar edilmesi mümkün görülmemiştir. Ayrıca dosyada mevcut bulunan 05.11.2014 tarihli kök raporda, 3. şahıs firmalarına açılan krediler nedeniyle uğranılan zarar bakımından banka görevlileri hakkında TTK. 336. maddesi ve devamı maddeleri gereğince şahsi sorumluluk davası açılabilecek olup, bankacılık yasasının 17. maddesi uyarınca şahsi iflas davası açılmasının mümkün bulunamadığı yönündeki açıklamaların da yerinde olmadığı kabul edilmiştir.
Ayrıca dosyada mevcut bulunan raporlarda, TMSF tarafından dava konusu kredilerin … Şirketlerine temlik edilmesi sonucu fonun aktif husumetinin kalmadığı ifade edilmiş ise de, fon tarafından temlik edilenin kredi alacağı olduğu, temliklerin ivazlı olup ancak bu temlik sonucu elde edilen bedelin mevcut bir zarar var idiyse o zarardan tenzili gerektiği başka bir deyişle temlik sonucu elde edilen bedelin zarar miktarının tespitinde önem arzettiği, TMSF’nin temliklerle birlikte husumetinin bulunmadığı yönündeki tespitlerin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
BDDK’nın 09.07.2001 tarihli kararı ile … Bank A.Ş’nin temettü hariç ortaklık hakları ile bankanın yönetim ve denetimi TMSF’ye devredilmiştir. Bu karar üzerine bankanın hisse senetlerinin tamamı fon adına kayıt ve tescil edilmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda bankanın faaliyetine devam etmesi yahutta satılmasına imkan bulunmadığının anlaşılması üzerine BDDK’nın aldığı 26.12.2001 tarihli karar ile bankanın tüm aktif ve pasifleriyle … A.Ş bünyesinde birleştirilmesine karar verilmiş, ayrıca mevduat kabul ve bankacılık lisansının 18.01.2002 tarihinde iptal edildiği anlaşılmıştır.
BDDK Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından yapılan incelemeler sonucunda 21.05.2002 tarihli rapor düzenlemiş ve bu raporda … Holding A.Ş’nin 1999 yılı Eylül ve Aralık aylarındaki sermaye artırımı sırasında kullanılmak üzere … Holding A.Ş’nin18 tüzel kişi ortağına banka tarafından krediler açılarak kullandırılmış olduğu ve bu işlemlerin hizmet sebebiyle emniyeti suistimal suçunu oluşturduğu sonucuna varıldığı anlaşılmıştır. Bu doğrultuda … C. Başsavcılığının 15.08.2002 tarihi iddianamesiyle davalılar …, … ve … hakkında dava açıldığı, daha sonra 12.06.2003 tarihli iddianameyle aynı davalıların dahil olduğu ve bunun dışında 13 ayrı banka yöneticisi hakkında 18 firmadan olan kredi alacakları nedeniyle TCK. 508-510. maddesine muhalefet nedeniyle davanın açıldığı, davanın … 5. Asliye Ceza Mahkemesinin … Esasına kaydedildiği, mahkemece bu kredi işlemlerinin 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 22/3. maddesi kapsamında zimmet suçunu oluşturma ihtimalinin bulunduğu ve unsurları bakımından tartışılmak ve değerlendirilmek üzere görevsizlik kararı verilerek dosyanın … 8. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği ve anılan mahkemenin 2006/25 E. ve 2006/27 E. sayılı bu dosyalarının ana davanın görüldüğü … 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2004/132 E. sayılı dosyası ile birleştirildiği anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bir kısım davalılar hakkında beraat ve bir kısmı hakkında da mahkumiyet kararlarının verildiği ve kararların kesinleştiği anlaşılmıştır.
