Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2000/1477 E. 2018/1152 K. 22.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2000/1477
KARAR NO : 2018/1152

DAVA : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
DAVA TARİHİ : 09/02/2000
KARAR TARİHİ : 22/11/2018

İş bu davanın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2000/178 Esasında kayıtlı olduğu, adı geçen mahkemece 14.09.2000 tarihli 2000/787 K. sayılı kararla dosyanın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1999/1469 E. sayılı dosyası ile birleştirildiği ve 1999/1469 E. sayısından kayıtlı olan dosyanın da mahkememizin 1999/37 E. sayılı dosyası ile birleştirildiği, mahkememizin 1999/37 E. sayılı dosyası ile birleştirilen İstanbul 9. ATM’nin 1999/1469 E. sayılı dosyası tefrik edilerek mahkememizin 2002/452 E. sayılı dosyasına kaydedilerek anılan dosya üzerinden yargılamaya devam edildiği, birleşen İstanbul 9. ATM’nin 2000/178 E. sayılı dosyasının da tefrik edilmek suretiyle mahkememizin yukarıdaki esasına kaydedildiği anlaşılmakla iş bu dava dosyası üzerinde yapılan açık yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA /
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … aleyhine banka alacağının tahsili için … 14. İcra Dairesinin … E. ve … E. sayılı dosyasından icra takibine geçilmiş ise de, borçlunun haczi kabil malvarlığı bulunmadığını ve banka alacağının faiz ve masraflar hariç olmak üzere 29.12.1998 tarihi itibarile 4.560.000,00 USD olduğunu, davalı … aleyhine aynı icra müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile yapılan icra takibinin de semeresiz kalıp bu davalıdan 05.11.1998 tarihi itibariyle 2.599.884,00 TL olduğunu, davalı …’ye karşı aynı icra dairesinin .. E. sayılı dosyasından yapılan takip nedeniyle bankanın alacağını tahsil edemediği gibi borçlunun malvarlığının da bulunamadığını ve banka alacağının 29.12.1998 olan takip tarihi itibariyle 8.040.000,00 USD olduğunu, davalı … aleyhine de yine aynı icra dairesinin … E. sayılı dosyasından yapılan takibin semeresiz kaldığını, bu davalıdan olan alacağın da 8.000.000,00 USD miktarında olduğunu, buna göre banka tarafından adı geçenlere kullandırılan kredi miktarının 20.600.000,00 USD ve 3.555.810,00 TL olmasına rağmen alacağın büyük bir kısmının tahsil edilemediğini ve borçluların malvarlığının olmadığını, kredilerin böylesine teminatsız olmasının sebebinin davalıların müvekkili bankanın eski sahibi ve yöneticisi olan …’in yakını olmasından ve bankalar Kanununa aykırı kredi kullandırılmasından kaynaklandığını, davalı …’in …’in yengesi, …’nin eniştesi, …’ın da …’in kayınbiladeri, …’in ise yanında çalışan personel olduğunu, bankanın eski yöneticileri aleyhine … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin … E. ve … E. sayılı dosyalarında görülen ceza davalarının bulunduğunu, davalıların … A.Ş’nin hissedarı olup adı geçen şirkete haciz ihbarnamesi gönderilmiş ise de doğmuş herhangi hak ve alacaklarının bulunmadığının bildirildiğini, … A.Ş’nin hisselerinin 14.08.1998 tarihinde 110 milyon USD bedelle davalılara satıldığını, şirketin 03.12.1999 tarihli genel kurul toplantısında sermayesinin 670 milyar (eski TL) den 2.5 trilyon TL’ye çıkarıldığını, söz konusu sermaye arttırımının tamamının şirkette evvelce hisse sahibi olmayan …, …, …, … ve … tarafından taahhüt edildiğini, davalıların arttırım öncesindeki pay miktarının 134’er milyar olup (yeni TL ile 134.000,00 TL) sermaye arttırımı sonrasında ortaya çıkan payların adı geçenler tarafından edinilmesi nedeniyle şirketin %70,20’sinin daha önceden hissedar olmayanlar tarafından edinilmiş olduğunu, hissedarların esas sermayenin arttırılması sırasında ortaya çıkan yeni paylar üzerinde rüçhan hakkına sahip olduklarını, davalılar tarafından şirketin sermaye arttırımı ortaya çıkan yeni paylar için rüçhan hakkını kullanmayarak şirketin gerçek değerinden daha düşük bir değer ile 3. kişilerin eline geçmesi sonucunu doğuran bu işlemin ivazsız bir tasarruf olduğunu ve İİK. 278. maddesi uyarınca, sermaye arttırımı işlemi yoluyla rüçhan hakkının ivazsız devrine yönelik tasarrufun iptale tabi olduğunu ve bu işlemin müvekkili bankadan mal kaçırmak ve banka alacağının tahsilini imkansız kılmak amacıyla yapıldığını, hisseleri bu şekilde edinen davalıların mal kaçırma amacını bildikleri veya bilmesi gerektiğinin açık olduğunu belirterek … 14. İcra Dairesinin 1998/13465 E. , 1998/13464 E. , 1998/21711 E. , 1998/21714 E. ve 1998/21712 E. sayılı dosyalarındaki banka alacağının tahsili teminen davalılardan …, …, … ve …’in bankadan mal kaçırmak amacıyla … A.Ş’deki mevcut hisselerinden doğan rüçhan haklarının sermaye arttırımı suretiyle ivazsız olarak davalılardan …, …, …, … ve …’na devrine ilişkin tasarrufun iptali ile davalıların hisseleri üzerinde müvekkili bankaya cebri icra yetkisinin tanınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA /
