Emsal Mahkeme Kararı Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2021/713 E. 2023/54 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. GAZİANTEP BAM 17. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/713 – 2023/54
T.C.
GAZİANTEP
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/713
KARAR NO : 2023/54

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : …..
ÜYE : ……….
ÜYE : …………
KATİP : ……….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GAZİANTEP 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2021
NUMARASI : 2019/768 Esas- 2021/82 Karar
DAVACI : …….
…..
VEKİLLERİ : Av. ……
DAVALI : ………..
VEKİLİ : Av. ………
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 10/01/2023
GEREKÇE TARİHİ : 10/01/2023

Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2021 tarih ve 2019/768 esas ve 2021/82 karar sayılı kararı aleyhine davacı vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ;
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …… tarihinde sürücüsü ve plakası tespit edilmeyen bir aracın yaya olarak müvekkiline çarpması neticesinde müvekkilinin yaralandığını, tedavi gördüğünü, müvekkilinin kusurunun olmadığını belirterek …. TL tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının başvuru şartını yerine getirmediğini, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesini, sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen aracın varlığının ve kusurun somut delillerle ispat edilememesi halinde davanın reddinin gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili dilekçesinde özetle; mahkemece dosyaya sunulan ….. tarihli maluliyet raporunda ” …bu türde bir yaralanma sonucunda femur kırığı meydana gelebileceği, fakat mevcut kırığın trafik kazasına bağlı olarak mı yoksa başka bir sebeple mi oluştuğunun tıbben kesin olarak bilinemeyeceği” hususlarını gözönüne alarak kaza ile müvekkilinde oluşan maluliyet arasında uygun illiyet bağı oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; bu tür yaralanmalarda maluliyet heyetinin genel olarak kesin bir mütalaa bildirmediğini, kaldı ki maluliyet heyetinin aynı mütalaasında ” bu tür yaralanmalarda femur kırığı oluşabileceğini” belirttiğini, kazayla yaralanma arasında illiyet bağı olmadığından bahisle davanın reddinin hatalı olduğunu, kaza tarihinde düzenlenen …… Hastanesi Genel Adli Muayene Raporunda davacının muayene edilme sebebinin trafik kazası olduğunun ve yine doktor gözleminde kaza nedeniyle davacının sol uyluk distalinde şekil bozukluğu olduğu ve femur distal fraktürü olduğunun belirtildi, bu durumun yaralanmanın kaza nedeni ile oluştuğunu gösterdiği belirtilerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava; trafik kazası nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Davacı tarafça, …… tarihinde yaya konumundayken sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen bir aracın çarpması sonucu yaralandığı belirtilerek sürekli maluliyetten kaynaklı maddi tazminat talep edilmiştir.
Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9. maddesinde hesaba başvurulabilecek haller düzenlenmiş olup, düzenlemenin mefhumu muhalifinden bu haller dışında hesaba başvurulamayacağı anlaşılmaktadır.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-a maddesinde “sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için hesaba başvurulabileceği” düzenlemesine yer verilmiş; aynı mahiyetteki düzenleme, Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1-a maddesinde de yer almıştır. Bu düzenlemelere göre; trafik kazası sonucu bedensel zarara uğrayan kişinin, davalı Güvence Hesabı’na husumet yöneltebilmesi için, bedensel zarara yol açan aracın sigortalısının tespit edilememesi gerekmekte olup, bu durum da herşeyden önce böyle bir aracın bulunması ve bedensel zarara sebep olması gerekmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 6/1 maddesi uyarınca, Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. 4721 sayılı Kanun’un bu hükmü 6100 sayılı Kanun’un 190. maddesinin birinci fıkrasında bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, karşı (kendisine ispat yükü düşen) tarafın iddiasını (olguyu) ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, diğer (ispat yükü düşmeyen) tarafın onun iddiasının aksini ispat etmesine gerek yoktur; o olgu ispat edilememiş (yani dava bakımından yok) sayılır. Diğer taraf, ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK m. 191/1). İspat yükü kendisine düşen taraf bir vakıayı ispat ettikten sonra, artık ispat yükü aksini iddia eden karşı tarafa geçer. Bunun üzerine karşı tarafın o olgunun doğru olmadığını veya başka bir olgu nedeniyle hükümsüz kaldığını ispat etmesi gerekir.