Bankalar Yeminli Murakıplarında düzenlenen 22.05.2002 tarihli rapora dayalı olarak TMSF tarafından 04.07.2003 tarihli kararla sorumlulukları bulunan davalılar hakkında 4389 Sayılı Yasanın 17. maddesi gereğince 09.07.2001 tarihli devir bilançosunda tespit edilen devir zararı içinde bulunan 18 şirkete kullandırılan ve geri dönmediği belirtilen kredilerle ilgili olarak şahsi iflas davasının açılması yönünde karar verildiği, iş bu davaya konu olan kredilerin toplam devir zararı içindeki miktarının 16.760.509,65 TL olduğunun ifade edildiği, ancak yapılan tahsilatlar belirtilmek suretiyle huzurdaki bu davanın 5.864.128,59 TL’lik zararın tazmini bakımından açıldığı anlaşılmıştır.
… Holding A.Ş’nin sermeye arttırımında kullanılmak üzere kredi verilen 18 şirketin … A.Ş, … A.Ş, …. Ltd. Şti, … A.Ş, … A.Ş, …. Ltd. Şti, …. Ltd. Şti, … Ltd. Şti,, … Ltd. Şti, …. Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti,, … A.Ş, …. A.Ş, … A.Ş, …. Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti. olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizce itibar edilen raporlar ve sunulan kayıtlar ayrıca TMSF’den gelen yazı cevaplarına göre bu şirketlerden … A.Ş, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti, … A.Ş, …. Ltd. Şti, … ltd. Şti ve … Ltd. Şti’ye kullandırılan tüm kredilerin adı geçen şirketlerle TMSF arasında akdedilen protokollerle tahsil ve tasfiye edildiği, dolaysıyla herhangi bir zararın bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu 7 firma dışında … A.Ş, … . A.Ş ve … Ltd. Şti’ye kullandırılan kredilerin de … A.Ş’den gelen 19.04.217 tarihli yazı içeriğinden anlaşıldığı üzere tahsil ve tasfiye edildiği dolayısıyla bir zararın bulunmadığı anlaşılmıştır.
Geri kalan 8 şirketten …. Ltd. Şti’ye 21.09.1999 tarihinde 49.235,00 USD kredi kullandırıldığı, bu kredinin davalı …’in onayıyla verildiği, karşılığında … Holding A.Ş’ye ait A Tipi 406.757.410,00 TL nominal değerde hisse senedinin rehnedildiği, bu kredinin … Holding A.Ş’nin sermaye arttırımı için açıldığını ve kullandırıldığını, adı geçen davalı tarafından bilindiği zira bankanın hakim ortağı olan … Holding A.Ş’nin ve bankanın yönetiminde bulunduğu, kullandırılan kredinin TMSF’nin ikinci alacak satışı kapsamında … A.Ş’ye 9.497,61 USD bedelle temlik edildiği, temlik bedelinin tenzilinden sonra 39.737,39 USD borcun kaldığı ve bu firmaya verilen kredi nedeniyle davalı …’in sorumluluğun bulunduğu,
… Ltd. Şti’ye kullandırılan kredinin davalı …’in 21.09.1999 tarihli onayıyla tahsis edilip kullandırıldığı, kredi kullandırılmasına dayanak yönetim kurulu kararının bulunmadığı, 45.000,00 TL karşılığı 98.469,00 USD kredi tahsis edildiği ve munzam teminat olarak da 45.000,00 TL nominal değerli B Tipi … Holding A.Ş hisse senedinin rehnedildiği, İMKB Kotasyon Müdürlüğü Kamuyu Aydınlatma verilerinden bankaya rehinli olan hisse senetlerinin 2000 yılında borsada veya 3. şahsılara satıldığının anlaşıldığı, ancak bu senetlerin satış bedelinin akıbetine ilişkin bir bilginin bulunmadığı, firmanın bankadan kullandığı diğer kredilerinde … A.Ş’ye 18.994,88 USD bedelle temlik edildiği, 12.08.2005 tarihli itibariyle temlik edilen alacak tutarının 110.176,00 USD olduğu ve bu kredinin … Holding A.Ş’nin sermaye arttırımında kullandırıldığı ve davalı …’in sorumluluğunda bulunduğu,