Davalılar …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; … A.Ş’nin RTÜK yasasına tabi olduğunu, bu yasa çerçevesinde 1999 yılında bir tebliğ yayımlandığını ve 31.12.1999 tarihine kadar frekans tahsisi yapılacağından ulusal ve mahalli yapan televizyon kuruluşlarının sermayeleri arttırmalarının istendiği, şirket yönetim kurulunun bu mecburiyet karşısında genel kurulu toplantıya çağırdığını ve 1999 yılında yapılan genel kurulda şirket sermayesinin istenen seviyeye çıkarıldığını, sermaye artışı kararına müteakip şirket ortaklarına yapılan apel çağrılarına ortakların olumsuz cevap vermeleri üzerine arttırtılan sermayeye isabet eden hisselerin satışa çıkarıldığı ve 3. şahıs konumunda olan müvekkillerince satın alındığını, müvekkillerinin iyiniyetli olduğunu, 20.12.1999 tarihinden beri şirketin yönetiminin de müvekkillerinin uhdesinde bulunduğunu, şirketin hisselerinin satın alınmasından sonra milyarlarca dolar tutan yatırım ve borç ödemelerinin mevcut olup bu yatırım ve ödemeler nedeniyle bir dönem kapanma durumuna gelen şirketin ulusal televizyon kanalları arasında 6. sıraya yükseltildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar …, … ve … vekili cevap dilekçesinde yargılama sırasında sundukları beyanlarında davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Müdahiller …, …, …, …, …, …, …, …, … (…) mirasçıları …, …, …, …, … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalılardan …, …, …, … ve dava dışı … ile müvekkilleri arasında … A.Ş’nin hisselerinin 14.08.1998 tarihli hisse devri sözleşmesi ile taksitli suretle satış yapıldığını ve hisselerin bağlı bulunduğu geçici pay ilmuhaberlerinin adı geçen alıcılara ciro ile teslim edilerek şirketin yönetiminin fiillen bu kişilere devredildiğini, hisse devir sözleşmesinde dava dışı …’in kefil olduğunu, ancak hisseleri alan davalılar tarafından satış bedelinin ve sözleşme edimlerinin yerine getirilmemesi nedeniyle mahkememizin 1999/37 E. sayılı dosyasında dava açılarak hisse devrinin iptali ile geçici pay ilmuhaberlerinin müvekkiline iadesinin istendiğini ve mahkemece tedbir kararı verildiğini, 1999/37 E. sayılı dava dosyası incelendiğinde tasarrufun iptaline ilişkin iş bu dava açılmadan çok önce haklı sebeplerle hisse devri sözleşmesinin feshedilerek anılan davanın açılmış olduğunun anlaşılacağını, müvekkillerince 1999/37 E. sayılı dosyada açılan davadan elde edilmesi muhtemel hukuki haklarının kullanılamaz hale getirmek amacıyla ve mahkemece verilen tedbir kararını dolaylı yoldan aşmak suretiyle 03.12.1999 tarihli sermaye arttırımına ilişkin genel kurlun yapıldığını ve bu genel kurul kararının iptali için İstanbul 8. ATM’nin 2000/111 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, İstanbul 8. ATM’nin 2000/111 E. sayılı dosyasında batıl ve geçersiz sermaye arttırımı suretiyle hasıl olan payların dahi müvekkillerine aidiyeti ve iadesi gerektiğinden huzurdaki bu davanın görülebilirlik şartının bulunmadığının açık olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE /
Davaya esas teşkil eden … 14. İcra Dairesinin … E. , … E. , 1998/21711 E. , … E. ve … E. sayılı dosyaları, dava dışı … A.Ş’nin sicil dosyası, davacının dayandığı bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen 09.11.1998, 09.12.1998, 22.12.1998, 06.01.1999, 26.01.1999 tarihli murakıp raporları, davaya konu sermaye arttırımı sonucu oluşan paylarla ilgili … A.Ş’nin 03.12.1999 tarihli genel kurul tutanağı, hazirun cetveli, bu genel kurul kararının iptali için açılan İstanbul 8. ATM’nin 2000/111 E. sayılı dava dosyası, İstanbul 4. ATM’nin 2013/261 E. sayılı dosyası (eski esası 2000/494 E.), mahkememizin 2002/452 . sayılı dosyasından verilen karar, … A.Ş’nin iflasına ilişkin İstanbul 3. ATM’nin 2005/435 E. 2007/266 K. sayılı kesinleşmiş kararı ve dayanılan tüm deliller celp edilip incelenmiştir.