Somut olayda: davacı taraf, yaya konumundayken sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen motorsikletin kendisine çarptığını belirterek maddi tazminat talep etmiş, Mahkemece mahallinde keşif yapılarak, davacının ve davacı tanığı ….. yer gösterimi ile bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi raporu içeriğinde; davacı ve tanığın “kazanın, davacının karşıya geçmek üzere kaldırımdan yola adımını attığı esnada meydana geldiğini” belirttiği, ancak çarpma alanı, kısmen kaplama alanı üzerinde bulunan elektrik direği arasındaki mesafe nazara alınarak sürücünün öncelikle elektrik direğine çarpmasının gerektiği, bahsedilen alanda kendi seyir doğrultusunda seyretmekte olan bir motorsikletin yolu karşıdan karşıya geçmek isteyen yayanın ayağına çarpabilmesi için yayanın kaplamaya tamamen girmesinin gerektiği belirtilerek terditli olarak kazanın davacı yayanın kaplama üzerinde yürüdüğü esnada arkadan gelen motorsikletin çarpması şeklinde meydana gelmesi ve davacının yolu karşıdan karşıya geçtiği sırada sol taraftan gelen plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen motorsikletin çarpması şeklinde meydana gelmesi hallerine göre ayrı ayrı kusur durumlarının tespit edildiği, bilirkişi raporu içeriğine göre kaza tarihindeki uydu görüntülerine göre davacı ve tanığının bahsettiği kaldırımın kaza tarihinde bulunmadığının belirtildiği, bu itibarla öncelikle ilgili Belediye ve kurumlardan kaza tarihinde kazanın olduğu mahalde kaldırım ve elektrik direğinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, kaldırımın kaza tarihinde mevcut olmaması halinde davacı tanığından söz konusu çelişki sorularak sonucuna göre ispat yükünün davacıda olmasıda dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerekirken, davacıdaki yaralanmanın niteliği, davacının soruşturma aşamasındaki beyanlarına göre 112 ambulans ile hastaneye gittiklerini belirtmesi ve olay tarihinde başvuru üzerine düzenlenen ….. Devlet Hastenesi tedavi evraklarında “trafik kazası ” olarak yaralanmanın şekli belirtilmesine rağmen yanılgılı değerlendirme ile davacıdaki maluliyetin trafik kazasından kaynaklandığına ilişkin illiyet bağı kurulamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Bu itibarla mevcut tedavi evraklarına göre davacıdaki yaralanmanın trafik kazasından kaynaklandığı anlaşılmakla birlikte: Sigorta kapsamında kalan rizikonun gerçekleştiğinin ispat yükünün davacıda olması, gerçekleşen rizikonun teminat dışında kaldığının ispatının ise davalı Güvence hesabında olması nazara alınarak, olayın davacının beyanında açıkladığı şekilde, plakası tespit edilemeyen bir aracın sebebiyet vermesi sonucu gerçekleşip gerçekleşmediği, olayın meydana geliş şekli, kusur durumu, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-a maddesinde ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9/1-a maddesinde belirtilen şartların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenle, bu aşamada sair yönler incelenmeksizin HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dairemiz kararına uygun şekilde kazanılmış haklarda dikkate alınarak davanın yeniden görülerek eksikliklerin giderilmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE;
Gaziantep 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/02/2021 tarih ve 2019/768 esas ve 2021/82 karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
Dosyanın davanın yeniden görülmesi için MAHALLİNE İADESİNE,
2-Davacıdan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde yatıran tarafa iadesine,
3-İstinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama neticesinde verilecek kararla birlikte değerlendirilmesine,
4-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi.

Başkan Üye Üye Katip

e-imza e-imza e-imza e-imza

G.D.