… A.Ş’ye 23.09.1999 tarihinde davalı … ‘in onayıyla kredi kullandırıldığı, 200.000,00 USD karşılığı 91.400,00 TL kredi tahsis edilerek aynı miktarda … Holding A.Ş B Tipi hisse senedinin rehnedildiği, yapılan temlik bedelinin tenzili ve tahsilatların düşülmesiyle 197.218,80 USD’lik miktarın kaldığı, her ne kadar bu firmaya tahsil edilen kredi nedeniyle davalı Fatma Sağ’ın da sorumlu olduğu belirtilmiş ise de, bu davalının kredi kullandırma yetkisine haiz olmadığı, banka yöneticisi olmadığı gibi kredi tahsisi yönünden bankayı bağlayıcı ilzam edici bir eyleminin de olmadığı, davalı …’in sorumluluğunun bulunduğu,
… Ltd. Şti’ye 21.09.1999 tarihli kredi komitesi kararıyla kredi kullandırıldığı, banka genel müdürü tarafından sunulan kredi önergesinde firmanın istihbaratının iyi olduğu, karşılıksız çekinin ve protestolu senedinin bulunmadığının belirtildiği ve kredi tahsis tarihinde kredi riskiyle ilgili olumsuzlukların bu önergede yer almadığı, bu sebeple adı geçen firmaya kefalet mukabili döviz kredisi kullandırıldığı ayrıca yine ek teminat olarak … Holding A.Ş B Tipi hisse senetlerinin rehin alındığı, şahsi kefaletlerin öngörüldüğü, bu kredinin yine birinci alacak satışı kapsamında … A.Ş’ye bedel karşılığında temlik edildiği, rehne alınan hisse senetlerinin 2000 yılında paraya çevrildiği, ancak elde edilen satış bedelinin borca mahsup edilip edilmediğiyle ilgili bir belgenin sunulmadığı, anılan kararda davalılardan …, …, …, … ve …’ın imzası bulunsa da komiteye sunulan kredi önergesinde firmanın mali durumuyla ilgili olumsuz bir bilgi yer almadığı gibi … Holding A.Ş’nin üst düzey yöneticisi olan davalı …’in dışındaki diğer davalıların bu kredinin sermaye arttırımında kullanılacağı yönünde bir bilgisinin olmadığı ve davalı …’in sorumluluğunun bulunduğu,
…. Ltd. Şti’ye 21.09.1999 tarihli kredi komitesi kararıyla kredi kullandırıldığı, kararda davalılar …, … ve …’in imzasının bulunduğu, sunulan kredi önergesinde ihracat kredisi olarak bahsedildiği ancak şirkete kullandırılan kredinin sermaye arttırımı için kullandırılan kredi olduğu ve banka genel müdürü …’in bilgisi dahilinde olup, adı geçen davalının sorumluluğunun bulunduğu,
…. Ltd. Şti. 21.09.1999 tarihinde yönetim kurulu kararıyla kredi kullandırıldığı, bu kararda davalılar …, …, …, …, …, …, … ve …’ın imzalarının bulunduğu, kredi komitesine sunulan önergede firmanın istihbaratı hakkında olumsuz bir durumun bulunmadığının bildirildiği, 250.000,00 USD karşılığı 115.000,00 TL tutarında hisse senedi rehni karşılığında bankanın merkez şubesine kredi talebinin genel müdür tarafından iletildiği, ancak bu kredinin de … Holding A.Ş’nin sermaye arttırımı için kullandırılan kredi olduğu, kullandırılan kredi miktarında ek teminat olarak B Tipi … Holding A.Ş hisse senedinin rehnedildiği, şahsi kefaletlerin alındığı, bu kredinden bir kısım tahsilatın yapıldığı, 2004 yılında bu firmanın iflas ettiği, daha sonra bir kısım kredi alacağının … A.Ş’ye bedel karşılığında temlik edildiği, tahsilat ve temlik bedelinin tenzili sonucunda kalan 196.822,66 TL banka alacağının bulunduğu ve davalılar …, …, …’ın ve …’ın sorumluluğunda olup, diğer davalıların bu konuda bilgi sahibi olmadıkları,