Mahkememizin 1999/37 E. 2003/440 K. 21.04.2003 tarihli kararı ve anılan dosya incelendiğinde; davacıların bizim dosyamızda müdahil olan Hasan Basri Uğurlu ve diğerlerinin olduğu, davalıların bizim dosyamız davalılarından …, …, …, … ve bizim dosyamızda davalı olmayan … ve … olup, 08.01.1999 tarihinde açılan davada, adı geçen taraflar arasında akdedilen 14.08.1998 tarihli Kanal 6 hisselerinin davacılar tarafından 110.000.000,00 USD bedelle davalılara devrine ilişkin sözleşmenin feshi ile hisse devirlerinin iptali ve muvakkat pay ilmuhaberlerinin davacılara iadesinin istendiği, yapılan yargılama sonunda davalıların BK 101. maddesine göre sözleşmenin ifasında temerrüde düştüğü, davacıların sözleşme konusu hisseleri, devir sözleşmesinin imzalanmasının ardından alıcı olan davalılara devir ve teslim ettiği, alıcı davalıların 110.000.000,00 USD semeni ödeme taahhüdünün 5.000.000,00 USD’sini ödedikleri, semenin 35.400.000,00 USD’lik kısmının doğrudan satışı davacılara ödenmesi yerine satım konusu hisselerin ait olduğu Kanal 6 ve bağlı grup şirketlerinin üçüncü kişilere olan borçlarının ödenmesi suretiyle ifasının kararlaştırıldığı, sözleşmenin 4/c maddesine göre Kanal 6 ve bağlı grup şirketleri borçları karşılığı Ağustos 1998 tarihinde ekli listede yer aldığı şekilde alıcılar tarafından tasfiye edileceği, 14.600.000,00 USD’sinin 01.08.1999 tarihinde, 27.500.000,00 USD’sinin 01.08.2000 tarihinde ve geri kalan 27.500.000,00 USD’sinin de 01.08.2000 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, sözleşmeye göre 35.400.000,00 USD’lik borcun davacı satıcılara bizzat ödenmesi değil Kanal 6’nın bu miktardaki borcunun tasfiye edilmesi şeklinde olduğu ve 31.08.1998 gününün bu miktardaki bocun tasfiye edilmesi için tanınan son gün olduğu, alıcılar tarafından bu gereğin yerine getirilmediği ve satım bedelini ödemekte davalı alıcıların temerrüde düştüklerinin sabit olduğu, bu sebeple 14.08.1998 tarihli hisse devir sözleşmesinin feshine, hisse devrinin iptaline ve alıcı olan davalılarca, satıcı davacılara hisse devir bedeli olarak ödenen 5.000.000,00 USD ile bunun dışında dava tarihine kadar ödenen ve davacılar tarafından da kabul edildiği belirlenen 4.766.617,00 USD’den oluşan toplam 9.766.617,00 USD’nin satıcı davacılar tarafından alıcı davalılara iadesi şartıyla davalılara ciro ve teslim edilen muvakkat pay ilmuhaberlerinin davacılara iadesine karar verildiği, kararın temyiz dilekçelerinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.03.2004 tarihli ilamıyla reddedilmesi üzerine, 23.03.2004 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
İstanbul 4. ATM’nin 2000/494 E. (eski esas) yeni esası 2013/261 olan dava dosyasında tarafların bizim dosyamızdaki taraflarla aynı olup, davanın konusunun da ilk etapta aynı olduğu İstanbul 4. ATM’nin anılan dosyasında davayı açanın … olup, bizim dosyamızda davacının davanın bank … A.Ş tarafından açıldığı daha sonra davacılık sıfatının …’ye geçtiği anlaşılmıştır.
