Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2002/117 E. 2022/1050 K. 22.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2002/117
KARAR NO : 2022/1050

DAVA : Şahsi İflas
DAVA TARİHİ : 06/02/2002
KARAR TARİHİ : 22/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Şahsi İflas davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Mali bünyesi taahhütlerini karşılayamaz şekilde bozulan … hisselerinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nun 15-03-2001 tarihinde aldığı karar ile …’ye devredildiği, BDDK’nın 25-12-2001 tarih ve 557 sayılı kararı ile Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından düzenlenen 13-07-2001 tarih ve … sayılı Bankalar Kanunu raporunda; Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti (KKTC)’nde mukim … Ltd.’nin … Ltd.’e kullandırdığı kredinin teminatına aldığı senedi 05-01-2000 tarihinde … TAŞ (bundan sonra Banka diye anılacaktır)’ye iskonto ettirmesi ve teminatını bu şekilde satmış olduğu krediyi pasifte bir karşılığı olmaksızın 04-12-2000 tarihinde tekrar Banka’ya devretmesi sonucu Banka’nın zarara uğratılması fiillerinden dolayı davalıların 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 17’inci maddesi uyarınca şahsi sorumluluklarının istenilmesine karar verildiğini, Kuruluş sermayesi Banka’dan sağlanan 14-04-2000 tarihi itibari ile Banka Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Murahhas Üyesi … ile eş ve çocuklarının toplam %92,5 oranında pay sahibi oldukları, diğer pay sahipleri ve direktörler kurulu yine banka yöneticilerinden teşekkül eden KKTC’de mukim … Ltd.(…) tarafından … Ltd. Firmasına 06-07-1998 tarihinde 11.000.000.000 TL., ve 27-10-1998 tarihinde 800.000.000.000 TL. kredi limiti tahsis edildiği ve bu limit dahilinde 24-12-1998 tarihinde 747.200.000.000 TL. rotatif kredi kullandırıldığı, … ve … AŞ. kontrolünde bulunan … Ltd. hisselerinin %80’inin 03-06-1999 tarihinde … AŞ.’ne devredildiği, bu devir işleminin, … Tic. AŞ., … AŞ., … AŞ., … AŞ., …Ltd. Şti., … unvanlı şirketlerle beraber toplam 150 milyon USD.’lik bir bedel karşılığı gerçekleştirildiği ve satış bedelinin … AŞ. kefaletini haiz kambiyo senetleri ile teminatlandırıldığı, senetlerin 126 milyon USDik kısmının satışı yapılan firmaların Banka, … ve … AŞ.’ye ait borçlarının teminatına karşılık verildiği, senetlerin ödenmesi ile birlikte şirketlerin bu 3 finans kurumuna olan borçlarının sona ereceği, …AŞ.’ye satılan …’in …’ye olan borçlarının ödenmesi amacı ile … ile … arasında 08-11-1999 tarihinde bir borç tasfiye sözleşmesi imzalandığı, protokol rakamlarının hesaplanmasında baz alınan TL. borcun 1.173.364 USD.’ye çevrildiği, bu kredi borcunun teminatı olarak lehdarı …, borçlusu … olan 28-02-2001 vadeli 1.035.453 USD. ve 31-05-2001 vadeli 137.911 USD. tutarlarında iki adet senet düzenlendiği ve ….’in müteselsil kefaletinin tesis edildiği, Protokolün imzalanması sonrasında … tarafından geriye yönelik faizlerin artırılması sonucu kredi faiz alacağının 578.467 USD. olarak belirlendiği, dolayısıyla da toplam riskin 1.303.285 USD’ye ulaştığı, …’e kullandırılan kredinin teminatı olarak alınan 28-02-2001 vadeli 1.035.453 USD. tutarındaki senedin 05-01-2000 tarihinde … tarafından Banka’ya 916.919 USD.’ye iskonto ettirildiği ve Banka’nın senet bedelini aktifinde senet borçlusu … ya da son ciranta … yerine … lehine tesis ettiği kredi hesabında muhasebeleştirdiği, bu tutarın …’in talimatı olmaksızın ..’nin Banka Merkez şubesi nezdindeki döviz tevdiat hesabına aktarıldığı, … açılan bu ve diğer iskonto kredilerinin Tek Düzen Hesap Planına aykırı olarak 101 İskonto Senetleri hesabı yerine Kısa Vadeli Teminatlı İhracat Kredileri hesabında muhasebeleştirildiği, söz konusu kredinin … tarafından Banka’ya satılarak likidite edilmesi ile …’e … tarafından kullandırılan kredi ile Banka tarafından …’e riske edilen ve bedeli …’ye ödenen Banka kredisinin teminatının tek bir senet haline geldiği, bu senet bedelinin ödenmesiyle birlikte hem Banka’nın kredisinin hem de ..’nin …’den olan alacağının tasfiye edilebilecek duruma geldiği, BDDK.’nın aldığı karar ile …’nin tüm aktif ve pasifleri ile birlikte Banka’ya devredildiği, bu kapsamda …’nin aktifinde yer alan … kredisinin devir tarihi itibari ile ulaştığı 1.394.339 USD. üzerinden Banka’nın Malta şubesine aktarıldığı, ancak söz konusu kredinin teminatı olan 1.035.453 USD. tutarındaki senedin iskonto ettirilmesi nedeniyle …’nin pasifinde yer alan, Banka’dan alınan mezkur İskonto kredisinin Banka’nın … şubesi hesaplarına intikal ettirilmediği, borçlusu … olan 28-02-2001 vadeli 1.035.453 USD. tutarındaki senet bedelinin, 16-03-2001 tarihinde … tarafından Banka’ya ödendiği, böylece senet ve kredi borçlusu ….’in, gerek …’ye gerekse Banka’ya mezkur senet kapsamında herhangi bir borcunun kalmadığı, buna karşın 1.035.453 USD. tutarındaki senedin iki farklı kredinin teminatı haline gelmesi nedeniyle bedeli ödenen senet tutarı ile …’in kredisi yerine … kredisinin kapandığı, bu sebeple ..’ce kullanılan ve Banka’nın … şubesine CTE-9 referansı ile devredilen … kredisinin tahsil edilmeyip, 24-04-2001 tarihinde takip hesaplarına intikal ettirilerek %100 oranında karşılık ayrıldığı, bu nedenle 1.035.453 USD. tutarındaki alacağın Banka zararına dönüştüğü, …’nin ise bedelini daha önce tahsil ettiği 1.035.453 USD. tutarındaki senede ilişkin … kredisini hiçbir yükümlülük altına girmeden Banka’ya devretmesi sonucunda aynı tutarda menfaat sağladığı ve …’nin tasfiyesiyle birlikte anılan menfaatin ortaklara aktarıldığı ifade edilerek, her bir davalının 1.430.639.030.213 ( Eski)TL tutarda olmak üzere, 15-03-2001 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte şahsi sorumluluğu belirtilerek şahsi iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle, bu davanın çeşitli açılardan Anayasa’ya ve usule aykırı olduğunu,… ve … satıcı sıfatıyla maliki oldukları … dahil 7 şirketin (…şirketleri) 680’e tekabül eden hisse senetlerinin … ve …’e 03-06-1999 tarihli imzalanan hisse senedi satış sözleşmesi kapsamında satıldığı, anılan satış sözleşmesinde faiz alacaklarının ayrı tutulduğu, bedelin … tarafından düzenlenen ve …’in aval sıfatıyla imzaladığı senetler karşılığı ödeneceği, bu senetlerle satışı yapılacak 7 şirketin … bünyesindeki bankalara (… ve ..), Finansal Kiralama ve Faktoring şirketlerine ve şahıslara olan borçların kapatılacağı, ne var ki … grubuna ilişkin borç