… A.Ş’ye 21.09.1999 tarihli kararla kredi kullandırıldığı, davalılar …, … ve …’in imzasının bulunduğu, kullandırılan kredi karşılığında ek teminat olarak borsaya kote edilen B Tipi … Holding A.Ş hisse senedinin rehnedildiği, daha sonra banka yönetim kurulunun 07.07.2000 tarihli kararı ile ek teminat olarak alınan hisse senetlerinin, şirket ortağı …’na ait borsaya kote edilmeyen A Tipi 581.000,00 TL nominal değerdeki hisse senediyle değiştirilmesine karar verildiği, bu kararda davalı …’in imzasının bulunmadığı ve zararın da hisse senetlerinin değiştirilmesinden kaynaklandığı, 07.07.2000 tarihli kararla davalı … ile …’ın imzasının bulunduğu, bu kredi alacağının da … A.Ş’ye temlik edildiği, temlik bedeli dışında başkaca bir tahsilatın olmadığı, tahsilat ve temlikler düşüldüğünde zarar miktarının 1.231.537,00 USD olduğu, … Ltd. Şti’ye 03.08.1999 tarihli yönetim kurulu kararı olup bu kararda davalılar …, …, …, …, …, … ve ..’nun imzasının bulunduğu, bankalar yeminli murakıpları raporunda bu karara çerçevesinde kredi kullandırıldığı ifade edilmiş ise de, yönetim kurulunca hisse senedi karşılığı krediye onay verilmediğinden bankanın … Şubesine hitaben hisse senedi karşılığı kredi teklifinin departman müdürü davalı … tarafından sunulduğu ve bu kredinin kullandırılmasına davalı … tarafından onay verildiği, hisse senedi karşılığı kredinin kullandırıldığı tarihin 23.12.1999 olduğu, anılan tarih itibariyle davalılar …, …, … ve …’in ve davalı …’ın banka yönetim kurulu üyesi olmadıkları başka bir deyişle bankadaki görevlerinden ayrılmış oldukları, teminata alınan hisse senetlerinin 2000 yılında borsada satıldığı, firmanın ortaklık payının kalmadığı, bir kısmının … AŞ’ye temlik edildiği, bu kredi nedeniyle davalılar … ve …’in sorumluluğunun bulunduğu görülmektedir.
Dosyada mevcut bulunan kök rapor ve ek raporlarda … A.Ş, … Ltd. Şti, …. Ltd. Şti, …Ltd. Şti, … Ltd. Şti, …. Ltd. Şti’ye kredi kullandırılması işlemlerinden kaynaklanan zararın tam olarak belirlenemediği, zira kullandırılan kredi karşılığında alınan hisse senetlerinin 2000 yılında borsada satılarak veya banka tarafından satılarak paraya çevrildiği, İMKB kotasyon Müdürlüğü Kamuyu Aydınlatma platformu verilerinden bu hususun anlaşıldığı, ayrıca ortaklık pay defterinde de görüldüğü, ancak elde edilen bedelin borçtan mahsubunun yapılıp yapılmadığının anlaşılamadığı, davacı tarafından hisse senetlerinin paraya çevrilmesinden elde edilen tutarın borca mahsup edilip edilmediği yönünde bir bilgi veya belgenin sunulmadığı, bu nedenle bu krediler yönünden zarar tespitinin yapılamadığı belirtilmiş ise de, bankanın 09.07.2001 tarihinde fona devredildiği ve devir zararının bu tarih itibariyle tespit edildiği, fona devirden önce 2000 yılında paraya çevrilen hisse senetlerinden elde edilen bedelin borca mahsubundan sonra devir bilançosunun çıkartılarak zarar tespitinin yapıldığı anlaşıldığından rapordaki bu tespite itibar edilememiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında … A.Ş, … Ltd. Şti, … Ltd. Şti ve … Ltd. Şti’ye sermaye arttırımında kullanmak üzere verilen krediler nedeniyle davalı …’in sorumluluğunun bulunduğu, … Ltd. Şti’ye verilen kredi nedeniyle davalılar …, … ve …’ın sorumlu oldukları, … Ltd. Şti’ye verilen kredi nedeniyle …’nun sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmıştır.