İstanbul 4. ATM’nin 2000/494 E. (eski esas) yeni esası 2013/261 E. sayılı dosyasında; bizim dosyamızda davalı olanlara karşı yine bizim davamıza dayanak 5 ayrı icra dosyasındaki alacağın tahsilini teminen takip borçlularının hissedarı olduğu … A.Ş’nin 03.12.1999 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 670.000,00 TL’den 2.500.000,00 TL’ye (yeni TL) çıkarılarak sermayenin arttırılan kısmının şirkette hisse sahibi olmayan diğer davalılar …, …, …, … ve .. tarafından taahhüt edilerek toplam sermayenin %73,20’sine denk gelen ve arttırılan 1.830.000,00 TL’lik sermayenin mevcut ortakların rüçhan hakkını kullanmaması sonucu adı geçen davalılara muvazaalı bir şekilde devredildiği bu işlemin takiplerin semeresiz bırakılmak amacıyla yapılan bir işlem olduğu, şirketin gerçek değerinden daha düşük bir bedelle şirketin sermayesinin 3. kişilere aktarımı amacını taşıyan bu tasarrufun icra dosyalarındaki alacağın tahsilini teminen iptaline ve hisselerin satışı için cebri icra yetkisinin tanınması yönünde dava açıldığı, dava tarihinin 28.04.2000 olup, yargılama sırasında 29.11.2004 tarihli dilekçeyle davanın ıslah edildiği ve davanın alacak davası olarak görülerek, 14.08.1998 tarihli devir sözleşmesi gereğince ödenen 9.776.614,00 USD’nin faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilinin talep edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonunda 2017/865 K. sayılı 19.10.2017 tarihli kararıyla davanın ispatlanamadığından reddi yönünde hüküm kurulduğu, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
İstanbul 8. ATM’nin 2000/111 E. sayılı dosyasında; davacıların bizim dosyamızda müdahil olan … ve diğerleri olduğu, davalıların bizim dosyamızda davalı olmayan … A.Ş’den ibaret bulunduğu, davanın konusunun … A.Ş’nin 03.12.1999 tarihinde yapılan sermaye arttırımına ilişkin genel kurul kararının iptali ve buna bağlı olarak sermaye arttırımına ilişkin tüm işlemlerin sonuçlarının da geçersiz olduğunun tespiti, alınan kararın batıl olmadığı kanaatine varılması halinde sermaye arttırımı suretiyle oluşan payların bir kısım davalılarca iktisabını sağlamayı amaçlayan işlemin Borçlar Kanunun 18. 19, 20. maddeleri kapsamında geçersiz olduğunun hüküm altına alınması ve davalılarca ödenmiş ise bedelleri mukabilinde bu yeni payların şirkette mevcut sermaye payları oranlarında davacılara aidiyetine ve iadesine, sicil dosyasındaki kaydın düzeltilerek şirket pay defterine tesciline ilişkin olduğu, mahkemece yapılan yargılama sonucunda 2003/885 K. sayılı 01.07.2003 tarihli kararla davanın kabul edilerek 03.12.1999 tarihli genel kurulun sermaye artışı ve ana sözleşmenin 7. maddesinin değiştirilmesine ilişkin kararının iptali yönünde hüküm kurulduğu, kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.12.2005 tarihli kararı ile ”……..Söz konusu sermaye arttırımının yasal bir zorunluluğun gereği olarak gerçekleştirilmesine ve bu arttırımın hangi bilanço döneminde yapıldığının önemi olmayıp, yasal mercinin vermiş olduğu süre içinde gerçekleştirilmesinin zorunlu bulunmasına ve arttırılan sermaye miktarının bu payları iktisap eden yeni ortaklarca ödenmiş olduğunun bilirkişi raporuyla anlaşılmış bulunmasına göre, mahkemenin anılan genel kurul kararının iptali kararına gerekçe yaptığı tespitlerde bir isabet bulunmamaktadır. Ancak davacıların diğer istek kalemi olan, sermaye arttırımı suretiyle oluşan payların diğer bir kısım davalılara devrine olanak veren işlemlerin geçersiz olduğu iddiasına dayalı taleplerinin mahkemece değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiğinden………. kararın davalılar yararına bozulmasına………” şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece bozma kararının taraflara tebliğe çıkarıldığı ve karar düzeltme talebine ilişkin dilekçenin dosyada bulunduğu ve o mahkemece verilen 02.11.2017 tarihli cevabi yazı içeriğine göre davacılardan olan …’ın vefatı nedeniyle bu kişinin mirasçılarına yargıtay bozma ilamının ve karar düzeltme dilekçesinin tebliğ edilemediği gerekçesiyle dosyanın yargıtayca geri çevrildiği, bir kısım mirasçılara tebliğ işleminin yapılamadığı, dosyada avansın da bulunmadığı ve aşamasının bu şekilde olduğu anlaşılmıştır.
Dava, icra takip borçlusu olan davalıların hissedarı olduğu dava dışı … A.Ş’nin sermaye arttırımına ilişkin 03.12.1999 tarihli genel kurul neticesinde oluşan paylarla ilgili olarak hissedar olan davalıların rüçhan hakkını kullanmayarak şirket hisselerinin büyük bir kısmının diğer davalılara geçmesine neden olunan tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
… A.Ş’nin hissedarları olan davalılar …, …, … ve …’ın hissedar oldukları dönemde 03.12.1999 tarihinde genel kurul yapılmış … A.Ş’nin 670.000,00 TL olan sermayesinin 2.500.000.000,00 TL’ye arttırılması sonucu oluşan paylar davalılar …, …, …, … ve … tarafından edinilmiştir.
Davacı …, sermaye arttırımından önce şirketin tüm hisselerine sahip olan takip borçlularını bu arttırım kararıyla birlikte oluşan paylar üzerinde rüçhan haklarını alacaklıları zarara uğratmak amacıyla kullanmadıklarını ve ivazsız olarak diğer davalılar tarafından edinilmesini sağladıklarını, bu nedenle sermaye arttırımı sonucu oluşan paylar üzerinde rüçhan hakkı kullanılmamasının kasıtlı ve bilinçli olarak yapıldığı, payları edinen davalılar tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığı ve bu şekilde gerçekleştirilen tasarrufun İİK. 278. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca iptale tabi olduğunu ileri sürmektedir.