tasfiye protokolleri uyarınca, devir nedeniyle Banka tarafından tahsil edilmesi gereken toplam 1.049.511 USD. tutarındaki faiz alacağı yanlışlıkla (Noksan), …’e ait ticari kredi miktarının (1.035.453 USD) ise yine yanlışlıkla (Fazla) bildirimi nedeniyle oluşan (maddi hataya) dayalı yanlış kayıtın, dava konusu uyuşmazlığın doğmasına yol açtığı, bankaca iddia edilen 1.035.453 USD.’den daha fazla bir tutarda 1.049.511 USD. faiz alacağının devralındığı, bu alacakların da daha sonra Banka’ca tahsil edilmekte olduğu, dolayısıyla ortada herhangi bir Banka zararının olmadığı, her iki meblağ arasındaki fark olan 14.058 USD. tutarında fazla bir meblağın Banka’ya devredildiği, iskonto kredisi nedeniyle …’e kullandırılan herhangi bir kredinin olmadığı, bu anlamda bankadan çıkan herhangi bir nakdin de bulunmadığı, iskonto işlemine konu senette …’in avali olduğu için Banka tarafından bu işlemin …’e riske edildiği, bunun da Bankalar Kanunu’na ilişkin zorunluluktan kaynaklandığı, bu bağlamda …’e kullandırılan herhangi bir kredi olmadığına göre senet bedelinin ödenmesi ile birlikte … kredisinin de kapandığı, dolayısıyla davacı iddialarının gerçeği yansıtmadığı iddia edilerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, bu davanın çeşitli açılardan Anayasa’ya ve usule aykırı olduğunu, Bankalar Kanunu’nun md. 17/1 uyarınca …’nin bir bankanın yönetim kurulu üyelerinin şahsen iflaslarını talep edebilmesi için, davalıların hangi karar ve işlemlerinin hangi nedenlerle Kanuna aykırı olduğunun, bu Kanun’a aykırı karar ve işlemlerle bankanın …’ye devri ile uğranıldığı iddia edilen zarar arasında illiyet bağının ispat edilmesinin zorunlu olduğu , Dava dilekçesinde böyle bir kanıtın ileri sürülemediği, BDDK’nın talimatı uyarınca …’nin Banka’nın Malta şubesine devredildiği, bu devir yapılırken … ve …’un sahibi olduğu yedi şirketin 480 hissesinin …’e satılmasına ilişkin olarak düzenlenen Hisse Devir Sözleşmesinden doğan faiz alacağı tutarı olan 1.049.511 USD. yazılacak yerde, … kredisinin itfası için alınıp Banka’ya iskonto ettirilmek suretiyle tahsil edilip kayıtlara geçirilen 1.035.453 USD.’lık anapara senedine ilişkin meblağın yazıldığı, bu hatalı kaydın hiçbir öneminin olmadığı, zira … iskonto ettirdiği anapara senedinden iskonto nedeniyle tahsil ettiği meblağı … kredi borcundan indirdiği, başka bir deyişle .., iskonto ettirdiği senetleri nedeniyle itfa edilmiş olan …’den olan 1.035.453 USD.’lık anapara alacağını, tahsil edilmiş gibi Bankaya devretmiş olmadığı, … kredi borcu bakiyesinin tasfiyesi de akdedilen sözleşmeye göre faizlerin de tasfiye edileceği, bu nedenle …’nin Banka’nın … şubesine devir edilmesi sonrasında hatalı olarak yazılan bu meblağın herhangi bir öneminin olmadığı, çünkü faizden doğan alacağın da aynen devir alana geçmiş olduğu, nitekim bu faiz alacaklarının da Banka’ya düzenli olarak ödendiği, Banka’nın bu faiz alacağı tahsil edildiği halde hesaplar arası irtibatlandırmayı yapmadığı için bir kopukluğun ortaya çıktığı, Banka’ca zarara neden olduğu belirtilen 1.035.453 USD.’den daha fazla bir miktarda 1049511 USD. tahsilat yapıldığı, bu nedenle Banka’nın herhangi bir zararının olmadığı, …’e herhangi bir surette nakit kredi açılmadığı, Holding üzerine riske edilen aval tutarının Bankalar Kanunu’na ilişkin zorunluluktan kaynaklandığı, bunun bir nakdi kredi açılması işlemi olamadığı, müvekkil …’in Murakıp raporunda da ikrar edildiği gibi herhangi bir şekilde menfaat sağlamadığının kesin olduğu belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkememizin 12/05/2003 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile, dava dilekçesinde açıklanan iddialar, davalı vekillerinin ayrı ayrı ileri sürülen savunmaları ve davalılar vekillerinin maddi hataya yönelik savunmaları, celpedilen deliller, banka murakıp raporları ve … Bankasının … .Başkanlığında mevcut oluştuğu iddia edilen kamu zararına esas şirketlere ve …Ltd.ye ait kredi dosyaları ve diğer belgeler üzerinde inceleme yapılmak suretiyle …Yönetim Kurulu Başkanı ve … Ltd. yönetim kurulu üyesi ve her iki bankanın hakim sermayedar ortağı … ile yönetim kurulu üyeleri … ve …’in Bankalar kanunun 17.nci maddesi kapsamında,
a) Bankalar kanunu veya diğer kanunların ve bu kanunların uygulanması ile çıkarılan yönetmelik tüzük genelge,tamimlere aykırı hangi işlem ve kararları ile,
b) Banka kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde doğrudan veya dolaylı olarak hakim ortaklar lehine kullanılması ve bankanın mali yapısının bozulmasına yol açan işlemlerin yapılmasında banka yöneticilerinin haksız fiil teşkil eden ne gibi ağır bir kusurlarının olduğu,
c) İflası istenen yöneticilerin kanuna aykırı işlem ve kararlarının bankanın fona devrindeki illiyet bağının ve murakıp raporlarının hukuki değerinin,
d) Bankaya verdikleri zararla ve banka sermayedar ortaklarının elde ettikleri menfaatle sınırlı sorumluluklarının B.Hukuku genel genel hükümlerindeki zarar kavramı ile bankacılık ve muhasebesinde kullanılan zarar kayramı ile sorumluluk yönünden değerlendirilerek, bu kapsamda zararın varlığının tespiti ve davalılar yönünden şahsi iflaslarını isteme koşullarının oluşup oluşmadığı yönüyle dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, Bilirkişi olarak … Üniversitesi Hukuk Fakültesi ticaret hukuku öğretim üyelerinden …, … Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk ve Borçlar Hukuku Öğretim üyelerinden …, Yeminli Mali Müşavirler Odası Üyelerinden …’ın seçilmesine karar verildiği ve bilirkişiler …, …, … tarafından sunulan 02/10/2003 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle, Dosyada yer alan rapor ve diğer belgelerden tespit olunan Kanuna ve Kanuna dayanılarak yasal düzenlemelere aykırı olan, basit bir maddi hata olarak nitelendirilemeyecek işlemler neticesi gerek genel hukuk, genci kabul görmüş muhasebe prensipleri gerekse de bankalara münhasır olarak BDDK tarafından usul ve esasları belirlenen ”bankalar için muhasebeleştirme ve mali raporlama açısından tekdüzeni sağlama, tek tip bilanço ve gelir tablosu” standartları ile bankacılık muhasebe ve zarar kavramı doğrultusunda bankanın yukarıda belirtilen tutar kadar zarara uğratıldığı, bu suretle menfaat sağlandığı, ancak mahkemenin kararına bağlı olarak … Bankası yasal defter ve belgeleri ile … Şubesi ve .. ye ait belgeler üzerinde gerekli incelemenin yapılabileceği yönünde görüş ve kanaat belirtilmiştir.