Nitekim … A.Ş’ye kullandırılan kredinin, bir kısım davalıların da imzasının bulunduğu yönetim kurulu kararı çerçevesinde değil, yönetim kurulunun hisse senedi karşılığı krediye onay vermemesi üzerine departman müdürü …’nun onayıyla kullandırıldığı ve bu şekilde zararın doğduğu, diğer davalıların sorumluluğunun bulunmadığı,
…, .., …’e kullandırılan kredilerin sadece …’in onayıyla kullandırıldığı, diğer davalıların bir dahlinin bulunmadığı,
…. A.Ş’ye kullandırılan kredi yönünden hisse senetlerinin borsaya kote edilmeyen A Tipi senetlerle değiştirilmesine ilişkin 07.07.2000 tarihli karar nedeniyle zararın doğduğu ve bu işlemi de davalılar … ve …’ın imzasıyla gerçekleştirildiği, dolayısıyla kredi tahsisine ilişkin kararda imzası olan diğer davalıların zarardan sorumlu olduğundan bahsedilemeyeceği,
… Ltd. Şti ve … Ltd. Şti’ye kullandırılan kredi önergesinde firmanın moralitesinin iyi olduğu, istihbaratında olumsuz bir bilginin bulunmadığının bildirildiği, dolayısıyla kredinin kullandırılmasına esas yönetim kurulu kararında imzası bulunan … dışındaki davalıların sorumluluğundan sözedilemeyeceği, zira … Holding A.Ş ve bankanın yöneticisi olan …’in bu kredinin sermaye arttırımında kullanılacağı yönünde bilgisinin olup, diğer davalıların sorumluluğundan sözedilemeyeceği,
…. Ltd. Şti’ye kullandırılan kredinin önergesinde ihracat kredisi olduğunun bildirildiği, banka genel müdürü davalı …’in ayrıca … Holding A.Ş’de yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı ayrıca sermaye arttırımı için açılan hisse senedi kredisinin yönetim kuruluna ihracat kredisi gibi takdim ettiği, dolayısıyla kararda imzası bulunan diğer davalıların sorumluluğundan sözedilemeyeceği, bu krediden kaynaklanan zarar nedeniyle davalı …’in sorumluluğunun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
TMSF ile … Grubu firmaları arasında 31.03.2002 tarihli ön mutabakat yapılmış ve bu mutabakata … firmaları ve TMSF dışında alacaklı bankalarında dahil olduğu anlaşılmıştır. 25.01.2008 ve 08.06.2011 tarihli protokolleri ise … Grubu ile TMSF arasında akdedilen borç tasfiyesine ilişkin oldukları tespit edilmiştir.
Davacı TMSF tarafından yargılama sırasında 30.04.2009 tarihli dilekçe ve daha sonra ibraz ettiği aynı içerikli dilekçelerde davalılar …, …, … ve … aleyhine açılan davanın 4389 Sayılı Yasanın 15/3. maddesi ve 5411 Sayılı Yasanın 132/10. maddesi gereğince durdurulmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
4389 Sayılı Yasanın 15/3. maddesinde fonun bu kanunda yazılı her türlü alacaklarıyla ilgili olarak iskonto da dahil olmak üzere her türlü tasarrufta bulunmaya, sulh olmaya, alacağına mahsuben menkul ve gayrimenkul mallar ile her türlü hak ve alacakları hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın devralmaya ve alacağın yeninden itfa planına bağlanması da dahil olmak üzere borçlularla anlaşma yapmaya ve borçlularla yaptığı anlaşma kapsamında 14. ve 17. maddeler uyarınca fon kurulunca belirlenecek esas ve usuller dahilinde muhafaza tedbiri uygulayıp, uygulamamaya, dava açıp veya açmamaya ve açılmış bulunan hukuk davalarının yapılan anlaşma süresince durdurulmasını mahkemeden istemeye yetkili olduğu ifade edilmiştir. Aynı düzenlemenin 5411 Sayılı Yasanın 132/10. maddesinde de olduğu görülmektedir. Davacının bir kısım davalılar hakkında durdurma talep etmesi yukarıda içeriği belirtilen maddeler doğrultusunda fona tanınan hak ve yetki olduğundan bu talebin kabulü ile davalılar …, …, … ve … hakkındaki davanın durdurulmasına karar verilmiştir.