Mahkememizce İstanbul 8. ATM’nin 2000/111 E. sayılı dosyasının neticesinin beklenmesi yönünde ara kararı kurulmuş ise de, 2003 yılından bügüne kadar gelinen aşamada anılan dava dosyasının henüz karar düzeltme aşamasında olduğu, halen bozma kararından sonra karar düzeltme talebi ile ilgili olarak dosyasının yargıtaya gönderilemediği anlaşıldığından ve huzurda bulunan bu davanın İstanbul 8. ATM’nin 2000/111 E. sayılı dava dosyasından daha önce açılmış olması da gözönüne alınarak bekletici mesele yapılma kararından vazgeçilmiş ve yargılamaya devam edilmiştir.
İstanbul 4. ATM’nin 2013/261 E. sayılı dava dosyasındaki konu huzurdaki bu davanın konusu ile aynı olduğu, ancak yargılama devam ederken 29.11.2004 tarihli dilekçeyle anılan davanın ıslah edildiği ve 03.12.1999 tarihli genel kurulda alınan sermaye arttırım kararı sonucu oluşan paylar üzerinde rüçhan hakkının kullanılmaması ve bu şekilde diğer davalıların … A.Ş’de pay sahibi olmasının sağlanmasına ilişkin tasarrufun iptali isteminin ıslah dilekçesiyle alacağa dönüştürülerek 14.08.1998 tarihli hisse devir sözleşmesiyle feri müdahil konumunda bulunan (bizim dosyamızda da müdahil olan) … ve diğerleri tarafından takip borçlusu davalılar …, …, …, … ve dava dışı … tarafından satın alınmasına ilişkin sözleşme kapsamında hisse devir bedeli olarak ödenen 9.766.617,00 USD’nin tahsili istemine ilişkin olduğu, bu durumda huzurdaki bu dava dosyası ile İstanbul 4. ATM’nin anılan dosyası arasında derdestliğin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Nitekim anılan dava dosyası alacağın tahsilli istemine ilişkin olup, huzurdaki bu dava ise tasarrufun iptali niteliğinde bir davadır.
İstanbul 3. ATM’nin 2005/435 E. 2007/266 K. sayılı 10.05.2007 tarihli kararıyla … A.Ş’nin iflas erteleme istediği, davanın 30.09.2005 tarihinde açıldığı, mahkemece yapılan yargılama sonunda iflas erteleme koşullarının bulunmadığı, şirketin borca batık olduğu gerekçesiyle iflasına karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiği ve iflas tasfiyesinin .. 1. İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasında yürütüldüğü anlaşılmıştır.
İstanbul 4. ATM’nin yukarıda içeriği özetlenen dava dosyasında alınan ve hükme dayanak edilen bilirkişi raporunda; İİK. 277-284. maddeleri uyarınca bir tasarruf işleminin tabi kılınabilmesi için o işlemin borçlu ile 3. kişi arasında yapılmış ve tasarrufa konu şeyin borçlunun malvarlığı dışında bırakılması gerektiği, iptale konu edilen dava konusu işlemin, davalılardan …, …, …, … (icra takip borçluları) tarafından bizzat yapılmamış olmakla beraber rüçhan hakları bilinçli şekilde kullanılmayarak bu şahısların hissedar oldukları ayrı tüzel kişiliği ve müstakil malvarlığı bulunan dava dışı …. A.Ş arasında yapıldığı, bu işlemin başka bir deyişle sermaye artışına ve sermaye artışı sonucu oluşan yeni paylar üzerinde rüçhan hakkı kullanılmayarak şirkette hissedar olmayanlarca edinilmesine ilişkin işlemin bedelsiz olarak yapılmasının mümkün olduğunun tespiti halinde muvazaalı olduğunun kabulü gerektiği, şirketin değerleme fonundan veya iç kaynaklarından bedelsiz olarak sermaye artışının mümkün olması halinde rüçhan hakkının kullanılmamış olmasının muvazaalı olduğunun kabul edilebileceği, ancak bunun dışında bedelli sermaye artışında rüçhan hakkının kullanılmaması halinin muvazaa olarak kabul edilemeyeceği, bu durumda öncelikle şirketin iç kaynaktan veya değerleme fonundan bedelsiz sermaye artışı yapıp yapamayacağının tespiti gerektiği, … A.Ş’nin 1998 ve 1999 yılı bilanço veya mizanı dosyada olmadığından … A.Ş’nin sermaye artışında kullanabileceği iç kaynakların olup olmadığının belirlenemediği, ayrıca davacı tarafından bu belgelerin sunulmadığı, bu durumda şirketin iç kaynaklarından bedelsiz sermaye artışı yapabileceği sonucuna varılamamış olup, pay devir işleminin iptalinin mevcut belgeler karşısında söz konusu olamayacağı, ancak şirketin 1999 yılında iç kaynaklardan sermaye artışı yapabileceğine ilişkin kayıtların sunulması halinde bu devrin iptalinin söz konusu olabileceği ve davalı takip borçluları şirket hissedarları tarafından rüçhan hakkının kullanılmayıp fiilen diğer davalılara şirketin bir kısım hissesinin devredilmesi sonucunu doğuran tasarrufun iptale konu bir tasarruf olarak kabul edilmesinin mümkün bulunduğu, ancak davacının bu hususu ispat edemediği, bu yönde bir belge sunmadığı,… A.Ş’nin kayıtlarına ulaşılamadığı belirtilmiş olup mahkemece bu rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Mahkememizce … A.Ş’nin 1998 ve 1999 yılı ticari defter ve kayıtlar ile bilançosunun celbi için iflas masasına yazı yazılmış ancak gelen cevabi yazıda şirketin sadece 2005, 2006, 2007 yıllarına ait ticari defterlerinin bulunup bunun dışında hiçbir belgenin bulunmadığı belirtildiğinden sermaye artışının yapıldığı yıl itibariyle şirketin bilançosuna ulaşılamadığından mahkememizce ayrıca bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir.