Mahkememizin 29/03/2004 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile, Davalı vekillerinin 09.02.2004 tarihli bilirkişi raporuna itirazlarına ilişkin dilekçelerindeki kapsamlı ve açıklayıcı itirazları ile davacı vekilinin 24.03.2004 tarihli bu itirazlara beyanlarına ilişkin dilekçelerindeki açıklamalar kapsamında, bilirkişi heyetinde mevcut bankacılık işlem ve muhasebesinden anlar bilirkişiye ….’de mevcut …AŞ.’ye ilişkin belgeler ile … Şubesine ve …’ye ait belge ve kayıtlar üzerinde inceleme yapmak suretiyle ve bu kapsamda da gerekli yetki verilerek 1.035.453 USD. banka zararının oluşumunun mahkeme heyetince denetime açık olacak şekilde belirlenerek davalıların rapora itirazları da değerlendirilerek davacı ….’nin dava dilekçelerindeki davalıların zararla sınırlı şahsi sorumluluklarına ilişkin talepleri de göz önüne alınarak 4389 sayılı Kanunun 17/1 ve 2. maddeleri gereğince her bir davalının verdikleri zararla veya temin ettikleri menfaat ile sınırlı sorumluluk miktarlarının davacı …. ‘nin zararla ilgili talep miktarı da göz önüne alınarak davalılar vekillerinin itiraz dilekçelerindeki 1.049.511 USD.’lik fazla aktif devire yazılması unutulan fazla aktif olduğuna ve bu miktar ödemenin 1.035.453 USD. senet iskonto bedeli ile bağdaştırılmasına ve irtibatlandırılmasına yönelik kapsamlı açıklamaları ve BK ‘nun 179. maddesine yönelik talepleri de birlikte değerlendirilerek banka kayıtları ile irtibatlandırılarak itirazlar yönünden bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişiler …, …, … tarafından sunulan 02/09/2004 tarihli ek bilirkişi kurulu raporunda özetle, Bankanın söz konusu senedin ana parası olarak 1.035.453 USD faiziyle birlikte ise 1.394,339 USD tutarında zarara uğratıldığı, gerek dosyada mevcut belgelerden, gerekse de ek incelemede sunulan defter ve belgelerden iddia edilen diğer kredilerden faiz alacaklar tutarı olan 1.049.511 USD’lik alacağın fazladan İktisat Bankasına devredilmesinin bu olayla direkt irtibatlandırılamadığı, kök raporda da belirtildiği gibi Kanuna ve Kanuna dayanılarak yasal düzenlemelere aykırı olan, basit bir maddi hata olarak nitelendirilemeyecek işlemler neticesi gerek genel hukuk, genel kabul görmüş muhasebe prensipleri gerekse de bankalara münhasır olarak BDDK tarafından usul ve esasları belirlenen bankalar için muhasebeleştirme ve mali raporlama açısından tekdüzeni sağlama, tek tip bilanço ve gelir tablosu standartları ile bankacılık muhasebe ve zarar kavramı doğrultusunda bankanın yukarıda belirtilen tutar kadar zarara uğratıldığı yönünde görüş ve kanaat belirtilmiştir.
Mahkememizin 28/03/2005 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile, Davalıların banka hakim sermayedar ortağı ve yönetiminde görevli ve yasada yer alan kişilerden bulunmaları nedeniyle, 4389 Sayılı yasanın 1772 ‘inci maddesi kapsamında bankaya verdikleri zararla sınırlı şahsi iflas istemine ilişkin bulunduğuna ve davalılar tarafından davaya konu edilen … Lid. Şti ne kullandırılan kredinin teminatı olarak verilen senedin iskonto edilmesinden doğan bir zararın söz konusu olmadığının iddia edilmesi karşısında, davalı savunmasının kesin olarak incelenmesinin önem taşıdığı, … Banası A.Ş.’nin … AŞ ile birleştiği, … AŞ yönetim ve denetimini … Başkanlığında olduğu, .. tarafından … Bankası … Şubesine devredilen alacak ile ilgili kayıtların Ana Merkez bilgisayar kayıtlarında olması gerektiği, bu itibarla … A.Ş’nin söz konusu kayıtları ibraz Yükümlülüğünün olduğunu ve HUMK ‘nun 326’ıncı maddesi ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu gereğince bilirkişi heyetine ibraz zorunluluğunun olduğunu, bilirkişi heyetinin ek raporunda … Şubesi ve FDB ait defter ve belgelerin bulunmadığının ve bu nedenle incelenemediğine yer verilmesi nedeniyle, … bankası … Şube , … Şubesi ve .. kayıt ve belgeleri üzerinde keşfen inceleme yapılmasına, dosyada bulunan diğer her türlü belge ve hesap ekstrelerinin de incelenmesi suretiyle, davalılar savunmaları ve itirazları kapsamında mevcut aktif alacak fazlalığı davacı … bankası A.Ş. … Şubesi ve … Şubesinden devralınan alacakların kayıtlarında yer alıp almadığının, kayıtlarda mevcut ise ne şekilde işlem gördüğünün, faiz alacağından kaynaklanan aktifin, davalıların savunmaları olan 1.049.511 USD ile … Lid.’e kullandırılan kredinin teminatı olan ve iskonto edilen 1.035.453 USD tutarındaki senet alacağı ile bu kapsamda doğan banka zararı ile irtibatlandırılmasının mümkün olup, olmadığının, mümkün değilse nedeninin ve bu kapsamda davalıların bankaya verdiği zarar miktarının ve bu kapsamda zararla sınırlı sorumluluklarının tespiti yönünden bilirkişi heyetinden yeniden ek rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişiler …, …, …tarafından sunulan 19/12/2005 tarihli 2. ek bilirkişi kurulu raporunda özetle, Bankanın eksik devir nedeniyle ana para olarak 1.035.453 USD tutarında zarara uğratıldığı, dosyada mevcut belgelerden ve ikinci ek incelemede sunulan defter ve belgelerden, iddia edilen ve detayları yukarıda açıklanan diğer kredilerden faiz alacakları tutarı olan 1.049.511 USD’ lik alacağın fazladan İktisat Bankasına devredilmesinin bu olayla direkt irtibatlandırılamadığı, kök ve birinci ek raporda da belirtildiği gibi, Kanuna ve Kanuna dayanılarak yasal düzenlemelere aykırı olan, basit bir maddi hata olarak nitelendirilemeyecek işlemler neticesi gerek gene hukuk, genel kabul görmüş muhasebe prensipleri gerekse de bankalara münhasır olarak BDDK tarafından usul ve esasları belirlenen “bankalar için muhasebeleştirme ve mali raporlama açısından tekdüzeni sağlama, tek tip bilanço ve gelir tablosu” standartları ile bankacılık muhasebe ve zarar kavramı doğrultusunda bankanın yukarıda belirtilen tutar kadar zarara uğratıldığı yönünde görüş ve kanaat belirtilmiştir.