25.01.2008 ve 08.06.2011 tarihli protokollerde … grubu firmaları TMSF ve fon bankalarına olan ve protokolün 1 nolu ekinde yer alan borçlarını müteselsil kefil sıfatıyla ödemeyi taahhüt etmişlerdir. Anılan protokolde davalılar …, …, …, …, …, …, … ve …’ın protokol borcunun tamamının müteselsil kefil olarak imzaladıkları anlaşılmıştır. Bunun dışında protokolün eki ve ayrılmaz parçası olan kefalet taahhütnamelerini imzalayan gerçek kişilerde kefil olarak tanımlanmıştır.
Protokolün 9.3. maddesinde fon tarafından açılan mali sorumluluk davalarına işaret edilmiş, 9.4. maddesinde de davalılara karşı açılan şahsi iflas davalarından bahsedilmiştir. 9.4. maddesinde mahkememizin iş bu dosyası ile 2002/93 E. , 2003/1163 E. (yeni esası 2009/851) sayılı dosyaları görülmekte olan şahsi iflas davaları olarak sayılmış ve protokol yürürlükte olduğu sürece borçların temerrüdü oluşmadıkça protokolün eki olan kefalet taahhütnamelerini imzalayan kefiller hakkında tüm dava tutarları üzerinden davanın durdurulması için mahkemelerden talepte bulunulacağı, imzası bulunmayan kişiler hakkında ise şahsi iflas davalarına devam edileceği, protokol konusu borcun tahsil ve tasfiye edilmesi halinde şahsi iflas davalarından vazgeçileceği açıklanmıştır.
TMSF ile … grubu protokolüne konu edilen alacakların … gurubu firmalarının kredi borçları olup, diğer firma kredilerinin bu protokol kapsamında bulunmadığı, buna bağlı olarak iş bu dava konusu 18 adet firma kredisinin de doğrudan protokole konu edilmediği ancak protokolün 9.4. maddesi dikkate alındığında esasında 3. şahıs firmalarının da dolaylı olarak dahil edildiğinin kabulü gerektiği, nitekim protokol konusu borcun tahsil ve tasfiye edilmesi halinde fonun şahsi iflas davalarından vazgeçeceği hükmüne yer verildiği, buna göre anılan protokole göre yapılan tahsilatların değerlendirilmesinin zarar unsurunun oluşup oluşmadığının tespiti bakımından zorunluluk arzettiği kabul edilmiştir.
Davacı ile … grubu arasında akdedilen 2008 tarihli protokolde 206.870.91 USD olan riskin, 2011 tarihli protokolde revize edilerek 274.002.495 USD olarak tespit edildiği ve %35 oranında indirim uygulanması ile yaklaşık 180.000.000 USD olarak belirlendiği, 31.01.2011 tarihinden libor +0,5 üzerinden hesaplanacak faiziyle birlikte 24 ay içinde ödenmesi, 24 ay içinde ödenmediği takdirde indirim oranının %30 uygulanarak aynı faiz oranıyla birlikte 36 ay içinde ödenmesi ve protokolün imzasını takip eden 60 gün içinde 250.000 USD’nin nakit olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır. Buna göre … Grubunun protokole konu borç miktarının 180.000.000,00 USD olduğu anlaşılmaktadır. … grubundan sağlanan nakit tahsilatların TMSF’nin 2017 yılı Nisan-Haziran 2. üç aylık faaliyet raporunda 115.51 milyon USD olduğu ifade edilmiştir.