Mahkememizin 2002/452 E. sayılı dosyasında, davacının …, davalıların ise huzurdaki bu davada davalı olan …, …, … ve … ile bu davada davalı olmayan … ve … olduğu, bizim dosyamızdaki müdahillerin de aynı şekilde müdahil konumunda bulundukları, davanın 23.12.1999 tarihinde İstanbul 9. ATM’nin 1999/1469 E. sayısında kayıtlı olarak açıldığı, daha sonra anılan mahkemece, mahkememizin 1999/37 E. sayılı dosyası ile birleştirildiği ve mahkememizce İstanbul 9. ATM’nin birleşen dosyasının tefrik edilerek mahkememizin 2002/452 Esasına kaydedildiği, davada davacı olan … tarafından, müdahil olan ve … A.Ş’nin hisselerine sahip olanların davalı … ve diğerlerine şirket hisselerini 14.08.1998 tarihli hisse devir sözleşmesi ile 110.000.000,00 USD karşılığında devredildiği, bu sözleşmede …’in müteselsil kefil olduğu, hisse devrinin alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla yapılan muvazaalı bir işlem olup, esasında gerçek alıcının sözleşmede müteselsil kefil görünen … olduğu iddiasıyla hisse devrine ilişkin bu işlemin iptalinin istendiği, ancak 30.11.2004 tarihli dilekçeyle davanın ıslah edilerek davalı …’in … A.Ş’deki hisseleri kendi adına almış olmasına rağmen kendisini gizlemek için diğer davalılara devrettirdiğini ve sözleşmede kefil olarak imzasının bulunduğunu, bu hisse devir sözleşmesinin iptaline ilişkin davanın 1999/37 E. sayılı dosyasında görüldüğü ve bu dosyada yapılan yargılama neticesinde hisse devrinin feshi ile 9.776.617,00 USD olarak ödenen bedelin iadesine denildiği, dolayısıyla bu bedelin davalılara iade edilmiş olması halinde 9.766.617,00 USD’nin davalılardan tahsilinin talep edildiği, yapılan yargılama neticesinde 2016/340 K. sayılı 12.05.2016 tarihli kararla, ıslahla birlikte alacağa dönüştürülen davada …’in nam-ı müstear olup tahsili istenen bedelin iflas eden …’in iflas masasına alacak kaydı olarak yazılması nedeniyle bu davalı yönünden davanın konusunun kalmadığı, diğer davalılar bakımından da gerçek alıcıların bu davalılar olmadığı iddiası karşısında ve 1999/37 E. sayılı dosyada verilen kararda bedelin iadesi koşulu olup, bu bedel davalılara iade edilmediğinden davalılar nezdinde olmayan bir bedelin istenemeyeceği gerekçesiyle red kararı verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Yukarıda içeriği özetlenen mahkememizin 2002/452 E. sayılı dosyasında davacı …’nin beyanları ve bu dosyaya ibraz edilen belgeler ve murakıp raporlarına göre, iş bu davanın açılış tarihi olan 09.02.2000 tarihinden önce … A.Ş’nin 03.02.1999 tarihinde genel kurulunun yapıldığı ve bu genel kurula hissedar olarak takip borçluları olan davalıların katıldığı, şirketin sermayesinin 670 milyardan 2,5 trilyona (eski TL) çıkarıldığı, sermaye arttırımı sonucu oluşan paylar üzerinde rüçhan hakkının kullanılmayıp daha önceden şirkette hissesi olmayan ve huzurdaki bu davada davalı olan …, … ve diğerlerinin hisse sahibi olmasının sağlandığı ve bu şekilde hissedar olan …, … ve diğerlerinin hisselerini … Grubundan olan …, …, …, … ve …’e 20.12.1999 tarihli hisse devir sözleşmesiyle 10.000.000,00 USD bedelle devredildiği, her ne kadar sicilde bu devir görülmese de şirket pay defterlerinde yer aldığı, devre konu hisselere ilişkin ilmuhaberlerin … Grubunda olduğu anlaşılmıştır.