Mahkememizin 17/11/2008 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile, Bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporlarda her bir davalı yönünden 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 17/2. maddesindeki iflas isteme koşullarının nasıl oluştuğu, davalıların kanuna aykırı hangi işlem ve kararları ile bankanın fona devrine sebebiyet verdikleri, davalıların haksız eylemleri ile banka zararı ve fona devir arasındaki illiyet bağı, hüküm tesisine ve denetime uygun belirlenmediği ve davalı vekillerinin mevcut raporlara itirazları da göz önüne alınarak daha ehil bir bilirkişi heyeti ile yeniden inceleme yaptırılıp rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişiler …, … ve … tarafından sunulan 20/08/2009 tarihli bilirkişi raporunda özetle,
4389 s.BanK md. 17/2’ye istinaden şahsi iflaslarının istenebilmesi için ön koşul: bu kimselerin kanuna aykırı işlem ve eylemleri ile 14. maddenin (3). (4) ve (5). fıkralarında belirtilen tedbirlerin uygulanmasına yani bankanın …’na devredilmesine sebebiyet vermiş olmalarıdır. BanK 14. maddede belirtilen tedbirlerin uygulanması halinde Fon Kurulu kararına istinaden ve Fonun talebi üzerine sorumluların doğrudan şahsen iflaslarına mahkemece karar verilebilir. BanK md. 17’ye göre şahsi iflas davası açma yetkisi münhasıran Fona aittir. Banka yöneticilerinin şahsi sorumluluğunu düzenleyen 4389 s.BanK’nun 17/1. ve 2 fıkraları maddede sayılan banka yöneticilerinin ve bankanın hakim ortağının veya ortaklarının iflasının bağlı tutulduğu şartları belirlemiştir. Bu maddenin 1. fıkrasına göre
“Bir bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür yardımcıları ve imzaları bankayı ilzam eden memurlarının kanuna aykırı karar ve işlemleriyle bankanın iflasına neden olduklarının tespiti halinde. bankaya verdikleri zararlarla sınırlı olarak bunların şahsi sorumlulukları yoluna gidilerek kanuna istinaden ve Fon’un talebi üzerine şahsen iflaslarına mahkemece karar verilebilir…”
Aynı maddenin 2. fıkrasına göre:
“Bu madde. 14 üncü maddenin (4) numaralı fıkrası gereğince ortaklık hakları sınırlandırılan ya da hisseleri devrolunan ortaklar ile anılan fıkrada belirtilen işlemlerde sorumluluğu bulunan ve bu maddenin (1) numaralı fıkrasında sayılan banka görevlileri hakkında da banka iflası aranmaksızın uygulanır.”
Bu hüküm 14. maddeye istinaden bankanın temettü hariç ortaklık haklarını ve bankanın yönetimini Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmesi durumunda buna sebebiyet veren maddede adı geçen kişilerin şahsi sorumluluklarımı düzenlemeyi amaçlamaktadır.
4389 s.BanK’nun 17/1 maddesinde adı geçen kimselerin, bankanın iflası aranmaksızın şahsi iflasına gidilebilmesi için gereken ön şart gerçekleştikten sonra, yani banka yönetimi md. 14 (3), (4) ve (5) gereği …’na devredildikten sonra bu kimselerin, iflası için gereken Bankalar Kanunu ve genel hükümlere göre belirlenen diğer koşulların var olup olmadığına bakılarak şahsi iflasları hususunda bir sonuca varılacaktır. (Akdağ-Güney, Necla. Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 190 vd ).
4389 s. Bankalar Kanununun 17. maddesine göre, ortakların ve yöneticilerin şahsi sorumlulukları yoluna başvurulabilmesi için, ayrıca; kanuna aykırılık, zarar. illiyet bağı ve kusur şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Kanuna Aykırılık:
Banka ortağının sorumluluğu bakımından m.17/#.2.’nin ilk kısmında, kanuna aykırı karar ve işlemler ile kendisine menfaat temini amaçlayan, bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran (hâkim) ortakların sorumluluğunu kabul etmektedir. Söz konusu hâkim ortağın sorumlu olabilmesi için, yukarıda belirtilen kendisine menfaat teminine yönelik kanuna aykırı karar ve işlemler ile Bankalar Kanunu m.14/f.3, 4 ve 5 gereğince banka yönetiminin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi veya hisselerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devrine sebep olması şarttır.
Buna karşılık 2. fıkranın ikinci kısmında, bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleri ile genel müdür, genel müdür yardımcıları ve imzaları bankayı ilzam eden memurlarının (kısaca sınırlı sayıdaki banka görevlilerinin) iflas dışı sorumluluğu kabul edilmektedir. Ancak, bu kişilerin şahsi iflaslarının istenebilmesi için 14. maddenin 4. fıkrasında belirtilen -bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortakların, banka kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullanmalarına veya bankayı bu suretle zarara uğratmalarına yönelik işlemler ile m.14/f.3’ün uygulanmasına yani temettü hariç ortaklık hakları ile bankanın yönetim ve denetimini Fona devri veya bankanın bankacılık işlemleri yapma ve/veya mevduat kabul etme izninin kalkmasına neden olan bankanın malı yapısını zayıflatan işlemlerde sorumluluklarının bulunması şarttır.
Kanuna aykırılık, kanunun açıkça emrettiği bir hususun yerine getirilmemesi ya da kanunun açıkça yasakladığı bir eylem, karar ya da işlemin icra edilmiş olmasıdır. Bu bağlamda kanun koyucunun uyulmasını istediği hukuki düzenlemelere adları ne olursa olsun uyulmaması da kanuna aykırılık teşkil eder. Kanuna aykırı karar ve işlemlerin kapsamına yalnızca Bankalar Kanunu değil, diğer kanunlar ve bu kanunların uygulanması ile ilgili olarak çıkarılan yönetmelik, tüzük genelge ve tamimlere aykırı işlemler de girecektir. (Seza Reisoğlu,Bankalar Kanunu Şerhi, Ankara 2002, s. 954; bu kadar geniş bir yorumun illiyet bağı şartı ile bağdaşmayacağı yönünde Tekinalp,Fondaki Bankanın Hukuku, İstanbul 2003, s.78.)
Huzurdaki davada sorun davalı yönetim kurulu üyeleri tarafından .. nin BK md 179 a istinaden devralınması yönündeki 61 nolu kararın kanuna aykırılık teşkil edip etmediği değildir. Zira bir malvarlığının veya işletmenin BK md. 179 a istinaden devralınmasında herhangi bir kanuna aykırılık yoktur Burada sorun .. nin devir tarihinde İktisat Bankasına 05.01.2000 tarihinde iskonto ettirdiği 1.035 000 USD tutarındaki alacağının EF den olan toplam alacaktan düşülmeden İB’na kayıtlarına 3.865.475,99 USD olarak gösterilmesi, gerçek alacak tutarından 1.314.937,39 USD fazla bır miktarın İB ye devredilmesiyle birlikte aynı tutarda pasifin de devredilerek bankanın zarara uğratılmasıdır. Her ne kadar davalılar buna karşılık … grubu firmalarından olan faiz alacaklarının listeye yazılmasının unutulduğu dolayısıyla bu miktarın yanlışlıkla fazladan yazılan tutarı karşıladığını ileri sürmekteyseler de söz konusu faiz alacakları devir tarihinden sonra zaten İB ye ait olduklarından bunların .. den devralınan alacak kaleminde yer almamaları bir yanlışlık değildir.
Zarar:
Her ne sebepten kaynaklanırsa kaynaklansın sorumluluk davalarının vazgeçilmez şartı ortada bir “zararın” olmasıdır. Zarar (dommage) kişinin iradesi dışında malvarlığında meydana gelen azalma olarak nitelendirilebilir. Zarar kavramı öğretide dar ve geniş olmak üzere iki anlamda kullanılır. Dar anlamda zarar kişinin ekonomik değeri olacak ya da olabilecek olan malların bütünündeki azalmadır. Geniş anlamda zarar kavramı ise, maddi zararın yanında manevi zararı da kapsar (Tandoğarı, Türk Mesuliyet Hukuku, Arıkara 1961 s. 63: Kılıçoğlu, M., Sorumluluk Hukuku, C, Ankara 2002, 23 vd.) Zarar olmayan yerde sorumluluk olmaz. Zira ancak bir zararın varlığı, onun tazmini ile ilgili talebin doğumuna neden olur. Anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu için açılan davalar sözleşmeye veya haksız fiile dayanan davalardan büyük bir fark göstermezler.