Davacı TMSF’nin 2016 yılı faaliyet raporunda ve 2016 yılı Temmuz-Eylül üç aylık faaliyet raporunda … Merkezi-Basmane Projesinin 80.000.000 USD bedelle … A.Ş’ye satıldığı ve ihale bedelinin tahsil edildiği, TMSF yararına ipotek tesis edilerek devir ve teslim anlaşmasının imzalandığı açıklanmıştır. Protokole göre bu satışın %50’sinin … grubuna ait olduğu gözönüne alındığında grubun borcuna mahsup edilecek tutarın 40.000.000 USD’ye tekabül ettiği tespit edilmektedir.
TMSF tarafından 5411 Sayılı Bankacılık yasası gereğince düzenlenen bu faaliyet raporlarında 30.06.2018 tarihi itibariyle fonun daha önceden yapılan 115.51 milyon USD nakit tahsilatı ve Basmane projesinin satışından … grubuna düşecek olan 40 milyon USD olmak üzere toplam 155.51 milyon USD olduğu görülmektedir.
TMSF kayıtlarında, bankalardan devralınan Binalar Hesabında … Bank A.Ş’nin … sahip olduğu arsanın yer aldığı ve bu arsanın 03.04.2004 tarihinde TMSF aktiflerine girdiği anlaşılmıştır. Bunun dışında … A.Ş ve … Bölge A.Ş gayrimenkullerinin de protokol çerçevesinde teminata alındığı ve henüz paraya çevrilmediği anlaşılmıştır.
Satışı yapılmayan bu taşınmazların rayiç değerinin tespitine ilişkin olarak TMSF tarafından dosyaya ibraz edilen 03.12.2010 tarihli ekspertiz raporunda, … Bölgede bulunan … ilçesinde bulunan taşınmazların değerlerinin 11.185.729,00 TL olduğu anlaşılmış ve bu miktarın 7.592.295,53 USD’ye tekabül ettiği tespit edilmiştir. … taşınmaz ile … A.Ş’ye ait taşınmazlara ilişkin herhangi bir değer tespiti yaptırılmadığı ve halen satışının gerçekleştirilmediği anlaşılmıştır. Buna göre …arsa ve … A.Ş’ye ait taşınmazlar dışında değer tespiti yapılan … ilçesinde bulunan yaklaşık 7.500.000,00 USD değerinde bulunan gayrimenkullerden oluşan teminatlarının olduğu görülmektedir. Ayrıca protokole kefil olanlardan tahsil edilecek yaklaşık 19 milyon USD senetli alacağın olduğu tespit edilmiştir.
… grubu firmalarıyla fon arasında akdedilen protokol kapsamında yapılan 155.51 milyon USD tahsilat ve halen fon adına kayıtlı olan arsa ve fonun teminatında bulunan ve değeri yaklaşık 7.5 milyon USD olarak tespit edilen ve henüz değer tespiti yapılmamış olan gayrimenkuller ile 19 milyon USD senetli teminatları gözetildiğinde davalı …’nun sorumluluğunda bulunan zararın ortadan kalktığı kabul edilmiştir.