Huzurdaki bu davada sermaye arttırımı sonucu şirkette hissedar olanların hisse sahibi olmasına dayanak işlemin muvazaalı olduğu ve bu tasarrufun iptali ile icra dosyalarındaki alacakların tahsilini teminen hisselerin satışı konusunda cebri icra yetkisinin istendiği, ancak davanın açıldığı tarih itibariyle davada taraf olarak yer alanların elinde bu hisselerin bulunmadığı, davadan önce … Grubuna geçtiğinin anlaşıldığı, İcra İflas Kanununun 282. maddesi uyarınca tasarrufun iptali davasını takip borçlusu ve takip borçlusuyla hukuki muamelede bulunanlara karşı açılabileceği, ayrıca kötüniyet sahibi 3. şahıslar aleyhine de davanın yöneltilebileceği belirtilmiştir. Davacı tarafça davadan önce bu hisselerin … Grubundaki kişilerin elinde bulunduğunun iddia edilmesine ve bilinmesine rağmen adı geçenlerin davalı olarak gösterilmediği ve takip borçlusu olan davalılar ile diğer davalılar arasındaki tasarrufun iptalinin istendiği, oysa hisselerin takip borçluları ile muamelede bulunan diğer davalıların elinde olmaması nedeniyle davanın tasarrufun iptali davası olarak görülemeyeceği, İİK. 283. çerçevesinde borçlu ile tasarrufta bulunan davalıların bu hisseleri elinden çıkardığı tarihteki değeri üzerinden tazminat davası olarak görülmesinin zorunlu olduğu anlaşıldığından davacı vekiline bu konuda beyanda bulunması yönünde mahkememizce süre verilmiş ve davacı vekilince bu doğrultuda 01.10.2018 ve 02.10.2018 tarihli dilekçeler dosyaya ibraz edilmiştir.
Davacı vekilince sunulan 01.10.2018 tarihli dilekçede hisseleri elinde bulunduran … Grubundaki kişilerin davaya dahil edilerek davanın tazminat olarak görülmesi gerektiği yönünde beyanda bulunulmuştur. Davanın açıldığı tarih itibariyle hisselerin … Grubunun elinde bulunduğunun bilinmesine rağmen adı geçenlere dava yöneltilmediğinden artık bu davalıların davaya dahil edilmesi mümkün görülmemiş ve davanın mevcut davalılar bakımından tazminat davası olarak yürütülüp sonuçlandırılması gerektiği kabul edilmiştir. Nitekim takip borçlusuyla muamelede bulunan 3. kişinin, kendisinden sonra bir 4. kişiyle hukuki muamelede bulunması halinde 4. kişinin de davacının talebi doğrultusunda davaya dahil edilmesinin mümkün bulunduğu, ancak bu halin devrin yargılama sırasında yapılması haline münhasır olduğu ve yasadan kaynaklandığı, davadan önce 4. kişiye devir olması ve bu durumun bilinmesine rağmen davalı gösterilmeyen kişilerin artık yargılama sırasında davaya dahili dava yoluyla ithal edilmesinin mümkün bulunmadığı ve davanın davaya tazminat olarak bakılması gerektiği açıktır.
Davacı vekilince ibraz edilen 01.10..2018 tarihli ve 02.10.2018 tarihli dilekçelerde, takip borçluları olan davalıların esasında … A.Ş’nin gerçek hissedarları olmayıp, gerçek hissedarın … olduğu, başka bir deyişle …’in nam-ı müstear olup kendisini gizleyerek diğer takip borçlusu olan davalıların şirket hissedarı gibi gösterildiği, iş bu davaya konu edilen …. A.Ş’nin 03.12.1999 tarihli genel kurulunun gerçekte hissedar olmayanlarca yapıldığı ve sermaye artışı sonucu oluşan yeni paylar üzerinde rüçhan hakkının bilinçli olarak kullanılmadığı ve bu payların yine … Grubu adına hareket eden diğer davalılar …, …, …, … ve … tarafından edinildiği ve 17.12.1999 tarihindeki hisse devir sözleşmesiyle … Grubu hissedarları olan takip borçluları ve … Grubu adına hareket eden diğer davalılar arasında hisse devir sözleşmesinin ve 20.12.1999 tarihinde de … Grubu adına hareket eden davalılar … ve diğerleri tarafından bu hisselerin gerçek sahibi … Grubundaki kişilere devredildiği ve esasında sermaye artışı sonucunda oluşan payların bedelinin de … A.Ş’nin kaynakları kullanılarak … Grubu tarafından ödendiği ve … Grubunda bulunan …, …, …, … ve …’in davaya dahil edilerek tüm davalılara karşı İİK. 283/2. maddesi uyarınca davanın bedele dönüştürüldüğü ifade edilmiş ve 02.10.2018 tarihli dilekçesiyle de, RTÜK düzenlemesi gereğince gerçekleştirildiği belirtilen sermaye artışı dahil olmak üzere birbiri peşi sıra yapılan bu işlemlerin şirket hisselerinin %73,20’sinin muvazaalı şekilde araya sokulan görünüşte 3. şahıslara devri ve haricen düzenlenen 17.12.1999 ve 20.12.1999 tarihli hisse devir sözleşmeleri ile hisselerin … Grubuna devredilmesine yönelik nihai amacın gerçekleştirildiği ve bu işlemin … A.Ş’nin … Grubu kişiler ve … Grubu kişileri ile onlar adına hareket eden sermaye artışı sonucu hissedar olan kişilerce, olayların bilinci, işbirliği ve menfaat birliği içinde muvazaalı olarak yapıldığı ve buna göre takip borçlusu olan davaların … adına, sermaye artışı sonucu hisseleri devralanların …. Grubu adına hareket ettikleri ve bu çerçevede esasında tasarrufun tarafı olan 3. kişinin … Grubu hissedarları olduğu belirtilerek hisse devir sözleşmelerindeki bedellerin ve sermaye arttırımı sonucu oluşan payların bedelinin banka kaynakları kullanılmak suretiyle ödendiği ve bu ödemelerin ne şekilde ve hangi tarihte yapıldığı açıklanmıştır.