Zarar kişinin malvarlığında onun iradesi dışında meydana gelen azalmayı ifade eder (BGE 127 İt 76) Zarar görenin zarar verici olaydan sonra malvarlığının gösterdiği durum ile bu olay meydana gelmeseydi göstereceği durum arasındaki fark, zarar olarak nitelendirilir Şirketin, ortakların ve alacaklıların zararı, malvarlığının mevcut durumunda ‘fiili bir azalma” (Damnun emergens) diğer adıyla “pozitif zarar” olarak ortaya çıkabileceği gibi. olayların normal akışına, genel hayat tecrübelerine göre malvarlığında meydana gelebilecek artışın zarar verici davranış nedeniyle kısmen veya tamamen önlenmesi suretiyle “kardan yoksunluk” (Lucrum cessans) şeklinde ortaya çıkabilir (Forstmoser/Sprecher/Töndury. Persönleehe Haftung nach Schweizer Aktienrecht, Zürich Basel Genf 2005, Arım. 77; Forstmoser Dre Aktienrechtliche Verantwortlichkeit, Schweizerische Schriften zum Handels und Wirtschaftsrecht, 2 Avfi.. Zürich 1987. Anm 152, Meler-Wehrli, Die Verantwortlichkeit der Verwaltung emer Aktiengeselischaft bzw. Einer Bank gem. Art. 754 ff. OR/41 ff. BkG.. Zürich’ 1968, 77; Schnyder/Christen-Westenberg, Rechtschutz und Verantwortlichkeit, in V. Büren/Stoffel/Schnyder/ Cbhristen-Westenberg, Aktienrecht, Zürich 2000, Anm. 1013; Müller/LippPlüss, Der Verwaltungsrat, 2. Aufl., Zurich 1999, 194 Aradaki farka ilişkim daha geniş bilgi ıçin bkz ayrıca Oftinger/Stark, Sehweizerisches Haftpflichtrecht – Band I. Zürich 1995, Bd. I, $ 2 Anm. 10 vd.) Yönetim kurulu üyelerine karşı açılacak sorumluluk davalarında da sadece pozitif zarar değil yoksun kalınan kar da talep edilebilir (Kunz. Zu den Haftungsvoraussetzüungen und zü einigen weiteren Themen der aktıenrechtlichen Verantwortlichkeit – Rückblick, Status guo und Perspektiven, AJP/PJA 1998. 1267-1284, 1272). Zararın giderilmesinde kullanılacak ölçü ise status guo antedir. Davranışlarıyla negatif değişiklikler meydana getiren kimse, eski durumu yerine getirmekle yükümlüdür (Von der Crone/Carbonara/Hurnzinker, Aktienrechtliche – Verantwortlichkeit und Geschâftsführung, Basel 2006, 6; Oftinger/Stark, Bd. |, $ 1 Anm. 17.).
Yönetim kurulu üyesinin bankaya verdiği zarar, kanuna aykırı bir davranışın sonucu olmalıdır. Bu bağlamda zarar veren yöneticinin, kendisine bir çıkar sağlayıp sağlamaması veya çıkar sağlamak istemesinin bir önemi yoktur. Ortada bir zarar yoksa yönetim kurulu üyesi hukuka aykırı davranmış olsa dahi, aleyhine sorumluluk davası açılması söz konusu olamaz (BGE 99 II 182; Bürgi/Nordmarın, Kommentar zum Schweizerischen Zivilgesetzbuch, Das Obligationenrecht, Bd. V. Act. 739-771, Zürich 1979, Art. 753/754 Anm. 109; Forstmoseri/Sprecher/Töndury. Anm. 78; Forstmoser, Verantwortlichkeit. Anm. 155: Karşı görüş, Funk, Kommentar des Obligationenrechts, Bd I, Aarau 1951, Art 753 Anm. 2).
Huzurdaki davada zararın varlığına gelince: yukarıda açıklandığı üzere, .. – 04.12.2000 tarihi itibariyle EF gerçekte var olmayan 1.314.937,39 ÜSD tutarındaki alacağını karşılığı aynı tutardaki borcuyla (yükümlülüğünü) birlikte (ivaz karşılığında) İB’na devretmiştir. Devir işlemleri neticesinde İB alacaklarında her hangi bir değişiklik olmaz iken aktifinde zararı, pasifinde de borçları 1.314.937,39 USD tutarında artmış, dolayısıyla İB nın malvarlığı aynı tutarda azalmıştır.
Kusur:
Ban K. m.17/f.2nin aradığı kanuna aykırı işlem ve eylemlerin şahsi iflas istemi için yeterli mi olduğu yoksa ortakların veya yöneticilerin kasıtlarının veya ihmallerinin bulunduğunun ispatı mı gerekeceği, maddenin düzenleniş şeklinden açıkça anlaşılamamaktadır. Ancak hükmün banka görevlilerinin “sorumluluğunun bulunduğu işlemlerden” bahsetmesi; ayrıca Türk Borçlar Hukukunda kusur sorumluluğunu esas olması ve istisnai bir sorumluluk türü olan kusursuz sorumluluk – hallerinin yasada “açık olarak” gösterilmesi gereği, buradaki sorumlulukta da kusuru, sorumluluğun zorunlu şartlarından kılar. Doktrinde hâkim görüşte iflas gibi ağır bir sonucun ortaya çıkabilmesi için. banka görevlisinin kusurunun aranması gerektiğini kabul etmektedir (Tekinalp, s. 77; Seza Reisoğlu, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara 2007, s. 953)
Haksız fiilin kurucu Unsuru oları kusurun, yasada tanımı yapılmamıştır. Genel olarak kusur, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanmasıdır. Kusur eylemi işleyen – fail hakkında yürütülen bir değer yargısıdır (Feyzioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C. |1, İstanbul 1976, s. 476: Karahasan, Mustafa Reşit, Türk Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, CI, İstanbul 2003, s. 418) Borçlar Kanunu md. 41 kasıt ve ihmalden bahsetmekte, fakat bunların niteliklerini açıklamamaktadır. Kanunumuz bir kimseye kasten veya ihmal sonucu Zarar veren arasında kural olarak bir fark gözetmemiştir. Bunlar arasında sorumluluğun yönelişi bakımından bir fark olmamakla birlikte, tazminle yükümlü olacakları para. yani tazminat miktarı bakımından fark vardır.
Yönetim kurulu üyelerinin kusurundan dolayısıyla sorumluluğundan bahsedebilmek için bunların görevlerini yerine getirirken gerekli özeni gösterip göstermediklerine bakılır.
Özenin ölçüsüne gelince: Doktrindeki baskın görüşe göre. ihmalin saptanmasında subjektif değil objektif bir ölçü kullanılmalıdır. Gerekli dikkat ve özenin gösterilip gösterilmediği, her olayın kendi bünyesinde incelenmeli ve ölçü olarak, normal tedbirli bir insandan o olayda ve koşullarda beklenen davranış dikkate alınmalıdır. Objektifleştirilmiş kusurda aynı durum ve koşullarda, herkesten aynı davranış biçimi beklenir. Kusurun objektifleştirilmesinin sonucu ise, yönetim kurulu üyesinin kendi işinde göstermesi gereken özeni (diligenta guam in suıs) gösterdiğini ispatlayarak sorumluluktan kurtulamayacağıdır. Yıne yönetim ve temsil ile görevli bir kimse tecrübesizliği ve yeterince bilgi sahibi olmadığını ileri sürerek sorumluluktan kurtulamaz. (Akdağ-Güney s. 62 ve orada dipnotta anılan yazarlar)
Yapılan işin büyüklüğü ve karmaşıklığı gösterilmesi gereken özenin ölçüsünü de artırır. O halde yapılan iş ne kadar uzmanlaşmayı gerektiriyorsa, gösterilmesi gereken özenin ölçüsü de bir o kadar ağır olacaktır. (Burgi/Nordmann, Kommentar zurı Schweizerischen Zivilgesetzbuch, Das Obligationenrecht, Bd. V, Art. 739 -771, Zürich 1979 Art 752 Anm. 15; Giger, Gion, Corporate Goövermnance als neves Element im schweilzerischen Aktıenrecht Zürich Basel Genf 2003, 379; Kaneti, Selim, Haksız Fill Sorumluluğunda Kusur Kavramının Görevi, Sorumluluk Hukukunda Yeni Gelişmeler | Sempozyumu, 21-22 Ekim Ankara 1977, Ankara 1980, 75.)