Dosyadaki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde … Holding A.Ş’nin sermaye arttırımında kullanılmak üzere bu şirketin 18 tüzel kişi ortağı olan firmalara açılan krediler nedeniyle uğranılan zararla sınırlı olmak üzere davalıların şahsi iflasının istendiği bu davada, …, …, …, …,…, …, …, …, … Ltd. Şti’ye kullandırılan kredilerin tamamen tahsil ve tasfiye edildiği dolayısıyla bu krediler nedeniyle zararın bulunmadığı, …, …, … , …, …, …, …ve … şirketlerine verilen krediler yönünden yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere sadece Akol İnşaat …. Ltd. Şti’ye kullandırılan kredi zararından davalı …’nun sorumluluğunun bulunduğu, diğer krediler nedeniyle …, … ve …’ın sorumluluklarının doğduğu, …, … ve … hakkındaki davanın TMSF’nin talebi üzerine bankacılık yasası çerçevesinde durdurulduğu, diğer davalıların anılan kredilerin tahsisi veya kullandırılmasında kanuna aykırı eylem ve işlemlerinin olmadığı, bu nedenle sorumlu tutulmalarının mümkün bulunmadığı, … grubuyla davacı TMSF arasında akdedilen protokole dolaylı olarak … Holding A.Ş’nin ortakları olan firmalara kullandırılan kredilerden kaynaklı zararın da dahil olduğunun kabulü gerektiği, yapılan tahsilatlar ve halen paraya çevrilmeyen ve teminatta bulunan gayrimenkuller ve senede bağlı alacaklar dikkate alındığında artık zarar unsurunun ortadan kalktığının kabulü gerektiği, bu nedenle davalı …’nun sorumluluğunun da bulunmadığı sonucuna varıldığı, her ne kadar protokolün tasfiye süreci devam etse de bu davanın 2003 yılında açıldığı ve aradan geçen 16 yıllık süre dikkate alındığında artık protokolün sonlanmasının beklenmesinin mümkün bulunmadığı, TMSF nezdinde yeterli teminatların olduğu kanaatine varıldığından davalı … hakkındaki davanın bu nedenle reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın da zararlandırıcı ve kanuna aykırı işlemlerinin olmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Mahkememizce 2003/1163 Esas sayılı dosyasında 10.11.2016 tarihinde … hakkında şahsi iflas kararı verildiği ve İİK. 194 maddesine göre, iflas kararının kesinleşmesi ve buna göre 2. alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar yargılamanın durdurulması gerektiği açıksa da, iflasın, Bankacılık Yasasına göre verilen şahsi iflas olup, anılan davaya konu banka zarar miktarıyla sınırlı olmak üzere verilen bir karar olduğu gibi, iflas tasfiyesinin de, fon tarafından yürütüldüğü, bu davaya konu edilen zarardan …’ın bir sorumluluğunun bulunmadığının tespit edildiği ve davanın 2003 yılında açıldığı gözetildiğinde, önceki iflas kararının kesinleşmesinin beklenmesinin neticeye bir etkisinin olmayacağı kabul edilmiş ve … hakkındaki iflas kararının kesinleşmesinin beklenmesine gerek görülmeyerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı tarafından davalılar …, …, … ve … aleyhine açılan davada 2008 ve 2011 tarihli protokollerle davacı tarafça durdurma talep edildiğinden 4389 Sayılı Yasanın 15/3. maddesi Ve 5411 Sayılı Yasanın 132/10. Maddesi uyarınca bu davalılar hakkındaki DAVANIN DURDURULMASINA,
Davacı tarafından davalılar …, …, …, …, …. , …., Müflis …, … ve …’ye karşı açılan DAVANIN REDDİNE,
Davacı harçtan muaf olmakla harç alınmasına yer olmadığına,
Vekille temsil edilen davalılar …, …, …, …, …, …, Müflis …, … ve … lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve ve Bankacılık Yasanının 133.maddesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılar …, …, …, …, …, …, Müflis …, … ve …’ye verilmesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama masraflarının verilen kararın niteliğine göre davacı üzerinde bırakılmasına,
Tarafların anlaşması üzerine düzenlenen protokol ile davanın durdurulmasına karar verilmiş olması ve bu karırın davanın esasına ilişkin nihai karar niteliğinde bulunmaması nedeniyle davanın durdurulmasına karar verilen taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, hazır bulunan taraf ve vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 21/02/2019

BAŞKAN
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
KATİP
¸e-imzalıdır