Davacı vekilinin yukarıda içerikleri özetlenen dilekçeleri doğrultusunda davanın nam-ı müsteara dönüştürüldüğü, tasarrufun iptali olarak açılan bu davada esasında davalı olarak görülen takip borçluları ve hisseleri edinen diğer davalıların gerçekte bu tasarrufu yapan kişiler olmadığı, tasarrufta bulunan kişilerin nam-ı müstear olan … ve … Grubundaki kişiler olduğu, iddianın değiştirildiği, davalılar vekilince sunulan beyan dilekçesinde iddianın değiştirilmesine muvafakat edilmediği, davacı tarafça davanın ıslahta edilmediği gözönüne alındığında karşı tarafın açık muvafakati olmadan veya ıslah müessesesine başvurmadan davanın değiştirilmesinin mümkün olmadığı kabul edilmiş ve davanın ilk açıldığı haliyle ve 01.10.2018 tarihli dilekçede sadece bedele dönüştürüldüğü yönündeki beyan dikkate alınmıştır. Ancak davacı vekilinin anılan dilekçelerdeki açıklamalara göre artık bu davanın mevcut haliyle dinlenemeyeceği, nam-ı müstear olduğu belirtilen kişilere karşı Bankacılık Yasası çerçevesinde banka kaynaklarının kullanılması suretiyle zarar ziyan veya sorumluluk davasının konusunu oluşturabilecek iddialardan ibaret bulunduğu, bunun dışında İstanbul 8. ATM’nin 2000/111 E. sayılı dosyasında verilen kararın bozulmasına ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 20.12.2005 tarihli karar içeriğinde 03.12.1999 tarihli sermaye artışına ilişkin genel kurulun yasal bir zorunluluğun gereği olarak gerçekleştirilmesine ve bu arttırımın hangi bilanço döneminde yayıldığının önemi olmayıp, RTÜK’ün verdiği süre içinde gerçekleştirilmesinin zorunlu bulunmasına ve arttırtılan sermaye miktarının bu paylara iktisap eden yeni ortaklarca (bizim dosyamız davalıları …, …, …, …, …) ödenmiş olduğu, dolayısıyla genel kurul kararının iptalinin yerinde bulunmadığı şeklindeki tespiti gereğince sermaye artışının yasal zorunluluktan kaynaklandığının sübuta erdiği, İstanbul 4. ATM’nin 2013/261 E. sayılı dosyasındaki karara esas alınan bilirkişi raporunda 03.12.1999 tarihli genel kuruldaki sermaye artışının şirketin iç kaynaklarından veya değerleme fonundan bedelsiz artış yapıldığının tespiti halinde tasarrufun muvazaalı olup iptalinin mümkün bulunduğunun belirlendiği, sunulan delillere göre şirketin iç kaynaklarından sermaye artışı yapılabileceği sonucuna varılamadığı, … A.Ş’nin iflasının yürütüldüğü … 1. İflas Müdürlüğünün … iflas sayılı dosyasından gelen cevabi yazıda da, 1999 yılına ilişkin defter ve kayıtlar ile bilançonun hali hazırda bulunmadığının açıklandığı, buna göre dosyadaki mevcut deliller çerçevesinde şirketin iç kaynaklarının veya değerleme fonunun sermaye artışı için yeterli olmadığı aksinin davacı tarafça kanıtlandığının kabul edilemeyeceği sonucuna varılmış ve … A.Ş’nin sermayesinin 670 milyardan 2,5 trilyona çıkarılmasına ilişkin genel kurulunun yasal zorunluluktan kaynaklanıp bu genel kurulda yapılan sermaye artışı sonucu oluşan yeni paylar üzerinde hissedarların rüçhan hakkını kullanmayarak şirket dışından yeni hissedarlar ithal edildiği ve bu şekildeki tasarruf nedeniyle bedelin davalılardan tazmini istemine ilişkin davanın yerinde bulunmayıp reddi gerektiği kabul edilmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davanın REDDİNE,
Davacı harçtan muaf olmakla harç alınmasına yer olmadığına,
Vekille temsil edilen davalılar …, …, …, …, …, … ve … lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile vekille temsil edilen davalılara verilmesine,
Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Dair, davacı vekili Av. …, bir kısım davalılar vekili Av. …’ın yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.22/11/2018

BAŞKAN
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
ÜYE
¸e-imzalıdır
KATİP
¸e-imzalıdır