Banka yöneticilerinin kusurlarının olup olmadığının tespitinde, bankacılığın artık özel ihtisası gerektiren bir meslek olması sebebiyle yöneticilerin bazı özelliklere sahip bulunması gerektiği de göz önüne alınmalıdır. Ayrıca kusuru değerlendirirken yapılan işlem ile alınan kararları, bunların yapıldığı ve alındığı tarihteki şartları içerisinde değerlendirmek gerekir.
Kanuna aykırı bir kararın icrası kendisinden istenen bir banka görevlisinin. BanK, m.17/f.2’deki sorumluluktan kurtulabilmesi için, kararın icrasına yönelik işlem veya işlemleri yapmayı red etmesi gerekir (kusursuzluğun ispatı 4389 s. BanK md. 17/a). Bu bağlamda hukuka aykırı karara katılmayan, benimsemeyen, karşı çıkan banka görevlileri dahi. kararın icrasına katıldıkları takdirde sorumlu olacaktır.
Davalı yönetim kurulu üyelerinin ..’nin aktiflerini ve pasiflerini oluşturan kalemlerin neler olduğu, tutarları. kimden ne kadar kredi alacağı bulunduğu, alacakların vadesi, faiz oranı, para cinsi, teminatı, devralınacak aktiflerle pasifler arasındaki farkın tutarı. bu farkın negatif ya da pozitif olup olmadığı v.b. hususlarda yeterince inceleme yapmadıkları anlaşılmaktadır.
Özellikle .. ve İB nin yönetim kurulu üyelerinin aynı kişiler olması bunun basit bir kayıt hatası olmadığını düşündürmektedir. Yanlışlık sonucu dahi olsa olmayan bir alacağı devretmek suretiyle İB zarara uğratılmıştır.
İlliyet bağı:
Bankalar Kanunu’nun 17/1′ de sayılan banka görevlilerinin şahsi sorumluluğu yoluna gidilebilmesi için, illiyet bağının bulunması şarttır. Ancak Ban K. m.17’ye dayalı sorumluluk bakımından illiyet bağı iki farklı boyutta gerçekleşir:
– Bankaya zarar verici karar ve işlemler (sözleşme ihlali) ile gerçekleşen zarar arasındaki illiyet bağı
İsviçre ve Türk Hukuk Doktrininde ve uygulamada “hukuki illiyete” ilişkin olarak ‘uygun illiyet teorisi” benimsenmiştir. “Somut olayda gerçekleşen türden bir sonucu, olayların normal akışına göre, niteliği ve ana temayülü itibariyle meydana getirmeye genel olarak elverişli olan veya bu türden bir sonucun gerçekleşme ihtimalini objektif olarak artırmış bulunan zorunlu şartla söz konusu sonuç arasındaki bağa uygun illiyet bağı denir” (F.Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, İstanbul 2008, s. 492). Bu teoriye göre bir zararla fiil arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu kabul edebilmek için, söz konusu haksız fiilin, hayat tecrübelerine, olayların normal akışına göre böyle bir zarara sebep olabilmesi gerekir (OğuzmanlÖz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5. Bası, İstanbul, $. 501). Yargıtay da kökleşmiş kararlarında, “Bir olay hayattaki genel denemelere ve olayların tabi akışına göre diğer bir olayı meydana getirmeye elverişli bulunur. diğer bir deyimle, olayın ortaya çıkması görünüşte söz konusu diğer bir olayın meydana gelmiş olmasıyla kolaylaşmış bulunursa, ilk olay uygun sebep ve sonuç ölçüsüne göre, ikincisinin nedeni sayılır demektedir (9.4 1964 tarihli, 538 sayılı YHGK kararı)
Uygun illiyet bağının saptanmasında esas olan failin sonucu öngörebilmesi değil, objektif olarak filin o zararı meydana getirebileceğinin olayların normal akışına göre kabul edilmesidir.
Yukarıda uygun illiyet bağına yönelik olarak yapılan açıklamaları incelenen dosyadaki olaya uygulayacak olursak: Eylem .. nin İktisat Bankası Malta şubesine devri’ esnasında gerçekte var olmayan toplam 1.314.937,39 USD tutarındaki alacağı aktiflerde göstermektir. Zarar ise … Bankasının bilançosuna gerçekte var olmayan bu alacağın aktif olarak kaydedilmesi ve karşılığında bu oranda pasifin devri dolayısıyla bankanın mai varlığının bu miktarda azalmasına sebebiyet verilmesidir.
– Bankaya zarar verici karar ve işlemler ile bankanın Fon’a devri arasındaki illiyet bağı
İlliyet bağının varlığı ile kastedilen, kanuna aykırı karar ve işlemleri ile davalıların bankayı zarara uğratmaları ve neticede banka hakkında 4389 s. Bankalar Kanununun 14. maddesinin 3 ve 4. bentlerinin uygulanmasına sebep olup olmadıklarıdır.
Bu ikinci illiyet bağı bakımından, yukarıda sunulan uygun illiyet bağı kavramının ötesinde geniş bir illiyet bağı bakışını gerektirir Olağan hayatın akışı bakımından en beklenmedik en istisnai nitelikteki kanuna aykırı kanuna aykırı karar ve işlemler doğurdukları zarar bakımından bakımından fona devrine neden olmuşlarsa, bu ikinci illiyet bağı var sayılmalıdır. Özellikle zarara sonucu doğuran işlemlerin yaygınlığı ve gerçekleşen zararın büyüklüğü bu ikinci tür illiyet bağının kabulünü kolaylaştırır.
Bu noktada söz konusu miktarın bankanın Fona devrine sebebiyet verip vermediği sorusu akla gelebilir. Zarar bazen her biri tek başına zararı meydana getirmeye elverişli birden fazla fillin meydana gelmesi ile oluşabilir. Bu takdirde “yarışan illiyet” (kumulative Kausalitât) söz konusu olur. Bazen de her biri tek başına sonucu doğurmaya elverişli olmayan birden fazla sebebin bir araya gelmesi sonucu da ortaya çıkabilir, o takdirde “ortak illiyetten” (gemeinsame Kausalitât) bahsedilir. Bankanın iflası veya Fona devri çoğu zaman tek bir karar veya işlemle değil, birbirini izleyen karar ve işlemlerin sonucunda meydana gelmektedir. Bazı işlem ve kararlar tek tek ele alındığında, bunların Bankanın iflasına veya Fon’a devrine sebep olmaları mümkün görünmemektedir. Ancak bu karar ve işlemler dolayısıyla meydana gelen zararlar toplandığında bankanın Fona devrine neden oldukları anlaşılmaktadır. Bu nedenle bankanın Fona devrine neden olan zarar verici olay tek başına değil, diğer zarar verici fiil ve işlemlerle birlikte değerlendirilmelidir (Akdağ-Güney, s, 56 vd.) Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalılar açısından şahsi iflasın koşullarının oluştuğu kanaatine varılmıştır. şekline görüş ve kanaat belirtilmiştir.
Mahkememizin 24/10/2019 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile, Tarafların iddia ve savunmaları ve dosyadaki tüm belge, beyanlar ve … kayıtları, ağır ceza dosyası içeriği (… 8. Ağır CEza Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası) incelenmek suretiyle davacı bankanın iş bu davaya konu ettiği zarar nedeniyle davalı yönünden şahsi iflas koşulunun oluşup oluşmadığı, zararın olup olmadığı varsa miktarının ne olduğu, bu zararla ilgili yapılan tahsilatların da gözetilerek varsa gerçek zararın tespiti bakımından mahkememizce resen seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyeti vasıtasıyla inceleme yapılarak rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişiler …, …ve … tarafından sunulan 23/10/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle, Tamamına yakın hissesi … Bankası Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Murahhas Üyesi … ile eş ve çocuklarına ait olan KKTC.’de mukim … tarafından … Ltd. Firmasına 24-12-1998 tarihinde 747.200.000.000 TL. rotatif kredi kullandırılmış, … ve …AŞ. kontrolünde bulunan altı şirketle birlikte …. Ltd. hisselerinin 480’i, 03-06-1999 tarihinde … AŞ.’ye devredilmiş, … AŞ.’ye satılan …’in …’ye olan borçlarının ödenmesi amacı ile … ile … arasında bir borç tasfiye sözleşmesi imzalanmış, protokol rakamlarının hesaplanmasında baz alınan TL. borç, 1.173.364 USD.’ye çevrilmiş, bu kredi borcunun teminatı olarak lehdarı …, borçlusu … olan 28-02-2001 vadeli 1.035.453 USD. ve 31-05-2001 vadeli 137.911 USD. tutarlarında iki adet senet düzenlenmiş ve … Holding’in müteselsil kefaleti tesis edilmiş, …’e kullandırılan kredinin teminatı olarak alınan 28-02-2001 vadeli 1.035.453 USD tutarındaki senet, 05-01-2000 tarihinde … tarafından Banka’ya 916.919 USD.’ye iskonto ettirilmiş, banka anılan iskonto işlemini yaparken, senet bedelini aktifinde senet borçlusu … ya da son ciranta … yerine … lehine tesis ettiği kredi hesabında muhasebeleştirmiş, bu tutar …’in talimatı olmaksızın, ..’nin Banka Merkez şubesi nezdindeki döviz tevdiat hesabına aktarılmış, söz konusu kredinin … tarafından Banka’ya satılarak likidite edilmesi ile …’e … tarafından kullandırılan kredi ve Banka tarafından …’e riske edilen ve bedeli …’ye ödenen Banka kredisinin teminatı tek bir senet haline dönüşmüş, BDDK.’nın aldığı karar ile ..’nin tüm aktif ve pasiflerinin Banka’ya devredilmesine karar verilmiş, bu kapsamda …’nin aktifinde yer alan … kredisi devir tarihi itibari ile ulaştığı 1.394.339 USD. üzerinden Banka’nın … şubesine aktarılmış, ancak söz konusu kredinin teminatı olan 1.035.453 USD. tutarındaki senedin iskonto ettirilmesi nedeniyle …’nin pasifinde yer alan, Banka’dan alınan mezkur iskonto kredisi Bankanın … şubesi hesaplarına intikal ettirilmemiş, anılan senet bedeli, 16-03-2001 tarihinde … tarafından bankaya ödenmiş, böylece senet ve kredi borçlusu ….’in gerek …’ye gerekse bankaya mezkur senet kapsamında herhangi bir borcu kalmamış, buna karşın 1.035.453 USD. tutarındaki senedin iki farklı kredinin teminatı haline gelmesi nedeniyle bedeli ödenen senet tutarı ile …’in kredisi yerine, … kredisi kapatılmış, Bankanın …’ye devrinden sonra 24-04-2001 tarihinde anılan kredi takip hesaplarına intikal ettirilmiş ve 4100 oranında karşılık ayrılmış, bu işlemin Banka’yı zarara uğrattığı ve dolayısıyla da ortaklara bu tutarda menfaat sağlandığı iddiası, nezdinizde görülen bu davanın konusunu oluşturmuş, gerek bankacılık mevzuatı, gerekse de BDDK’nın Banka’ya verdiği talimatlar dikkate alındığında 1.035.453 USD. (Faiz dahil 1.394.339 USD.) … kredisinin pasifte karşılığı olmadan Banka’ya devredilmesi sonucu 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14 ve 17’inci maddeleri ile BDDK talimatlarına aykırı davranıldığı, bu aykırılık sonucu belirtilen tutar kadar Banka zararına sebebiyet verildiği için şahsi iflas koşullarının oluştuğu kanaatine ulaşılmış, bu nedenle Tablo 5’de gösterilen sorumluluk tutarlarının Banka’nın …’ye devir tarihi olan 15-03-2001 tarihinden başlamak üzere hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan tahsili gerektiği yönünde görüş ve kanaat belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 16/12/2021 tarihli duruşmasında verilen ara karar ile, dosyanın son bilirkişi heyetine tevdi ile davacı vekilinin 28.07.2021 tarihli dilekçe içeriği dikkate alınarak her bir davalının sorumluluk miktarının hesaplanmasının istenilmiş bilirkişiler …, … ve … tarafından sunulan 15/05/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle, 23/10/2020 tarihli kök rapora yönelik olarak davalı tarafından yapılan itirazların ve öne sürülen gerekçelerin kök raporda ulaşılan sonuçları değiştirebilir mahiyette olmadığı, gerek bankacılık mevzuatı, gerekse de BDDK’nın Banka’ya verdiği talimatlar dikkate alındığında 1.035.453 USD. (Faiz dahil 1.394.339 USD.) … kredisinin pasifte karşılığı olmadan Banka’ya devredilmesi sonucu 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14 ve 17’inci maddeleri ile BDDK talimatlarına aykırı davranıldığı, bu aykırılık sonucu belirtilen tutar kadar Banka zararına sebebiyet verildiği için şahsi iflas koşullarının oluştuğu kanaatine ulaşıldığını, davalıların ayrı ayrı 1.430.639.030.213 TL sorumluluk tutarlarının banka’nın …’ye devir tarihi olan 15/03/2001 tarihinden başlamak üzere hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan tahsili gerektiği yönünde görüş ve kanaat belirtilmiştir.
Mahkememizin 10.04.2012 tarihli celse ara kararı uyarınca; … 6. İdare Mahkemesinin …E – … K sayılı dosyasının sonuçlanmasına kadar yargılamanın HMK 165/1 maddesi gereğince bekletilmesine karar verildiği,
Davacı vekili Av. … 03/07/2015 tarihli dilekçesi ile … 6. İdare Mahkemesinin … E. sayılı dosyasında 03.04.2008 tarih ve 100 sayılı Fon Kurulu kararının iptalinin istenmiş olması ve bu kararın iptali halinde mahkemenin dosya sonucunu etkileyeceğinden idari davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmiş ve son duruşmada ise HMK md 165/1 gereği bekletici mesele yapılan davanın duruşma yapılmaksızın beklenmesine karar verildiğini, İdare mahkemesince daha önce süre aşımı nedeniyle reddedilen idari dava, Danıştay ilgili Dairesince bozulmuş ve 2013/52 E. sayılı dosya üzerinden yeniden yapılan yargılama sonucunda dava 2013/151 K. ile esas yönünden de reddedildiğini, … tarafından temyiz edilen mahkeme kararı Danıştay 3. Dairenin 2013/1564 E, ve 2014/1553 K. sayılı kararı ile onandığını, bu defa Danıştay Onama ilamına karşı … tarafından karar düzeltme yoluna başvurulmuş olup Danıştay 13. Dairenin 2014/4582 E ve 2015/2102 K sayılı ilamı ile karar düzeltme talebi reddedildiğini, davanın Fon lehine kesinleşmiş bulunduğunu, 10.04.2012 tarihli duruşmada HMK 165/1 gereği bekletmeye alınan mahkeme dosyasının kesinleşmesi beklenen idari davanın kesinleşmesi nedeniyle yeniden duruşmaya alınarak yargılamaya devam edilmesine karar verilmesini talep etmiş olduğu anlaşılmıştır.
Mahkememizin 18/01/2016 tarihli ara kararı ile, Mahkememizin 10.04.2012 tarihli celse ara kararında HMK 165/1 maddesi gereğince bekletilmesine karar verilen dosyanın, aradan geçen süre göz önüne alınarak duruşmaya alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizin 03/06/2021 tarihli duruşma verilen ara karar ile davacı vekili tarafından sunulan dilekçede yalnızca iş bu dosya yönünden yapılan tahsilatlarla ilgili bilgi verildiği, davalılar aleyhine farklı eylemlerle ilgili açılan sorumluluk ve şahsi iflas davaları kapsamında yapılan tahsilatlarla ilgili mahkememizce hangi dosyadan hangi tahsilatın yapıldığı/düşünüldüğünün denetlenmesine imkan verecek şekilde bilgi verilmediği anlaşılmakla, davacı vekiline mahkememizde derdest olan …, …, …, …, …, …, …, … Esas sayılı dosyalarda yapılan tahsilatların tablo halinde sunulması için davacı vekiline 2 aylık süre verilmiş davacı vekili süresinde sunduğu 28/07/2021 tarihli dilekçede, ”…’e kullandırılan kredinin teminatı olarak alınan 28.02.2001 vadeli 1.035.453 USD tutarındaki senedin, 05.01.2000 tarihinde .. tarafından Banka’ya 916.919 USD’ye iskonto ettirilmesi yoluyla bankanın zarara uğratılması nedeniyle Fon tarafından … 1 Asliye Ticaret Mahkemesi … E. sayılı dosya ile açılan davada talep edilen tutar 1.430.639,03 TL olup, davalılar …, …, …’dur. Bu alacak 15.03.2001 tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanunun 51. Maddesine göre işleyecek faizi ile birlikte talep edilmiştir. Dava konusu alacak ile ilgili olarak dava tarihinden önce ve dava tarihinden sonra yapılmış herhangi bir tahsilat bulunmamaktadır. … Grubu ile ilgili olarak 15.01.2020 tarihi itibarıyla yapılan toplam tahsilat tutarı 242.430.367 USD olup bu tutarın TL karşılığı tahsilat tarihleri itibarıyla 395.484.108 TL’dir. Bu tutarın 5.880.364 TL’lik kısmı … Grubu’nun diğer Fon bankalarına olan borçları karşılık yapılan dolayısıyla … Bankası TAŞ ile ilgili olmayan tahsilatlardır. 395,484.108 TL’lik toplam tahsilattan 5.880.364 TL’lik kısım düşüldüğünde bulunan 389.603.744 TL’lik tahsilatın 376.982.846 TL’lik bölümü … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi … E, … E ve … Esas sayılı dosyalarına konu zarar kalemlerine ilişkin yapılan tahsilatları ihtiva etmektedir. … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi … E, …E,… E ve … Esas sayılı dosyaları kapsamında yapılan tahsilat bulunmamaktadır. … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi …E, … E, … E, … E, … E, … E, … E ve … Esas sayılı dosyalarda yapılan tahsilatlara ilişkin tablo ekte yer almaktadır. Tabloda görüleceği üzere, Mahkemeniz ara kararı doğrultusunda , her davaya konu zarar kalemleri açıklanmış yine davalara konu çakışan zarar kalemleriyle bu zararlara ilişkin tahsilatlar belirtilmiştir. Buna göre, Mahkemenizin 2001/1895 E, 2003/946 E ve 2002/684 Esas sayılı dosyalarına konu bazı zarar kalemlerine ilişkin yapılan tahsilatlar dışında herhangi bir tahsilat sağlanamamıştır.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava; 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 17. Maddesi kapsamında kanuna aykırı karar ve işlemleriyle bankanın iflasına neden oldukları ileri sürülen … bankası Yönetim Kurulu Başkanı ve … Bank yönetim kurulu üyesi ve her iki bankanın hakim sermayedar ortağı … ile yönetim kurulu üyeleri … ve … hakkında şahsi iflas istemine ilişkindir.
Bankacılık faaliyetinin temel amacı, tasarruf sahiplerinden toplanan fonların kaynak ihtiyacı olan ekonomik birimlere aktarılması, ödemeler sisteminin iyi şekilde işletilmesi, mali sistemin güvenli ve istikrarlı şekilde devam ettirilmesidir. Bankalar güvene dayalı kuruluşlar olmaları nedeniyle topladıkları kaynakları değerlendirirken yatırım yapacağı alanları, kaynaklarını kullandıracağı gerçek veya tüzel kişileri özenle seçmeli, mali sistemdeki güven ve istikrarı bozmamalıdır. Faaliyetine devamının mevduat sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike yaratan durumların varlığı halinde bankanın faaliyetine son verilebilir ve Fona devredilebilir.
… Bankası A.Ş.de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’nun 15/03/2001 tarihinde aldığı karar ile …’ye devredilmiştir.
4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 17/2’ye istinaden şahsi iflaslarının istenebilmesi için ön koşul: bu kimselerin kanuna aykırı işlem ve eylemleri ile 14. maddenin (3). (4) ve (5). fıkralarında belirtilen tedbirlerin uygulanmasına yani bankanın …’na devredilmesine sebebiyet vermiş olmalarıdır.
Davacı tarafından, 1.035.453 USD. tutarındaki senedin iki farklı kredinin teminatı haline gelmesi nedeniyle bedeli ödenen senet tutarı ile … şirketinin kredisi yerine … kredisinin kapandığı, bu sebeple ..’ce kullanılan ve Banka’nın Malta şubesine CTE-9 referansı ile devredilen … kredisinin tahsil edilmeyip 24-04-2001 tarihinde takip hesaplarına intikal ettirilerek %100 oranında karşılık ayrıldığı, bu nedenle 1.035.453 USD. tutarındaki alacağın Banka zararına dönüştüğü, …’nin ise bedelini daha önce tahsil ettiği 1.035.453 USD. tutarındaki senede ilişkin … kredisini hiçbir yükümlülük altına girmeden Banka’ya devretmesi sonucunda aynı tutarda menfaat sağladığı ve …’nin tasfiyesiyle birlikte anılan menfaatin ortaklara aktarıldığı iddia edilmiştir.
4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 17. maddesindeki düzenlemenin amacı hukuka aykırı karar ve işlemlerle bankanın Fon’a devrine neden olan yöneticileri tacir olmasa bile iflasa tabi tutarak bankalara duyulan güveni ve ekonomik dengeyi korumaktır. Anılan hüküm uyarınca şahsi iflas istenebilmesi için öncelikle maddede sayılan kişilerin kanuna aykırı işlem ve eylemleri sonucu bankanın Fon’a devredilmiş olması gerekir. Bankayı zarara uğratan kredilerin verilmesi kanuna aykırı karar ve işlemlerden olsa dahi Fona devrine neden olacak nitelikte değilse davalıların iflası istenemez.
Somut olayda, dava dışı …… şirketine kullandırılan kredinin teminatı olarak alınan 28.02.2001 vadeli 1.035.453 USD tutarındaki senedin, 05.01.2000 tarihinde dava dışı .. tarafından Fona devredilen Banka’ya 916.919 USD’ye iskonto ettirilmesi yoluyla bankanın zarara uğratılması nedeniyle açılan bu davada şahsi iflasla birlikte talep edilen tutar 1.430.639,03 TL olup davalılar …, …, … aleyhine aynı zarar kalemi yönünden ikame edilen sorumluluk davasının mahkememizin 2001/1895 E sayılı dosyasında yargılamasına devam edildiği işbu davadan önce ikame edilen sorumluluk davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar 23/10/2020 ve 15/05/2022 tarihli bilirkişi raporlarında davalıların işbu dava konusu eylemleri ile birlikte bu davaya konu edilmeyen diğer zararlandırıcı eylemleri ile birlikte değerlendirildiğinde davalıların bankanın Fona devrine neden olduğu ve şahsi iflas koşullarının oluştuğu yönünde görüş belirtilmiş ise de dava konusu zararlandırıcı eylemlerden kaynaklanan işbu dosyaya konu zarar miktarının 1.035.453 USD ( faiziyle birlikte ise 1.394,339 USD) ve TL karşılığının 1.430.639,03 TL olduğu , bu miktar zararın bankanın devrine veya iflasına neden olabilecek oranda bir zarar olmadığı anlaşılmakla yalnızca bu miktar zarar bakımından şahsi iflas koşulları oluşmadığından davalıların şahsi iflasına ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/12/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …